i Mliyet 1 AĞUSTOS 1931 IDAREHANE — Ankara cadde. si No: 100 Tel adresi: Milliyet, İstanbul, Telefon numaraları: 24311 — 24312 — 24313 ABONE ÜCRETLERİ G Türkiye için Hariç için aylığı © 400 kuruş 800 İniruş 70 , 19 1400 zw , Gelen evrak geri verilmez Müddeti geçen mushalar 10 kuruş tur. Gazete ve matbaaya sit işler için müdiriyete müracaat edilir. Gazetemiz ilânların mes'uliyetini kabul etmez. Bugünkü Hava Dün azami hararet 26, asgari 17 derece idi. Bu gün rüzgâr mutedil Je- dos, hava açıktır. Haftanın yazısı Ne bakıyordun ?! Malüma, hürriyet var.. Her- kes kanun dairesinde istedi, söyler, istediğini yer, içer, iste- diği yere gider, istediği tarafa bakar. . Lâkin bu hürriyette he saba katmadığımız bir vw wardır: Başkalarının yeti... Başkalarıda sizin hür olduğu için iki hürriyet ge İir orta yerde çatışm; bu çatış- madan çıakscek olan şey her- halde (bariksi hakikat) değil dir. e Isanraak lâzımdır ki, söyle- mek için insanların yalnız ağzı | ve dili çalışmaz... Eh ve gözü de söyler.. hassa gözü. Öyleleri vardır yüzüne bakılmasını istemez. . Siz istediğiniz kadar: — Göze de yasak mı var?, Diyiniz. Geçende bir arkade- şa birisi gelmiş demiş ki: Baksana buraya! Sen ba» a bir yankesiciye bakar gibi bakıyorsur sonra ben adamı te pelerisi.. Gelin de bu söze cevap bulu- muz! Vakıâ bakışta mâna var- dır amma böyle yankesiciye ba kış, zengine bakış, fukaraya ba kış, doktora bakış diye tefrik e decek kadar göz belâzati be- müz görülmüş değildir. Buna ruğmen bakıştan mâ- sa çıkaranlar çoktur. Hattâ yüzüne dik dik bakılma, temiyenler, çenelerini yanak adele ooynatır ve bu suretle “hiddetli bir adam, tesi “dikiz,, etmesine meydan ver- mezler.. Arasıra işitirsiniz: —Galiba, tanıyamadın? Pek dik dik bakıyorsun? Böyle sual sorana sert ce vap vermek başına belâ almak- tir. Onun için tatlılığa vur- mahı: — Evet, gözüm ısırıyor am- ma bir türlü nerde gördüğümü derhatır edemiyorum... Ondan sonra ister bak, ister bakma işin kuvveti kaçar, Bu “yüze bakma,, yüzünden pe a nâhoş bir " ize anlatayım: İstanbul — Ankara yolculu- ğu yaptınız mı hiç?.. Şimdi bu yol çok kısaldı.. Yol kısalmadı yoolculuk kısaldı.. İki üç set evvel daha fazla sürererdi.. ze iyice tarihini tayin edemiye ceğim amma, zannederim sene evvel sonbaharda İstanbul dan Ankaraya gidiyordum, i- kinci mevki bir kompertiman- da... İstanbul Ankara s€- yahati sonbaharda İstanbuldan Ankaraya doğru bir sel halin- de akar, yaz başmda bu cere- yan Ankaradan İstanbula doğ- rudur.. Kalabalık bir trende yer bul. mak ve yer bulamayıp ayakta kalanları rduğunuz yerde yretmek bir nevi zevktir. Ayakta ki olmasa, tren tenha olsa ve siz istediğiniz za- man bir yer bulabilmek imkâ- mn: herzaman elde etseniz bu oturmanın hiş bir zevki “yok. tur. Onun kıymeti ayakta ka- Janları görüp &kendi halinize memnun olmaktadır. Yoksa bir trende on sekiz saat Bil- mu is-| sıkarak | yapıp elâlemin kendisini | üç oturmak, | ve bir İstikamete gitmek için ©- turmak kadar tahammülfersa | bir şey olamaz. İşte böyle kalabalık bir tren- de güçlükle bir yer bularak o- turmuştum... Galiba akşam üze ri kalktık... Gittik, gittik, git- ik... İmsan böyle yerlerde va- kit geçirecek, kendini avutacak şeyler arar. Ben de etrafa göz karşımdaki zatın yakasında bir kehle gördüm. züm var?.. rürüm. Allaha şükür en hur şeyleri de seçerim. Buna rağ- men bazan akla karayı seçeme- diğim de olur. O zmanlar gözü müze gaflet perdesi iner.. Ney se, bir kere o mübarek hayvanı gördünüz mü artık gözünüzü oradan zor ayırırsınız... Kâfir sey de muttasıl adamın yakalı- bir gezinti yapıyor, katı ve si- yah sun'i ipekten mamul kra- Vat galiba hoşuna gitmiyor, ge ri dönüyor.. Yakalığı üst kena dar çıkıyor, tekrar aşa- Br imiyor. yahatleri benim söylediğim ka dar çabuk yaptığını zannetme- yiniz!.Merkumun nekadar tem kinli yürüdüğünü harbi umu- mide yaşamış olanlarımız pek rana bilirler Saatlerce bu küçük canava- rm cevelânını seyrettim. Bi ralık dikkat ettim. Bu cevelâna sahne olan yolcu benim ke: sine ısrar ile bakışımın farkma varmış görünüyordu. Çehresin den biraz da hiddetlendiği ladım.. Acaba söylesem | mi d ye düşündüm, doğrusu cesaret edemedim. Bu cesaretsizlik me deni cesaretsizlik midir, bedeni cesaretsizlik midi bi cesaret yorum. Vakıâ eskisi gibi adamcağı zın boynuna bakmıyordum ma gözümün arasıra kayışları oluyordu ki; farkediyordu Galiba sekiz kişiydik... Ben ve kehleli komşum kapı tara- İfından ikinci oturuyorduk. Be nim solumda yani kapı tarafın» da kim vardı pek hatırımda de- Zil... Korasumun kapı tarafın. da muttasıl uyuyan kara kuru birisi vardı... Gece oldu. Lâmbalar yandı ve biz Karaköy havalisindeki tünelli kısma geldik. Bir tü nel geçtik, bir daha geçtik, bir daha geçtik... Dördüncü tüneli geçerken birdenbire bizim kom partiman karardı. Karanlık İ haylı sürdü, nihayet bi kibrit çaktı. Elektrik düğmesi- ni bulduk ve yaktık.. Aydınlık olur olmaz ben komşumun ş kasma bilâ ihtiyar baktım, ca- İmuştu.. Mutlaka arka tarafa geçmiştir diye mü- Mhaza ederken nasıl olduğunu kestiremediğim tarzda surstı- ma bir tokat indi, kendime gel- diğim zaman komoşumun yaka İma yapışmış olduğunu gör- düm: Hırsız herif seni.. Diye | bağırıyordu.. Rezalet! Mutla- İ ka birine benzettiğine hükmet- | tüm, Soğuk kanlılığı muhafaza et mek lâzım idi. Eİ kopardım ve sert bir dil ile: yoksa sı sizlik midir kestiremi şındaki adamın kim olduğunu biliyor musun?. — Biliyorum... Yankesicinin — Ağzmı topla, şimdi seni tepelerim.. Ayağa kalktım ve | herifi ıslatmak niyetim kuvvet | bulmağa başladı. Tabii etrafı- | kiler müdahale ettiler a- gız şöylece hikâye etti: fendim, şu adam trene bindik bineli yakamdaki kıra- ğmesine gözünü dikti... Demincek hani karanlık ol- | du idi.. Işık yandığı zaman bak tım ki iğne yerinde yok!. Göz göre göre iğnemi çaldı. (Bana hitaben) ilk istasyonda seni po ise vereyim de drdini ona an- lat! Ben protesto ettim : | derim. Mahküm olursun. Ben senin iğneni ne gördüm (ania hakikat dikkat etmemiştim) ne de aldım.. | — Yat öyle ise gözünü ya- kama dikip nereye bakıyor. dun? — A kuzum! Yakanda bir kehle vardı ona baktım. — Ağzını topla! Ben senin Diyeceksiniz ki; ne keskin gö- | Vardır. Dehşetli gö | ğımda dolaşıyor kıravata kadar | Amma bütün bu se- | komşum : derhal | bir | — Efendi, kendine gel! Kar | — Efendi, sonra seni dava e | MİLLİYET Çapras kelimeler Yeni şekil Soldan sağa (5). Kan dolu (5) Iş (4). Saçsız (3). Açlık (2) 3 — Çiçek (4). Notadr fasıla (2) Seda (3) - Geri almmak üzere verilen hir harici (3). lan yer (4). açı düzelten (5). Şık (8). 8 — Bal (4). Musevilerin peygam beri (4). Uzun (5). Mektuba yapıştı- çile (3). 10 — Elektrik menbar (3). Çocu: ğun gıdası (3). Edat (7) 1i — Çehre (4). Yukardan aşağı Yazı yazı- 1 — Zulmeden (5). Lezzet (3). — Kör (3): Et satan (5). 3 — Şeytanın tersi (5) hastahane (5) 4 — Dünya (4). Az (6). 5 — Budala (4). 6 — Kayı (5). Nota (2). 7 — Resim (5). İşkence (5). - Renk (2). Dokunmak (5). Bir millet (4). Nota İ Büyük (3) 11 — Bir millet (3). On, on beş İ kişi bir arada (6) - 2). gen bildiğin pis adamlardan dı lim! Kabahatini örtmek için. - Uzatma o efendil.. Şimdi yetse ni çağıralım bu işi hallet- sin! Bin müşkülât ile şeftreni bul duk.. Meseleyi anlattık. İlkön- ce ben kendimi arattım... Herif bir türlü benim masumiyetime inanmıyordu... Ondan sonra sr | ra diğerlerine geldi. Bu sirada dikkat ettik ki; komşumun sa- İ ğında uyuklıyan herif meydan- |de yoktu. Derhal onu aramağa İ çıktık.. Ve bulduk. merede?.. İ Nerede aklımıza geldise!.. Kapı dan çıkarken yakaladık. Hüvi- İ yeti bize pek vazıh gelmedi. | Lâkin üstünde de bir şey bula- madık.. Bütün bu gidiş gelişler İbir çok yolcuları ayaklandır- mıştı.. Bu meyanda İstanbul polisinden sivil birisi de var- mış, uyuklıyan komşuyu © tanı- dı... Meşhur yankesici esnafın. dan (Tavşan Hüseyin) imi Herifi tuttular ve ilk istasyon- | da indirdiler. Tren bekledi... Ben ve komşum ve bizim kom- partiman hep indik.. Lâkin bizi yanlarına #lmadılar, işi ittas- İ yon müdürünün odasında hal- İletiler... Bir çeyrek sonra şef tren, polis ve komşum hep bir- den kompartimana girdiler. Ka ra kuru herif orda kaldı. Polis yan yastığı kaldırdı ve arkasın da saplı olarak bir ufak inci iğ ne çıkardı. .. Komşuma ver- di. . İşte o zaman adamın hali- ne acıdım. Bir taraftan iğnenin bulunduğuna seviniyor, bir ta- raftan da benim davs edeceğim den korkuyordu. dı, özür diledi bana muttasıl: İyi beyim amma, yakama bakıyordun! rup duruyordu. . Doğrusu ben den şüphe tmekte de haksız de gildi.. FELEK Tİ saldırmış dereceye Askeri | Elime sarıl. | neden * diye s0- | ÇUMAR TESİ İ Matbuat (Başı Birinci sahifede) | Şimdi bu adamlar matbuat serbes tisini suğistima! mücrimi değildirler, bu adamlar doğrudan doğruya mil- letin ve memleketin istiklâline kar- şe cephe almıştır. Arkadaşlar; — vatanımızın | ve comubu gerbi sahillerinde bula- İ nan