Yarın umdesi “Milliyet” tir. “20 HAZİRAN 1931 © İDAREHANE — Ankara cadde * 100 Telgraf adresi: Milliyet, Telefon numaraları: 24311 — 24312 — 24313 Türkiye için Hariç için 400 kuruş 800 kuru 7s0 , 1400 ,, 1400 , 2700 ,, ak geri verilmez pe geçen mushalar 10 kuru e matbaaya ait işler ille müracaat edilir. © Gazetemiz ilânların” mes'uliyetini il etmez. Bugünkü Hava Dün en fazla hararet 24 en az 16 idi. “Buyün ruzgâr poyraz. | Hava açık. © Haftanın yazısı © Demiryolda uykular > Üç ayda bir eytam maaşı gi- bi benim bir Ankara seyyaha- vardır. Bu seyyahat kârı varsa — şahsıma sit bir iş çin olmamakla beraber pek ıma gitmez. Hele havanın olduğu mevsimde ho- a gider. © Eh Ailak kimseyi gördüğün İder o yadettirmesin, bendeniz “her göcc muayyen vekitte uy- u uyumaya alışmış bir adam olduğum yataksız trende seyyahat edemem. Edemem de , le, edessem rahatsız olaca- Oğırmı anlatmak istiyorum. Yok İ$a ister istemez bir trene gir- enis bulunursam yatak yok diye Ükendimi pençereden aşağı atlı- Iğımı hatırlamıyorum. Hem â- İi vagonlarda gect geçirirsem yaşkalarmı da rahatsız ettiği- hi görüyorum. Âlemi Jâfa tu- bip uykusuz bırakıyorum. O- içindir ki, mürokün olduk- liga yataklı vagonla seyyahat e- | isrim. Her şeyin bir tarifi oldu klı vagon bir ku ibarettir. Wei salıntıya alışmış olanlar grâda rahat bir uyku çekebilir- ; İâkin bizim gibi sabit evler | de uyumaya alışmış olanlar İçin yataklı vagonda uyku bir a sinek gibidir. Kaçar yine ir, yine kaçar, tekrar gelir 'amma bir yerde bir teviye dura Winz. Her zaman dikkat ediyo- um, Yataklıda kazara uyuya- zak olsam mutlaka zelzele rü- yaları görüyorum. Bu defada fine böyle oldu. Ankaraya gi- derken gördüğüm rüyada bir ele oldu. Ben bir kalemde i Bir de müdürbe- Müdür Bey am- ün orta parmağında Mekke- gelme bir gümüş basur hal tası, altın saztin orta yerinde mühür asılı, katı ve köşeleri sırık kolalı yaka ve siyah kra- kehribar cigaralık, gümüş tabaka, fil dişi kıvrık saplı bas- İ olsaydım kızmazdım.. İde olsun, ahtiyan iskarpin. İşte mü dü A Imzaya fevkalâde me t beyaz ederek ye için hüsnü hatta malik. İfadeler basma kalıp.. Vakti de gelir, vaktinde çıkar. M şında eskiden silik para, kâğıt tan sonra yırtık ve lekelisini .. Buruşukları elile ütü: kaleme çirağ buyruldu adam. Velhâsıl müdür beye- fendi.Rüyada bu zatla bir kâğıt ; | mukabele ederken zelzele olu- . Lâkin amirimiz olduğu ses çıkaramıyorum. O da ciddiyetini bozmuyor.. Ve imza atmak istiyor. Lâkin salıntıdan kalemi hokkaya baliracak yer- de müsveddeyi tutan elime 0- kuyor. Nihayet zelzele durmu- yor üstümüzdeki katta takırtı- İar şarıltılar başlıyor ben daya namayıp diyorum ki, — Müdür beyefendi zanne- ye dersem zelzele oluyor.. Müsaa | de buyurursanız bendeniz gide- imza etme mayın!, diyor. Tam o yanıyorum.. Zelzele durmuş. Üstümüzdeki takırdı o berde- vam.. İstasyonun birinde dur- İ muşuz.. Vagona su vermek için bir takım saygısız herifler tepe mize çıkmışlar. Uyanmamış Şimi den sonra üstümüzdeki a; patırdıların. işitmemek yanmamağa karar verdim.. Yataklı vagonda arkadaş me selesi hayli mühimdir. İki bu- çuk metre mik'abı genişliğinde bir yerde yatan iki kişinin birbi ri üzerinde müessir olacağını izaha bile hâcet yoktur. Bu ar- kada: şişman, obür ve a; olmamasına dikkat edi na nasıl dikkat edilir!. Bileti- nizi alırken boş kompartiman. | da yer almayınız. Ve arkadaşı | nız olacak adamın ismine bakı | niz, ir — Telepatik tesir — müsait ise alınız, Değil se almaym.. Bazı isimler vardır ki; za- if olamaz. Ali, Rüştü, Hilm Saip gibi.. Bazı isimler de taş çatlasa zaif ve nahif adamlarda | bulunur.. Hikmet Müfit, Ke- mel filân gibi... Bir de her ne o- İ luvsa olsun alt yatağa değil da- | ima üst yatağı almız.. vapurdı Herkes bunun aksini eder, Çünkü ali yatak da- ha geniş ve girmesi ha kolaydır.. Lâkin gel gelelim ren- olsun.. tercih | onun bir takım mahzurları var dır ki; sonradan meydana çıkar Bir kerre alt yatakta açık sa: | çık yatamazsınız.. Üstteki yol- cu yandaki aynadan sizi tâ ka rihanıza kadar görebilir. Bu, belki bazıları için bir zevktir. Fakat benim için değil. Sonra altta tahta kurusu vardır. Üst- te pek az bulunur.. Daha sonra, her nevi sesler, üstten alta da- ha kolaylıkla intikal eder, alt- tan üste pek gelmez..Onun dir ki; sesler bep bâlüdan g İstanbul — Ankara yolculu- ında Sabanca, Mekece falan filân gibi yerler kiraz;erik elma armut, şeftali satan kızcağızla- ri tren. yoluna sevkeder. Siz pençereden 6 elâ gözlü kızlara Milliyet, in Edebi Romanı : BIKINCI Türkiye garp hudutlarında bir harbe girdiği zaman kuvvetleri mühim bir kısmını her han | “gi bir dindaş isyanına karşı ge- | iniş çöl kapılarında bırakmağa | öcbur oluyor. > Yüzbaşı Celâl gülerek ilâve — Bunun bir de garp cephe- si var, Dünyada en büyük din birliği ehli lip muharebeleri sırasında görülmüştür değil 7. Avrupanın altı yedi hi n milletinden toplanan ları şarkta niçin Saatte dılar, Başta kendi dindaş v bizantenler olduğu hal aralarında milliyet ve sana ea destinün e #IŞİM — Bürhan Cahit aşkı ve din gayreti ile kılınçla- rmı islâm kafaları için kullan- dılar, (Cami Ömer) kapılarına kadar kan oldu. o Fakat ertesi gün ehli salip arasında milliyet ve siyaset kavgası başladı, Ve bu mukatele onların zaferine nihayet verdi. Şeyh Sadun dikkatle di yordu. Tarihi vak'aların en canlı noktalarını bir iki kelime ile ortaya atarak kozunu müdafaa eden genç erkânı harp şeyhin gözlerine bakarak ilâve etti: — Bence araplar Türklere, katolik İtalyanın, katolik Fran dost- |: MİLLİYET CUMARTESİ | karagöz gibi bakarsmz. Ufacık sepetlerde size kiraz satar, bu sefer giderken bir iki sepet ki- raz aldık. Üstü iri taneli, tatlı ve canlı idi. Sepetin dibi ise cılız, renksiz ve ekşi çıktı.. İn- san kütleleri ile kiraz sepetleri a daki bu müşabehet şaya: »i hayrettir.. Üste gelenler iri, renkli ve tatlıdır. Alta düşen- ler renksiz, tatsız ve cılız... Onun içindir ki, tren gibi ge gici muhitlerde ne kiraz alınız, me İnsan seçiniz! Bu seyahat mevcut bir kana- atimi takviye etti. Bütün de- mir yol boyunca tarlalarda ça- lişanların kadın olduğunu gör- düm. Erkek nerede?.. Onu bil- mem.. Dediklerine nazaran kah vede otururmuş. Bana sorsalar Anadoluda intihap hakkını ça- lışmayan erkekten alır çalışan kadma ve: Büyük şehir- lerde de si den alır, didinen erkeğe bırakır rim. Bilmem bu mütaleama İstan- bul Hanımları me buyurur- lar?.. Eminim ki; vaziyetleri İ değişmemek için bu şekle razı olurlar. ... Yol arkadaşlarımdan birisi bir istasyonda yem yiyen iki hindiyi gösterdi. Ve dedi ki: — Tavuk ve hindilerin yem DE “ | yiyişlerine dikkat ettiniz | Yenecek, yenmiyecek bin börlü, tanenin içinden onlara yaraya- | cak olanı ne isabetle seçer bir | defa gaga vurur ve yutar.. Bu vuruşta hiç isabetsizlik etmez. | kan tavuğa rast gelmiş değiliz. İ Bir vurur ve yutar.. Lâkin hiç İ tavuk olmadığım için tayin ede İ mişorum, Acaba onların yutu $u da bizim yutuşumuz' gibi | mi7. Bir kerre gagalayinca taş | ta olsa, tane de olsa yutmak za İ raretinde mi kalıyor?.. Bu ci Ühet mütales edilecek bir mevzu dur | Tren yolculuğunda iki şey si | | nirime dokumur.. Birisi Tayla- rın ek yerlerinin hiç değişmi- o ifadesi: kırda tıkır! Tıkırda tı- ikincisi senelerdenberi hep bir yoldan giden trenin bizi gö- türeceği yerin evvelden malüm oluşu!.. Mçehule doğru gidiş- İ teki heyecanın eksikliği!.. Bir müddet bir meslekte yü- rüyüp sonradan meslek değişti- renleri, gördükçe, onların bu tren hâleti ruhiyesile mütehar- rik olduklarnın hükmediyor ve mazur görüyorüm., FELEK İLÂN Selânik bankasına mirhun olup mahkemece satılmasına karar veril. İ miş olan 152 balya Kerkin mali ana İ teftik 22 haziran pazartesi günü sa- at on buçukta açık artırma ile sat lacağından © — talip olanların tarih ve vakti mezkürda İstanbul Yenipostahane arkasında Aşır Efen- İdi sokağında Selânik bankasında ha | zar bulunmaları ilin olunur. sunuz kumandan. — Öyle istemediniz mi? — Arapların Türk medeni- yeti üstünde çok alâkaları oldu ? gunu inkâr etmezsiniz değil mi? Genç erkânı harp dudakları: v ba 3 Ben bu medeniyeti Tür- küğ tamamile aleyhine telâkki ederim . > Şeyh Sadunun gözleri büyü- lü — Ne diyorsunuz? — Pek tabii, Bakınız size is bat edeyim, Genç erkânı harp yazıhane- nin arkasına asılı haritayı işa- ret etti: — Türkler büyük bir dalga halindesşarktan garba doğru | geldiler. Genç coşgun, ve kuv- vetli bir millet yılarca akınakın garba doğru aktı. Bu sırada A- rabistan en sağlam temeli olan din ae bile öğe ip gezen kadın- | İ mi yaşında vardım, Yani kadın / mıyorsunuz kumandan., 2 i sefası Beş altı kişi oturmuş, konu- şuyorlardı yine kırk kırk iki yaşlarında oldukça yakışıklı ve halen bile kadınların hoşu- na gidebilecek bir Hikmet Bey vardı. Bu Hikmet Bey dedi ki: — Acaba dünyada kadınla- rım fendine yenilmeyen erkek | var mıdır? i Aşağı yukarı öyni yaşta bu- lunan diğerleri de gençlikleri- ni geçirmiş, binaenaleyh tecrü beli sayılacakları için, bu suale müspet veya menfi cevap vere bilecek vaziyette idiler. İçlerin den biri: — Pek âlâ amma Hikmet B. suali ne diye sordunuz? Bi- iriz ki kadın denilen maklük daima hüsne mağlüptur. Siz şimdi bile yakışıklı gi de kim bilir kaç kadını avucu- Buzun içinde tuttunuz. Kadın | avcılığında şöbretiniz de bu- nun bir delilidir. Öyle iken sizi de İdattılar? Hikmet Bey cevap verdi: — Hem de nasıl? — Allah aşkın, Anlatayım.. Hikmet bir sigara yaktı ve anlattı: — Babam beni mutlaka ecza çı yapmak yordu. Dedi; dedik insanlardan olduğu için boyun eğmiştim. Mektepten çıktım. Sıhhat eczahanesinde staj yapıyordum. O vakit yir- lat... ihtiyacı bütün şiddetile kendi- sini, göstermeğe başlamıştı. Babamda nazik bir yaşa gir- | diğimi bildiği için, ara sıra ba- | ma nasihat eder, serbes kadın- | ların tehlikelerinden bahseder, her şeyden evvel sıhhatime çok dikkat veitina etmek İâzim geldiğini Söylerdi. Eczacının karısının hoşuna | ca birkadın.. Gizli gizli te- | i ederdik. Fakat ben genç tim. Genç ve evli bir kadınla tanışı seltiği tehlikeleri görmüyor. dum. Nihayet bir gün avcı Sa- Kh Bey isminde zengin olduğu söylenen bir zatın genç haremi ile tanıştım. Salih Bey boyuna aya gider, genç karismı ihmal edermiş. Arkadaşlarım, bu kadırila u- zun müddet devam eden müna sebetimi gördükleri zaman hay ret ettiler; “Yahu, hâlâ seni bırakmadı mı7,, diye sorarlar. dı. O zaman ben, niçin böyle bir #snal sorduklarına şeşkcak yerde, güzelliğime ve kadını idare etmek hususundaki kabi. Miyetime mağrur oluyordum. Günün birinde gene bu arka. daşlardan bir tanesi dedi ki: bir otomobil bilki — Eğer sana gezintisi “teklif ederse, akibetin yaklaşıyor. Ben bu esrarengiz ihtara dik kât edecek yerde omuz silktim. Filhakika bir cuma günü bizim ni cetlerine tahsis etmiş vezir- | ler vilâyetleri, eyaletleri torba | torba alın mukabilinde şuna bunda veriyor. er; fakihler ihsan, atiye için kaside yazıyor fetva çıkarıyor, velhâsıl başın- dan dümenine kadar kokmuş, bitmiş, bir cemiyet.İşte şarktan garba akan saf, kuvvetli Türk kabileleri bu üstü parlak, fakat | içi kirlenmiş arap medeniyeti- | işiyor, takılıyor. — Ne tuhaf kelimeler kulla- Yüzbaşı Celâl güldü: — Bir asker fikirlerini en sa | de, en kısa yoldan anlatmağa alışkındır şeyhim, Kusura bak mayın. N — Siz, Türklerin şarkian görba akarken bu arap medeni- yetine tesadüflerine memnun görünmüyorsünüz kumaodan. — Asla! — Garip! — İzah edeyim. Türkün en hanım otomobille Bentlere ka- dar bir gezinti teklif etti. Tat- W bir otomobil sefası dük. Bentlere gittik, ağaçların altın İda üzun uzun oturduk. Artık avdet etmek zamanı geliyordu. Kadın: — Artık gidelim, dedi, eve geç kalırsam kocam beni öldü- rür. Bilmezsin ne kıskanç a- damdır. Şu kadarcık şüphesi ol sun, beni derhal boşar.. Kadın haklı! Kalktık. Yol bir saat sürse, tam zamanında İstanbula dönmüş olacaktık. Fakat otomobil yolun çok ten- ba bir yerinde bozuldu. Bir da- kika, beş dakika, on beş dakika düzelmez.. Kadn korkmı başladı: — Eyvah, mahvolacağım, diyordu. Yirmi dakika, yirmi beş daki ka, yarım saat.. Kadını görme- yin iki gözü iki çeşme ağlayor- du. O zaman şoför kaşları ça- tık ve gözlerine kan çökmüş bir halde: .— Bu otomobil şimdi düze- lir amma, elli hira isterim, dedi. Anladım ki şantaj yapıyor. Fakat ortada bir kadının kurta rılacak namusu vardr. Bereket versin, ne olur ne © gün üzerime fazla para almış tım. Bilâhare yakalamağı kafa ma koyarak herife elli hirayı verdim. O zaman da otomobil kuş gibi hareket etti. İstanbula geldik. İner inmez otomobil uçtu, gitti. o Ondan sonra bir daha ne kadını, ne de şoförü göremedim. Yalnız öğ rendim ki avcı Salih beyin ka- | rısı yedi sene evvel ölmüş ve bir daha da evlenmemiş Bir hafta sonra arkadı dan biri kadınla şofö: le- | kantada beraber yemek yerken gördüğünü söyledi. e Acele Satılık veya kiralık fotografane atelyesi Beyoğlunda İstikiâl cadde- foto | Pera dahilindeki fotografane | levazımatı satılık ve ya kira- | sinde 340 numaralı bktır. Bina ise kira ile dev- rolunacaktır. Taliğlere her hususta | sukulet gösterilir. Müracaat : Oda başı Haçık efendiye veya Bristol otelin- de muhasebeci Zülfikar Beye. olmaz diye | Çapras kelimeler 4567x9101 Yeni şekil Soldan sağa (5)... 2 — Vasıta (4). Suyu meşhur(4) 3 — Havadis veren (6). bir memleket (4). 4 — Ayı yuvası (2), Para konan yer (6). s— DS). 6 — İtalyada bir şehir (6), Cebel 4). 7 — Yazan şey (5.) Uzvun cemi (3). 8 — Bal (4). Nazarlar (5). 9 — Akşam değil (5), Kuzunun sesi (2). 10 Almak üzere verilen şey | (6). Çiüme (2). NM — Temiz (3). Vaötler (6). Yukarıdan aşağı 1 — Yazmak için (8). Et satan (5). 2 — Aleme bildirmek (4). Uzerin de yazı yazılan şey (4). « 3 — Çocuk (3). Canlı çiçek. (7). 4 — Bunaklık (4); Muaşeret ice bı (5). 5 — Üretmek (5). (3). | 6 — Ölçü (5). Sual (2). İ| 7 Edat (2). Akıtmak (5). O- Olgun değil 1 — Okunacak şey (5). Öldüren | Komşu | Ba'ırköy Sulh Hukuk Ha- kimliğinden: ükrü Beyle müddei aley him Kemaleddin Bey Fetamet ve Fevziye Hanımlarla Şerafeddin ve kat Hanım ile Şemseddin Bey şa wutasarrıf bulundukları Bakır» köyünde Kartaltepede İncirli cadde sinde 11,13,18 numaralarla murak kâm hane ve müştemilâtnen izale şuyun zımnında bilmüzayede fürul- tuna karar verilmiştir. 1 — Hanenin birinci katında dört oda iki sofa ve ikinci katta bir sofa üzerinde biri ufak olmak üzere dört | oda bir halâ ve üçüncü katla yene bir sofn üzerinde biri ufak olmak ü- zere dört oda bir halâ ve zemin ka- tında kırmızı çini ile mefruş bir taş lık ve gene kırmızı çini ile döşeli bir yemek odası ile diğer bir oda ve çi- ni İle mefruş bir kurmalı hamam bir oda ve çimentolu iki kiler ve karmızı çini ile mefruş çamaşırlık ve bahçe İ içinde bir mutbak ve bir kömürlük ve bir tulumba mikdarı kâfi bahçe ve derununda eşcarı muhtelife ve bahçe içinde diğer “bir oda ve ayrı bölük dahilinde iki oda bir halâ ve bahçenin etrafı dıvarla muhat olup ve dıvarların üstü parmaklıklıd. 2 — Malümülhudut hane 19 tem muz 9Ğİ pazar günü saat 1S te Ba kırköy sulh mahkemesinde münadi marifetile üç kere bağırıldıktan s0n- İ ra en cok bedel verenin üzerine kati İ satışı yapılacaktır. İ 3 — Hane bahçe ve müştemilât- İ na kıymeti iehammninesi” beş bin beş yüz liradır. Talip olanların Şüz- de on nisbetinde pey vermeleri lâ- zımdır. Ve ihalei kat'iyenin icrasını müteakıp müsteri bedeli müzavede. İ yi beş gün zarfında teslim etmediği | takdirde müstenkif addile zararına | olarak tekrar müzayedeye konacak İ noksan satıldığı takdirde aradaki farkı bedel ile masarif ve faiz tazmin İ olunacaktır. , a—lı | 203 numaralı icra desyasile Bakır” İ köy sulh mahkemesine müracaatla. ri ilân olunur. iraya talip olanların 931. İ turulan yer (2). 8 — Tanıdık (5), (4). 9 — Ok atan (8). 10 — Böyüklük (6). 11 — Yuva (4). Kin (5). Musiki yazısı İtiühadı Milli Türk Sigorta Şirketi Harik ve hayat üzerine sigorfa muarelesi icra eyleriz. Sigortaları halk için müsait şeraiti havidir. Merkezi idaresi: Calatada inyon Hanında Acentarı Hulunmayan şehirlerde acenta aranmak'adır. Telefon: Beyoğlu — 2003 RESMİ İLANLAR TÜRE LİMTED ŞİRKETİ Türkiyede her lisanda intişar eden bütün gazeteler için bilümum resmi daireler ilânlarını kabul eder Adres : Ankara caddesi Kahraman zade hanı 3 üncü kat Telgraf adresi: Resmilân - Telefon: 20960 Posta kutusu İst. 753 nin şaşâasına sldandılar, kur- | naz arap halifeleri de taze türk kuvvetlerinden istifadeye ko- mandanları islâm dinini aldı- lar. O günden beri Türkün yo- lu, kudreti, talii değişti. — Fena mı oldu? — Tarihin bir hatası, tesadü | | fün bir ihaneti bu.. dedi... Türk ler biraz daha şimalden, arap hudutlarına inmeden yürüyüş- i lerine devam etselerdi bütün kuvvetlerile Bizansa yüklene- İ ceklerdi.. O zaman öyle zanne- | ürkün arz üzerin- ve kuvveti.daha diyorum ki deki mecvkii başka olacaktı. — Daha iyi mi olacağını tah ön ediyorsunuz? — Evet! — Fakat tükenmiş, kokmuş dediğiniz arap medeniyeti bu tarihten çok sonra (Endülüs) bütün dı. Girnata'da müslüman istilâsı- na karşı koyan İzabelin kılıcı- nı kırabilirlerdi. — Türklerin bunu yaptıkla- rmı KenuniSüleymanın son En | dülüs emiri Abdullahın imda- İ dm gittiğini ve katolik ordu- İ larını ezdiğini tasavvur edelim. / Akdeniz etrafındı çevre ku rulacak müthiş bir islâm devle | tahmin edersiniz.? Şeyh Sadun sustu. Genç er. İ kânı harp devam etti: İ © — Endülüste arap saltanatı | | ancak üç asır sürdü. Abbasiler Emeviler, yani halisüddem İ rap hükümetleri, halifeler biri- birlerini yıktılar. Arap medeni yeli yalnız zafer ve saltanat de- virlerinde © parlamıştır. bu yükseliş hep dahi ve ihanetin hamlesile çökmüş- tür, Bu isbat eder ki siyasi teşki lât ve milli vahdet olmadıkça ie saltanatın istikbali ol- tinin kaç yıllık ömrü olacağını | Jile bilal il ai Yüzbaşı Celâl cevap bekli- yordu, Şeyh Sadun genç bir Türk zabitinin bu vukuf ve ma lümatı hayran © kalmıştı. Genç erkânı harp o kadar da ta bii ve samimi konuşuyordu ki: — Avrupanın bu günkü te- şekkülüne bakınız. Aralarında dini rabıta olan devlet var mı- dır? Papa bile bu, dini alâkaları yalnız kütüphanelerde bırakan yet Aşıkı devletlerin ara sında, kabuğuna sinmiş bir kap lambağa gibi oturuyor. Sonra milli teşekkülleri bes- / leyen ve kuvvetlendiren sebep / ler ticari iktisadi hareketler de | var. Bu hayati ve maddi alâka- lar arasında dini hisler o kadar | zayıf kalıyor ki! Şeyh Sadun gayri ihtiyari ba