Eİ’:—'ik'iî', Tilliyet VÜmdesi “Milliyet” tir. (1 MART 1930 "EHANE — Ankara caddesi Telgraf adresi: Milliyet, İs- 5 Telefon numaralarır Fowmbul 3911, 3912, 3913 İ —— 43 9NE ÜCRETLERİ 'Türkiye için Hariç için 400 kuruş 800 — kuruş 750 1400 1400 700 Y m evrak geri verilmez 1 geçen nushalar 10 kuruştur. n matbaaya ait işler için müracaat edilir. ilânların mes'uliyetini kabul etmez. Vi İ 'İGÜNKÜ HAVA bararet ca çok 16 en az e di Bügün rüzgür lodos * “hava açık olacakçır. K p: ı Ğ |rin başlıcaları bunlardır. İnt kıvılcımlatan bu romancılık Ncs._l Türkiye inkılâbının Etem İzzet Bey, roman mü harnrirlerimiz arasında hususf bir temayüze sahiptir. Bu tema yüz zahirde bir noksan gibi gö- rülebilir, fakat vendiği semere onu bir meziyet hükmüne soku | yor. Bu temayüz veya hüsusi- yet şudur:Etem İzzet Bey, ro- man tekniği hakkındaki bilgisi ni ecnebi bir membaa - borçlu | değildir. Hıyız içindeki müşahedele- yaşadığı muhitin — şahsiyeti | z:nııdokı inikâsları, içinde ço şan sanat aşk ve sevgisi, genç | ve ateşli rulundan kopan canlı | heves ve arzu, kuvvetli bir üs- | lüp.. İşte Etem İzzet Beyin romancılığını doğuran âmille- «Çildiran kadın? da ilk ışığı- «Yakılacak kitap» ve «İstirap çocuğu» merhalelerinden geçe vek, «Aşk güneşir ne vâsil ol- ath yatı ** .Aşk Güneşi — * romana doğru atılmış bir adım.. MİLLİYET B 'I ilham ettiği dastant en büyük dâhisi kendi yüks:k eserinin tarihini bile kendi nut ku İle bizzat yazmağa mecbur olmuştur. Dastanlar yazdırmak kudnetini haiz olan bu muaz- zam Türk kurtuluş macerası- nm edebiyatımız üzerinde he- nüz tercssüm edememiş olması, gune az çok tabil sebeplere müs tenit addedilebilir: Çok defa bir nesle ait olan heyecanların |Ya' © nesilde bediileşmediği, mü- taakip nesilde tesirlerini göster ği görülmüştür. Kanuni dev- i fütuhatını mü- haşmetli şairi Net'i şiirlerinde münakis gibi Henriyade yazıl| dığı zaman dördüncü Henri dü mnyaya veda edeli iki asrı geç- mişti. «Aşk güneşi” için türk inki- Tâbının romanı demek çok faz- la bir iddia olur. Fakat şüphe yok ki bu roman, istikbalin do- rinin taakip asrın PAZA kR'l'l'.Sl Mes'ele Darülbedayi muhiti çoktan- dır sessiz sadasız idi, bir tiyatro in bu sükün mevtaver bir şey- r. San'at , dağdağalı, davalı, mahkemeli olmazsa neye yarar? Neyse çok gükür bu fena sükün hitam bul- du Ertuğrul Muhsin Beyle Ha- lit Fahri Bey arasında nahoş bir hâdise oldu, adeta kapılı bacalı loldular. Yaptığım tahkikata na İzaran bu hâdiseye sebep iddia edildiği gibi Halit Fahri Beyin Darülbedayi aleyhindeki neşri- yatı değildir. Hattâ Ertuğrul Muhsin Bey bundan bahseden- lere: — Hangi neşriyat? Vallahi Harkında değilim! Kimin okudu ğu var ki?., demiştir. Asrl hâdi- senin sebebi şudur: Ertuğrul Muhsin Bey, Halit Fahri Beyin boyunu bir edibe yetmiyecek kadar kısa bulmuş, | İbu da Halit Beyin kulağına - ve |gücüne gitmiş... Soluğu Darül- bedayide almış... — Nerede, nerede? Ah bir e- lime geçirsem, parça parça ede- “ART gürültü, patırtılı, 19380 İlk müşteri |.. Vaktile Beyoğlunda bir mü- | cevherci dükkânı açılacağı ilân | edilmiş. Kapalı kepenklerinin üzerine yaftalar yapıştırılmış. Nihayet dükkânmn açılma günü | |gelmiş, Ahali toplanarak ca- mekânda teşhir edilecek pır- lantaları temaşaya hazırlanır- ken öteden tebdil memurlar ko- şarak gelmiş, kalabalığı dağıt- mağa başlamışlar . B irisi me- rakla sormuş: — Ne var, kuzum, ne oldu. Dükkân açılmıyor mu? Meğer bir gece evvel dükkâ- na hırsız girmiş. Memur bunu ima ederek: — Dükkân açıldı amma, de- |miş, nafile seyredeceğiz diye İbeklemeyin . eîrk müşterisi ne Wvır ne yok hepsini götürmüş! Tiletlepller Omtsabakası Bir keşif 44 üncü haftanın ? nciliğini De- Mehur muharrir Kuvvetli bir muharrirdi. Bü| İtün gazeteler, mecmuslar, hi- kâyelerini, romanlarını kapışa kapışa alıyorlardı. En haşin fi- kirler kaleminin ateşinde bal- mumu gibi eriyor, en tatlı ha- yauer cümlelerinin seyyal cazi- İbesi içine bürünerek gözlerin nünde birer rengin — tablo gi İcanlanıyordu. Hayatından çok memnundu. Yazıları kendisine hem çok iyi bir mevki hem de servet temin etmişti. Evinde de çok rahattı. Güzel, çok güzel bir karısı var- dı. Zaten bu meşhür. müharrir onu ta daha pek gençken, bir gazetede muharrirlik yaparken tanımış sonra sevişerek evlen- mişlerdi. Bu güzel kadının ko- casının şöhret — bulmasında da büyük bir tesiri olmuştu. Mu- harrir karısına karşı duydüğu, yordu. Muharrir karısına ihanet ediyordu. Artık sabahları erkenden e- vinden çıkıyor ve — akşam geç vakit avdet ediyordu.. Kendi sini içkiye de vermişti.. Eski- den yalnız karısının şen kahka- hasile mestolurken şimdi sade rakıdan medet umuyordu.. » Fakat ne yapsa nafile!.. Hiç bir şey, hiç bir kuvvet o« nu tekrar eski haline irca edo. cek kabiliyette değildi. Çünkü vücudü — yıpranmış, dimağı yıpranmıştı. Ve temas ettiği genç kızlar bu yıpramş- ların ancak birini — bile tedavi edemiyorlardı. , O, hayat dağının karlı zitve- sine yaklaşmış, ve bu zirvenin iklimine alışmıştı. — Gençli; güneşli ve cevval seviyesine meğe çalışsa bile kader rü rile Afrika Tüzgü- Tüşşafaka lisesinden 82 Avni Ziya B.| sevgi sayesinde aşkı öğrenmiş, çöllerine düşmüş ;; giltere ve kazanmıştır, Yazıs şudur : |kıskançlığı tatmış, ve sevginin | kürklü bir Eskimo gibi gülünç, Tim! diye ararken eline geçirmiş we iki parça etmek Üüzre iken ğuracağı o azametli dastant müş bulunuyor. Henüz genç o- yora nn doğru atılmış bir adım lan muharririn bu romanını ne İ ıamlnlonlar uxede teşkil edildiğin- «€li bahsedilen yeni fırka v 3 Tİkendini bekliyen aki- İ'ğe wuştu diyorlar. İmpera 1 yd tahilindeki kayıtları kal 114 çalış verişi arttıracağı y an bu fırka çok söz gö- TÜngiliz milletinin parle- aayatında devamlı bir mne temin etmek için ni- anlardenberi alıştığı iki irdır. Muhafazakâr ve n başka bir de mesai fır- ivar. Şimdi bir de dör- arkanım teşekkülü, sürü- volan ve bu fırkanın mü- i tarafından çıkarılan zrin neşriyatına rağmen '; karşılanmıştır. ratorluğu teşkil eden şonlar ayrıayrı iktisadi ,gdnp ediyorlar, Ana va- anlar arasındaki — ticari “bata bakalım : Bunu an- çin son zamanlarda neş- takamları îormek kâfi- 'sediyoruz: İngiltereden kıtasındaki memleket- tın aldığı miktar umum hm yüzde 30,37 sidir. Di- Mleketlerin aldığı yüzde mperamdıık ise yüzde K n K < l"î':f'—*: S ERİRUN TC S z ""'B%:: CK LL) ; “bu 40,93 te imperator- gkil eden beş dominion düzde 20,26 dan ibaret- ghadanın aldığı yüzde ü Avumnıl/:nm yüzde ge! Yeni Zeland yüzde Paubi Afrika yüzde 4,72 , gilterenin umum? ihra- 4 Hindistana giden yüz. #dir. İngilterenin hi- E'-#—R ıde 8,85 tir, un tazeliyerek or- .'Iğı teklifleti Dominion- arşılamadı. Meselâ A- dya - tiftiğini, Canada (nr satmak için impcra- Bi 5a 5 'ı aleni müzayedeye mü- *kararnamesi mucibince yoktur. Binaenaleyh An- x Konya hattının göster ,mmeye göre inşası sa- Sami Beyin çttızı Belçika inşaat gru Şale edilmiştir. gzler Cevdet Beyin başı- y bir çöl güneşi gibi yak ramıyordu. €ey söylemek, fiati kır- . ÜUsülen buna mahal Uyı anlıyarak vaz geçti. bekliyen g; “gi rakibin Cevdi inden af- €ey anlıya- —Aaan.aî'a( ııııı:_îfî.;.î-,frv SEBNWERİ taltında veya müstemle- |! gnyu'lere yapılan ihra- | şeri açılıp kapanıyor, işit ikün olduğunu bildir- e bitmişti. Tpışarıya havadis almak için ko- | gazeteciler ne n rebepleri- | .son eseri, ne de müstait olduğu | iktidarın son hâddi addedeme- yiz, Bilâkis bu da bir merhale dir. «Aşk güneşbr450 sahife tu- tan koca bir romandır. Fakat öyle ber sahifesi türlü vakalar la rengârenk boyarımış heyecan hi vuküat romanı değil. Ayni zamanda bir tek şahsın portre- si, yahut bir tek tahassüsün tas İviri için özene bezene uzun u- | zun doldurulmuş - süslü yazılar | romanı da değil, Bu iki tipin orhqsmda atoçşli genç gazeteci Tahunun ilhamlarından topla- |narak, hareketli, canlı, kesik Akeıık âdeta — kendi tabiriyle — sinemaya benzer yeni ” bir üslüp altında zoman kılığına konmuş bir eserl.. «Aşk güneşi» nin hâsit vaka- sı, umumi harpten - başlıyarak | gon inkilâbımıza kadar g:çen4 tarihf devrenin içine sığışturl- | mıştır. Bundan evel — «İstirap İsayısı çıktı, Weröttin Beyin çok se- | vimli bir teşpihle «daima 42 de | rece hararette» dediği ateşli bir tislüp ile bu adımı atmış olduğu için Etem İzzet Beyi tebrik e- deriz. | I. Necmi Yenineşriyat ARTİST Herkesin mecmuası.. 9 uncu Büyük mükâ müsabakaya işt ni moda “Uzun etek” valsi A- vrupaya geldi. Nefis sineran ya Avrupayi işgal cden cazip mua | mmalar:,, V. 8. İ Muhsinin resmini Halit Fahri Beyin elinden dar almışlardır. Kendisile görüşen bir muhar ririmize: — Pastırmasını çıkarırdım ama düa etsin ki..... İşte hâdisenin esası - varsa - büdür. DUDAK BOYASI Kadın talebe ve muallimlerin dudak boyamamaları hakkmda Bundan bahseder arkada- bir emir var.. ken bir erkek muallim şıma sordum: — Bu emir neden ait? — Erkekler de ayak kabrtsmi zı ve resimleri, Yeni edebiyat; | İboyayan bile nadir de ondan!| İdedi. FELEK llııııılenherı ETUAL dıttasım gözürmekte olduğu HARRİ LİTKİ ve LA JANAnin termsili çocuğu» nda içinde yaşadığı ga | Betecilik âlemini, âdeta müşah- | Hhas tipleriyle canlandıran E-| tem İzzet Bey, bu defa da gene gazetedi sifatiyle vukuatını ya kından takip ettiği bir tarih | devresinin levhalarmı göz önü- İne koyuyor. Bu iyi ve kıymetli |bir teşebbüstür. Büyük Türkiye hinkilâbının edebi âkisleri hentiz (edebiyat tarihimize nakşedilme ıdı. Ne yazıktır ki yirminci asrın 4010101010101010-0.030 1010 torluk haricinde müşteri bul-| mak mecburiyetindedirler . Bir | de Dominionlar artık git gide |birer sanayi memleketi, gluyor. istan bilekendi pamuğunu ve için tedbirler almıştır . karşılaştı . bu teşebbüsün de böyle bir aki- bete uğramasına vaııyı—u bilen- ler hiç şaşmıyor.. ni düşünerek giderken mühen- dis Alâeddin Bey yanma yak- tı, genç adam hali patronun gözlerinden anlamıştı: — Üstat, dedi. Neden oldu böyle! Cevdet Beyin gözleri önüne Fahirin sart yüzü gelmişti: — Hain, dedi, bızi aldattı! — Kim? Cevdet Bey bu isımi söyliye. medi. Fakat dudak'arından kes kin bir küfür çıktı. Patronun geçirdiği buhranı gören genç mühendis başka bir şey sormadı, otomobile geldi- ler. Arab: özleri bir noktaya |dikili di iyordu. On bin lira verdiği halde ele geçirdiğ şifre- PARiS KOKOTLARI Gayet mütenevvi ve cazip SESLİ ve görmektedir. -Bu fimde zevk ve selahar ŞARKILI filmiazim muvalfıkıyetleri 1 olan Paris bütün Ahtlaşmi'e görünmektedir. Gayet Müessir bir ir Rus drsmı olgn DÖN KAZAKLARI Sesli ve şurk flral yakında OPERA SİNEMASINDA irae olun: İ emamrazmaz Darül'aceze — müdürli den: Halıhane için yarısı yumu şak Rumeli, yarısı Anadolu ma- ir dört yüz atik kıye temiz mal yapak İâzımdır. Temiz yıkan- ün- | kiye alınacaktır. Kapalı zarf u- Her gayri tabii hareket, gibi |sulile münakasası 10 Nisan 930 'olunarak teki Perşembe günü icra ve saat on dörtte teklifnameler açılacaktır. |teminat âkçelerile darül'aceze | 'Taliplerin teminat akçelerile | düşünmiyerek afa sıra: | — Teres, alçak, diye sert, keskin küfürler ediyor, bir fil| gibi soluyordu. Yazıhanede on ları Nusret Bey karşıladı. Neticeyi daha telefonla alan Nusçet Bey de mütecesir ve mütehayyirdi. Bütün yazıhane mensupları- fm yüzünde vefat etmiş bir sevgilinin matemi gibi derin, Bakihn bir teessür vardı. Memurlar nihayet bu işte mühim bir kazancın elden gitti- gini biliyorlardı , Fakat Nusret Bey ve bilhassa Cevdet Bey bu işteki ziyanın yekünunu bildik- leri için çok müteessir oluyor- lardı. İlk heyecan ve teessürler ya- vaş yavaş geçti. Cevdet Bey birer kahve ısmarladı . Nüsret Bey işi lâtifeye boz- mak için : — Evet, dedi, şampanya iç- meyince kahve asabı. teskin e- der! acaktır darül'acezeye müracaatları, * * Darül'acezeye 930 |muktazi defatir ve bazı evr: tabı ve imal fırka bu müşkülâtla |mış olursa bu nisbette üç yüz |sulile müna! asO5ı ıo Nı—;ıı— 930 munı.mmn sonrakine |Perşembe gü te açılacaktır. Taliplerin İheyetine müracaatları. 7 geçmedi .. onu serbest bırakmıyorlardı . rı çıyanın başmdan gelmişti . lardı . Çünkü esasen mühendis- kündan noksandı , vermişti . tı. Bu darbe Cevdet Beyin üze ler demek yalandı. Yanında mühendis olduğunu rinde çok derin bir tesir yaptı. Saatlarca gözlerinin dalğınlığı rek başka iş, ucunda ölüm yok ya ! “Kıymetli iki profesörümüzün tatlı ıstırabını kana kana içebil-| kadınlara n'mıe!er saat 14 |ları buvulfakıy 5 |bir ehemmiyeti haiz olan bu keşfin Yalnız kalmak isti- |yordu, fakat zaten bu günü me- rak eden bütün tanıdıkları tele- fonla ve yahut bizzat gelerek Bir aralık Fahiri aratıp ge- tirtmek fikrine düştü . Bu mağ- lübiyet doğrudan doğruya o sa- Bu işe onu sokmasaydi, hile kat masaydi muhakkak kazanacak- lerin çıkardığı hesap Alımet Sa minin verdiği son ve hakiki ye- Fahirin ver- diği hesaba tamâ ederek yekü- nu yükseltmeleri bu neticeyi İlk buhranlar geçtikten son- ra asabı yavaş yavaş sükünet | bulmağa başladı . Üst üste içti- gi kahveler, Nusret Beyin dedi- Fi gibi sinirlerini — yatıştırmış- Artık yavaş yavaş söz söyle- meğe başlıyor, gelenlerin ade- tâ teselli eder gibi boyun büke- Ne yapalım, bu iş olmazsa tatbikat sahanmda muvaffakıyetle ne- ticelenen Vebayi bakarf aşısını keş- fettiklerini bildiren haber, bu haftaki gazetelerinizde çıkan — havadisin en | Şayanı dikkat olanıdır. Şimdiye kadar bu hastalığa karşı, pahalı ve tatbiki müşkül olan bir u- Sulle mücadele ediliyordu. — Halbuki şimdi, iki çalışkan ilim adamımızın, bir Fransız âliminin etyevm tetkik ve tetebbü etmekte olduğu bir usulü e- #at olarak almak suretile keşfettikleri Taşı, eskisile kıyas kabul tmiyecek su- rette çok ucuza mal olmakta ve - bil- hassa tatbikat sahasında en kat'i te- sirini göstermektedir. - Keşledilen bu aşıda her hayvan başına yapılacak masraf ancâk 5-6 kuruş tuttuğuna ve| & aylık bir muafiyet temin ettiğine| göre, bu keşfin iktısat — ve tasarruf noktai nazarından büyük bir. ehem-| miyeti vardır. Yüksek Baytar mektebinde da-. nalar üzerinde tecrübe edilerek mu-| vaffakıyetle neticelnen bu usul, Şark vilâyetlerimizde tecrübe edilecektir. | Çok müessir olan bu - aşı, memleke- timizde zaten az Glan Vebayi bakari- yi kökünden söküp atacak ve bir çoki hayvanlarımızı koruyarak - bu milli servetimizin muhafarasında büyük| bir amil olacaktır. Bundan başka, Avrupada daha tet kik ve tetebbü sahasında iken bizde |ilk olarak aşı suretinde tatbiki, çok orijinal kıymeti haiz bir meseledir. , Bilhassa Şark memleketlerinde salgın halinde bulunan — Vebayi bakari, iki | Türk âliminin tatbikat sahasında mu- İsaisinden ve bu usulün oralarda ta-, jammümünden — sonra, ehemmiyetli İnisbtte azalacaktır.. Türk profesör |eskisi gibi kendisine leri bu — muvaflakıyetlerinde isterse | Fransız âlimlerinden mülhem ve müs| tefit olsunlar; bu kâl, onların kazan| dıkları çok müktesna bir şerefi zerre| kadar eksiltmiyecektir. Esaseti, muh-| telif ilimlerde yapılan — keşfiyatın ta- İrihçesine. göz gezdirirsek, her hangi| © y b aittir. Bi Hzanan âlimlerderii mevzuubahseden| Yar muharrir bu enkazın kuvve- | gençtir. unün | ti mişti. Nihayet bu hislerini kuv- vetli görüşleri ve hayalleri sa- yesinde hayata tatbik öderek İlk şaheserini meydana — getir- mişti. Maamafih muharrir, ka- rısını sade bunun için sevmiyor. du. O aynı zamanda iyi bir ev kadını, samimti bir arkadaş ve güzel bir metresti... Muharrir |kadın olarak karşısında ne gör mek istiyorsa, — gönlü ne arzu ediyorsa hepsini sevgik karı- sında sevgili karısınm maddi- yet ve maneviyetinde buluyor- .. Nihayet seneler ilerledi ve seneler muharririn çehresinde derin çizgiler, ilhamında düz. lükler hasıl —etti. Saçlarının telleri beyazlaştıkça heyecanı- nin ateşi kararıyordu. Muharrir ölüyordu. Ve mü- |tekait bir ihtiyar gibi bir köşe- ye çekilmeğe mahküm oluyor- dü.. Yakarısı?.. Karısı da — ihtiyarlamıştı.. Seneler oun da dolgun ve nn etlerini döve döve yumı gözlerinin etrafını mor ılkıı larla çerçevelemişti.. Artık kocasına hiç bir kuvvet di |veremiyordu. vaffakıyetle neticelenen bu şerefli me| Hiç bir zaman onu arkasından sürükliyemiyor bağlıya- mıyordu.. Vâkıâ eskisi gibi ge- ne kocasile çok dosttu; iyi bir ev kadımı idi. Fakat... Fakat güzellik — ve gençlik |tlısımı hayatın elindeki sihir. laı değneğile silindikten sonra ye bir yığın his — ve hayal cnka/ı kalmış ve zavallı ihti- altında ezilmişti. İşte muharrir bu ıstırabın al- dan “İni mesnetler” arıyor ve şöhret ; beynelmilel rda Âvrupa gazete ve mecmua, bildirilmesinden sonra bir kere tevvüç edecektir.., Kârla zarar kardeştir . Bu kapı- dan olmazsa başka kapı .. se kimsenin rızkını yemez! Gibi | esnaf, tüccar, piyasa ağzı lâkır- dılarma tebessüm ediyor, işi pişkinliğe vurmağa çalışıyor- du: — Biraz da başkaları kazan- sın, bu işleri inhisar altına al- madık ya! diyordu. Akşama doğru ziyaretçiler azalmıştı , Telefona bakan Fer- da Hanım haber verdi: — Sizi bir hanım istiyor efen- dim . Cevdet Bey kızdı: — Tam sırası, kimmiş, ne imiş, ne istiyormuş! dedi. ra daha Ferda Hanım ağzını makıneye yaklaştırmadan işa- ret'etti: — Dur, ben bakayım, kimbi- lir hangi münasebetsizin biri- dir. Ve sert bir hareketle telefo- nu eline aldı: — Allo, ben Cevdet, kimsi- niz ? Fakat yüzü birdenbire değişi- Kim- | |devaan etti |gözleri güldi uğrunda kendisine doğru uza- nan her genç kızın ateşli eline sarılıyordu. . Müuharrit karrsını ihmal edi nandaki buruşukkuk gitti, çeh- resine bir yümüş - 'İrk, tatlı bir sükünet geldi. Ve bu değişiklik Bir saniye içinde dudakları geniş bir tebessümle hareket etti, ge- sine ince bir âhenk gelmişti: — Ya, siz misiniz hanımefen- di, dedi .. Evet efendim. Evet, telefon etmişti, çok mahçubum efendim. Teşokkür ederim e- fendim. Cevap veremedim, çok | gı meoşguldüm hanımefendi, oröv- var efendim , Telefonu kapatırken yüzün- deki sevinç hâlâ bakiydi. Mü- hendix Alâeddin Ferda Hanım- la konuşuyordu. Muhasebeci Nuri Bey muhavereyi dinleme- mek için odasına geçmişti. Yal- mnız Nusret Bey meraklı ve mü- tecessis birbakışla — gözlerini dikmiş: — Anlıyalım! gibilerde bakı- yordu. Cevdet Bey t.lefon muhave- rgesinin muhatabını. anlatmak istemiyordu: — Bu resmi davetlerden de yordu , Gözlerindeki hiddet, al- bıl:t.ııı. uıındm monşer, dedi . kurtulmak için yeni ye-| |biçare ve zavallr olurdu. . Artık eskisi gibi de yazamı- yor ve yazılarında heyecandan ziyade âmiyane felsefeler yapa- biliyordu. . ... Meşhur muharrir, — bir gün matbaada mevzu — bulmak için kafasının içini kazmalarken bir mektup aldı. Bunu kendisine bir kadın gönderiyordu. Hayret etti. Kadın bu — mektubunda kendisine yeni ve çok güzel bir mevzu veriyordu. . Bu mektuplar — teakup etti. Her birisinde ıyn ayrı cazip mevzular vardı. Ve bunlar ta- mamen hayattan alımmış şey- lerdi, Kadın, mevzularında sa- de mevzu ıla iktifa etmiyı yazınım ihtiyaş göstereci bütün malzemeyi de beraber gmdenynrdu.. Meşhur muhar. rir bu mevzular sayesinde tek- rar hayat bulmuş, tekrar cski üımblhılı elde etmişti, Fa bu kadını iyordu. Nihayet kapı vuruldu. Ve kadın içeri gir Hayretl.. Bu kendi karısı, &1 idi. O zaman birden ğa kalktı. İlerledi.. Ve şey söylemeden karısmm nuna sarılrp Öptü. . Onu, ilk defa tenhada bulum şan genç sevgililer gibi uzun u. zun dudaklarından Öptü. .. Heyecanı gençleştiren kadım ne yaşta olursa olsun — daimt MÜMTAZ FAİR DULLURLUR 26 MART 1930 tarihini hafızanızda — tutunuz karı- aya- Ve zmdaşmın tecessüslindi izale etmek için ilâve etti: — Bizim daymım hanımı, bu akşam yemeğe çağırıyor da! Cevdet Beyin bir dayısı vardı yeni evlenmiş, gençbir. kadımn almiştı, fakat o ne dayısıma, ne yengesine gittiği, görüştüğü yoktu. Telefon eden (Hale) idi. Ve bu telefon darbesi ona tam rlrmıtı. Sinirleri gevşemiş, ümitleri - kesilmiş, hattâ izzeti nefsi zedelenmişti. Fahirin yaptığı nyıııbıı facı- ayı hazırlamıştı. Bu işi yalımız. fenni hesaplarla, mühendisle- rin çıkardıkları yekünlar üzeri- ne yapsaydı muvaffak olacaktı. Hile ve aza kanaatsizlik bu ne- ticeyi vermişti. Mamafih o, Av- rupada, hele Amerikada bu gibi |büyük işlerde çevrilen intirika- İarr düşünerek kendi yaptığını hem ehemmiyetsiz hem de hak- lr buluyordu. Fahir ciddt bir iş adamı olsaydı bu fırsatı kendi aleyhine berbat etmiyecek, Ah- met Sami Beyin yanında olduk- ça iki taraftan da istifade ede- bilecekti.