hemşerilerimiz biraz fazla har sastırlar, mevzuda biraz acı söyler sem böni mazur görünüz İstiklâl işgel a bnda bulunan yerler nasıl kurtarı dı. Ne kadar acı fedakirlikin kur tarıldı? bunu çok iyi takdir buyu rursunuz ve hepiniz böyle düşüne | cek olursanız şuna kanaat edersiniz | ki; o mücadele günlerinde duşınan larin yanında demin bir arkadaşın söylediği gibi bu mavi bayrak du- | rurkn buraya kırmızı bayrak neye gelsin diye söylemek cüretini gös İ teren bir herif gazete çıkarsın bel- ki okumuşsunuzdur. İzmir güzete- evarubahsediyor, İstanbul ga mücadelesinin devamında, ler zeteleri d onlardan iktibas ediyor. ir baba kızımı satabilir mi diye şey var, Mevzuu bahsosn yine İ körye Sırrı idi. Hayır satmadım yel nız 18 yaşını ikma) ettiğinden oku deri bir mak için Amerikalı misyonerler verdim, Okutuyorlar diyor evet o- lar. Sonra gelecek babasi gi bi olacak. Efendiler; bu kadar eli: İ vaziyetler, bu kadar acı günleri y şayan bugünkü asil zannederim bu a lir. Bugünkü nesil bunli lamların mazilerini çok paytık- | larını matbuat hürriyetidir, matbu: | at münakaşasıdır şeklinde kabul e demez. Bu adamlar doğrudan doğ a bu milletin, bu memleketin hinde cephe almış — adams Fırsat gözetiyorlar, Firsat bulduk” | ları Efendiler; Menemen gün başlarını kaldırıyorlar. vak'asnı bir kere gözünüzün önüne adeta gelen köylüyü © derecelere getiren kimdir, bunla- İran neşriyatı değil midir? hakında niçin tahkikat yapılmadı, | niçin tahkikat tamik edilmedi? Muhterem arkadaşlar; çok rica © derim, bir defa, Balkan harbini, bir defa da onn Tekaddüm eden günle getirin mem- Bunlar ri gözünüzün önür sketi idare gden frkenm ufak bir zaafı balkan harbi felâketini doğur du. Bu onalım başına ne felâketler getirdi, Onun için meleketi idare e İ den fırka, bu millete karşı büyük İ bir vazife karşısındadır. Çünkü bu İ sefilerin vaziyeti tamamen bu mil- lete öğretmek ve göstermek boccu- İ muzdur. Bunlar bu memlekete bu | millete bitap edecek vaziyette bu Hakları yoktur, İ günkü millete hiyanet etmiş adam- lardır. Onun için çok sel © olarak bunlar hakkında tedbir alınmasını teklif ediyorum ve hükümetin ve bi tedbirler aldığını öğrenmek isti İ| yorum. Reis — Söz isteyen bir zat kak ıştar, Ondan sonra hükümete söz vereceğim, söz isteyen arkadaşlar. | dan Fazıl Ahmet Bey vardır. Hükü metten sonra o söyleyecektir. Son söz meb'usundur. Galip Bey (Niğde) rem arkadaşlarım, en son deniz. söyleyeceğim. — Yoruldunuz binaenaleyh gayet kısa ve mahta- sar maruzatta bulunacağım. Bazı matbust neşriyatının gidişi filbakika istikbâl için endişeli bir manzara göstermekte olduğundan bu hususa dair bendeniz de bir kaç söz söylemek isteyorum. Bilmem nedendir. o Bizde matbuat hürriyeti hemen dalma suliştimal edilmiyerek bundan maksut olan fn ideli gayeden uzaklaşırlır. şahsi te- cavüzler ve tenkitler baş gösterir. Memleket âfalamı bulandırıcı karar- tc yazılar bilâ teemmül yazılmağa başlar, İşte bugünkü © vaziyet ve bundan başka bir şey lunmamalıdırlar. manzara da değildir. Buna dair misaller mi İâzimdir. Arzedeyim: Milletin lisanı olduğu iddin edilen ve fakat hakikatte tez- virden başka bir maharetileri görül miyen bazı gazetelere bir bakm! li- sanları acaba temikin, itidali ve icra ey Sigortaları halk için m AĞUSTOS | müstehcen elfazm İügatçesini rak edenler ancak buruda bulurlar. | Hürriyeti matbuat vardır diye yar | İ ra tekxibe uğrayan aslsir, | dairenin odalarınm adedi Merkezi idaresi: Calatada Acentası bulunmayan şehirlerde acenta aranmaktadır. Telefon: Beyoğlu — 2003 1931 celsesi karile tanınmış Türk milletinin sanma hiç benziyor mu? türkçe olmağa bunlara insanın Türk gazetesi değildir diyeceği gelir şim diya kdar işitmediğimiz, hiç bir yer | de tesadüf ederek © okumadığımız pılan ve adına tenkit denilen şeyi | alabildiğine ba rette şunun bunun haysyet ve şere fine tecavüz etmek ve bir gün san- esassız w- İbareleri iz hudutsuz bir su | ça ETTE 7 Li No: Tİ Yazan: M. Yi i Kaçınız, asaletmeap Sefiller nöbetçilerin hepsini pal Sus , korkak! adam zannettim de hapishane #eyer ile halkın efkârın: mütemadi. | Ye gönderdim yen teşviş eylemek midir. içinde yaşadığımız iktisadi buhrandan nsü: tevellit sılntıhı olan isabetli, © ilemi vatanperverane mutalonlar mı olacaktır. bunlar Hükümeti tenkit eden buzı mat bunta hitap ediyorum tarzı “teni lerinden millet için bir fnide yoksa âkıbeti ahvalde zararlar leceğine kanidirler husule Bir dakika için iyi düşünülürse feide bekleme etini kabul etmek mevki- imazlar mı? mek zar inde kı Millet ve memleket işlerinin tan- sim ve mlahı için büyük meclis hükümet tarafından bin bir çareye baş vurulmak çalıştığı bu hengâ de muhalif dah düşen vazife böyle yapılmalıdır.? ve ime sa matbuatımıza mi olmalı ve Yoksa şiddetle arzu edilmesine rağmen tamamen zamana ve imkü- na ihtiyaç gösteren mali ve iktisadi balkı tenvir ve irşat edecek makaleler ile ıslahat teşebbüslei hakkımda yanlış zehap ve anaatlein tashjhine emi çalışmalıdır. Zamanın zemini tahrir ve mesaisi bunin olmak lâzm gelirken sabah olup elinize bir gazete alısmız ba karsınız ki apartımanlar lisana geti rilmiş beheinde kaç daire vadır? her nedir ve kirası nedeş ibarettir. Ve kimin ta- rafından inşa ettirilmiştir gayet mühim ve gok faideli malümat verilmektadi. yolunda millet için güya Bu ne demektir. Acaba ey ahali görüyor musunuz millet iktisadi buhran içinde yaşar ikon öte tarafta semalara kadar yükselen apartman ler yapılıyor. Ne duruyorsunuz işte size semtlerini gösteriyor ve resim- sini de yapıyoruz gdiniz hepsini hâk ile yeksan ediniz demek mi iste Biyor. Yoksa bize böyle asri ve aza metli apartmanların ne lüzumu var yapıl. yaşımak bi- zim nemize yetmez mi demek arzu ediliyor. Apartımanları lisana getir mek bu mu imiş. Tenkiterle millet işleini düzeltmek için bulunan çare ler kala kala bunlardan mu ibaret kalmuş. Efediler bugün İçin ve yarın İçim yazılacak ve yapılacak seyler bün- lar değildir. Efldirı umumiyeyi bir takım iğ felkâr yazılar ile mütemadiyen tep- viş ve tağlitten ve şahsi münakaşa ve söğüşmelerden göreceğimiz. 20 rarların vehametinden ürküp titre yerek el birliğinin teşkil | edeceği kuvvetle vatani vazifelerimizi başar mak çarelerini arayıp bulmaktır. ki ancak bizi sahil selâmete çıkaracek tar. Yokan his ve ihtiraslara mağlöp olarak yürümenin — akıbetinin çok elim olacağı hepimizin malümu ©- lan ve tarihi de e kadar eskimiyen acı tecrübeler ile defatle sabit ol- muştur. T. Tayyare C. Umumi merkezinden İbalesinin 1-8-931de yapı- lacağı ilân edilen Ankarada Yenişehirde bavüz başında Türk Tayyare Cemiyetinin Şehitler abidesinin inşaatı bir yer ibtilâfından dolayı az bir müddet için teahhura ugra- mıştır. İbtilâfın hall ra keyfiyet tekrar lecektir. dır memlekette baştan başa kulübeler içinde İtühadı Milli Türk Sigorta Harik ve hayat üzerine Şirketi sigorta muamelesi leri üsait şeraiti- havidir. nyon Haxında | | Ve yumruklarını sıkarak o- danın çinde dolaşmağa başla- dı: — İnsan sefillerin arasında | Teofilosu yakalayamaz mıydı? Suratıma kadehle bu küstahı zindan nöbetçi- leri gebertmediler mi? Zabit son nefesinde gözünü açtı: — Sefiller, nöbetçilerin hep sini parçaladılar. Kaçınız Asa- letmeap... Kaçınız! Sizi de par- çalayacaklar... Yaralı zabilin başı omuzunun yanma düştü. Dili dışarıya sarktı. Ağzmdan yeşil köpük- ler geldi. Andronikos: Pedimu? Diye bağırdı. Zabit ölmüştü. “Kaçmız... Sizi de paraç yacaklar! Bu $ çanlıyordu. — Demek beni de öldürecek ler? Meydandan acı bir ka Prensin kulağında n bir demir parçasi- le gözümün birimi O oyduran Prensten intikam almak istiyo rum, arkadaşlar! Bana müsas- | de ediniz, saraya gidip, evvelâ Prensin bir gözünü kendi par- mağımla çıkarayım!... Sekiz on bin ağızdan tek bir | kelimenin âhengi işidildi: — Muvafık... Arkadan, saçı sakalına karış mış kumral bir adam haykır- dı Soofi! Ben de seninle bera ber gelmek isterim. Ailemi mah veden bu herife ilk hançeri vur mak benim haklmdır.,. Myedanda müthiş bir uğul- | tu halinde ayni kelimenin âhen | gi dalgalandı: Muvafık. Sofi önden sarayın kapısına daldı. Kumral sakallı adam, gözlü kadını takip etti. Saray kapıları kapanmıştı. tek Dış kapıdan içeriye giren #e | filler, iç kapıda kaldılar. Demir kapının arkasıma demir sürgü: | ler sürülmüş, meydanda saray halkından tı. Andronikos yüzüne baktı. — Şimdi ne yapacağız! Beni öldürmeğe geliyorlar... İhtiyar kâtip, alelâde bir hâ | dise karşısında tefekküre da- lan tecrtibeli bir devlet adamı sıfatile başını avuçlarının içine aldı.. Bir müddet düşündü. Prens pencereden bakamı- yordu. Büyük meydan, mahşerden bir nümuüne idi. Sefillerin uğultusu çıkıyordu: — Kahrolsun Prens! — Yaşasın hürriyet! Andronikos kulaklarımı tıka- dı vekâtibine yalvarmağa başla dı: — Beni bunların elinden kur | göklere tar! Beni, şu intikam almağa | gelen kadının elinden kurtar! İhtiyar saray kâtibi, prensi kurtaracak! — Merak eteyiniz, asalet- maap! dedi, beni takip ediniz! | Zabiti yerde bıraktılar ve o- dadan çıktılar . Saray gizli yollarını ihti- yar kâtipten başka bilen kimse yoktu. Bundan on beş sene ev velki isyanda da kendisi eski kumandanla birlikte gene bu gizli yollardan kaçmıştı . Dar bir koridordan geçerek sarayın zemin katına indiler. Saray kâtibi ufak bir demir kapının önünde durdu; zağız, asa Prens, şimdiye kadar, hiç bir hâdise karşısında bu derece korkmamıs. sarsrlmamıte Seni | şarap savu- | imseler kalmamış- akıl hocasının | ladılar, sizi de parçalamasın İhtiyar kâtip, gizli kaf anahtarmı buldu. kapıyı girdiler. kapıyı tekrar kil diler. Loş bir yolun methalindi diler, Andronikos : — Nereye gidiyoruz? Diye sordu ve bir kaç attı Saray kâtibi: , — Epeyce yol yürüyecel sonra sahile çıkacağız.. di İlerilemeğe başladılar. Yürürken bazan başları İ na vuruyor, tekrar eğilerek larma devam ediyorlardı. Prens yürürken sordu: e çıkınca bizi gö derse. — Sahilde Venedikliler dır, asaletmaap! hiç *korkdf yınız.. Bir ecnebi gemisine kaçarız. — Mel'un herif, bütün leri ayaklandırmış.. Teofilos'u ilk fırsatta İ dürmeliyiz, asaletmaap! Ayağıle gelmişken &i İ bunu ihmal ettiğime hayret | diyorum - Bahusus ki efendimize | karet etmişti.. bundan gü İ bir vesile olamazdı. — Artık onu ele | yiz. | — Orsidini kesmeyiniz! | — Âlabetimiz meçhâl. — Sahil emindir. tebii | bertaraf edildi. Tehlike bertaraf edi İ de 146 mr? yer alımda, gizli | yoldan sansar gibi sü İlmeçhâl bir âkıbete doğru | diyoruz. saltanet.. hepsi arkada kaldı. .. geçiret Şair Teofilos .asilerin bai eçmişti, Sefillere iltihak edenlerin dedi gittikçe artıyordu. İsyi | büyümüştü İ Saray kapısından içeriye İl kesten evvel girmek iste; tek gözlü kadın: apıyı kapamışlar... Hi | maymca girmek kabil değil Diye bağırdı . Önde duran kafile, ş züne baktı — Kıralım mı? Ne duruyorsunuz? Ve kıpıyı kırmağa başlı | lar, Herkes elmdeki balt: İ mızrakları, sopaları vurarak pmın kanatlarını parçaladılaf — Yaşasın Sed Sadaları yilkseldi Tek gözlü kadın, zam p İ rik tarafından i İ fi, sarayın dahli İ prensin yatak ve misil o İ rn, muhafırların otu | daireyi, cariyelerin yatak © larmı biliyordu . Genç kadın yalnız ba gitmenin tebliledi olduğu#” gördü. — Peşimden geliniz. ye ci gözümü de burada kayi mek istemem . | Diye bağırdı. 4 Meydandaki sefiller prensif cesedini görmek istiyorlardı. Teofilos halkı tahrik ediyo İ © — Andronilene bepinizi Sİ me mahküm etmişti. Onu ve İİ nun etrafındaki adamları p3Üİİ çalaymız! Bu saraya, bu ihtifi ma siz sahip ve varis olunüğ İ Diyordu . Kafile içinden cesur sanal blar kapıya atıldılar. İkiyüz kişiden fazla bir half kitlesi (Sofi) nin peşine taldfi dı.. saraya girdiler, Saray muhafızları teblikeği görünce, çoktan kaçmışalrdı. Sarayda hademeler, kâtip ve cariyelerden başka ki kalmamıştı. Asilere sarayda muhal ve mumanaat edecek bir f“” yoktu, Herkes korkudan tiW al şiyor, yataklarının altına #8 lanıyordu