Asrın umdesi “Milliyet” Hr 4 TEŞRİNİSANİ 1930 © İDAREHANE — Ankara caddesi No: 100 Telgraf ndresi: Milliyet, İs. Telefon numaraları: İstanbul 3911, 3912, 3913 ABONE ÜCRETLERİ Türkiye için Hariç için 400 kuruş 800 kuruş 750 1400 ,, 1400 2700 . > . (9 Gelen evrak geri verilmez © Müddeti geçen nüshalar 10 kuruş ; ir. Gazete ve matbaaya ait işler « müdiriyete müracaat edilir. Gazetemiz ilânların mes'uliyetini Bugünkü hava Dün hararet en çok 9 en a2 7 is rece idi. Bugün ruzgr murevassıt Gçoysaz esecek hava kapah olacaktır. Ömrümde bahşiş almadığım alması iyi midir «bilmem, mâ vermesi hele her önüne len yerde vermesi tatsız oldu) * ü görüyorum, Hele şu son ienelerde İstanbul bahşiş yü-| © zünden aldı yürüdü. Wakıâ evvelce de bahşiş var- ©“ fakat yabir müjde, yabir shat haberi, çocuk doğma ha «si, veya hediye gibi hoşa gide Kek bir şey getirince verilirdi. “Şimdi böyle mi yal. ş © Eve kömür alıyorsunuz geti- “on arâbâcı bahşiş istiyor, © Usya naklediyorsunuz, nakle ben hamallar bahşiş istiyor. El bisenizi, ütücüye veriyorsunuz, etiren çocuk bahşiş İstiyor. Elhasıl bakkal bahsiş istiyor, “kasap bahşiş istiyor, hamal, a- 'rabaer, çırak, mahallebici, her kes bahşiş istiyor ve vermezse- iz kapıdan gitmiyor, eğer bu sna ve haksız itiyat biraz daha ierilerse cenaze nakleden ata- ârı kullananların ölüden bah istemelerine bihakkın inti- 'zar etmeliyiz. Filler ve aslanlar © Londrada çok tuhaf bir ha- dise olmuş... Bilmem hangi me- 'rasim esnasında alayda bulunan 'dörtadet fil, sokakta gördükleri bir aslan resminden ürkerek res saldırmışlar ve güç hal ile| dilerek alaya devam edil- niş. İ Bu haberi okuyunca İstanbul okaklarından fil geçmedi İsikrettim. Çünkü bizim sokak- İar da aslan resimleri o kadar ikturki filli bir alay geçse on- ları zabta ve tabit alaya devama imkân kalmazdı. Halbuki şimdi alaya devam ediyoruz. FELEK . Yeni neşriyat Aşkın birinci şartı Va, Nu, Bey tarafından ter- cüme edilen “Aşkın birinci şar-| t,, isimli roman kitap hainde ilmiştir. Genç ve kıymet yecimizin bu yeni terci- i okuyucularımıza tavsiye liğimi düşünebilir, Yahut ta bi haklı olmakla beraber Rüş- 'tü Efendiyi bu halde görür. Eyisi mi, gitme — Paşam, dediğin şey olmaz. Aklmızden bunu çı- armız... Demek ve bu meseleyi kökün den kesip atmak lâzım. O za- hafaza cdebilirse ctsin ve elediği son güllüğünden do- ı istifade etsin! ,bu kararımdan © (Miliyet)in edebi roman: Beş hasta var! memnun oldu. düğü yok, Aklı, fikri parada. sonra ben altın keselerini geri- ye uzatırken, hayır, kalsın siz-| de, bizim cebimizden çıkan ge riye girmez. ,.. Diyiverir de ben de ömrümün sonunda helâlm- dan öpeyim!.. Rüştü B£. de dostluğunu) y, tini unuttu! ımazsa ölürüm Belkiys. Ona dik Bir mantarcı Biliniz bakayım bu mantaror kim: Onda her nesneden bir parçacık var, Palavra yazmaktır bildiği ilim, 'Atar'her nefeste bir alay mantar, *** Yenir mi, yenmez mi? demeyin, zira, Yenilir yutulur sey değil asla, Gerçi bir mektepten almış diploma, Fakat boş şeylere etmez itibar. , . A Semtini söylemem, şehirde mamur Bir yerde oturur bu zatı meşhur, . . Fakat bir iane etti mi zuhur, Üsküde'a eder yeme firar. Ellerinde cebinde büyütmüş ebi, Cepleri sanki bir eldiven cebi, Ardına zemberek takılmış gibi, Yerinde duramaz dumonk kadar, . Çkmaz hanesinden dişarı, meğer, Tutulursa'çıkar nezleye gezer, Yalan bulamazsa doğruyu söyler, Bu raoziyyetini edemem inkâr. , . ... “ Tarihi kadime çekilsin yekün,” Âdemi arayan Havvada bulsun!.. Diye, bazı bazi bir sürü sütun, «Yazar işkembeden kalırsa uçar. ... ... Biliniz Bakayım bu mantarcı kim?. Ne eczacı kendi, ne debir hekim, Elinde bir salip, pattikY oakim, Tarzında, o müslümarmetaı satar, Fanli Mazlüm , : “e Ginop 6. Mei umumğinden l Sinop hapishanesinin 1-(2-030 tarihinden itibaren 31-5-981 gayesine kâdat altı aylık ekmek ihtiyacı Şerati atiye dairesinde 1511-9030 tarihinden itibaren otuz gün müddetle ve kapalı zarf usulile münakasaya konmuştut. 15— Yeymi alınacik ekmeğin adedi asgari 475 dir. Bundan fazlasını tâlebe hapishane müdürü mezun olacak ve noksan talep edildiği tekdirde müteahhit tarafından birgüna itiraz varit olme- mak ve ekmeğin Samsun veya Boyabat düz kırmasindan mamdl ve her tanesi 800 dirhem olması İâzımdır, ? — Taliplerin 487 lira 50 kuruşluk teminatı muvakkateleri teklifnamelerile birlikte 30-11-930 pazar günü saat on beşe ka- dar ihale komisyonuna tevdi etmeleri şurtür. Bu saattan sonra vuku bulacak tevdiat kabul edilmiyecektir. 8 — İhale-Adliye Vekâleti celilesinden badelistizan icra edilecek ve cevap vürüdüne değin müteahhidin taahhüdü baki kalacaktır. Daha fazla izahat almak ve şartnameyi görmek İsteyenlerin hükömet dairesinde müteşekkil hapishane komisyonuna müracaat etmeleri iân olunur. Müsahipzade Celâl Bey eski devirlerdeki İstanbul hayatıma dair yazdığı eserleri evelâ alâ- turka öperet şeklinde yazıyor- | du, Öperet teşebbüsü bir netice veremeyince Darülbedayi sahne sine geçti. “Fermanlı Deli” ile “Aynoroz Kadısı”, mevzularm- jdaki anekdot zenginliği ve man zaralarndaki orijinallik sayesin de çok rağbet celbettiler. Hele “Aynoroz Kadısı” geçen sene nin en çok rağbet gören eseri ol- muştu, “Ayni kıymetli müellif bu se neye de “Bir Kavuk Devrildi” atlı yeni bir eser yetiştirdi. Bu oyun mevsimin ilk telif eseri olarak bu hafta sahneye kon- muştur. Halük ve sevimli müellifin geçmiş asırlardaki İstanbul ha- yatı hakkındaki vukufunu ve bu bilgilerini sahneye nskil için gösterdiği gayretin kadrini kim se inkâr etmemiştir, Bunun en âdil şahidi, Celâl Beyin gerek öperetlerine ve gerek piyesleri- ne gösterilen haklı rağbettir. Yalnız kıymetli müellifin ti- yatro telifi noktai nazarmdan tek zaif noktasi kendini fazla tafsilâta vererek eserin vahdet- ini muhafaza edememesinden i- barettir. Bu hal de tarihin Ka- ranlıklarına! dalarak oralarda İsahneye yarıyacak * defineler keşfiyle meşgul olan bir müellif te tabif ve mazur görülmek İâ-| zımdır. Çünkü ele geçen kiymet li cevherlerin bir kısmını atma- ğa kolay kolay.gönül razı ola- maz. Meselâ “Bir Kavuk Devril- di” piyesini ele alalım. Müelli- İfin bunda en canlı hedefi on se- Deniz evazın satınal konsyonundar 150,000 kilo ekmek kapalı zarfla 1 kânunuevvel 430 pazarte- si günü saat 14 de ihale edilecektir. 3.500 francala - Istanbulda bulunan deniz talebe ve cfrat ve hastalarını 930 malt senesi ikinci altı aylık ihtiyacı olmak üzre münakasaya konulmüş- tur. Yevmi münakasa olarak tayin enilen ( kânunuevvel 930 ta- rihine müsadif pazartesi günü sanı 14 de kapalı zarfla teklif edi- lecek fiatlar muvafık görüldüğü takdirde ihalesi iera kılınacığından ve vermek isteye: levazım satınalma ko” şartnamesini almak” isteyenlerin her gün ihale gün ve saatında Kasımpaşada deniz misyonuna müracaatları, Deniz levazım saınalma Komisyonunda 580 tor Ekstra Rekompoza kömürü 1 kânunusvvel 930 pa- zartesi günü saat 11 de kupalı zarfla Yukarıda yazılı 5500 ton Ekstra Rekompoğa kömür ( kânu- nuevvel 930 pazartesi günü saat (1 de kapalı zarila teklif edile- cek fiatlar muvefik görüldüğü takdirde ihale edileceğinden at i almak isteyenlerin ber gün ve itasına talip bulunanların name: da yevmi ihale gün ve sâztında Kasımpaşada deniz levazım satın- sima komisyonuna müracaarları öz sonra ferahladı, — Hanım artık bir kahve pi şir de.; Ağız tadile içeyim... Dedi. Bana da döndü: — Ah kızım ah.. &klem izzet lerle dolu olacaktı. ... — Hah şöyle kurtar beni... Dedi.Onun hiç bir şey düşün- de kalmaz! Dehşetli de korkuyor. — Beki,. Kızım, pekil.. — Belki, senin sözlerinden bsr yüz altını bir görürüm. . Gel seni alnm- başladı. Zavallı adam!.. Diye, yerinde zıp zıp zıpladı. ee e... Hemencecik kinini, nefre — Eğer, bu paralar bende kal cek, Diyor. Peder bey, bundan) Eğer, bu evlenmeyi kabul etseydin. Rüş- tü Efendinin her tarafı bu kese- Diye bir şeyler söylemek is- tedi, Fakat, çabuk susturdum: — Bir daha bana bundan bah sederseniz, Bu liralarda eliniz- Dedi, sustu, çocuğunu sever, onu sıkıştırır, onun doyulmaz zevkini dudaklarında ve kalbin- de duyar gibi keseyi okşamaya, altınları elinde şıkırdatmaya Sabahleyin konuştuk. Hemen) tiyar... daireye inecek, izin alıp gele-İdım, Fakat, benim Cahitçiğim — Beraber akşama doğru va. kizinci asırtla Osmanlı İmpara- torluğunun! nasıl ellerde harap olduğunu tasvir eden bir kanava üzerinde bir aşk macerasını tas- İvirdir. Bâkin bu esnada bazeti eski milit san'atlere ve bunların | inhitatı sebeplerine, bazen cski| zevk ve'safa âlemlerine, bazen de divan merasimine ait tafsilâ sar etmeğe kıyamamıştır. Eğer Müsahipzade Celâl Bey, her taşı renkçe birik mı tamamma uygun ve hey mecmuası bir san'at nefisesi gi-| İbi pırıldar bir gerdanlık yapmak için binlerce pırlânta arasında İancak kırk elli tanesini seçmeğe ve diğerlerini başka işlere sak- İlamağa rıza gösterecek kadar | fedakâr olursa tiyatro müellifle rimizin en mükemmeli vasfına lâyık olacaktır. Bugün henüz bu fedakârlığı tam yapmamasına rağmen de en kudretli ve kıy- İmetli O temaşanüvilerimizden biridir. Gene “Bir Kavuk Devrildi” lıya gideriz... . Dedik. Gece altın keselerini üzerine koymuş,yüzü ü onlara süre süre uyu- muş. Sabahleyin de sıkı sikr an- neme tembih ediyordu: — Aman hanımcığım. . Bun- ları sandığın altına koy! Bu ak şam götüreceğim amma, bir da- ha geriye gitmemecesine geti- receğim. Ve... Kendi kendisine söyle- niyordu: — Aman Allahım bunlar ran beni ayırma... Ölürüm! Belki, gitmeden Cahidide gö rür, onu da beraber götürürüm. İkimiz birden paşaya Söyler, meseleyi hallederiz. Bilmem ki nerem bu adamın da hoşuna git miş. O hangi kızı ister de ala- maz. Ağırlığınca altın tartar, yine alır, Benim, Cahitciğim ol masa belki, ben de ihtiyar mih pa ta temas ettikçe onları da ihti- ie sbiyai Sanat 1 Tiyatro Hayatı TÂ Bir kavuk: devrildi | Senenin ilk telif eseri Müsahipzade Celâl Beyin tarihi revüye benzer bir piyesi oldu den misal alâlım, Bu eseri bü- tün sevimliliğini muhafaza ede- rek, hattâ arttırarak daha kısa ve mütemerkiz hale koymak mümkün deği! w'ydi? Zannımı- za kalırsa pekâlâ da mümkün- dü. Bilfarz, Fransız sefirinin Sadrazam tarafından kabulü merasimine bir tabla — hem de temsili ökadar güç bir tablo — tahsis etmeğe ne lüzum vardı? Bu sahneden beklenen gaye, di- ğer maruzat arasında da ifade olunabilirdi. Hattâ o zaman es nafm müracaati ve askerin isya nı da - fazla uzun sözler kaldı- rılarak - tek bir perdeye pek gü- İzel sığışırdı. Kezalik gelin oda- sanı ayrı ayrı iki tabloda göster- mekten ise yalnız son tabloya | bırakmak - ilk tablonun göster- mek istediği Silihdara kitap tak dimi fedakârlığı zaten mütea-| kip tabloda görüldüğü cihetle - elbette müreccah olurdu. Şu hatıra geliveren tadi ile 3 perdede 8 tablo gösteren loyun 5 ve hattâ 4 tabloda irae ledilebilirdi. Böylelikle ayni vak” anın tekrar tekrar naklinden, / kısa tabloları: doldurmak için bisut mükâlemeler yaptırmak mecburiyetinden de kurtulunur du. Esasında pek cazibeli olan eser de uzamazdı. İşte bu mü- him san'at dakikasmı anlatmak içindir ki Estetik müellifleri “san'at bir merkezde | toplayıp göstermektir” düsturunu koy- muşlardır. > Eserin vahdet ve insicamr i- çin elzem gördüğümüz bu ihti- sar ameliyesini tavsiye etmekle “Bir Kavuk Devrildi memiş olduğumuz zannedilme- sin. Piyes güzeldir. Tabirler çok yerinde kullanılmış, hele ilk çarşı sahnesi gerek dekor ve gerek müzehhip ve gemHacı es- nafı ıstılâhları itibarile enfes ol- muştur. Müteakip yalı ve divan manzaralari da çok muvaffakı- yetlidir. Bilhassa dalkavuk ka- vukçu tipi pek güzel tasvir edil | iştir. Bu tip, “Küçük Kemal Beyin büyük gayretile o kadar canlı | bir şekilde de temsil edildi ki, |sın.. Ben kazandığım serveti| dar mes'ut olduktan sonra bi diğerlerini âdeta gölgede bırak. | 9192 borçluyum. 5 İden bahsedenler istedikli ti. Bedi Halide Hanım |, — Ben otuz yaşını geçmiş bir| söyliyebilirler. . & H. Kemal | kadınım. ii Galip, Emin Beliğ Beyler de rol | genele kle aa Reşat Enis lerini büyük bir itina ile benim- | ©" Hirimiz semişlerdi, Diger küçük roller Gk miz Kılıcımı de aksamaksızın başa çıkarıldı | masayd i ii ... pi - saydım ben kocam ikten ve “Bir Kavuk Devrildi” bütün | sonra hiç sana varır mıydım?.. sürüyorum haftaya ve hattâ mükerrer di- ger temsillere rağbetler vade- derek alkışlar arasmda hitam buldu... 1. NECMİ Şah ta ben, Padişah ta ben! Hiç birisini yavrucuğumun bir saniyesine değişmem. Hem o€- raber gitmek te hiç çekinecek taraf ta yok. Ne de olsa sakla- nacak birşey kalmadı. Artık annem de, babam da hepsini öğ-| rendiler, bütün korkum baba- mm -duymasında idi. Odahu altınları aldıktan sonra hiç se- sini bile çıkarmaz. Hem ses çı karıp ta ne yapacak?. Nişan- lı değil miyiz?.. Kendimizi ni- şanlı değil miyiz?.. Kendimizi nişanlı bilmiyof mıyız?.. Mut- laka, bir yüzük mülâzm? Onu da yaptırıveririz! Daha da olmazsa kapının yo yi beğen-), yapacağım?, Öyle de ustacasma — Peki, gidelim. Ben paşa-| ihtimal, ya söylerim — Haydi, sandala, .. Dediğimin akşamı idi. Ba-| Dedim. Pek sesi çıkmadı. 599 bam, sahiden öğleden sonra, dâ ireden izin almış geldi: kiys?... tım, yoktu. Tatil zamanı. Ta- bii çocuk her gün de evde otu- Biz mesut oldukta n sonra.. —Fransızcadan— Bu izdivaca mâna veremiyen) — Oh, bundan bahsetme.» ler çoktu, Kadm otuzu çoktan) Geçmiş günler... geçmişti. Zengin değildi. Buna) —Senin bana ettiğin iyilikten mukabil kocası gençti. Fazla 0-| bahsetmek istemiyorsnu, fakat larak zengindi. Bu izdivaca mâ-| pen, , na veremiyenleri İ — Bana öyle geliyor ki senin agi, Em nn kadn eski bir minnettarlığın büsbütün yaşlanacak. . Halbukil yaklettiği bir borcu ödemekte kocası genç kalacaktır. bere”? Ne büyük bir tezat... © za- yi Rica ediyorum, ne böyle man bunlar bedbaht olacaklar- dır. İdüşün, ne de böyle söyle.. Ben Genç erkeğe varmak istiyen) seni sevdim. Bu muhabbete min genç ve zengin dullar az değil-!nettarlık da karışık olabilir, f8“ di. ” (kat... Kızlarını ona vermek istiyen! — Fakat, minnettarlıkla olan zengin ana baba da az değildi. muhabbetler devamsızdır, Kendisinden yaşça büyükbir) |, 5. kasın almayı hem de senin. inen m am olmıyan bir kadm— bir türlülki” Rekat itimat et. Ban seni muhakemelerine sığdıramıyan gençlii iğimin bütün bii İslerile 8€- bir çok erkekler ve kadmlar a-| Deni rasında bu hâdise gitgide büyü| “Yorum. yen bir dedikodu olmuştu. — Öyle olsun, Fakat aramı? Böyle bir dedikodu olur da a-| daki servet farkı?. . sil alâkadarların, bunda mevzuu| — — yeğer sen beni küçük YA” bahsolanların bunu işitmemesi | rika ml şımdan sefaletten kurtarmasa” Ke s4, | dm ben zaruret içinde nasıl yeti Le 1 koca da bunu. işite| Eiiğirdim2.. 3 | Beni büyüten, yetiştiren sef be m m e Gi mii? Baz yetim. PE itkinin külle olarak nesesiz te kazanmak, meşru surette Ze ei eli ©86SİZİ vin olmak için kendimde azim görünmesi genç kocasının nasa| ve kuvvet buldum. Bunu banâ alp veren kimdi?... Zavallı zevcin — Niçin böyle duruyorsun?, .| büyük bir servete senelerce 88 Rahatsız mısm?. . hip olduktan sonra nihayet Bunu o kadar derin bir sami-|lâs etti ve sonra da öldü. Buna miyetle sordu ki kadın temin!mukabil ben yaşımın genç ok etti: masına rağmen büyük bir ser” — Hayır, hiç rahatsız deği- vete sahip oldum. Sen dul kal lim. Fakat senden niçin saklı-| dıktan sonra ne kadar tereddüt yacağım? ettim bilsen?.. Seni sevdiğimi söylersem nasıl bir cevapla k£ sılanacağımı bilmediğim içi korkuyordum. — Ben senin izdivaç teklifine cevap vermeden evvel çok şündüm, o Korkuyordum: Bü genç şimdi zengin, istediği kr9 alabilmekte serbesttir. Beni seV ilmeside, benimle izdivaç etmek .Jistemesi de hana karşı mii tarlık hissinden başka bir $Y midir?... Ah, vicdan ve şükran borcu ile askı birleştirmek M9 büyük hatadır!... Genç adam karısın ellerini | | i im izdivacımız bir çok icim. seler tarafımdan merakla takip edilmiştir ve hâlâ da bir çok şev ler söyleniyor. İ — Ne gibi?.. Ne söyliyebilir- j eninle benim arâmda pek büyük iki fark var ki... — Anlamıyorum. farktan bahsetmek istiy sen zenginsin. .. Halbuki ben?.. — Detnek ki herkes bundan bahsediyor?.. Bu cidden tuhaf. Fakat böyle şeylerle meşgul 0-| tuttu. Dudaklarma götürdü: lanlar bizim saadetimizi çeke-! O Her şey sandetten ibaret miyenler değil midir?. . Sen be-| gir. Sen beni seviyorsun değil nim için daima genç bir kadın-| mi2. Ben de seni. Biz bu k& — Ben dul, fakir bir kadının gocuğuydum. Sen zengin bir a- damın karısı... Bir tesadüf beni küçük yaşta senin yolunun üstüne attı. Mes ut tesadür. ... netmiş, rezaletmiş — alçaklık-|Galiba korkusu, koynundaki 8 muş, zorla kapatılmakmış! O /tmlardı. Adamcağız kendi ölü Şimdi ben ne olacağım, ne| münü, benim boğulmamı hiç şeyi düşünmüyor da yalnız a” tınlarnn kaygusuna düşüyo” Sandal devrilecek &e, altınları başma bir iş gelecek! Uzak bi Neşriyat o mevsiminin ilk ve en kuvvetli eseri olacaktır. AHMET HALİT Kütüphanesi Yakında çıkıyor beni bu kafese soktular ki dü- şündükçe delirecek oluyorum! Babama: dalda en çok kalbi çarpan be” dim. Düşünüyordum: — Paşaya ne diyeceğim? a — Nasıl söze başlıyacağım* — Çok sert mi söyliyeyim?” Sözlerimi bitirir bitirme hemen kalkayım mı?.. di — Oturun, yemeğe kalın fi — Haydi, hazır mısın Beli — Hay.. Hay... Gidelim!.. Dedim. Cahidi gündüz arat- unu gösterecek. Onada biz çoktan razıyız!,. Başka?.. Gi —Kuş kafeste. Derler. Arada sırada ben de bunu işitirdim de gülerdim! demez hemen koşar- bütün bir dünya demektir. O, —Ne demek? * Demek, buymuş.. Benim ba-| — Hisar yakm.. Şurası. . San| Lp düşünüyordu! ç vi şıma gelenmiş, benim kafese|dalla gidelim!, , Ne düşünüyordu, niçin ğ hiya-| Dedim, Yüzüme baktı güldü. « (Bitmedi) racak değil. Zaten akşamları benimle. Biraz sonra giyindim. Rüştü Efendi ve... Ben ikimiz yı puru mu bekliyelim?. . âh derse ne yapmalı?.. Bütün bu sualler beynimi! çinde birer burgu idi. Rüştü E fendi sandalda gayet sakindi Benimle hiç konuşmuyordu. A rada sırada uzun uzun beni süZÜ yor, sonra kendi kendisine d8" ola çıktık. İskelede bana sordu: — Sandalla mı gidelim, va- Si