A BE ü Hilliyet y , Asrn Ümdesi "Milliyet” tir. *8 HAZİRAN 1930 ğ D (NE — Anlara caddesi | — 100 Telgraf adresir Milliyet, Ts. Telefon numaraları: Tatanbul 3011, 3912, 3913 İ --.— EABONE ÜCRETLERİ Kİ Türkiye için Hariç için “ddeti geçen nushalar 10 kuruştur. zete ve matbaaya ait işler için V€ müdüriyete müracaat edilir. >İ OGazetemiz ilânların mes'uliyetini Mi kabul etmez. a BUGÜNKÜ HAVA — Dün Bararet en çok 16 eu « direce İdL — Bugün — rüzgir hava açık olaçaktır. Sak Stanbulun... İvvelki gün vapurla Boğaz- köprüye iniyordum. Liman YÜin ve boş adeta süt limanlık P / Rıhtim baştan başa ter - te- Ş idi, lman saf havasını kara © afnanlarile kirleten tek vapur F., dığı gibi rıhtımın bir dilber tağı gibi gşirin çıplâklığmı cesaret eden bir tek tek görünmüyordu.. Limanın gelmesine kimin âmil inu bilmem amma bunun  çok hoş görünür bir man- — n arzettiğini itiraf etmek is- aim Galata sahilini o güskü d ar dilnişin hiç - görmemiş- $ Bu manzara da bi Yıltiyar - Stambulun su eüdübiüt nevban yanınan canlar katar abuhavası ca- sunas geldi. Tasavvur ettim, Rıh na incir ağaçı değil - çinar irı dikip Emirgan'da Ki-| unda ve Sütlüce de oldu bi şöyle malhulyaf meydan leri yapsalar, damlarda le- yuva yapsa ve biz deni- (i kenarmda basık iskemleler- cahvemizi üfliyerek - tepkr yer gibi içseek, ustalar oynasa ve kahve tâbileri: Şekeerli billr... Rıhtim bo-| iye bağırsa, o zaman lima | izelliğine doyulur mu?! Sağ ve sol! 4 Emanet kalabalık caddelerde | n otomobillerin ayın tek imlr günlerinde sağ — kıyıda İft rakamlı günlerde sol kı- (| durmalarına karar vermiş yeti şoförlere de tebliğ Lâkin bu kararın - tatbi- Oyla müşkilât — zuhür etmiş. | şoförun her günün rakamı-| $ ünerek arabasına yer ta-| tmesi ameliyatta müşkil o- ve bu yüzden şoförler ce- Fikir, “|net muavinlerinden Ş. B.fendiyi Mizah Virginla Woolit Mrs. Dalloway'in mülellifi Virginla Woolf'un yeni bir eserinin tercümesi intişar etti. Romandan maksat muay- yen bir vak'ayı muayyen bir şekilde anlatmak ise Mrs. Virginla Woolf'a romancı denilemiyecek. Fakat, bidi yette teatro kadar sıkı ki bi olan roman bu kaidenin dar hudut larından çıkarak nihayet essai mahi- . Hele Virginin Woolf'un de büsbütün başka, büsbütün ye- ni bir şekle girmiş bulunuyor. Bun- dan bir kaç ay evvel size Mirs. Dallo- way'dan bahsetmiştim. Mrs. Dallo- way'da göze çarpan bir hususiyet bu yeni kitapta daha bariz bir surette te celli ediyor. Bu hususiyet, escrin tertibidir; ve 6 kadar hâkimdir ki bütün dikkati kendine celbederek mevzua karşı hissedilen alâkayı bile söndürür. Kâh Proust'u, kâh Rilke'-| yi Çancak hassasiyet noktai nazarın-| dan) andıran bu tarz, her şeyden cv- vel sahibine has bir tarzdır. Bunda ekseriya bir procod& kokusu hissedi lir: Yani fevkalâde görünen, müst. Ha bir hassasiyet ifade ettiği zanne- dilebilen tahrir vasıtalarının nihayet maharetle tatbik edilmiş bir usul ol-| siniz. duğu meydana çıkar. Yazı yazmak | san'atı da her san'at gibi bir uetalık meselesidir. Veyl o muharrirlere ki kendilerinde daima yenileşmek kud- retini bulamazlar. Onların takip ede ceği yegâne selâmet tariki bir tarz| tutturup mümkün olduğu - kadar is-| tismar etmektir. Bu yollara sapmak-| tan kendini vareste addedebilmek ancak Goethe gibi, Shakspeare gibi daima söyliyocek bir şey'i olan bü- yüklere mahsustur. Virginla Woolf da bu tehlikeli usu ü kullanıyor mu, yoksa - ceerlerinde bizi evvelâ teahir eden, fakat yavaş| yavaş, sun'i göründüğü için sıkmıya başlıyan tarz hakikaten müstcana bir şahsiyet ifade ediyor mu? Mrs. Dallo | way, bu suale müsbet bir cevap teş- | kil edebiliyordu. Fakat Fener, bizi bu hususta tereddüde sevkediyor. Maamafih bu mülâhazalar - Virgi- nla Woolf'a mahdut bir derecede tat bik olunabilir; esasen bunlar haddi ——— ziyaret etmişler ve: — B.fendi! Bu iş bize güç ge- liyor, tersimiz döndü, Müsaade | buyrun da yine eskisi gibi her kesin makinesi sağda alıştıysa sağda, solda alıştıysa solda dur sun! demişlerse de: — Öğlum bu işe seyrü sefer karışır, ben biraz daha yukarı iş lerle meşgul olurum! - cevabinı | vermiştir. Nasılsınız? İkl gün evvel Taksim meyda nındaki ameliyatı görmekten ge Ten Şehremini Muhiddin B.fen-| iye rast geldim. Ağa camisinin inden aşağı doğru iniyordu, — Nasılsınız B. fendi? sordum. Tamı caminin — kapıs yanındaki polis — kulubesınin, yangın tahtasını gösterdi: — İşte! dedi, cevabım. Okudum. Tahtada kalın yazı ile' “Yangın” kelimesi ve altında da tebeşirle semt ismi — olarak “Şehremini” — vardı.. gülüştük. Bir parça daha aşağıdaki gramo foncu dükkânında: “Dost elinden yüreğim yare- lidir” pilâğı çalmıyordu. — Al bir cevap daha! diyerek | maruz kalıyorlarmış. Dün namma bir heyet Ema- benden ayrıldı. FELEK |Cak kadar barizdir.Fakat buna rağ: diye üü açaç ei zatında feykalâde sıkı bir zevk disip- lini ifade eder ki her eser ve her mu harrir hakkındaki hükümler ona gö- Te verilse okunacak pek ar kitap ka- hr. Ancak san'atta nisbi mükemmeli- yet — yaktur; — mükemmel — ol- muyan her hangi bir eser san'at nok- tai mazarından namevcuttur. San'at- ta da müşkülpesent olunmazsa nede :ı,üıl'ülpeıcnt olmiya hakkımız var- İ Fener, aralarında on — senelik bir fasıla olan iki günün hikâyesidir. Ki- tabın mevzuu yoktur, Birinci kımım, Mrs.Ramsay isminde bir kadının pen ceresinin önünde geçirdiği birkaç saa 'ta dairdir. Mrs.Ramsay yaşlıcadır ;hâ İâ güzeldir; dalgın bir filosotfun zev- ençliğin sarhoşluğu içinde ya- bir kaç çocuğun annesidir. Bun ları öğrenmek için yüz elli sahife okumalısınız; bu yüz elli sahife için- | de mazi ve hal biribirine karışmıştır; her geçen dakika, geçmiş dakikala- Tın muhteviyatını hale irca eder; ve Mrs. Ramsay'in bütün hayatını pen- geresinden seyrettiği insanların hâsıl ettikleri intibalar sayesinde öğrenir- i kısım büsbütün - karan- lıktır. Birinci kısım da Ramsay'lerin bir dostu olarak - tanıdığımız - Miss Briscoe isminde bir kız, ikinci kısmı tamamile işgal eder, Mrs Ramsay öl- müştür; kocası, çocuklarından bir ka çi venihayet Miss Brizcoe on sene, sonra, kadının öldüğü bu eve avdet ederler. Mri Ramsay - yalnızlıktan muztariptir; o kadar . muztarip ki kim olursa olsun birinin şefkatine mazhar olabilmek için Miss Briscoe' vn kalbini kazanmak ihtiyacını hisse der, Kırk dört yaşında olan Miss Priscoc'un kalbi buna meyyaldir. Pa. kat dalgın adam her hangi bir şeyi î';l.nıı arzu etmekle iktifa edenlerden ir. Fener - hakkında anlatılabilecek bundan ibarettir. Ve bu kadar bir “mevzu,, taslağını bir araya - toplıya- bilmek için kitabın bir tek satırını değil, bir kelimesini bile atlamağa müsaade yoktur. Fakat siz buna az- metseniz bile imkân bulamazamız; günkü eserin garip bir cazibesi var- dır ki sizi alır, götürür. Eserin tertip tarzında nihayet can sikan, daha doğrusu san'at namım zevk namına sinirlendiren bir procö- d& kokusu vardır dedim. Bu, hakika- ten, Mmuharririn ca yüksek meziyetle rini bile tahammülsuz bir hale koya- men, ne güzel, ne ince, ne zekâ ile ay dınlanmış bir kitap!HeleMrs Ramsay Mr. Ramsay unutulmaz - birer- sima dır. Mra Virginin Woolf'un ası neri eşhası bir rüya karışıklığı yaşatmak ve onlara ayni xamanda bir aymnbole mahiyeti vermektir ki bu sayede herkes gibi yalnız ve zaif olan © fertler âlemşumül, insani bir kıy- met ve mana iktisap ederler. REŞAT NURİ Sromenade aü Phare; naşiki | Stock, Paris. Yarın akşam I n temsili ÇÜK HIRSIZ ekradın en Nıy'üî( auvaffakiyeti teşkil eden AHTELBAHİR 44 Marine ve süvarelerde temaşake Tana mecosnen dondurmalar tevzi edilmektedir. , Edebiy Ç — Büyük anne! Sende anne-! şey dizemedi. Bir müddet böy- min resmi yok mu?.. Salonda büyük ana ile torun yalnızdı. Genç delikanlının bu sualine ihtiyar kadın şu cevabı verdi; — Hayır yavrum. Hiç bir res mi yok. Küçüklüğünden izdiva cına kadar pek'ğok resimleri vardı. Fakat bunlar hep eski evimizdeydi. —Bu ev harpte düşman tarafından yakılıp, yı- kıldı. Pek çok kıymetli şeylerle beraber bu resimler de kaybol- du. Ondan sonra annen artık hiç resmini çıkartmamıştır. öldü. Böyle bir haldeyken re- sim çektirmek istemedi. O yal- nız ölürken acı bir tebessüm ile güldü, İşte o kadar, Babanı çok severdi. İhtiyar kadın mazinin daha bir çok hatıralarından bahset- mek arzusuna nihayet mukave- met ederek sözü değiştirdi! — Bakat, yavrum, niçin anne nin resmini istiyorsun?... Delikanlı kızardı, söylemek is- temedi: — Hiç, dedi, yalnız bir resmi var mı diye sördum, İhtiyar kadın daha dikkatle bakıyordu. Torununun asıl mak sadı ne olduğunu anlamak isti- yordu. Pek küçük yaşta iken ana, babasını kaybeden delikan lt zaif, düşünceti bir gençti. Büyük annesi sordu: — Sen hiç anneni hatırlıyor musun?.. Delikanlı gene hazağdı: — Pek o kadar değil, dedi. Sonra gözlerini büyük anne- sinden çevirerek kendi kendine söyleniyormuş gibi ilâve etti: — İyi hatırlamıyorum... Hatırlamıyor değildi. Bilâkis pek küçük yağında ve! hatırlıyacağı bir zamana ait o- nun da bir hatırası vardı. Bir hayal gibi annesini “derhatir e- diyordu. Fakat kendisi büyüdükçe Hayalin yavaş yavaş silind farkediyordu. Annesinin yegâ- ne yadigârı olan bu hayal de büsbütün sininince ne yapacak- H2.. Ah, onun bir resmini olsun bulabilseydi. En taze bir çiçek bile ancak her gün ona yeni bir tazelik ve- rilmekle hayatını muhafaza e- debilirdi. İşte bu sevgili hayal de öy- le. Büyük anne, torununun neler neler hissetiğini anlıyordu. Son ra ona doğru giderek delikanlı-| yı okşadı. Dedi kiz — Yavrum, annenin de gözle ri seninkiler gibi siyahtı. İhtiyar kadın daha fazla bir. * “Milliyet,,inedebi romanı: 116 k İFJVII_' DKU-GUN kilometre üzerinden Şışli-| İdiler. l rkadan gelip geçmek için smadiyen - klakson çalanı Saminin arabası ancak ye yaklaştıkları zaman, otomobillerin, tramvay- kaynaştığı yerde Cevdet in arabasile yan yana gel- akat artık yarışın manası uştı. Ahmet Sami hırsın kızgın motör gibi bakır 4 Cevdet Bey yaktığı sigaranın dumanını pen- den savurarak istihza ve ha | ün gözlerle ifade edile bi- tün kuvvetile baktı. Son- çevirdi. hh yarışta da rakibini atlat- ecanlı vak'anın şerefi- Bürhan Cahit bir içki sofrası hazırlattı. Davet akşamı olmadığı halde hemen telefonla ahbaplarını çağırdı. Müsiki, içki, ziyafet geç vakit- lere kadar bu aşk yuvasının pencerelerinden taştı, ÜÇÜNCÜ KISIM — Müjde Tosun çavuş, Alâ- ettin Bey yarın geliyor, sana Ayşeden haberler getirecek. Sabah erken yazıhaneye ge- len Ferda Hanım, mühendi Alâettin Beyden aldığı mektu- bu okuyunca, evvelâ kendisi neş'elendi, genç mühendis bazı sebeplerden dolayı derhal İs- tanbula hareket ettiğini — yazı- yondu. Ferda Hanım, bu müjde yi Tosun çavuşa denhal yetiş- tirdi, Ne zamandanberi memle- — Jnan (Tosun) için bu haber ha- ikikt bir müjde yerine geçiyor- du. Memleketten çıkalı epey ol muştu, — İstanbulda çok şeyler görmüş, çak şeyler öğrenmişti, ve artık köyünü, Ayşeyi öz! mişti. Ferda Hanımın müjdesi onu © kadar sevindirdi ki, hemen egnç kâdına köştü: — Kurbanın olayım — Feride Hanım, dedi: Mühendis bey ge- liyor mu sahi? O genç kadının adını bir tür- lü Ferda diye söyliyemiyordu, şimdi iki hasretli karşı karşıya konuşmağa başlamışlardı. Mühendis Alâettin Beyin İs- *anbula gelişi ikisini de ayni derece alâkadar - ediyordu. To- sun onun İstanbula geliçinden iki türlü memnun oluyordu. Bir kere Ayşeden haber getire- beraber götürecekti, kakta, dükkânlarda gördü şeyleri anlatıyar, ,onun bile- ğindeki kol saati gibi bir saat götüreceğini, ayağındaki çorap| bi çoraplar alacağını söyliyor du. İki hasretlinin tatlı sohbe- ti Cevdet Beyin top gibi yazı- haneye girmesine kadar devam etti. Patron bu sabah çok hiddet- Riydi. — Şu Malik Beyi bul banat| Hemen gelsin! dedi. Ferda Hanım telefona koştu. 'Tosun bir gölge gibi dışarıya kaçtı. Cevdet Bey kendi kendi ıplak resim |kadın dedi $i: |ban sevişerek evlenmişlerdi. Bu |dir edilen bir ressam. Şimdi on Annen keder ve teessür ile| ları alanlar çok para sarfederek —Fransızcadan— le geçti. Büyük anne sözü değiş i ini tazyik eden. ha- vak için ihtiyar — Yavrur, gel biraz lim, Det.kanlı karktı. Yolda giler lerken ihtiyaz kadın: — Yavrum, âedi, amtenle ba göri- izdivaç olduğu zaman ne baba:- nın, ne de annenin serveti var- dı. Baban ressamdı. Fakat cöer leri ancak ölümünden sonra tak alıyorlar. Lâkin vaktile baban bu güzel eserleri yapmak boya parasını bile teminden a- cizdi. İşte annen böyle bir adamı, parasız bir san'atkârı sevmi Nihayet izdivaç ettiler, İhtiyar kadın torununu resim müzesine götürdü. Orada daha bir çok resimler vardı. Fakat ihtiyar kadın çıp-| lak bir kadın resmi göstererek :| Birdenbire dedi ki: — İşte annenin resmi!.. Bu bozulmuş bir yatağın üze rinde çıplak bir kadını gösteri- yordu. Bu resim meşhur olmuş bir eserdi. Fakat san'atkâr çıp lak kadın tasvirinde maddi ol- muştu. Eser açık bir resim ol- maktan kurtulamamıştı. Fakat ihtiyar kadın bu resmi kızının diye torununa gösterdikten son ra kendi kendine diyordu ki: — Eğer yalan söylemişsem, kızım beni affetsin, Çünkü bu |mettin Bey kazanmışcır. |teşebbüstür. Bu sandıklara Makleyli kasi Yedi lâyiha 56 ncı haftanın birinciliğini Galatasaray lisesinden 898 Nec Yazı- sı şüdür: “Bu haftanın en mühim ha- beri hükümetin — iktisat prog- ramınm tatbikile doğrudan doğ Tuya alâkadar—yedi mühim lâ- yihayiı Mecise takdim etmesi- dir. Ehemmiyetlerine. binaen Meclisten derhal İktisat Encü- menine havale edilen lâyihalar Meclisin tatilinden evvel kesbi kat'iyet etmiş , bulunacaktır, Memleket iktisadiyatı için çok kayati bir ehemmiyeti haiz o- lan bu lâyihalar: Tağşiş kanu- nu, Tasarruf Sandıkları, Meri nos koyunları, Islaht hayva- nat, bankalara avans, dahili tihlâk kanunu, gibi özlü ve mü- fit esasları ihtiva — etmektedir. Vekâlet, Türk ihrcat eşyasının tağşişine mâni olmak için teda- bir ittihazına İüzum görmüştür. Mahsulâtımızın — ecnebi diyar- larda kıymet ve revacımır temin edecek olan bu karar ehemmi- yetle nazarı dikkate alınmalı- dır. Milli mahsulün hariğteki kredisini muhafaza tabil bit ke- yliyettir. Hükümetin miyeyi haiz tasarrüf sandık- ları - tesis etmesi de musip bir ya- pılacak tevdiat devletin kefale- ti altinda bulunacaktır. Bittabi bu sandıklara ait kıymetler dev let emvali hükmündedir. Milli bankalar hükümetin mezuniye- ti tahtında müstakil — tasarruf sandıkları teşkil edebilecekler- dir, Merinos koyunları alıp hal ka ücretsiz olarak — tevzi hak- kındaki kanun lâyihası da zikre değer bir ehemmiyeti haizdir. Bu sutetle Islahı hayvanat kı nunu mevkii tatbike konulmuş olacaktır. Memleket iktisadiya- tını hiç şüphesiz hayırlı bir in- kişafa — kavuşturacak olan bu rasyonel tedbirler bu — itibarla fevkalâde ehemmiyeti haiz ve çocuğu anne ha&retile ölmek- ten kurtarmak lâzim, “Milli Bugünku yem bilmecemiz SOLDAN SAĞA: ) : Ser (3). Yeni (3). : Çabuk (5). : Nota (2). Duman (2). : Tir (2). Suyun fişıkt (3): No-| ta (2). 6: Nida (2). Kulp (3) Genişlik(2 7: Beyağı (2). Rabit edatı (2.) 8: Akideler (5). 9: Sevda,(3). Cet (3). tile hareket ettiği ve inşaatı mu hükümeti muvaffakıyete ulaştı racak teşebbüslerdir.” Dünkü bilmecemizin halledilmiş şekli YUKARDAN AŞAĞI: 1: Müsamerci raksiyz (4). İçinde balık kızart (4). ; Dökülmek (5). : Yaşa (2). Beyaz (2). * Duman (3). : Doğurtan (4). Küstahlık (5). : Yumurta rafadan değil (3). : İstifham (2). Beygir Ayrı (5). Geniş (4). Ses (4) lüzum | .| gördüğü yerlerde şahsiyeti ves at,; San'at Spor Tenis turnuvası Fenerbahçe klübü - tarafın- dan Kadıköydeki — kortlarında tertip edilen tenis turnuvası- nın birinci kısmı Cuma günü yapılmış, çok güzel ve hararet- li olmuştur. Bugün bu turnuva nın ikinci kısmı — yapılacaktır. Bugünkü müsabakalar dömifi- nal ve final maçları olduğu i- çin daha hararetli olacağı mu- hakkaktır. Bugünkü maçların programii şudür: Saat 10 da, Dömifinal Sedat; V Şirinyan, saat 11 de Karasöo V suat, saat 15 Tek erkek finali, Saat 17 çift erkek finali Suat ve Sedat V Şirinyan ve Karaso. Beyoğlu sulh mahkemesi 4 üncü Hukük hâkimliğinden: Pariste 14 numaralı Noter dalce- since tanzim edlip Türkiye Cüm- hüriyeti Konsolostuğundan musaddak bulunan 25 Mart 1990 tarihli vekâ: lecname ile tevkil edilen avukat Le- on Ziver bey bilmücecaa - olbabtaki zabitnamesinde muharrer olduğu üze Te müvekkili Parisre Ayıni Kleberde 27 numarada - sakin Türkiye — Millf Barıkasının sabık direkcorlarından ve İngiltere dövleti tebansından Mösyö Harey Pugh Kingham, sahip ve ma- Hiki - bulundüğu 9 numaralı kupon merbot oldüğü halde — I911 senesi yüzde dört Iaizli GÜMRÜK TAH- VİLÂTINDAN beheri yüzer İngiliz liralık ve 4704 dan 4712 ye kadaf numaraları muhtevi (9) ve 4714den 4723 € kadar numaraları ihtiva eden (10) adetki ceman (19) adet tahvl Va€ C ile Beberl yirmi beşer — İngiliz liralık ve 44500 dan 44504 6 kadar numaraları şamil beş adet - tahvilkt tevdi eylediği Amerika sefarethanesl GEesnida siyasi münasebatın inkitar Üzerine İngiliz tebassı hukukunu mu- hafazaya memur Felemenk sefaretin tevdi etmiş ve bilâhare müterekenin aktında Felemenk sefaröti de Ame- rika komiserliğine toslim etmiş ve sefaret çantasilt bu tahvilât Pariste Koks Bankasına gönderilmiş ise de yedine geçmemiş ve bu sutetle tah- yilâtı mezküre kendisine isal sanasında ziyas uğrayarak müvekkilinin bu tahvilât üzerindeki yedi zail olmuş ve usule içap edenler nezdinde tediyata mu- baleler edilmiş olduğundan bahasle Ticaret kanununun 484 ve 435 ve$3ö inci ve mevadı müteakibesi ahkâ vıncâ mezkür ceman ( 24 ) adet tdhvilikea ait tediyatn men'i hakkında karar itasını talep etmiş olmakla icra kılı- nan Cerkikata ve mübrez vesalka ni zaran mezkör tahvilâtin tediye ve tedavülüne muhalefet edildiği sabit olduğundan Ticaret kanununun 434 ve 435 ve 436 imcı ve mevadı. mü- aeakıbesi mücihince tarihi —ilândan itibaren - üç sene müddetle mezkür tahvilâre —ait tediyatın —men'ine ve keyfiyetin Osmanlı Bankasına tebli- | Biyle böraber alelusul ilânina THazl- ran 930 tarihinde karar verildiği ilân olunur. Piyango müdürlüğünden: Numuneleri veçhile * 10000 , adet düvar afişi ile *200,000,, adet evlenme evrakı tap ettirileceğinden tab'a talip olanların pey akçeleri ile birlikte 0-6-930 pazartesi saat 14 te piyango müdürlüğünde — müteşekkll tayyare mübayaat komisyonuna mü- racaatları, Malik Bey oturmadan, selâm | kazanmanın tadını almışsınız. vakkaten hafifletttiğini yazı-|bile vermeden yüzünde patlıyan | Allah mübarek etsin. Fakat bu yordu. de kızdı: | — İnşaatı hafifletmek, ne de- mek. Biz ona işi çabuk bitir di-| : bu fırtınaya karşı çok kasırgala| her kula nasip değildir. Ve şura Cevdet Bey buna daha ziya- rr karşılamış bir kaya gibi dur-|sı muhakkak ki politika kuvve —— du. Biraz süküttan sonra ağır ve sakin cevap verdi: — Cevdet Bey, dedi, ticaret tile yürüyen işler ticaret işi sa- yilmaz. Bunlar birer piyanko gibidir. Talihliyevüurur. Bunlar- yoruz, o inşaatt hafiflettiğin- te kâr zararın ortağıdır, Bu gün|dan istifade edenlere tüccar den bahsediyor. Daha emrine gelen kâr, yarın geccek zararın| denmez. otuz bin Hralık havale vereli iki hafta olmadı. Hükümetten yarı' parasınr almadan — dünyanm masrafını ettik, bu ne biçim iş canım. Genç kadından çekinmese da- ne söyleniyordu: — Bunlar iş adamı değil, ka- pıcı, odacı olamazlar, bilmedi-| yin mektubunu uzattı. kardeşidir. carete . atılan temadiyen kazansaydı Eğer her - ti- adma mü- kim- tarafı vardır. Bazı zamanlar hiğ Malik Beyin temkinli, sakin sözleri kızgın fırın haline gelen Cevdet Beyi yavaş yavaş sön- 'se başka iş tutmazdı. Müşterek| dürdü. İhtiyar adam onun yüz |bir işe girdik, her işin iyi, fena|ne bile bakmadan devam etti: — Piyasada iş görmek, neza- ha acı söyliyecekti. Fakat bu' kâr edilmez, batan hiç ziyan c- | ret koridorlarında iştakip etmek söylemediği şeyleri halile, Iııre: ketile söylemiş kadar oldu. | dilmez, fakat bunda zamanın, işin her şeyin tesiri vardır. Ser- gibi değildir. Ben - işim için ak- İtmı, tecrübemi, itibarımı Biraz sonra Malik Bey gel-İmaye konmadan, zararı göze|Şeyitmi koymuştum? - Size- ( Bin işe ne parmak sokarsın be mişti. Büu hiddetli zamanında almadan iş yapmak ancak işi ti- herif! Yazrhanede mi imiş, ça- Cevdet Beyi zaptetmenin imkâ 'caretten başka vasıtalarla çevi- buk gelsin... Postadan ne var. - |nr yoktü. İhtiyar adam daha içe'renlere mahsustur ki bu her ka- Genç kadım ayni zamanda ri girer girmez Cevdet Bey bir ideden müstesnadır. Ben tücca- Şeni verin. Ben bilânço çıkarır, cekti. Sonra dönüşte kendisini| patrona da gelen Alâeddin Be-| garapnel gibi patladı: — Nedir bu senin ettiğin be ' rım. Sözüme, işime emniyetim vardır. Eğer ortaklığı göze al- İki hasretli Alâcddin Beyden| Cevdet Beyin son yazdığı birader, günü gelmiş bono ge-İmryorsan çekilirsin, havadan —— |mektuba cevap olarak gelen bu| ciktirilir mi, Şiradi bankaya uğ- para kazanılmaz icabında zara- d Ferda Hanım Tosuna gider-|mektupta genç mühendis fazla| radım, para alacaktım, elime ih-'ra katlanmasını bilmeli. Sonra Mettüden hissenize on iki lııılj tatlr tatlr bahsediyorlardı. ken nişanlısına neler götürece| izahat vermeden, yalnız görüş-/ barname tutuşturdular, altı biıı:ticınme hirs, hiddet hiç git-| lira düşmüştür. Cevdet Bey mükellef |ketine dönmek için sabırsızla-| ğini soruyor, delikanlı ona &o-| mek, talimat almak mecburiye-| liralık bono , .: Şirketin bonosu: 'mez. Siz maşallah kolay para| |geliyorsa derhal vaz geçe bilirsi niz.-Ben her şeyi feda eder vazi yetini kurtarırım. Hissenize dü İsize hesabınızı takdim ederim. Her halde zarar etmediğini de anlarsınız. Hatta ezberden söyliyebilirim ki, sekiz aylık te- (Bitmedi)