13 Ocak 1930 Tarihli Milliyet Gazetesi Sayfa 6

13 Ocak 1930 tarihli Milliyet Gazetesi Sayfa 6
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Bugün edebiyat âlemimizde garşılıklı iki cereyan var... Bi çaraftakiler «şiir cemiyeti #takiler «hayır, şiir ferdi ol- alıdır» iddiasını ortaya sürü- f Gerçi, cemiyetin şiicini iste- & jyenler kuvvetli noktalara îîü- ; Jat etmiş gibi görünüyorlar. | alar diyor ki : «Önümüzde : toca bir cemiyetin müşterek is- ? Arapları, müşterek hisleri ve dü " ğünceleri var. Cemiyet geniştir, sinaenaleyh gözlerini oraya çe- Jiren şair karşısında daha ge- hiş bir ufuk bulurte Sonra, ge- lı, ! ge bunlar d'yor ki: «Cemiyet H, , » aodbindir. O, kendisinden bah- | Ve ga Jetmeyen giiri okumaz bile! Bu bahse gelmek için şiirin Şiraz mazisini aramak lâzımı. , İlk zamanlarda şiir musiki ! ge dansla beraber yaşayordu. "4 ;.. f panstan ayrıldıktan sonra da d fıuun müddet musikile beraber " başadı ve anonim kaldı. Yâni, (" bserin şairi kim olursa olsun ,0j Haima meçhul kalır, şiir cemi- İ7 vetin malı addolunurdu. Bu za- « Manlarda ferdi şiir tasavvür bi- (H 'e edilmezdi... Şair cemiyetin A : 1 Nüşterek neş'e veya istirabini NĞ 9A a çeker, cemiyete kundura h k.0), yapar gibi şiir yetiştirirdi... f flajr aşiretin içinde farazâ on jair varsa, bunların - hiç birisi ! jgendi yazısına ismini koymaz, »neydana çikan bütün mahsu- #ün üstüne daima il ası vurulurdu... Fakat İ Be'uııı geçtikçe şair ferdileşme- » bu yüzden musiki ile de ra- *Drtasımı kesmeğe — başladı... İi Saasen, ilk şairler, tek başına #i cak kadar kuvvetli olma | | , Yrklarımdan cemiyetin yardımı- Ja 've bir küllün umumit fikir ve 'yislerini terennüm etmeğe mey ik bi V ği tahlil kabiliyeti mefkuttu... | ) İlk şair kendi kendisini tahlil şdecek kadar sermayei fikriye be malik değildi... sugünkü şairin artık başkaları- b zin his ve fikirlerine ihtiyacı TÇ Mw. Şimdi o kendi içinde ye - *i ve geniş bir âlem keşfetmiş ğ: tek başma da yabi- , ve a Yaşa; Vijlecek kadar kuvvetlidir... Me- iyet ilerledikçe şair mutlâk S lellir e ' %ym dönmek demek ilk e rücu etmek demektir. Şii- bugünkü seçiyyesi ilk de- usahate | Şiirlere dair;| İçtimat şiir ve Ferdi şiir İstirden bahsediyorum. Hikâye, virlerindeki içtimaf — seçi ile taban tabana ziddir... Bugün hiçbir fert, daha do- ğrusu hiçbir kari, cemiyetin i- çinde kendi şahsiyetini eritmek onu kaybetmek istemez... Bi- naenaleyh biz ne kadar cemiye- te hitap etmek istesek bile yi- ne ferde hitap etmiş oluruz, Şu halde, «cemiyet hodbindir; o, kendisini terennüm etmeyen şiiri okumaz» nazariyesi yanlış- tır. Çünkü, bugünün içtimai ha yatında bir şiiri yüz kişi bir a- raya gelip te değil, herkes ken di kendine okumaktadır. Bina- enaleyih karı orada cemiyetin umumi hislerinden ziyadekendi hususi tahassüslerini — bulursa datıa ziyade memmun olur. . .E- sasen kalabalığa hitap etmek şairin değil, hatibin vazifesi- dir.,. Fakat ben burada yalnız roman ve tiyatro hu mevzuun haricindedir. Cevdet Kudret Nesir / İsahibi nız bit bayram n:ımazınd.ı’ya- şatmış çocuklara ben, ne yapa- ibilirim? Şeytan uçurtmasının öni mi çıkarta bilir?... deki kırmızı sicim; derilerine yer edecek kadar sım sıkr sarılmış yanımdaki gölge- Hğe düştüler , Hepsi de koyunlarından birer iyumak çıkardılar .. Bu yağma- cıların yumaklarında neler yök ki: inçe makara iplikleri, kalın kınnaplar, renk renk sicimler.... Şeytan uçurtmasının bilekle- rine sardıkları kırmızı sicimini, yumaklarına acul el hareketle- rile, fakat, itiyatla kazanılmış bir çocuk meharetile sardılar . Çınarın yeni uçmağa başla- yan küçük kuşları şeytan uçurt- masını gagalıyorlar, Gözlerim- le uçurtmanım sahibini aradım, biraz ötemde mezarlığın set- lerine oturmuştu . Yağmacılar, kırmızı sicimi iyice sardilar . Kızıl bir yay gi- bi gerginleşen yumaklardan çıkan birer zehirli okun uçurt- ma sahibinin göğsünesaplandı- ğını gördüm; mezarlığın otları içine yüzü koyun düştü . Küçük kuşlar hâlâ uçurtmayı gagalıyorlar . Yağmacılar hâlâ yumakları- |suları, sekiz defa size geriye bir uçurtma gibi titriyorum ,,, yavrucuğun içi titreye titreye nı koyunlarına sokmadı. Yağm a.. Harap sürlarda ses yok, seda —.00 yok... Yağma!... Pınarbaşını bir serinlik kap- ladı. Ben, oturduğum yerden; ot- evirirse çocuk gibi olmaz mı- | ların içinde; kıvrık saçları ve :mız?... B dar omuzları gözüken küçüğe Yağma!.. Yağmal. Yağma!.. |baktım; kıvrık saçlı kafasını Ve bir uçurtma,., , kaldırdı; dumanlı, yaşlı gözle- İpi kesilmiş bir uçurtma, Tile bana, bana baktı; ve benim Minarelerin ve selvilerin ara- |ona gönlümün bir şeytan uçurt- sında ipi kesilmiş, düşen bir u- |ması yanmak istediğini anlayı- çurtmanın titreyişi, benim tit- | verdi, güldü. reyişim gibidir, Sekiz küçük, sekiz ayağı fi- Ben; uzakları, Uludağ etek- |larlr sekiz yağmacı çocuk bağ- lerini, Pınar başmı düşündü- |rıştılar: ğüm zaman ipi kesilmiş, düşen | — Yağma, yağmal.. ve benimle şeytan uçurtması- nn sahibi arasımndaki kırmızı sicimi yağmaya başladılar. — Yağma!. Yağma!.. bu sefer yağma yok çocuklar, yağma yok!.. — Yağma!.. Yağma!.. Bekiz tane bıçkm, sekiz ayağı filarlr Prmarbaşı cocuğuna kim 1&f dinletebilir ki? Bu, saclarmır Nisan öğleleri- ne'ucurmuş, bu gözlerini yalnız bir bayram namazında yaşart- |mış çocuklara ben ne yapabili- rim? Yağmacılar, şeytan uçurtma- sının sahibi ile benim aramda- ki kırmızı sicimi ayrı ayrı pay jyettiler. Bu sesi, Pmar başının harap Yağma!... Yağma yok çocuklari. Bu sardığı kırmızı yumağı size kap tırmayacağım, Bu yeşil kuy- ruklu, gazete kâğıdı başlı şey- tan uçurtmasını size kaptırma- yacağım.. Yağma yok çocuklar, yağ- ma yok! Bir şeytan uçurtması, saat-| lerce koşmadan uçamayan bir şeytan uçurtması, koca çınarın üst dallarında.. Kuyruğu kuş yuvalarına, yosunların içinde büyümüş, zehirsiz bir su yıla- nının ürkek tavrile dokunuyor.. Yağma!.. Yağma!.. Sekiz tane bıçkın, sekiz tane ayağı filarlı Pmar başı çocuğu- Sait Faik kesildim .. — |. İnsanlar böyle yaradılmıştır- Güne bakan Dinlemesi bana nasip olmuş biç bir nutkunu ve kaleminden çıkan yazılardan da hiç birini unutamadığım Hamdullâkh Sup hi bey, hepsini bildiğim ve sev- |diğim bu yazılarından yirmi ta- nesini makalenin başma koy- duğum sade, güzel ve engin manalı isim altında neşretti. İlkleni 1912 de veen yenileri |1929 senesi içinde yazılmış olan |bu yirmi parçanım her karii hay |ran edecek meziyetlerinden bi- ri de,büyük hatip ve edibin kaleminden çıkan her satırda ayni ruh kemalinin, düşünüş kudretinin ve herpürüzden mü- nezzeh bir lisan temizliğinin bulunuşudur. Milli ve siyast itikatların kaç kere sarsıldığı |ve üslüpların türlü kıyafetlere girdiği cenk, ihtilâl ve inkilâp senelerinde, onun hiç bir içti- hadı değişmedi, ve kalemi bir kekelemeksizin ve lisanı bir kere olsun şaşırmak- sızm ve kanaatları bir def'a ol- İsun değişmeksizin, İttihat ve ;terakki ile Fecri âtiden bu za- |mana kadar geldi. Türk ocak- ları reisinin hiç şaşmayan a- dımlarla yür ğü bu dümdüz yol, karışık, müphem ve sakat | ideâllerin daima arasından geç- 1& ve kat'i şeklini artık' almış bulunan büyük inkilâbım tam (önüne vardı. Hiç şüphe etmiye- jlim ki Gaziyi en iyi anlayan ve en güzel anlatan Türk edibinin © olması da bundan dolayıdır. Mustafa Kemal altı harp ve si- yaset şahikasını gelecek nesil- ler içinde pek büyük bir mu- vaffakiyetle tasvir edenler çı- kacağma iman etmekle beraber öyle zannediyorum ki, onların |hiç biri bu (Günebakan) cildi- nin ihtiva ettiği (Tarih yolla- İrında uzaklaşırken) ve (Fırtına (Kuşu) atlı nesirlerden daha hakiki ve yüksek bir heyecan içinde ve bu kadar icaz ile Ga- zinin destanını canlandırama- yacaklardır. Kitabe terkip eden muhtelif uzunlukta yirmi parça içinde bir kaç siyasi ve edebi musaha- be, Çanakkale ve istiklâl harp- lerine dit hatıralar, Türk haki- miyeti altındaki Makedonyada kaynaşan milliyet ihtiraslarımı |çok güzel tasvir eden bir hikâ- ıyeveb—'ırikî seyahat intibar var, Fakat bunların nevileri ve yazılışlarınıni tarih ve sebebi ne olursa olsun, hepsi de vatan aşkmı, Türklük gururunu ve fa- zilet sevgisini terennüm eden | EDEBİYAT HAYATI < birer meastir şiirdir. Fantazi güzel bir genç kızın hulyalarını | —— tehyiç edecek bir şekil muhafa- 1930 senesinde za eden Hamdullâh bey, yirmi | n İyılâ yakm bir zaman evvel de | Medyum olmaya çok istidatlı her adali emelden tenezzüh et- ! bir arkadaşımız vardır. Yıl başı. tecrübeleri yapıyorduk.: Kendisini uyut- ç |tuktan sonra 1930 senesinde e- san'atının bütün âteşlerini de debiyat âleminde neler olaca- jancak bu âşkm terennümüne Gi sorduk. Bize söyledikleri-| x eel5 ni aynen yazıyoruz: EşTerüN Teksiyer TERa na rane töküedü. ; eelebieki. İsında mutlâk bir fazilet timsali tapların satışı o derece azala-| folarak kalan ve otuz üç senelik cl:ıaktrr kidmngbân[nk, daa:ıcııı bici- M Sit ta i tabılardan bir fayda göremi- PAReunde Kisleyooeği B ye e ea y ae YA B AA nah dakikası bulunmayan haz- (edeceklerdir. — Kitapların her reti İsa da bir edip olsa idi, ya- |nüshasına bir numara konula- zacağı şeyler ancak bu kadar | Sak ve sonra bir keşide yapıla- ı y 5 rak kitap alanlara mükâfatlar |pâk olurdu.. Gerçi edebiyatımız 'çevzi edilecektir. Bü —mretle da böyle bir sima daha mevcüt- piyanko hatırı için bir hayli ye- İtur, ve (Güne bakan) daki ya- |Hilip yutulmaz — eserler kariin | BK Bi midesine inecektir. zılardan ikisi kendisine hasre- |" j GT - * ayat mecmuası — tekrar İs- dilmiş bulunan Tevfik Fikret'te tanbulda çıkmıya — başlıyacak sade vatan, çemiyet ve fazilet |fakat yeniden Ânkaraya nakle- sevgilerinin müterennimi ol- | dilecektir. - İstanbulla arasında bir kaç defa mekik do- muştu. Fakat, yapmış olduk- [ kuyarak bin türlü şekle girme- miş bir ihtiyar gibi sade vatan B€cesi ispiritizme ve cemiyet üşkile yaşamış ve ticeler itibarile, (Rübabı şikes- m';:ıîıfşk ohmıyacalı;ur. K | ğ 5 ; fuhit mecmuası Resimli A- Ite) şairile Hımı!ulk'h Suüphi vanl dü fi; kağinan bey mukayese edilemez, Bu devam edecek ve U- milletin duygularmda ve düşün | yanış'ta bir kaç yeni edebi mek celerinde sözü ve kalemile, ru- |t€P doğup bir iki hafta zarfsn- ü öBir |'da kemale erdiği — için yerini hile, (Dağ yolu) hatibi kadar bir diğerine terkedecektir, müessir olmuş bir başka edip| —Peyami Safa yeni çıkacak bir hatırıma, Namık kemalin ismi | gazetede Yedi düvele ilânı har- bedecek ve sene sonunda o za- ları tesir ve temin ettikleri ne- sine rağmen satışını artırmıya | zuli isminde bir piyes yaz 'bunda Leylâ ve Mecnurı şal nin pek neş'eli bir adam oli ğunu ispat edecektir, k Vâlâ Nürettin — senenin B günü 365 inci hikâyesini rettiphaneye vermiş buluna Selâmi İzzet artık Fraı adapte edilecek eser bulamiğ cağı için yeni bir lisan öği miye başlıyacaktır. Nahit Sırrı Fransızca ve rkçe yeniden beş on ra zacak fakat neşredemiyı Ferdi ve içtimaif san'at nakaşası senenin devamı Mi etince eksilmiyecek, Sad İ tem bu uğurda yirmi otuz kale daha yazacaktır. p Yusuf Ziya çıkmış fıkralaf üçüncü ve dördüncü defa n redecek, Nazım Hikmet satırlık manzum bir romart zacaktır. Cevdet Kudret yeni bir İ edebi tarz keşfedecek; şiir, kâye, nesir, — makale, piyesten sonra büyük man kaleme alacaktır; ismi Âdem ve Havva muhtemeldir, Kenan Hulüsi artık nesirl rinde portakal, vazo, harikt de, lüzucetli gibi kelimeleri lanmamıya yemin edeceki sözünde duramıyacaktır. 'Toplu İğne kırkından saz çalmya kalkışarak, bir tek telli, yanık maniler |liyerek karilere hazin göz ları döktürecektir, Ve nihayet bu sene za gazete sahiplerile tabilerim harrirlere verdikleri tahrir Ü | geldi , Henüz hayatınım en fey. dam için, kat'etmiş olduğu yol- |da, dağ yolunda böyle bir iz birakmış olmak ne büyük bir mazhariyettir! Değerli hatip ve edibi bu ye- ni kitabımdan dolayı bir küçük bireder samimiyet ve hürmeti- le tebrik ve başka eserlerine de sabırsızlıkla intizar ederiz. Nahit Sirri Sonu gelmi- yen hülyala — Kenan Hulüsi'ye — Niçin avucumu yalar durmadan evde kediler? Sonu gelmiyen hülyalar bizi günlerce oyalar; — kediler bu hale güler ' Kediler bize şöyle der: niçin bu garip hülyalar sizi beyhude oyalar? kedim de bana böyle der ve avuçlarımı yalar . Ahmet Kutsi düşmiyecek, insanlar katil ol-|dar içki sofrasından kalkmadı-. mıyacak ve asılmıyacaklardı. O | Küçük Para , hem bende hiç öyle bir hal | yordum , mı? Aklım yerinde, muha- hikâye |ronr vsr| —Ben deli değilim, Reis bey, |mek safiyetini kaybettim. Ar- n in hakkında söyledikle- | tık her hadiseyi inceden inceye " yalandır . Bu sözleri reddedi- 'tahlil ediyor; her gözüme ilişen » Ben deli değilim .. Ba- | felâketin acbep ve âmilini arı- ”a Bu yüzden ne kadar geceler kemem mükemmelen işliyor. | uykusuz geçirdim bilseniz... Ne |lar, diyordum . Kendilerini ce-| Ö zaman en vâhi, en mana- hennemle tehdit eden kuvvete |sız şeyler üzerine boylarınca |taptkdları g'bi bu bütün felâket- | eserler yazan mütefekkirlerin lerinin yeğâne müsebbibi olan neden önlerinde bir kale heybe- )sarı şeye de perestiş ediyorlar. | tile yükselen bu hakikati gör- |Cephede sevinçle haykırarak 'mediklerini, neden bununla me- düşmanın üstöne atılan imanlı ' şgul olmadıklarımı kendi ken- bir &sker gibi, sevinçle haykıra- | dime sordum, fakat cevap bula- Tak bu parlâk maden parçaları- | madım , nın üstüne atılıyorlar . İztırabın sebebini öğrendik- Zahiren etrafma saadet, kon- |ten sonra eskisinden fazla a- gını, gözleri kan çanağına dö- nünceye kadar kumar oynadır gını, her gün değiştirdiği şüp- heli kadınlardan fena bir illet yakaladığını söylüyorlardı. Bü- nye itibarile de ne kadar değiş- mişti.. Filhakika biraz geliş- mişti. Fakat gözleri eski par- laklığını kaybetmiş, altları mor halkalarla çevrilmişti.. Bu hayat, biliyordum ki, e- nun mezarı olacaktı. Ve o za- İyaz devresinde bulunan bir a- | İmana kadar Fecri Âti aleyhin. de yazdığı makaleleri beş yüz sahifelik bir kitap halinde neş- redecektir. Halit Fahri geçen piyesinde Nedimin — mustarip hayatını gösterdiği gibi bu defa da Fu- gğANİTINİTANITKANDAKAKAAAKAYA KI LAY DU DKK KATAIL AAA Yanmak ——— reti o derece azalacaktır ki ( miyeti belediye bunların h acıyacak ve fukarayı muhafi rine birer dilim — ekmekle B dirhem peyni tevzi tahtı karara alacaktır. .. Bu ateş sönmedikçe bende yanar dağ gibi, Bir pervane kalbidir Göğsünde çırpınacak, Âlevler dört yanını sarmnca bir ağ gibi, Kül olmanın tadım içerin düysün bırak. ... Seyret bir taytün gibi aşkımın heybetini, Ve anla kalbim neden alıyor kuvvetini. Zaman buzdan eliyle dondurmadan etini, Yaşamak istiyorsan sokul ve kendini yak. “Arzumuz besleniyor, kızım, ayni kımızla: Vahşi kısraklar gibi şahlanan kanımızla, Kalbimiz bir saatsa, vurdukça böyle hızla, Bir gün zembereğini kıracaktır muhakkak. 1930 i YAŞAR NABİ : için yüzerlik banknot desteleri- | demeli idi . ni teker teker ocağa attım. Oca| Tahminim doğru çıkmı ğgın her paketi yuttukça yük- | Arkadaşım bir müddet çok selttiği sarr ülev tuğla zemine, | derlenmiş, fakat sonra ği taş duvarlara ne heybetli bir |ki hayatına dönmüştü . manzara veriyordu. Lâmbayı | çalışarak hayatını kazananı söndürmüştüm. Bu soluk ocak- |ut ve mütevazı bir insandır; ) ışığı karşısında kendimi bir ku- Tunuvusta sihirbazı kadar muk- tedir ve heybetli hissediyor- dum. ni hakiki bir insan , Bu tecrübe kanaatımı vetlendirmişti . Artık fı ve ı. 1 vi dinleyin, bir sıtma gibi için için vk . , Bu öyle bir iİlet ki, Re- bana bir gün göstermedi.. Evvelâ cocukluğumda, ta yiri inciye kadar iztı- | hatırıma gelmemişti. Onu bir ! bi hadiselerden addediyor bir'âfetler gibi onun da önü- | yavaş ü gibi kabul size söyliyecekleri- |sayısız geceler devamlı bir hum göreceksiniz ki |ma nöbeti içindeymişim gibi kendimi kaybederek sayıkla- en ruhi bir hastalığım var | tefrik Tdğkat - M felâketlerinden müteessir / mır daha iyi görüyor ve daha iyi bey, kendimi bildim bileli | Bütün görgülerimi, bütün bil- idedir, ve kendimi — bildim | gilerimi biraraya topladım ve ne gelen bir kanaat hasıl oldu: Bütün felâketlerin, bütün iztı- ini tetkik etmek |rapların menbal para idi.. İzele, bir tufam veya tufan gi- | bebi bertaraf ederek vakaların iç yüzünü biraz daha kurcala- yanca, daima o, sarı, ölüm gibi |kadar kızcağızlar müstekreh geçilmesi inkânsız olduğu- sarı yüzüyle karşıma çıkıyor- | evlerde vücütlarını dirhem dir- |ti ki temiz zannediyordum . Fakat son- /du.... Her felâketin, har azabın | hem satmağa mecbur olmuya- yavaş, bu her gör-|altında onun sırrtan yüzünü |cak temiz vicdanlı adamlar irti- Yi et- |gördüm ve nihayet ona düşman |Kâp denilen zillet çukuruna | bire bozulmuştu. Sabahlara ka- Z E AÇAM D dım.. Fakat artık beyazı siyahtan Evet, Reis bey, her zahirf se- şeyin, gi fasız bir hastalık 'ne sokulduğunu, lerine düşman y meyi for, âçk ve sevinç dağıtan bu in, gizliden gizliye nasıl şi- gibi içerleri- birbiri- etti; u'lâr. lan! | |sülüdür, bilmiyorlar ki evlâdı |sıl beni mahved a baydu . y İ tihayet bende sabit fikir hali- fhıbı iya, ameleyi patronuna, in-| Çok sevdiğim bir arkadaşım | de bulunma ı öğrendiğim | Şemer Bikkana Sanı insana düşman eden o, bü- | vardı. Pek zengin olan babasile | bir gece, tedarik ettiğim âlet- tün cinayetlerin, isyanların, ih- dargın bulunduğu için sade fa- |lerle adi bir hırsız, tilâllerin sebebi hep odur . Para mevcut olmasaydı, yordum, daha annelerinin ku- | ona kaldı. cağindan yeni ayrılmış parmak zap duyuyordum. Hastalığı 'teşhis eden fakat ilâcını bula- muyan bir doktorun vaziyetin- de idim . bilmi- | Ne tuhaftı ki yaşamak için, | Babası gibi onum da bütün pa- Bilmiyorlar ki, harp | velev en basit bir şekilde yaşa- |rasını evindeki kasasında sak- larımda ölü kafaların- | mak için bile bu menhus, bu Tadığını biliyordum. Kaç defa dan tepeler vücüde getiren mil- | korkunç Hiyet kini hakikatta onun mah- şeylere el uzatmak etinde kalıyordum. A- len kat mesut yaşıyordu. İki sene di- |evvel babası öldü, bütün mirası drm: Bulduğum parayı bir tor- 'netice verebilirdi ki. Mademki Meğer insanlar ne baya doldurarak eve getirdim. |bütün bu kâğıt parçalara kasa- kadar çabuk değişirlermiş. Ara- | İçimde derin bir inşirah: Arka- lara, mahzenlere gizlenmiş sarı ancak geçmiş- |daşım kurtulmuştu. Kurtuldu- maden parçalarının elden ele dan bir iki kı, dürüsit ile kendini herkese sevdirmiş olan bu iyi kalpli çocuk birden Evvelâ âleve, sonra bir avuç küle inkilâp eden bu renkli kâ- ğit parçaları yanarken içimde derin bir zevk duyuyordum. O zamana kadar hiç tanımadığım bir zevk: büyük bir gey yapmış olmamın zevki .. Ve düşündüm ki dünyanın bütün paraları bir onu ziyarete gittim. Evin vazi- |araya getirilse ve bir dağ gibi yetini tetkik ettim. Bir plân | yükselecek bu yığına bir kibrit yaptım . Vebiıgece,onmev—lvıilıe. Nebüyükurdonml Jolurdu, insanlığın kurtuluşunu | İmüjdeleyecek ne büyük bir şeh- bir haydut rayin. Fakat bu uzak ve imkân |gibi evine girdim, kasasını kır- | siz bir hayaldi. Hem zaten ne man onu kurtarmayı aklıma |kaydum. Onu, ne olursa olsun, İkurtaracaktım . | . Bumun için tek bir çare vardı. ğuna eminim . dolaşan birer gölgesinden iba- Derhal mutpağın ocağını |retti! Asıl o sarı madenleri bir yaktım. Harıl harıl yanatı âte- |araya toplayarak eritseli ve şin karşısına geçtim. Ve o za- |ondan muazzam bir 3bide yap- |müdafaasını layordüm. İçinde fazla Pf saklandığını öğrendiğim € re geceleri giriyor, sonra diğim kâğıt yığınlarını atarak n taliimde bana çok yard yordu. Tabuson defayâ dar SAA Ötesini biliyorsunuz. landırh, ve işte M Cürmüm insanlarm iyif içi nçalışmak, bu uğunda hf timr bile tetilikeye koy libaret . Fakat cemiyetin kı ,ları buna karşı cezalar koy Ne yapalım, insanlar izti © kadar seviyorlar ki ondafi rılmak istemiyorlar.... Şimdi istediğiniz hükm rebilirsiniz. Yalnız vekil reddediyofü Ben deli değilim, Rcis bey? - Vaşar Nab ge n

Bu sayıdan diğer sayfalar: