27 Mayıs 1929 Tarihli Milliyet Gazetesi Sayfa 4

27 Mayıs 1929 tarihli Milliyet Gazetesi Sayfa 4
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

* y ğ 4 1570 ' ASRIN ÜMDESİ “MİLLİYET,TİR 97 Mayıs - 1929 —BUGÜNKÜ HAVA Rasathaneden aldığımız - malü- KULA LA ml Küçük saat... Akşamları, yani, saat 8 ile 9 arası Sirkeci civarının kendine mahsus bir hali vardır. Bir çok münasebetlerle bahsettiğim Sir- , kadıncagaz Istanbulda bir #ır&ık sudan kırk para istendi- h Ş;ı hayret ve teessürle anlat- “Zaş. Şüphe edilemez ki Istanbul aralık en sulak bir şehirmiş, in şimdi bütün şehirde evel- " gürül gürül akan çeşme ka- vrılınndın bışkı birşey yok. Nİ b '“""1: dğ:"::“i:_:' ı;:;:: kecinin bir hususiyeti de oto- , 20 u::îm esecektir.. bava açıktır. mobil uğrağı ve binaenaleyh şo- İ ——— förlerin uğrağı olmasıdır. Dün UR 0 akşam, matbaadan çıkarken bak- h IİEL;_K tm şoförler kelli felli bir adamı SUYA DÜŞTÜ! aralarına almışlar sıkıştırıp duru- B b Yişpğgrl yorlar: Ş P' tanıdıkla '“î"““’"::' — Buyrun beyim, küçük saat. ç "_'""M tasarladığı| —— Ki Cük çaar.. beyiml - Bir ticari teşebbüsten haber sor/ —— çi LKL L — —O iş suya düştüt dedi, ce| — — ÇZT yerdıma: Kelli felli leğind Ho elli felli zat, yeleğinde ay : — Zannetmem! ışığına Karşı şimşek gibi parla- Ü ——Neden" yan parmak kalınlığındaki kös. | — Kardeşim. Istanbulda su teğini sallayarak haykırdı: ki ona düşsün!! — Küçük saat, küçük saat.. V F'ılvılu Istanbul şehri bugün| Büyük saat olsa ne olur? b | ğıını-nm en kuru şehri olduğu- Kulak misafiri İA ’::ı";_'f sün evvel| Mektepliler Müsabakası la bir Bursalı hatunla görüş- — Hayat pahalılığı Üçüncü haftanın en mühim habe- tini bulup yazmakta dördüncülüğü kazanan Kabataş lisesinden 134 Sıt- kı efendinin yazısı; Her gün gazetlerde hayat pahalı- leğt hakkında bir çok fikirler okü- yoruz. Pahalılıktan şikâyet ediyorlar. Giydiğimiz - eşyadan tutunuz da y iz ete kadar fiatler günden yapmak şöyle d , udıümmn bıraktığı — hayratı ııılııfıu edememişiz. İs- ida değil hararet söndüre- hğ, hatta el yıkayacak su yok- . Akan bir iki hayrat çeşme- # de suyu ıyıı:lu- diye Emınet İöyle yerde iş, proje ve y; ü- ıı:t suya düşmez, toza düşer. BELKİ RUYADA! “ İki gün evel, özlediğim dost- ğrımdu birine ansızın rast gel Şîııı Bir iki söz taatisinden son Bira yalnız olmadığını söyledi ve :Hıııuktı olan birini gösterdi: — Kim bu zat? dedim. — Âşık! — Ya! Neden oyuyor? — — Belki sevgilisini ruyada I!lı'm- diye! cevabını verdi. “—LAKIRDI GÜMRÜĞÜ ARTIYOR! Gızetelere göre telefon ücre- güne artıyor. Bu, bizim iktisadi iş- lerden anlamadığımızı bildirir. Fil- hakika Türkiye bir çifçi memleke- tidir. Vasi topraklarında mebzulen hububat yetiştirilir. Fakat işliyen kim? Anadoluda koca yerler bom- boş duruyor. Köylülerimiz babala- rından kalma sabanlarla buğday eki- yorlar. Allaha düa ederek yağmurun yağmasını bekliyorlar, Tabiidir ki kendi haline bırakılan bir ekin ye- tişmez .Bunu köylülerimize anlatma- hyız, Ve demeliyiz ki: — «Artık dedenden kalan sabanı bırak, makine ile işlemiye alış.» Diğer taraftan Kastamonuda be- yaz çamlar hudayi nabit bir surette yetişiyor. Bunları işliyerek Roman- yadan kereste getirmemeliyiz. Ve rekabet ederek diğer memleketlere satmalıyız. Hep bunlar nakli vesai- te muhtaçtır. Pek yakında bu ola- caktır. Memleketimizde pek güzel pamuk yetişiyor, mer'alarımızda ko- yunlar besleniyor. Bunlardan isti- fade ederek nesçi ve mugaddi sana- yiimizi ilerletebiliriz. Türkiye deniz MİLLİYET — ezah, Edebiyat, Ilikâye y T Va ( Va MAYIS K AM AZAR'TESİ e Küçük HikÂve Beş dafa randevu verdim, be- şine de başka bir elbiseyle gel- di. Kendi kendime dedim ki: «Neyse, başıma tuvalet masrafı çıkmayacak !» Ve, ilânı aşk ettim: «Sizi se- viyorum !» Bundan sonra beş kere daha buluştuk. Beş sefer de başında başka bir şapka vardı. Bu cihet- ten de içim rahat etti. Gönlümü biraz daha açtım: « Size perestiş ediyorum!» Ve. ilâve ettim: — Ne çok elbiseniz, şapkanız var! Düşündü, kumral başını sal- ladı: — Yalnız bir mantoya ihti- yacım var! dedi, Mağzaların vitrinlerinde gör- düğüm mantoların fiyat yafta- larını şöyle bir hatırladım. Kısa bir hesabı zihniden sonra dedim — Benimle yaşamağı kabul eder misiniz? * ne çok * * Ferhunde benderi artık - hiç bir sey esirğemiyordu. Eh! Ben de ârtık kendisine bir manto he- diye edebilirdim. — Sana bir manto hediye et- mek istiyorum canım. — Mersi yavrucuğum. — Calibe hanımın modelleri arasında beğendiğin var mı? — Var. — Kaç lira? , — Yüz yirmi lira, — Hiç pahalı değil. .. — Hem çok da güzel. Portföyümü Aaçtım... — Bir mantodan başka hiç bir şeye ih- tiyacı olmayan bir metrese, 120 Hra sevine sevine verilirdi. Ver- dim. . Akşam, hesap defterime yaz- dım: Ferhundeye bir manto: 120 lira, Manto ısmarlardı, — günler geçti, fakat gelmedi. Nihayet sordum. Ferhunde dedi ki: — Tam almağa gideceğim gün, bakkal para istedi. 98 lira borcum varmış, verdim. .. — İş buna kalsın. Akşam hesap defterime kay- dettim: Ferhundenin manto pa- rasını tamamlamak için 98 lira. Ya... Ama... anneciğim üç aylık ev kirasını verememiş. 119 liraya ihtiyacı varmış. Ağlamağa başladı. Da- yanamadım, verdim. Akşam, hesaba geçirdim: Fer- hundenin manto parasını ta- mamlamak için 119 lira. Ertesi gün Ferhundeye s0- kağa çıkmamasını tembih ettim. Mantoyu hizmetçiyle aldırma- sını söyledim, İki gün sonra Ferhunde boy- numa sarıldı: — Dün gece sen yoktun ama, ben yalnız kalmadım. Cavide geldi. Sabahın dördüne kadar da iskambil oynadık. Çok me- sudum. Kumarda kaybeden, aş- kta kazanırmış derler. Beni sev- diğine artık eminim. Mantomun 120 lirasını kaybettim, üste de 24 lira borçlandım, Ay sonunda, Ferhundenin manto|'hesabınt diğer aya - na- kliyekün eyledim: 481 lira. Ben hesabımı muntazam tuta rım, İşte: Perşembe — Ferhundeye manto 85 Cuma — Ferhundeye manto 158 Ertesi — » » 105 Pazar — » » 94 Ertesi Ferhundeye manto 285 Salı — — Ferhundeye manto 390 Çarşamba — Ferhuündeye manto 15 * * k Ayın sonunda yer - kalmadı. Ama defterde değil, vaziyetin bu halde devamına yer kalmadı. Şu anda Ferhundenin manto- su için tam 2897 lira vermişim. Son dafa olmak üzere bir 120 lira daha verdim. — Aman dfdi, öyle bir iş ya- ptım ki sorma. Çavide gelmişti. Mantoyu şü .nefiş tarağa değiş- tik, Çok aptal kadındır şu Ca- vide. Bu tarağın dünyada eşi bulunmaz. Hem de - kelepir al- mış: 18 liraya. Beynim attı, kan başıma çık- tı. .. Ferhunde beni sıkı sikı sa- rıp bağrına bastırdı, üsüulcacık kulağıma fısıldadı: — Seni çok sevdiğime kanaat e z : 1929 Vd BER KA K A A Ka - G4 Bu günkü yeni bilmecemiz Soldan- sağa: 1— Kokular (7) 8— Valde (3) Mağdur bırakıl- mak (5) " 4— Para biriktirilen kasa (7) 5— Boyuün aksi (2) Vilâyetleri- mizden biri (3) 7— Kalının aksi (4) dası (2) — İki şüılu, yalancı (5) 0 — Aleyhte bulunmak (3) Sal- landır (2) Uzak ni- HL np Nüfus 1 : A g Emniyeti bi ANADÖLÜ SIGORTA ŞİRKETİ Türkiye İş Bankası tarafından teşkil edilmiştir. Yangın - Hayat - Nakliye - Kaza - Otomobil - mes'uliye- timaliye Sigortalarını kabul eder. Adres: 4 üncü Vakıf han Istanbul Telefon: Istanbül 531 MİLLİYETİN EĞLENCELERİ AİGİLİAM OBİARIR LİAİL İE NİLİM iİMİDİAT ü «&E Eb ALTIMARİAP LAİZ K 1|S KİARIRIA P A A - Dünkü bilmecemizin halledilmiş şekli Yukardan aşağı : 1 — Nazarı olmayan (5) 2 — Şafakta ağıran yer (3) 9 — Bayat (2) Elinden bir şey gelmeyen (4) 5 — Gökten düşen su (6) Ha- vasın aksi (9) - 6 — Su (2) Kırmızı (2) 7 — Hastaya bakmak (6) Nota () 8 — Göstermek (3) Su dökü- len şey 3) 9 — Saçları düzeltmek (8) Telgraf: İmti; qill L KLU Kendilerine İstanbul emvalinden verilmek üzre maaş tahsis edilip adres- leri Mmalum olmadığından tehliyat yapılamayanlar 'Tabip Binbaşı mütekait M. Kenan B. kerimesi Ayşe Muhayyere H. Kadınhanı Askerlik şubesi reisi Binbaşı Ziya E. Hemşiresi Fatma H. Ordu 6 Binbaşı Tahir E. Kerimesi Fahriye H Ağır Topçu Binbaşı Hüseyin İhsan E. Hemşiresi Fa. Zehra H K. 8 den Binbaşı Osman E, mahtumü Abbas E. Çarkçı Binbaşı Sinoplu Mehmet E. bin Mahmurt. 9. Alay, 29. T. 3. Binbaşı Fayık E. K. 3. F. 9, muayene heyeti reisi Binbaşı M. Halit E. Güğerte Binbaşı İstanbullu M. Teyfik E. bin M. K. 9. Hayvan hastanesi Baytar Hınbıcı Ahsen E. n A, Yaşar B. oğlu Seha Behzat E. Linci Şu, & 3, KO çöma öi mas öna hai e d ee e nn Val. Hatice H. lar. » o - K. Nebile H. lar. Haydarpaşa —» I 1 I I 1 muayene 1 M. İbrahim B. zevcesi Zekiye Halep merkez-Kaymakamı Halit B. Kerimesi Dürriye H. Gelibolu tahrirat mübeyyizliğinden mütekait Ka, Süleyman E. ve. Zekiye 314. No li komiser maavini A. Rıza E. Ke. Leman H. İstanbul Polis 1 inci Sı. taharri memuru Yusuf Cemil B. 485 No. h polis. Sadettin E. bin Mustafa. İğne ada rüsümat muhafaza memüru İbrahim Hakkı. E. bin Hüsnü M. Ali Bi bin Eşref. Silivyri Rusumat muhafaza memuru M. Rüştü E. bin Tevfik Balada isimleri muharrer Mütekaidin, Eytam, Eramile müceddeden tahsis kılınan maaşatı almak üzre İstanbul Zat maaşları Muhasebeciliğine müracatları Aleni teşekkür Gülhane hastahanesi emrazt bevliye muallimi operatör FUAT KÂMİL K beyefendi, senelerden beri müztarij bulundüğum böbreğimde yaptıkları * mühim bir operasyonda dikkat V€ maharetleriyle böbreğimi gaip ©© mekten beni kurtardılar Türk dof torluğun yüksek mevkiini bu fırsal la da gösteren muhterem doktora de- rin hürmetlerimi ve bilhassa hasta- sına karşı gösterdikleri büyük alâBa ve hassasiyete karşı da unutulmaz sükranlarımı alenen arz eyler ve muü: | ; avinleri Kemal beyin kıymetli yaf” — dımlarına da ayrıca teşekküratım! takdim ederim. 3 Antalya Nakliyatı urhumi Şirke- ti müesseslerinden — Mehmet Nud, eei DOKTOR İZZET KÂMİL - 'L Yeni ve eski belsoğukluğu, önr — — razı cildiye ve frengi ademi iktidati — — elektrik ve sair en son vesaiti fenni- ç ye ile tedavi eder. ç Bahçekapı şekerci Hacı — Bekif — . karşısındaki apartmanda birbuçuktan — — altıbuçuğa kadar. HER EVDE Hamhurgta - Sehülke ve - Mayr v anonim Şirketi. fabrikasının müselles j%* markalı bir şişe (LIZOL) bulundu” vi rulması şayanı tavsiyedir. Acenteleri İstanbulda S, YAKOEL mahtumlar? dezenfeksiyon. amtiseptik Javaj İÇİN en mükemmel bir muzadı taaffündür HaRele Zayi makpuz Avrupadan celbettiğimiz ateş ©W lalarının gümrük ve muamele “:g.iî K sine mahsuben 30 Temmuz 928 taf' ö ve 106 numeralı ithalât beyinl“ş&: T si mucibince Uzun Köprü rusum memurluğuna depozito olarak “dr gimiz doksan dokuz lira ve ye beş kuruşluk 30 Temmuz 928 mil ve 136/379 numaralı makpuz haberi kazaen muhterik oldui“"v nüshai saniyesi alınmıştır. Zayi " hanın hükmü olamiyacağı ilân olu nur. Istanbul ve Trakya Şeker M kaları Türk Anonim Şlrkıü) Istanbul İkinci Ticaret IP"“ y kemesinden: Müflis Vahram î;r i buhyan efendiye ait manifaturâ j ğ valinin senei haliye Haziranın 2 ci Pazar ve mütcakip günlerdt dokuzbuçuktan itibaren m—ll’î# Vahram efendinin Istanbulda efendi kitaphanesi caddesindeki _ı d B #. !î' Ti Hi ( gmumdz satılacağından talip ow ların yevm ve vakti mezkürda / hey'etine müracaatları ilân 4/ , Fi | ZAYİ MÜHÜRm* y %1 Ş memleketidir. Denizlerimizde balık| —Ertesi gün, Ferhunde güle- getirdim. .. Seni çok, pek çok idabi. İ c ü - ğ a Mühürü zatimi gaip etti ?:ğı:::k::k e’;:::cı': tutabiliriz. Azmedersek diğer mem-|rek boynuma sarıldı: — Beviğota a Gmacik arir Bf U CUZ VE A( ['ıL IL S ATİL[K EML AK AAAT bi k gumrugu artıyor demek- | leketlere rekabet edfbm'i" Niçin| - — Olur şey değil, dedi, bu-| »eraber yaşıyoruz, sen bana da-; Ayasofyada Alemdar sinemasiyle ittisalindeki vasi bahçeli büyük konak hükmü yoktur. Kasım Paşa İA , hemde yeni gümrük tarifesi| elimizde bu kadar fırsatlar varken|gün anneme oğradım. -Ondan |ha bir manto almadın! (l ve arkasındaki kebir Zarsa''birden ve ya ayrı ayrı ucuz flatla satılık Yol caddesinde 68 numaral! î?xı 'nevlm tatbika | dan evvel. | bunlardan istifade edemiyoruz da pa| çıkıp Calibe hanıma mantomu Nakleden: | Taliplerin — Sultan — Hamamıhtda-- İkinci — vakıf Hanında - Ferit Beye sakin Gümüş Suyu hastahant* e FELEK halılık içinde ktvranıyoruz? almağa gidecektim... Zavallı SELÂMI İZZETİ müracâatları. ğurt müteahhidi. Yusuf. ! A —— ŞEREUAAAUA AA A L GA AAALACGAR M -— - —- -au çarak aa ——— KA İ © “Milliyet, ivedebi ıemkııı kası 63 Köy hekımı Burydan sonra genç adam bu ğır uykudan istifade etmek i- 1 çareler düşündü. Bir aralık mine nin yavasça kapıyı açıp 'bu tarafa geçmesini bekledi. Fa &at bütün bunlar bir derin kâbus bı geldi, geçti. Genç adam sa ha karşı bitap bir halde seri- ip kaldığı sırada kapı vuruldu. 'osun un keyifli, kalırı sesi du- y_üfdu & - — Doktor B. sabah oldu. Son ta beni geç bıraktınız deme, sa- at dokuz. * Pencereden yeşil, sarı bir a- ydmhk süzüliyordu. Suat Naci “n uzluktan yanan gözlerni Ğxâı Kemikleri kırılmış gibiy- " — Kalkınca dere boyuna gel '(_ktor, şöyle bir kahvaltı yapa- ““Bütün kuvvetini toplayıp ya- hktan fırladı. Giyindi. Emine konsol üstünde hazırladığı vette yüzünü yıkadı. ,' Dişardan karı kocanın sesleri iyordu. Suat Naci dışarıya tı. Emine orada, tavuklarna veriyordu. —— Nasılsınız doktor B. Rahat ebildiniz mi? Bürhan Cahit almış gezdiriyordu. Suat Naci akşamdan beri içinde biriken kinleri, hınçları bir anda dök- mek için bu fırsatı kaçırmadı. — Tahammül edemiyeceğim Emine, bu kadar iztirap fazla. Seni kaçıracağım. ... Uzaktan Tosun un sesi geldi: — Hele, kalkabildin doktor ha bakalım sofra başına. Emine cevap veremedi. Suat Naci devam edemedi. Yüzüne zoraki bir tebessüm vermeğe çalışarak dere boyundan yürü- meğe başladı. Evelce oturup çayı içtikleri dere İtıyısında masa hazırlanmış tı. Taze süt, tereyağı reçel ve E- mine nin güzel gevrek çörekle- Ti. Kahvaltıyı hep beraber yap- tılar. Büyük (site) lerde yüksek cemiyet hayatında, salon köşe- lerinde aşık, maşuk ve kocadan mürekkep dostluk ittifaklarna çok tessadüf edilir. Helenra- ler bağlayan, yaşları birbirle- rinin gönül arzularnı doyurami- yacak kadar aykırı olan bazı ka rı koca şekillernin arasında dai- ileride beygirleri yüke YA ei — B L .—i ma bır (_ııgolo) nun gölgesi gö-l larnı yalnız maddi mecburiyet-, Servetin her şeye kadir oldu- ğunu zanneden bazı yaşlı erke- kler dünyaya ait zevklerin doya doya tatmin edebilmek ,için da- marlarında çürümeğe, tükenme- ğe yüz tutan şehvet kırıntılar- na güvenerek hayata gözlerni yeni açan tam bahar halinde genç kızlarla evlenirler. Bu do- luya karşı şemsiye açmak gibi- dir. İnsan kendisini emniyette ve korulukta zannederken baş- tan aşağı ıslanır. Hariçten yine bu uygunsuz manzarayı gören- ler bu rabıtanın arkasından di- şiyi benimsemek isteyen afacan, keskin hayallerin kaynaştığını da gözlerinden kaçırmazlar. Ve tabiatın bu haksızlığını hissi te- mayüllerin kuvveti tamir eder Dişinin edil iş pür nasebetine göz yumar. Bu şekil- de artık evin içinde müselles bir ittifak akdedilmiş demektir. Bu ahenk iki gencin birbirine do- yup hisleri körleninceye kadar devam eder, Kadın güzel, peres- tişkârları çok ve gönlü çesni ve çeşit merakında ise bu erekek için pek feci olur. Böyle vaziyet- lerde mümkün olduğu kadar sa- gır olmak tahammül edilmez bir işkencedir. Mamafi tahiat ta hü- küm süren itiyat, erkeklerin pa- ra kuvvetiyle kadınlara yaptık- ları zulümkârlığın intikamını böyle yudum yudum, iğneliye iğneliye çıkarır. Yeni cemiyet hayatında evelâ hayretle işidilen, sonra itiyat sevkiyle tabit ve zararsız gibi gomnen bu şekil Trabıtalar son iştiha gözleri bu perestişkârlar kümesinden birini intihap eder. Bu vaziyette kadının arzusu em- ri vakri derhal hazırlar. Ve ar- tık cephe hasıl olmuştur. Erkek hararetsiz, cılımsız deraguşlar- nın ışıtıp kandıramadığı genç kadını ya cemiyetten uzaklaştı- rır, hücra bir yere götürüp onu sırf meşru rabıtasının ve kuvve- tli parasının emri altında bulun- durur. Ve yahut yeni - sosyete- lerde çok tesadüf edildiği üzre karısının bu gençlik vergisini mecburi görerek kendi ihtiyar- lhığının kefareti olarak onun zev- kini doyuracak bir gi da sayılamiyacak ka- dar artmıştır. Hatta karısının yalnız bir aşıkla iktifa etmesine şükür edip bu yüksek uluvücena pla iftihar edenler bile görül- müştür. Medeni cemiyetlerde bir ara- da kaynaşmanın verdiği zarure- tler, mecburiyetler ecnebilerin Tolerans dedikleri bu galiz ve behimi hisler gittikçe revaç bu- luyor. Fakat bu şekle benzer bir anın den, içtimai bağlardan çok uzak engin bir cam ormanı içinde ce- reyan edeceğine ihtimal vermek müşküldür. çam kokulamı teneffüs ederek hafif bir şırıltı çakılları yalayıp geçen derenin yanında kahvaltı sofrasına oturan bu üç insanın aralarındaki münasebete bir şe- kil vermek pek müşkil değildi. Suat Naci ev sahibi sıfatıyle hareket eden, bir aşiret beği gi- bi karısına emirler veren orman korucusunun yanmda bazen mahçup ve müteessir, bazen he- yecanlı, bazen hiddet, kin ve hinç dolu olarak kahvaltıya iş- tirak etti. Emine genç adamın müfrit ve aykırı bir hareketin- den korkuyor gibi ürkekti. Tosun evinde hükümetin sa- yılı bir memurunu misafir etmiş olmaktan gelen bir gururla ne- ş'eli görüniyordu. Suat Naci teşekkür etti. To- sun onu şoseye kadar geçirdi. Emine uzaktan- genç “adamın görebileceği bir anda parmakla- riyle selâmladı. Ve bir hayal gi- bi yeşillik içinde kayboldu. Doktor Suat Naci şimdi Hay- vanın üstünde adeta bir yük gibi asılı, iradesiz, bomboş gidiyor- du. ÜÇÜNCÜ KISIM Acı hadem köyünün alt ba- şında, ilk defa Emine nin Nev Eda hanımefendiye rast geldi- ği çeşmenin yanımndaki namaz- gâhta, yeşil çınar gölgelerne u- zanan imam Hafız Aptürrah- man Ef. ile Tosun çavuş mul ab- _dal_ıqâlardn dını almadan medeni mkah çık- tığı için gözü dışarda kalan imam Hafız Aptürrahman Ef. üçüncü karısınm hastalığından şikâyet ediyordu. — Böyle yapısı bozuk - karı görmedim. Üç günde bir kafayı yere vurur. Eti kemiğine yapış- tı. Bir sıkımlık canı var Hani püf desen yıkılacak. Karı dedi- gin biraz yağlı olmalı, üstünde hastalık payı bulunmalı, ömrü günü aman zamanla geçen karı dan hayır olurmu.Şu yeni nizam çıkmasaydı ben onu çoktan se- petlerdim ya. Şimdi ne alırsın, ne satarsın. Başının belâsıdır çekersin, Tosun onu dikkatle dinliyor- du. İmam içli içli devam etti: — Eyi ki akıllı davranıp vak- tiyle üç karı almışım, içinden böyle ıskartaya çıkanlar olunca ötekiler yerini dolduruyor. Ya sen ne yapiyorsun be Tosun! Orman korucusu derin derin içini çekti. — Sorma hocam; dedi. Hali- mi sana bir açmıştım ya. İşte öyle günahlarna töbe etmiş ay- noroz papası gibi yuvarlanıp gidiyoruz. İmam şüpheli şüpheli başını salladı: —Garip şey. Biz sizin yaşınızda iken ay dokuz, gün sekiz çocuk yapardık. Bu ne iş yahu! Tosun bir koyun gıb' bel bel mamin ızahat ister gîb' 'Sâ bakışları önünde doktOf gile — Naci ye anlattığı W esrarını yavaş yavaş lf“'m türrahman E£. ye anlattl: (* 65' X | Bu içten gelen, yanık yı imam bir kürsü ş! gibi dinledi. Arsıra k kasından sardığı kaçak den imama da ikram derdi yana yakıla anlatafl sözlerni şöyle bitirdi Betr — Bizim halimiz hocam; dedi. Hemen Mıd'*: camımızı hayır eYıe"e 'lf’i yanına varmak “nv oluyor. Oluyor ama salî“i;.& li bana da dokundu aklıma kocalık gehnıyorşpdih ne işiz gibi-.. bende iştiha var, ne € İkimiz de A oldi yaktl.. * ı, lak başını tüylü ğ kaşıdı. Telkin vw"“' Ki nır gibi yutkunî“' c“fı Sonra müzevirlik. n,n parlayan gözlerni “»Fİ» ; Es. cusuna çevirdi: edi. —Tosun be, d ıdugM karıya göz kulak © mı? Genç adam Slıâhu meşinleşen avucun leri bir anda pâ bi alev halini aldı. ri yumuşak " sesi gökgüri tı, deruıleiu-

Bu sayıdan diğer sayfalar: