21 Mart 1930 Tarihli Milliyet Gazetesi Sayfa 4

21 Mart 1930 tarihli Milliyet Gazetesi Sayfa 4
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

| rın Ümdesi “Milliyet" tir. 21 MART 1930 AREHANE — Ankara caddesi Telgraf adresi: Milliyet, e- İ Telefon numaraları: Matanbal 3911, 3912, 3913 MTürkiye için Hariç için 400 kuruş 800 kuruş 750 1400 1400 2700 ıleıı evrak geri verilmez ıışen nushalar 10 kuruştur. (azete ve matbaaya ait işler için ! 'nüdüriyete müracaat edilir. V yi(azetemiz ilânların mes'uliyetini kabul etmez. UGÜNKÜ HAVA bararet en çok 27 en az derece idi. Bugün rüzgür müte- €s c k, hava hafif balatludur. 5 *MBalfour öldü İi bed Balfourun öldüğüne da- ânkü gazetelerde kısa bir raf vardı. 81 yaşında olan “yharuf devlet adamının ölü- Şd dlmılıerede büyük bir tees- (€ karşılandığına şüphe yok. | Ü saşında parlâmentoya gir- , ;'l olan Balfour hiç şüphesiz h Lffası Lord Salisbury'nin hu- f F,!ıâıı i ifa etmiş ve bu | mektep ssralarında .ıl ilmiyen bir çok şeyleri öğ. “'neğe fırsat olmuştur. XV Z Beç z— —- alfourun İngiliz muhafaza- l5 fırkasında kazandığı nüfuz İpli T git gide kendisi parlâ- MH, ı(ı!onun €n mühim simaların- | Tolmuştur. Lord Salisbury CŞ ıt ettikten sonra (902) baş- f:îıe:e gelmiştir. Balfourun '), ,i hayatını tarih sırasile se- 'i #enesine burada kaydede- '_eceğız. Daima mühim işler .(dıı geçirilmiş olan Balfour- ,ıldızı senelerce parlak kal- Umumi harpte hariciye na- Kit ğ Jiclıüıı malüm beynanatile Balfour olmuştu. Fi- lnde Araplarla Yahüdiler x a 'ıan :vvdeyı goturür konferansında İngiltereyi l etmesi oldu. O zaman İ irlerin ilgası için söy- nutuklar Balfourun ne kuvvetli bir hatip oldu- bir kere daha göstermiş- tıllou' yıınu kuvvetli - bir siyasi hayatta oldu lim ve felsefe âlemin pırlenle şöhret uyandırmış âlHmdir. Onun için Balfour- ü Iaıgıkerede yalnız si- H için değil, ilim â- için de teessürle karşılana ğkuı Filistinde Yahudi yur | ç Bahri tahdidi teslihat kon. gresi çıkmaza girdi. Geçen haf- taki icmalde izah ettiğimiz gi- bi, Fransiz heyeti murahhasası, kabine buhranından sonra Lon- drnyı avdet ettikleri — zaman, Fransangyı sleâmet ve emniyeti bir misakla temin edildiği tak. dirde, Fransa asgari ihtiyaç o- larak ileri sürdüğü — yediyüz küsur bin ton donanmada ten- | sikat yapmağa hazırdır. Yani Fransa, diğer devletleri şu iki şıkkın kabulünde muhayyer bı- rakmıştı: 1 — Fransanın emniyetini temin etmek. 2 — Asgari ihtiyacı olan ye- diyüz küsur bin tonluk donan- maya sahip olmasına razı ol- mak. : Amerika ve İngilizler birimci şıkka y bile... Hatta verılec:k teminatın “isti-| cej şare misakı” olmasını bile ka- bul etmemişlerdir. İstişare mi- sakınım manası şudur: Alâkadar devletler bir tehlike vukuunda ne yapacaklarını ta-| yin için biribirile yalnız istişare yi taahhüt etmektedirler. Yani| yardım için karar değil, karara, varmak için karardır. Rus - Pransız itilâfı da 1894| senesinde bu şekilde başlamış!| ve sonra askeri ittifaka tahvil| edilmişti. Tarih göstermiştir ki bu ne- vi askeri ve bahri kombine- zonlar daima — tehlikelidir. Bir defa itilâf hâsıl olduktan sonra, mesele siyasi — safhadan askeri | ve bahri safhaya — intikal eder.' Ve askerler, teşriki mesai pro- jesini hazırlarken nerede teval |kuf edileceğini bilmezler. İngi- liz - Fransız itilâfını takip eden iki devlet erkânı bahriyesi ara- sındaki bahri ve askeri mükâ İlemeler de ayni tehlikeli neti - ceye müncer olmuştu. Hulâsa Harbı umumiye takaddüm eden yirmi senelik tarih, bu nevi an- laşmaların tehlikesini göster - miştir. Buacı tecrüibe ve Ame- rikanın da Avrupa işlerine ka- rışmak istememesi Fransız tek- lifinin reddine sebep olmuştur. Buü şerait altında Fratsa da as- ari ihtiyacı olan yediyüz bin tonluk donanmayı inşa hakkını istemiştir. Bu miktar, şimdiki | Fransız donanmasından fazla. dır. Yani Fransa donanmasını tahdit etmek şöyle dursun, bi-| lâkis tezyit etmek istiyor.İtalya da Pransız donanmasına müsa- vi donanma ii: inşat da ısrar et- tiğinden bu vaziyet karşısında İngiltere ve Amerika donanma âtilâf aktinden bahse Jiştirak etmemişlerdir. merika'nın anlııuklzn bildirili. yor. Bu itilâf beş yerine, üç ta- raflı, yani İngiltere, Amerika ve Japonya arasında bir - itilâf aktine yol açmıştır. Şimdi Lon- dra'da Fransa ve İtalya'yı bir tarafa birakarak üç - taraflı bir. yor. Fa- kat bunun ne derece mümkün. olduğu bir meseledir. Bahri tah didi teslihat şamil olabilmek i- çin umumi olmalıdır. Umumi olmazsa, bugünkü vaziyete gö- re hiç olamaz da denilemez. Fa. | kat şamil olmaz. * i8 0 “Gülme komşuna gelir başına' liyet etmesine sebep olan kabi- ne buhranından dolayı Fransız- ları muahaze ederken az - kaldı ıyni şey kendi başlarına gele- Nn: Donald kabinesi, ür kanunu müzakere edılırkzn. verilen bir tadil takniri üzerine akalliyette kaldı. Fakat hükü- met bunu itimat meselesi yap - madığından istifa etmedi. Hü- kümetin akalliyette kalmasına sebep, tahmin edileceği üzre, Hiberal fırka: muhalefet ile rey vermesidir. Malümdür ki, liberal fırka mecliste vaziyete hakimdir. Hangi tarafa iltihak ederse ekseriyeti temin eder, Mecliste akalliyette kalan bir hükümetin mutlaka çekilme si lâzımgelmez. Birinci Mac| Donald hükümeti on iki defa akalliyette kalmış ve nihayet on üçüncü defa itimadı ileri sü- rerek intihabat yaptırmıştı. İngiliz hükümetinin mevkii söunraya kadar vaziyeti müem- j; men görünüyor. Çünkü hiç bir fırka henüz intihabat için hazır değildir. Dün Londra'dan gelen tel- graflar, hükümetin bahriye büt- çesinde yaptığı tenkisattan do- layı muhafazakârlârın hücüm- larına hedef olduğunu bildir. mektedir. Konferansın aldığı fena cereyan karşısında bu ten- kihatın tehlikeli olduğunu Chur; ehill söylemiştir. Fakat bu de- fa muhafazakârlara liberaller Bunun sebebi de, Londra'da — tahdidi teslihat için konferans içtima halinde iken, bahriye bütçesin- de tasarruf yapıyor diye, hükü metin vaziyetini işkâl etmemek tir. Eğer konferans olmasaydı. İngiliz Hükümetinin, yine-hem de bu defa daha mühim bir me- selede-akalliyette kalması muh larında tenzilât yapamıyorlar. İşte beş taraflı bir itilâf ak- tine engel olan vaziyet budur.| Diğer taraftan Japonya, ile A- vamaare Seeani e C sasama aa tile yazılan bu satırlara nihayet verirken ilâve edelim ki: Aarabistanda isyan çıkaran, | müstakil bir Arabistan teşkili | vadile çöllerde Türk askerlerini | arkadan vurduran ve nihıyet] Filistinde Arap ve Yadudi un- surları arasına ebedi bir nifak darbe evvelkinden daha li olmuştu. ci politikacının böyle işler , bu Lard idare ediyordu. İ Politika âleminde wk komp- lolar kı kalmış, çok hi- leler, hud'alarla çarpışmıştı. Fa kat iş hayatında başına inen bu darbe onu çok sersemletti. Hasımları onun bu işteki entri- temeldi. ... Schaht'm istifasına rağmen, Alman meclisi Young plânmı tastik etti, Schaht'ın istifası ha. ,berini bildiren telgraf bu istifa- İnın Young — plânına karşı bir protesto mahiyetinde olduğu. nu bildirmekte idi. Anlaşılan bu mülâhaza mü- him bir amil olmakla beraber, lasıl istifaya sebep, yeni teşkil jedilmekte sidir. Öyle görünüyor ki, buna acı acıdaders veriyorlardı. Bu arada Fahir, hakikaten en iyi işi yapmış oluyordu. Cevdet vaziyeti bir sinema şeridi gibi gördü, manzara şu idi: Fahir | Cevde Beyle işi sağlama bağla- dıktan sonra — kendi patronuna | karşı da mecburi bir tavur al- mış, böyle bir teklif karşısında kaldığını ihsas etmişti. Ahmet Sami gibi kurnaz ve pişkin iş a- | damı için bu vaziyetten istifade |ne etmek en tedbirli yoldu. Bir başkası olsaydi belki de bu mü- tecaviz ve şantajcı kâtibine der- hal yol verirdi. Ahmet Sami böyle yapmamıştı, kâtibinin kurnazlığmı kendi maharetine €ekleyip hasmının başma mü- kemmel bir çorap örmüştü. Şu imzasız mektup ki, Ahmet Sa- mi tarafından yazıldığına şüp- :e yoktu, her şeyi ifşa ediyor- u. Fahir şüphesiz on bin lira da ondan almış, buna mukabhil Cev det neye yınlış qıirıkr xöçte— Nuüsret Bey—uı qelqı onu heit Kilüren etmiştk derler. İngilizler, Londra konfe| rasının uzun müddet tatili faa- YOT zaif olmakla beraber, yazdan! Sessiz facia Hayatta ne sessiz hüdiseler vardır ki en beliğ sözlere taş çıkarır, . Meselâ: Dü , muntazam ve içti- mai bir mevki sahibi olduğu görülen bir hanım yanında na- hif bünyeli kızcağızile beraber bir otomobil içinde Darülfünun civarından geçiyor.. Ve gözü tenha olan o sokakta kocasını metresi olan bir kadınla gezer- ken görüyor.. Nahif ve hassas olan kızcağız bayılıyor ve oto- mobil bu vefasız babayı yıbın— c kadmla kolkola bırakımp gidi- » Bu işin en feci tara! © biçare ana ne de zavallı yav- rucak günahkâr pedere bu te- sadüften bahsedemiyorlar. Aile düzenini bormamak için... YOL ve YOLSUZLUK! Dün tarik bedeli için galiba Nizamettin Nazifi aramışlar.. ve tahsildarla aralarında şbyk bir muhavere geçmiş: — Beni mi aradınız? — Evet, yol için, — Beti ik tutmuyorum. — Zararı yok beyim başka çaresi var, | — Ne yola mı pdddt! — Evet! — Kimi? w — Sizi beyim! vi — BHay Allah razı olsun be! E, sonra ne olur? caklar. — Âlâ! Nerede? — Vallahi beyim pek o kadar incesini bilmem ama bir yolsuz yer elbette vardır vilâyet hudu- du içinde.,. — Ha, tamam, tamam! Eğer yolıuzluğı ben çare bulacak. sam!. | | Schaht kadar Alman hükümeti de itiraz etmektedir. Diğer taraftan Young plânı- nt tastik ettirmiş olmakla bera- ber, hükümetin vaziyeti pak e- min değildir. Bilâkis bu plân bir defa tastik edildikten sonra eski koalisiyonu muhalaza et- mek daha müşkül olacak, Sonra iktısadi müşkülât yüzünden hü. ümetin meclisteki prestiji te- zelzüle uğramaktadır. Bazı Al- man gazetcleri iktrsadi dikta törlükten bahsetmekte ve Hi dı:nburg 'u, bu hususta -kanunu esasinin kendisine verdiği salâ , hiyeti istimale davet eyler ırıelı:teW dirler, Filhakika Alman kanunu e-| sasisinin 48 inci maddesi fev-. kalâde zamanlarda fevkalâde; tedabir alınması için Reisicüm. hura salâhiyet — vermektedir. Alr.ınyadııkuııdı vaziyetin mahiyetini iyice bilmiyoruz. Fı kat ancak fevkalâde tedbirleri olan beynelmilel |halledilebileceğine dair kanaat nına çıkmazsın. Halbuki tohumu atan (917-19) Inplteu Bankaya bir Fransızın umumit |belirmeğe başladığına göre pek dağdan tutarlar, gözlerimi bağ- sinin hariciye nazırlığını işte | pıudiır tayin edilmek istenilme|çok fena olmalıdır. A Ş. tavsiye ettiği gibi böyle fevka- | lâde fırsatlardan hayatta bir ke | |de bu iki başlı fırsatı kaçırma- (mış, iki taraftan da on biner lira ıılarık piyasadan kıyholmu.— tu. Mesele hakikatti. Ve bu hakikat Cevdet Beye kaçırdığı bu, muazzam . işten | rıldı. — Evet yöninine. bakalımı ; (ÇçBda iken her iillkinle karge daha acı gelmişti. Hırsından| — Niçin yahu! Ben de zaten onun için sana aa Demek kısüet şir ne yapacağını şaşırmış bir hal-| - Cevdet Bey hâlâ odarbenin | geldim ya . böyle çıkıyor ha! de koltulta kıvranır " dururken | tesirinden kurtul — Ne zaman bu ihalet b biraz evvel telefonla kendini a-| — Bilmem, dedi, neticesi ha-| — Hemen bu ay içinde! (arale erel el rıyan Nüsret Bey çıktı, geldi. | va çıkıyor da ondan! — O halde bunu olsun kaçır- |YA Uğradık gibi geliyor bana..« Cevdet Beyin çehresindeki | — Bu işte bir muamma - var |mıyalım . bu neticeye hayret etti: fırtına izleri geçmemişti. Arka- (amma anlıyamadım, dedi. Nus-| — — Bu yüzde yüz bizim. — |Ne ise dediğim gibi. kaçan İş daşının bu.perişan halini gören |ret Bey . Her halde senin mü-| —— Neden keşfettin? İçin Gene, yormağa İlisum. yol Nusret Bey telâş etti hendisler sana yanlış hesap çı-| — Bizden başka işi yapacak | — Bugün sen gelmeseydin — Hayır ola hasta mısın? — |kardılar, muhakkak, Yoksa Ah- | yok ta ondan? sıkıntdan n mad '(_lıuynmhkıodıyıgeqneıı- met Sami zararına iş alacak ka-| — Ahmet Sami grupu girmi- ger. . . Öyle sinirliyim ki! ni işaret eden Cevdet Bey ba- | dar budala değildir . yor mu? — Hakkm var ama dej şınt salladı: İşin içindeki muammayı an-| — Gi ” ha, bugün kime rastgeldim — Yok bir şey, sıcak oda. | cak Cevdet Bey biliyordu. Fa-| — Niçin yor musun! Başımı ağrıttı! İkat ifşa etmek işine gelmiyor-| — Şimendıh'lı liman işinin | — Kime? Yanındaki odaya geçtiler: — | du. Ne mühendisleri, ne hıııp- ayni ıamıydır grupa veril- — Ne olacak size yol yaptıra | | dlın onu aldatmamıştı,. Bu Feodallzm Çocukların elindeki kaynana Zırıltısı haline geldikten sonra tenkit, utancından san'at âlemi he veda etti. Tenkidin bu hicreti san'at diyarında artık bir dedi- kodu ve küfür saltanatr başla- Mmıştır. Artık beğenmemek, çe- | kememezlikten, beğenmek, dal- kavukluktan başka bir - sebebe müstenit değildir. mahfazası içinde kalan antika - (eşya gibi geçmiş asırların ya- ne |digârı olarak elimizde hatırala- | ; ldınnd.ın başka birtşey bırakma- İt Şaheserler maktele sürükle- niyor, san'atle alâkası olmıyan değersiz metalara taç giydirili yor. Cellâtlarla meddahlar mey danı boş bulmuşlar. Eşkiyala: ellerinde balta, sokak başlarm- da san'atin masum yavrularını bekliyorlar, Artık san'at memleketinde asayiş kalmamıstır. Fikir ,sahasında konuşmak © spor maçlarma benzedi ki ta- rafeyn sediye ile avdet ederler. Fikir ve muvaffakıyet, artık ken disine yumruktan başka muha- tap bulamaz oldu. Ne münekkit, ne san'atkâr, her ikisi de hakikati söylemek ve dinlemek tahammül ve cesa- retini kaybetmişlerdir. Bugün münakaşa, hakarete çıkan yo- lun adıdır. Münakaşada haka- ret eden galip, hakaret gören mağlüp addediliyor:! Ve en cok küfreden hak kazanryor. Tenkit ve münakaşarım büu ımıi karşısında edepsizlik hür yuıl ir san'at mülessesesi göçü mevta çıkıyor. San'atin mütegallibeleri elin- de oyuncak haline gelen haki- ki kıymetin :ııgııııyon işkence. si altında kemikleri kırılıyor. Sinirlerinin ihtilâcatı içinde yalnız kendisi - için çalışan ve açlıktan moraran yüzünü güne- şe göstermemek — için eseri (;;lüne kapanıp hıçkıran san'at ir, derebeylerinin zulümden kam- çışı altında hız almaktadır. ELİF NACI c W % -S Toğanla horoz Toğan kuşu horoza demiş ki: — Sen ne vefasız, ne vahşı hayvansın. Sahibin, seni yuümur tadan ç.kırıt. yiyeceğini, içece- ğini verir, sonra büyüyünce şu- | |raya buraya kaçıp sah?mmıı ya- albuki beni | layıp kamımı acıktırırlar, ka- ranlık mahzenlerde hapsettik- ! üzerine | Bilgi, mantık, insaf, tarihin | e başladı. Her gün yor, enkaz altından yeni bir azgım ve küfürbaz san'at | Zevk sahibi O sabah Cemil yataktan kal- |geçer yahu!. .” levhası. Diğet kar kalkmaz masasının önünde |tarafta çerçevelenmiş bir mek- duran küçük bir heykeli aldı, (tep şahadetnamesi. uzun uzün bakmağa başladı. Bu kadar zevksizliğe ve bu Bakarken elleri titriyordu. He- |kadar zevksiz bir adama taham içil mül edemedim, kaçtım, “İşte söyleyeceğim bundan ibaret Cemil Bey". Cemil mektubu okuyunca deli oldu, hemen bir kâğıt ka- lem alıp yazmağa başladı. “Hanımefendi, «Geldiğiniz ev babamdan kalmadır. Sıra sıra dizilmiş is. | kemleler annemin yadığarıdır. Onlarımn nizamı bozulacak diye ödü patlardı. O fanus babamın bergüzarıdır. Güllü — vazoları — hemşirem almıştı. Şahadetna- me, aldığı gün ölen erkek karde | şimindir. Bu bergüzarlardan a- yrrlmak istemedişimden ve be- | birini de- | | çirkin, zevksizlik nümunesi bir heykeldi, bir kadın heykeli idi. Üstünde, kırmızıya boyanmış, bir caket vardı. Bu heykeli Cemil'e sevdiği bir kadın vermii Bir bayram günü, beraber gezerlerken Seniye Taksim me- danındaki bayram yerinin ön. inde durmmuş: — Buraya girelim, burası çok hoşuma gidiyor, demişti. Bunu hoşuna giti lâf olsun diye söylemişti. Girmişlerdi, nişan atmışlar, İniyet çekmişler, piyango oyna- mışlardı. Piyankodan Seniye hu küçük heykeli kazanmış ve: Pi ğil, ;ışıımıek ternedim. Yoksa zevksiz bir adam de. -— Ben bunu eve getiremem, İğilim. .. En büyük zevksizlik. » sizin olsun! diyin Cemile vern'ıışW Fakat birdenb e — dürdu | ti. |Bu mektubu yazmak fayda- Cemilin ihtiyar dadısr elinde|zizdi. Seniyenin » eli bir mektupla odaya girip Cemi- Ki heykel elinde görünce şaştı. İçinden: —Bu adam çocu! Tunduğunu duran heykele b 4 zlik ni tulamıy yalarma ze esi çe nn elinden mek.'bir hatıra daha ilâve edilmişti. tul ta ündeki yazıyı gö TÜREA GRŞ Nİ SeRl ee SELÂMİ İZZET |geliyordu. | Mektubu açtı okudu: ş Cemil Bey! “Sizi tanıdığım zaman cidden beğendim. Bana ince, zarif ve bilhassa zevk sahibi bir adam hissi verdiniz. “Evinize davet ettiğiniz za- man kabul ettim. Geldim ve ka pıdan girdikten biraz sonra çı. kıp gittim.Ondan sonra da baş- ka biri ile evlendim. Artik İstan bulda değilim, nerede olduğu- mu da söylemeyeceğim. Yalnız sizden, evinizden neden kactığı- mr söylemek istiyorum. Zevk- sizlikten, zevksizliğinizden kaç tırn, “Neydi o evinizin hali!. Asker gibi sıra sıra dizilmiş köl tuklar. Bir konsol. Üstünde fa- noslu bir saat, iki yanımda gül- lü iki vazo. Duvarda. “Bu da AZAETERNERENEREZEEER AM MELMSNE NT ten sonra kuşların üzerine salr- verirler . Avı tutar sahibime getiririm. Bana yaptıkları eziyetin onda birini sana yapsalar sahibinin gözünü çıkarırsın. Bu sana yaraşır mı? Horoz gülmüş: — Zatı âliniz, şişlere saplan- İmış Toğanlar görmemişiniz- Müşteri de uçar Rüzgârlı bir hava... Tramvay Şişane yvhıııııdı aşağı ağır ağır inerken yolcular dan biri bağırdı: | nüne katmış teker meker yuvar 1 hıyordu. Müşteriler, biletçi ©o srrada tramvaya atlayan kontrol hep — bu uçan şapka ile meşgul- düler. Şapkası uçanı adam, şap- kasının arkasında koşarak göz- iden kayboldu. İkinci bir şapka uçuşunamey- dân vermemek - için herkes ba- İşındaki şapkayı sım sıkı kulak- larına geçirdi. O sırada biletçi iyiden iyiye faaliyete geçmiş bu lunuyordu ki basamakta duran- lardan iki kişi atlayıp gitti. Bunu gören kontrol, bilet- çiye çıkıştı: — Lafa daldın... Yağlı müş- teriler birer ikişer uçuyor. Yol- cunun biri kontrole gülerek: Ür: — Aldırma canim dedi, her Fakat bendeniz nice şişler | Yakit şapka uçmaz ya, bazen de gördüm ki onlara horozları sap- | Döyle yolcular uçar. .. lamışlardı .. Kulak misafiri 'Beyuı:nleyı biraz düşününce Te geleceğine aklı yatan Fahir | lemiştim ya. veı—Jıgm vadis doğru mu? örnrü ifşa edilemiye- |di, Hman işi daha rahat bir iç- — Tabii doğru. Zaten bu işin |cek, fakat yaşadıkça ona ıstirap |tir. encümene geldiğini evvelce söy | verecek bir keder düğümü halin | — Tabif, tabit, üzüntüsü yok Ka de dimağında kalacaktı . tur. Hele işe yaz sonunda baş- —Ey? Yutkundu. Dudaklarını ısır- ıırıanAmaıyıdıgüıdhrlnş —E si, şimdi liman ışmııhı— dı. cevap bekliyen Nusret Be- geçirirsin. le edocekler. Sen bunun ii için esa | yin yüzüne baktı: sen hazırladındı değil mi? — Hazırlandık. Fakat artık böyle resmi işlerden sıtkım sıy- —Kıçanıııçınmihıkqıo— —Edehıyıt urıfur W dilmez, dedi. hm.

Bu sayıdan diğer sayfalar: