Asrın umdesi “Milliyet” tir. 31 TEMMUZ 1931 İDAREHANE — Ankara cadde- si No: 100 Telgraf adresi: Milliyet, IN Telefon numaraları: 24311 — 24312 — 24313 ABONE ÜCRETLERİ G Türkiye için Hariç için 3 aylığı © 400 kuruş 800 kuruş g. 750. 1400 ,, RR, 1400 , 2700 ,, Gelen evrak geri verilmez Müddeti geçen nushalar 10 kuruş ve matbaaya ait işler için müdiriyete müracaat edilir. © © Gazetemiz ilânların mes'uliyetini kabul etmez. Bugünkü Hava Dün azami hararet 32, asgari 28 derece idi. Bu- gün rurgâr mutedil poy- raz, hava açıktır. Müsavat isteriz !. Geçirdiğimiz günlerin aki muza soba ve mangal getirecek kadar serin olduğunu iddia e- demeyiz. Bir kaç gündür göl- gede 35 — 36 piyasanın en ta- bii sicaklık rakamı oldu. Terli- yoruz, içiyoruz ve içiyoruz, ter Tiyoruz. İrat masrafın bundan daha beliğ misalini ancak büt- çelerde görebiliriz. Esasen ver- gi mükellef için bir nevi terdir. Nasıl kazandıkça vergi veri- Amma içmeden gelen bir s0- ğuk ter vardır. Allah hepimizi 5 nevi terden ve ona benzer ver gilerden muhafaza etsin. Diyebiliriz ki, sıcaklarda ter kos borularında su akmasa bi- le ağizlarımızdan giren su ve sulu şeyler mesamelerimizden fışkırarak İstanbulda © yegâne ve muntazam sü cereyanını teş kil ediyor. Ben, iddia edebilirim ki; İs- tapbulun çok terliyenlerinden biriyim ve bundan çok müşteki yim. Lâkin me çare iki şey var ki;insanlarda gizlenemez mutla ka dışarı vurur: Tet ve huy... İstediğiniz kadar huyunuzu saklayınız... O bir delik bulur ve çıkar... Geçen gün bir ahbap madamla görüşüyordum. . Ha- fi€ ve kolsuz krep döşin bir en- tari ile sokağa çıkmış olan bu madamın yanında ben, çaprast düğmeli ceketimi ve nikâh gi- bi gırtlağıma yapışmış yakalı- ğumın içinde şakır şakır terli- yordum.. Madamın giyim ser- da vücudümün bu mahbusiyetini gördüğüm za man kendi kendime: “İcra kanunundan hapis kal- dırmalari neye yara Bizi kostüm esaretinden kurtarabi- Niyorlar 617... Sualini sordum ve madama dedim ki: — Madam! Acaba ne zaman bizde sizin gibi dekolte gezece- ğiz?.. Bana şu cevabı verdi: — Asla! Dünyada kostüm- süz erkek kadar çirkin şey yok tur... Ben ilâve ettim.. — Fazla değil! Şu sizin ka- — dar! Kollarımız çıplak olsun ve ceket giymiyelim! — Buna heves etmeyiniz! ğini dürüst gösteren kılığınız- dır. — Kadınları öyle değil mi?.. —Evet kadınları da öyle am ma, erkekleri daha fazla! Bu münakaşada hangimizin © haklı olduğumuzu doğrusu pek kestiremiyorum. tiğimiz zaman gözi .cak kadar çirkin arasında olduğu kadar kadınlarda da var. Fakat “şüphesiz ki; bizim “çdilmiş değildir. Acaba, ekseri hoşa gitmiyen hakikatlerin his © Osimizi rencide eden tarafı çıp- Jaklığı mıdır?.. Ne olursa olsun, sıcaklar böyle devam ettikçe ben kadın Ex; Nan işte, iabkame; , ailede ve hukuku ki : müsavi is Bir sebep Line ötekiler gibi bir kadın.. Çok şeyler istiyor. Fakat ne is- tediği iyiden iyiye belli değil.. Bu sabah, ağzı açık uyuyan ko casına bakınca, kendi kendine dedi ki: “Bu herif yazıhanesine gider gitmez, Serj'e telefone e- Gerim, şimdi geliyorum, de- İla dim meli ni telefone etti. Saat ikide: “Şimdi nerdeyse geleceğim,, dedi. Saat üçte Serj'in kapısını çalacağı sırada, çalmadı, geri döndü. Kadın kalbi anlaşılmaz mu- ammadır. Aşka irtibatlarıda mütereddit ve hercaidir. Bir de fa daimagüzelliklerinden bahse dilmesini, kendilerine azami iti bar gösterilmesini isterler. Hal buki Serj iş,» bunları yapamı- yor. Daha bir gün genç kadına şöyle yalancıktan olsun kom- pliman yapmamış. Halbuki Serj hukuku bitir. miş, yapıyor. Düşünün ner deyse avukat olacak. Avukat deyince insanın aklına, bol, çok bol, yalan ve çok yalan söyli- ye bir adam gelmez mi? Line evine dönüp te, bunlari düşünürken, kapıdan içeri rışın ve şişmanca bir kadın di. Teklifsiz koltuklardan biri- ne oturdu: — Pufff! diye mendili ile yel pazelendi. Aman ne sıcak dört kat merdiven, bittim doğrusu, Madam Line sizsiniz değil mi? Ben de Madam Lanu. . Boşan- muş bir kadınım. Sizinle müşte rek bir münasebet hakkında ko nuşmağa geldim. Siz Serj is- minde birini tanırsınız değil Ressam Serj Ressam Serj mi?.. Şey, e- vet. , Kocamın ahbaplarından bir Serj var amma, o ressam de ğil Avukat.. — Evvelce Avukattı, şimdi ressam oldu. — Müsyü Serj'i biz artık'na diren görüyoruz. Şişmanca kadın, Line'i süz- dü. Sonra genç kadının iki elle rini tutarak: ———- esvaplarımızı alıyorlarsa biz de açık giyinmekte kadınlarla mü savat istiyoruz. Nemiz eksik rica ederim?.. Hayatı hususiye bahsi Yeni matbuat kanununu he- nüz okumadım... Yalnız ağız- dan işittiğim münakaşalara na zaran gazeteler kimsenin husu si hayatından bahsedemiyecek- ler imiş... Esasen böyle bir şey yapmakta idiseler pek abes olu yormuş... Doğrusu âlemin ha- yatı hususiyesini sergi gibi taya atmatka mâna yok! —i amma efendi, dese birizi— ba- na şu hayatı hususiye bir sınırım iziversen e! man şafak e evde ailesile olan bütün müna- #ebetleri hususi hayat safhala- rındandır. Şahsına, taallük e- den frenklerin (intime) dedik- leri şeyler tamame hususidir. Lâkin bunlar arasında öyleleri vardır ki; meşrinde bir beis yok tur. Meselâ; “Fadıl Ahmet Bey dişlerini tedavi için İstanbula gelmiş- tir, Yahu “Kendisine emeroit ameli ü yapılmış olan Filorinalr Nâ- zım Bey kespi ifakat ederek Gülhane hastanesinden çıkmış tır.,, hut: “Kocaeli Mbe'usu Salâl tin Bey karnını ufaltmak için masaj yaptırdığı falan filân mü Gssesesinde altın saatini kay- betmiştir.,, Gibi şeyler.. Diş; emeroit, ka rın bunlar hep (intime) tama- men şahsi ve hususi şeylerdir.. Bu h i görür de Fadıl Ah wet, Filorinalı Nâzım veya Sa lâhattin Beylerden birisi dava açtı mı, işin kaçamak yeri yok- tur!.. Doğru kotes!, İşte beni de başkaları kadar ürküten bu umumi tâbirlerdir. Hemen Allah gaflete düşürme sin de böyle bir faka basmıya- lam?, (FELEK lâzımmış ! — Ftansızcadan — — Kızım, dedi, herşeyi sana şimdi söyleyivereceğim. Serj'i ben beş senedir tanırım. Ona modellik ettim. Belki de beni model olarak yaptığı resimleri görmüşsünüzdür. Hem de kaç tane.. Şimdi bu ressam efendi, artık ona ilham vermiyorum di ye beni bırakmak istiyor. Birin ci defa bunu bana söyl man, hiç kızmadım: “Yaaa, de dim, mademki öyle, Allaha 15- marladık,, ve kapıyı suratına kapatıp çıktım. Ak: üstü ağ kıyarak evime geldi. “Nereden geliyorsun?,, dedim, Mezarlık- | tan geliyormuş. Kabrini de ha- zırlatmışmış. Ayrıldık diye ye? sinden intihar edecek besbelli, Bana bir zümrüt yüzük aldı Barıştık. Üç gün de böyle git- ti, Bu Serj çocuğun biri. İrade- siz, kendine bakmaz, tembel, şaşkın ve sonra da geveze. İna nmız bana,Serj size yakışık alır bir erkek değildir. Halbuki siz sessiz, düşünmeden, ölçmeden bir iş yapmaz, zeki bir kadmsı nız. Eğer bu mizaçta bir adam la münasebette bulunmak ister seniz, hayatınızı kendi elinizle allak bullak edersiniz.. Meselâ | öğle üi ize akşama doğru bir gezinti teklif eder. Daha ak Ne yaptığını, ne söylediğisi bl mez ki. Bu nevi adamlar, si- zin gibi kadmları tehlikeye de | kadar yakın hadiseler, yakın mazi- atarlar. Ben bile bir çeyrek ya- nında bulunduğum zaman,Seri in saçına sapanlığında dönüyor, Sonra bunları gelip si ze anlatışım, bir menfastim ol- öuğundan da değildir. Çünkü ben kendisinden © ayrılmış bir kadınım. Gelip bir daha beni bulmasın diye evimi de d. ber vermeğide kendime bir ; borç bildim. Kadınım, ondan a lacağım intikamcık işte bu ka- dar.. Allaha ısmarladık kızım.. Senin iyiliğini istiyen bir kadı: nin bu nasihatlerini unutma!,, Kadın çıktı, Line düşünceye vardı. Ve birden telefonu yaka 'ladığı gibi Serj'i buldu: — Serj şimdi geliyorum. Ve Line bu defa tereddütsüz Çapras kelimeler 121 45 6 7 8 9 1011 İ ERE KİANIMİ Rİ. Yeni şekil Soldan sağa 1 — Hite (8) Eski bir harp aleti © 2 — Yüksek (3) Fani değil (5) 3 — Erkek ismi (4) Meyva (4) 4 — Yüksek (4) 5 — Edat (3) Famiyla (4) Bey- gir (2) 6 — Hatibin söylediği (5) Büyük Lc 7 — Köpek (2) Aksi (3) Vücu- de getirilen şey (4) 8 — Para mukabilinde (8) 9 — Beyaz (2) Yükseltmek (3) 10 — Birdenbire (3) Başkası- nın (3) İşaret (2) 11 — Söz (3) Ayak ağrısı (5) Yukardan aşağı 1 — Eski bir harp aleti (i vermek UMA >. (Başı birinci sahitede) Hamdi B. (Mersin) — Muhterem efendiler, memleketimizde öteden beri anlaşılmıyan ve henüz halledil- memiş bulunan bir matbunt hürri- yeti ve bu hürriyete istinaden yapı- lan muhalefet vardır. Busözlerime matbuat serbestisinin aleytarı oldu- Eum zannedilmesin. Kanun daire- sinde malhuat serbestisinin leket için nafi olacağına kani kat efendiler, memleketimizde man zaman doğan ve son günlerde taşkımlığının son haddine vasıl olan muhalif neşriyatta samimiyetien zer re kadar eser olmadığı gübi bunların bu noşriyata imkân bulabilmelerinin de matbuat hürriyetine zerre kadar hiç bir zaman alâkası yoktar.Her hurriyet mütekabil hurriyetle tahdid edildiği gibi matbuatım serbestisine güvenerek gazetelerde yazı yazan- larca herşeyin fevkinde vatan ve milletin yüksek menfeatlerini göz önünde tutması ve yazı yazanların yazı yazarken vicdanlara hakim bu- lanması icabeder. Maalesef bizde | muhalefet nama altında ysıyan mat- | buat daima memleket için zararlı, daima tahrik edici olarak tecelli et- miştir, Bu; vatanın bir çok evlâdenin masum kanlarımın dökülmesine ve bir çok servetin beyhude yere heiler olmasına sebep olmuştur. | Misal mi istiyorsunuz? Daha dün denecek kadar yakın mazide hepimi- zin bildiği zamanlra ait hadiseleri zikretmek kâfidir., 3lmart va'arı Balkan felâketi,, Şeyh Sait isyanı Menemen irtica: daha dün denecek za lerdir. İşte bu hadiselerin esbap ve avamili arasında matbuatın rauzur neşriyat ön safta gelir. Muzır meşri- yat, çünkü bunlar tenvir ve irşat c- | dci deği yakıcı yıprakıcıdırlar. Bun- lar irşat ve tenvir İçin yazı yazmaz- İ lar,yılan gibi zehir kusarlar (Bravo sesleri) Bunlar içerisinde hapishane İ İkümları, işgal zamanında milletimi- zin kanı bahasına elde ettiği şerefi düşmana para mukabilinde satanlar da vardır, Mazileri lekeliolanları Saip Bey arkadaşımız, malümunuz veçhile izah etti, gözümüzün önünde bulu- nan bu mel'unlar yaradılış vedü- şünceleri, mevcudiyetleri ve ruhla- tı itibarile müsbet değil menfi sirler. Bunlardan inkılâba hizmet gözet- mek abestir. Vatana derecci merbu tyeti ve mazileri meyanında olan bu adamların hürriyeti matbuat var dır diyerek gazete sütunlarda ya- | s1 yazmasına imkün yermek, müsar | ade etinek doğru mudur. efendiler? Muhterem efendiler; bilhassa son zamanlardaki nezeket ve mezahetle gayri kabili telif olan yazış tarzları önatbuat nam vehesabına insanın yü yünü kızartacak derecede müsteh cen küfürler kolleksiyonu şelelini al Fatştır. Apaş lisanı denilen, külhan beyi konuşmasının cok dununda o- lan bu yazış tarzlarına da gazete hi- sanı mı diyeceğiz. Bu yazıların se- ciye ve ahlâk üzerinde, bilhassa ya» rm mukadderatma hâkim olacak | olan yavrularımızın üzerinde yapa- cağı menfi tesirlerin fecaati bir. lâh za düşünülürse insanım © tüylerinin ürpermemesi mümkün © değildir. Memlekette şeref ve namusile tanın miş şahıslara tecavüz eden onların namuslarile oynamak, bütün bir öm rün bedeli uzun zamanlar zarfında kazanılmış şerefleri kesre — yelten- mek, bunun için icap ederse yalan | bavadis nerşetmeli; bu adamlar için | pek basit yeşlerdir. Bunlar ancak | büyük badirelerin vö muazzam in- kılâpların yetiştirebileceği ve yaptı- &: işlerle milltin yüksek emniyetini kazanmış olan şahıslara tecavüzden çekinmemişlerdir. Hattâ © efndier, bunlar inkılâbin yaratıcılarına, istik lâlimizin kurtarıcılarına dahi dil w- zatmak cür'et ve küstahlığıni gös- termişlerdir. Bunların maksatları küfürlerile halkın bazar dikkat ve ————— mızı (2) 2 — Birinci (3) İsmi bir göle i- zafe edilen peygamber (3) 3 — Bir yerden hir yere nakil (6 Dilenci (4) 4 — Yakın değil (4) 5 — Nota (2) Sukut eden (5) 6 — Kabile (3) Sürmek (4) 7 — Toprak (3) Nota (2) Ayı yuvası (2) — Kadın edip (5) Vermek (3) 9 — Yapmak (3) Tarz (4) 10 — Kır çiceği (4) Serom (3) Ş 11 — Jandarmanın belindeki (8) Kr- | Şiş (2) . aka eltim ii KELAM Matbuat celsesi İ kaçkınları, İstiklâl Mahlemesi mah- | şi, A. merakını celbetmek, acaba bugün ne marifet yumurtlamışlardır. diye gazetelrin sürümünü temin etmek, sonra yüksek şahıslara tecavüzle on ları halkin nazarında küçültmek, sonra her yapılan şeyi fena göster. mek suretile hükümetin otorotesini kırmak ve diğer taraftan tahrikât yaparak nerede isyan havası esecek diye beklemek ve bu keşmekeş içe rsinden bir şey kapabilmektir. Bu- nun ismine de muhalifet diyorlar. Efendiler; bunun adı açıkça, dü- pedüz hiyanettir (Bravo seleri, al. kışlar, alçaklıktır sesleri). Bunlra bazı vatandaşlarımızı saf vetini, Yüksek Meclis ve hülümeti- nizin hürriyeti matbunt aşkından mütevellit müsamahasını İstismar ediyorlar, Hürriyeti matbuat bu mu dur.? Bu füller hürriyeti matbüat nam ve hesabina işlenen cinayetler dir. Muhterem Efendiler; bunların ba veketleri her hangi yanlış bir kana- at mahsulü veya ber hangi bir zu hâl neticesi olarak tutulan sakin yolda yürkmekten ibaret değil, ta- mamen kastidir. Ahlâki, iktesadi, iç timai bünyemize, cümhuri; ne karşı hal ve “âtiye ait bir kasıt tır. Buna daha ziyade müsamaha et mek meleket için cok feci neticeler tevlit edebilir. Efendiler; bu nesil bir kaç sene içerisinde asırık inke Tâplar yapmıştır. Fakat matbuat sa- basında ufacık bir ıslahat yapılma unaştar. Bu kadar muazam inkılâp ya panlar acaba matbaat © sahasnıda cezri adımlar atmaktan âciz midir- ler? Elbette değil, Bunun zamanı gelmiş ve hattâ geçmiştir. Dairci in tihabiyeden müteaddit mektuplar a kyorum. Memleketin huzur ve sü- küna çok muhtaç olduğu bir zaman da bunu ihlâl edenlere, halkın yük- sek itimadma mazhar olan zevata, tecavüz edenlere çok mukaddes ta- nıdığımız rejime kastedenlere hâlâ niçin bir şey bilmiyor diyorlar. E fendiler bu hale milletin ve vaziye- tedi milliyeyi sarsan kast ve teca- vüzlere nihayet verilmesini istiyo izin de bu hasusta anlamak isteyo- vaz? (Alkışlar). Reis — Buyurun Şerif Bey. Nazifi Şerif B. (Antalya) — Efon dim; bendenizden evvel söz söyle- yen arkadaşlar, meseleyi o kadar gü zel teşrih ettiler ve bu matbunt ha- inlerinin mazisi, emelleri halkında v kadar güzel sözler söylediler ki; ben buhlara bir sey ilâvesine küzum. görmez, bütün kalbimle iştirak ede rim. Rasih B. (Antalya) — Muhte- rem arkadaşlar; benden evvel söz söyleyen arkadaşlarım matbuat hür riyetini imal ederek şöyle yap tılar, böyle paytılar diyerek idarei kelâm ettiler. Hayir arkadaşlar; bendeniz öyle demiyeceğim; sen çalışmağa başladıkları günden beri bu adamlar yaptıklarını yapı: yorlar, Burada kaç mahkemenin si- cili okundu, kar tcarethane dolan- dırıldığı söylendi, ve bilmem hangi düşmanlarla iştirak ettiklerinden sa | bahsedildi, Şu halde cephe; matbu: at hürriyetinin suiistimal cephesi değildir. eMimleketin ve milletin is- tildüline karşı alınan bir cephedir bu, Bunu bu noktadan muhakeme etmek lâzımdır (Doğru sesleri). Arkadaşlar; daha ilik istiklâl mü eadelesi başladığı gün Arif Orucun Anadoluya ne suretle gçtiğini, Çer- kes Etem ve avenesile nasıl çalıştı- ğını ve kaç defa istiklâl mahkemesi kürsüsü önünden geçtiğini arka. daşlarım söylediler. Şimdi mükerre- ren bu milletin hürriyetine, bilhassa vatanın erdiği son iktisadi ve mali istiklâle karşı cephe alan bu adam. dan ne ümit ediyoruz da matbuat hürriyetinden istifade ötsin veya et mesin diyoruz? Efendiler; bu adam milletin, istiklâl mücadelesile uğraş tığı günlerde, ona hiyanet için, bin bir çareye baş vurmuş hain bir mah Tâktur. Bu mablük nasıl (o olur da; matbuat hürriyeti denilen mukad- des bir mefhüm altında; bize söve- «ek, millete sövecek ve milletin is- alay edecektir? Aklımın er- mediği nokta budur, Nasıl olurda bu adam gazete çıkarmak için ruh- sat alır? Bir kaç din istiklâl Mah- kemesinde; vatana hiyanet ve vata- na bilmem ne maddelerinden dolayı sauhakome edimiş bir adam gazete çıkarır? Gazeteyi kendi namma çı karmıyormuş.. Kimin namına olur. sa olsun. Bu adam nasi yazı ya sabilir.? (Devam: var) CELL Pİ No salmak bile — Evvelâ tırnaklarını söke- nı keselim..? — Hafif. — Kulaklarından » duvara İsullayıp ayaklarının dikime: 8. | bir kurt salverelim..! İ — Hafif, — Bacaklarının arasına ve koltuk altına kızgm yumurta koyalıra.,! — Hafif.. hafif... İhtiyar işkenceci bir müddet daha düşündükten sonra, göz- lerini süzerek güldü: — İspanyolların kürek mah- kümlarına tatbik ettikleri bir ceza vardır, “hakkımı isterim!,, diyen bir küstaha tatbik etmiştim. Çok eğlenceli bir ceza. emsalsiz bir işkence... — Anlat bakayım... — Vücudünü bir layıp kollarına ve ayaklarına ayrı ayrı birer - ip geçireceğiz. Bu iplerin uçları uzakta bir ma karada sarıl solacak, Yavaş ya- vaş makaralar döndükçe, mah- kümun kolları ve bacakları vü- cudünden ayrılıyor! Kumandan Andronikos yü- zünü buruşturdu: — Bunlar papasların uydur- dukları cezalar... daha şiddetli, daha işkence ve ıztırap verici bir ceza lâzım. — Buldum: gözlerini oyup * | içime erimiş kızgın kurşun akı- ki .. öyle ölüm istiyo- rum ki, gözleri dışarı fırlasın; dili uzasm., kıs kıvrak kavrıl- 3ın.. bağırsı kendi. ellerile saçlarını yolsu: sın ve kendi tırı i » böyle bir işken- celi ölüm icat et bana, koca ih- tiyar! Saray kâtibi bunu bulmakta da geçikmedi: — Teofilos mağrur, izzeti nefsi yüksek bir adamdır. İm- zasmı taklit edip karısına hita- ben bir mektup yazalım, Selâ- niğe davet edelim. Karısı gelin ce, Teofilos'u, kolları olarak, sağlam ve büyük bir de mir kafesin içine koyarız. Sa- raym hususi bahçesinde mah- rem bir içki sofrası hazırlanır. Efendimiz, Teofilos'un karısı- nı çırçıplak soydurur ve yanı- nıza oturtursunuz... şairin gü: zel karısı ile şarap içip eğlenir- sinz.. ve onu heyecana getir- nek için ara sıra kendi ince oklar atarsınız! Teofilos bir ta- raftan maddi, diğer taraftan manevi ıztırap oduymağa ve isini paralamağa başlar. Bundan daha heyecanlı ve iş- kenceli ölüm tasavvur edemem asaletmaap! Audronikos başını sallaya- rak güldü: — Buceza hoşuma gitti. sen bu işkerceyi bizzet kendin tat- bik etmemişmiydin? — Evet, asaletmaap! Siz da ha küçüktünüz: Büyük pederi- niz imparator Mihael zamanın da bir tüccar, imparator haz- retlerinin aleyhinde tefevvü ta bulunmuştu. Mihael, beni çağırttı: “Bu herife en ağır bir ceza tertip et.. sakın ölmesin.. Fakat, ölmeden beter olsun, 17- tırap çeksin!,, dedi. Ayni ceza- yı tertip ettim, karısını çırçıp- lak soydum, yanıma aldım, ba- şını göğsüme koydum, sevme- ğe başladım. Kocası demir ka- fes içinde çıldırdı.. kendini yo- lup parçalamağa başladı. İm- parator hazretleri uzaktan bu manzarayı seyrediyordu. O ka- dar heyecana düşmüştü ki,, ka dının kocası kafeste, kendi tır- naklarilekendini boğupöldürdü ğünü gördüğü halde, impara- gi Eğ" T MANN YASI | pe Me Pl İİ AM Yazan: W. Yavusiğ Işkence nasıl olur? * Ayak tabanlarını yarıp içine kurt | az gelirmiş!.. j ha büyük işkence tasavvur 0 İ anmaz, asaletmaap! Prens Andeonikos, son işken | ceyi muvafık bulmuştu, Derhel | Teofilosun imzasını taklit ede" rek Bizans'a bir mektup "gön “ derdiler, Şairin güzel zevcesi Selâniğe. gelir gelmez, Prens, Teofilos- tan intikamını alacaktı. ... Andronikos, ihtiyar kâtibi — konuşurken, sarayın önün- ittikçe artan bir gürültü, yükselen acı bir vavey | f işidildi.: | — Kahrolsun Andronikos! — Kahrolsun istibdat! — Yaşasın Teofilos! Prens kulaklarına inanama- ! dı. Pencereye koştu. Sarayın | önünde muazzam bir başıbozuk ordusu görünmüştü. İ o Andronikos gözlerini açarak | haykırdı: — Bu herifler de kim.. Nere İ den gelmişler. Ne istiyorlar? | İhtyar saray kâtibi gözlüğü- nü burnuna takarak pencere- den baktı: — Ecellerine susamış beş on serseri daha başlarını cellâda uzstmağa gelmişler... Diye homurdandı. Saray önündeki kalabalık gtitikçe artıyor, saraya karşi sıkılan yumruklar binlere baliğ oluyordu. - Selânik kumandanı; Bu serseriler “ ne istiyorlar, dedi, gidin, sorun... ve derhal | dağıtınız! | | Prensin akıl hocası kapıdan | çıkarken, içeriye göğsü yaralı | genç bir zabit girdi. Bu adam, | Prensin zındana gönderdiği muhafızlardandı. — Asaletmenp! Beni dayaleri İ- | tan öldürdüler.. Tehlike büyük j tür. gi LE omuzu üzerine yere düştü. lik önileci karadan time beğ Baştaş İ “Yaralı rabtiin yanana eğtidiz — Nedir bu rezalet, pedi. | mu? "Yuvar iatşlinlatle ceyaği der di: Teofilos sefillerin başına geçmiş.. Zindanlar boşaldı... 1-7 i yan Prensim.. İsyan. Andronikos bu kelimeyi ha- yatında ilk defa işitmiştil İsyan! i Bu ne tüyler ürpertici bir ke lime idir., N Zindanda mahkümlar nasıl isyan edebilirlerdi? İ Prens, kendi kendine: — Mel'unu bu gece keşke | gebertseydim... j Diye söylendi. j Yerde yatan zabit, başımı kaldırdı: 1 İ — Asaletmeap! Burada dur “| mayınız.. Sizi de benim gibi | döverler, yaralarlar.. Öldürür. || ler.. Çabuk kaçınız İ Prens şiddetle zabtiin üzeri- ne yürüdü: (Bitmedi) IRTIHAAL Mülga âyan azasından ve caba bahriye ve Nafıa Nazırı Ferik Çü © rüksula MAHMUT PAŞA irtihali | darıbeka eylemiştir. ' Merhumun cenazesi bugün saat Sinan Paşa camisinde kılmacak ve oradan Üsküdar'a nakl ile Karacı | Ahmetteki gile kabristanına defne dilecektir. ————) MES'UT BİR AKIT Ziraat Bankası memurlarından. | Mülga Nafia Nezarâti Kalemi Mah | sus Müdürü merhum İzzet Beşir | kerimesi Mesrure Hanunla Zirai | Bankası hesabı cari şef o muavisi Vedat Reşat Beyin akitleri dünkü gün Kadıköy Dairei Belediyesind* icra edilmiş ve Süreyya Paşa sin”