SARŞAMBA 19 HAZİRAN. 1929 ke Bi 3 lîîi et M» 3 .uım ÜMDESİ 'MİIJ.IY!T 'TİR İ' 19 İlaziran 1929 'ğ BUGÜNKÜ HAVA K Dün hararet çok €en 25 en &z IS idi. Bugün hava açık olacak rüzgâl poyraz esecektir FELEK Kuru Istanbul! Istanbulda yine sular kesil- di. , . Esasen yüzde doksan tak- littir: Biz de Amerikayı takli! cip B.fendı Ne; Meh daki aldım, hakk hislerinize teşekkür ederim, yazdığı- niz mes'eleyi takibe başladım. FELEK Kadın gözüyle Beynelmilel kadınlar kadın gazetecileri teşkil — ediyördu, Onların namına da, bir gazeteci-kür- siye çıkarak matbuatla kadın- hare- ketlerinin bir birini tamamlayan sıkı ve samimi münasebetlerinden bahse- tti ve hülâsa olarak nutkunu şu cü- mle ile bitirdi © Kadın gazetecilerini meydana çıkartan ye onlara meslek hayatını öğreten şüurlu kadın hare- cemiyeti kongresi ketleri olmuştur; şimdi de büyük Bcııın-ıa haziran 1929 ve mühim bir kuvvet olan kadın imilel kadıni iyetinii gi kehdilerini — doğu bu ilk müsameresi Berlin matbuat cemi- kıdın cemiyetlerine mınnenırlıklınnı kler ve b yetine tahsis edilmişti. Dün akşam saat sekize doğru “ Kayzerhof, un methali önünde yüzlerce otomobil birikmiş, her birinden dünya mem- Jeketlerinin - muhtelif cins kadınları için kuru olduk, içki — yasağil değil susuzlukla! Eski bir şarki hatırlarım : «Kış geldi firakaçmadadır sineye |— yârels der, sular kesilir kesilmez bu $ makamını süznâke çevirip güftesini de: «Yaz geldi sıcak açmadadır sineye yare» şekli- — ne söktuktan sonra Terkos şir- de okuyabilirz, ama beriki kös dinlemiştir aldırmaz. İtiraf —etmeliyiz ki Terkos şu şirketi Istanbul şehrinin kan- seridir, kesmeden tedavi- edil- Pişman olmuş! -— Dört yaşinda adam olan Trab zonlu Mehmedin gazetelerde resmini, mülâkatlarını görmü- yakmdan tanıyan birisinin ifa- — desine nazaran Mehmet çocuk- — Tuktafi çıktığına çok nadimdir /| ve tekrar çocuk olmak istediği- - ni ağlıyarak ebeveynine söyle- Miştir, lâkin bir kere adam ol- duktan sonra artık ne kadar ço- — Cüklük etse adamliık haslatını — kaybedemiyeceği kendisine bil- - dirilmiştir. Mehmet çocukluğu- -— çok müteessif, hele evlenme söz |— İerine çok içerlemektedir. Eğer — evlenirse allah yardımcısı olsun. ğ Üsküdar Vak'ası! — Sakin, tozlu, rüzgârlı ve me- ankolik Üsküdart mn asüdeliğini, sılâhşor hanım ihlâl etti. Ga zetelere göre bir kıskançlık ba- — ha göre şüürsuzluk eseri olma- — Si mühtemel olan vak'ayi hikâ- — yeye hacet var mı? Şişliden bir — genç hanım Üsküdarda bir ma- — damı tabanca ile yaralamış... Sorgu süal! Silâhsor hanım ta- bancanın kazara ateş aldığını — iddia ediyör, Bunu işidince Nas —. Fettin Hocanın şu fıkrasını hatır ladım: | Hoı;.a bir gün bir bostandan karpuz koparırken b 1 bas / şünüzdür. Bu turfanda erkeği| birbirile selâml,; k çıkıyor, biriken ahali d onlııı her zâman yardım edecekler ve her fırsatta naşiri efkârı — olacak- Tardır. Nutuklar bitmişti. Elvan renkte guruplır, kalbin cezbettiği tarzda klılarla garplılar, şimal- dı. İçlerinde milli köstümlerile gelen ler de vardı. Bunlar tabit diğerlerin- den ziyade nazarı dikkati -celbedi- yorlardı. Kenarları sırmalı, yeşil kır- mızı Öörtülere sarılmIş Hinılıler. çe- lllerle cenuplnln birbirine karışıyor- du. Durmadan fotoğraf makineleri işliyor, krokiler çiziliyor, interviyular yapılıyor, muhtelif Hsanların lehçeleri kübbeli salonun içinde, kulağa alışık Şit çeşit zenklerle işlenmiş kıyafetli içinde Romenliler... herkesin hıyrc dm ve merakını mucip oluyordu. hof, ün içtima kapısında cemiyet reisesi “Mrs As- hby tatlı seçimli tebessümile misa- firleri karşılıyor,; onları — bişpirlerine tanıtıyordu. Zaten, bir. kere kapıdan içeri girdikten sonra, takdime filân hacet kalmıyordu. Tabil bir lâübali- likle her kes gözüne kestirdiği insa- sanın yanına yaklaşıyor — ve temsil ettiği memleketin ismini verdikten sonra, senelerdenberi ahbapmış gibi konuşup söyleşiyorlardı. Yer yüzündeki bütün kadınların ufak mikyasta bir nümunesini arzeden bu salonda, birdenbire hareket dur- muş, sözler kesilmişti. Kürsüye çıkan reis, matbuat ezkânına, birer birer azalarını taktim etmeğe başlamıştı. Bu azalar içinde kendinin intihap ettiği bir kaç kişiye söz söylemek hakkını vermişti. Onlar içinde ben de dahildim. Bu p kalmıştım. Çünkü hem delege sıfatile hem de gazeteciliğe — münasebetim dolayısile, Türk itibarını yükseltmek fırsatını anyordum. Söz alan diğre ecnebi delegclue ieli lmadığı ahenkler bırakıyordü. Fikir ve havassı tehziz eden bütün bu muhtelif ihtisasattan başlıca iki tanesi kalbimde derin izler bırakmıştı Biri, tatlı Fransız şivesile, ceylân gibi bir kadın, boynuma sarılarak kulağıma doğru eyilmiş ve gülerek sizi çok kıskaniyorum, çünkü bizleri pek ge- ride bıraktınız, demesi olmuştu. Di- geri renkli işlemeler içinde, sevimli çehreli bir Romen kadını, gözlerini yalnız şarklıların bileceği bir tarzda süzerek: ah! Türkiye ve Türkler diye içim titreyor! demişti. Her hareketinizi takip ediyör ve sizin için kalbi düalârımı yollayorum. Gece olmuştu;. Rüyada bin bir çehre içinde, ceylân gibi bir kadının kulağıma eğildiğini görüyor, işle - meli esvabile bir diğerinin kalbi du- alarını işidiyordum: sonra onları bir- birine karıştırarak, güneşin ziyası ve bilmem nereden gelen güllerin kes- kin kokusile uyanıyordum. Efzayiş Suat Heklapliler — müsabakası — Yunanlılarla müzakere Mektepliler müsabakasında ikinci iki noktadan tefevvük Biri kadınlık âleminde ve hiç bekle- nilmeyen şarktan büyük bir hareke- tin müjdesi; bizden pek ileri gitmiş kadınları, bir kaç sene içinde fersah fersah geçerek, belediye intihabatın- da reyvermek bakkımızın ilânı. Diğe- Ti ise, orada hazır bulunanların ve bilhassa Alman gazetecilerinin hiç beklemedikleri bir şey: Türk olmak sıfatile Fransızca konuşmama mun- tazırken, Kendi — lisanlarile — hitap etmem, gürürü millilerini okşamış ve daha ilk cümlede alkışlarla beraber sandaliyelerini kürsüye doğru yak- laştırarak , Almanca konuşan Türk Kkadınının - Cümhuriyet Türkiyesini nasıl tasvir erdğını büyük bir dik- katla dinlemel - tırmış, aralarında şöyle bir mu- Hiğvere geçmiş. Bahcevan — sör- mMuş: — Burda ne geziyorsun? — Gezmryorum, fırtına - ile - — Karpuzları kim kopardı? - — Rüzgârdan koptu? — Ya heybeye kim koydu? — İşte demiriden beri beri de — enu düşünuyorum ya! ğ — Bir hanım çantasında, pudra- Hk, allık, koku, mendil buluna- — bilir lâkin, tabancanın işi ne: - Bandırmada mühendis Lütfi - Ne- — da en çok tanıdığı Hayret bey- — leben idim. Bilhassa Hayret be . ye mmnetdudı, Çünki köy ço- z cııgunu o davet etmişti ve kula ğima itiraf etti: — Köyden şehr: ikinci defa — geldim ve cemiyete ilk defa gi- _ nyömm. Çok sıkıhyorum, ya- dım Öyle sokuldum, . öyle ü aK mıştum ki Hayret bey, hanım- 4 imt bir ürle B demış bulundum: - — Bir köy kızr olmadığıma —— Müteessirim. Bu hasretimi yen- — mek için köy çocuğunun yanın- dan ayrilmıyorum. Em!'nme bakarak gülümsedi : — © zaman çift şürerdiniz. — Spor yapardım demek. — —- Yyık dögerdiniz. — Dokerdim. samereye eleu azalarının ekserisini “ÇAPKIN KIZ O ande hissettiğim şeyin şahsım- la zerre kadar münasebeti — yoktu, * çünkü öyle olmüş olsa idi, büyük liği 4 Darüşşafaka lisesi ta- lebesinden 850 numaralı Halit Efen di 4 Halit efendinin yazı sı şudur. Uzun boylu, geniş omuzlu, ince belli, esmer, tam bir erkek güzeliydi. Kadınım da boyu kısa değildi. Kalbe akan bakışları, cana yakım gülüşleri vardı. Tesadüf ikisini Adada taniş- | tırdı. İkisi de, tek başına, yaz gecelerinin serini rüzgârıma gö- ğüş vererek, Âşıklar yolundan dile doğru Yü:'üyorlardı. ök, * * İki gece sonra, Âşıklar yolun- da tek başlarına gezmediler. İ- ki gece sonra yan yana dolaşti- lar. * b k Üçüncü gece, Âşıklar yolu, kolkola dolaşan iki âşık gördü. &&£ Dört gece sonra, erkek, kadı- nın belinden, koluyla kuşak al- r. .. kadın irkildi, gerildi, erke- ğin kollarından kurtuldu: — Ne yapsan beyhudedir Sa- mim; muhabbetimiz bundan fazla ileri gelemez, benden baş- ka bir şey bekleme, Samim gülümsedi : —Size hiç bir hörmetsizlik ettim mi? — Hayir. Fakat sizinle daha açık konuşmak lâzım. Dört gün- dür başbaşa vaşıyoruz.. Beni, kolav elde edılır bır kadın far- Haftalardan beri devam etmekte - Siz hoş git- olan bu mesele bu hafta zarfında a- deta halledilmiş bir vaziyet almıştı. Fakat anlaşıldı ki bu vaziyet şüphe- siz Yunan hükümetinin yeni bir tabi yesı, artık alıştığımız sunmdunic(i yeni bir ürüdür. Çün ki bu meselenin bir çok zamanlar- danberi halline çalışdıktan ve adeta| itilâfnamenin yalnız parafe edilme- si kalmış gibi bir vaziyet ihdas edil dikten sonra tekrar eski vaziyete gel mesi ancak bu fikri tevlit eder. Yu- nan hükümetinin, bu bhususta, sefiri nin aldığı talimattan harice çıktığı- nı ve onda olmayan salâhiyeti isti- mıl ettiğini ıoyliyerek kendini hak vL ba bir samiin kitlesi da konuş ga alışık olmayan ben, zannettiğim gibi sıkılır ve söleyeceğimi şaşırırdım. Halbuki nereden geldiğini bil- mediğim bir kuvetle, tıpkı " istiklâl harbinde her Türkün kalbinde tutuşan derin bir vatan aşkila, büyük Gazinin gösterdiği yoldun sanki manyatizma olmuş gibi yürüyordum. Gaziyi, Tür- kiyeyi Türkleri kadın hırlığım anlatı- yor ve tanıtıyordum. < Alman matbuat- cemiyetinin mü- Yazan: AKA GÜNDÜZ sile yapardınız. Dikkat et cicim Ali! Mini mi ni bir darbe savurdu. Neden bil mem hiç ses çıkaramadım. Her kesle beraber bende güldüm. Bol içiyorlardı. Köy çocuğu- nun gözleri gittikçe yıldızlanı- yor ve dili gittikçe çözülüyor- du. Reca ettiler, saz çaldı. Boz- lak söyledi. (Kızıl ırmağı o çal dı ben söyledim. Sonra kendili- ğinden nefis bir makam tuttur-! du. , Var git ellerin kızı! Var git ellerin kızı! İçimde var çok sızı, Var git gönül hırsızı! Var git ellerin kızı! - * Gönülde tüneyen kuş Gönülde tüneyen kuş Gönülde durmaz olmuş Sevda yolu pek yokuüş Var git ellerin kızı! cicim Alil Bu, g yişi dahi ayni tabi- ycnııı devamından başka bir şey de- ğildir. İşte bu suretle uzayarak iki hükü- meti tamamiyle işgal eden bu mese lenin dolayisiyle haftanın en mü- him haberi olduğu tezahür eder. Türkiye, Türkiye cumhuriyeti ol- duktan sonra daima sulhperver bir siyaset takip etmiş ve bunu bütün hükümetlerle yaptığı ve yapmakta olduğu muhtelif misak ve muahede- , hatta salonun boş bir köşesine değil, fakat bil mediğimiz yerlere takılup kalı- yordu. Acaba köy çocuğunun bu geceki uzağında bir şeyler mi vardı? Anadolu çocuğunun içten gelme sesini duymayan, kendi içindeki sesi duyamaz ci- cim Ali! Bende bu sesi duyduktan son ra içimin gizli bir sesini işidir gibi oldum. Neydi bu ses ve ba na ne diyordu? Hiç.. hiç. . hiç mi? Yalan söy ledim. Bu ses bana dedi ki: — Hayat bir yolsa ve bu yol bir köyden geçecekse mutlaka bu çocüğun gö... Ooof! Sende cicim Ali! Bana gevezelik ettiriyorsun. Hayret bey sağımda, gözleri profilimden ayrılmıyor. Köy ço- cuğu solumda, gözleri curasın- dan ve mızrabından ayrılmıyor. Halime hanımefendi karşımda üçümüzü de derin derin seyre- diyor. Elini sardığım genç süva ri milâzımı da ayakta, hanımla- ra son muharebelerden bir par- ça tasvir ediyor. Poker masası süusmuş, durmuş, sazı dinliyor- BT mnı * Y E. miz Türk-Yunan tiniz; Gayrı ıhtıyarı size yaklaş- tım.. a artık yetişir. Otelde 'herkes,'be_ni sizin metresiniz zannediyor. .. — Kabahat benim mi? — Hayir, değil ama... — Ne yapayim.. Benim siz- lerle ispat etmiştir.Türkiyenin sulh siyaseti, tahdidi teslihat yapmaya kalkıp ta bu fikre tezat teşkil ede- cek gemiler ve eslaha yapan milet- lerin siyaseti değildir. Binaenaleyh sulh ve selâmeti temin ettikten son- ra halli icabeden bir iki mesele üze- rtinde durmaklığımızı ve bunu hallet mekliğimiz lâzımdır. İşte Türkiye şimdi bu bir iki meselenin halline çalışıyor:bu da Türk-Yunan, Türk- Fransız itilâflarıdır. Temenni ede- lim ki Yukarda mevzuu bahsettiği- itilâfila beraber Türkiye ve surye meselesi de pek yakın zamanda temamile halledil- sin ve Türk mileti büyük Gazinin sayesiride istihsal ettiği istiklâlinin mes'ut neticelerinden birini daha id rak etmiş olsun. 'genç milâzimleSepetçi oğlunuoy| — nadık. Kemanla Karakuşu çal- dım, köy çocuğu kalktı. Uda ve dumtege aşık Halıme hanımefendi, rını bir kaç defa havaya kaldı- rarak bizi alkışladı. Fakat ne ka dar genç ve güzel görünse, ge- ne vakit vakit içindeki ihtiyar- lık dudaklarından taşıyor. Lop beyaz gerdanını iki tarafa oyna- tarak haykırdı: — Çocuklar! — Çapkın kızla köy çocuğunu evlendirelim. — Hanımefendiciğim! dedim. — Sus! dedi. Ortaya bir fikir attım. Bu ortaya atılan fikir, bana, çok biberli kuru fasulya gibi acı fakat lezzetli bir darba vurdu. Dağlardaki çam kovuklarına yaban arıları bal peteği işlerler. Çok lezzetlidir, fakat zarar ve- rir. Tıpkı onun gibi bir darba yedim. Daha hiç kimase bir şey söy- lemeden, köy çocuğu gülümse- yerek kaşlarını kaldırdı: — İşte olamıyacak bir şey hanımefendi. Halime hammefendı herkesin den istediğim, Samimi, yakın bir dostluktarı başka bir şey de- ğildir. - — Böyle devam etmenizi is- terim. Sakın bir daha belımden tutmayin, — Peki, kok & 30 gün böyle geçti. Kadın, bir öyle üstü Samime dedi ki: — Bu akşam gıdıyorum Sa- mim , 47 sra evei &© | MİLLİYETİN -EĞLENCELER! f"ao'ı OEnou BE İRDULE & n AM - KUSÜE), ÜmÜü SEALO NL İ İRlEİS | MERLİA MEZİR > V NE BU İRİL b Bo PU Pömer _ EİKİSİ |K b Kır ı 'ı Ölerl ©N | " MİL Z Ü & Bsi (a Mi RRAN 8|" . (< M AME pE ARİL I. Bugünkü yeni bilmecemiz Soldan sağa: 1 — Son cerh hadisesinin kahra- manı (5) zaman (2) — Zehir (3) Beyaz (2) 3 — Yağmur (6) Nota (2) 4 — Yaydan çıkan <2) Bahriah- merde körlez (4) 5 — Havada uçan (5) 0 — Tavşan kovalayan köpek(4) Mefhum (4) 7 — Çiçeğe tutulmamak için ya- pılan şey (3) Ay ) 8 — Nota ©) 9 — Yakup Kadri beyin son in- tişar eden eseri (0) İSTANBUL Yakardan aşağı: Hicap (6) - Derin (©) 'Terazi © f Ş Dünkü b imecemizin halledilmiş şekli 1— Son vakada cerhedilen damın aile ismi (4) Bayatın aksi 2— Çanakkalede bir iskele V 3— Büyük dişler (4) 4— Ekli (6) Koyunların nida$t * 5— Törpü (3) Garez (3) * 8— Viğan (4) İstiiham G : g_ - VİLÂYETİ DEFTERDARLIK İLÂNATİ Tebliğ memuru müsabakası Istanbul Defterdarlığına merbüt Maliye şubelerinde münhal on tira Kadın hazırlanmak üzere oda- sına çıktı. Arkasından Samim de odaya girdi. . * Hava sıcaktı. , . Hava durgun du. .. Hava at:şli;;di. Fo * Samim yalvaran bir sesle: — Artık gitmen için sebep kalmadı, korktuğun başına gel- di, gitme. .. dedi. Kadın hiddetle doğruldu: — Bilâkis, artık mutlâka gi- Kadın sert bir ıcslg,dşvç etti:. — Gideceğim ve bufıdan son- ra bir daha da, yüzüne bile bak- mıyacağım. Samin afallamıştı: —Sebebi?... — Banaâ burada beyhüde, zev- ksiz, bir ay geçirttin, 30, günü- mü ziyan ettin. .. Seni dünyada affetmem. Nakleden- ; SELÂMİ- İZZET İrtihaller STT GMETECENİK TEİSEZ LN Mülessif ve hazin bir irtihab Tüccarı mutebereden ve cemiyeti belediye ve Ticaret odası azalarından tülbentci Haçı Muhiddin Zade Hay- dar Muhiddin. Bey - vefat etmiştir . Bugün sabah saat dokuz — büçükta Sirkeci iskelesinden Şirketi Hayriye- - caklar Defterdarlıkça tensip edile- cek mahallerde çalıştırılacaktır. Ka- d dir. Mi PP mesi ve askerlik vesikası ile 4 badında bir kıt'a fotografl yet 25 Hazniran 929 tarihine Defterdarlığa — müracaatla İ — Gidiyor musunuz?. . Ni- maaşlı tebliğ memurluğu namzetlik çin? leı'ı talipleri arasında bir müsabaka | isimlerimi kayt - ettireceklerd” — Gitmem lâzım S il icra edilecektir: Müracaat |rihi mezkürdan sonra mür! Aktık den değil, kendimdi deceklerin sinni yirmi iki ile kırk|zarı itibara alınmıyacaktır. korküyorum. .. arasında olacak ve Jlâakal — orta|İmtihan Haziranın yirmi GÜÜe mektep mezunu bulunacaktıt. Pazartesi günü saat onda | Bir müddet sessiz durdular:| Ümtihan neticesi liğe alına|lecektir. İmtih, da muvaffak Jarın ihtiyaçtan fazla olduğu de fazlası ati için kayt edile"” bul oluna bilmek için imtih mu- vaffak olmak ve yapılacak tahkikat luba muvafık buli k şarttır. İmtihana iştirak etmek isteyenler nüfus teskeresi, mektep şahadetna- denler balâda muharrer Jarına dair evrakı M saireyi ibraz ve imtihana G cakları lâzımdır. ',“*. a Tei pit€ pyatırınız. â bir kere Telefon: Beyoğlu - ELMAS 'l'ıra, bıçakların en alâsıdır. ©, Her yerde arayınız ©, © ©© Harik, hayat, kaza ve otomobil sigortalarınızı G— Galatada Ünyon hamında kâin Ünyon sigörta kn.mpın)'w’ J Türkiyede bılafasıla icrayı müamele etmekte olan — ÜNYON n sigorta yaptırmayımız. Heıl.ıl.üemır yalları ve Timanları umumi idaresil İdaremize lüzumu” ölan - 100,000,. yüz bin ton maden * ? temmüz J929 pazar günü saat 16 d*- rünün mu“#“mı rada ümtmt idare binasında “icra edilecektir. Munıkmî' edeceklerin teklif mektuplarinı ve teminatı muvıkkaılerml tarihte saat (15,30)a kadar umumi idare yazı İşleri mü vermeleri lâzımdır. Talipler münakasa şartnamelerini (250 mukabilinde Ankarada: malzeme dairesinden, Hnydırgısld' pşa mağazasından tedarik edebilirler. nin 60 li vapurü mahsusil Büyükadaya ve oradan çenazesi - alı- narak Yedikule Kazlı Çeşme iskele- sine çıkarılarak ve Sünbul efendi camil şerifinde —namazı badeleda Silivri Kapıda kâin atlesi kab Maarif müdürlüğünd€ Galata Terzilik san'at mektebi seddedilmiş hukmü kalmamış olduğu ilân olunur. defnedilecektir. Arza — buyuranların vapura teşrifleri ricâ olunur. -— Acayip! 'Sebebi? Hi inde biraz in ve Tühssl Ht K ARON Alman kitaphanesi 1 Beyoğlu Tünel meydanında © diyi pişman etmek istemem e-| Anladım, birbirlerine fendi: dı ki: ki gulumneyışıyle beni /“göstere- rek cevap verdi: / — Hanimefendi ile elele tu- tuşmak için bıtbırmuze çok ya- kın olmalıyız. — Yakın değil misiniz? — Hiç bir vakit hanımefendi. İstanbulun sayfiyesinden uza- nacak el, Yozgat köyünden uza- nacak ele nasıl ve nerede kavu- şabilir. Sonra gözlerini yere indirerek tane tane söylemeğe başladı. — Ben köylüyüm.. Hanmne- fendi şehirli... Ben nihayet ka za mektebinde okudum.. Ha- nımefendi bir çok mektepte.,. cinmişlik vardı. Köy çocuğu es| Hiç kimsede dudak kıpırda- tacak mecal kılmamı;tı. Kulak- larım uğulduyordu. Halime ha-|da nımefendi ile Hayret bey sapsa- rı kesilmişlerdi. Halime h — Ne duyg'nıuz Çapkm kızı peşkeş diyor. Köyüf Iıtanbulıın ıçmde İ; fendi sırf bir söz söylemiş ol- mak için kekeledi: — Fakat buda ne var? Gene gözlerini yere indirdi ve parmaklarını birbirine geçir-|' di: — Bunda şu var... bunda.. gururum var,. Küçük kalmağa tahammül edemeyen köylü gu- rurum. . ; Sonra yutkunarak — bana da pay çıkardı: — * — Yalnız benim değil, ayni dim. Ben nıhayet bir nahıye zengim- yim.. zengmıdır Benim hayatımın kenarı nihayet bu salonun şu koltuğuna kadar gelmiştir.. Ha nımefendi dünya — salonlarının bir tanesidir. Nihayet hanıme- fendi san'atın ve hilkatin güzeli dir.. Ben dağ havasiyle yetiş- miş köy delikanlısıyım.. Had- dini bilmek hakir olmnk deımk değildir. da bana kadar eğilecek o0- lan Paşa hanmın gurüru var. Kim arzu ederse onunla dos- tum hanımefendi. Müsaade e- derseniz temiz dostlarımla öle- siye dost kalıyım. Cicim Ali! Mağrur adam baş- kadır, gururlu — insan başka.. Birinde manasızlık ve kabalık, ıkincııînde ruh a.ıaletı, necabes kö, Fakat ben hiç böyle * Böyle darbalara ğım halde hissettiğim * bet oldu, Bir ;ehn' Ş çocuğu — ne sa olsun — beni ve erkekçe T Bu acı darbanın 1 ihumda hissettim. — Acaba Halime di _ bu cevabı verme“?' kabul etmiş olsaydk © ben ne söyliyecel Hayır mı? Mesele yorum ki evet di kadar hayır diyecek ikisini de söylemi İşi şakaya vu diğini hisseden ki: — Öyleyse ç“Pkd 'elbısulp ıd!» ü Hsyf" İ ,ail |