13 Eylül 1931 Tarihli Milliyet Gazetesi Sayfa 4

13 Eylül 1931 tarihli Milliyet Gazetesi Sayfa 4
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

er Lİ « 4 NN? a4 Milliyet Asrın umdesi “Milliyet” tir. 13 EYLÜL 1931 IDAREHANE — Ankara cadde. si Nor 100 Telgraf mdresi: Milliyet, Tatanbul, Telefon numaraları: 24311 — 24312 — 24313 Ka ABONE ÜCRETLERİ G Türkiye için Hariç için 3 aylığı © 400 kuruş 800 kuruş i Mis 780 ,, 1400 ,, İş 1400 , 2700 Gelen evrak geri verilmez Müddeti geçen nushalar 10 kuruş tur. Gazete ve matbaaya nit işler için müdiriyete müracaat edilir. Gazetemiz ilânların mes'uliyetini kabul etmez, Bugünkü Hava Dün azami hararet24, argeri 18 derece idi. Bu gün ruzgâr poyraz, hava açıktır. 3 FELEK Rusyada Ne yediniz?! Her seyahatten, spor seya- hatinden dönüşte gençler biri- birlerini gördükçi — Nasıl, seyal geçti ?.. Nasıl iyi şeyler yediniz mı? — Âlâ oldu! Mükemmel, — Ziyafet?., — Tümen, tümen! — En çok ne yediniz?.. — Iki şey: Havyar ve gol! Istanbul yemişlerinin ıslahı Belediyo karar vermiş.. (ds- tanbul yemişlerini ıslah edecek miş.. Çok iyi fikir... Evvelâ ar mutlardan “mı, elmalardan mı, başlayacaklar bilmem... (OHer halde cevizlerimiz iridir. lerinden evvel İstanbulun Ye- miş iskelesi flarını bir te- mizletse ne iyi olur.. Bu olduk tan sonra, üzümleri, armutları, âncirleri düşünebiliriz. Güneş tutuldu mu? Güneşe, derler ki; dünyaya hayat veren en büyük unsur- dur. Büyük bir yıldız ve azim bir ateş!, Lâkin dikkat ettim.. O da ehemmiyetten düştü.. Ne den!.. Neden olacak. o Geçen gün güneş tutulmuş... Kimse farkma varmamış.. o Halbuki; bir yankesici, bir hırsız tutulsa bir gazeteci tevkif edilse elbet- te güneş tutulmaktan daha faz la gürültü yapar, gazeteler ya- zar ve hareket olurdu... Güneş te artık modadan düştü.. Yegâ De işi plâja yatan vücutleri ka rTartmak!.. Siyah potinlerimizi karartan lostracıdan farklı bir iş değil! FELEK et'in Edebi Romanı:21 İYET CUMARTESI 13 Ilmi bahisler Londrada yapılacak olan Faraday ihtifali münasebetile Büyük âlim Maxwell'in hayat ve eseri Pek eski zamanlar. dan 1550 senesine kadar o za | ve İngilizce de birinci ve Lâ- man birinci devre tabii hâ seler üzerinde yapılan müşe- | derecede imiş. hedeler vasıtasile hakikat top lamakla geçmiş olup bu devre | burgh darülfünununa de eski Yunan mektebinin nü fuzu görülüyor. o Bu devrede fizik nazariyeleri kısmen spe- külâtif ve kısmen de metafizi- ki mahiyetteki imali fikir ta- rikile vazzedilmiş olup tecrübe usulü reddediliyor. 1550 den 1800 ze kadar | imtidat eden ikinci devrede ilmi tetkikatta terrübi usulün tatbiki görül mekte olup Gilbert ve Galileo tarafından açılan bu devrede mübim rol O oynıyanlar New- ton, o Huygheus, (Boyle, ve Franklindir. Bu deevrenin vas fr mümeyyizini Galileo şu su- retle hülâsa ediyor: “slim nazariyeleri tecrü- beye istinat etmekle beraber nazariyeyi mizan etmek üzere yapılan diğer tecrübelere uy- gun veya muhtelif düşmesine yöre kabul veya reddedilmek suretile inkişaf edebilir.,, 1800 den (o 1890 na kadar imtidat eden üçüncü (devreye de “Klâsik fizik,, devresi de- riz ki Kont Rumford tarafın- dan açılan bu devre Faraday ve Maxvwell'in eserlerile (o ka- panmıştır. Faraday'ın ilmi tet kikatından çıkan mahsul Ma ksvel'in dehasile elektroman- yetik nazariyesine inkılâp et- miştir. 1887 senesinde foto elek- trisite hâdisesinin keşfile baş» lıyan son devreye de (Asri fi- zik) devresi deriz. Eevvelki makalemde Fara- day'in hayatından bahsetmiş. tim. Bu makalede ayni devre- nin diğer büyük < kahramanı olup tevellüt tarihi üzerinden tam 100 sene geçen Maxwell" in muhtasar tercümei (o halini kaydedeceğim. Games Clerk (o Maxwell 1831 senesi yani (oFaraday'in elektromanyetik endüksiyonu keşfettiği senenin haziranında Edinburgh'ta dünyaya gelmiş- tir. Hususi Oo muallimden bir fayda görülmediğinden Max- well on yaşnıda iken Academy of Edinburgh'ğa gönderilmiş- tir. Küçüklüğünde sınıf refik- leri ile sıkı temasa gelmekten içtinap ediyormuş ise de arka daş canlısı hissini & verirmiş. Arkadaşlarına garip görünen bu çocukta arkadaşları üç nok tada ittifak ederlermiş: kavi adal cesur ve iyi tabiatlı. Bütün derslerde e derecesi iyi olmakla beraber hendesede pek ilerde imiş, 1846 nisanı- nın 6 sında yani on beşini dol durmasına iki ay var iken E- dinburgh kralı cemiyetinin da vetile “çok mihraklı beyzi mün haniler,, üzerinde £ bir konfe- rans vermişti. Ayni zamanda miknatisiyet ve o müstekattebi ziya üzerinde tecrübeler BAŞI DÖNÜKLER ciddi ve temiz görünen bu a- dam sevmediği bir barıştırma- ya neden delâlet etmişti? Ahmet Nebil, bu muamma önünde, dalgın dalgm düşünü yordu . Birden bire omuzuna İbrahim Necmi — Neyi saklıyacağım, efen dim? — Şu düşüncenizi. Yahut; durun ben söyliyeyim, Muhte- şem Nihat Hanımefendiyi gü- cendirdiğinizi mi düşünüyorsu güzel kokular saçan yumuşak | nuz, yoksa Neriman Cemşit bir el dokundu. Delikanlı, içi- ne daldığı düşüncelerden silki- öndü. Süheylâ Hanım, i meydan okur casına germiş, Ahmet Nebi- lin gözlerinin — içine bakıyor. du: — Ne oldunuz, Ahmet Ne- nu Bey? Bu ne dalgınlık böy- — Bir şey değil, efendim. — Yok, yok. Çok düşün- celi duruyorsunuz. — Hayır, Hanımefendi. — Canım, benden saklama İ Hanımı mı düşünüyersunuz? Hanımı darılttığınızı mı? — Neler söylüyorsunuz, Sü heylâ Hanrm ? — Öyle ya! Muhteşem Ni- hat Hanımefendi sizi cuma gü nü bütün gün beklemiş. Siz söz verdiğiniz halde gelmemiş siniz. O da size (pek güzen- miş , — Bu güzel hikâyeyi size kim anlattı? — Kim olacak? Şeyda Kâ- mil Bey. — Allah allah! — Yoksa Neriman Cemşit n dört devreye | makta imiş. 1843 de akademi ii terkettiği zaman “riyaziye tin lisanında inciye yakın 1847 teşrinisanisinde Edin girmiş e burada riyaziye, (o hikmet tabiiye ve mantık © derslerini takip etmekle beraber “Yuvar lanan münhaniler nazariyesi,, (alâstiki cisimlerin müvazene- ti) ne dair iki mühim eser neş retmiş idi ki bu sırada yaşı he nüz on dokuzu doldurmamış - tı bile!! . Maxwell tecrübeyi riyazi- ye dercesinde severmiş. Aile- nin Glenlair'deki malikânesin - de yapmış olduğu küçük lâbu ratuvarında”nasıl çalıştığını o ki çamaşırlığm üstündeki ta- van arasında bir atelye yap- tım, İki fıçıya (istinat eden | bir eski kapıyı tecrübe masası | olarak kutlanıyordum; biri kı- rık diğeri sağlam olan iki san dalye atelyenin © mobilyasını teşkil ediyor .,, | “Kapının üzerinde meşrebe | ler, tabaklar, cam kavanozlar dizilidir? Bu kavanozlarda su, tuz, soda, hamızı kibrit, çivit, grafit tozu vardır; kırık cam- lar, demir ve bakır teller, ba kır ve tutya lâvhalar, balmu- mu, mühür mumu, © çamur, çamisakızı, mangal (O kömürü, adese, galvani cihazı, atelye eşyasındandır. — Bir alay ha mam böceği, (örümcek, tahta kurusu, ötede beride dolaşı- yor ve muhtelif mayilere dü- şerek intihar o ediyorlar... En iyi usulle elektrik kaplamacı- lığı ediyorum. Bir hamam bö ceği vasıtasile ( bakır mühür yaptım. Evvelen, bir böceğin iyi nakil olduğunu düşündüm ve hayvancağızı ( balmumuya gömdüm. Bunu vahşet addet- meyiniz. Çünkü hayvanı evve len kaynar suya © batırdım, can çekişmesine vakit bile kal madı. Mühür mumile kalbini çıkardım ve bu kalbe fırça ile kurşun tozu (sürdüm. Fakat iyi netice alamadım. Bilâhara açtığım yuvaya (o parmağımı sürdüm ve sonra kurşunladım, Bu suretle © mükemmel bakır kaplama elde ettim . Bu satırlardan biraz sonra rakılan ve tazyik tahtında bu- lundurulan pelte üzerinde yap tığı tecrübelerden, tel ve çu- bukların bükülmesine dair tec rübelerden, mihaniki ve optik sabit miktarları arasındaki mü nasebetin tetkikine ait usuller- den ... bahsediyor. Maxwell 1850 (o senesinde Gembriç'in Trinity kolecine gi riyor. Newton'da dahil olmak üzere İngilterenin en büyük riyaziyecilerini © yetiştiren bu Kolleçten 1854 te en yüksek derecelerle çıkıyor .Bu Kolleç — Ona da ne olmuş? — Ne olacak? Romanmı dinlerken uyuklamışsınız. — Canım, bunu da size kim uhafsınız, Nebil Bey: âşık âlemi kör, etrafını dıvar zanneder, derler a; siz de öylesiniz galiba... — Kuzum © Hanımefendi, bunu kimden duydunuz? — Kimden olacak, canım? Doktor Lütfi Bey anlattı. — Doktor Lütfi Bey mi? Süheylâ Harım, acırcasına Ahmet Nebilin yumuşak siyah saçlarını okşadı: — Çok toysunuz, Nebil Bey, doktor Lütfi Beyi gördü ğüme şaşıyorsunuz, değil mi? — Hayır, Hanımefendi, nız doktor Lütfi Beyin bu s zü nereden çıkardığına şaşıyo- Tum, — Nereden çıkaracak? Ya Neriman Cemşit Hanımdan, yahut da annenden © duymuş-! tur, —? “Al Bilmez misiniz? O, İ well evvelen renkli te iki senelik stajı yaptıktan sonra 1856 da Aberdeen da- rülfânununun hikmeti tabiiye müderrisliğine intihap edili- yor ve 1860 a kadar bu mev- kii muhafaza ediyor, 1860 ile 1865 arasında Maxwell Lon- dra . darülfünununun — Kings kollecinde fizik müderrisi gö- rüyoruz. Maxwell burada mühim © serlerini neşretmiştir. ki bun lardan “fiziki kuvvet hatları,; 1862 de ve en meşhur eseri 0- lan “Elektromanyetik sahanm dinamiki nazariyesi,, 1864 se- nesi (o kânunuevvelinin 8 inde neşredilmiştir. Beş senelik is- tirahatten sonra 1870 de Gem briç darülfünununda yeni açı lan tecrübi fizik kürsüsüne in tihap edilmiştir. Şimdi dünya nın maruf fizik lâburatuvarla- rmdan biri olan Cavendish lâ | buratüvarını tesis etmiş ve ve- fatı ta olan 1879 senesi teş rinisanisinin beşine kadar bu lâburatuvar müdürlüğünde bı lunmuştur. Maxwell'in vefati le bu lâburatuvar müdürlü; ne Lord Ralcigh, onun vefati- le G. G. Thomson ve bunun is- tifasile Rutterford geçmiştir. Maxwell'in adedi 100 zü ge- çen mühim eserleri üç sınıfa ilir: — (1) Renk ihü 2) Molekül nazariyesi; (3) Elektromanyetik nazariye si. Renk ihtisasına ai de Young'un renk il zariyesine müteallik fiziki ha- kikatleri kemmi bir surette tet eserin» kik etmiştir. Young üç esas rengin mev cudiyetini drvar o renkli lâvha Max topaçla tecrübeler yaptı. o Bilâhara renkli kâğıtlar yerine tayf renk lerini karıştırmak üzere (renk li kutu) tecrübesini yapmış i- di. Tecrübe netayicini üç esas rengi ihtiva eden muadeleler şeklinde göstermiştir . Maxvwell'in molekül naza- riyesine ait eseri yevmi gazete sütununda hülâsa edilmiyecek derecede geniştir. Gaz mole- külleri arasmda sür'atlerin tev ziine ait kanunu (yüksek ve ağır riyâziye esaslarına isti nat ede# “Gazlarm lüzuciyet emsalleri tasile © (vasati serbest geçit) in kıymeti muş ve bu kıymetin gazların hululüne ait tecrübelerle bulu- nan kıymete tetabuk ettiğini görmüştür , Maxwell'in bu — ispatlarda kullandığı riyazi o usullerdeki orijinalite ve zerafetin (ben. zerini ancak Aynştayin naza- riyesinde (görüyoruz. Max. well ile Clausins o maddenin hareki nazariyesinin vazıdır. Maxwell'in en büyük eseri Elektromanyetik © nazariyesi- dir. Asri fizik tayininden alâ kadar olan bu nazariye ilim âleminde görülen (en yüksek nazariyelerin biridir. (Elek. trik ve miknatis) o namındaki meşhür eserinin mukaddeme. sinde diyor ki: “Elektrik üzerinde tetkika- irişir iken bu vadideki ri. esereri o okumadan evvel ayın. (elektrik üzerinde. tetkikat) namındaki e serini okumağa mecbur idim.,, Burada nazarı dikkati cel. nokta Max- ile ispata çalışmış — Ya, — Bâna fenalık etmek iste di ama bugün ayaklarıma ka. panarak af diledi. — Kim? — Doktor Lütfi Bey.. Ahmet Nebil şaşırmış, kal. mıştı. “Süheylâ Hanımın söz. leri kafasında birbirine bağlı- yamıyordu. Doktor Lütfi Bey Süheylâ Hanımın — aleyhinde kocasına mektup yazmıştı. De mek Süheylâ Hanımın düşma- niydi. Diğer ( taraftan Neri. man Cemşit Hanım evine de vam ediyor. Süheylâ Hanım da bunu biliyordu. Demek a- ında aşk, (falan yoktu. Öyle iken doktor o Lütfi Bey Süheylâ Hanıma geliyor, ayak larına © kapanarak af diliyor, arada Neriman Cemşit Hanr- mın hikâyesini de söylüyordu. Ahmet Nebil, — Acaba bu insanlar başka bir hamurdan mı yapılmış? Diye düşünüyordu. — Müavin bey beni aradı mı? — Hayır matmazel, henüz aramadı. — İki otomobil / çarpışmış, tramvaylar sıralandı. Bizde geciktik, Geçikirseniz ne zararı var? Sanki muavin bey size darılır mı? Bu son manidar (o cümleyi kırkbeşlik başkâtipM.Sabourin İ söylemişti İ Öteki memur otuz yaşlarm da bir kâtipti. Daktilo masası- na otururken, ona bariz bir hay ranlıkla bakıyordu. Filbakika daktilo matmazel Roza kısa saçları; burnu, kaşı, gözü ve ağzı ile çok güzel bir kızdı. O kadar güzeldi ki mü- dür muavini obile kendisini memnun etmek için ne yapaca ğını bilmiyordu. Bu sebepten daktilonun müessesede o nev'i bazı imtiyazları vardı. Bunu bilenler de bir işleri olduğu zaman matmazel Roza ya muavin nezdinde delâlette bulunmasını isterlerdi. Bir kaç kişi de işlerini bu suretle yap- tırdıkları için, daktilonun itiba rı son derece artmıştı. |, Roza, yazı makinesinin başı na geçip, çalışmağa başladığı sırada genç kâtip (o Dubernier kızın yanma geldi: — Matmazel, sizden bir şey rica edeceğim, dedi. — Söyleyin. — İşittim ki kütüphane mu hafızlığı münhal imiş. Ben şah sah müracaatta bulundum. Fa aaa mmm mm well'in ilk yaptığı spekülâsyon larda daima fiziki müşabihet lere baş vurmasıdır . Filhakika Maxwell bulmuş olduğu bu müşabihetlerle elektriki hâdise leri iyice anlatabilmiş ve deha sını göstermiştir. 1873 de neş retmiş olduğu (| (Elektrik ve miknatis) namındeki iki cilt- lik eseri dünyanın en büyük il mi eserlerinden biri olan New ton'nun Principia'smın yanma konabilir. Bu eserin © biroçk noktaları sonradan zorlukla şerh edilmiştir . Maxwell'in vazzettiği ve muakipleri (o tarafmdan tevsi edilen Elektromanyetik nazari yesi on dokuzuncu asır ilminin şahikasıdır. Hattâ yarım asır itibarile ve isterse Radyomuha beratı gibi tamamen tatbiki ilme yaptığı tesirlerle müta- lea edilsin, Elektromanyetik nazariyesi ilim tarihinin en ca zip meselelerinden biridir, E- lektromayetik nazariy fi zik tarihinin bir cüz'ü olarak mütalea edeceğimiz yerde as- ri fizikin cazip (o hikâyesinin tam bir kısmı olarak (o tetkik ve tetebbu etmeliyiz . İlim tarihinin en büyük si- malarından biri olan Maxwell maalesef 48 yaşında vefat et- miştiz Müderris Salih Murat larak misafirler yemeğe davet edilmemiş olsaydi Ahmet Ne- bil Süheylâ Hanımın ellerin- den tutarak, işin bütün haki- katini soracaktı. — Hadi sofraya (o Nebil Sofraya oturulurken Sühey ” Hanım, birden bire haykır- ir: — Aman, ne yapacağız? Herkes şaşırmıştı. Ferit Nec det Bey sordu: — Hayır ola, Hanımefendi? — Muhteşem © Nihat Ha- çocuklar şimdi nımefendi ile Nihat | İlhami Bey geldiler. £ Sofrada on üç kişi kaldık. Yazıcı Zade O Nazmi Bey kalın © ensesi üzerinde ar kasıdümdüz başını çevire- rek: — Ey, bundan ne çıkar? Diye sordu. — Nasıl ne çıkar? Bir sof se on üç kişi uğursuzdur der ler . ” Mukbil Nedim Bey hemen / — Fransızcadan — kat siz de muavin nezdinde bö nim için tavassut etseniz.. — Demek bizden ayrılmak istiyorsunuz. — Ne yaparsmız? ne inuhafızlığının masşi-fazla, — Pek âlâ, siz işi bana bıra- kımız. — Teşekicürler ederim mat mazel.. — Bugün öğleden sonra söy lerim. Çünkü muavin yemek- ten sonra her zaman keyifli o- luyor, Dubemier ma: gitti, Daktilo da tiktaklarına devam etti, Bu esnada bir Roza çağırıldığı için dosyala rı alarak kalktı ve muavinin o- dasia gitti . Başkâtiple kâtip yalnız ka- lunca, başkâtip sordu: — Sen kütüphane muhafız lığını mı istedin? — Evet. — Öyle amma, ben yirmi senedir orasını istiyorum da, gene bana vermiyorlar, — O halde? — Çünkü ben kadın nüfu- zundan istifade etmiyorum. — Eh, bazan da kadın nü- fuzunun faydası olur. — Durun, o kadar sevinme- yin bakalım . — Ben taliime güvenirim. — Küçük bir süküt fasılası oldu. Başkâtip dedi ki : — Ben sizin & yerinizde ol- sam, bu odalardan ayrılmam, — Allah Allah, neye? — Çünkü Roza seni seviyor. — Yalan! Deli misin sen? — Ben senden yaşlı ve tec- râbeliyim, Bir bakışta anla- rim, — Haydi canım.. — Ayol, o senin | kollarnın düşmek için ağzından çıkacak bir tek lâfa bakıyor. Ah, ben senin yerinde olsaydım... — Atmana! Sustular. Roza o muavinin odasından geliyordu. © Şimdi Dubernier uzun bir rapor ya- zarken, sık sık Rozaya bakıyor du, Bir aralık bakışları öyle ke safet peyda etti ki, Roza başı- nı kaldırdı ve »r birleşince Roza gülümsedi . Dubernier'nin kalbi hopladı. Allah, Allah! Acaba başkâtip doğru mu söylüyor? dı ve bir şeyler yazıyordu. Baş kâtip te orada değildi. O za- man Dubernier fırsattan istifa | Harik Hayat — Hadi canım, böyle la.*- tıl itikatlara kapılmaym. Bu sene Pariste bulunduğum sıra da Sorlome'de meşhur bir pro fesör, batıl / itikatlar hakkın- da bir konferans verdi. Dinle- meliydiniz. Batıl £ itikatların neden çıktığını, insanın kafa- sında nasıl yerleştiğini öyle bir anlatıyordu ki.. Mukbi! Nedim Beyi: leri kadınların © ürkü; azaltamıyordu. o Süheylâ Ha- nım, Şeyda Kâmil Beyi bir işa retle yanına çağırdı. Kulağı na bir iki kelime söyledi, Se- miha Nazmi Hanım: — İsterseniz Nevzat sonra yesin de on iki kalalım . Dedi. Mukbil Nedim Bey protesto etti, — Hiç öyle şey mi olur? Canım, bunun ne manası var? Bir sözdür uydurmuşlar. Yok on üç rakamı meş'ummuş, yok bir kibritle üç cigara yakılmaz mış, yok kuyruklu yıldız gö. rünürse felâket gelirmiş.. Bun Târ hep insanlarm uydurmasi- Kaza ve Otomobil Sigortalarınızı Galatada Ünyon hanında kâin ÜNYON SİGORTASINA yaptırınız. Türkiyede bilâfasıla icrayı muxmele etmekte olan ÜNYON kumpanyasına bir kere uğramadan sigorta yaplır- mayınız. Telefon: Beyoğlu 2002 Pek yakında Tamamen Yeniden Tecait edi'en MiviK SİNEMASI Açılıyor ARTİSTİK Sineması 17 eylül perşembe akşamı Fransiz - filimlerinin Oen güzeli olan Viyana Aşkları filmile yeniden küşat edile- cektir. JANİE MARESE, ROLAND TOUTAİN. ve MAURİCE DE CANONGE tarafındın Yeni neşriyat: Gönülden Gönüle Muharriri: M. Turhan Türklüğün yüksek faziletle rini ve: “tarihte © Alp denilei Türk büyüklerinin nasıl yaşat dıklarını ve nasıl sevip sevildik) lerini pek ince bir üslüpile hikâ ye eden bu eserin cidden okun mağa, her sahifesirde tevak' kuf edile edile okunmağa değe ri vardır. Agâh—Sabri — kitağ, hanesi tarafından Milliyet mal baasında basılmıştır. Bütün ki rilerimize tavsiye ederiz Beyoğlu on beşinci mektep! teni aldığım şehadetnamem Nir| şantaş yangında zayi oldu Yenisini alacağım. Eskisininl hükmü yoktur, Mezkür mektepten 563 m maral Fuat Selim Ram de için, masa üzerine eğilen ki| zın ensesinden öptü. Bir sayha! Roza ok gibi yer) rinden fırlayarak, Dubernier'ye öyle bir tokat aşketti ki, masar| da, gencin kolunda ne © kadar) dosya, evrak varsa, © hepsi döl darma dağın oldu, O sırada muavinin kapısı | açıldı ve bizzat muavin manz4) rayı görünce, çivi gibi mıhlan'| dı, kaldı. | — Nedir, Mösyö Dubernier! Ne oluyor? Delikanlı şaşırdı. İzahat ve remedi, Muavin çıkıştı; — Ben dairede böyle rezalet istemem. Bu hareketler hakki| nızda iyi not verdirecek şeylet| değildir . Birkaç tip gelip te, hâdiseyi iL ce, için için kendisini tebrik et| ti ve: — Ben zaten onun kütüphar| ne muhafızı olamayacağını sö), lemiştim, dedi. yonla, Seyda Kâmil Bey, yavaş& salondan çıkmıştı. Hizmetçi ler, birden bire ortaya çıkaf bu meselenin sonunu bekliye- rek, hizmetlerini tatil etmi$ lerdi. Reşit Bey gülerek Fuat Sami Beye döndü: — Üstat, siz bu işe ne der” iz ? Fuat Sami Bey, - dudakl?”| rında ince bir tebessümle cevsf verdi: — On üç rakamının şean* ti hakkındaki itikadın menşt hiristiyanlık hikâyeleridir, Gö | ya Hazreti İsa on iki havarisi İle birlikte sofraya oturduk!” rı gece yakalanmış. On üç Ki i bir sofrada bulunursa biri” İnin başma felâket (o geleceği | hakkındaki rivayet bundan gi” | mıştır. Bunun bize bir taallü” ku yok , Mukbil Nedim Bey hem€ tasdik etti: (Devamı var)

Bu sayıdan diğer sayfalar: