13 Eylül 1929 Tarihli Milliyet Gazetesi Sayfa 4

13 Eylül 1929 tarihli Milliyet Gazetesi Sayfa 4
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

ASRIN ÜMDESİ *MİLLİYET.TİR 13 Eylâl 1929 BUGÜNKÜ HAVA Dün hararet azamt 24 asgert 14 derece idL> Bu gün rüzgür Todos esecek ve hava açık olacaktır. FELEK GÜNDÜZ FENERİ Vakıa şu terkip Türkçede zenci manasına gelir ama — ben o manada kullanmıyacağım. Bu gündüz feneri Karaköydeki işaret kulesidir. Avru- pada büyük ve çok işlek caddelerde akşamları bilhassa arabaların yığıl- malarını menetmek için yapılan bu kulelerden birini Peştede görmüş- Makal beş altı metre yüksek olan bu işaret feneri bizdeki gibi gündürz yanmazdı, ve yandığı Zaman da ışığı uzaktan — görülecek kadar parlaktı. Bizimki hem sönük yanıyor, hkem de — gündüz yanıyor. tüm. Yerden E. buna can dayanır mı? VA - NU NEDEN HOŞLANMAZ Bu süale kolay cevap - verilemez, n yalnız arkadaşımızın — hoşlanmadığı şeylerden birini geçenlerde kendi den öğrendik. — Akşam'da — yazdı Hediye almaktan hoşlanmazmış, se bebini de izah ediyor: Çünkü bilmü- kabele hediye vermek lâzım. A kar- deş neden ters ifade ediyorsun, şu- ma: Hediye almaktan hoşlanmam di- yeceğine, bediye vermekten hoşlan- Mam desene. Bu istikrah bende de mwar, bilmem nasıl kurtulacağız? !. YANLIŞ İSİM! Yerini yurdunu yazmıyor ama bi- 'zim yevmi rilfekamızdan biri bir ga- Bir kızcağız mahkemeye müracaat ederek filân zattan gebe kaldığını şikâyet maka- mında söylemiş. Kendisini muayene etmişler, filvaki gebe olduğu anlaşıl mış, lâkin aymi Zamarida ketdisinin kızoğlan kız olduğu da tebeyyün et- miş. Mahkemenin cereyanı sırasında gebe bakire bir çocuk doğurmuş ve rip havadis veriyor: ismini “Mucize,, koymuşlar. Eğer gocuk kız ise bir diyecek yok ama | eğer çocuk erkek ise İsâ koymama- ları affedilir hatalardan değildir. FELEK Heklepliler — müsabakası 18 inci haftanın ikinciliğini kazanan yazı: kcra ve iflâs kanunu Bu hafta yeni icra ve iflâs kanunu meriyet mevkiine girdi.... Uzun asırlarm küflü an'anelerile beraber batından batına intikal ede ede bugüne kadar devam eden borç- Junun hapsi âdeti yeni kanunla orta- dan kaldırılıyor; alacaklının hakkı da, daha meden? ve daha mantıki e- saslara bağlanıyor. .. Bu köhne ve fena âdetin f rını bilmiyorum, fakat zara! kadar çoktu...... Eskidenberi etrafındakileri, kendi| menfaatı için çalıştıcmıya, buna mü- daima Mminneti, kumandası altında bulun- durmağa alışmış ve bunu menfaatı- 'nan en esaslı gayesi bilmiş olan men- €en büyük icra kabil oaları daima borçlu, fur mütegallibenin kuüdreti borçluyu hapsettirmekti. .. Bu suretle belki ve en kötü bir emel için aziz bir tandaş çocuklarının göz yaşları ara- sında evinden almır; yuvasından u- zak, tarlasından veya, işinden ayrı hapisane köşelerinde inlettirilir. ve © ırkdaşın milyonlara bile değişi! miyecek olan mukaddes bir gaddarın oyuncağı birakılırde!. Bu hazin devirde aile babadan, ce- zniyet, vatan, — bir müstasilden, bir vatandaştan mahrum kalırdı! Bu şekil, bu aarın, öyle oldu... çok acı bir hatrrasını yor. İşte haftanımn en değimli Bursa Erkek Yüilliyet 'dala- ı elle tutulacak kadar bariz, sayılamıyacak en az bir meblâğ hürriyeti | mesabesinde bu idarenin mefkâresine sığamazdı ve netekim . Muhterem Adliye ve- kilimizin dediği gibi :“Cumhuriyet yeni icra ve iflâs kanunuyla mazinin | daha silmiş göz yaşlarını tarihe gömüş bulunu- Garp edebiyalı Rosamond Lehmann Tngiliz romanında kadınların tut- tuğu mevkiden Mrs Dalloway müna sebetile bahtetmiştim. İngiliz ikadın muharrirleri tomanesk - edebiyatta mühi mbir rol oynamaktadırlar. On- lar: pek az kimsenin muvaffak oldu. #u-bir janra yeni bir hayat, yeni bir rayiha getirdiler. Virginia Woolf' un Margaret Kennedy'nin, Katheri- ne Mansfield'ia eserlerini - okuya lar bu yeniliğin neden ibaret oldu, nu hissetmişlerdir. Roman, yalnız bir vak'ayı hikâye etmek ve o vak'a içinde bulunan şâ- hısların hususiyetlerini tebarüz etir- mekten ibaret olsa muharrirler ordu sunun esaslı kalabalığını teşkil eden yüz binlerce romancının her biri ha- kiki edip sayılabilirdi. - Roman, ko- lay göründüğü, uzun bir hazırlanma devresine ihtiyaç göstermediği ziha bını verdiği için tehlikeli bir janr- dır ve ayni esbaptan dolayı edebiyat #iliklerinin en cahilerini cezbettiği için de onda muv>ifakiyetin hususi bir kıymeti vardır. Hiç bir “janr” bayağılaşmış fikirlerin, müptezel ol ? hassasiyetine ait yenilikleri sevinçle karşılayoruz. Bu “yenilik”, daha doğrusu bir nevi tazeliktir: Yalnız hislerin taze- liği değil, fikirlerin * de tazeliği... Hayatı öyle bir tarzda görmek ve bu görüşü öyle bir tarzda ifade ctmek ki en karanlık, en gamlı, en ümitsiz fikirlerde bile bir nevi zindelik bu- lunsun... Yani temiz, iyi yrkanmış. berberin elinden henüz çıkmış, leke siz gömlekli beyaz boyunbağlı bir bedbinlik... Hayatın manasızlığını, Tüzumsuzluğunu, kısalığını görüp te vekkül etmekte “kendilerine hürmet edenlere” has bir. zarafet... İşte bunları bazı İngiliz kadın romancı- larında buluyoruz. Belki, hayatın karşısında sinirleri sağlam ve ruh- ları mağrur olanların aldığı bu tavır pek yeni değil, işaret ettiğim mah- dut mubarcir zümresine has değil- dir. Fakat onlar bunu o kadar mü- kemmel bir tarzda ifade etmişlerdir ki beşeri hassasiyetin derin ve giz- li endişelerinin bazılarına yeni bir şekil ve mana bahşettikleri iddia o- Tunabilir. Saydığım muharrirlere son za: larda pek genç bir kadın daha il hak etti: Rosamond Lehmann. Yir- mi üç yaşında iken neşrettiği Toz isimli romanı adcta beynelmilel bir hadisesi edebiye oldu.