MİLİLYET — PAZARTESİ —8 — ŞUBAT —© l 'MUSAHABE 3 Tanarecereceronecr .a ( ;'nlrde edebiyat şhirden meşalecilere hita- “Tazılmış ve bize İzmir genç ün muhabbet ve selâmını jten Talât Nuri imzalr bir zup aldık. Bu mektubun sa- iyrıca irde münteşir Eski çamlardan bardaklar Hilmi Ziya'ya Eski eşyaya meraklı olanlar tanıyacaklar, Onlar irili ufaklı boyasız kaba budaklı eski çamlardan bardaklar I)ariılbeddqı 'de Tersine ahan nehir Cevdet Kudret'in piyesi Bilir, fakat bildiği halde yapmaz; yap sa bile çok geç yapar. Bu itibarla, o, Donkişot'un tama- men aksi, onun Antipede' dur. Gerçi Donkişat'ta hülyâlarının âle münde yaşıyan bir tiptir. Fakat o, bu âlemin temamile Hransız şüirleri Eski köy “Francis Jammes,, dan Eski köy güllerle doluydu. Ve ben abeşten sıcağın altında ve sonra yaprakların uyuduğu eski yolların buzdan serinliği içinde yürüyordum . * İntizar Bir siyah şeritten daha loş ve dar, Sokak kapısından odama kadar, Gerilen bir teldir merdivenlerim. , hiç bilmediğimiz bir çehreyi tanır gibi oluruz. Onum bir defa daha görmüş gibi batırlarız. İşte, eserin birinci kahramanı olan emrazi asabiye mütehassısı doktor “Nedim,, de böyle bir takım çehre- ler ve bir talım vak'alar hatırlamak- Pipomun dumanı günü boğunca, Suratım ateşten dönünce tunca, Onlaş kırılmıyacaklar, Ben merdivenleri artık dinlerim, gİA yevmi gazetenin edebiyat V |elerinden bir kısmını da Hi Sermek lâtfunda bulunmuş. V, 'ti çok mütahassis eden bu ı 4etle hem eserlerimizin İz- 'gibi kıymetli bir kültür şeh | 'de hayırhah bir muhit bul ;möğcmiq, hem de Ta- » “turi Beyin de aralarına da- lunduğu genç İzmir ede- 4 <çılarının faaliyetini takip ğ ç k fırsatını elde etmiş olu- | 3. Bize bu imkânı bahşeden li muhabirimize teşekkür )ı;'- zgr şeyden evvel İzmir mu- “İİçin edebiyata karşı alâkası- wî:'ıh-ınlı yadetmemek elden yidtiyor. İzmirde dört yevmi | ilte çıkıyor. Hepsinde haf- y* âedıbîyıt sahifeleri var, Ve ı Şhifelerde ilk defa gördü- ık bir imza ordusu gözleri- önünde resmi geçiti ya- imizde bu dört gazetenin “yat sahifelerinden üçer, Var tane mevcut. Hepsini a- ; yve merakla baştan sonuna TAğ okuduk. Ne kadar giir »*ğu, ne kadar çok manzum iorlar. Önu mütecaviz şiiri A sahifeler bile var, Bu ,izmir edebiyatınm henüz ,& halinde bulunduğunu halinde — bulunduğunu | mu 1 eşamanlarında, daima man- ıı,'a“yımıyı heveslidir. Çün- İ ıcnboıızlığm ve iptidaili- |. tusurlarını vezin kafiyenin “ yiileceğine inanır, a müşkülpesent olma- bu imzaların içinde (' . 'lu'idlmn bulunduğu in- ,';_ * çdilemez. Kimsenin hatırı- Kt .M için bu ümitlerin () vi imzalar üstünde toplan- l NPr mesküt geçeceğiz. Çün- "ı’ yeni yazmıya başlıyanlar *'j; 'ında derhal hüküm ver- Hoğru değildir ve çünkü bu ıııoılmıdıiımıı bir imza- v | irm krymetli bir eserin üs- İ b görmemiz çok mümkün- !yl in $ A yılnız bütün bu yazılarda u- İ bir kusur olarak kültür. İğünü göstereceğiz. Mu- a lerinin ekseriyetle pek lf olmaları bunu bir derece- " âdar mazur gösterebilir. ,, /ebiyatım en kuvvetli isti- ı)q hi kültürdür. Riyazi ve kültür değilse bile hiç edebi bir kültür edebi- enkuvvetli istinatgâ- bi H W İy'e İ İerinde yanan san'at ateşi- gutnğımix İzmir gençle- Widl!klzn yolda muvaf- .otumzıım ederiz, Yaşar Nabi ni * tadır. Bu genç adamın şuurunda — asa- bi hastalıklarla fazla meşgul olmak yüzünden--gittikçe büyüyen bir has. talık baş göstermiştir; artık, şuurun- dan ziyade gayri meş'uru vasıtasi ile |bareket eden bir insandır. Nedim: “Madem ki, diyor, hatır- liyorum, öyle ise gördüm. — Dimağı-, mız bir gramofon plâğı gibi, ancak aldığı şeyi verir.,, ve bu suretle, bun- dan üçyüz sene evvel Çinde bir kere| daha yaşadığını iddia ediyor; ve bize, bir takım muhayyel vak'alar söylü- yor. Nedim, yeni vak'alar ve yeni hadi-| selerle karı ümit hayattn kendisinin esasen bilmediği) bu vakalara tesadüfe başlar. Bu su- retle, Nedimin hayatı yepyeni bir is- tikbale gideceği yerde tersine akan bir nehir olur. Şu unsuru gittikçe kayboden Ne- dim, hakikatte bu hadiseleri batırla- mış değil,hayatının müstakbel vekayi ini belki kendi gayri meş'uru vasita| »i ile keşfetimiştir. Covdet Kudret, bu eserinde, gayri meş'urun bize hakimiyetini göster- mek istemiş, bunun için de tenasuh mazariyesine müracaat etmiştir. ... Tersine akan Nehirin üçüncü per-, desinde — Vâ-Nü Beyin işareti veç- bile— biraz “Hamlet,i andıran bir meclis varsa da, vak'anın umumi akı #t bunun böyle olmasını İcap ettirmiş kir. Cevat Kudret bu nokta üzerinde hk Sinani hariçten bir adai yapmış sa da, escrin insicam ve — mevzuun daha derli toplu olması için, bu şekli muvafik bulmuştu. Sinan hariçten bir| şahıs olsaydı, paşanın karisi ile cv- denmesinde nasıl hiç bir mahzur ol- mıyacaksa, paşanın kardeşi -olduğu vakit te, aynı şekilde hareket etmesin de hiç bir mazbhur yoktur!.. Tersine akan nehirde, hemen bü- lüıhhrımııhnohü’ buluyoruz. -Mukadderatın bu mukadderdir.! "hııhııdıe:d-"ıhıbucı-y— ton yapmağa mecbur ddııu ı-ıı e par. Nedim de bütün insanlar böyle yapmıştır. Fakat Nedim o..ı.— dan farklıdır O, mukadderatın altın- da ezilmiştir. Lükin ezildiğini bilir. Ona mukavemet edemez; bunlarla beraber medhiyesini de yapmaz. Bir taraftan — mukadderatın — bir taraftan da mazinin sıkleti - altında| kalan Nedim, şüphe derecesine yük- selebilen bir kültürün ve bir ruh in- celiğinin verdiği hassasiyetle müte- reddit,kararsız,zayıf - bütün insanlar gibi — zaif, fakat büyüktür. Nedim şüphe içinde kıvranan, şüpheden kur| tulmak için hakikatı öğrenmeğe çalı ıııı.hlııı acı hakikata inanmamak | için de bütün havasından şüphe eden zavallı bir insandır.. Nedim, şeniyetle — alâkasını kay- beden ve yalnız hülyalarının âlemin- de yaşıyan bir tiptir. O daima - reyp) ve şüphe içindedir. Tahayyül eder, fakat hülyalarının kat'i bakikat d&ı Şunu da istemez. O hayalin ha; duğunu bildiği halde hakikate Vereii eder. Fakat hayâl kaldığı müddetçe de ona bütüm kuvvetile itimat eder. Nedirnde irade, faaliyet, bir kelime ile fonction noksandır. : olan — mubhay- O çok — geniş n tahakkuk — ettirdiği ter- kipleri mevkü füle koyamaz. Tasav- wur eder, fakat fül haline geçmez. Plim edilmiş bulunan kıymat inanır, Hattâ ondan başka bir olacağına da kani değildir. Donkişot reyp ve şüphe #il, iman ve kat'iyet içindedir. Bina- enaleyh, o bu hayalin, yani kendisine göre yeğâne hakikatin tahakkuk et- mesi için büyük bir irade ve faaliyot sarfeder. Halbuki Nedim, hülyâları- nın hakikat olması karşısında ürkmüş me yapacağını şaşırmış, fiil haline uzun müddet - tereddüt âlem| kesen ve hülyalarının âleminde yaşı- yan insan, bize, iki tip suretinde gö- rünmektedir. Cevdet Kudret, yirmi senelik bir. piyes müellifi gibi, bu girift mevzu- un yazılışında büyük bir teknik kud- reti gösterdi. Eser, baştan nihayete) kadar, hiç bir ârmaya uğramaksızın seyreden mükemmel bir insicam için- dedir. Ve şüphe yok ki, sahne edebi- yatımız, tersine akan nehirle, kıymet- li bir piyes mücllifi kazanmış bulu- muyor. İlk temsilde, münevver zümre| nin gösterdiği şiddetli alâka ve beye- tan, bunun en bariz delilidir. 'Temsil esnasında, Darülbedayi san'atkârları kuvvetle çalıştılar. Ese- rin bötün sikletini ommuzlarına yük- lemiş olan Talât Bey, sesine verdiği ahenkle Ertuğrol Muhsin Beyi hatır latmakla beraber, hiç bir zaman sen- delemedi. Genç san'atkâr, yarına doğ Tu, metin ve emniyetli adımlarla yü- rüyor, Emin Beliğ ve Galip Beyler, tes- ve liya- katları içinde idiler. Bu satırları yazarken,kafa tasımın içinde, uzun alkış sedalarının akisle- Baki kalan bu kubbede bir hoş seda imiş! KENAN HULOSI kat olduğuna KN Eski ve uzunbir duvar bo- yunca gittim. Büyük ağaçlarla dolu bir park .. Ve büyük ağaç- larm, beyaz gülleri arasında mazinin kokusunu duydum . ... Orda artık kimseler yoktu galiba ... Bu büyük parkın için- de bir zaman şüphesiz kitap o- kumuüştu. Ve şimdi, sanki yağ- mur yağmış gibi, abanoz ağaç- ları çiğ güneşin altında parlı- yorlardı . 3 a Ahi. Eski zaman çocukları şüphesiz bu gölgeli parkta oy- nadılar. Oraya uzak, zehirli meyvalar memleketinden kır- mızı ağaçlar getirmişlerdi... * * * Anneler babalar onlara bu a- Baçları göstererek anlatırlardı: #şurdaki iyi değil ... Zehirli Hindistandan gelmiş. Şu Ballade'dan. O da zehiri * .-» Daha başka şeyler: «Bu ağaç ihtiyar amcamızın gittiği Ja- ponyadan gelme ... Onu kü- çükken, tırnak büyüklüğünde yapraklarile getirmişlerdi..» * *« * Ve sonra daha başka şey- ler: «Amcanızın Hindistan se- yahatinden döndüğü gün hatı- rımızda; Bir atla geldi... kö- yün öbür ucüundan, .. bir man- toyla.. isilâhlarla... * * « Bir bahar akşamr idi. Genç kızlar, içi büyük ağaçlar, beyaz Neşriyat KaT Muhit İntişarına gayet muntazam ve emin adımlarla devam eden aylık Muhit mecmuasının Şu- bat 1930 nüshası elimizde. Bu mecmuanın değil teehhürle, fa- kat vaktinden her zaman bir kaç gün evvel tevzi edilmesi mecmuacılık âlemimizdeki fe- na an'aneyi kırmıştır. Muhit sevilmiş imzalardan bir kaçını her nüshada, sahife- lerinc : toplamak sunetile kıy- meuni bir kat daha arttırmak- tadır. Her nüshasında telif ve ter- cüme bir kaç hikâye, binkaç ro- man tefrikası, ilmi ve edebi tetkik makalelerile halk için iyi bir kültür ve aile mecmuası olmaktadır, İhtisasa âit yazıla- ra yer verimemesi de pek doğru bir harekettir. Muhite muvaffakiyetler te- menni ederiz. güllerle kuşanmış ceviz. ağaç- ları, yapraktan kameriyelerinin altı kahkahalarla dolu parkta boşuşuyorlardı. ... Ve çocuklar koşuşuyorlardı. Bağırarak: «Amca - geliyor!».. O, büyük şapkasiyle, büyük mantosiyle, büyük atından ini- yordu. Annesi ağlıyordu: «Ah yavrum... Allah rahimdir... * * * O cevap veriyordu: «Frrtma- yarasladık... Az kaldı gemide tatlı su kalmıyordu.» — İhtiyar anne onu başından öpüyor ve «oğlum, ölmedin yals diyordu. *.* Fakat şimdi nerde o yuva? Var mıydı? Artık garip ağaç- larda parlayan yapraklardan başka bir şey yok, Zehirlenmiş- ler gibi... ** Ve her şey ateşten sıcağın al tında uyuyor. Ceviz — ağaçları buzdan serinlikle dolu... Orda kimsecikler oturmuyor... A- banozlar çiğ güneşin altında Dijon; Sabahettin Rahmi : | hassas ruhlu, melânkolik ve bi- Ondan içmeye meraklı maziye hasret dudaklar. Onlar irili ufaklı dolaplarda rafta şaklı eski çamlardan bardaklar Onlar boşalmıyacaklar. AHMET KUTSİ Tenkit Salkımlar Celâlettn Tevfik imzasını ilk defa 5 formalık bir şiir mecmu ası üzerinde görüyoruz. Son za manlarda bilhassa şiir mecmu- aları üstünde hiç tanmnadığı- mız imzalara tesadüf etmek — â- deta moda oldu. Maamafih bu haddi zatında bir kusur değil- dir ve çok defa yeni bir imza taşıyan eserlerin büyük bir mu vaffakiyet temin ettiği görül- müştür. Salkımları teşkil eden şiirler raz fazla romantik bir tahassüslerini tespit dir. Rüyada görüşelim, Resmi- niz ağladı, Gönül bahçesi gibi şiir serlâvhaları bu zevkin ba- riz bir delilidir. Celâlettin Tevfik Bey heceyi ve aruzu kusursuz - kullanıyor. Şiirleri edebiyat âlemine yeni hişbir şey getirmiyor. İçlerinde gencin etmekte- bilhassa Bir gün ki isimli iki parça kitabın en güzel şiirleri. dir. Akrep Bir iki defa Güneş mecmua- sında tesadüf ettiğimiz Şinasi Gündoğdu imzasını, geçenler. de Akrep isimli bir kitabın ü- zerinde gördük, Bıı kitap bir çok güzel ve ye- 1 ürleri ihtiva ediyor. İkinci, ve üçüncü şiirler, ki- taba ismini veren en baştaki fe- na manzümede duraklıyan ka- rüi, tatmin edecek bir güzellik- tedirler, ve bu güzellik, ne ya- zık pek geniş inkitalarla devam etmektedir. Bilhassa Şinasi Gündoğdu Beyin çok garip bir hususiye- tinden bahsetmek istiyorum. İlk eserini neşreden bir şai- rin, diğer bir üstadın tesiri al- tında kalması tabif görülebilir, fakat, Şinasi Bey, bir değil, bi- ribirinin tamamile aksi olan bir çok şairlerin tesiri altında kal- mış, onları, âdeta, kendi şah- siyetinde birleştirmiştir. Mese- lâ, (Akrep) şairinde, Necip Fa- zıldan, yahut Nazım Hikmet- ten; Sabri Esattan, veya Ali Mümtazdan birer çizgi, — birer renk bulabilirsiniz; lâkin bu renkler, bir suyla o suretle ka- rıştırılmışlar ki, hepsi de, yeni bir boya hasıl etmek üzre,aslın- daki renklerini kaybetmişlerdir Kim bilir, belki de, Şinasi B. in göze çarpan şiirlerinin gü- zelliğini bu renkler temin edi- XXX Saçımda sayarmış gibi akları, İçimden sayarım basamakları, Beklerim kapımın esnemesini. Nihayet, bugün de gelmedi, derim, Bir tekmeyle yola atmak isterim Saatimden gelen ayak sesini. Dijon: SABRİ ESAT Kimyager Bir ömür yandıktan sonra su için, Suya bir lâhzada ben kanacağım: Ölünce, rüyasız bir uyku için, İlik mezarıma uzanacağım, Diziyor by mantık denen İçime zehirle dolu şişeler. Kimyağer, Hilkâtin sırrına ermezsem eğer, Böyle yanacağım ve yanacağım. Önümde duruyor yirmi yildir tam, Bir kafa tasından yapılmış potam, İçine su gibi aksa bir akşam. O zaman Rabbime inanacağım. Son 1930 'YAŞAR NABİ Söz Bir gün kucaklamak için belini, Girdiğin mezara görmüleceğim, Sanma fırtınada söğütler gibi Önünde iki kat büküleceğim... Bit kuşum, kanadım gök lere değer, Dilersen koynünda verme bana yer... Sen bâkir semalar gibiysen eğer, Ben kartal hıziyle süzüleceğim,.. Gürürüm nereye varacak, düşün: Elime bir esir gibi düşmüşün, Sen bir kahkahayla ağla rken o gün, Gözümde yaşlarla ben güleceğim. .. ğmen (Akrep) te (Arkasından) gibi güzel şüirler, okuyabilirsiniz. Bence, kitabın en güzel par- çaları (Saat ve kalbim) isimli kısımda toplanmıştır. Böyle açık kucakla Bekleşiriz dostlarım. diye başlıyan (Sandalyeler ve yalnızlığım) şiirinin ne kadar yeni ve güzel olacağı tahmin e- dilebilir. Bilhassa çıtırdadıkla- rını hissedeceğiniz şu mısraları okuyun: Çıtır çıtır kırar ince kemik- lerini, Sobam, dilsiz gönlünden bir ses vermek için. 10/7/928 VASFİ MAHİR Burada şunu da kaydetmek isterim: Şinasi Bey sık sık yap- tığı taklid? ahenklerde muvaf- fak olmaktadır. Fakat, ne kadar yazık ki, bü- tün bu güzelliklere rastgelme- deri evvel, mutlâka bir kaç fena mısra okumuş — bulünüyor, ya- hut ta, sonradari okumak mec- buriyetinde kalıyoruz. Şinasi Beyin bir kabahati de kendi ıstıraplarını, ara sıra, ol- duklarından daha fazla göster. meğe uğraşmasıdır. Ne yapalım ki, kari, samimi bir duyguyu, edalı — duygudar. gayet çabuk tefrik edebiliyor, Ziya Osman f HAFTANIN HİKÂYESİ iı?'..:î:.î] £ ' Sinalılı kadın tim? |yı.ıy—m—ı.ıı yey hiç kımıldamadı; ne tuhafl.. Burası cekiden bir kilise mi idi, buraya hhııj.nodıiınnh—üxhh koku sinmişi Bıı-ıdı ııııtlılıı bir vardı. Ki- taplar olmasa diyecektim ki, ben yan | lış bir yere geldim.. O kadın kadın hâlâ kamıl; t nel tuhaf! Oturduğu köşede bir Meryem revmi çibi sakin ve sabit duruyordu. ses çıkarmıya ürker olmuş- Cdihnılımıtl_&yıhe—ıden içinde ne harikulâde bir vücudu| du, verdi. Ba kadıa ne küdür güzeldi. Burası , Sönbi fuddamaştir. Ortadaki rmasada üstüste konmuş| miş! bir çok eski kitaplar vardı. Fakat ne tubaf: Grazilla Don Cuan'ın koynuna gir| mişti, Salome Don Cuichatte'un kuca, Hayret!.. 12 EYLÜL — Bugün yinc oraya gittim. Fakat bu sefer kapı kilitli idi ve içerde biş kimse yoktu; e tabaft. ları buraya kurulmuş... 17 Eylül — İnsan, içinde yanadığı geçtikçe muazzam görüyor. E:l Hyukvıi' l.lilqldndım-k:ıluuıü: gelmekte, bir i,| her vak'ayı zaman übeler seyrettim ve çıplak bir cenaze, Baradan çıktığım zaman — garip bir sırra vakıf olmuş gibi gü —