28 Kasım 1930 Tarihli Milliyet Gazetesi Sayfa 4

Saatlik sayfa görüntüleme limitine ulaştınız. 1 saat bekleyebilir veya abone olup limitinizi yükseltebilirsiniz.

Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

MİLLİYET CÜMA- - -28 *i IDAREHANE Ankara caddesi _ 0: 100 Telgraf adresi: Milliyet, İs. %ınbııl. : Telefon numaraları: İstanbul 3911, 3912, 3913 ABONE “ÜCRETLERİ Türkiye için Hariç için 400 kuruş 800 kuruş 750 1400 1400 2700 B YAT AU — Gelen evrak geri verilmez Müddeti geçen nüshalar 10 kuruş Gazete ve matbaaya ait işler müdiriyete müracaat edilir. — Gazetemiz ilânların mes'uliyetini bul etmez. p | 3 aylığı (00.6 » 12 » ” » Bugünkü hava Dün hararet en çok 16 en az. 7 , dcrece idi. " Bugün “ruzgâr lodos — esecek havâ açık olacaktır. Bucivarda bulunmaz Bir nekre sobacı tanırım, ge- nde dükkânına gittim, Benim i onun nekreliğini bilen bir babı geldi, ve takıldı. — Baksana usta! Sende mer- ek fırını bülunur mu?!, * - Beriki hiç istifini bozmadan sevap verdi. —Hayır!. -- Nerede bulabilirim!. —— Bu civarda bulamazsın. Fe esnafa ı Geçende bir arkadşım beni ,.ı takaladı ve elimdeki gazeteyi sikı sıkı gösterdi. Okudum. * Belediyede harem usulü tat ik edilecek. A0i — Ve sordu: — Bu ne yahu? tem olur mu?. üşündüm, ancak “h,, harfı- “aın bir “b,, bozması olduğunu n altını okuyunca anla- Harem değil, barem imiş. Ya bulamazsam! Ehli dil bir doktor tanırım. Ukalâ değil pratik bir adam- İtr. Şu son günlerde sinirleri- n fazalca gerilmiş olduğunu şçördüğüm için reyini almağa üm hissettim ve sordum: ) — — Bu günlerde pek sinirli- — Fim ne yapayım?.. — Azizim. biraz validol al!. — O da mideme dokunuyor.. dem her yerde bulunmaz ki.. 'alidol olmazsa ne yapayım?!.. Belediyede FELEK Dr.HORHORUNİ - Frengi Belsoğukluğu 'Pedavihanesi Beyoğlu Tokatlıyan ninda Mektep sokak No. 35 Tel, 52 muayene her gün sabahtan a| şıımı ka Jar Beyoğlu 12 İNCİ NOTER alata Tünel mertebani sokak ence. emlâk bakımı Bono pro- osu ve seire... Tek: B. O. 1385 Kıtabeler Bugün de geçmişe dair Mezarı nzuiyı' .tekrar af YaR a Müsıdenııle efendim, hdi Pek yazarsam olmaz mı kazarsam olmaz mı? * durun biraz kazayım, Ne varsa naşı cenanında yazayım. * ı'b B * Güler dudakları şi'rin * * Demek o türbei his bir Demek ki, şi'ti hakiki B..* O halde kariim, affet; * * * * Yeter, yeter bu, kadar * * Dikenli bir yola girdim yazıp kazılmaz hiç, Elimde paslı kalem pi ç, Midadı hamem piç. yııu. Kalemle kalbini her gün tutup ta kazmadayım. * Fakirinizce samimi elem yazılmalıdır, Gönül harebesi her yılda bir kazılmalıdır. e. e * : gönül yazıldıkça Akar bükâları lâkin derin kazıldıkça. * O bir ateş ki, dokunmak ve kazmak emrzi muhal, Harimi ruhunu hakkile yazmak emri muhal, * * * zaman kazılmıyacak, de hiç yazılmıyacak, * kusura bakma, emi? Hücumu his ile kaybeyledim muhakememi, * * başka yazmak istemedim, Bügün de kazma kürek sine kazmak istemedim. * Silin, atın şu benim yazdığım kisabeleri, Kalırsa mahşere kalsın gönül harabeleri. Fanii MAZLÜM L Tiyatro - Sinema J İs.B. Darülbedayi temsilleri ısıınm mnımı he SAt 1580 l ” |||||||I” da ve süvare saat 21-30da Venedik Ferah sinemada bu akşam Varyete gecesi görülmemiş num- rolar düo hans ve pirankollar. tıra- fından akrobatik hünecler. tiyatro V.S. tacırı Komedi 5 perde Yazan: W. Shakespeare Tercüme eden: M. Şükrü B. Satılık çiflik Büyük Çekmecede sahilde Anarşa ve Pırafca namile maruf 7000 dö- nümü mütecaviz deruninde konak ve samanlık ve ağıl ve ahır. çiftlik ve yine rumeli Hadım köyüne bir saat mesafed: 25000 dönüm orman ve çayırı havi çiftlik satılık olup müş- teri olanlar Galatada Mehmet Ali paşa hanında 40 numaralı yazıhanede Aziz beye müracaat etmeleri. Satılık Jakarlı fanile makinesi Meşhur alem (Dubied) triko- taj makineleri fabrikasının ma- mulâtından olup ancak beş ay kadar çalışmış motorla müte- harrik No 8 ve 120 santimlik bir adet jakarlı funile makinesi çok dücüz bir fiatla satılıktiır. Talipletin BahçekaPıda İstanbul esnaf Bankasına mürücdatları. * ZAYI — İran “konsoloshanesin- den aldığım İlya gartol namına pa- sıpnr(umıı kaypettim, Bilmecemiz 12043 6 ( bilmecemizin lmlleîlllmlş şekli 3 4 5 6 7 8 9 1011 D Ham | Bugünkü izgilmecem Soldan sağa ve yukardan aşağı: 1— Necat bulan (4). Bir er- kek ismi (4). 2 — Bir erkek ismi (B) Öyle bir şey ki, onü yaparken gözü sakınmalı (3). Eksik değil (3). 3 — Peri (3) yapmak (3). Vermek (3). K Yarım (3). 5 — ÇGaraz (3) Diş (3). 6 — Nikâh (4). İcar (4). 7 — Arabın yüzü oranın şe- keri meşhurdur. (3). 8 — Gümüş (3). 9 — İstiklâl (3). Büyük - (3). Mesih (3). 10 —Parlak: değil (3), Bir meyve (3). Duman (3). 11 — Müezzinin büyüğü (4). Çanak (4). | Tiyatro hayatı | Venedik Taciri Venedik taciri... İngiliz dâhi- sinin en ziyade tahlile maruz kalmış eserlerinden biri... Başka defa da söylediğimiz *|gibi eski asırlardan yadiğgâr ka- lan eserlerin büyük bir kısmı bugün yalnız tarih sahifelerin- de kaldığı halde bir takımı hâ- lâ yaşıyor. Bu.ömür üzünluğu en ziyade o eserleri yazanların yüksek kud- retlerile beraber, mevzularının - |da insan ruhunun zaman ve me- kân ile az değişen asli vasıfla- rına ait olması sayesindedir. “Shakspeare , in meşhur eseri güzel de- korlarla, oldukça çalışılmış, fakat - kahra- manının karekteri tam ihata edilmemiş alarak oynandı.. mişti. Bu defa sahneye konan tercüme M. Şükrü Beyindir. tercümede bazan hususile ilk i- ki perdede sahneye sıkıntı vere cek kadar uzun cümleler var. Shakspeare gibiİngilizce metni üzerinde bile türlü tefsirlere girişilmiş derin bir şairin eser- lerini tercüme ederken uğranı- lan güçlükleri takdir ederiz. Ancak, tercümenin nihayet sah nede tekellüm edileceğini hesap ederek cümleleri böle böle ko- nuşma diline yaklaştırmak her halde imkâ değildi zannedi Bilhassa İngiltere de Shaks- peare ve Fransa da Molli&re ti- yatro âleminde böyle bir her- demtazelik muhafaza edebilmiş lerdir. Çünkü zamanın geçici modalarına değil, insan kalbi- nin ta içine bakmışlar, orada boldukları en köklü ve en az de- gişir duyguları tasvir ve temsi- le çalışmışlardır. Hamlet, Mac- beth, Othello, Shylok, Romeo gibi sahne kahramanları bu duy guların mücessem suretleri gi- bidir. Hamlet melânkolik'bir hü- zün ve aşk ile karışan intikam hissini, Macbeth cinayete ka- dar görüren şan ve makam hır sının, Othelle en korkunç - ve dehhaş kıskançlığın timsali ol- dukları gibi, “Venedik Taciri” nin esaslı şahst olâan Shylok ta tamahkârlıkla katişan kinin mü cessem resmidir. Kendisini mü- temadiyen tahkir eden Vene- dik asılzadesinin göğsünden bir libra et kesmek icin üc bin duka ve hattâ bunun iki, üç misli de- recesinde külliyetli parayı feda edişine bakılırsa kin hissi ta- mahkârlığına bile galiptir. Bu korkunç ve amansız ihtiyar ya- hudinin hüviyeti, “Shakspeare,, in ibda eylediği şahıslar arasın- da en çok münakaşa edilenler- den biridir. Bunun hakkında bir çok fikirler ileriye sürülmüş, fa kat hiç kimse bunu bir gülünç vodvil kahramanı olarak telak- ki etmemiştir. Teessürle gördük ki bir za- man “Molliğre” in «Avare» ını Yahudi taklidile temsil eden san'atkârlarımız — bu defa” da “Shakspeare” in “Shylok” unu gene Yahudi taklidile gülünç bir adam gibi temsil eylediler. Fikrimizce bu rolde kat'iyyen taklide lüzum yoktu. Bilâkis san'atkâr bütün tabitliğile Shy- lok namı verilen bu okur, sabır- lr, kindar, amansız, haris, etra- fında hiç bir dost göremiye gö- remiye âdeta nasırlanmış ruhu canlandırmalı idi. “Venedik Taciri,; eskiden — hatıramızda aldanmıyorsak es- bak Rüsumat emini Sırrı Bey- fendi tarafırdan tercümt edil- yoruz. Darülbedayi gibi zesmi mahi yeti haiz bir müessesede kabul edilen eserlerin lisan ve üslup- ça, mükemmel olmasa bile, bel li başlı kusurlardan muarra ol- mak elzemdir. Bu gibi müesse- seler dünyanın her yerinde en fasih ve düzgün lisanın yuvası sayılır. Gerek yazıda, gerek şi- vede kusursuz oldukları okadar müsellem tutulür ki bunlarla iç tihat edilir. Böyle bir müesse- sede dört beş nefeste ikmal edil miyen karışık karışık cümleler kabul edilmemelidir.Kezalik me selâ “beraber”i “baraber” ya- zanı “isterse” nin orta hecesini uzatan, sadalı harfle başlıyan kelimelerden evvel de “bir” in *“r” sini kaldrrarak “bir ifade sö zünü” “bi ifade” şekline koyan telâffuzlar tashih edilmelidir. “Venedik Taciri” için yapı- lan dekorlar fevkalâde mükem- meldi. Bunlara bakmakla doya- madık. Sema, sahiller, binalar, sokak çok güzeldi. Yalnız son perdede fıskryeli havuzu pek küçük, şehrayin tertibatını da ziyadan fazlaca mahrum gör- dük. Karanlığın kudreti hakkın da Darülbedayi de hüküm süren kanaat biraz tâdil edilse seyir- ciler daha kolay seyredebilir zannediyoruz, Neyyire Neyyir Hanım Por- tia rolünü çok güzel oynadı. O pek karışık müphem ve tekel- lüflü cümleleri bile tek, tek ta- mam bif sesle söyledi. Bedia ve Şaziye Hanimlar da rollerini iyi ifa ettiler. Yalnız muhakeme sahnesinde Şaziye Hanım “öhö, öhö” leri — oyunu vodvile çevi- recek kadat — fazlalaştırmasa daha iyi olur. Emin Beliğ, Hüseyin Kemal, Vaefi Rıza Beyler rollerini bü- yük bir itina ile başa çıkardılar. Galip Bey pek mükemmel bir uşak tiradı yaptı ve haklı alkış- lar topladı. Zihni Bey Aragon prensi rolünde — hele şiir okur- ken — bambaşka bir lisanda tekellüm ediyor gibi fena bir aksan kullandı. Mahmut Bey zenci emir kılığında hararetli bir rol ifa etti. Hazim Bey tak- (Mlllı[ıd).n ((’eH romanı: 36 Dedim ve.. Koğmaya mecbur | Zaten ömrümde aklıma etirmediğim şeyler hep bura- ) başıma geıdu ; “—Allaha bin şukur iki gündür beyaz yüz goruyorıım Hari- gitti, onun yerine, Ulviye.. — shane gardiyanları gibi. Be kliyorlar, gözlerini üzerim yırmıyorlar. Harika ne ka ir siyahsa, Ulviye'de o kadar Çerkesmiş. Paşanın sa- alınmış kullarından. Hoş,' , sevilebilen bir kız. Ötekiler a um duymaz değil. Hiç . O j4PA e)sey SOY inde bir kız geldi. Bunlar| Etem iİZZET “İnın refikası: — Calibe Sultan... İsminde bir kadın varmış. Mı sırın en zengin, en yüksek aile- lerinden imiş. İ’aşa onu çok se- ver, çıldırarak sever, bir dediği iki olmazmış. On beş sene ev- vel karnındaki bir ura ameliyat yapılırken ölmüş. Ulviye o za- olmazsa insanlığının hürriyeti ni hisseden ve isteyen bir kız. — Paşa beni satın almış, ken disine kul etmiş... Dediği zaman ıstıra duyu- yor, gözleri doluyor. Ötekiler- de bu iç çekişin, insanlık hür- riyetinin, kurtuluş arzusunun bir zerresi bile yok. Boyunları- nt ta#«amen. paşanın satıri altı- »ha uzatmışlar. O, ne isterse o olur! Vurur, kırar, ezer, mahve- der.. Yahut ta ihya eder, zen- gin eder, serbes: eder! Hep o- nun bileceği şey. — » 'a yetişmiş, hattâ, sekiz on yaşında bile varmış. — Az kalsın paşa da beraber ölecekti... ” Diyor. Güzel, çok güzel, ken disi de, huyu da güzel bir kadın mış. Pâşa bu acıya dayenama- mış, *bir kaç sene ne Mısıra, ne İstanbula uğramamış,. Deli gibi Dıyor Ve.. ihsas etmek is-| tiyor: — Belki de, paşanım bu ka- dar yanıp tutüşması, sizi: ken disine mal etmek istemesi bu nun içindir... Yine, Ulviyenin söylediğine göre, Paşanın bir tek oğlu var- mış, Prens Ruhi eBy, Oks- fotta tahsilde imiş. Başka hiç kimsesi yokmuş, kimsesi oldu- ğunu da pek istemezmiş. Çok iyi ahlâklı imiş. On beş sene- denberi bekâr kalmasına rağ- mehn, hiç bir kadınla alâkadar olduğu görülmemiş, seyyahate kendi yatagmda yatmış. En bü başını almış, dünyayı dolaş Fakat, Mısırda olsun, İstanbul da olsun kendileri iâçin kurül- muş olan yalı ve könaklardan da hiç bir şey değiştirmemiş, her sey hanımın zamanındaki gibi sürüp gidiyormüş. İki gün içinde, bu kızla epey anlaştık. Ve.. Pasa hakkında ba'a Ha epeyce şeyler anlattı. Paşıı—ı .,c). -— Sultan'Hantmefendi bir az da size benzerdi. Sizin şişma ş.|yük eğl , şatranç, briç oy namak mış. Ahbaplarının en ço ğu Mısırlılar, Türk şehzade- leri ve bazı ecnebilerden imiş. Büyük adada da bir köşkü var- mış. İlkbaharı Adada, Sonbaha- rı Venedikte geçirmeyi pek- se- vermış En zıt huyu da madı imiş. mmzdı, d — Inadı dehşettır « Bir şey bi iksaacia K çıkmadığı zamanlar her gecel hemehal yapar... Diyor. Bilmem, bütün bu an- lattıklarının ne kadarı doğru, ne kadarı yanlış. Her halde pek yalan söyliyecek kıza da benze miyor. Fakat, bütün bunlardan bana ne?.. Paşa ister iyi, ister kötü adam olsun. Bana vız ge- dir! Ben istemiyorum. Bunu an lamak lâzım!, * * & Bu, Ulviye kızla biraz anlaşa bileceğiz gibi. Geceli gündüz- lü onun kucağına başımı koyup ağlıyorum, yalvarıyorum : -— Ulviye beni kurtar... — ÜUlviye bana yardım et... — Ulviye beraber kaçalım.. Kızcâğiz, hakikaten bana acı yor, benimle beraber kaçmaya hazır. Fakat, onu da burada bağ layan bir çok şeyler var. Başta paşanın korkusu. — Adamlarının sadakatsizli- gini hiç affetmez. Nerede olsa “|buldurur, başnı ezdırır Dıyor ve.. Bir. ııımden. bahse Otomobil kazasından — pek korkardı, Londra caddelerinde yaya yürüyenlerin otomobil ka- labalığı arasında ne büyük teh- likeye maruz bulunduklarını düşünür, gittikçe korkusu ar- tardı. Bu gün de sokağa çıkmak mecburiyeti vardı. Böyle bir mecburiyet esnasında bir oto- mobilin altında kalıp çiğnen- mesi ihtimalini düşünüyordu. Mamafih gideceği yere gitti. hiç çiğnenmedi. Fakat dönüşte şimdiye kadar korktuğu kazaya uğradı. gözle *i karardı. Üzerine siyah bir şey gelmiş, onu ezmişti!.. Kalabalık toplandı. Bu kalabalığın arasın da bir kadın yerden alınarak gö türüldü. Çiğnenen kadın!, Bu kendi değildi. Fakat genç kadın o kadar dalgın, bilhassa kalbinde geçen fırtına ile o ka dar sarsılmıştı ki kendini çiğne diğini zannedecek kadar yanlış bir hisse tabi olmuştu. Bu asabi bir haldi. Fakat genç kadının kalbinde fırtına lar kopması için sebep yok de ğildi: Bir ziyaretten dönüyordu. Sa mimi görüştüğü bir kadını ziya rete gitmiş, oradan dönüyordu. Bu ziyaret esnasında ne ol muştu... Genç ve güzel bir ka- dın olan ahbabı demişti ki: — Hayat bana git gide azap veriyor. Artık saadet ne olduğu nu unutur gibiyim, — Niçin,. Bana kederini söy le.. Belki elimden gelen bir çare O manalı bir bakışla bakıyor du. Bunun çaresi var mıydı?.. O nun kocasını seviyordu. Bunu anladı. O zamana kadar pek sev diği bir ahbabı ile kocası ara- sında böyle bir münasebetin ol ması genç kadına pek ağır bir darbe oldu. İşte bu feci hakika- ti öğrenmek onun nereye gittiği ni bilmez bir halde oradan çık masına ve yolda evine doner- ken kendinin otomobil altında kaldığı zannını verecek kadar siirlerinin bozulmasına sebep ol du. Kocası ne yapıyordu. Genç, yakışıklı bir adamdı. Büyük bir işin başında olan bu adam yazıhanesinde kapanmış, çalışı yordu. Bir kadının kendisini görmek istediği bildirildi. İçeri gelen kadın meçhul değildi. Gelen ka dın en güzel bir tebessümle: lıtten sarfı nazar çok güzel ve canlı bir “Tubale” olmuştu. Hulâsa, “Shakspeare” in meşhur eseri pek güzel dekor- larla, rollere oldukça çalışılmış olarak, fakat piyesin asıl kahra- manınm karakteri tam ihata ve ona göre temsil edilmeksizin oy nandı. : z İ. NECMİ İyapmağa karar verdi mi, be-İdiyor: SÜ bt — Rukiyeye neler yaptırma- dı?.. Fakat, bu hikâyeyi anlatma- dı. Sonra, bunların bir usulleri varmış. Paşa, hoşuma gitmedi amma, yaptığı işi beğendim. Ne kadar adamı var ise hepsi- nin bankalarda parası varmış. Maaşlarının yarısını bankya ya tırırlarmış. Sene nihayetinde hepsinin cüzdan hesaplarına ba kılır ve bir sene içinde yatırılan paranın bir misli de paşanın he diyesi olarak yeküna katılır- mış. Ancak, cüzdanları kendile- rinde değil ve.. Paralanm ken— di başlarına bank Otomobil kazasına uğrayan kadın a —İngilizceden— — Demek yalnızsın?... Ben sana mühim bir şeyden bahset meğe geldim. Sana acıyorum. Kendime de acıyorum. Zevce ne de acıyorum. Ondan bizi bif birimize bağlıyan hakikati giz lemedim. — Nasıl?.. — Belki.. Fakat zevcen bili yor. Onun için artık senin on- dan ayrılman lâzım geliyor.Ben seni seviyorum, Sen de beni se- viyorsun.. Hayatlarımızı birleş- tirelim. Ancak böyle mesut ola biliriz. Derin bir süküt oldu. Genç adam, gözlerini kendisine dik- miş, karşısında duran güzel ka- dının teşirinden kuttulmuş ola- rak kat'i bir sesle: — Size, dedi, zevcemden bah setmek fırsatını bana verdiniz. Ben de söyliyeyim: Ben zevce-. mi çok seviyorum. Onu bırak- mak, ondan ayrılmak... İşte hiç düşünmediğim şeyler. Müsaa- de edrseniz artık ayrılalım!.. Kadın gitti. Fakat iki kadın- dan hangisi ezilmiş, hakiki ve feci bir otomobil kazasındanf Sen delirdin mi?. daha korkunç bir sademeye uğ> ramıştı?.. Ecnebi memleketlere giden tüccar ve seyyahlara Banka Kommerçiyala Italyana Sermayesi 700,000,000 (İhtiyat akçesi: 580,000,000 Liret) Travellers (Seyyahin çekleri) satar Liret, frank, İngiliz lirası veya doları frank olarak satılan bu çekler sayesnde nereye gitseniz paranızı ke- mali emniyetle taşır ve her zaman isterseniz dünyanın her tarafında, sehirde, otel- lerde, vapurlarda, trenlerde bu çekleri en küçük tediyat çin nakit makamında kola- ylıkla istimal edebilirsiniz. Travellers çeklöri — hakiki sahibinden başka kimsenin kulnaamayacağı bir şekilda testip ve ihtas edilrniştir. Kilo 90000 Erzincan jandarma — mektebinii altı aylık ihtiyacı olan 90000 kil0 ekmek kapalı zarfla münakasaya KO nulmuştur. ihalesi — 14-19-930 günü saat 14 te mektep Müdüriyeti dalre sinde yapılacağında şartnameyl gör , mek isteyenler her gün Müdüriyet? muracaat edebilirler. tığı gibi bana da ev verecek VE döşeyecek. O zaman paramı bankadan çekebileceğim. Kız, haklı. Bu kadar menfââ ti nasıl terkedip buradan çıkâ” bilsin?.. Paşa adamlarını yalnız | otoritesi ile değil, iktısadi mefi menfaatlerle de bağlamış. — Fakat, sizin için bir şeY düşünürüz... Diyebilmek cesaretini göste” riyor. Bu kadarı da bir ümit! En çok burada hapsedıldıgl me değil de, Cahidi goremed" gğime içerliyorum. Zaten, çırpıl mam, ağlamam kendimi k"y betmem, k kurtulmak yorlar. Mutlaka paşanm o baş bendesi Nazmi Bey Nedimin imzası da olmalı imiş. Ulviye- nin şimdi sekiz bin lira kadar birikmiş parası varmış, — Ben gidersem bütün bu pa ra yanar!.. Alamam.. Diyor ve.. İlâve ediyor: iY e ge t çıkıp ta cek. olurum. pışn hepııne yap- temem hep onun için değil ml?- Ne yaptı bilmiyorum ki?.. Ba- zan gözümün önüne öyle kor- kunç, öyle tüyler ürpertici Hâ- yaletler de geliyor ki... — Ya, çocuğun üzerine bif- denbire bir fenalık geldise... — Ya, ümitsizlik ıçmde inti- har filân ettise... « : (Bitmedi) ,gmıanııı&u LÜĞ l

Bu sayıdan diğer sayfalar: