Kız! Girdin on beş yaşına, Topla aklımı başına! Gençler çıkacak karşına, Topla aklını başına & | Kendini dirhem dirhem sat, Nikâhlının koynunda yat, Ayaklarını tetik at, Kız! Girdin om beş yaşına! Sözümü dinle azıcık, e bi saçık, Ün:re! satağa çık, çe acak karşınal Ettiklerini bulursun, Üzülürsün, yorulursun, Kız! Sonra pişman olursun, Topla aklını başına ! ALLAH SORAR Meşhur Koca Ragıp Pnîanm fatında oruçtan. bahsediliyor- Puç . Ramazanda tutamayıp ta ifonra kaza etmek Ciliz mel değil- Mi? â-| Diye konuşulurken Ragıp Pa A, nedirmi Haşmete sormuş: || —E.,Senin de borcim var M? Haşmet: — Var efendim, mahalle bak- alma bin kuruştan fazla bar- var : — Canım onu sormuyorum, UÇ borcunu soruyorum .. . Diyince Haşmet: — Efendim, demiş, © borcü K h sorar, ç, para borcudur . R ğğ YARISI Tam mamasile delifişek bir “zdı. Uçarı hoppa idi. Geçen n erkek kıyafetine girip so- AE SA çıktı. , tsam arkadaşlarıma anlat- , — Beyoğlu halkinin yarısı be V Erkek zannetti... Biti güldü: h. — Morak etme, öbür yarısı pf SEmn olduğunu bilir. Şisea n üün va Hğde ' Eüa x İ sizin soracağınız küfe soğan, sarımsak yüklet- miş, pa!ıra satmağa gşıiirüyor muş . Bir de bakmış .kx, karşı- gından yirmi kadar süvari, tozu dumana katmış geliyorlar. 4 Aadamcağız korkusundan bir çalr dibi bulup saklanmış . Me- ğer bu kafile ava çıkan Cengi- zin etbar imiş. Cengiz adamı görerek - yanı- na çağn-unıg, Bakmış ki, fakir bir adamdır. Sonmuş: — Ne iş yaparam sen? Herif eşeğinin yükünü göste- rerek: — Soğan, sarımsak satarım. Demiş, Cengiz soğanlardan bir tanesini eline alarak demiş kL— Bu küfedekilere kaç kurüş istersin? — Bin altın! — Bin altın mı? Ayol bunlar elk kuruş bile etmez , Köylü karşısındakinin Con- giz olduğunu anlamış: — Demin etmezdi ama şimdi eder! — Niçin? — Çünkcü biraz sonra ben bün farı kasabaya götürdüğüm za- man tellâl çağırtıp: «Ey ahali! İşte bu küledeki soğanlara Cen giz Hanın eli değdi!» diye ilân (ettiğim zaman kapış kapışa gi- |decek. e iz bu söz üzerine bin al- mSî',f'm midir dersiniz —— EYVAH Hanım doğurdu. Bönce bir dadı tuttu . İli gün ıeı.ırı,dı:dı elinde bir arap çocukla içeri gir- di. Hanım sordu: — Bu ne? — Çocuğunuz. — Ayol bu benimi çocuğum değil. BA: — Altını girletirse değiştir, demediniz mi? Değiştirdim a fta — Okuduğun kitaptan ben hiç bir şey anlamadım . — Tabii anlamazsın, roman- daki kadın kocasını seviyor. Uğursuz İki genç kız. konuşurlarken kulağıma şu muhavere _ıld.i: — Bu kışı nasıl 2 — Fena ; bu sene çok uğursuz gitti, toputopu dört kere nişan- landım! —— Aradaki fark ZN Oğlu dersine u. Bir. aralık babasına m — Baba felâketle kaza arasın de ne fark vardı? Babasi biraz düşündükten sonra cevap verdi: — Meselâ anan eline okkalik bir şişe verip rakı — almak üzre seni meyhaneye yollarsa. Şişe- yi giderken kırarsan kaza olur; fakat rakıyi doldurtup, parasını verip gelirken kırarsan felâket olur... İlâve de etti: — Telafisi imkânsız bir felâ- ket olur, çünkü anan bir günde iki okka rakı dünyada almaz! Yavaş yavaş — Ahmetle aran nasıl? Selma biraz düşündü, son- — Fena değil, dedi. l:mglh- ler köpeğimi kucağına se- verdi / Dün küçük kardeşimi a- İrp öptü. Bir kaç gün sonra sı- BAA FN Iki Limonata Nüktedan muharrirlerimiz- den biri: — Şır Darülbedayi ismi çok yanlış, demişti . — Neden diye? sorulunca da cevap vermişti: — Çünkü içinde bir tek Bedia var! İşte Darülbedayinin Bediası bir gece hizmetçisini tiyatraya gönderdi. Ertesi gün hizmetçi şu hesap pusul..urnr verdi: Tratmvay: 6 kuruş 2 Opara Okumadan attığım mecmua: 10 kuruş . Perde arası: 30 kuruş . Bedia Hanım - hayretle sör- du: — Perde arası da ne demek? — Allol... kardeşim seninle öpüştüğümüzü gene mi söylemiş?.. Şu halde bu iş aylık diye verdiğin para ile olmıyacak, gündelik bağla... Meseledir | Yazıhaneye yeni memur ol- muştu. Başkâtip çağırdı: — Müdür bey arada sırada fıkra anlatır, dedi. Sakın kah- kaha ile gülme, hoppalığı sev- mez, gülümseme kendisile alay ediyorsun zanneder, kızar, cid- di durma, anlattığı $ey hoşuna Ritmedi zannına kapılıp hiddet | 4 eder,.. Huyunu öğrendin ya, idare et... EĞLENCE Küpü ters çevirmiş, üstüne çıkmış tepiniyordu . Annesi geldi: — Ne yapıyorsun? — Küçük kardeşimi eğlendi- riyorum . — Kardeşin nerede? — Küplün içinde! -— MAHKEMEDE | Reis maznuma sorar: — Ne iş görürsün . — Hiç bir iş görmem reis bey'| boş vaktim olursa çalışırım , —ü SAADET — En mes'ut günüm müebh- g;ı hapse mahküm oldum gün- ı — Neden? — İdama mahküm olacağımı zannediyordum . — Bir ay ikendim yemek pi- Şirsem ne yaparsın? — Hayatımı sigortaya koyar, KASECŞUR Bd Ku D — Neden ati Almetlardanselmiyürmn? ) — Maslak yolunda gene oto- mobil kazası olmuüş .. — O yol tehlikeli olmasaydi sana rasgelip evlenmezdim . —— ——— —— — Tabirname Kadınlarla düşüp kalkar fa- düşkünlük yüzünden devlet iş- lerinin geri kaldığını gören ve- ziri arada bir kadınların fendin- den bahs açarak hükümdarı ka- dınlardan soğutmağa çalışır. mış. Hükümdar, bir gün sevdiği bir cariye ile şakalaşırken vezi- rin bu kadın düşmanlığından bahsetmiş. Cariye, hemen aya- gına kapanarak: — Aman demiş, beni bu vezi- re bağışlayın ve hemen o akşam kendisine ne yapacağımı bir yer den gözetleyin. Hükümdar razı olmuş, vezir çağırılmış, cariye teslim - edil. onları gözetlemeğe — başlamış. Vezir, kendisini halvet halinde sandığı için cariyeye beraberce eğlenmek teklifinde bulunmuş. Kız demiş ki: — Bir şartla peki: dört ayak olursunuz, üzerinize ağzınıza gemi takıp sizi oda i- Gindi ökerle? Vezir, bir kaç dakikalık zevk uğrunda bu ağır teklifi kabul eder, ve ağzında gem, sirtindâ cariye dört dönerken Hüküm- |dar içeri giriverir: — Bu hal ne erenleri., me diye bana nasihat - ediyor- dun?.. Vezir, kan ter içinde ayağa kalkmağa çalışarak: — İşte, demiş, sizi de böyle dört ayak üzerinde görmemek için o nasihatte bulurmuştum! Diş ağtısı Bir gün öğleden sonra daire- de canı sıkıldı. Müdüründen iki saat izin istedi. Verdiler, Çıktı... Ve dişçiye değil, Beyoğlunda yansokaklardan bi Tine gitti... Avdette, kapmıım önünde mü dürüne rasgeldi. O eve girmek üzre idi: — Geçmiş olsun müdür Bey, kat metelik koklatmazdı. Son günlerde birine çattı... Kadın yakasını birakmiyordu. | Bir sabah traş ölurken kadın | dedi ki: — Bu gece rüya gördüm, ba-! na bir kürk manto hediye ettin. Acaba ne olsa gerek.'.. Derhal cevap verdi. — Bunu bana sorma, bir rüya tabirnamesi alıp bak! , Pek sıkışırsam. . Herifin biri her nasılsa sofu. larm bulunduğu bir meclise gir- miş. Sofular, o esnada araların. Birisi demiş ki: dedi, sizin de dişiniz tuttu gali- ba?.. Mesele bukadarla kapandı. — Ben geçede iki kere kalka TEm. Öteki cevap vermiş: — Benim üç defa kalktığım olur. Nihayet nöbet meclise ve bu bahse yabancı olan kimseye gel miş: ü — Ya, sen? demişler, sen de geceleri kalkar mışm? Hiç düşünmeden cevap ver. miş: - y z .'ı 'N — Ne surat ediyorsun, çıktığın kapı saniki buradan daha mı Eh, demiş, bazı pek sıkışır| rahattı .? ö M miş, Hükümdar da bir yerden ! binerim, | Hani sen kadınlara yüz ver-| ea $HS ÜÜ KD DÜRÜĞÜNR Ü # Â içi li ü k , törlüko - şaha- | — İki li Ü — Otomobil kullanmak , için ehliyetnameye ihtiyacım yok, - peratörüko Gaeleri S deR Fakahir, — Dansetibelal öğreldi de cadüğiçi' ATOKNR Vat A değüyoi #İnamem var, — — A K Kıza ögüt HGONUN çe Ha lale Y e 3 Gînce ögüt Herifin biri merkebir2 bir kadınlara pek düşkünmüş Bu ez, sefa sür canlı, kanlı, Âşık olma delikanlı! Başın olmasın dumanlı; Âşık olma delikanlı! Reva mıdır rengin solsun, Gönlün hicranlarla dolsun, Benden sana öğüt olsun: Âşık olma delikanlı! Kapılırsan her güzele, Seni geçirirler ele, Göz yaşların döner sele | Basın olmasın dumanlı! l Güzeller vetalı değil, Bu sevdayı gönlünden sil Gençliğinin kadrini bil: | Âşık olma delikanlı! Iki aslan Paşanın biri, maiyetile bera- eber Bağdada, bir kaç saat mesa fede bir çölden geçenken ansı- zın önlerine kökremiş bir aslan çıkar've doğru paşanın atına |bir pençe atar, ve paşa yere yu- |varlanır , Maiyeti efendilerinin 'aslân tarafından parçalandığı- na kanaat getirerek her biri bi- ver tarafa savuşür . Fakat paşa aslanla bir hayli çenkleştikten sonra akibet hançerile hayvanı öldürür ve bir bedevi kabilesine kendini tanıtarak salimen Bağ- dada evdet eder . Paşanın ölümden kurtulup İdöndüğünü işiden maiyeti kor- kudan biribirlerine girerelr . Nihayet içlerinden en cesuru, |her şeyi göze alarak, huzura çı- kar . Paşa, bunu görünce bağır- |mağa başlar: — Beni yapyalnız çölde bıs Irıkumı. bir de ütanmadan kar- şıma çıkryorsunuz!... Herif hemen yerden temen- na eder: — Efendim, iki aslancenke- diyor, bizim gibi köpeklerin a- raya girmesi lüzumsuzdur! de- dik ve yolumuza gittik , ——— — ——— / B ( — x S ele e n Rük Ü e e Si a e aa e e