26 MAYIS 1931 WDAREHANE — Ankara enddedi 100 Telgraf adresi: Milliyet, Ta. bul, Telefon numaraları: 24311 — 24312 — 24313 i ABONE ÜCRETLERİ irkiye için Hariç içi kuruş * Bugünkü Hava İ Dün enfazla hararet 19 az 14 ti. Bugün rüzgâr itehavvilhava bu'utlu ve İ ' Gebe bakire! İM alam şeyler iin , iamet alâmeti derlerdi. Bun- £ an nelerden ibaret olduğu ;hdi hatırımda değildir. Yal- 2 bundan bir iki şey unutma- ı İn. Birisi katırın doğurması- ide Hz. İsanın Şam- 4 Akminareye inmesi.. Bence » nlar artık kıyamet alâmeti i,mak şereflerini kaybetmiş »ylerdir. Çünkü hergün doğu- ra katırlara tesadüf tmekte- pie İsanın Akminareye inme- e gelince bu zat zeki bir a- sn idi. Her halde gökten yere iicekse şimdiki gibi her taraf işsizlik ve ekonomi buhranı eken inmez.. Hele bir aştardı ei olmayan Şama in- az... İnse inse o Skandinav ç mleketleri gibi dırdırsız ye- miner. (Zannediyorum ki kıyamet a- netlerinden biri de bakirenin : suk doğurması idi. Eğer oda yanda sayılıyorsa, oda İŞ: çıktı. Geçende bir bakire mbür gümbür doğurmuş.. E, bu nasıl olur? Orasını bil. .. Belki Meryem anamıza |, luğu gibi “yeninden Gebrail | emiş,, tir. ie o Çiçek sergisi : Gidip görmedim, güzel ol- 1. Yalnız ziyaret edenleri ıledim ve gidemediğime ha- landım. Rivayete göre en “< mükâfatı hanım elleri ka- | amış.. Yemişlerdende kız mesi, Gelincik te taltif edil- şse de kaynana dillerine kim rağbet etmemiş. Hattâ bu di kali şeyin sergiye alınmaması i ilmüşse de dın. nin ısrarı üzerine | edilmiştir. Sergide en ıgin koleksiyon mevsim çiçe <olan hercai koleksiyonu i- iş En çok hoşa giden de bu İK obmuş.. Anlaşılan hercai İğbette. Ben bu çiçek sergile- sün sık sık yapılmasını fayda Şuluyorum. Böylelikle hangi İ” ok reğbettedir, anlar ve onu İlan bükliyoerki. Aşk bir iknatis gibi Kadriyi pencere- çekecekti. Fakat öyle olma- tü ile ken kime gir |. Bülbül ile Yegâne Hanıma ir mektup gönderebilirse me- kı zail olacaktı. Yaşlı kadın i gürültülü bir izazla ıladı, yanaklarnıdan öptü “al hatır sorma epi mufassal Kerimenin evine niçin hala hanım için meçhul -suf Paşa hala hanıma mü hediyelerle beraber lâzım haberleri göndermiş, BAN Zmsr Yeni şekil Soldan sağa 1 — Zulmeden (5) Gölgeler (5) 2 — Birinci (3) İnatçı (4) Şart edatı (2) 3 — Yuva (4) İşaret (8) 4 — Asmanın verdiği (4) Nota (2 5 — Sen (4) 6 — Uzağı gösterir (4) Şeffaf şey (3) Yapılacak şey (4) 7 — Meyva (3) İnsana yakışır tarzda (6) 8 — Tencerenin büyüğü (5) Kör © 9 — Zamlar (5) Hicap (2) 10 — Demir (5) Edat (3) 11 — Nota (2) Afetler (4) Yukardan aşağı 1 — Karanlık (6) 2 — Iyi (3) Ibadet (5) 3 — Nefret (5) Kısa değil (4) 4 — Ecza satılan yer (6) 5 — Su (2) Peygamber (3) 6 — Kazın cilvesi (3) Nota (2) Ateş (3) 7 — Eziyet (5) NA (2) 8 — Yetimler (4) Isimler (4) 9 — Tahsili ilim (6) 10 — Bal (4). Ayı yuvam Nota (2) 11 — Mal (4) Azimi darı cenan olmak (6) (2) Mevlidi nebevi kıraati Mayıs 27 inci bu çarşamba günü öğle namazından sora Eyüpte camii kebirde merhum müşir Fuat paşanın rabu için hafız Nuri, hafız Kudsi ve hafız Kemal efendiler tarafından mevlidi nebevi tilâvet edile- rek hatmi şerif duası icra olunacaktır. Merhumun ehib- basi ile arzu eden zevat da- vet olunur. Tayyare Cemiyeti Is- tanbul şubesinden: Mevcut (7682) adet müs- tamel iki yüz kuruşluk üçüncü Londra pulları pazarlık sure- tile satılıktır. Taliplerin 9 Haziran 931 salı günü saat on dörtte Ca- ğaloğlunda şube binasındaki komisvona müracaatlar». Kadri hakkında nazarı dikkati ni celbetmişti. Huriye Hanım yeğenini odasına götürdü. Ferah genç kızi bir gölge gi bi takip ediyordu. Arap Keri- menin Yegâneye gönderdiği mektubu malüm şekilde tahrip ettikten sonra genç kızın Bül bülle yalnız kalmasına ihtiya- ten, meydan vermiyordu. İbra- him Beyin ikazından sonra A- rap yaptığı işin meydana çık- mamasına bir kat daha itina etmek lüzumunu — bissetmişti. Onun için küçük hanımını &i- kı bir nezaret altında tutmaği ihmal etmiyordu. Kerime de bilâkis Harem ağasınm © göz hapsine bir an evvel nihayet vermeğe çalışıyordu. Ferah Bülbülün yukarıda a meydan vermiyor, türlü bahanelerle kızı öteye be ilk görüşünde sevmişti. İri, si- leri vardı. Güzeldi. kibardı, oldukça zengindi. İri, siyah gözlü, şen ve esmer kızla rın, güzelce, kibarca, zengince bir gençi sevmelerinden tabii ne olabilir? Evlendiler. Kırda, bayırda, €vde daima el ele, göz göze, du dak dudağa! Altı sekiz ay sonra bir sabah ilk bulutlar belirdi. Sebep? Se- bebi pek malüm değil. Ya geç cevap vermek, ya konuşurken sertçe bir kelime kullanmak, yabut sabırsızlanmak, ne bile- yim!., İş evvelâ istihza ile başlamış- tı. İstihza bilendikçe bilendi. Nihayet kavga.. Küçük esmer başını yastıkların içine soktu, ağladı, ağladı. — Oh, ne bedbahtım! diye hıçkırdı. Artık beni sevmeyor- sun. Ah altı ay evvel bilseydim — Ya ben.. Ya ben de bilsey dim. 7 — Pişmansan çabuk söyle. Bilseydin evlenmeyecektin de- mek — Evlenecektim amma, baş kasile. — Yal, Demek başkası ile evlenecektin, Fakat sana haber vereyim ki, geç kalınmış değil- dir. -— Manlesef geç. — Hayır, senin yerine bir | riye gönderiyordu. başkasını bulmakta geç kalmış değilim. Sen hodbinsin, kaba- sn, Her gün sağımdan, solum- dan senden bin defa güzelleri geçiyorlar. Dahasını söyleyim mi Arkamdan bile takip edi- yorlar, Ah, eğer istesem., — Evet istesen... — Senin yerine kaç tanesi ni bulurum. — Yok sanki ben de bula- mam . — Dhan geçen gün güzel bir delikanlı. —İki gün evvel enfes bir sa rışm.. — Ne o yarışa mı sun? Nah sana! — Nah sana! Ok bir defa yaydan çıktı. Söylenmeyecek sözler söylen- di. Biribirlerinin izzeti nefisleri ni hırpaladılar. Mösyö şapkasnı:, bastonunu aldı. Madam da mantosunu, şapkasını Mijaüskül s0- kakta her biri bir istikamete yü Mösyö dolaşıyor. Rast geldi çıkıyor- —İ ği kadınların gözlerinin içine bakıyor, Aksi olacak, hiç biri de bu göz aşmalığına cevap ver meyor.Ah, işte biraz münitçe bir kadın. Yaklaşıyor. Anlayor ki bir fahişe... Ne ehemmiyeti var? Maksat karısına ders ver- mek değil mi? konuşuyor. Evi- ne e dayak ediyor, Kadın razı olu "Sokakta Madam Gir bakmağa pek cesaret edeme- yor. Fakat bu vazifeyi belegan Kerime Ferahın bu sıkıcı ne zaretine hiç bir manâ vermiyor du. Fakat başka çare olmadığı nı görünce Araptan daha kur- naz davranmak lüzumunu his- setti. Yemeğe giderken Bülbü- lün eline usulca bir kâğıt par- çası sıkıştırdı. Kimseye işittirmiyecek su- rette: — Bunu Yegâne Hanıma... dedi. Bülbül cevap vermeğe vw. kit bulamadan Ferah sanki te- sadüfen gelmiş gibi, yanlarında peyda oluverdi. Arap ne Kesi- meye ne de Bülbüle baktı. > kat her ikisi de sırlarının a tarafından sezildiğini hissetti, ler. Bülbül kâğıdı alıp uzaklaş- tı. Kerime Yegâneye ( şifahen haber gönder mediğine pişman oldu . Arap filhakika Bülbülün Ye gâne Hanıma gönderildiğini hissetmişti, Kızın gitmesi ken disince mahzurlu değil ancak (Odönmesi © alâkadar edebilirdi. Kerime yemekten kalkınca Fefeh köşkün kapısın Nisbet Bu şen ve esmer kızı daha | ma belâğ ifa ediyorlar. İçlerin- . İ sonra, bir kan — Franserçadan — den yaşlıca biri şapkâsımı kaldı rıyor: Mösyö evine geldi. Kı aşağıdan kapının tekrar açıldı- ğını duydu. Merdivenden ku- lak kabarttı. Karisının sesini ta nıdı, Bir yabancıya fısıldar gi- bi: —Aman gürültü etme. Papuç larmı çıkar! dediğini işitti. Aşağıda bir gölge papuçları- nı çıkardı ve karısile merdiven- leri çıkmağa başladı. Fakat Mösyönün getirdiği kadın sordu: — Eh, burada'mı bekleyece- Madam, yanindaki gölge ile çıktı. Merdiven bana geldikle | elinde tutan yaşlı zatı, diğer ta | raftan mösyöyü ' ve” arkasma | saklanan kadını aydınlattı. | hiddeti © geçtikten kahkaha salıverdi. Mösyö, Yaşlı zata: — Madam sizi yukarıya çi- kardı, ederseniz, ben aşağıya indireceğim, dedi. Yaşlı zat zaten daveti bekle- memiş, inmeğe başlamıştı. Mösyönün getirdiği kadın ise, vaziyeti derhal anlamıştı. Mös- yö arkasına döndüğü zaman, o çoktan kaybolmuş, yaşlıca zatın gittiği yoldan gitmişti. Mösyö ve Madam merdiven- de yalnız kaldılar, Mösyö güle- rek sordu: — Benim yerime bula bula “| bulduğun bu mu?!” — Ya sen? Bula bula bir fa- hişe mi buldun? Bir saniye bakıştılar. Sonra biribirlerini kucakladılar ve a- partmanlarına girdiler. Sokakta yaşlı zat papuçları- nün getir: : Nihayet papuçlarmı giydi. On- lar da kol kola karanlıkta kay- boldular. Askeri teblisat Kadıköy Askerlik şubesinden; 316 ila 326 dahil kısa hizmetli lerden ehliyetnameli ve ehliyetna- #mesiz, hizmeti filiyesini | yapmış ve yapmamış olan efendilerin birer ve- sika fotografi ve vesaiki sskeriyele- rile birlikte bugünden itibaren 28 mayıs 931 perşembe : gününe kadar behemehal şubeye müracast etme- leri, etmiyenler hakkında — takibatı kanuniyenin ifa edileceği ilân olu. nur, Putik şekelimdeği 110? “Refakat edebilir mi- | Kız da erkeği sevmişti. Çün- | yim?,, diyor. Madam kabul edi kü oldukça güzeldi. Oldukça | yor. yel açtı, Birinci kata geldiği zaman | edilecektir. Harik ve hayat üz. Acentası bulunmayan şebirl Tütün inhisarı lüğünden: İtiühadı Milli Türk Sigorta Şirketi ine sigorta muamelesi icra eyleriz. ş Sigortaları halk için müsait şeraiti havidir, Merkezi idaresi: Calatada Ünyon Hanında Telefon: Beyoğlu — 2003 YAZ TARİFESİ kuruş İkinci : 50 Birinci | : 75 Stallar o : 100 Hususi : 150 Localar : 200 BEN AMAR SIRKI Müdüriyeti; talebeye ekli olmak üzre hayvanatı vahşiyeyi ziyaret için 15 ve perşembe ve cumartesi gün- leri matinelerine girmek için 25 kuruş fiat tespit etmiştir. Bundan maada bilümum eytam ve malülin müdüriyete vaki olacak müracaat üzerine sirka meccznen girmelerine müsaade lerde acenta aranmaktadır. Umum Mü ür- 30 bin kilo Molens kolası Roz ve Molens makineleri için nümune ve şartnamesine tevfikan pazarlıkla 30,000 kilo Molens kolası alımacaktır. Taliplerin 400 lira teminat cumarşesi günü saat 11 de Gala! hazır bulunmaları. kuruşa, günahtır. FAYD daha fazlasına akçelerini hamilen 20/6/931 tada mübayaat komisyonunda para vermek Yarı y.rıya daha ucuz ve daha müessir yerli malı olan FAYDA'yı istimal ediniz. Sinek, sivrisinek, tahta kurusu, pire, güve vesair haşaralı yumurtalarile aniyen mahv ve itlâf eder. leke yapmaz. Bütün mhessesatı milliye ve istimal eder. Kutusu kiloluk 125 kuruştur. Toptancılara tenzilât. Kokusu lâtif. Kat'iyyen devairi devlet ve ecnebiye FAYDA 50 büyük 75 bir Hasan ecza deposu. : ii İiyet IÇap pras kelimeler MİLLİYET SALI 26 iin MAYIS 1931 Z y m Z srin umdesi “Mililyetir” /EJS | di vg Ben Amar sirki ” Bü günden itibaren Opera sinemasında Programına ilâveten: FENER BAHÇE ve GA- LATASARAY'la Yunanis- tan şampiyonu OLİMPİYA- KOS Takımı arasında icra edilen futbol maçları intibaatı İstanbul Birinci İflâs Me- murluğundan: Galatada Topçular cadde- sinde 178 No. lu mağazada şarapçılık ile meşğul iken iflâs eden Harilâs Rakas Efendinin alacaklılarının birinci toplanması evvelce 14 Haziran 931 pazar günü diye çıkan ilân sehve müstenit olmağla alacaklıların 31 Mayıs 931 tarihine müsadif pazar günü saat İ4 de dairede hazır bu- lunmaları ve kayt muamele- sinin yevmi mezkürdan sonra daha yirmi gün devam ede- ceği tashihen ilân olunur. İstanbul İkinci İcra Memür- tuğundan: Bir borçtan dolayı mahcuz ve paraya çevrilmesi mukar- rer bir adet Kraysler markalı 52 model açık ve müstamel 2478 numarada mukayyet otomobil 315.931 tarihine müsadif pazar günü saat 10 ilâ 1 de Taksimde otomobil takse mahallinde açık arttır- ma suretile satılacağından talip olanlar mezkür gün ve saatte mahallinde hızır bu- luni memuruna müraca- atları ilân olunur. Zayi — Galata İthalât güm- rüğünden almış olduğumuz 8220 numerolu beyannameye ait 29/7/29 tarihli ve 8918 numerolu gümrük vezin ücreti makpuzunu zayi ettiğimizden ve yenisini çıkaracağımızdan diğerinin hükmü olma. Mesleki İL Mustafa Sadık ve Robert orada bir köşeye sak lanıp Bülbülün dönmesini bek ledi. Arap tahmininde aldanmadı. Biraz hafif bir ayak sesi duyul du. Bir gölge eve doğru yak- laştı, Fakat ayni zamanda Fe- rah birdenbire meydana çıkıp kızm yolunu kesmişti . Kız önünde koyu bir karaltı görünce bir çığlık kopardı. Ha rem ağası sesini alçaltarak: — Sus yumurcak.. dedi . Bülbülün kolundan tutup | sarstı: — Ne cevap getirdin, söyle... Söylemezsen “seni geberti- rim... Kız eve doğru kaçmak iste- di. Fakat Arap peşini bırakma- — Söyle necevap getirdin? — Hiç bir cevap | getirme — Seni kâfir yumurcak seni. Bacak kadar boyunla beni al- datacaksin hö... Odama çık ta orada ben seninle konuşurum. Bülbül bir âri içinde vaziyeti nin bitik oldüğünv anladı. O st rada kendisini Kerime Hanıma veya cariyelerden birine göste re bilse kendini kurtarmış de- mekti. Ferah odasına girer girmez halayığı yatağının üstüne fır- lattı, — Zıbar bakayım şuraya da Yegâne Hanımın sana söyle- dikelrini bana birer birer anlat. Ferah kapıyı sımsıkı kapa- mıştı, İkisi bir an yüzyüze ba- kıştılar. Nihayet Bülbül hay- kırdı: — Ne var Ferah efendi? Be ni buraya niçin getirdin? — Yegüne Hanımın . küçük hanıma yolladığı mektubu ver bakayım.! — Yegâne Hanımı bugün hiç görmedim. Evde yoktu. Dün gitmiş. Ev kapalı idi. Sen pekâlâ bilirsin . — Hayır, yalan söylüyorsun! Ferah lün ne dereceye kadar samimi olduğunu anla- mak için kızı yiyecek gibi göz- lerinin içine bakıyordu. — Doğru söylüyorum. Hem sen dün oraya gitmedin mi?! Evde kimse olmadığını pek iyi bilirsin, Kızın perişan zihninde bir şimşek çakar gibi oldu: — Demek sen dün orâya git- medin... Öyle ise mektubu ne yaptın?. Bülbül bir kedi gibi Ferahm üstüne saldırdı. Arap bir adım geri çekilmeğe mec- bur oldu. — Bana bak, kız! dedi. Be- nimle terbiye dairesinde konuş- mazsan ağzımdan tek bir söz alamazsın! Bülbül Araba karşı cebir is- timalinin faydasız olduğunu an ladı, Müteheyyiç ve muhteriz bir tavırla yatağın üstüne otu- rarak: — Hanımefendi o mektubu vermediğimi haber alsa alimal- lah, kıyameti koparır! Dedi. Bülbül Araptan uzak- laşmağa çalışıyordu. Ferah bu hareketin farkma vardı: — Bana bak! dedi. Yegâne Hanımın yolladığı mektubu ba na vereceksin, anladın mı?.. Ben çocuk değilim ki aldana- sn — Yegâne Hanım evde yok- tu. Hizmetçilerini de görme- dimi., * Arap kızı kollarından şiddet le çekip diz üstü düşürdü. Sol elile kızın iki bileğini sımsıkı yakaladı, sağ elile de koynunu karıştırmağa başladı. Bülbül kurtulmağa çalışar: — Bırak beni Ferah! Bırak, sonra fena olur | Diye bağırıyordu. Ferah ara- makta devam ediyordu. Kız kurtulmanın imkân: olmadığı- Dı görünce vücudünün çevik bir hareketile ileri doğru eğil- di, dişlerini bütün kuvvetile A rabın ellerine gömdü. Can acısile bir kat daha ar- tan kuduz bir hiddet Arabın gözlerini bürüdü. — Hay kahpe hay! Bu aralık Ferah kızın bilek- lerini bırakmıştı. Bülbül bu mu vakkat serbestiden bilistifade Arabın ihtirasla tekallüs etmiş çehresine yumruklar indi, başladı, Arabın bütün çinleri (Bitmedi) &