saliyet Asrın umdesi “Milliyet” tir 25 TEŞRİNİSANİ 1930 İDAREHANE — Ankara caddesi © No: 100 Telgraf adresi Milliyet, Te İstanbul 3911, 3912, 3913 ABONE ÜCRETLERİ G Türkiye için Hariç işin 3 aylığı 400 kuruş 800 kuruş EE 150, 1409, Ü 1400p 2700, Bugünkü hava İİ Dün hararet en çok 18 en az 8 | direce id. Bugün ruzgir lodos eseöek bava kapalı olacaktır » Şehir meclisinde Şehir meclisinde yine mutat © hilâfı bir heyecanlı nutuklar ve müzakereler cereyan ediyor. ; Halbuki bu meclisin ebeveyni o- © lan eski Vilâyet meclisile, cemi yeti belediyede böyle şeyler ol- © maz, her şey süt limanlık içinde > hallolunurdu. Galiba ilk atış ve lense lafla peynir gemisi yürü- © miyeceğinde tegafül ediyorlar, Maahaza Meclisin hanım aza larmdan - zannederim - Safiye Hf. şehrin oötedenberi süy- lenen dertlerini bir ana şefkati- le- işte bu şefkat erkek (Oazada yoktur, Avni B, müstesna-zikrü t tikten sonra buna bir şey ilâve ediyor: Bazı meyhane ve © barlarda kadınların hizmet et- © melerini kadınlar için gayri câ- iz görmekte ve bunu menettir- meye teşebbüs edeceğini şiddet le beyan eylemektedir. Evet bir “kadın için kadınlığı himaye et- mek kadar tabii bir şey olamaz. — Ancak muhterem İstanbul mü- messili unutuyorlar ki, kadınla- için artık siyasi, içtimai, Şinai, iktısadi ve sairevi müsa- vat ilân ettik. Yani erkekler ne 'yi yapar ve yapacaklar.. Meclis azalığı olunca bu müsavat var “da, garsonluk olunca yok mu?, © ağa oğlu Ahmer Bfendiye: Acem sşiran makamindan okunmak riçasilel Bilmezdim özüm fırkama meftün imi. şim ben Feshile onun gerçi ciğer hün imiş 4 btn Vursun beni zincire ki mednun imişim Ben, FELEK Tıp talebe cemiyetinden © (26 XI 930 çarşamba g “saat 17 da Türkocağı salonunda fevkalâde kongremizi aktedece- “giz, büt in Tıp talebesinin gel © — Nasıl olur canim; nasıl 6-, ye?.. Diye haykırdım, ellerimi diz-! örime çarptım: — Ruhların anlaşmasında, #lerin büyülenmesinde, fikir- rin beraberliğinde paranın nel “ olü olabilir?.. Dişlerini sıktı, dudaklarını r- ide, tatlı söz de, anlaşmak beraberlik te olmaz. En çok karus| maktadır. Zaten dünyanı her Serbeste değilsin dediler Lidere söyle, | 2. me e mmm " Beş hasta var! Dorziat. Halep Çarşısındaki Fraasız tiyatrosu bir iki sene evveline gelinceye kadar her tiyatro mevsminin en çalışkan merkez- lerinden biri idi. Daha yazdan yapılan mukaveleler, hazırla- nan programlarla, muhtelif ti- yatro turneleri, operetler, dans- lı variyeteler, —.. v. $. biribrini ta kip ederdi. İki senedenberi şüp-| olacak. bu faaliyet gittikçe azal| tarafmda tiyatroyu ezmekte o- Jan sinema Beyoğlunun bu az kaladı. Filbakika, enucuz fiatlerte gösterilen sinemanm yılbaşı mü vazenelerinde, bin zahmetle ge- tirilip yüksek ücretlerle arzedi- len daha iyi netice- ler verdiği haber alınmaktadır. 'Bu da makinenin ferde galebe- sinden başka bir şeyle izah edi- Temez. Böylece gittikçe eksilen tur- nelerin bü sene ancak bir iki kohserle bir komedi turnesine münhasır bırakıldığını teessür le haber aldık. Bahsedilen ko- medi turnesi de “Madame Gab- rielle Dorziat,, ile “Monsieur Pierre Maghier,, ve “Monsieur Gil Roland,, ın idareleri altında ki komedi trupudur ki bir kaç gündenberi temsillerine başla- mış bulunuyor. Bu trup, repertuarına s0ü8€- nelerde Pariste oynanmış kome dilerden seçilmiş yedi sekiz o- yun koymuştur. Hey'eti terkip edenler arasında başta “Ma- dame Dorziat olduğu halde Ma dame Charvet, Madame Clöves,| ve erkeklerden genç, sevimli, a-| teşin Gi/ Roland ile yaşlı, şen, meharetliPierre Magnier bilhas| sa göze çarpıyor. İ İlk oynanan oyunlar arasında len çok dikkati celbeden “Le| procös de Mary Dugan, eseri ol! du ki geçen sene bizde de oynan mıştır. Turne halinde yabancı bir memlekette, kâfi eşhastan, mükemmel dekordan, fenni ter- tibattan binnispe mahrum -ola-| rak verilen bu temsilin, kuvvet, tenevvu, tabiilik noktalarından gösterdiği tefevvuk cidden dı katle tetebbua lâyıktır , Meselâ hâkimin üzerinde -hukkâma mahsus cübbe vardı. Maznun ay ri ve kafesli parmaklıkla ayrıl. mış bir yerden giriyordu. Oyun -ular yalnız ezberlenmiş rolle- rini ezber okunmıyor, başkaları söylerken dinlemesini, tavurlar la, hareketlerle alâka gösterme sini de biliyorlardı. Mary Du- gan hayatının acı safhalarn an latırken bir çok gözleri vaşart- dü. Yalnız esaslırol sahipleri değil, en küçük ve tali vazife gö renler, hattâ sözsüz figüran se- yircilerbile rollerini bellemiş ve.umum oyunuu canlı ve ger- eğe benzer şekilde oynanması- yardım em; vaziyette idi- Etem İZZET cek bir işin yapılamaması he- men bu anlaşmayı ortadan kal- dırır, kavgayı getirir... — Baştan başa yanlış düşü- nüyorsunuz... — Siz de benim gibi düşüne- ceksiniz, — — Hiç bir zaman, Para benim için en sonda gelen şeydir, ve.. Yalnız para hiç bir şey yapa- maz. İşte sizin servetiniz orta- Fransız Tiyatrosunda Madame “77 — Evlendi turnesi tadan bir ziyan olarak telâkki ediyoruz. Çünkü bunların varlığı, ken-| di milli sahnemiz “için de hem mukayese vesilesi; hem de ib- ret nümunesi oluyordu. Hiç şüp Şem Verilen ziyafetlere nadiren Oraya kadar gittikten sonra... —Fransızcadan— lerde evde olmadığını zengin he yok ki, eğet bu temsil görül| giderdi. Fakat o akşam pek mü|dostun bilmesi lâzımdı. Zengin dükten sonra piyes bizde oynan! him bir davet karşısında mec-| adamın muhtelif behanelerle zi- saydı nerelerinin kısaltılması mümkün ve münasip olacağı, ne! sin nasıl idare edileceği. .. v. 8. gibi noktalar üzerinde daha ge- niş ve daha esaslı bir bilgi ve görgü ile hareket edilebilirdi. kârı olurdu. Fransız turnesinin en göze çarpan noksanı adam azlığıdır. Bu yüzden bazı tali rollerin iki- sini bir oyuncuya vermek Za- rureti baş göstermiştir. Polis'müfettişi ile parmak izi mütehassısmı birleştirmek, a- sansör memuru ile hususi detek| tif rollerini ayni ele vermek gi- bileri zararsız ise de ayni oyun- cunun hem adli doktor, hem de istenoğraf rolünü yapması pek göze çarpan ve eseri bilmiyen- leri âdeta şaşırtan bir vaziyet oldu. Vakıa adam kıtlığı bu hu- susta bir mazeret olabilir. Fa- katzaten sözü olmıyan istenoğ- raf rolünün bir figürana da te#- dii mümkün olması bu mazere- tin kıymetini de izale etmekte- dir. Bununla beraber Mary Dugan piyesi şu adamı az ve seyyar Fransız turnesinde bile ne ka- dar canlı oynandığını, her sah- nenin nasıl kendi hususi vengi- ni aldığımı, göz yaşından tebes- süme, meraktan korkuya, telâş- tan infiale nasıl geçildiğini, el; hasıl sahnede oynanan oyunun nasıl gerçeğe benzetilerek se yirciyi harekete getirdiğini. gö- rünce, san'at bahsinde daha ne geniş bir mesafeyi kat'a mecbur olduğumuzu düşünerek yüreğis| mizi sıkılmaktan kurtaramadık. Şüphesiz bugünkü tiyatromuz bundan on on bes sene evveline! nispetle oldukça ileri gitmiştir, Lâkin biz, yalnız san'atte değil, her hususta tedrici tekâmülü fevkalâde tesrie, adımlarımızı! niş ve çabuk atarak kaybetti- ruz, Tabii tedriç devrelerini bek lersek, medeniyette bizi geçmişi memleketler durup yetişmemi- zi beklemiyeceği için arada dai- mia bir mesafe kalır. Buna im- kân bırakmamak için hızlanıp aradaki uçurumları atlamaktan başka çaremiz yoktur. İşte Fransız tiyatrosundaki müşahedemizin bizde uyandır - dığı intibalar!. . İ, NECMİ Yol vergisi İs, Müftülüğünden: 1930 senesi yol verğisi ber | mucibi emrü karar maaşattan kesileceği cihetle verenler yetle rindeki makbuzları ile ve berha- yat (5) evladı olanlar da vesai- ki resmiyeleri ile İstanbul Üskü dar ve Beyoğlu vazife kalemle- rine müracaat eylemeleri alâka- darana ilân olunur kten -İ le olacaktı. Yine böyle olacak. — Siz hâlâ Cahitle mesgul- sünüz. — Ömrümün sonuna kadar?, » Ve... Bundan sonra, tekrar ki- zı aştık : i — Nasıl olabilir?.. — En tabii şeklinde. .. — Siz benim karımsın: — Kabul etmiyorum. .. — Etmeye mecbursunuz. — Hayır... — Sizi bir defa daha Canidi gimiz asırları telâfiye mecbu-İdi, bür olduğu için gitmiş, gece ya- rısı avdet ettiği zaman mennun hesiz iktısadi buhran tesiratı ile! relerde ne vazılar alınacağı, se-|bir halde zevcesine: — Sana güzel bir müjde ge- tiriyorum, dedi, talihimin bir lütfuna mazhar oluyorum Sonra karisına bir isim söy- i| içerlek köşesinde de rakibini ya! Bu da tabii milli sahnemizin bir)ledi. Bu-bir dosttu. Zevcesi: — Hiç, dedi, şimdiye kadar bana böyle bir adamdan bahset medin... — Olabilir... Fakat bu eski bir dostumdur ki şimdi zengin bir adamdır. İş âleminde büyük bir mevki temin etmeğe muvaf- fak olan bir adam. — Peki. Öyle olsun. Benim öğrenmek istediğim şudur: Bu eski dostun bize ne gibi bir iyi- lik edecek?., — Ne tuhaf soruyorsun, Ben| çıktı, sana bu adamın bugün mühim bir mevki sahibi olduğunu söy- Tüyorum, İşte bu adam bu akşamki zi- yafette benimle çok samimi gö- rüştü. Benimle senli benli ko- nuştu, Sonra anlatmak istedi ki eğer kendisile teşriki mesai e- dersem bunu kabul edecektir ve bu suretle ben de para kazana- cağım. — Onunla birlikte çalışmak! mı? Fakat senin kaç paran var ki onunla birleşip iş göreceksin?.. — Para mı?.. Senin getirmiş olduğun cihaz parası ile.. Biz bu parayı üç mişline çıkarabili- riz, m Kadın bir şey söylemedi. Dü- şündü. B) kocası ilâve etti: ii mar bizimle. p€i e de da- vet ettim, Kadın buna hiç memnun ol- madı. Zengin bir adama beğen- direcek yemek hazırlamak ko- lay değildi. : Fakat kocasının »srarı kar-) sısında daha ziyade itiraz etme Karı koca arasındaki hayat çok samimi idi. Biribirlerini çok seviyorlardi. Kocası bir ticaret- hanede kâtipti. Mütevazı bir ha yat yaşıyorlardı. Zengin adam nihayet bir ak- Şam geldi. Yakışıklı, genç, son derece tatlı söz söyliyen bir a- dam, Kari Koca bu misafirin gösterdiği samimiyet -karşısın-! dâ hiç mahgup'olmadılar. O ak şam misafir saatlerce oturdu. Giderken genç kadına: — Çok güzelsiniz, çok 'cazip bir kadımsınız.. Bu ziyaretlerin devam etmesine müsaade eder misiniz ?... Demek ister gibi mâ nalı, mânalı bakıyordu. Bir iki gün sonra bu zengin adam geldi, Genç kadına zevcir nir mühim bir iş için görmek is tediğini söyletli. Bu genç kadına k inden nefret ettiğimi söyledim dinlemedi, — Bir insan tartısı altın.. Dediği mücevherlerini ayak- larımın altına alıp çiğnedim, yü zünü bile buruşturmadı. Fakat, — Size karım olduğunuzu ih- tar ediyorum... Dediği zaman tirtir titriyor- du. Gözlerinden alev fışkırdığı görülüyordu. Amma bütün bun lar bana ne yapardı?. Bende bağırdım; — Ben sizin karınız değilim. ağzmıza almaktan menederim, Paşayı ilk defa bu kadar acık, sert, kat'i ve Sinirli görüyor- dum. Fakat, bütün bütün sinir- leniyor; tekrar kendimi kaybet-| mekten korkuyordüm. da. Beni bütün bütün isyan et- tirmekten başka hiç bir şeye ya rayor mu?.. Halbuki, ben Cahit- ciğimle beraber günlerce yiye- cek içecek ekmek bulamazsam! — Beni menetmöye hakkımız Dedim, Yerinden kalktı, şid- detle bağırdı: — Size karım olduğunuzu ih! Siz bir sahtekârsınız. Siz bir şa kisiniz. Beni tuzağa düşürdü- nüz, beni zorla bu odanın içine kapattınız!,. Sizi tanımıyorum, Sizi istemiyorum, size karı ola- mam! Ben Cahitsiz yaşaya- mamt!,. O zaman bir kuduz köpek gi- bi, yavruları kapılan bir di: kaplan gibi e böğüre-, rek va atıldı, 3 gu)b benim katın- ınlaştığınızı ve beraber olduğu| bir lokma bile hatırıma gelmez.| tar ediyorum... Ş . yalnız a bir saniyede) — Fakat, evleninceye kadar-| Hiç bir an bu kadar. teessür) sın... ii : za a Kb EKM Agi? ty Tugce v3 İRİ t ettim): o Diye haykırdı. vek. kolirıma| yaretleri arttıkca genç kadın git gide kendisinin bu zarif misafi- rin tesiri altında kaldığını his- setti, Bu genç kadına iztirap veren bir düşünce oldu: asi — Kocama hiyanetmi edece- ğim. .? Diye korktu. Nihayet bir gün gidip zengin ve bekâr adamla buluşmak üze- re sokağa çıktı. Oraya geldiği zaman kalbi atıyor, ayakları içeri girmek is- temiyordu. Kapıcıya kimi görmek için geldiğini söyleyince aldığı ce- vap şu oldu: — Burada değil... Seyyahate — Eimin misiniz?., Sey hate mi çıktı?.. — Evet... Size emin olduğum bir şeyi söylüyorum. Oh.. Bu genç kadını düşmek- ten kurtarmıştı, Fakat oraya ka dar gelmemiş miydi?... Sonra derin bir izzeti nefis ya! rası duydu$ — Beni haberdar etmeden se- yahate çıkmış, Akşam kocası geldiği zaman: — Sana, bir şey söyliyeyim mi?.. Dedi, bereket versin senin paralar gitmedi.. — Ne oldu?.. — Ne olacak?.. Bizim ze-gin dost bir çok kimsenin paraları- nı işletmek, çok faiz vermek be- hanesile alıp kimbilir nereve gitmişt., Mektepliler müsabakası : Beklenilen netice 30 inci haftanın üçüncülüğünü Ticaret mektebinden M.Münir Bey kazanmıştır. Yazısı şudur: 80 inci hafta haberleri arasın da en mühimmi, hiç şüphe yok ki, Serbest Fırkanın zâhiren a- pansızm denecek bir şekilde in- fisahıdır, Filhakika esaslı bir programa bile istinat etmemiş olan Serbest Fırka için ergeç bu ekibet vardı; fakat hâdisenin e- hemmiyeti sabık fırka liderinin infisaha gösterdiği sebepten ne işet ediyor. Çünkü fırkanın zik- İredilen sebeple infisah edişi, ay de de mevzuu bahsedilmiş oldu gundan, gayri kâfi görülmekte- dir. Binaen aleyh, şimdilik mem- lekette yeni bir teşekkül bekle- nemez. Yahut ta böyle bir te- şebbüs henüz dedikodusu süren Serbest Fırka gibi doğarken öl meğe veya ölü doğmaya malı- kümdur. Serbestçilerin Halk Fırkası a leyhinde e tutmalarını mü: Sonra, yaz yağmuru gibi ge- !lip geçen bu hiddet kasırgası ve İsadist heyecan birdenbire silin- İdi, yok oldu, yumuşadı, dizleri- min dibine düştü; yalvarmaya başladı: — Belkiys beni bırakma. .. — Belkiys bana acı... — Belkiys seni seviyorum! — Belkiys ömrümde ilk ide- al sevgiyi sende buldum!.. — Belkiys bana merhameti et. — Belkiys istediğin aşk ben- le var. — Belkiys, bütün aşk, can ve servetimle seninim... O, ayaklarıma kapanıp göz- lerinin yaşı akıttıkça ben bo- yuna başını itiyor: — Bırakınız beni... — Ayıptır size. Bu yaşta ağ- ni mesele teşekkülün bidayetin Boksör lerimiz Rusyaya gidemiyorlar mı? Geçen gün, sessiz sedasız ih- zar olunan bir seyahatten kari- lerimizi haberdar etmiştik. Bu, Rus şuralar hükümetinin daveti üzerine boksörlerimizden belli başlılarının gene geçen seneler | de Rusyaya (icra ettikleri bir boks turnesinin hemen hemen aynma benziyor, Memleketimiz den harice yapılan her se ;-f.at arifesinde türlü türlü şayıalar, münakaşalar çıkar, lehte ve a- İeyhte uzun boylu fikirler yürü tülür, Boks işlerimizin başında bulunan zevat (E, Şefik Bey ar kadaşımız hariç ) bu “ibi malâyani buldukları şeylerin vu kuuna lüzum kalması arzu et miyorlar; çok pratik bir usulle kimse haberdar olmadan sıvısı- veriyorlar, Bu sefer gene ayni usule mü racaat ettiler, İhzar olunan prog rama nazaran salı günü, yani ya rm İstanbuldan Moskovaya mü teveccihen hareket edeceklerdi. Fakat eskisi gibi bu seyahat arifesinde de yapılacak masra- fın güçlükle temin edilmesi müş külâta bais olan en mühim bir İs.B. Darülbedayi temsilleri İSTANBUL BELEDİYESİ Salı günü ak- Hi 30 da. yalnız | 11Nl | Yazını W. LL talebelere mahsus Tercüme eden: M. Şükrü B. Venedik taciri Komedi 5 perde Kadıköy Süreyya Sineması AŞK ALEVİ Vilma Banki ve Roral Kolman tarafından. Millet dyattosu bü akşam | Zarife hanımın 12 me yıl dönümünü tesiden San'atkâr Naşit B. Karakaş ef. ve dırım heyetinin işti; takile ilk defa ( Erkek fendi kadını yendi ) fantazi kömedi 3 p. Dans, Varyete, Ferah Sinemada Bu petşembe büyük program tiyatro, sinama, varyete. ilânlarını amm aan imeb'usların gene asıl fırka larma avüct istemeleri çök nazarı dikkate alınmağa de ger. Bu bize gösetrir ki Halk Fırkasının her türlü fikriyat ve icraatı memleket için en iyi se- kilde cereyan etmektedir. O hal de bütün millet için yapılması lâzım gelen bir şey varsa oda başında Büyük Gazi'nin bulun- luğu Halk Fırkasmı, en tabit Fakat, düşünüyorum da bu da garip bir şey. Sevmeyen, duy mayan bir adam bunu yapamaz, İzzeti nefsinden, haysiyetin- den, şerefinden, | servetinden, her şeyinden fedakârlık edivor- du. Yapmacık ile bunlar olmaz. Yapmacık bir insanı bu hale so kamaz, bu vaziyete düşüremez. Yalnız aramızda bir fark var. rimiz bambaşka. O benim eti- mi, kalıbı yüzümü, vücudü- mü, yürüyüşümü, oturuşumu, kalkışımı beğendi. Bunu sev ti, buna çildirdi, bunun için: — Hoşlandığım, sevdiğim, kendime mal etmek istediğim bir kadın. Param var. Şanım var, Şöhretim var. Daha da kırk beş elli yaşındayım. Bütün bu servet ve şöhret hangi kadını olsa benim yatağıma getirir. lanmaz!.. — Bunlar çocuklar içindir... Diye kendimi toparlayıp kalı iki sa Üstelik ben nikâh ta yapıyo- rum, karım ..diyorüm, Nasıl öl- si ilisini unutur... Sevgimiz ayrı ayrı. Düşünüşle- | lesi ikmal ve terziye sipariş ol Dan yeknasak kostümler için il taksit temin olunamadı; terzi elbiseleri dikmek değil, maşları kesmemiştir bile. Yak nız vapurda üçüncü #ınıf kama ra ibzar çaresi bulunabilmiştir. Rus topraklarından itibare” bütün masarif Rusya hükümet ne aittir, Hattâ komşu mem ket federasyonu boksörlerimiZi? her birine, bizim paramızla a$8“ ğı yukarı üç lita yevmiye vE” İmektedir. Kendilerine karşı Y8 pılan alâka” il.ram ve misafirpit | verlik fevkalâdedir. Bu seyahatin ; teferrüati fazlasile bilmekte beraber kerrede K. Kemal ve Fi Martenle görüşelim dedik. K& mal çök ketum davranarak bef şeyden ademi malümat beya" ediyor. Franki Marten ve Mi doviç ise kendilerile kontrat YE pılmadan bir adım atmıya: rini söyliyorlar. Bu işin, bu parasızlık içind€ bu kadar az bir zaman zarfmd! nasıl başarılabileceğini meraklâ takip etmekteyiz. sebeptir. Daha pasanort mina; A. Esat | Tiyatro - Sinema | Bilmecemiz 57 809101 İ veğirrEnağu s K A R al G ö Z bilmecemizin /.. gekii Bügün misss 7 Soldan sağa ve yukardan a415” 1 — Düdük (3) Bir musiki leti (3). Sonuna bir (L) konü ca dillenir (2). 2— Keder (4). İlmin arksö | şı (3). 4 3 — Caketten evvel giyilğ isey (5) Tefçalan (5)... 4 — Çocukların süt emdikif ri şey (4), Bir erkek ismi ©” 5 — Bir çalgı aleti (7)- 6 — Erkek (2). Nota (2)- 7— Bir çalgı aleti (7) . yö 8 — Cenubi Avrupada bi" yük şehir (4). 9 — Zaferi temsil eden bir #* bat (5) İşçi (5). We 10— İstiridyenin kıymetli vE cuğu (4). minarenin m di le düşünüyor. aşkım, benim sevgim ba ka. Ben Cahidin yüzünü, £ ii rini, vücudünü, konuşuşurU İzmedim. Aşkımda et ihtiras“. ra kaygusu, geçim kaydi Biz ruhlarımızla seviştik, larımızla seviştik, kalpte” ear be seviştik, insan sevgisini rına erdik. Bizim aşkımı” taşı hiç Bieimenfant YOR. Dir Hiç bir menfaat bu birles€”. er. olan, biribirine e iş yp imlenen ruhları ayıramı”” Sa giremez. Cahit, hiç bi” bi e ni soyunmuş ya! e wv a tak halin “ lerinin önüne getirmemiş. yi Hiç bir zaman böyle bir hi ni$ nim muhayyelemi ye Sam tır. Biz sevgimizde, insan Ki zın boşluğunu gideriy" insanlığımızın besleyici”! Ti luyoruz. Onlar sevgilerin" ” vücudü bir pirzola e ve dişlerinin arasına 24 çi dele titmedi) il o vücutteki şehvetli /