İSTANBULUN DEER 4 74 | Zengin olacağız (17777 7 Yazan; M, Yavuz Esrarengiz herita üzerinde yapı- i 5 | — Kü, çok yakında zengin "olacağız, diyordu. Yalnız, sen *de benim gibi ketum ve sabırlı *ol! Sen de benim gibi dertlerin İden ve kimseye “bahsetme ! Küo, esrarengiz harita etra- ği yapılan münakaşalardan ivaktin nasıl geçtiğini anlaya- mamıştı — Artık yatalım, Eleni! Di- sp ağa kalktı. Prenses E- «leni ümit ve neş'e içinde çırpı- yordu. — Çok mes'udum bu gece “ Klio! - dedi - yarın fırsat bu- iyİarsan, kimse görmeden, oda- ima gel... Siniyor Kontarino ile için aramızda bir gün ve saat kararlaştıralım. İKostantin nin elmasları (Hüsrev) in Romanos Por- "ta, uzun taharriyattan son- bi ya bulduğu define tahmin edil- İİ diği kadar mühim bir servet teş kiletmiyordu. İÜ Ufak bir küp içinde bir kaç “Selmas gerdanlıkla, tarihi kıy- "meti olan bazı nişanlardan baş «ka hir şey ele geçmemiti. © Nişanların ve elmasların şek line bakılırsa, bunların Kostan- inden ziyade, ondan çok daha evvel gelmiş hükümdarlara a- e olduğu anlaşılıyordu . Baş papas (Genadios) bu İl mücevherlerin, ikiyüz sene ev- m esrarengiz bir şekilde ölen ( Bizans ) imparatorlarından (Teodor Paleolog) a ait oldu- © ğunu iddia etmişti. ) Fatih: — Kime sit olursa olsun, de öd, pi Hüsrev, matlüp olan defineyi ve. Bu muvaffakiyetinden dolayı onu “taltif etmeliyim. Hüsrev bu suretle padişahın “memnuniyet ve itimadını istic- İn lâba muvaffak olduktan sonra hü N Bu hâdiseden sonra Hüsrev i İstanbulda ve mülhakatta şöh- ret bulmuştu. Gerek ziyaret, gerek ticaret maksadile İstan- ör bula gelenler herşeyden ve her 'kesten evvel (Hüsrev) i gör- İ€ mek arzusunu izhar ederlerdi. 4 Hüsrev ekseriya kırmızı bir a- “ta binerek, Sultan Mehmedin , Yanında dolaşırdı . Fatih tenezzühe çıktıkça Hüsrevi yanından ayırmazdı. © Hüsrev yalnız olarak gezdi- ği zaman kendi beyaz atma bi- , erdi. Halbuki, Sultan Mehme Ki ön atı da bayazdı. Halk Hüs- ç , revi yalnız gördüğü zaman: İ — Padişahın atına binmiş. Beyaz atın üstünde Hüsrev da: | ği ha heybetli görünüyor: Le Sultan Mehmet bu şayrayı m işitince: — Beyaz ata benden başka imse binmesin! k Ziya Paşa İ lıların elinden ve lan münakaşalardan sonra.. sokaklarından beyaz atlı ie kimsenin geçtiğini ler. Hüsrevin çok sevdiği beyaz atı da saray ahırlarında, zehirli arpa yedirilerek, bir gece saba- ha karşı öldürülmüştü. Hüsrev bu hâdiseden çok mü teessirdi. Hüsrev atını evlât gi- bi seviyordu.. Arkasından gün- lerce ağlamıştı . #** Bir Me Hüsrev e bir in Yenisara- yın bahçesinde büyük bir sö- ğüt ağacının dibine oturmuş, kendi kendine konuşuyordu: — Bizans'ı gündeberi, saraydaki prenses- ler rum dilberleri padişahın et- rafını sarmışlar... İrade ve me- tanetine güvenen Sultan Meh- met, bir gün bunla n arasında bür buz pa ip gide cek! Üçyüz bin Türkün kanı bahasına olarak elde ettiğimiz bu tılsımlı belde, hâlâ Bizans- tesirinden kurtulamadı... (Fatih) in ci- hanşümul iradesi a uğ sa, Bizans surları önünde dök- tüğümüz kanın manâsı kalma- yacak! Bizanslılar, yavaş ya- vaş surun dibinden yürüyen yengeçler gibi içimize girdiler ve kalplerimize varıncaya ka- dar bütün varlığımıza olmağa başladılar. o Senelerce Bizans surları karşısında sar- sılmaz bir azim ve iradeyle mü- cadelesine devam eden padişah şimdi, genç bir kızın, bir Rum dilberinin esiri olmuş. - Hüsrev uzaktan kendisine doğru gelen bir bahçıvali gö- rünce ayağa kalktı.. Bahçenin daha izbe ve tenha bir köşesine gitmek istedi. Bahçıvan Hüsreyin yanına sokuldu: — Padişah bahçede dolaşı- yor, beyim! Sizi burada görür- se! tahkireder.! -- Niğin.. Bahçede oturmak yasak mıdır? — Yasak, beyim! Hünkâr: “Ben bahçeye çıktığım zaman hiç bir erkekle karşılaşmıyaca- ğım.. Sonra kafanı koparırım. dikkat et, ben bahçeye indiğim masın!,, dedi. im kendikendine murıldan- Bahçıvan güldü: — Ko ile. (Bitmedi) | HARİCİ : HABERLER.. Ispanya papazları koğuyor ! ;| Belediye sir“ | daireleri Papazların tardiii kabul etti BARCELONE, 24 A. A. — Sal lesiem papazlarma sit bir manastırın etrafını sarmiş olan ahaliye ateş aç malla mazuua 3. papaz dün akşam zabıta memurları tarafından mez kür manastırın içinde tevkif edilmiş lerdir. GRANATA, 24 A.A, — Evvelce ilân edilmiş olan örfi idare kaldır. muştar, MADRIT, 24 A.A, — Cezvit pa- pazları sleyhinde bilhassa Gijon ve Tolide'de yapılan mümayişler, c8z- İ vitlerin Tspanyadan çıkarılmasını bü zaptettiğimiz İ kümetten istemek üzre vaki olan te- 'mennilerin belediye dairelerince tas vibi neticesini hâsıl etmiştir. Katalonya intihabatı BARSELON, 24 A.A: — Kata lonya hükümeti muvakkat meb'usan meclisi intihabatı yapılnuştır. Yalnız belediye meclisleri âzasına intihap hakkı verilmiştir. Her intihap daire. sinden bir meb'uz çıkması esası ka- bul edildiğine göre seçilecek meb'us- ların adedi 46 olarak tesbit edilmiş. tir. Ancak, Barsalon inthap daire sinden 11 meb'us çıkarılması kabul olunmuştur. Elde edilen neticelere | nazaran M. Macia'nm riyasetinde bulunan sol cenah cümhuriyetçileri fırkası nin namzetleri kazananların ön safın da bulunmaktadır. 32 intihap daire- sinde rey sandıkları parçalanmış ol- duğundan buralarda yapılan intiha- bat hükümsüz addedilmiştir. Ee REZ RR KN Cenup hududumuzda ANKARA —. Dahiliye Vekâ- leti murahhasları ile Suriye murah- hasları arasında bir içtima akti ta- karrür etmiştir. Bu içtimada hudut ve gümrük işlerinin O konuşulacağı Halk fırkası merkez büroları ANKARA, 25 — Halk fırkası umumi merkezi bürolarının bir kıs- mi eski Türkocağı binasına © taşın. maktadar. Mesai saatleri ANKARA, 25 — Son defa tem dit edilen mesai saatinin değiştirile- ceği, ve işe başlama müddetinin 4€- zaman karşıma bir kimse çık- | kizden on ikiye ve birden beş buçu- | ğa kadar devam edeceğine dair bir şayim çılemıştır. Çalışma saatinin uzamasile me ar) Bu ne aza- Eiki. saadesinin verileceği de söyleniyor. aşça, Şu SÖZİG- | sa da henüz kat'i bir karar yoktur. Trabzonda bir nebatat mütehassısı TRABZON, 25 A.A. — Beynel- milel şöhreti haiz Viyanalı bir me- batat mütehasarsı şehrimize gelmiş tir. Buradaki Alman nebatat müte- bassısı ile birlikte tetkikatta buluna- caktır. eN Sike EM b Son nümayişlerden sonra Madrit kabinesi böyle bir karar vermek üzeredir. Zırhlısı Cep saatini 16 inci asrın sonlarına doğru Almanlar icat etmişlerdi. Fa kat evvelâ Nurenburg şehrinde icat edilen bu küçük saat, tâ 1525 sene- sine kadar cebe girememişti. Bunun için ilk cep saatlerine “Nurenburg yumurlası,, ismini vermişlerdi. Ve cebe gireceği yerde bir zincirle bel. de asılı idi. Cep zırhlısımı da icat eden Almanlardır. Cep santi, icat e dildiği tarihten cebe girecek derece- de inceldiği güne kadar aradan bir buçuk asır geçmişti, Acaba bir za- man gelecek te bu cep zıhlıları da cebe girecek mi 7 Cebe gireceklerse, her halde ge- çen gün denize indirilen Deutchland yani Almanya nammdaki cep zrh- lısınm hayli incelmesi icap edecek. Otuz milyon liraya mal olan bu zırh- lı, on bir pusluk toplarile denizin le yüzmektedir. 'ep zırhlısı"Versaille muahedesile Almanyaya tahmil edilen tahdidi teslihet hakkındaki kayıtların vücu- de getirdiği bir silâhtır. Muahedeye göre, Almanya ancak 10,000 ton i Ak da bu kayde riayet etmek, yani 10,000 tonu tecavüz etmemek şartile bir zırhlı inşa etmişler. Gemi hafif olsun diye, çivi bile kullanma- mışlar. Öyle bir gemi yapmışlar ki tonajı küçük olduğu halde büyük harp gemilerinin silâhlarını. taşıya biliyor. Cep zırhlısı, kendisini yaka- laya bilen her gemiyi batıracak de- recede kuyvetli olduğu gibi, kendi- sini batara bilecek her geminin elin- den kaçacak kadar da sür'atlidir. Zuklı inşaatında bir. inkılâp ya- pan bu gemi, geçen gün Kiel de Al tuk irat edip geminin üzerinde mu- tat olan bir şampanya gişesi kırması program iktizası idi, Hindenburg, utkunu bitirmezden evvel, zırhlı ansızın harekete yelmiş ve kızaktan kayarak denize inmiş. Zavallı Hin- denburg şampanya şişesini yakala- mak istemiş, buna da yetişememiş. Hattâ gemiye ismini bile verememiş ve ancak denize indikten sonra ar. kasından bağırarak: “İsmin Deutchland olsun. Bu is- mi şerefle ve gururla denizlerde bilmiştir. Bilâhare anlaşıl. | mış ki, bu hâdise, bir emrin yanlış anlaşılarak zarblının bağları, erken gözülmekten ileri gelmiş. Diğer ta. raftan bu işte Almanyada donanma inşasma taraftar olmayan bir takım komünistlerin parmağı olduğunu İ ima edenler de vardır. Hâdiseye sebep her ne olursa ol. sun, bu denize inme merasiminin ha zin bir tarafı da vardır: Bir zaman- lar izole din donanmasile rekabet eden büyük Alman tini bu vesile mümkün değildir. Almanlar, karınca gibi, yirmi sene çalı harpten evvelki donanmaları meydana ge- tirmişlerdi. Ve bu dananmalarile ifti har ediyorlardı. Harbi müminin sonunda bu kadar emekle meydana gelen koca donanıma bir silâh atin. dan, düşmanlarına » teslim oldu ve sonra da esarette kendi kendini imha etti. Alman donanmasının akıbeti gok hazindir. Fakat Almanların hiç yeis ve fütur getirmeyerek, tapkı yuvasi yıkılah karınca ; rakkımlara nazaran Roma ehalisi- 'donanmasınm âkıbe. | ile hatırlamamak | Cenevreden sonra —enu.— M. Briand hariciye nezaretinde kalıyor PARIS, 24 A.A. — Metin ge zetesinin verdiği bir habere göre M. Doumer ile M, Briand, dün öğle yemeğini ahbaplarından birinin e- vinde yemişlerdir. M. Brinnd yeni reisicüi Doumer ile gayet dostane Cenevrede ifasına vazifenin meticesi ha ba günü nazırlar meclisine izahat verecektir. M. Briand, dün yeni reisicümhur M. Doumer ve Başvekil M. Laval ile gürüşmüştür. Gerek M, Doumer, gerek M. Laval hariciye mazırlığın- dan istifasmı geri almasını temin i- çin M. Briand nezdinde müştereken srarda bulunmuşlardır. M. Sehober de döndü VİYANA, 24 A.A. — Cenevre den avdet odan hariciye nazırı M. Schober, azetecilere vaki beyana- İ nda, kendisinin Ceneyrede siyaset adamlarile şahsi temasları ve mülâ- katları neticesinde ve beynelmilel sait bir safhaya girdiğini söylemiş- tir. Romanın nüfusu ROMA, M A.A. — Son nüfus tahriri neticesinde elde edilen resmi nin miktarı 990,769 kişi olup banun | takriben 28 bini sakerdir. Son 10 sene zarfında İtalya poyıtabtının mü Fahu 300 bin isi mrtmştar. Italyada dahili istikraz ROMA, 24 A.A. — Son haber. lere göre 9 senelik ve 4 milyar liret- Tik hazine bonolarının hemen hemen hepsi satılmıştır. Bazı eyaletlerdeki satış neticesi hakkında henüz malü- | mat alınamamıştır Buğday konferansı bitti LONDRA, 24 A. A. — Buğday konferansı mesaisine nihayet vermiş tir. Konferans daimi bir komite tep Davar ve ehli hayvan- lar vergisi tenzil edildi Bir çift koşum hayvanı olan köylülerin hayvanları vergiden müstesnadır ANKARA, 25 (Telefon) — | İktısat encümeni davar ve ehli hayvanlar vergisi (Sayım ver: gisi, kanun lâyihası üzerinde bu akşam tetkikatını ikmal et- «i. Lâyihadaki esasların encü- mende tadilât ek tasi sonra aldığı şekli bi Lâyihanın birinci Kalin göre Türkiye Cümhuriyeti hu- dudu dahilinde bulunan bilü- mum davarlar, develer, sığır ve “ | mandaler, at, aygır, kısrak, ka» “| tur ve eşek ve domuzlar bu ka- nun mucibince vergiye tabidir- ler. Meli sene girdikten sonra ecnebi memleketlerden Türki- - | ye dahiline idhal edilen hayvan lardan o sene için vergi alınma yacaktır. Lâyihada (vergiden muaf tutulan hayvanlar şunlar dır: A — Her mali seneye tekad düm eden nisan ayının iptida- sında henüz bir yaşını ikmal et memiş bulunan davarlar. B — Her mali seneye tekad- düm eden nisan ayının iptida- sında henüz üç yaşmı ikmal et- memiş sığır, manda ve develer. C — Her mali seneye tekad düm eden nisan ayının iptida- sında henüz 4 yaşını ikmal et- memiş at, iğdiç, kısrak katır ve eşekler, D — Eylül ayının 16'ncı gü nü henüz altı aylık olmayan do muzlar. E — Damızlık oldukları res- i vesaikle sab:| olan aygır, bu ğa, teke, koç va merkepl, F — Nakliyatta kullanılma: ları itibarile kazanç vergisi ka- Bunu mucibince, vergiye tabi lan bilümum hayvanl Bir çift koşum hayvanı olan köylülerin bu koşum hayvanlar rı da vergiden müstesnadır. Ç — Orduya ait hayvanlarla rüküp hakkına malik ordu za- bitlerinin kanunen muayyen bi nek hayvanları. H — Hususi kanunları muci bince vergiden muaf tutulacak hayvanlar kanun lâyihasında mükellef şöyle tesbit edilmiş- tir. Davar ve ehli hayvanlar ver- gisini hayvan (sahipleri verir. Hayvan kimin elinde bulunur- | sahip hükmündedir. Lâyiha da vergi mikdar: eskisine mis- betle tenzil edilmiştir. o Yeni vergi mikdarlarıma göre hay- van başına koyun ve kıl keçi- den 60 kuruş, tiftikten 35 ku- ruş, deveden 200 kuruş, manda dan 175, sığırdan 100, at kıs. rak, iğdiç, katırdan 125, eşek- ten 50, domuzdan 359 kuruş- Bu lâyiha mucibince alınacak vergiler ile misil zamları âşağı da yazılı müddetlerde ve iki müsavi taksitte alınacaktır. Bi- rinci taksit davarlar ve develer İ haziran, sığır ve mandalarla at iğdiç, kısrak, katır ve eşekler i- çin eylül domuzlar için teşrini- evvel aylarının ilk haftasr. İkin ci taksit te mezkür ayları takip eden ayların birinci haftasıdır. İtalyan bahriyelileri Yogoslavya- lıları tahkir ettiler BELGRAT, 25 A. A. — Havas Ajansı bildiriyor: Dün Nalttubrobik limanına g6- len bir Italyan gemisinden Garcaya mensup bahriyeliler sarhoş olarak akşam üzeri gemiye avdet ederler. ken halkı tahkir etmişlerdir. Halle civarda toplanması üzerine babriye- İzmir Amerikan ko- lejinde bir hâdise IZMIR, 25 (Hususi) — Bura daki Amerikan kolejinde talebenin teşkil ettiği Türk harsini koruma cemiyetinin dün hey'eti idare imti- kiline karar vermiştir. Bu O kömite konferansta temsil edilen memleket ler arasında temisin muhafazasını teminle mükelleftir. Konferans, buğday ziraatine tah. sis edilen sahaların küçültülüp da- ralulması lâzım geldiği neticesine vâsıl olmuştur. m mama man baştan işe başlamaları, cihamın tak dirine değer bir iştir. Alman doran- masının hazin o tarihi İkarşısında Deutchland zarhlısının denize inme merasimi, #zim, sebat ve metanet ifade eden wivi ve mübeccel bir manzaradır. habı vardı. İçtimada cemiyet reisi Muhiddin Bey, okudukları mekte bin tarihçesini yapmış ve misyoner- lerin yer yüzündeki faaliyetlerin. den bahsettikten sonra, “Bu mekte- be sarıkla giren, göğsünde haçla çı- kar, Bundan sakınmak, bepimize borçtur” demiştir. Kolej müdürü Dr. Rit içtiman nihayet verilmesini emredince, tale- be itiraz etmiş ve bazı karışıklıklar olmuştur. Mektep idaresi Muhiddin Beyi tardetmek © tasavvurundadır. Eğer mektep bu kararında ısrar ©- derse, bütün Türk talebe mektebi erkedeceklerimi söylemektedirler |* Haftalık Edebi müsakabe: nın hayatı İstanbulda 1825 te doğan Zi pi ya Paşa Adanada 1880 senesi İn mayısında vefat etti. Binaena- ne kadar yazılara ve tetkiklere - vesile teşkil ederdi! Bizde ise © sükütla geçiştirildi. Halbuki Zi i ya vr hatırlamamak reva ileri ve bir san'atkârımız değil midir? Ziya Paşa tanzi- büyük bir yer tutan ya adam- dır. Bir çok eski cihetleri bulu- nan, fakat bir eski zaman de- ğil, mütevassıt bir zamanın ti- pi ve son derece dikkate şayan bir simadır. Maziyi ancak böy- le vesilelerle yadede ede anla- yabiliriz. Kendi mazimizi bil- meyoruz, ne ayıp! Onu inkâr ve ona karşı iftira ediyoruz, bu da milliyetimiz için ne bü- yük bir ziyandır!. | leyman Nazif otuz sene müd- detle onun hayatı hakkında bir çok vesikalar toplamıştı. Bu hayatı Garpta yapılmak mutat olduğu gibi tafsilâtile yazmayı | isteyordu. Maatteessüf buna va kit bulmayarak muvaffak ola- mamış, ancak Ziya Paşanın Na mık Kemal ile olan münasebe- tine'dair dokuz makale neşret- mişti ve artık uzun eserleri ne tabetmeğe, ne satın almağa ve ne de okumağa iktidarımız kal mamış olduğunu gördüğünden bu dokuz makaleyi adedi veçhi- le küçük bir kitap halinde, ve “İlki dost, ünvam ile tabettir- mişti. İşte Ziya Paşanın hayatı Ziya Paşanın hayatı hakkın- | hakkında okuyabileceğimiz en da bildiklerimiz az değildir. Fa ! doğru malümatı ihtiva eden kat o devre ait büyük muharrir | me'hez budur. Topladığı diğer lerimizin hayatlarma dair bil- | vesikeların ise şimdi ne olduk- diklerimizden fazla değildir. Onda bulduğu klâsik irfanı ve | düzgün kitabeti pek beğendiği için Ziya Paşayı çok seven Sü- larını bilemiyorum. Biliyoruz ki, Ziya Paşanın babası Kandillide oturuyordu. Neresinde, Ziya Paşa hangi s0 kakta bulunan bir evde doğ- muştur? Bunu bilmiyoruz, Be- lediye tahkik edebilse ve buna Ziya Paşa sokağı İsmini verse zavallı bakımsız eski İstanbul mahallelerinin birinin şeref ve asalet hakkı ödenmiş ve bu u- sul adam akıllı tamim ve tatbik edilse şehir böylece mânevi bir surette tezyin edilmiş olurdu. Ziya Paşanın babası © kadar Mmüteassıptı ki, oğlunun farisi okumasına razı olmamıştı. O zamanlar avam beyninde “Her kim okur Farisi, gitti dinin ya- risi!,, denilir ve Acemce bazıla- rınca bir nevi Fransızça telâk- ki edilirdi.Fakat küçük Ziyanin bir de lalası vardı. Allah ondan razı olsun, bu adam deryadil, şi ir hevesli ve bu itibarla Farisi- ye düşkün bir şarklı idi. Çocu- ğa gizlice Farisi okuturdu. Hattâ ilk ümmi, saf ve safdil saz şairlerinin hece veznile y: zılmış milli şiirlerini, Garibi, 5 Âşık Ömeri de beraber okudu- lar, Belki bu kıraat şairde bu yoldaki cereyanın, milli vezin ve öz lisan lehindeki his ve fi- kirlerinin başlangıcıdır. Ziya Paşa bazı yazılarında bu çocuk luk zamanlarını muhabbetle yedediyor. Biliyoruz ki, Ziya Paşa daha on beş yaşında şiir yazmağa başlayor ve mektebi bitirip bir memur olunca biraz havai, ka- lender, lâübali, rindmeşrep bir genç oluyor, hep şark terbiye ve irfanını temsil eden muhitler de bulunuyor ve otuz yaşına ka dar bülâsa biraz derbeder bir | hayat geçiriyor. Maamafih ba- 2 ismi tanılıyor, Sadrazam Koca Reşit Paşa bu şöhreti duyuyor, Mustafa Re- şit Paşa zeki, müstait, münev- ver ve hürriyetperver | gençle- re müteveccihtir, onun tensi- biyle Ziya Bey “mabeyni hü- mayun,, üçüncü kâtipliğine ta- yin ediliyor. Sultan Mecidin sarayı mazbut, muntazam, teş- rifatlı, usul ve adâba riayetkâr bir yerdir. Kendisine büsbütün yenigelen bu muhit içinde Ziya Paşa daha çok çalışmağa ve mabeyin müşirinin tavsiyesile Fransızça öğrenmeğe başlıyor. Burada bir saray efendisi, cid- di, çalışkan, vazifeşinas bir me- mur oluyor. Onun hayatının bu ikinci safhası yedi sekiz se- ne sürüyor. Sonra devir değişiyor. Sultan Aziz padişah, Ali Paşa da sad- razam olmuştur. Biliyoruz ki, Abdülüziz Ziya Paşayı taktir ediyor fakat pek sevmeyor. Âli Paşa ise vaktile kendisinin aley hinde bulunmuş olan Ziya Pa- saya kırgın ve dargındır. Ziya Paşa “Ruya,, sında “Tuhaf bir sebeple saraydan çıkışım,, di yor, fakat bu tuhaf sebebi bile- miyoruz. Ancak biliyoruz ki, Sultan Azizin cülüsundan bir liler Yuyoslavları tahkir edici şarkı- lar söyliyerek halka taş atmışlardır... Bahriyelilerden biri tabanca ile hal- kın üzerine ateş etmiştir. Kürjünlar boşa gitmiştir. Liman kumandanı ateş edem bah riyeliyi tevkif etmiştir. İki Kütahya meb'u- sunun mazbataları ANKARA, 25 (Telefonla) — Mazhataları tetkik encümeni bugün kü içtimamda mazbatalar üzerinde tetkikatını ikmal etmiştir. Encümen kendisine havale edilmiş olan eaz- batalardan iki Kütahya meb'üsu- nun mazbatalarını muallel görmüş ve bu mazbataların tasdik edilme» mesini hey'eti umumiyeye teklif et- meğe karar vermiştir. .İnhisarlar Ankaraya nakledilecek mi? ANKARA, 25 — Tütün ve Müs- kirat İnhisarları Müdiriy: etlerinin Ankaraya wakledilmeleri ve letan- bulda yalnız geniş salâhiyetli birer başmüdiriyet bırakılması tasavvur edilmektedir. Bu hususta Behçet ve Asım Beylerin fikirleri sorulmuş; tur. kaç ay sonra Ziya Bey zaptiye güme rlığına tayin edilerek m uzaklaştırılıyor. İkin- is gün Atina sefaretine tayin olunduğunu duyuyor, Fakat o- raya gidemeden Kudüs müte- sarrıflığına becayiş ettirildiği- ni öğreniyor. Reşit Paşanın te- ceddüt ram devamını güden Âli Paşanın onun hima- ye ile yetiştirmek istediğini ba- 21 gençlere karşı aldığı vaziye- ti dikkate şayandır. Bu andan itibaren Âli Paşa ile Ziya Paşa- arasmda emsali maattcessüf bizde mesbuk olan bir husumet başlayor. Hükümet artık onu teb'it için ne yapacağını ve ne- reye tayin edeceğini şaşırmış gibidir. Yedi ay kadar Kıbrıs mütesarrılığında — bırakılıyor. Sonra, Amasya mütasarrıflığı- na tayin olunuyor. Hasta bü- lunduğu halde Amasyaya git- meğe mecbur tutuluyor. Ziya Paşa: