6 Şubat 1930 Tarihli Milliyet Gazetesi Sayfa 6

6 Şubat 1930 tarihli Milliyet Gazetesi Sayfa 6
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

MİLLİYE T . PERŞEMBE PHar yaparak insan kulumu gül- dürmek, - eğlendirmektir, de- miş. — Ömrüm ne kadar? — Kırk sene! Maymun: — Aman, Yarabbi, böyte bir hayata kırk sene tahammül e- dilir mi, yarısını geri al! diye yalvarmış ve Cebrail va- sıtasile hayatının (20) senesi geri alınmiş. İnsan da yaratıldığı zaman Cenabıhakka sormuş: — Yarabbi hayattaki vazi- fem nedir? Allah! — Gezmek, eğlenmek, ye- mek, içmek, dünyanım nimetle. Tini tatmaktır, demiş. ırüm ne kadar? — Kırk sene! İnsarı: — Aman, Yarabbi, böyle bir hayat için kırk sene ne kadar az, hiç olmazsa iki misli olâun! diye yalvarmış. Cenabıhak Ceb raile — Şurada merkepten artmış | (20) sene var, onu insana ver, sonra maymundan artmış (20) sene var, onu da ver! diye irade buyurmuş ve bu su- retle insanın ömrü seksen sene- ye çıkmış. İşte bundan dolayı kırkın- dan sonra başlıyan aile reisliği | merkeplik, altmışmdan sonra Kçt b ki ihtiyarlık ta:maymunluk ve | iştfında köprüden bir tek sa-| » askaralıktan ibarettir derler. n a ask: İş dt geçmedi. Hoş, şöyle tam| " Galiba zamanında sakal k ler bu fıkrayı biliyoı V Yi masile br kalmadı ya, | yermiyen f ORHAN SEYFİ İ YAÇA * Is Plilliyet .srin Ümdesi “Milliyet” tir 5 ŞUBAT 1930 REHANE — Ankara caddesi K :ıun Telgraf adresi: Milliyet, le- Telefon numaraları: İstanbul 3911, 3912, 3913 ,4 ABONE ÜCRETLERİ , Türkiye için Hariç için 400 kuruş 800 kuruş 750 1400 2700 h"!l' v grlğı d $ 4 4 '[Gelen evrak-geri verilmez İt “W3deti geçen nushalar 10 kuruştur. H! Pazete ve matbaaya ait işler için ç. Müdiriyete müracaat edilir. Dün hararet cn çok “10. en az 'derece idi. Bu gün rüzgür Todos tek ve hava açık olucakıı Sakal keçen gün Sirkecide tram: beklerken farkma vardım. 4Bi nerde o top sakallılar, ©a sakallılar, sivri sakallı-| İi, çember sakallılar « FELEK | şizskiden baba deni 1 4a gelirdi; hoc: GARİP KASABA! ip demek ek değil, hâsılr £ zümresi) | « <tan âyanlı- derece de-| ayrıl- | y> burada tuhaf mehcur demek. B aşllı bir. (sakallıla MÜdi ve muhtarlıl * Bu mehi bi- Felek” gibidir. Beklenmedik zamanda ir. Son günlerde de Tapu dairesinin suyu — kesilmiş. . O- rada işi olan bir kesil di ki: — Zararı yok! Bizim orada döktüğümüz abıru yeter... Başka suya ne hacet?! EVVELA YÜRÜMESİNİ BİLELİM! İki gün evvelki diği yazılı idi. ve dedi ki daha doğru olacak! FELEK Tiyatro hayatı Fazilet knklası Ramazan eski bir ananeye göre gece eğ naval mevsimine de yakın düş- tü. Anlaşılan iki diyarın ananelerini birleşti- 'a maskara bir şey at- |mak istemiş olacak ki mevsi- min yirminci ve Ramazanın ilk müş . Fazilet kuklası ecnebi bir ro- zuyn bu roman Mauri Grain de cachou'su olacak. Ese rin aslı, Parisin apaş âlemleri inden fa: düğü bir yer|" iki sene © | gün daha büyük br in BA yi gösteren sakaldan ma, sakalı- | Cak €le vermekten mi kor! lde sakallıl yisi bir ihtirazımız - var. Ş ce sakal tecrübe ve MEölet ederdi, Şi y zan başka vi iror, ihtiyarlığı ise J4 <olduğu meydanda. ; fıkra vardır “Merkep — yaratıldığı habıhakka sormuş: “— Yarahbbi, hayattaki vazi- nedir? . lah: Üi— İnsan külumun işlerini| hmek, yüklerini taşımak, o- Oihizmet etmektir. demiş. Vat Ü dale| 14 sene sonra işletilebildiğini İ ihtiyar- | söylemek kâfidir. k ifade et-| Şirliğ at l Hadtct-| — Bu ağırlığın neden ileri gek- GHCA |diğini bilmiyorum amma eğer Üsküdarı daha çabuk temdin Jetmek isterlerse bizim Beledi- ye âzalarımızın işlere sür'at ve- rebileceklerine kanaatim var- dır. İstanbulu — senelerdenberi nurlandıran elektrik yakmda Adalar ve Kartalı bile tenvir edecekken biçare Üsküdarın |ancak iskele ve çarşısına gire- |bilmiştir. Gece baktığınız za- man orayı bir mahpes zulme- tinde görürsünüz. . Seneler var ki Üsküdarlılar Mesih bekler gibi elektrik bek- İlerler ve ona “zaferyap” ola- mazlar. Acaba “Elektrik şirke- e söylense: — Ben o kadar acele işe ge- lemem. İve beşiği 1smarlıyan “adamın |oğluna aldığı " parayı iade eden |marangozun vaziyetini mi alır? | TAPU DAİRESİNİN SUYU 4 türlü maskaralık-| — İstanbulda su benim ümidim KA * zaman Aman, Yarabbi, böyle bir| y nmül e- iğE mi, yarısını geri yalvarmış ve Cebrail va- ile hayatının (20) senesi 'îı“l,î(aymun yaratıldığı zaman, iyepabıhakka sormuş: ü — Yarabbi hayattaki vazi- nedir? " Mlah! Ht Türl İ KA I Bürhan Cahil tehir eden tü- Güzel bir kadındı.Bu akşam Al mecidiyeni - diyen | larınd d '0 konuşur di- alı bar atlı bir martre ba k apaşlar ar ye bizde de A |bar tahay lmiş, bunun için de bizim Kasımpaşalı uça- İrrlara mahsus dille konuşur er- 1kck ve kadınlar konulmuştur. | İşte sağı solu düşünmiyerek yapılan kuru taklit böyle olur. Biri çıkıp sorsa ki: | *— Canım, bu aynalı bar İs- |tanbulun neresindedir? Oradı |ki bütün kadınlar neden böyle sanki Kasımpaşa deresinin kı narında yetişip büyümüş - gil acayip bir dille konuşuyorlar? | Heleta İzmirden gelip eğ- lenmek için şu bara girmiş olan zengin delikanlı daneye ayı acayip şiveye bağlı? Türkiye- nin neresinde olursa olsun böy- le Baba Haydar atlı, meyhane- ci mi, kadın tüccarı mı olduğu |belirsiz bir adamın idaresinde hepsi Kasımpaşa ağziyle ko- İnuşur kadınlarla dolu bir yerin emsali var mıdır?» bilmeyiz ki bu süallere: « — Canım, işte |fransız argosunun yerine hiz de |böyle bir oyduk» tan baş- ka bir cevap verilebilir mi? lona aitti. Dans bitti, Hale yanındaki İgenç ressamla konuğup gülüşe rek- masaya avdet etti.. Artık salonlar tamamen dol- muş gibiydi. Yalnız karşı ta- İrafta çok süslü, büyük bir ma- 'sa hâlâ boştu. Oturanları ra- — Biz yürümesini öğrenmeden | evvel yol yapmasını öğrensek celeri mevsimi- dir . Bu senenin Rammazanı, kar- | Darülbedayi de | rerek Ramazan ve Karnaval haftasına «Fazilet kuklasın atlı | garip ve manasız bir oyun koy- bile dansa — kalkarken bütün hatsiz etmemek için dikkatle başlar onun tarafına çevrildi. | dolaşan garsonlar şarap ve şam şeyi — düşünen - -tütün| Uzun ve Narin bir boy üstünde Panya dolu gümüş . buzlukları İstanbuldaki — vaziyeti| ne zengin başı vardı. masalara yerleştiriyor, soğu- Birer kehlibar parçasını an- Muş şişeleri keten havlulara 'çektiği, telgraflarla iki| diran göz bebekleri uzun ve kı- Sarıp mantarını çekiyorlar. içinde apartımandaki eski| vırcık samur kirpikler arasın-| Salonların havasında sigar, çıkarttı. da bir akşam güneşi gibi par- Çiçek ve muhtelif pudra koku- İHale, iki yıldanberi her ka-|İryor, ince, kırmızı dudakları İları biribirine karışıyor, kâdın- (isteyip te muvaffak ola- |bir karanfil kıvrımı gibi göz a- lar bozulmağa başlıyan renkle- “| diği debdebeli bir hayat sü-|İryordu. rini: tazetiyorlar, ü Ç'ordu. Vakıa nikâhlı değil-| — Ve bakmasını, yürümesini, | — Tam.bu sırada yatımda - bir Fakat iki, taraf ta böyle | konuşmasını bilen ince bir ka- iki meb'us, nüfuzlu bir gazete- » kayıt altında bulunmak ar-|dındı. Ne güzel dans ediyordu. €i ve iki kadınla Cevdet Bey sa unu duymuüyordu. — Ve bu| Bütün masalarda sandalye- lona girdi. Meterdotelin açtı- est hayat onların en ciddi |ler hareket ediyor, onu görmi- ğt yoldan ilerliyerek akşamdan eyenler görebilecek bir vaziyet beri bekliyen masaya oturdu. olmuyordu. . Galip alıyorlardı. Son zamanlarda bekâr - âle- vasi serveti, Halenin şık — Calip Bey, bu bakışları, bu Mminde ismi çok geçmeğe baş- liği - aralarındaki | alâkayı derin bir gururla seyre- lıyan Cevdet Bey eski bir meb' Ğ |diyordu. Her kesin başıtır dön- Ustu. Bir çok siyasi hareketler- İdüren bü genç ve nefis kadın de faal bir rol oynadıktan son- tüccarı genç kadını trende 'du. | — Taklittero kadar ileriye va- | nacak rilmış ki kocasından — hiyanet İgören bir kadının. yapabileceği dostumla bu| şeyler arasında — mutlaka ma- | tem haberi okuduğumuz zaman de-|nastıra girmek — mukabili ola- | küfürler &rralıyor: cak mek' müş! İşin en tahafı böyle bir ese- rin niçin yazilıp niçin beğenile- rek oynandığı bir türlü anlaşı- “namaza, niyaza düş- ihtimali bile ileriye sürül “Politika”| lamamasındadır: Romanın 'as- da şehrin vasıtai nakliye kaza-| Enda mahalii bir. varlık göste- larmdan bahsedilirken halkm | Filiyor, bizde bu yok. Düşmüş sokaklarda yürümesini — bilme- bir kızın fazilet misalleri göre- rek temizlenmesi . tasvir edi Dün gece bu yazıyı yazan Yor desek, bu'da pek yapma: muharrirle beraber bir yerde “tk oluyor. Çünkü fazilet ocağı bulunduk ve birlikte çıktık ka- diye girdiği evde bir ihtiyar ça- lık ve çepel olan sokakta) Picin baba, bir kıskanç ve kav- ürken ayağı kayarak bir Bacı ana, bir de çılgım, mana- göle girdi kendini ve beni 18- SIZ, kendi düşmeğe hazır genç lattı... Ben güldüm.. Anladı| Kadın bulan kzzm ne temizlik |misali görüp neden uslandığı ğü kadına arsızca sataşan ve he men 87 kadin adını — kimisi nin kundura numarası, kimisi- İnin belinin ölçüsü ile!! — kay- |dettiği hatıra defterini okul ğa kalkışan baba da hiç yerli- olmıyan bir tipt. . Hulâsa hangi tarafından ba- İkalırs: İtro yazmış ol İbaşka bir saik ; Kabulüne ise Da kökleşmiş olan karalıkta, açık saçık | olundak nin vücudündaki m: mete zit kanaatten b: bep bulamıyoruz. Eserin mevzuu ve jne kadar manasız ise, dardan hoşlanırn ve mücssese- üslübu da zilet yoluna sevkedil- |? danm ağzından şek değilim yâni. da eşek değildi... Am '|cam da, amcamın oğlu da, hep- İsi eşek... değildi!» Gibi bir herzenin — vele sarhoşluk haliyle olsun cağına nasıl ihtimal verir? Koca bir kibar ailesinin anne- si, Nişantaşında büyük bir |köşk (?) sahibi bir Hanımcfen- di «aşk dolamaya benzern teş- pihini işidince «Leylâ Mecnu- nun kalbinde dolama mı çıkar- Viı?n diye sormak sadedilliğin- de bulunur mu? Gözlük taşıya- na «dört gözlür demek. « — Gönlümün içine bir istiham ve taaccüp doluyor! | — Öyleyse, Efendim, hemen mütarızayı kapatınız!” | Diye bir mükâleme uydur- mak, «köpek'için kakas, çocu- ğun kuyruğunü sarmak için de teintüre d'yode!» şaşırtmacı ile kahkaha celbine çalışmak ta- |hammül olunur soğukluklardan |mıdır? «Yakışıklıca ama pek kart-postal süratlın. tarzında i ir ihama neden lüzüm ilmüştür? Yaşlı çapkma ka irısının hâlini sormak için bulu- ü işaretleri ta bu hayattan elini çekmiş, büyük ticaret işlerine dalmış- tı. Zengindi ve gittikçe zengin oluyordu.. Gençliği siyasi mü- cadeleler içinde geçmesine, kırk yaşma gelmesine rağmen kendini iyi- tmuhafaza - etmiş küvvetli, sevimli ve cerbezeli bir adamdı”.. Gençlikleri politika işinde ge çen fikir ve iş adamları ancak kirka doğru kendilerini - bulur ve hayatın'lezzetli ve zevkli ta raflarını ancak bu yaşta tadabi- lir. Cevdet Bey de bazen dağ- larda komitecilik ederek, bazen siyasi meclislerde hatiplik ya- parak harcadığı ömrünün kıyı- Ldı köşede Kalân son heyecan- d ğa-ancak yeni yeni vakit bula- biliyordu. * Vaktile bir —aralık. — vakit bulmuş, evlenebilmiş, — hattâ — iki de çocuğu olmuştu. Fakat o teh- Hikeden tehlikeye koşup du |ken kârısı kendi kendine yarlamış, çocukları kendi ken- |dine yetişmiş, evi de fedakâr siyasi komite arkadaşları tara- anlaşılmıyor, Hele o ilk gördü- | bakışın şu oyunun yazıl- masında «dur; ben de bir tiya- «halk gülünç d, saçmasapandan Ba | larını kadına ve zevke ayırma-. tün şık hanımların süründükle nasılsa | İal kelimesi «mendebur mudur?» sözü müdür? Kibar ailenin genç, kibar, erkeği kızınca bakın ne « — Madik oynamak ha! ke- rata! domuz, eşek sudan gelin- ceye kadar döveceğim, manda çanağı gözlerini bir yumrukta patlatmazsam,,. vay eşek o- Blu eşek vayl, Buna karşı çapkınlıkta yaka- lanan ihtiyar da karısına «aziz hayat arkadaşım!'» hitabiyle merhamet celbine çalışırsa ne buyurulur?. , . Daha fazla misal vererek o- kuyanları bezdirmek istemem, Bu kibalde bir oyunu hazmet- tirmek için zavallı oyuncuların çektikleri azaba acıdığım için ltcmsıl tarzından — ayrıca bahsi de fazla görüyorum. Hülâsa, gerek mevzuun i |habı, gerek fikirlerin sathi! gerek üslübün soğukluğu ve a- İ|diliği ile «Fazilet kuklasım tam bir «karnaval maskarası» oldu. Allah seyircilere sabır, Darâi bedayic eser seçenlere de insaf versin, başka ne diyelim? t. NECMİ ler müsebakası — Bir kış gecesi, yağmurlu, çamurlu, fena bir kış gecesi, ö- damda otururken birdenbire ca nım sıkıldı. Öyle bir yeise kapıl dim, ki oturacak olursam - inti- har edecektim. Şapkamı kaptım, ne yapaca- Zımı, nereye gideceğimi bilme- den sokağa fırladım. Geceleri, canmız sıkıldığı za- man, sokaklarda dolaştınız mı? Ben © gece, koca İstanbulun i- İçinde, eğlenecek bir yer olma- dığını anladım. İstiklâl caddesinin kaldırım- larında yürürken, karşıma bit kadın çıktı. |şuuruma malik olmadan pazar- lık ettim, Yapyalnız odama git- mektense, bu kadınla olmağı İtercih ediyordum. | Gittik, Dar, karanlık bir so- kakta, kocaman bir evin kapısı- * Merdivenleri karanlık- ta çıktık , Yukarda sordu: — Gece kalıyor musun? — Evet. Ormanlarımız.. 38 inci hattanın 5 inciliğini |Jandark mektebinden Ahmet — Peki, bir dakika bekle. | Beni karanlıkta bıraktı. Ö- daya girdi . İçerde bir kapının açılıp kapandığımı, birisi ile ko- nuştuğunu düydüm. Evvelâ Yolunu kestim ve | mazeret ararlar. Yalan söyliyeceğini biliyor dum . Buna rağmen sordum:; — Söyle hakayım, ilk kimdi; — Bir kaptandı, — Ya?.. Nerede oldu bu iş? — Beyoğlunda... hizmetç idim. Bir günyatağını yapar: ken zorladı Yalan si ki: — Beh senin hayatını biliyo rum . Seni baştan çıkaran kap- İtan değil ) Şaşalad — Nereden biliyorsun?? Biliyorüm işte ... Ben bü: yüm. Eğer doğru söyle- mezsen seni uyutur, falina ba- kar, gene bilirim , Bunun üzerine itiraf etti . Bir |bakkal çırağı imiş... Ondan bir de çocuğu olmuş. â — Çocuğu kaptana yükledin değil mi? | —Evet. ngin miydi? | — İkiyüz elli lira verdi. | — Çocuğun kaç yaşmda? | —Oniki, — Demek o zamandan beri lüyordu. Dedim Hakkı B. kazanmıştı. Yazısı |ürktüm, sonra, yumruklarıma Meslektesin . şudür: 438 inci haftanın en mühim havadisi: Ormanlarımızın ıslâ- İhı ve istihsalâtımizim tezyidi hak iması tasavvur |olunan icraattır . Ormanlarımız bi H bir surette ve sıkı l altın zaman misli nlarca pa- | mıyacaktır manlara sarfedilecekhimmet servetidir. Ormanlar y 1 mucip ola riktan kurtar- - -G | da kalmasına mani olur. Ormanlara sarfedilecekhimmet memleketir iktisat,ziraat, sina- at ve umran noktai nazarından ihyasımna badi olacağı cihetle bü | tün iktisadi tetbirlerin, teşeb- büslerin başındadır. Hükümeti mizin bunları etrafile ve kema- li ehemmiyetle nazara alması ormanlardan matlup istifade- nin az zamanda temin edilece- ğini göstermektedi artlümii -| Yeni neşriyat Bu sporcu kim? TÜRK SPOR Bugllu çıkan 19 uncu sayesile yeni mükâfatlı -bir müsabaka ilân ediyor ve spor düşmanına cevap veriyor. Bundan başka Yusufun şerefli menakibi, Ameli Hayat mektebinde spor, Iyi filt bol nasıl oynanır? Haftanın ha- berleri. Rekorlar kıralı Nürmi, fından idare edil: Şimdi büyük bir hanım bütün bir katınt işgal eden yazıhane- sinde durmadan iş yapıyor, iş yapıyor ve durmadan para ka- Zzaniyordu. Yanlarındaki kadınlar meb'- us ârkadaşlarının Hanımlarıy- dr. .. Cevdet Bey ömrünün bun dan sonrasımı neş e ve eğlence ile geçirmeğe azmetmiş bir a- dam gibi masaya oturur otur- maz iki şampanya bir den açtır. di. Ve tam bir vivör gibi gülüp konuşmağa başladı. | - Balonun civcivli zamanı gel- di... Kadın kahkahaları şam- | panya kadehlerinin şıkırtıları- na, siğara dumanlar ' o sene bü- | ri (Buva dorman) kokusuna ka- rışıyordu . Birbirlerini tanıyanlar ara sı- ra-masalarına gidip hanımları- na arzı hürmet ediyor, dansa kaldırıyorlar . Cevdet Bey, gazeteci Sedat Ali Bey yanlarındaki hanımla- Tı bir iki defa dansa kaldırdılar. Bu âleme yeni giren hanımlar desiz sc! güvenip: Adam sen de! dedim, Biraz sonra göründü: — Gel, dedi. Demi ta dolap li, kırık tah- ik- sız, per- rdim . armadan, mup yattı. Gülmeğe başl — Ne oluyorsun?.. yatsana Soyunup kıp u uyandı... Fakat odamdaki can sıkımtımı hatırladım . Kaldım . Yolda, e- lektriklerin ışığında hoşuma giden bu kadın şimdi midemi bulandırıyordu. Sarımsak ko- kan öpüşleri tüylerimi ürperti- yordu . Konuşmağa başladım: — Buişe ne zamandanberi başladın? — On iki senedenberi Bu aralık yanımızda bir pı- tırdı, bir inilti, nefes duy- dum . Kalkrp yatağın içinde o- turdum: — Nedir bu? — Bir şey değil. Yan odanın kiracısı , Duvarlar duvar değil, siğara kâadı! Öyle'bir tembelliğim vardı, ki gene yattım . Tekrar konuşma- ga başladık . Erkeklerde garip bir huy var dir. Bu gibi kadınların mazisini anlamak isterler. Bir çok sual sorarlar . Bu bir tesellidir. Bir geceyi geçirecekleri kadının mazisinde bir nebze masumiyet safiyet bulmak isterler. Kadı- fm kırk yıllık günahında, bir çok memnundular , Kocalarınm mevkii yüksel- dikçe onlar da derlenip toplan- mağa çalışıyor. Her gün terzi, Tmağaza dolaşıyor, zamana uüy- mak için ter döküyorlardı. Hat- tâ dedikodu etmesini, maruf âilelerle çay sohbeti yapmasını bile öğrenmişlerdi . Şampanya kadehleri birbiri- ni takip ettikçe Cevdet Beyin masasında da neşeli tebssüm- ler,şakrak kahkahalar haline gelmeğe başladı. — Şemsa Hanım da ne kadar şişmanlamış. -dedi birisi, Bu alile dansa kalkmasa bari . — Romanyanın havası yara- mış. dedi, - bir başkası: Geçen yaz bü seyahat bir mesele ol- duydu . Sordular: — Ne meselesi? —Şemsa Hanım köstence yi W İçini çekti: — Ne yapayım, oğlumu bes- lemek lâzımdı... | . Bu esmada yan odada bir |rültü oldu, yere bir şey — yu landı. Yataktan fırladım, elektriği Jltünün geldiği yeri nıstim . Baş ucumuzdaki bıyı açtım . Dört köse, k bir oda idi. Karşım soluk benizli, parlak gözlü bir çacuk çıktı, Odada da bir l0 bir de hasır iskemle vardı — Darılma anne, kabahat be- nim de; Uyuürken iskemle- den düşmüşüm . Kadma döndüm: — Bu da nedir? — Oğlum . Çok para kazana İmadığım için ayrı yerde baktı- ramıyorum. Kimse olmadığı zaman yanımda yatar. Bir iki saatlik müşteni gelirse onu do- laba koyarım, orada bekler. Ammna senin gibi sabaha kadar kalan olursa, biçare yavrucak iskemlede uyuyamıyor, yuvar- lanryor. Biçarenin suçu yok,.. Sen bir iskemlede uyu da göreyim bakayım... Kızıyor, haykırıyordu . Çocuk ağlıyordu. Tam dolap çocuğu idi. Havasız, rütübetli bir dolapta oturan, fırsat bul- dukça bir yorganm sıcaklığına sığman bir yavrucak . Benim de gözlerim doldu , Evime gidip yattım . Nakleden Selâmi İzzet — Biri avukat Ekrem, öteki İdokmr İsmet , — Kadm iyi tertibat almış. Doktoru da var avukatı da! — Bir de zengin tüccarı olsa tamam. — Cevdet Bey siz bu vazifeyi kâbul etmez misiniz? — Teşekkür ederim Hantrme. fendi . . Bu şereften mahrum ol- mak iyi değil amma.., — Beğenmediniz Şiş- manca vakıâ amma güzel kadın doğrusu... Meb'uslardan biri müdahale etti: — Cevdet evli Barklı bir a-” dam â canım, böyle” şeyler dü- şünür mü? Ve yavaşça Cevdet Beyin ku- lağına eğilip ilâve etti — Şu ikramı (Galib)imki için apsalar ya... Ha... Değil sahillerinde bir plâja gitmişti.. | mi? O sırada madenci Mithat Bey de ortadan kayboldu.. -Neden sonra anlaşıklı. Seyahata bera- ber çıkmışlar . — Şimdi yanındakiler kim-| yaldi ki! Gülüştüler . (Galip) Beyinki herkesle be- raber onu da alâkadar ediyor- |du. Fakat bu öyle uzak bir ha- Bitmedi

Bu sayıdan diğer sayfalar: