Fikir, İNillyet desi ” y Asrın U 12 MART 1930 B C y 7 , $ t ** | Edebiyat hayatı $ ** $ Şekspir dâhi midir? Ümnmi halk kitlelerinin dâhi | | | | De ğilmiş, hakkında yapılan * İDAREHANE — Ankara caddesi diye tanıdıkları insanalar pey- >le, 100 Telgraf adresi: Milliyet, 1s-| gamberlerdi . Gelip geçmiş pey bi inbal gamberlerin isimleri kırk şu ka » dardır; bunlardan bazrlarına da |kimi Nebi, kimi de Veli demiş |ve asırlar geçtikten sonra orta- Telefon numaraları: İstanb © <O1E, 3912, 3913 ABONE ÜCRETLERİ da kalakala üç isim kalmiş .| pagandalarla dünyada cani san kalmazdı. » Şekspire ingilizler dâhi diyor lar, çünkü eserlerinde eski an- ane ve itikatların bütün safa- hati vardır. İngilterede Kral Türkiye için Hariç için 400 kuruş 800 750 1400 2700 Gelen evrak geri verilmez *üddeti geçen nushalar 10 kuruştur. Gazete ve matbaaya ait işler için mütenasip bir mesele atalım. müdüriyete mü: hus — Gazetemiz ilâala ed; kabul < it | BUGÜNKÜ HAV.. S0 Dün hararet b çok 17 en az ON9 derece İdi. Bu gün rüzgür hafif Todos hava u olacaktır. racaat edilir. rır mes'uliyeti tini Ç di, belki dehâsından bir şey ek .ff.emiyeti akvam ç ve maar 1 Cenevrede, Cemiyeti akva- merbut bir çok komisyonlar j,ar « Bunlardan bir kısmı siya- (£ işlerle uğraştıkları, için ken- m / Hilerinden sık sık bahsettirmek :?muın maliktir . Fakat bir ta- “ım heyetler daha var ki, içti- çaai, sıhhi ve daha buna benzer ylerle uğraştıkları için faaliyet l çri etrafında uzun uzadiya neş- | , /Şiyat yapılıyor. İK Cemiyeti akvam namına çalı- 'lan vakit vakit alâkadar hükü- İnetlere şu veya bu mesele hak- ıda vesayada bulunan müte- assısların teskil ettikleri ko- üsyonlar saymakla tükenir gi- bi değildir . | Balıkçılık komisyonundan tu lüz da çocuk terbiyesine ka- M'lar her sabııla ihtisas erbabını oplamış olmakla ti akvam müce- iddiasından da kendini a- Musayı da bazı tarihi edyan mü verrihleri inkâr ediyorlar. Doğ- duğu tarihle, hayatının safaha ti tamamile tespit edilememiş yeğâne peygamber Musadır, Şimdi ortaya, buna maküsen mevcut olduğunu unutmiya- lzm, Şekspir hâlâ bu battla eser leri ile kuvvet veriyor. Şekspir aktörlüğe — kalkmış, muüş. Eserleri oynanmış. İngi- liz edebiyat tarihi müvaffak ol- duğünu yazıyor, fakat sırtını k Elizabete dayadığını, |Kecat «Southamton» — dan yar- dım gördüğünü ilâve ediyor. Bir eli kontun kasasında, öbür Veli kraliçenin tacında olan a- |dam, o esnalarda muhakkak, Wki meşhur olur. Fakat Şekspi- ri ondan sonra iki asır hiç tanı- mamış, ismini bile ağzına alma mıştır. | Musa,dağduğu tarih bilinmiyor diye peygamberliğinden birsey kaybetmiyor; fakat Şekepirc, 1564 de “Warwick vilâyetinin «Stratford» nahiyesinde doğdu ğu tesbit edilmiş, hayatı ma- lum diye, peygamberlik izafe edemeyiz.Eğer Musa gibi Şeks Pir'in de hayatı meçhul kalsay fakat malüm olduğun Ti dâhidir, kimileri |de delidir demiş... ! İngilizler bundan 366 sene jevvelin değil, çok daha cski ed |vann kavait ve annesini muha- faza etmiş bir millettir. İngiliz Herin anneperver ve muhafaza- |kâr olduklarını inkâr edeme- İyiz. Resmi merasimlerde mum | mektubu da hiç tahsil görme- ve meşale yakarlar, ecdattan |miş, eçhel bir adamm ifadesi kalan şatolarmna clektrik ve ka | dir. . lorifer — koydurmamışlardır. |iddia, on dokuzuncu asırda yeni Hayatı bususiyelerinde roman- 'den canlanmıştır. Tarih edebi- |tiktirler, fakat harice karçı va- | yat müverrihlerinden bazıları |ziyetleri sürealisttir. Romantik | Ş ) <pirin maskeri altında Wil- annelerini muhafaza içia, bazı | » — oe n o Gördül a İürfleri çiğnemekten çekinmez- | Ham Stanley'i gördüler. Şek: ler. Muazzam serveti ve ekmel | Pi Para verip eser yazdırıyor MT ve imzasını atıyor iddiası, bel- bir donanması olan ingiliz, ec- ğ |dadınım ruhu şadolsun diye ci- | 'j'u'ıp;;v',d““?;"'ğfîğ; Kt ah verişeülüyü. ve s'h"d inan- | Bu göz, hiç güphe yok, dâhinin mış görünür. Yeryüzünde cn , vv omda bir siyah lekedir. büyük bihirbaz kendisi olduğun dan, batıla inanmakta bela gör | mer .. Romantizmin en cıvçıvlı za- manlarında cihana dâhi diye İtanrtılmağa başlıyan Şekspirin 39 cilt eserinden bir tanesinin İbile müsveddesine tesadüf edi- lememiştir. Ele geçen bir iki Şekspir anlaşılır mı ve onu mutlâk anlamak lâzım midir? vüz sene evel İn- Herhalde yazdığı sonelerden in giltere de büyünün, şihrin, peri | gilizler bile mana çıkaramıyor | ve çinin zebunu idi. Krallar fal |lar. Mutlâk anlamak lâzım 0- cılarm, üfürükçülerin ellerinde |lup olmadığma gelince, bu ci- |esirdi. İşte Şekspir bu cehil de het münakaşa edilebilir. Çünkü vrinin, muhakkak, ki açık göz bügün, hâlâ koyu romantizm- Fakat dö: bacerememiş. Sonra mücllif ol- | . 1850 de ortaya attları bir | ebiyat, L Kadın nüfuzu düşüyor Hayatında kadın yüzünden FRi bunak!.. Tramvay sahanlığında iki ih- aA memamA çok zahmet çekmiş bir arkada- | tiyar arasında eski usül bir te- | şım dün beni ziyarete gelmişti. Yüzü gülüyor ve neş'eli görünü yordu. — No, dedim, — piyango mu |çıktı? Gülüyorsun?. — Hayır, daha mühim! Şu l İ vası... — Bunda ne fevkalâdelik var ki, bu kadar şatırsın. . | —A kuzum! Kör müsün? Bu. gün kocakarı soğuğunun ilk gü- İnü, Halbuki havaya bak! Artık bit Dünyada kadın nüfuzu |her gün düşüyor: Kocakart 80- | gukluk için havaya sözünü ge - çiremiyor. Fransada kadınlar'ın intihap hakkı reddediliyor, ka- dmm budu yiyen kalmadığı için lokanta listaı. . dan çıkarıldı.. Hiç hanım eli gördünüz mü?Bu sene hikmeti — huda o da yok. Artık bitti. .. Çok şükür Allaha bu günleri de gösterdi. Nasıl buldunuz? Memleketimize şu günlerde gelmiş bir Avrupalı gazeteciye bizim gazeteleri göstermişler, | Matbuat Cemiyeti U. kâtibi A, D. Bey en üstte Cümhuriyet ol- |duğu' halde n “Ceraldi” gösterdikten sonra sormuş : — Aziz meslektaş! Gazeteleri |mizi nasrl buldunuz? | Güzel ama çok kırmızı!.. | A. D. Bey kırmızılığı büsbü- |tün artırmamak için kızarma. miş ise de ertesi günden itiba- 1 kendi gazetesinde kırmızıyı ün mertebe azaltmiştır. mü Romanyada Pudra Romanya Ziraat Nazırı ken- |di nazatetinde çalışan kadınla. rın pudra sürmelerini men' — et- miş, eHay mübarek adam! Ro- manyada erkekler bile pudrala- nirken kadınları bundan men'e kalkan nazır efendi sakın pro- ;lesun papası olmasın! savaya bak! Çil bir ilkbahar ha- z İlâki: Gözlüğünü düzelterek: — Maaaşallâh .. Efendim? — Görüşmiyeli. bir hayli za- man oldu galiba? — Öyle ya, öyle ya.. Ev-| 'elki yaz mr idi, ne idi bir kere gene böyle ayak üstü görüş- müştük .. Ondan sonra birbiri- mizi kaybettik . — Hiç değişmemişsin ama.. — Sen de değişmemişsin. | — Evdekiler nasıl? | —Ha.. bizim bacı. Ne yap- |sın, didinip duruyor... — Ya küçük ne âlemde? — Hangi küçük? | — Canım mahdumu soruyo- rum. Sersemliyerek: — Alay mı ediyorsun? Bizde | |mahdum nerede? | — Acaba bunaklık mr ki? Se- | nia (10) yaşlarında bir çocuğun | yokmu idi — Sağ olsaydi (30) unda da!| 'oacaktı amma .. — Neyse... Daha daha iyi- sin inşallâh.. Biraz soğuk : | —Eh, şöyle böyle .. | Arada uzun bir süküt. Niha- yet, ilk âşmalık eden ihtiyar : — Ben savbu n dedi, r | maksuda gel- aadenle.. Ve gitti. ayret içinde vacap bu dakim ola?» diye söylenirken yolculardan biri ikaz etti: — Sen şu cebini yoklasan iyi edersin! Baktı, tüzdanı yerinde. zaman dedi ki: — Yok, yok .. Bu öylesi de- ğgil.. İkibunak karşı karşıya biraz dertleşmiş olduk , | Kulak Misatiri o Meklepliler — müsabakası Türk-Yunan itilâfı | — Vay sfenditii maşaflah .: | — Merhaba İhsan Bey. — Merhabaa.,, İmam efen- di . Keyifler? İmam efendi evvelâ sünneti şerif üzere kesilmiş olan bıyık- larmı, sönra çember sakalını sı- vazladı, başını salladı: — Keyfim kötü, dedi, bahçe- ye bir hırsız dadandı, kayisi ağ- cını yağma ediyor. Her ğaçtan bir kaç kayisi eksili Acnma kayisi diyi Alimallâh her biri yumruk ka- dardı. Bak aptesli ağzımla ye- min ediyorum, yemeğe kıyamı- yor, koparmağa elim varmı- yordu . «Hele biraz daha olğun- Jaşsınlar, hepsini toptan topla- tirim,» diyordum . Vakit kalmı- yacak. Bir kaç gece pencere- den gözetledim . Bu işi bir ço- cuk yapıyor . İhsan Bey ilk mektebin mü- dürü idi . Çocuk sözü midesini bulandırdı : — Kim olduğunu - tanıyabil- din mi? — Ne gezer!, — Gözlerde fer kalmadı ki .. . Onbeş sene evvel olsaydi bacaksızı enselerdim . İmam efendi hâyıflandı: — Gidi dünya hey!. Ağacta izden fazla kayisi saydım elli beşta- ne kalmış. İhsan Bey derte girdikten sonra zihnen kayısılarla meş- gul olmağa başladı.. Talebelere göz gezdirdi: «aAcaba kayısıları çalan hangisi?» diye düşündü. Derse kaldırdığı Her talebe- nin ruhbuna nüfuz etmek - ister bir echemmiyet ve alâka ile takip ettiği sulhçülük pren- sipitin yegâne nişanesidir. Ây- tan itilâfınm zalanı i8- tikbalde aktedilecek olan sıkı ve samimi dostluğun başlangı- ni zamanda Türkiye - Yunanis- | İmam etendinin kayısıları gibi yüzüne bakıyor, hırsızlıj nı anlamağa çalışıyordu...F kat hiç birinin yüzünden hiç b şey anlıyamadı. Bu iş için, ni zarın ruha değil, ancak midi nüfuz etmesi lâzımdı. Bu kabil değildi. En mütefenni ruhiyatçıların nazarları bile Geye nüfuz edemez. İhsan Bö ruhiyatçı olmadığına değil, ân robtken mütehassısı oln * |ğina teessüf etti... t Birdenbire aklına başka b şey egldi . Çocuklara: — Yazım, dedi, imlâ söylü; Ve söylemeğe başladı: «Hepinizin bildiği — (v tanılığı (virgül) bir yerde ( gül) bir ilk mektep vardı (no ta). Talebelerinden biri ( ül) fena bir itiyatla - (virgüll İmam efendinin - kayısılarıti| çalryordu (nokta). Bahçeye 8 riyor (vingül) ağaca yaklaşıyo (virgül) elini uzatıp bir (visi |gül) iki (virgül) beş (virg 'on tane kayısı koparıyor. (vifi gül) yiyordu (nokta). Nihay€ (virgül) günün birinde ceza buldu (noktalı virgül) mide sadına uğradı .» Sınıfta tıs yektu . Talebedefi hiç biri kızarmamıştı . Nihayı İhsan Bey işi açığa vurdu: — İçinizde biri var -ismir! söylemiyeceğim. Yalnız o1 manevi bir ceza vereceğim, Yi ra sabah mektebe gelirkö boynuna kınmızı ipliğe ba* bir kayısı çekirdeği asacak İğer dediğimi yapmazsa, mekt * be sokmıyacağım , | Ertesi sabah İhsan Bey sın? fa girince yan gözle ön sıralarf| baktı. Orta yerde oturan Alinif boymunda kırmızı bir ipliğe bağ| l bir kayısı çekirdeği görd Hırsızı yakala: Kürs çektı, başını kaldırdı: —AÂli.,. HRDi e |cıdır. Çünkü Atina gazetelerinin | iryor . İşte, meselâ, yeni ye- ek çocuklara tarihi öğret- - bittabil baska — türlü olan bir teklif bu kabilden- |ve zeki, fakat ayni telkin altm- den kurtulamamış olan muhar- da bulunduğundan — dımağen |rirler eserlerini tefsire oğraşı çok muvazenesiz bir muharriri yorlar, Her devirde Şekspirin Lidi. Şekspir ingiliz olmasaydı |müfessirleri peyda olmuş. Bin veyahutta — İngiltere devleti | bir tefsire oğramış bir eseri an yıktı. Artık Şekspir mevzuu ba- |his olduğu zaman: «O büyük- ü. .. büyüktür!» pa HOYBR OA OLALABRIN. | 43 üncü haftanın 4 üncülüğü- | nü Üsküdat Orta mektebinden |168 Aptullâh İhsan Bey kazan- maıştır . Yazısı şudur: de kaydettiği gibi iki hükümet | Diye seslenip çıkışacaktı arasında mübadele meselesi ka- | Fakat sözü yarıda kaldı.., Öll dar ehemmiyetli ölmıyan mü- | SiTada oturan talebelerin - hepri Allâk meselelerin de bir at ev- | Sinin boynunda bir kayısı çekif” «Bu haftanın en mühim ha- | deği sallanıyordu... İhsant " Buna bakılırsa her memleket | münkariz olsaydi, bu dâhi Lok lamağa oğraşmamak daha ev- 'îvr'" nt hazmedemez — «Duha' Yerini hiç şüphesizdi: ki, meseleler iki hü- | Bey gözlerine inanmtyormüt tarih Cemiyeti akvamın gös- »ereceği esaslar — ve hedeflere c öğretilmeli imiş... Fakat iyle bir teklifin her tarafta arla kabul edileceğine hük- sgnda dünyada milletleri ayırt dil gibi, tarih gibi âmil- | derin umumi sulh ve emniyeti *Ylâl için birer sebep teşkil et- pemelerini düşünenler vardır . Jydurma Esperantoyu dünya illetleri arasında yegâne dil hevkiine çıkarmak — istiyenler lduğu gibi her memleketin ta- i de milli hislerin verdiği 'aret ve heyecandan uzak bir ler. Kadının da ruhi ih- olduğunu düşünmüyor. lar bile.. Ben kendimi bu haya bırakıp gider em bir gün ge sizin dün akşam eğlenti- çağırdığınız kadmlar gibi ağım.. Halbuki ben yanlış gım adımları düzeltmek is- rum., Sizden saklıyacak ve üt size hoş görünecek deği- lüm. Fakat emin olun, şu sırada bu. hayattan orktuğumu anlatmak için, ar- seye kabahatlı — bir gibi görünmek - istemi- N Siz beni geçen hafta *t ettiniz, otomobilinize man hekim gibi bir adam olur- lâdır desek acaba çok mu yan- du. Bereket Şekspir doktor de- | lış bir şey söylemiş oluruz?.,. SNİNŞ AOĞN ekspiri on — doküzuncu İtarzda ve ebedi bir sulhün toes- İ ıyaeDiri on . Solusuncu asır süs edeceği ümidile öğretmek | Girdiler «Ömizoto . «Villemanı fikrinde olanlar da var . «Talni Mohtegeti gihi yük. Bu arzuların kabul edilip edil ' sek şahsiyetler Şekspirin mezi v münakaşa etmiye- | yetinden fazla kusuru olduğu- ceğiz. Cemiyeti akvamın maa- 'nu meydana koydular. Artık rif proğramında bir de şu var : kimse, ilk romantikler gibi Şek Her memlekette, mekteplerde ' spirin karşısında hayram kala- talebeye Cemiyeti akvamın maz, Hele bu asırda Şeksi sulh yolundaki faaliyeti bir | Fin sözleri safsatadan başka hiç ders halinde öğretilmeli . bir şey ifade - etmez. Delileri: Görülüyor ki, Cenevrede top- | «karışmış» deyip taktis etmek lanan heyetler boş oturmu- devri nisyana gömüldü. Mede- niyet kurunu vustai zilniyeti gezmek, eğlenmek ister, (|bunların yalnız birile iktifa edi- iyorum. İyi giyinmek bunu çok Bürhan Cahit Galataya yaklaşınca otomobil- |isîıyomm. l — Ve muvaffak oluyorsun : den indim. — Niçin: — Çalışıyorum. Fakat gücü- — Sizin arabanızı tanıyor- | ti:. lar, beni tanıyanlar olur, her iki | —Sizi çok terbiyeli ve ciddi noktadan sizin için de benim |büldüum Cevdet Bey, Kibar ve için de doğru değil. Buraya ge- |naziksiniz. Tanıştığıma çok lirken bile öyle ihtiyatlı geli- İmemnunum, bu ahpaplığımızın yorum ki: devamını isterim, Fakat müsaa Ne ise sizi kendimle meşgul d_e zderı_eniı hayatımızı dediği etmiyeyim, maksadımı anlata- | RİZ şekilde — birleştirmiyelim, yita: Hülyalarım bilsbütün kay âem korkarim benden çabuk bt bolmuş değildir. Bir gün gelip | Ytrsınız: h sade bir hayata kavuşacağımı | , / ;Hülya bunu söylerken Cev ümit ediyorum. Bunün için de | det Beyin güzlerine bakti. O- herkesin beni uslanmış, temiz- | PüN sesini bir musiki gibi dinli lenmiş bilmesi lâzım değil yen Cevdet Bey içini çekti : Cevdet Bey genç kızın bütün. sözlerini haklı buluyordu. — Doğru dedi,'o kadar genç- sin ki, önün hayat dolu. —Büyük emeller peşinde de bu arzumdan da feragat ederim. mam, dedi. Fakat istediğin gibi olsun. Ve onun ellerini dudakla rına götürüp öperek ilâve etti: —Ben senin saadetini gör- bir & tır. Napoleon gibi bir dâhi'yi İgörenler bu hapı yutmadılar . Mustafa Kemalin asrında yaşa yanlar dehânin sir olduğuna inanamazlar, Şekspiri tenkit ledip, sonunda: «Amma bütün bu kusurlarına tağmen dâhi i- di diyenler. Fikret merhum gi bi: <İştibah!... — İşte töhme- tim demişler. İştibah sahi- den büyük töhmettir. Şüphenin yeri yoktur artık. Dir dâ- hi değil, sadece ingilizdir. Selâmi İzzet Ben| Temiz bir kalbin var. Seni tanı dığıma o kadar memihunum ki: | Cevdet Bey genç kızın avuç- larını öperek ilâve etti: ten fazla olarak seni himaye mün yettiği kadar, icap ederse decek bir dost gibi de telâkki et. Ne sıkıntın olursa, ne derdin o- Genç kız biraz durup devam et- lursa ilk müracat edeceğin yer| ben olacağımı aklında tut.. Yumuk elleri yüzünde gezi: yordu. Onu biraz daha kendine, çekti: Senin için başka bir şey dü düm, Mademki sakin bir ha yat.geçirmek ve tesadüfün yar dımile mes'ut bir yuva kurmak istiyorsun. Senin bu pek geğen diğim arzuna yardım etmek i- çin dostluğumuzu daha endişe siz bir şekilde bağlıyalım. Genç sin, güzelsin, giyinmek, gezin- mek istersin, bunu yapmak i- 'ra lâzım . Genç kızın yanakları kızarı. 'yordu. İ mek isterim. Sen sevilmeğe ve lamıyacağını anlamıştı. dırs sözü yaklızlı hap- | 7; —Beni seni seven bir erkek| Biliyor musunuz, ben | Bilim, ben yaşta bir genç kadı - A ÜERİĞEE ÜN Serarı üN a TREYKDİN memi d miğiryük uvaffakiyetli safhalara giren ürkiye teşkil ediyor . Son zamanlarda bilhassa bu hafta içinde gazetelerde mün- | nında görülür. Bir çok senelerdenberi devam eden bu hadisenin hararetli ve ehemmiyetli bir sürette inkişaf etmesi, muvaffakiyetli safhala- İlara girmesi şayani takdirdir. Zira: Cümhuriyet hükümetimizin | — Başka bir şey söyliyeyim Şimdi aramızda şöyle böyle bir ahpaplık değil, sıkı fıkı bir dost luk farzet, zaten" öyledir. Ben seni en yakın bir mahremim gi bi düşünüyorum ve istiyorum ki min hayatına ait mes'uliyeti miz ve endişesiz bir hayat ge çirmek istiyorsun. Şu halde ba |na bu salâhiyeti ver ve dedikle- rimi bir emir gibi kabul et. Oldu| mu? Hülya başını eğmişti: — Teşekkür ederim Cevdet | Bey dedi, o kadar naziksiniz ki! — Şimdi beni dinle. Ben sana her ay dört yüz lira vereceğim. | Bunu ben seninle buluşayım, buluşmıyayım, alacaksın . Olur a meselâ bir seyahate çıkarım. Bir işim olur, seninle munta- | zam buluşamam. Sen madem ki 'hayatını muntazam geçirmek is da hiç para lakırdısı — olmaz. | Ben sana üç çek yazar veririm, bunları her ay başı bankaya gö- lerini veririm, hepsini birden ! ğ ğ HBit . |gibi bakakaldı'"'Tam bu's küme adar işgal etm - Yunan'-tan - itilâfı 'ceği nazari dikkate almacak o |içeri İmam efendi gindi; lursa netice kendi, kendine mey dana çıkar . Cihan sulhünde Türkiyenin ,hatle anlaşılabilir... Bu son dostluk misakının dos tane bir surette halledilmesi şa- yani temennidir . İşte: Bir haftalık gazetenizde ta- kip ettiğim Türkiye-Yunanis- tan itilâlı hakkmdaki mütalca- larım bundan ibarettir. alıp hovardalık etmemek - için bunları aydan aya almabilecek şekilde yazacağım. Anladın mı? Genç kız birbirini takip eden tekliflerin tesiri altında nar çi- çeği gibi kızarıyordu. Dudaklarının arasından ha- fif bir kelime döküldü: — Teşekkür ederim Cevdet |Bey. — Mesele yok yalnız şunu i- lâve edeyim, ben senin samimi sözlerine gene samimi bir ka- naatla inandım ve seni takdir ettim , Uslu oturacağını zanme- diyorum, fakat bir çapıınlığını işitecek olursam ©o zaman ara- mızda bir şey kalmamıştır. Ve ilâve etti — Duymam, işitmem zannet- me, gizli şey bir gün gelir mey- dana çıkar, Unutma ki, senin hayatına ait bu mes'uliyeti iis- — Bakmam yavru k_ıf, brk-'çin tahminen sana ne kadar pa- tiyorsun böyle yaparız. Aramız / tüne alan adam seninle uzaktan yakmdan meşgul olacaktır. Değil mi! — Hakkmızdır, dedi, Hülya, | — İhsan Bey, dedi, kayısr kal| mamış!... İhsan Bey afallamıştı . Sinıf deriç havadislere dikkat edilir- oynadığı pek mühim rolün e- taki bütjin talebenin Boyunlar|| se Tüx*kifyşYunınııfın itilâfi- hemmiyeti, onun sulhperverlik |rında bir kayısı çekirdeği gör”| nn samimi ve Costane bir ş$e- 'noktai nazarından çekinmedi- |dü. Yalnız kilde gündelik hadiseler meya- ği büyük fedakârlıklarla sera- | üç çocakta yoktu . | Onlara doğru yürüdü. Ç cuklar ağlamağa başladılar: nüzü dinlemedik zi netmeyin müdür bey.. A biz önden koşamadık. - Elli |kiz kişiyiz . Ağaçta elli beş kâr (yısı kalmıştı. Biz en sona kal dık. M.M. nızı biliyor m idim. Samimi oP|| duğuma bu delil olmaz mr? | — Tabii, tabii. Fakat gençlili fırtınadır, bir kararda durma! da onun için kulağında - bulun sun demek istiyorum , — Ben o fırtmalı gençliği! hayatımda açtığı yaraları ka| patmak için çalışıyorum Cev det Bey. St — © hâlde ben ğana yardır cryım, ne derdin olursa, ne ihti /yacın olursa bana söyle! | Epey münakaşalı, heyecanl |geçen müzakere neticelenmi: |ti. Aktedilen mükavelename! dudaklarile mühürlediler, Ge! |kız kendisini her suretle himi ye eden ve sevdiği belli olan B zengin adama karşı samimi bf minnettarlıkla vı n sevgi sile baş döndür saatlar y şattı. Seviştiler, seviştiler, akşatif | doğru Hülya yaralı bir kuş git halsiz giyindi, Cevdet Bey irtf zaladığı çekleri genç kızın İtasına köoyarken bu zarif ma | Cevdet Bey bu suâle cevap a türür alırsın, üç ay sonra yeni- ben, kendimden bahsederken !ken kanatlarınım aralarımı gö in böyle bir teklif yapacağı- | (Bitmedi)