b ; : k: mis GN nz ii i Ne llliş milliyet Asrın umdesi “Milliyet” tir. 10 TEŞRİNİEVEL 1930 İDAREHANE — Ankara caddesi No: 100 Telgraf adresi: Milliyet, 1s- bul. Telefon numaraları: İstanbul 3911, 391, 3913 ABONE ÜCRETLERİ Türkiye için Hariç içini 400 kuruş 800 kuruş 740 1400 1400 2700 Bugünkü hava Dün #n çok hararet 25, enaz #0derece idi. Bugün ruzgir lodos esecek hava yağmurlu olacaktır. Tiyatro hayatı Mektup , Eski cinai oyunlara avdet mi edeceğiz? yin ikinci oyunu olan *-|daha ziyade tahdidine inin çözülmesinden ibaret olduğu bütün sahneleri mahkeme sa- i EE “lüde bir polis piyesi Piyeslerin âdapte edilmeyip doğ- a tercümesi, onların İm- zevke tevafuk edip et- yeceğinin teemmülü mecburiyetini kaldırmış sayılmamalıdır. E- tarihinin şaheser- diğeri sinde de bu hususiyet tebarüz Eserin teknik kuvvetine gelince, © bu da daha ziyade sahne manzarala- rma müstenittir. Başlarken silâh pat- laması, İİ nazırına göre Alman intihaba- del tenm verdiği netice Fransayı ri larının bir li! duyabilir. Fakat bizim biricik Darül. Cemiyeti Akvam hey'eti w) mumiyesi, bu içtima devresin- | de de meşgul olduğu mesele- | lerin hemen kâlfesini gelecek | devreye talik ettikten sonra dağıldı. Heyeti umumiye tek- rar gelecek sene İçtima edece ğine göre, bu meselelerin mü zakeresi de bir sero sonraya te- hir edilmiş oluyor. | İçtimam muhtelif safhalarmı her hafta İzah ettik. Yalnız son temas edilen bir tahdidi teslihat me- selesi kalmıştır. (o Biliyoruz ki bu mesele ile hey'eti uumumi- İyenin ayırdığı bir komisyon meşgul olmakta idi. Komisyon da hararetli müzakere olduğu, İ Almanların bermutat tahdidi teslihatın gidişinden | şikâyet ettikleri bildiriliyor. Fakat şa- yanı dikkat olan hâdise Fran - sız Hariciye nazırı oBrinad'ın irad ettiği nutuktur, Cenevre Imahafilinde epeyce dedikodu- İya sebep teşkil ettiği anlaşılan bu nutukta Briand, Fransanm tahdidi teslihat meselesinde İson hatveyi attığını, Fransız silâhlarının bugünkü vaziyette imkân olmadığını söylemiştir. Briand, Fransız silâhlarmın tahdidine mâni esbap arasında Almınya- da son intihabatın neticelerini de saymıştır. Fransız hariciye İ endişeye düşürmüştür. Briand'ın nutku yalnız Cenev| İrede değil, bütün Avrupada çok gayri müsait bir tesir yapmış - İ tır, Esasen bu defaki Cenevre| içtimalarmda Fransızları hattı hareketlerinde haşin ve itilâfgi riz olmuşlardır. Hey'eti umumi ye ve meclis içtimalarınmn hep- etmektedir. Denilebilir ki bu defaki Ce- nevre içtimalarında hiç bir ne - ice elde edilmemiştir. Buna da sebep, Fransızların Poin- care kabinesi iktidar mevi “böyle,, ler, «her haldes ler, bir cümlenin iki üç defn tekrarlan- maları ise, tesiri bütün kaçırıyordu. Hayatta vakıa cinayet te vardır. Hayatı tasvir eden roman ve tiyatro- lar, cinayetten de bahsedebilir. Me- terlink gibi bazı usta piyes muharrir leri, roman ve ti eskiden usanç verecek kadar çok kullanılarak modadan düşmüş olan bu gibi mev. zulara yeni bir renk vermesini de pek mahirane bilmişlerdir. Fakat hâ- iç Bunlar eski cinayet-ve polis macera- ir tekrarlanmasından başka canlı bir san'at kıymeti arzetmezler.| Sayısız eserleri Parisi dolduran Fransız temaşası, muhtelif cins eser- ler temsil eden yüzlerce tiyatrosu için bazen İngiliz ve Amerikan eser- lerinden de böle tercümelere ihtiyaç bedayilmiz, asri piyesler arasmdan &n güzellerini, en canlılarını, bize en uyan ve halkımızı en tehyiç edenle-| rini seçip almalıdırlar ki hem kendi! © Diğer taraftan tercümede kullanı © Jan üslüp tn bazr yerlerde ği 21, kaşlarını arası buruştu, açil- © ir, dudaklarını sinirli sinirli kı- © arldattı, yutkundu, kekeledi: © — Kati söz vermiyorum! Belmanın gözlerindeki sevinç İosşığı kararıvermişti, kolları ya- | ana düştü: © o— Ah, Rasih Bey, genecay- © Genç kız, dargın, dargın ba- sını salladı: © —Sizi, yeni mi tanıyorum? Caydınız! Okumıyacaksınız! . Rasih Nevresin cayışı, Fer- “hundenin yüzündeki sarı, ölü dizileri canlandırmıştı: adına ve mevkiinc, hem de zaten sa- yısı pek dar olan seyirci zümresinin, rağbetine mazhar olsun. i 1. Necmi Mahmut Yesarj — Artık, ben ısrardan vaz geçtim. "Belma, içini çekti: — Beni kırdınız, Rasih Bey. — Daha kat'i . bir şey yok, Belma Hanım. Genç kız, sahte bir tevekkül- le başını iğmişti: — Peki, öyle olsun, ne yapa- lm?, Ferhundeye döndü: — Gidiyor muyuz, Feriş? Arkadaşını kolundan sürükler- gibi çekiyordu: — müsadenizle Rasih Bey! — Dargın ayrılıyoruz, Bel- ma Hanım! — Hayır hayır... veriniz. eli: de iken bile takip etmedikleri itilâfgiriz siyasettir. o Fran- sız harici siyasetinin aldığı bu yeni istikamet, Briand'ın Av- rupa ittihad hakkındaki pro- jesinin kabul edilmemiş olma- sından ileri geldiği söylenmek- tedir. Fransa, bu projenin Ce- miyeti Akvama maledilmesi - nin intikammı almak istemiş- tir , Rilhakika bu defaki Cemi- yeti Akvam içtimalarını yakn- dan takip edenler, Fransız si- yaseti hakkında bu tahminde bulunanlara hak vermektedir - ler. .. Fransızların itilâfgirizlikle- ri yalnız Cemiyeti Akvam iç- timalarma inhisar etmemiştir. Geçen hafta Fransa ile İtalya arasındaki bahri tahdidi tesli - hat müzekerelerinin de inkrta- mı anlatmıştık.. Bu müzakere- lerin inkıtamdan sonra Fran- sız - İtalyan bahri tahdidi tesli- hat meselesi, Cenevreden ga zete sütunlarma (intikal etti. Fransız gazeteleri, Fransanın neden İtalya İle bahri müsavat esasmı kabul edemiyeceğini İ- zah ediyorlar. Bu gazetelere göre Fransa müsavat (o esasını kabul edemez, Çünirü: 1 — Fr- ransanm müstemlekeleri İtal- yanın müstemlekelerinden da- ha vâsidir. 2 — Fransanm rati- dafaaya muhtaç olan shilleri daha uzundur. 3 — Fransanın muhafazaya mecbur olduğu ti- cret yolları daha ehemmiyetli- dir. Fransa ile İtalya arasındaki bahri tahdidi teslihat meselesi her şeyden ziyade iki devlet a rasında prestij ve siyasi müsa- vat meselesi olduğuna göre, bu iddialarm, Fransız - Sisi münasebatmı genginleştirmek ten başka bir faydası olmıyaca- ğı aşikârdır. Fransızlar , İtal- yanlardan daha fazla donanma ya sahip olmaları esbabıni izah ettikçe, İtalyanlar daha ziya- da asabileşiyorlar. o Nimresmi ilİl Jevere gazetesinin neşriya- tı İtalyan efkârmn bu noktada ne derece hassas olduğunu gös teriyor. Jevere ye göre orta- da bir inkrta yoktur. Çünkü in- kıta olmak için milzakerat baş- İamalı idi. Halbuki Fransada hüsnü niyet olmadığından, Ce- nevredeki mikâlemeler müza - kere safhasma bile girmemiş: - tir, Her halde Fransız - İtal yan münasebatı hiçteiyibir safhada değildir, İki devlet ya- rın aralarında harp çıkacakmış gibi, biribiri üzerine silâh faiki-. *İyeti teminine çalışmaktadır. E sasen her devlet arasındaki tah didi teslihat omüzakerelerin- de daima bu hususiyet nazara çarpmıştır. Cicero demişti ki: Düşmanınız yarin . dostun ola- cakmış gibi telâkki et. Tahdidi teslihat ile meşgul olan devlet- İer, bu meşhur sözü tersine çe- virerek siyasiyata teşmil etmiş lerdir. Diyorlar ki: Dostunu ya rın düşmanm olacakmış gibi telâkki et... : “» Almanyada intihabattan son nizi sıkayım! Rasih Nevresin elini gevşek gevşek sıkmıştı. Ferhunde, Ra- si Nevrese gözile işaretler &- derek konuşmak istediğini an- latmağa çabalayordu. Rasih Nevres, göz kırparak: — Anladım! dedi. İki genç kız, gittikten sonra Rasih Nevres, ellerile şakakla- rmr sıkarak düşünüyordu. Ba- şt, çatlıyacakgibi ağırıyor, göz- leri oyuluyor, kulakları hümma ogultusile zonkluyordu. Müsveddeleri, bu iki genç kıza okuyacak midi? Bunu, kendisi de biliyordu. Tam karar vereceği ande Bel- manın sevinçle aydınlanan yü- zünün karardığını, . Ferhunde. nin mahzun bakışlarının - can- landığını görüyordu. Yumruğu- nu dizine vurarak ayağa kalktı. Okuyamıyacaktı? Hiç bir kuvvet onu bu kara- rından döndüremivecekti.. her- ne bahasına olursa olsun kara- rında sebat edecekti... : Gece Ferhunde ile buluştuk- ları zaman. Rasili Nevres: ra vaziyet henüz tavazzuh et-| memiştir. Hükümet, ne yapa-| cağmı kestirmeden £ pazartesi günü yeni meclisin huzuruna çıkaçak ve ( mükadderatını bu! heyete teslim edecektir. Bu a- ralık bütçede çok mühim tasar- ruf yapılarak açığın kapatılma sına çalışılmıştır. Tasarruf me- mur maaşlarından yüzde altı- dan yüzde yirmi nisbetine ka- dar tenzilâttan ibarettir. Kabi- ne ve parlamento o azalarınm maaşlarında da yüzde yirmi tenzilât vardır. Umumi bir in- tihabattan sonra efkârı O umu- miyenin kolaylıkla ( hazmede- miyeceği bu tenzili maaş pro- jesini kabul mânasını tazam- mun edeceğinden, sosyalist fırkaları hükümet kovalisyonu- na girmek arzusunu göstermi- yorlar. Muhalefette kalmak ta işlerine elvermiyor. - Hitler'in muzaffer fırkası da bu daki-! kaya kadar hükümete girip gir miyeceği belli değil. Hüküme- te dahil vasat fırkalar böyle bir konvansiyona karşı (o mukave- met etmektedirler. Binaena- ley hükümet yarından sonra meclisin huzuruna çıkacak hal de henüz alacağı şekil hakkın- da kat'i bir malümat yoktur, Bugünkü vaziyette hiç bir hü- kümet teşkil edilemiyecğini, binaenaleyh memleketi parle- mentosuz idare etmek lâzım geldiğini iddia edenler vardır. Alman kanunu esasisi de buna muvakkat bir müddet için mü- sait olduğu malümdur. Son meclis dağılmazdan evvel hükü metin fevkalâde (zamanlara mahsus olan bu haktan istifa- de ettiği malümdur, Fakat Ai manyada gayri tabilliğin fev- kalâdeliği kalmamıştır. Bina- enaleyh fevkalâde zamanlara mahsus muvakkat tedbirlerle vaziyeti tabiiliğe irca etmek mümkün görülüyor. Herhal- de parlemantetiğin Almanyada fena bir imtihafi geçiriyor. wi Geçen sene Atinada toplanan | beynelmilel sulhcemiyeti hayır! lı bir iş görmüştü: Balkan mem leketleri arasında bir anlaşma zemini aramak için Atinede bir kongre akdini tavsiye etmiş Bu hayırlı teşebbüsün semere- si bugün Atinada faaliyette bu- lunan bir Balkanlar kongresi şeklinde tecelli etmiştir. Bey- İnelmilel sulh cemiyeti resmi bir teşkilât değildir. Fakat to- vazula çalışmay: kendisine şrar' edineti cemiyet, debdebeli, tan tanalı teşkilâtlardan daha ha- yirir işler görmektedir, Balkan kongresi de bu hayırir işleri cümlesindendir. Balkan kongre si de, bu fikri ortaya atan sulh cemiyeti gibi resmi bir kongre değil, her memleketin içtimai, iktısadi, mali ve ilmi teşkilâtı- na mensup murahhasların bir toplanmasıdır. Fakat bugünkü devlet hayatında bu anasırın siyasiyata ne kadar hâkim ol- duğu inkâr edilemez. Kaldı ki Atina kongrasi alâkadar dev. İetlerin tasvibi ile de akdedil- — Okuyı mıyacağım, dedi. Ferhunde, kin dolu, gayz do-| lu bir kahkaha âtti: | — Elbette, okumağa yüzün yok. Rasih Nevres, yuniruklarını emişi, kısık bir sesle haykır- ir: — Bil'akis Ferhunde... — Avutma, Rasih... Okum: ğa yüzün yok... Hani bana, v adin ne idi? Tabii çoktan unut- tun! — Hayır, çocuğum... Hiç bir) şeyi unutmuş değilim. — İnanmam;. artık sana i narimıyorum. öyle olmasa oks. dun. Rasih Nevres, genç kızın el- itrini tutmak istedi. Ferhünde şiddetle geri çekildi: — Bırak... Devam etme... — Dönek bana inanmıy9:-) Sun... — Oku. — Hayır... okumadan inan- manı istiyorum. Ferhunde, dişlerini gıcırdı- tayordu: — Ne istibdat! hu eniniyeti; | Başkasının telâke Yaz tatilini geçirmek için ka rı koca sahilde tenha bir yere gelmişlerdi. Fakat bu tenhalık €rkeğin çok hoşuna gitmesine rağmen kadının git gide canını sıkmağa başlamıştı: Burada, diyordu, hiç bir şey yok .. Güneş, deniz. Denize gir mek, sonra kumların üzerinde Saatlerce vakit geçirmek .. Bü- tün bunlar bana pek yeknasak geliyor... Bir an evvel bu mev- sim bitse de biz de Parise dön- sek. at bir sabah deniz kena- rında bir tesadüf genç kadını çok sevindirdi. Artık kendisine iş çıkmış, konuşacak, dedikodu yapacak bir arkadaş bulmuştu. Bu eski ahbaplarmdan genç bir kadmdı. Onu da burada görün- ce: Ah, ne iyi, ne iyi, diye sevin cini izhar etmekten kendini ala mamıştı başladı: Sonra kocasmdan şikâyete — Vakit vakit ona sanki bir hastalık geliyor. Tenhalık isti- yor. Mevsimi geçirmek için gi dilecek yer mi yoktu sanki İşte buraya geldi. Niçin?.. Çün kil burası tenha imiş, kalabalık yokmuş... Daha bir çok şey- ler... Fakat öbür kadın bu tesadü- fe pek o kadar memnun görün- müşe hiç benzemiyordu. Dinle- mekle iktifa ediyordu. Beriki de etti? ay mektedir. Binaenaleyh kongre- nin ehemmiyeti aşikârdır. Dün Atinadan kongrede daf ettiği gaye hakkında bir sâle aldık. Birinci maddesinde deniliyor ki: “Birinci Balkan konferansının maksadı, Bal- kan milletleri arasındaki her türlü münasebatı takviye ede- rek Türkiye, Bulgaristan, Yu- nanistan, Yugoslavya, Roman- ya ve Arnavutluk birliği tesisi etmektir.,, Bu, çok uzak bir gaye olabi- ir, Venizelosun dediği gil Balkan ittihadı, Avrupa ittiha- dından daha kolay değildir. Fa kat gayenin uzaklığı Balkan milletlerinin bu işe, daha bü- yük bir azim ve metanetle sarıl malarını istilzam eder. Balkan- lar Avrupa tarihine “Barut fr- çısı,, ismile geçmiştir. Bu ka- dar sui şöhret kazanan bir mm- takada alâkadar milletlerin top lanıp görüşmeleri bile mühim bir adımdır. Dün Avrupanın ta vassutu © olmaksızın O böyle bir müzakere mümkün değil- di. Balkan tarihinde şimdiden yeni “bir çığır açan Atina konferansına muvaffekıyet te- menni etmek, Balkanların sulh ve müsalemeti ve Balkan mil- letlerinin refahı noktai naza- rından arzu edilecek bir şeşdir. A.Ş. itimadı, neyin karşılığı olarak istiyor, bekliyorsun? Anladığın zaman mahcup o- Iacaksın, Rösih Nevres, o kadar ciddi, sesine, tavrma o kadar hâkimdi ki Ferhunde, şaşaladı: — O halde izah et. — Evvelâ bana inan! — Biraz, bir parçacık olsun söylemez misin? Genç kızın hiddeti yumuşa- mış, yalvarıyordu? — Ne olur, Rasih? — Hayir... Bana, bir şey sor ma... Ferhunde, müphem bir ümit- le titremeğe başlamıştı. Hangi ümide bel bağlıyabilir di? Nedenmedet umuyord! * Ne olması mümkündü? Rasih Nevresin elinden ne gelirdi? Ne yapmak iktidarında idi” Fakat bu kadar çür'et ve cesa retle söyliyebilmesi için her halde bir dayandığı şey, çok emin olduğu bir kuvvet vardı? Genç kız kollarını Rasih Nev resin boynuna dayadı, gözlerini gözlerine dikti. dudaklarını'du-| 7 zi nden zevk alıyor -Frunanzcadan — Sana rast gelişime ne ka- dar memnun oldum bilsen !.. Ne vakit geldiniz?. Nerede oturu- yor sunuz?.. — Biz mi?.. Şu uzakta görü- nen balıkçı evini tuttuk.. Bir kaç gündenberi oradayız. Sonra ayrıldılar. Bu tesadüf- ten memnun olmiyan kadın kendi kendine : — Ben ne tuhaf insanım. Di- yordu,'buna yapılacak muame- le arkamı dönüp yoluma devam etmekti. Durdum da onu dinledim... Keşki rast gelmeseydim, keşki. Bu iki kadın biribirlerini pek eskiden, çocukluk zamanların- danberi tanıyorlardı. O geçmiş zamanları hatırlıyan genç ka- dını, balıkçı evine girip kapıla rı kapattıktan ve yalnız olduğu na emin olduktan sonar düşün meğe başladı. Eski vekayi birer birer gözünün önünden geçi: yordu: — Bu kadın daha ikimiz de küçük birer kız olduğumuz za- mandanberi beni takip etmiş, daima felâketime sebep olmuş tur. Büyüyerek genç birer kız olduktan sonra benim sevdi- gim ve bana perestiş eden deli- kanlıyı kıskandı. İzdivacımıza mâni oldu. Bu delikanlı biraz hafif muhakemeli idi, Onu zap tederek kendisi vardı. Bundan sonra tabii aramızda bir müna- sebet kalmaması lâzım gelir de ğil mi?.. Ben de birdaha ken- disile görüşmez oldum. Lâkin bu vak'a benim için öyle bir a- gır bir felâket oldu ki kendimi büsbütün meyusiyete bıraktım. Artık kocaya gitmek istemiyor. du. Çıltan bir çok talipleri red- dettim. Nihayet bıkmış, usan- muş bir halde yaşlı bir adama vardım. Bu adam zerigindi. Fa kat ben oma serveti için varmi- yordum. Taliplerin müracaat- İarıma, anamın, babamın ısrar- larına bir nihayet vermiş ol-! mak için varıyordum. Bir kaç sene sonra dul kaldım. Kocam ölmüştü, Ben bu ölüme acıdım.! Kocamı sevdiğim için değil, fa- kat bana çok iyi bir koca olan bir adamı kaybettiğim için ağ-i liyordum. Benim dul kaldığımı duyunca bu kadın sanki istihza ediyormuş gibi buna son dere- ce müessir bir taziyetname gön dermek gibi bir hayasızlıkta bu Tundu. Demek ki benim elem ve iztirabından benim felâketi- mi gözüle görmek istiyen bir kadınıni cmöyfp shdrlu cmfyö ve ıztırabından zevk alıyordu. Sonra bütün istemeyişime rağ- men beni bırakmadı. Bana da- ima dostluğundan bahsederek ısrarla takip etti. Niçin?.. Bu daima beni kıskanan ve daima! benim felâketimi gözüle gö: mek istiyen bir kadınm haleti ruhiyesidir,.. . Böyleleri yalnız bundan ibret değildi ti uzattı: *.* — Peki, Rasih! Nevres Vacit, cep saati ile 80 fadaki dıvar saatini kontrol edi yor, aradaki dakika, saniye farklarını da hesaplıyordu. — Benim saat, tam üç daki- ka geri... Fakat büyük Saatin ileri olmadığı ne mâlüm! Hürrem Hakkı, erkenden İs tanbula inmişti. Nevres Vacit konuşacak birini arıyor, birini bulmak, rastlamak vehmile boş odaları dolaşıyordu. Zaman za- man Emineyi çağırıp sorüyor- jdu: — Tren geldimi? Trendeh kimler çıktılar? Acaba Rasih son trene mi kaldı? Son tren! kaçta geliyor? Emine, bu sual serisine hep| ayni cevapları veriyordu. Nevres Vacit, gittikçe bunalı yor, sinirleniyordu. . İçin için Rasihe hiddetlenmekte idi. O-' nun evden çıktığı saatten başi: yarak, tren, vapur vaktini, yol-| da geçecek zamanı dakikaları. |daklarına olgun bir çilek gibil: Yeni neşriyat Türkspor Türkspor'uü 2 nci senesinifi 2 nci sayısı dün pek güzel yasi ve resimlerle çıkmıştır. Abdi Daver Beyin kıymetli bir yazisi le haftanm maçları ve o her 789 manki cazip münderecattan bağ ka Atina muhabirinin o Balkaf Olempiyadı mektubu spor ve si“) nema, Mutlaka alınız. Istanbul hayatı Ahmet Refik İstanbul'un fikri, i tısadi belediye, iaşe ve gümrük işleri” ne dair hazinei evrakın matbl olmıyan vesikalarına dair olup (Türk tarih encümeni tarafında neşredilmiştir. | Havacılık ve spor |, Havacılığa, deniz, sporlarma, futbol, boks, kadın sinema, ço- cuk, şen sahifeye ait mütenevvi yazı ve resimler çıktı. man amma nm Bilmecemiz 12345 67891011 bilmecemizin kailedilmiş şekli 1284567691011 Bugünkü bilmecemiz Soldan sağa ve yukardan aşağıyat 1 — İlk baharda beyaz çiçekler a- çar (4), Maltepe ile Pendik arasın da istirahatte (4). 2 — Kışın mangal başımda yas hatırlatır (3). 3 — Kemiğin içindeki (4). 4 — Ne niyete yenirse o tadı ve 9 — Çok olursa kışın şiddetli ole cağını söylerler (4), Yanağı ona ben zetirler, (4) 10 —Toplamal istersen silkele(3) il — Dumanı üstünde (4), Porta kalı meşhurdur. (4) na, saniyelerine kadar düşünü- yordu: — Şimdiye kadar gelmesi lâ- zımdı! Yolda birile gevezeliğe- mi daldı? Rasih, geveze çocuk değildir. Peki, nerede kalır? A- caba, matbaa mı formaları ye tiştiremedi? Belki gelmiştir de istasyonda bir ahbabın traşma tutulmuştur? Saygısızlar çok! Bir ara, istasyona gitmeği de düşündü. Sabahtanberi yağan sinsi kış yağmuru, sokakları geçilmez, balçık hâline getir. Gök yüzü, kara, kirli bulutlar !la örtülü, hiç te açılacağa ben- zemiyordu yağmur da dinmek istidadı gösteriyordu... Ha- vânın kasveti, akşam karanlığı ile birleşerek geceyi vakitsiz” getirmişti, K Nevres Vacit, elini cama da yadı, bahçeye baktı, kort cıvık çamurlu bir batağa dönmüştü. Kort ile köşk arasındaki küçük tek fidan, yağmür altında t* rengi kararmış, ıslak-ıslak * yordu. Bitmedi