(1) Bu,gençli- ğin arzularılahamlelerile, dünyayı de raguş etmek ihtiyacıla yanan birgenç kızın, bir genç kız tarafından yazıl. | mış hikâyesidir. Bu nevi eserler ek- seriya çocukca düşünülmüş ve ya- zılmış olurlar. Fakat Toz da baştan başa hâkim olan patetik heyecan, muharririn — gösteri fikri kemal bu kitaba müstesna bir kıymet veri- yor. Gençlikte enerji ve sevmek has sasının çılgınca israfını hiç bir eser bunun kadar belâgatle terennüm et- memiştir. Mevzuu, hulâsa edilemiyecek derece de dağnık ve geniştir.Esasen kitabın güzetliği yarattığı atmosferde, eşha- Sın arzettiği hususiyetlerde mün- demiç olup şaşmaz bir mantık muci- bince cereyan eden bir maceraya ta- bi bulunmamasındadır. Toz, Londra civarında ikamct cden Judith ismin de bir kızın gengliğinin tarihçesidir. Judith, ilk çocukluğunu komşuları Olan bir ailenin oğulları ve kızıyla geçirmiştir. Bunlarla geçen günle- rin hatırası o derece kuvvetli ve şid detlidir ki komşular gideli beş on İsene geçtiği halde, eserin başında bir genç kız olan Judith'in hayalle- ini, düşüncelerini - halâ işgal eder- ler. Günün birinde avdet ederler: Hepsi büyümüştür: erkek çocuklar güzel ve gürbüz birer delikanlı ol- muşlar; küçük kız evlenmiş, kocası- | nt kaybetmiştir. Bu tazelenen mü- nasebet, birdenbire büsbütün yeni e- saslar Üzecine teessüs eder. Artık cinsi cazibenin kanunları hâkimdir. Judith güzel bir kızdır: Üç delil İr onu başka başka arzularla takip ederler. O, delikanlıların her birine karşı ayrı ayrı hislerle merbuttur. ——— (iy Rasamond Lehmann: Dusty Answer, Fransızca metni Poussiöre ismi ahi tapha- nesi tarafından neşredilmişt MİLLİYET — CUMA 1$ EYLÖOL Komedi — Karıcığım, sana çok cüki|ra, balolara, davetlere beraber dostum Şakiri takdim ederim. | gidiyorlardı. Fakat iki samimi Senelerdenberi Istanbulda de- ğildi, ... arkadaş gibi. CAİ eg Naci bey, koca göbeğini| Nihayet Şakirin sabri tükendi. şişirerek, katmerli ensesini kı-| Handanı ya bütün bütün kaybet rıştırarak ilâve etti: — Mektepte, birinci sınıftan son sınıfa kadar — beraberdik. Sonra ayrıldık ve — sekiz sene, sonra işte gene buluştuk. Kısa bir an sustu, sonra ifti- — Sevgili Şakir, işte karım. genç ve güzel kadınımı 'tü. Naci beyin verdiği bir ziya- fette, Şakirle Handan sofrada yan yana oturdular. Şakir ba- zen hizli sesle konuşup, herke- si âlâkadar edecek şeyler anla- tıyor, bazen de, sesini alçaltıp,| Handanın kulağına bir şeyler| fıslryordu. Yemekten — sonra, Handan kahve fincanımı uzatırken, Şa- kir genç kadınım, fincanla bera- ber, parmaklarını da tuttu. Han| dan, parmaklarını ne pek çabuk çekti, ne de çok uzun müddet bıraktı. Şakir kendi kendine dü- şündü: «Acaba bu kadın budala miı?e .. * Handanı elde etmeğe karar verdi. Evvelâ mahzun ve esrarengiz davrandı. Hissiyatını itiraf et- mekten çekinen — bir aşık vaz'ı tavrı ile iç — çekiyordu. Fakat! Handan anlamamazlıktan geli- yordu. Gayet samimi bir lisanla eğlence tavsiye ediyordu. Şakir düşündü: «Sahiden bu- dala mı? Yoksa benimle alay| mı ediyor?» Ondan sonra harekâtını de- ğiştirdi. Çapkın bir adam gö- ründü. Gönlüne göre bir kadın bulamadığı için işi sefahate dök tüğünü ima etti. Handan oralarda olmuyordu. Artık sık sık, hemen bir gün gibi beraber — oturuyor- lar, beraber geziyorlar. la-ı sever; fakat sevdiği 'i sevmez. Onu seven biri vardır; fakat Judith, diğerini sevdiği için ötekiyle evlenmeye razı olmaz. Üîşüwi delikanlı genç kom- şusunu biraz asabi, biraz hastalıklı bir arzu ile takip eder: Judith, sev- diğinin vefasızlığı karşınmda —ona takarrüp edecek gibi olursada niha- yette kendini terketmez. Böylece ze man geçer, gençlik gider. Delikanlı- ların biri -Judith'in sevdiği- ölür. Ö tekilerin her biri bir tarafa dağılır. Judith'de kendisini bir gün yap yal Tuz -beraber oynadığı komşu çocuk- larını beklediği devirde olduğu gibi yap yalnız bulur. İşte, gençlik oyun ları da bitmiştir, ateşler sönmüş, in- sanlar dağılmış, hayat her kesi, ten- sip ettiği mahallere yerleştirmiş, ni zam ve sükün : lade edilmiştir. Bu velveleden, bu galeyandan, bu arzu selinden, bu çırpınmalardan yalnız Kendini hayata terketmekten başka yapacak yoktur. Bu kitap arzunun -ülemşümul, panteistik bir arzunun- — destanıdır. Diyebilirim ki hiç bir eser gençliğin yüreklerimizde yaşattığı “israf has- Sası”nı bukadar nefasetle ifadeetme miştir. Rosamond Lehmann'ın eseri güya gençliklerini kalpleri sızlama- dan. hatırlayamıyanlara ithaf edil- i teselli vermek için yazıl REŞAT NURİ — Hamra hanım. Belki bir|rini doldurup f ı diyeceğiniz olur? mektubu oku-/zarfa koymuölır. Beş lira yirmi mayacak mısınız? . Dedi. — Hayır sonra açarım ... Dedim. Zil çalar çalmaz, san-|rılacaktım! Fakat şekil çirkin! ki hiç bir şey olmamış gibi arka-| Bir insanın şahsına fenalık ya- daşlarımın elini sıktım, mağa- parken bile bir milletin hayatı- zadan çıktım. Ohanes efendisi'na kast etmiş kadar seviniyor- de Yervant efendisi de daha ö-'lar. Bir Türkün &kmek yeme- tekiler de hepsi hepsi bu çıkışı- mesi birer birer bir cemaat olur. ma hayret ettiler. Ahmaklar! Kendini bilen bir Türk eğer|masaydım ne olacaktı?. Bir in-. “Milafijjt , in edebi tefrikası :29 ASK GÜNESİ Etem ızzet orasrA bir. haftalığımı; beş kuruş! Üzülmedim. Çünkü Hasan'a gidiyorum . Bir hafta on gün sonra nasıl olsa, ben av- Gaye bul Eğer ben gidecek nL( yok, hiç bir ele geçecek üç buçuk kuruşta kesilince ben ya dilenciliğe çık- malı, ya orospuluğa düşmeli, yal boğazımı sıktp nefesimi durdur- malıyım değil mi?.. Yaşamak için tırnakları çürüye çürüye pa-. ket doldurmağa razı olduktan sonra o da insana çok görülürse bunun sonu yoktur: Ya şu kayıktaki sarhoş tu- mun sarkıntılrğına ne demeli?.. Bumıymmtı herifin azgınlığı birden bire bana her şeyden, ga- bahtan akşama kadar başımdan geçen bütün acılardan daha acr geldi. Eğer o tokatı herifin yü-| züne çarpmasam ve o şakırtıya: — Ne yaptım?... Demeseydim muhakkak ki de- Hirirdim. Kuru bir baş bu kadar azaba dayanamaz. Fakat bu çe- aç kalırsa kendini ipe çeker bo-| sanın, hele genç bir kızın güve- kilen ne?. Niçin çekiyoruz, ni- ğar da gene size boyun eğip a-|nebileceği bütün yaşamak des- rüç açmaz. — Mektubu yolda — açtım. Lut-|rirse o genç kız ne yapar?. tekleri böyle bir günde kesilive İş çinbu yorgunluğu sürükleyip| götürmeğe katlandırılryoruz? Bunu yapan kim?, Allah mı? önüllerde bir gariplik kalmıştır. | meğe, yahtt ta tamamile elde |etmeğe son ve kât'i kararını ver!| di. Filvaki Handanı sevmiyor- du, aşık değildi amma, bu bir izzeti nefis meselesi olmuştu. Oturup şu mektubu yazdı: «Handan, seni — seviyorum. Sana delice aşıkım, Aşkımı ce- saret edip #öyliyemedim. Sen de —anlamamazlıktan geldin. Perşembe günü saat üçte odam- da seti bekliyorüm. Eğer tam üçte gelmezsen intihar edece- gim.e ... Ertesi günü Handandan ay- rıldıktan sonra mektubu eline usulcacık sıkıştırdı, gitti. Naci bey karısının üstüne yü- rüdü: — Daha hâlâ sana kur yaptı- ğinı saklıyacak — mısın?.. Gi- derken ne mırıldandı, ne verdi? — Hiç bir şey - vermedi, bir! şey söylemedi. Sen deli mi ol- dun? Handan ğgayri ihtiyart mek: tubu göğsüne, sokmuştu. Naci bey devam etti: — Dikkat 'et Handan. — Seni benim kıskançlığımı bilmezsin, çünkü bu günc kadar seni Kıs- kanmadım. Bu güne kadar is-| mim lekelenmedi, bundan son- ra da lekelenmez. .. Hiddetle 'odadan çıktı. Han- dan mektubu okudu. Bir adam, onun için intihar — edecekti... Bu adamı kocası kıskanıyordu. Bu intiharin önüne geçmeli idi. Amma nasıt?'>vi -Gidecekti... Şakire nasihiât “ödecek bu sev- dadan vaz gç—;n!cıini söyliye- cekti. p 4 Perşembe günü saat üçte, Şa-) kir, önüne 1âf olsun diye bir ro- velver koymuş, neticeyi bekli- yordu. » Üçü çeyrek geçe, Handan gel meyince sinirlendi. Demek öl- mesine razı oluyordu. Eğer in- tihar etmezse, Handan onunla alay edecekti. Buna tahammül edemezdi. — Ölümüne razı olan kadına yalancı çıkamazdı..... Kendini öldürmese bile, ha- fifçe yaralaması lâzımdı. Silâhı aldı, göğsünü açtı. Saata baktı: Üçü yirmi geçiyor... Rovelve- ri göğsünün neresine sıkacaktı ki, tehlikesiz yaralasın. ,, 'Tam bu esnada kapı açıldı. . Handan girdi ve Şakirin üstüne| atıldı: — Sahiden kendini öldüre- cek miydin?... — Çok mu geç kaldım?.., Şakir Handanı rasına aldı, sıktı: — Geldin... Geldin mi?, Sen misin? Handan neye geldiğini söyle- medi. Nasihat etmedi: «Bu sev- dadan vaz geç!» demedi... Bir sürü yalandan sonra, kalp) lerinde hakiki aşk doğmağa başlamıştı. kollarının a- Nakleden SELÂMİ İZZET Hamranm sıcak bir pınar gibi gözlerinin kaynadığı ve kalemi- nin durmadan yörüdüğü bu sa- niyelerde tasavvur ediniz; Bir köy, Bol ay ışığında yıkanan ve| bir demet bahar çiçeği gibi ye-| şil ovaya serpilen bir Onun gecesi, onun şiri; onun gönlü buran, gözü kapan, ber- raklığı! Bir şair rüyasını andı- ran bu zengin tabiat lavhası içi- ne boğulup uyuyan köy ve gece-| de fidan yapılı esmer güzeli bir. taze koşa koşa geldi, sokağın |dönemeç yerindeki kapının ö- nunde durdu. Ve.. Seslendi; L Havluda dut ağacına bağlı| duran yırtıcı köpek sese havla- “dı; genç kadının elindeki çıra yışığının aksine huylandı , | Burası köy imamının evi: A-| Türt gimenlesa ve kireci Anonim şirketinden İLÂN 'Türk çimentosu ve kâireci anenim| girketi hissedaranı, esas mukavelena mesinin 47, 48 ve 53 maddelerine tevfikan, 30 eylül 1929 tarihine mü- sadif pazartesi günü saat on birde Galatada Agopyan hanmda 4 üncü katta kâin şirketin merkezinde fev- kalâde heyeti umumiye içtimama da- vet olunurlar. ae o S EZ İ C ü MILLIYETİN. EĞLENCELER! p KTOLCTAKTARLIRINih: I uâ ih RUZNAMEİ MÜZAKERAT h: 1 — Şirketin usulü dairesinde te. APU, 1 şekkülü için kanunen icap eden bil- BE cümle muamelâtın ifa edildiğini mü A sahede çtmek, — İstifa eden mectisi idare âra-| bi :ı_nıhn Yusuf Ziya beyin yerine Şa. Bu günkü yeni Dünkü bilmecemizli : "N; ğ;xınm keyfiyeti. - tayinini bilmecemiz halledilmiş şekli — P 19e 3 — Esas mukavelenamesinin 39 SOFLAN AM YUKARDAN AŞAĞI ÜN | neü maddesi mücibince meclisi idare| — | — Pasamağı olan şey (8) 1 eAlâla vesici (1) 4 Azasının huzur iücretlerinin tayini, 4.- Vecmiye deköğuu (6) 3 — Huzur ($) Soy (3) — yit 4 — Bias mükavelenamcalnin. 46 e e Rüha Mmütaallik (4) bacağın| ç — Sicimi z a ct maddesi mücibince - murakıp ü-| "ükülen kısmının düğümü (s) Ş nn SAA : eretinin tayini, Çem Saeeek (3) pz =T,£,:.£:,h:ı 6 ç, * Bena (4) Nota (2) Üşümeği izale (7 ) Dışin aksi (2) Nota (2) — Fakat ($) Pislik (3) $ — Ticaret kanununun 323 ncü maddesinin lüzum gösterdiği merü- niyetin mçclisi idare âzalarına itası, 6 — Esas mukavelenamesinin 3 neli maddesinin 2 inci fıkrasının berveç- hlati tadilinin tasdiki : « Her nevi çimente ve malzemci « inşaiye imal ve ticareti, bü hususta « bilcünle sınal ve Ucari müessese- « ler ihtas ve iştira ve isticer ve iş- * letmesi, bilâmum —maden ve taşo. « Cakları ruhsatname — ve imtiyazları « istibsal etmek ve bunları işletmek; « kendi fabrikalarına muktazı meva: « dı iptidaiye ve mevadı saire ile fa- « brika müstahsalâtını nakliçin kara * ve deniz ve haval her nevi nakli- € yât vasaltini ihtas, ve iştira ve iş- « letmesi, , Bu maddenin akşamı mütebakiye- sinde bir. tebeddül — olmadığından maddenin heyeti mecmuası — atideki gekilde yazılacaktir. >Eİ * Üçüncü madde — Şirket aşağıda yazılı muamelât ile - iştiğal etmek || Üzre teşekkül etmiştir. İ € Her nevi çimento ve malzemei inşaiye imal ve ticareti, bu hususta bilcümle sınal ve ticari mücsseler| ihtas ve iştira ve isticar ve işletme- si, bilâmum maden ve taşocakları Tuhsatname ve imtiyazları istihsal etmek ve bunları işletmek; kendi fabrikalarına muktazı mevadı ipti- daiye ve mevadı saire ile fabrika müstahsalâtını nakliçin kara ve de- 'niz ve havai her nevi makliyat va- saitini ihtas, ve iştira ve işletmesi < Şirket balâda tasrih olunan ma- 5 7 8 9 MAJİK $ geçen. seneler olduğu gibi ba mahzuz. edecektir. KİZIL SAÇLAR fevkalüde sevimli komedi fümessilesi:Amerikanın en büyük| yıldızı KLARA BOV TEŞEKKÜR Gazi Evrenos Zade İhaan Âli Be. yizi refikası ve tüccardan Hijmi Nalli Beyin hemşiresi merhume Muarzez Hanrmın cenaze merasimine iştirak ve taziye ve teselli lutuflarında bu- lunan bilcümle zevatı kiram ile rüfe- kayi muhteremeye merhumenin bilu- mum ailesi tarafından arzı teşekkürat olunmaktadır. « « « « « « « « < « « kasıdı ile doğrudan doğruya mü- nasebettar bulunan — bilümummali| ticari, sına! muamelâtı icra ve bu muamelât ile iştiyal eden diğer şir- ketlerin hisse senedat ve tahvilâ- h'::'::::. tını mübayaa ve bu nevi — şirketler tesiş ve Türkiyede iyahut memali- ki ecnebiyde kâin olup maksadı iş bu şirketin makşadına — müşabih bulunan şirketlere iştirak edebilir. « Nevi ve mâhiyet itibarile maddede zikredilen 'amelâttan gayri her hangi bir muamelenin |- fası şirket için nali görüldüğü tak- dirde heyeti idarenin teklifi üzeri- ne heyeti umumiye tarafından it- tihazı karar edilmesine ve tadil ma hiyetinde olan işbu kararın Hükü- metçe tasdık edilmesine mütevek- kiftir. Bu suretle tasdık edilen ka- Tar işbu mukavelenameye - zeylen ilâve olunur. Şirket esası maksat ve tedviri musmelâtı zımnında ka- nunu mübşusuna tevfikan emvali € gayri menküle ve arazi - tasarruf| « edebilir.» Esas mukavelenamesinin — 53 ncül ve ticaret kanununun 386 ncı madde- sinin birinci fıkrası mücibince heye- ti umumiye mezkür tadilât hakkında süreti müteberede icrayı müzakerat edebilmek için sermayci şirketin üç rub'unu temsil eden hissedaranın hu-) zuru ve mükarrerat dahi asaleten ve) ya vekâleten hazır bulunan — âzanın sülüsanı ekseriyetinin vücudu şarttır. Lâakal $0 hisseye mâlik ve heyeti umumiyede hazır bulunmak arzusun- da bulunan hissedarlar, csas muka-| — velenamesinin $7 nci maddesi müci- bince hisse senedatını içtima günün- den lâakal bir hafta evel şirketin mer kezine tevdi etmelidirler. yeğâne deva AAARARARA AA z 20 eylül 929 yarışları için kadar kayıt olunabilecektir. RARARARA AAA itibaren buşlayor. larak müessesatı mâliye — tarafından şehadetnameler hisse senedi adı — Ne o yumak?.. Diye söylendi, etrafa bakındı. dunun, Türk ordusunun — Hatun .. Gız Aniş hatun...'dar sevdiği , ve : Benim . Vatanın kurtuluşu senin Aniş hatun: kurtuluşundur. O kurtulmazsa — Gelin senmisin?.. sen yoksun, Onun içindir ki va- Dedi, havlu kapısını açtı ve tanımı seviyorum ve o sevgi i- ordu: |çinde senin sevgini buluyorum! | —Gız Aniş.. Aniş hatun..|ki — Kız bu vakıt burada ne a-. Dediği Hamra içindir. ruyon ki?,.. | gelin elindeki çıra alevini Hatu- nun yüzüne tuttu : îlin $ — Aniş hatun beni efendi a-, —— Peki hatun bacı.. Yarın sa- ğam gönderdi.Hacı ağaya da sa bah Hacı ağamın diyeceğini alr- na da selâmı var.Sizin yukarda- rım. i iki dam gözü yüzbaşı beye ki-| Dedi. . Gene usulcacık evin ralamak istiyor Istanbuldan ge- kapısını kapadı. ve .. hızlı hızlr lin getirecekmiş.! yürüdü. Hızir fakat sessiz. Kor- —E ..Bir yol Hacı Ağana 8ö- kuyor . Tabiatı gücendirmekten yliyeyim! .. korkuyor. Bu derin şair sükütu- — He. . Sen bir yol söyle. Ba- nu bormaktan korkuyordü! Fa- kalim ne der ?.. İ |. Muhavere uzun sürmedi. Ge- Bu yüzbaşı Hasandır. n.ılı.l_ux âha, birden nağme verir. Ya- Büyük bir ehemmiyet ve itina ile seçilmiş filimlerile vasi ve ct salonu ile, musiki adaptasyonu üstadı Maestro POLJANSKİ tarafından idare olunan örkestrasile Bu gün | ELHAMRADA asır — memelerini — aneliyalsız amıştır. Handikap pazar, diğerleri salı günü al Hayvanlar salı günü koşu mahallinde muayene cektir. J| YAKINDA ÇIKACAK OLAN Ankaranın çiçeklerinden Etlik )M Herkesi alâkadar ve bir tenevvi nümuünesi arz edecek olan ba mus ; memleketin güzide ve büyük bir şairinin yeni Ulu Gazinin heykeline «it ateşin ifadeleriyle tariht ve asgarl şilrini temin ettiğini de, sevgili okuyucularına şimdiden müjdeler-P3| SANTRAL BAR KABARE - RESTORAN - DANSİNG Beyoğlu İstiklâl caddesi 280 Zaraferte tezyin ve tertip edilerek kış mevsimine bu ayın 15 1007 Her gün sast 6 da matine dansant ve 10 da suvare dansant. Mükemmel yemekler. Arslan kuvvet şarabı Kana sinirlere kuvvet, renge penbelik ve natürel güzellik şişmanlık verir. ikt şişede tesiri görülür. Her eczanede bulunuf- Hisse senedatı tevdiini mübeyyin o-| Bahçe kapı Şekerci H. Bekir arkası M, Kâzım ecza depasu, er Tayyar merkez eçzanesi, Samsunda ecza taciri paratorluğunun değil, milli or-Jen kuvvetli bir izbaşı| dir.? Sanki, şairin - 'taze, sesi alınca tek-İsı ! Tutulmak istenen iki odalı|mek için çekildiği hissiti ev onun içindir. Onun vatanı ka| bu köyün yalnızlığı içind' yaz (2) 8 — Usul (5) Nota (2) 9 — Bu mersimin bir yemi İNAMASI sene dahi bücün bedayiperyerif Mücevherat, balı, / caham, — ” NLN Maaş cüzdanıi $k ve saire mukabili her — yerdet YRş, ehven şersit Bir defa müracatf yorulması, Sirkeci - Erzrum H Pölg7 nümero . HEDENZADIR 3, Sipahi ocağından: © ocakta kayıt muamelesi ST LA R STT b kaleme ) PZ T e l KK 3 LAT başın! ut bir yuvarım kurumu ilk teşebbüs yapılırken nın öbür tarafta tek ndı”':: panıp kana kana ağladığ! Y” ni döktüğü ândaki tezadil 4 « |, dan başka ne manası vardi? Demek ki, şair istiyof Tet | latıyor . Yine istese gü' ! ve: —Oh .. Dedirtecek. ! Hep isteriz ki ,o ıil-":v',"; radaki mes'ut emel M kiy olsun. Ancak, bu muv? ©o gözlerdeki yaşı din CE * a Üç sinir darbesinin bİL 4i luplîı:ımrıhımkıf rulduğu o günden sonrâ kat o şair ki eserinin her sayfa- günü gününe 'bütün hati — — sında ya bin kahkahaya , ya bin| kaydediyordu. . . - -

Bu sayıdan diğer sayfalar: