Sakiliyet “ Asrın ürndesi “Milliyet” tr Fikir, MİLLİYET Sıhhi bahisler Sıhhatle arkadaşlık eden KAZAK i , p ı m Ai i “Bi "No: 100 Telgraf adresi: Milliyet, İs- İ tanbul, için müdiriyete müracaat edilir. 25 K. SANİ 1931 IDAREHANE — Ankara caddesi hastalıklar.. var mı? Dr. Rusçuklu Hakkı Telefon mımaraları: Bir kitap. . 1757 senesinde ya| yeti, anha minha, bir dereceye İstanbul 24311 — 24312 —24313 | zılmış bir kitap. Adı! “Teşfiye)kadar, hemen ayni vaziyette i ikeli Bili-)kalmış gibidir. Şu halde, ekzö- LEONE ÖĞERELLME için güle-|ma, içimizde peyda olan zehir- 3 ayiığı 400 "kuruş 800 kuruş | cek. Hattâ en âlimler bile. Esllerin saptıkları ve dışarıya çık- 6. 2 750 1400 , ki hekimler ne kadar cahil imiş| trkları bir yol demek oluyor. M0 , 279 » İler, diyecekler. Bununla bera-|Bir yol ki onü tıkamağa savaş- 8 ber çok okumuşlar, çok görmüş) mak tedbirli bir iş olmaz. Bu ler böyle şeylere karşı istihfaf-| âdeta derimizin üstünde açıl ta ileriye gitmezler. Monteski-| mış emniyet kapağı gibi bir şey yo'nun bir sözü vardır: “İnsan-İdir. Bu yolun açılmasından vü- Gazetemiz ilânların o mes'uliyetini| lârı tetkik ederken yaşadıkları cudümüzün temizlenmesini! te- zamanm hurafelerini de göz ö-İmine mecbur olan diğer hücre- Gelen evrak geri verilmez Müddeti geçen nüshalar 10 İcsruş tur, Gazete ve matbanya ait öşler İ 4 Kabul etmez. Bugünkü hava Tün heraret en çok $ enaz 05 derece idi. Bügün hava poytaz kısmen bulurlu .. Tebeddül yoktur.. Günün meselesi nedir? deye- soranlara hiç korkmadan, göğ- sünüzü gere gere: $$ — Güzellik kraliçesi mesele“ * sidir! diyebilirsiniz. Ben kraliçe Hz, ni görmüş değilim. Resim- > lerine bakarak kendi güzellikle- «ri hakkında mutalea beyan et- * meyi de hürmetsizlik telâkki e- © derim, Müşarünileyha hazretle- ri de velev ki mütenckkifen 80- © kağa çıkıp kendilerini sadık te- ” baalarına göstermediklerinden , i Yi şahısları hakkında söz etmeye “İmkân bulamıyorum. Yalnız ga * zetelerin neşriyatma bakılırsa © kenâilerinin güzellikleri biraz tereddüdü mucip — oluyormuş. © Buna rağmen daima hüsnü zan ile memur olduğumuzu unutma * mak gerektir. Ancak ğunu da | söylemeden geçemiyeceğim kil intihabı mese | 1 lesi güzelliğini hayli kaybet N miş tir. İşin daha tuhaf tarafı var: Bu 5 İşin mucidi olan “Cümhuriyet” © refikımiz bir-kaç gündür, tıpkı İt ümrumi harp günlerinde olduğu * gibi tebliğler ' neşrediyor ve: “Kraliçenin vaziyetinde tebed- İ İdül yoktur” diye etrafı tenvir | © ediyor. Vakrâ harp ve darptan| İM kari “ürküüeşlesi © malik olan refikimızini bu neşri- yatını iytiyada hamletmek ka- © bil ise de, Cümhuriyetin krali- © “çenin şahıslarına karşı olan sa- İ piyasaya halis ve temiz tentür- memek mümkün değildir. Tentürdiyot Her gün intihar maksadile tentürdiyod içenleri görmüyor- sanız da gazetelerde okuyorsu- nuz. Bunlardan hiç birisi de le- hülhamt ölmüyor, Yapılan ista- tistiklere göre bir kaç (o senedir; memleketimizdeki tenturdiyod © sarfiyatı çok artmıştır? Halkın rağbetini gören İnhisar idaresi © piyasaya halis ve temiz tentur- , diyod çıkarmak isteyecekmiş. FELEK 5 — Fakat, rum. — Olabilir amma.. Ben böyle düşünmüyorum! © — Yani, seni sevdiğime iti- © madın mı yok?... — Hayır. — Sana sadık olmam diye mi “düşünüyorsun? — Hayır. Ve,. İlâve ettim: — Bütün bunlarm hiç birisi değil, — O halde.. O halde.. Ne?.. — Şimdiye kadar anlayama- |“ dmsa ve ben anlatamadımsa b sonra hiç anlatamam... (0, gene ellerime . sarılmakta ben seni seviyo- EN 5 ; B ke “İni izale ile uğraşırlar, © Milliretin edebi remeni nüne getirmelidir.,, Der, Hele mesele hekimliğe, hekim kitap- larma taâllük ederse.. İlmin o zamandaki halini düşünmek zarureti daha ziyade artar. Söylemeğe lüzum var mı? Ne Priestlez ve Leovuvozine den önce bir teneffüs nazariye- ne rast gelmek, ne Pastör'den önce mikroplardan bahseden bir esere tesadüf etmek imkânı vardır. Eski müelliflerde kes- kin bir görgü kudretinden baş- ka bir şey aramamalıdır. Eski kitapları karıştırmaya, fikir ha rabelerini eşmeğe alışanlar için bu bir eğlence bir fikir idmani- dır, Onları okurken ne efsane- lere tesadüf olunur. Ezcümle o dediğim kitapta Uuyuzun mer- hemlerle tedavisine çalışmak abes olduğu yazılmıştır. ... Böyle olmakla beraber kitap- ta bugün bile bizi düşündüre- cek şeyler var, Meselâ başta Dartri — Tuzlu balgam ekzema dediğimiz şey— bugün de te- davi edilip edilmemesinde te- reddüt ediliyor. Tedavisi de ko lay değil a. ,. O da başka mese- le, Herhalde illetin dışardan te davisinde, eski zamanlarda ol- duğu kadar çekinmeyoruz. Ba- zan o kadar müz'iç oluyor ve te daviye o kadar karşı geliyor ki artık defolur giderse uzviyette başka türlü bir arıza peyda ola cağını düşünmüyoruz bile... Bu nunla beraber bu işte ihtısas sa hibi yeni hekimler de vardır ki ekzema tedavisinde ihtiyatlı davranırlar; ekzemanın sebebi hastalr- |ğın derideki tezahüratına ria- İyet etmek icap eden ahval ve Şeraiti sayarlar, dökerler. Bir çok deri hastalıkları gibi, ekze- maya dal bugün bir müdafaa taamülü gibi bakılır. Neye kar- şı müdafaa?. .. İçimizde, bizzat uzviyetimizde peyda olan zehir lere karşı... Başka bir tâbirle kendi kendine zehirlehme Oto- entokskasyona karşı (O müda- faa.. Mesele bt noktaya temas edince hekimlikie bir kaç asır gerilere gidiyoruz. Bugünün “kendi kendine zehirlenme,, si- le eski zamanın, o kadar istil za edilen, bozuk hıltlatı arasın- dâ bir fark var mı? Pek âlâ bi- liyoruz ki bu 'ahlât meselesi Sansibilizasyon, anafilâksile - rin; Koloidlerin flokülizasyon- larm keşfi sayesinde aydm- lanmağa başlamıştır. Bununla! beraberi işi kübik idrak keyfi iz Etem IZZET paralayacak gibi çırpınıyordu: — Belkiys, çok seviyorumi!, — Belkiys, istrrabımı hisset: or musun?.. — Belkiys, evlenelim diyo- — Belkiys, benim ol.. — Belkiys, seni mes'ut etme ye çalışacağım!. i — Belkiys vaz geç bu eksan- trik fikirlerden. Mütevazi, fa- kat, mes'ut bir yuva kuralım... — Belkiys, söyle bana: Şu heriflerin hepsini kovayımt!. i lerin işlerini başarmağa . kâfi gelmedikleri: anlaşılır. Damar- İarı sertleşmiş kimselerde böb- reklerin lâyıkile işlememesi gi bi. . artritik bünye ve mizaçta olanların bir çok ifletlere düçar olmaları hep bu sebeptendir. İhtiyarlarla, böbrekleri bek- lendiği kadar vazifelerini gör- meyen kimselerin. ekzemaları- na el sürmemek lüzumu bun- dandır, Zâhirde görülen illetin üzerine merhem sürerek veya- hut başka vasıtalarla doğrudan doğruya tesir icra ederek izale- sine çalışmak, uzviyet içinde serbest kalan zehirlerin daha ciddi arızalar yapmasına mey- dan verir. Profesör Güjero yeni bir eserinde: “Bazı ekzemaların ifrazatı ke silirse beyinde bir takım arr- zalarla üremi'nin zuhur ettiği Böyle haller zuhurunda ekze ma tahriş edilerek tekrar uyan- dırılır. Ekzemanın bu suretle tekrar meydana çıkmasile iç u- zuvlarındaki vahim arızaların çarçabuk kaybolduğu görülür., Demiştir. Bu vak'alar Metartas — inti- kai denen ve eski zamanlarda pek ehemmiyetle bahsedilmiş olan şeyleri teşkil eder. - Bazr illetlerde hastalığın bir türlü tezahürü kaybolursa yerine bir başkası gelir. Vakitsiz yapılan her tedavi bu meş'um tesiri hâ- sıl etmek kabiliyetindedir. Te- davi şöyle bir tarafta dursun bu hal ekseriyetle “ökzemanın de- vam ettiği müddetçe bile görü- Tür, biribiri ardınca nakristen, kara- ciğer santismdan, yarım baş ağrılarından, nefes darlıkların- dan mustarip olurlar. Diger'bir takım rahatsızlıklar da vardır ki damarları sıkıştırır, * kırmızı kan damarlarında teşennüçler hasıl eder. Migren oftalmikin parmakla ra sıra aksamanm, hattâ sadır hunnakının birbiri peşinden gel diğini görmüyor muyuz?... Bunların, âdeta, biri digeri- nin yerine geçiyor. Tabiat san- ki müdafaa vasıtalarını değiş- tirmek, yahut bir müddet istira hat etmesi lâzım gelen uzvu büsbütün yormamak isteyor.. . Bilmez miyiz? *artritikler| Migren ofta İlinde bağırsak #tifpları; il rm ölmüş gibi uyuşmasının, as) 25 ANUNUSANİ Sokakta öderken patlayan silâh | —Fransızcadan— Çok seyahat etmiş olan bir|bir şeyi tetkik ederken Mısırın hekim anlatıyotdü: eski mabutlerine bir duadır. Bu —Mısırdaydım. Antika satan)duayı söylemek için mutlaka bir adamın dükkânına gitmiş,İinanmak lâzım değildir, bana gösterdiği eski, tuhaf ve bazısı pek kıymettar şeyleri tet/ isimleri kik ediyordum. Bir eski, kuru- muş insan mumyasınm elini gösterdi. Kimbilir?.. Bu-hakika ten eski bir-insan ölü; eli miydi, yoksa pek çok tesadüf e- dildiği üzere “taklit, 'bir şey- miydi?.. Benim amı mücip oldu. 'Bu kuru, zayıf, ince el insana bir korku veriyordu. Belki ben de bunun için onu almak heve- Sine kap: . Bilhassa bir hekim olduğum için bu beni da ha ziyade alâkadar ediyordu. Pazarlık ettim. Nisbeten az bir para ile bu kurumuş'eli al- dım. Otele geldiğim zaman ilk i- şim bu eli masanm üzerine ko- yup bir müddet bakmak oldu. Bu sırada tanımadığım bir a- damın beni görmek istediğini haber verdiler. Bu yaşlı, zayıf, gözlüklü bir adamdı. Bir Avrupalı ki sen lerden beri Mısırda hep antika şeyleri tetkik etmek için yorul- muştu. Böyle bir eli antikacı- dan aldığımı öğrenmiş. Merak- la gelmiş. Eli gördü. Sonra ba- na artık fazla bir şey söyleme- ğe lüzum görieden kurumuş insan eline hitaben dedi ki: —Mısırın eski mabutlârı, yer yüzünde Ve gök, yüzünde bulu- nan e nâima senden ri- ca ediyol etk üni dinleyordum. Aklı başında bir âlim böyle can sız, kurumuş bir cisme ne diye hitap ediyordu: Bir çok mabut isimleri söyledi. — Herhalde, muhterem âlim, dedim, bu söylediklerinize siz de inanmıyorsunuz. değil mi?,. — Ru dedi, pelrj Mısra sit rin ekzemasınâ dokunmamayı tavsiye eder. bir eserinde der ki: “Bütün deri hekimleri, bütün çocuk hekim- leri ekzemanm “intikal, inden Metastas dan bahsederler: Ak- ciğerler ve kan hücumu, nefes darlıkları nöbetleri, kolera şek- lâçlar, füceten ölümler Bu son vak'alar nadirdir. Nadir olsün olmasın bunları hatırda tutmalı, Hekim bu çe- şit hastalarda gerek bir tagaddi usulü tayin ederek, gerek dahi: li vasıtalara müracaat ederej! fenalığın temeli olan içerden zehirlenme ile başa çıkmağa sa vaşır, Uzviyet kâfi derecede te Tekrar ekzemayı, çocuklarda mizlenince doğrudan doğruya çıkan ekzemayı tetkik edersek)deri üzerine tesir edecek mer- tedavi hususundaki lüzumlu ih-|hemleri kullanır. Azıcık tehli- tiyat için yeni bir misal bulmuş|ke sezer sezmez bünlardari vaz- oluruz. Doktor meyordum : 7 — Bu söylediklerinin hiç bi-'dular': risi olmaz.. Nüsret! “Ben ârtık, iy i, ajlenin muayyen ka- kpları içine girip, yaşayamam.. Ben şimdi sadece bir insan hara İbesiyim.Cabadan yaşayan bir in İ san. Niçin bunu © anlamamakta israr ediyorsun ?, Görmüyor mu sun?. - Bende tabit - yaşamanm hiç bir-zerresi var mı?.. Israr et me.. Haydi misafirlerimizin. de nına gidelim., O, gene: — Olmaz... Demekte ısrar ediyordu. Ga- liba son sözüm biraz sert oldu: — E...Bu, böyle... Dedim, yürüdüm. Arkamdan ed, beni çevirmek isteme — Ya, öyle ise... Dedi ve uzun uzun dişlerini — Belkiysçiğim haydi bana söz ver: Senin olacağım de. Bak, nasıl bir buhran içinde- yim. Çıldıracağım. Haydi!, gıcırdattı!.. vE RE Tekrar yanlarına geldiğim zaman rengim biraz değişik o- © devan Sise, kendi kendisini | “Soğuk kanlılığımı hiç kaybet|lacak ki, galiba, Rıdvan Bey de, r küçükle-i geçmek lâzim gelir; Hayati Bey de, — Ne var?.. — Ne oldunüz?.. ki Hatta Rıdvan * Bey ilâve de etti: Doktor Murikan| birden sor- | di — Böyle dua etmezseniz, bu söylemezseniz ne o- lur?.. — Ne mi olur?.. İnsana bir felâket gelir!.. Buna inanıp i- narmamak başkadır. Mademki böyle deniyor, ben de inanır gi- bi davranıyorum. Muhterem âlim ile daha bir müddet konuştuk. Bana: — Bu Mısırın eski mabutları bana anlattı ki bu el sahte, tak- lit değildir. Aldanmamışsınız.. Sizi tebrik ederim.. Diyerek elimi sıktı, çekilip) gitti, : Ben de bir kaç gün sonra yo- la çıkarak nihâyet Parise avdet! ettim. Herhalde çantamı için» deki kurumuş insan eline pek büyük bir tarihi kıymet verme- ğe lüzum yoktu. Asıl söylemek istediğim şudur: Mısırda tanış- tığım âlim ne derse desin be- nim Mısıçın eski mabutlarına it bir sürü ismi hatırladıkça ülmekten kendimi alamıyor- | dum, Artık bunu unutmuş gibiy- dim. Bir sabah sokakta gider- ken birini gördüm. Eski Mısır mabutlarını saya- rak kurumuş ele hitap eden âli- me benzettim. Fakat değildi. Lâkin benim gülmek hevesim tekrar tazelenmişti, Lâkin tam o sırada bir taban- ca sesi duyuldu, Evet. Bir si- lâh patlamıştı, Çıkan kurşun gelmiş, benim şapkamı delip geçmişti. Bu ta- bancayı kim atmıştı?. Mücri- min yakalanan bir deli olduğu anlaşıldı. Kendi kendime: — Anlaşıldı, dedim, Mısırın mabutları kendilerine hürmet- sizlik ettiğim için bir deli ile| beni cezalandırmak istemişler! Sonra bunu herkese anlat- İtım. İşte size de tekrar ediyo- rum? —Bu bir tesadüften başka bir şey değildir. Yirminci asır- da eski Mısırın cak vakit geçirmek zuu bahsolabilir için mev- Mektepliler müsabakası “Divanı harp huzurunda 88 nci hafta birinciliğini Ga- latasaraydan 181 Necip B. ka- zanmıştır. Yazısı şudur: Divanı harp huzuruna çıka iran mürtecilerin muhakemesi gittikçe ehefnmiyet kesbediyor. Anadolunun hariminde Cümhu riyete el uzatmak cür'etini gös- teren hainlerin Cümhüriyet mah kemesi huzurunda hesap verme phesiz haftanın en mü ik haberidir Dizici harbin de- Bunü' siz“ den o kadar ısrarla istiyorum a alıkoymalısınız. Ridvan Beyin cevap vermesi- ne meydan bırakmadan Nüsret — Nerde kaldınız hanımefen| yerinden kalktı, diciğim?.. — Hiç bir şey yok. Biraz ge- ciktim. — Hayir. Hayır... Diye haykırdı. Rengi kıp kır- muzır olmuştu. © Gözleri kalpleri Dedim ve hemen kadehimi|delen birer ok gibi sertleşmiş- kaldırdım: — İçelimi; ti. Sesi titreyordü: — Hayır. Hayır.. İstanbulda Rıdvan Beyin gözleri yavaş| kalmak istemeyorum. Tayin et yavaş küçülüyer. ve; buğulanı- yordu: — İçelim., Birinci, ikinci, belki üçüncü kaldırıştaydı. Nüsret içeri gel- i. Gözleri kan çanağı gibi kızar tiğiniz yere, Bağdada gidece-| Zimt; Hepimiz şaşırmıştık. * Hepi- miz hayretle onu seyrediyor- duk. Sahnede deliren bir aktör gibi hmçla, kinle, isyanla hay- muştı. Yüzünde neşenin tek bir|kırmakta devam ediyordu: çizgisi bile yoktu. Kadehlerimi- zin kalkışina o'da yetişti, — İçelimt,, Diye sesten ziyade uzun bir inilti çıkardı! Bilmeyorum ne kadar sonra idi. Rıdvan Beye tekrar ettim; — Haydi kadehlerinizi kaldı- rınız. Bağdada gitmemin şere- fine içeceğiz1.. — Ne oluyorsun Nüsret?.. Diyebildim. Nefret, istihfaf, istihza ile yüzüme baktı, yük- sek sesle: -Mizah, Edebiyat, 9040406999099 $009 Progtamlana en zençinini takdim ediyor 2 BÜYÜK FILIM BİRDEN 000 000“ akşam ELMAYRA SİNEMASI b» mabutları an-| 4 MARGUERİTE MORENO ve JEAN MURAT taralındı Define Ararken tamamen fransızı *LİANE HAİD ve GUSTAV EBEDi SERSERİ” tilmi her ikiside sinemanın birer gaheserizir film üzerine aksetririlecekd y i Haşiye; Mükslemelerin kaftesi 4440094900000 000 PaAMAYAZO> iki film birden Bu, KANLI: VENEDİK bek MARJA KORDA ve MİLTON SİLS tarafından »i KOHEN. KELLİ TAYYARECI mevsimin en büyük muvaffakıyeti alkışlarla devam ediyor ir 1 Fransiz sinema yıldızlarının en güzel, ve en çık enparlap YAĞI: (ŞEFKAT) filminin unutulmaz cübdiası ma MARCELLE CHANTAL ve Bir çok mlstesnn ereistlerin iştirekile önümüzdeki X çarşambadan — itibaren MELEK SİNEMASINDA Fz Fransızca sözlü filmlerin en güzeli olan Bütün Hayatı'nın > feci romanını anlatâcakır ” N Harik, hayat, kaza ve otomobil sigortalarınızı ES içi Galatada Ünyon hanında ktln ÜNYON SİGORTASINA < Yaptırınız. b MM ğı GARDEN HER AKŞAM TEKİL TENİ YATIN. PARAM | muvaffakıyeci vamlı faaliyetile mesele gittikçe tavaztuh etmekte ve hainlerin bütün teşkilâtları meydana çık- maktadır. İrticam ele başıları Şeyh Esat oğlu ve avenesi artık Jmukadder akibetlerini bekliyor- İlar. Onlar Cümhuriyete el kal- dırdılar, ellerini kıracağız. Aziz Türkiyeyi müdafaa için kanlarını son damlasma kadar akıtan mukaddes şehitlerimizin hediye ettikleri (o hürriyet ve Cümhuriyete kastetmek istedi- ler: bu hiyaneti de kanları paha sina ödeyecekler! Gençlik Cümhuriyete. tapar; o, yalnız büyük rehperlerinin izleri üstünde yürüyecektir. — Bir şey yok. İçelim, diyo- rumt!.,, Dedi ve kadehini havanın boşluğunda tekrar dolaştırdı: şerefine?.. Bu kadehin kalkışma ilk kar- şılığı Hayati Bey gösterdi, ar- kasından Rıdvan Bey de kade- hini kaldırdı: — Bağdat yolcusunun şerefi- ne içiyoruz!. Anlamadım, Hayati Bey iste diğinden mi, yoksa korktuğun- dan mı böyle yaptı?.. Ve.. Bundan sonra Nüsret bo yuna içmeye başladı. Durma- dan soluk almadan içiyor, — Bu son gecemiz, ömrümüz de bir gece. İçin beyler! Diye, Elindeki kadehi adeta onların burnuna kadar götürü- yor, geriye çeker çekmez başı- na dikiyordu. Sarhoş olacağından, hastala- nacağından değil, delireceğin- den korktum!, Kendisini kay- betmek, içki ile boğulmak, yok Türkiyede bilâ fasıla icrayı muamele etmekte olaf ÜNYON kumpanyasına bir kere uğramadan sigorta yaptırmayınız. Telefon: Beyoğlu - 2002 — Haydi Bağdat yolcusunun | ca sözlü film. E FROEHLICH tarafından 3 A a Bugün herkes Asri : Sinemaf Dolores Del Rio Victor Me Lagleti (Edmund Lowe tarafından terasil edil ŞAN ve ŞEREF YO) Filmini görmek İstey, Saat 1630 matinesinde ve # Zengin varyete num Foks filmidir. Bagün EFUAL sinem Gidip mvazzam ve en bir eser olan Kıraliçenin Gerda Fransızca sözlü! şarkılı filmini kef emniyetle görünü? İsi Beşiktaş, Sarıyer ve Kemerbiiğiği mahfuz 3880kilo odun mü > Satılıktır. Taliplerin Beşiktaş OğS idaresine ve 4-2-030 #hale o halli “kaymakamlıklarında” 8 İ komisyonuna müracaatları. olmak için içtiği belli idi | Artık başkalarının içip İS İlerine de bakmayor, sade / ağzını açtıkça: z Böyle gecenin ( hayff lur o mu seher Diye bir mısra parçat rarlıyor, arkasından: — Bağdat: postası ki Haydi!, İçelim; Diye kadehini haval?$ yordu!, 4 * Deli gibi idiş.saldı! idi, azgın ve korkutucu larla beni ve onları süzü! Saat dört buçuğu çaldi. — Haydi Nüsret yat artık seni şekerim! Dedim, Başını kaldırd” lerimin içine dik dik ba” bir şey söylemeden? — Hihhhhh.... Diye uzun, lâkayt, eli nilti çıkardı, sonra onl#! deli, saldıracak, azgın VE Bini ...