! d j & £ ; $ Mi sraemra nn mıcı: ., çe Dili hemşeri! Yalancının mumu yatsıda söner, Yalana kaptırma dili hemşeri! Doğruluk bil ki her müş'.ülü yener, Bükülmez doğrunua beli hemşeri! Doğru dokuz köyden koğulmuş ama, Dünya yalan ile kurulmuş ama, (€ Haklının feryadı boğulmuş ama, : Sen hakka alıştır eli hemşeri, Nihayet: «Yeter kes... O Yal $ 2amakR Çkıllı metelik vermez | Yalana ke ptırma dili hemşeri! UUUT Küçük fıkralar Satıp kurtuldum! H 1 efendi, bir silah almışu. Çok geçme- cen sattı: — Niçin sattın, diye sordular, bir. kusuru mu vardı? — Kusuru vardı de- mek te ne kelime, hiç bir gün hedefe vurdu- ğunu görmedim. «Kabahat sende, iyi nişan — almıyorsun ?4 Ceyenler oldu ama © kendimi satacak değil- B Pi dim ya, silahı satıp kurtuldum. Bozukluğum yok! Zengin bir Hanım E- minönünde 'Tramvay beklerken iki çocuklu 'bir dilenci karı yanına elip sadaka istedi. Di- E:nci bu muhteşem ha- nımdan hiç olmazsa beş on kuruşluk bir sadaka umarken avucuna on para sıkıştırıldığını gö- ; rünce hemen iade etti: Ş Teşekkür ederim, hanımcığım, bozuklu- gum yO b Milliyetin tefrikası 50 — iliy € Ç - ç Yalan bir söylenir, iki söylenir, € Nasıl dolmaların kolayca yınir: Fo ğ - | & Veliye söylersen deli hemşeri! ana alışmak, her huydan fena, -a inanmazlar kimseler sana, ben yutmam» denir, yalana, M. S. Derya kaybolurdu. >rvanlı Ali Ekber ağa komşusu balıkçı Nesi- | yıp dürüyordu. maçi ile konuşuyordu. Nesimaçi anlatıyordu:| ,,, — Balıkçılıkta benim çok talihim var. Şindik bir sepet alıp aşığa sarkıtsam içi nah böyle baluk dolar. Ali Ekber Ağa altın- da kalır mı: — Behey ha puhte kişi dedi, özüm balık- çılık edende göreydin. Heppi balıklar menim olduğum sahile yığılıp derya ortadan kaybo- luptu ağal... En küçük parçası Küçük Muhsin coğraf- yaya çok meraklıdır. bir gün sofrada taba- gındaki tatlıya bakarak sordu: - Baba, beniıfın tatlım tıpkı Avrupa haritası- napkbenziyor. Niçin bi- lirmisin? — Hayır yavrum.. —Avrupn.dünx:mıı en küçük parçası değil mi babacığım? Sönen ışık etin halk MİLLİYET L nu geçtin. Yolun orta- ! sında bir arslan hey- keli vardır. O arslan heykelinin — ağzından zehirli bir su fişkırır. | O suyun bir damlası bir adama tesadüf eder- se öklürür. yi dinleyince şaş- İdı ve derin bir düş; ve daldı. Bu maceraya atılan gençleri ayıplayamazdı. Çünkü kendisinde de heves uyanmıştı. O günden itibaren hükümdar oğlunda ra- hat, huzur kalmadı. | Bu iş zihnini kurcala- Diyelim ki bunu da Egeçtin. Üçüncü bir ej- derha vardır ki ağzın- | dan atöşler saçılır, bir ktvılcım bir insanı kül etmeğe yeter, Hükümdar oğlu ihti- yardan bu sözleri işi- dince çok meyus oldu, | fakat gene o kızı hatı- | Fiından çıkaramadı. Hükümdar oğlunun dalgınlığı. ihtiyar hancının gözünden kaç- madı. Bir gün yanına yaklaştı sordu. Hüküm- dar oğlu da derdini K ç anlattı. Hancı dedi ki: | Artık gün geçmiyör- —- Çok güç bir işe| duki hükümdar kızının merak sarmışsın. Allah| Sarayının yolunu bek- yardımcın olsun. Yal- FAŞA ARESİE A nız ben sana elimden geldiği kadar yardım etmek isterim. Seksen senedir bu şehirde ya- şıyorum. Hükümdarın , kızını bulunduğu kuüleye git- mek için bir yol vardır. O yolun başlangıcın- daki kavanın önünde bir beykel dikilidir. Kapıyı açmak istediniz mi © bheykelin - kolu OÖS 'îı,l Chti BN rukta sizi paralar.. Haydi diyelim ki bu- inanalım mı? miyeceğim.. ağlamak, yalvarmak istr viyorum. Boşuna zahmet etme Ve şumu iyice bil, kat'iyetle anla ki o adama varmıyacaksın.. dedi. (EOR L A ASİ İt Bu kadar insafsızlığa dayana- SESİE T madım, isyan dolü bir sesle: binliğine feda ediyor.... NİSAN |geldiğini farketti. Onun İnananalın mı? amahsus sahifesi öntre |Masal içinde masa lemesin . Bir gün öyle gene dalgin, durmuüş bakı- yordu. Uzaktan kızın hademelerinden birinin hangi taşlara bastığına ne taraflardan yürü- düğüne dikkat etti. cebinden bir kâğıt çıka- rıp o yolun haritasını çizdi. Kendi kendine: — İş kolaylaştı! diyordu. Hemen yeni elbiselerini giydi, kılı- cını taktı hükümdarın huzuruna çıktı, kızının sarayına gitmek iste- diğini söyledi. | Hükümdar — evvela çocuğa nasihat vermek istedi, sonra baktı ki ceoyLALAACERALAELAAALE wğf“m li ledi ve bu nutukta ara- si olmadı- tti. Acaba yıkılmasına tahammül edemiyorum. Niçin |fena fena bakıyordu ki susuyor ? Niçin beni karşınına 'yorum ! Kaçmak, uzak uzak alıp bu anlaşılmaz hareketini|yerlere gitmk, bambaşka bir kız olmak istiyorum... yok Misciğim ! Baba beni hod-| — Misciğim gel ! Sana yalvarı- ben..,|yorum gel ! iç durmadan, te- Bildiğimiz yezâne şey babamın, M -Baba, peki niçin ? Söylesene |ben yapacağım? Bu hayta|jreddüt etmeden gel... Yoksa... Yazan —MEBRURE HURŞİT niçin? diye bağırmak bağırmak unınâ.y.m“ğnn ? yoksa bilmiyorum artik... kor Ekrem o akşam büyük anne- (istedim fakat ağzımı açama-| Bilsen annesizliğimin — za- ku yorum, kendimden de korku- Ekremin babasına karşı duyduğu büyük kin! Sebep ? Sebep? İşte 3 yok.. Bilmiyoruz, anlamiyoruz.. Ekremin babasından bahsettikçe babam tuhaf bir asabiyet gelmiş, birdenbire: * İsml. ismi nedir? , diye bağırmış ve Ekremin cevabı üzerine onu yakasından tutmuş başını aydınlığa çevirmiş, boğulur gibi. bağırmış — Sen hal. Sen ha.. bu se- ferde elimden bunu alacaksın haf Vermiyeceğim.. — vermiyeceğim.. ben seni nasil — tanımadım, — bü hiysnet dolu gözleri nasıl oldu da tanımadım? Ekrem dışanı çıkmak isteyince kapının önüne geçmiş — Bırakmıyağım, elime geç dikren sonra seni bırakmıyacağ ; m? diyerek boğazına atılmak istemiş, birdenbire sendelemiş, elini ba- şına götürmüş ve yere yuvar- lanmış .. İşte bütük bildiklerimiz bun- dan ibaret sile konuşmuş, babasının babamı |dım. Birdenbire hlzk]:nml ya- tanıyıp tamımadığını sormuş.. bü- |kaladı, gözlerinde hiç görmedi- yük annesi hafızasından emin; |gim bir parıltıle: İki alle arasında ne eski ne de yeni hiç bir ahbaplık olmadığını kat'iyetle söyliyormuş — Ekrem bana anlatmaktan çekiniyor, fakat babamın — dımağından — şüphe ettiğini, boğazına sarılmak — İste- Yişine başka bir sebep bula- madığını hissediyorum. Babam Üç gün odasından çık: madı ve beni yanına almadı. Ni- bayet dün sabah aşağ - İndiğim zaman onu bahçede buüldüm. Çehresindeki — tahavvüle şaştım. Birdenbire değişivermiş, konağın fena günlerini hatırlatan o kor- kunç gözlü baba olmuştu! Mis, sesi bile o müşfik ahen- gini kaybetmişti. Kalbimi nasıl parçaladığım — bilmiyormuş gibi | hiş merhamet duymadan: — Neyran hülyalarını —unut. Seni o adama vermiyeceğim. Sebebini sorma, bunu da söyle- » |meğe gittiğimi nerden hissetti — Neyran öleceğini bilsem seni o adama vermiyece-|öyle muhtaç ki... zannediyorum ğim. Niçin. .. niçin diye sorma,|ki o, derdim ne kadarda büyük ağzinı açma! dedi. olsa teessürümü avutabilecek Bileklerimin acısından göz-|biraz olsün iztirabımı teskin lerime yaş geldi de gene sesimi |edecek hiç kimsenin bilmediği çıkaramadım. Korktum Mis.. .|sözleri bulurdu ! Öyle zannedi- babamın gözlerinden korktum | yorum ki başımı onun dizlerine ve aklıma Ekremin itiraf ede-|dayasam, ince parmaklarını sa- mediği düşüncesi geldi. çlarımın arasında dolaşırken Kemiklemi sızlatan eller hissetsem, nefesim bu kadar kı- gevşeyince kaçtım, koşa koşa | sılmaz, gözlerim bu kadar sön- odama çıktım, yastığıma kaparı | mezdi ! dim... ağladım... Fakat yok... işte o da yok... Söyle Mis, ben ne olacağim |Küçük lüğümden beri peşimi şimdi ? Baba ileiki düsmana | bırakmak istemeyen felâket ka- döndük. Geceleri Ekremi gör-|sırgası beni bu hazin teselliden neğe bile mahrum ediyor... bilmiyorum, dün akşam yemek-| —Artık uyanmağa, canlanma- ten sonra bahçeye çıkan bütün|ğa — çalısacağım. — Saadetimi kapıları kilitledi, anahtarları ce| kurtarmak için mademki beni bine soktu, yüzüme bile bakma-|müdafaa edecek kimsem yok, dan odasına çıktı... kendim çarpışacağım ! Korkuyorum Mis! Büyük| Evet Mis, babamla çarpışa- idelilikler yepmaktan korkuyo-|çağim... yazık değil mi bana ? İrum. nın vallılığını ne acı bir surette an-| yorum ! liyorum... bari o olsaydı ! Şu NEYRAN ağlamaktan yanan ğozlerim, 12 bir anne elinin nüvazişlerine| Mektup gideli on gün olmuş- tu ki Neyrann Misten cevap al- dı. Sevindi, odasma kapandı, | telaşla zarfı açtı. Daha ilk satırlarda gözleri bulandı, elleri titredi. Bu, Neyranm saadetini te- brik eden çok nes'eli bir mek- tuptu. Zavallr Mis, Nevmit ki- zın soön felâketli yazılarını he- nüz almamıştı... O da bir sürü hülya kuruyor Neyranın gelinlik kıyaleti ile kim bilir ne güzel olacağını, şimdilik seyahat imkânını gör- müyorsa da her halde öbür ya- za onların yeni yuvalarına mi- safir geleceğini söylüyor, bazı yerlerde de, sevgili -talebesini azarlıyordu, ona bu küçük mac- rayı daha evel anlatmadığı için tatlı, tatlı darmyordu. Mektup : < Benim yaramaz Rancığım, | dinlemiyor. — Pek âla, dedi, ya- tın halkı - toplayalım, onların gözünün önün-| de kahramanlığını gös- ter bakalım. Hakikaten ertesi gün hükümdar oğlunu sevre binlerce kişi gelmişti. O, büyük bir cesaretle ileri atıldı. Ezberlediği | taşlara basıyor, öteki- | lerine ayak dokundur- | muyordu.Bazan tecrü- ! be için eliyle o taşları | muayene edince altın- î dan «Vınnn!» diye | sesler geliyordu ki on- ların 'altında birer tu- zak vardır. Böylelikle - heykelin önüne kadar geldi, elin- deki kılıcı savurduğu gibi kafzsı koptu, yere bir anahtar düştü. Elindeki pala düştü, halk uzaktan alkışlı- yorlar, fakat: k — Bu bakalım ars- lanla ejderhayla ne yapacak? diyorlardı. Hakikaten arslan ve ejderha ile çarpışmak daha güç oldu. Bir tesadüf ona ars- Yunan başvekili M. Venizelos, millet meclis- lanın kuyruğundaki yayından fırlamış bir | lerinde bir nutuk söy ok gibi açılır. bir yum- | mızdaki ihtilafin kapanacağına şüphe ginı söyleyerek hüsnüniyetinden baîu hileyi gösterdi. Ejder- hanın ateşlerine göğüs gerdi ve muvaffak oldu: bitmedi İken Demin sofrada yüzüme öyle le bekliyorum! İlk önceleri | kıl . Neyran İ Bi b dı.kwnnç:—“evrll oluşunu beğenemiyordum ama| Kaprı yavaşça vuruldu. permıııchderimyı.“lhtmhıdunudı... iyi biten şey iyidir !” Çok çok |klaştr... Neyran gene — du) Jonunla memnunum Ran. Keşke küçük bir köşecikten seni, güzelliğini, saadetini seyredebilsem ..” diye bitiyordu. rudü... şakakları zonklamağı başladı... a lede vaziyetinin hüznü ile istih- natan bir acılık buluyordu... Keşke felâketinin büyüklüğünu bu kadar feci bir tarzda yeniden lanlınwmş olsaydı ! “ Gelecek yaza yeni yuvana gelir aylarca kalırım. Kim bilir |belki de bir kaç sene sonra beni sbütün istersiniz... ama artık sen öyle saman altından su yü- rüten sinsi bir yaramazmışsın bi ” hasanm dediği gibi sahici bir | mektupta İtalebelerimden korkacağım Ran | ider tarasta vahal yağmurları başladı. Bt mevsim yağmurları çi çi için pek faydalıdır: Umarız ki bu sene ekif yüzünden sıkıntı çek- miyeceğiz Çocuk haftası Çocuk haftası ya d şıyor. 23 Nisanda boşl” yan bu hafta içinde ç? cuklarımız geceli güf düzlü eğleneceklerdi Bu vesile ile Hima: etfal cemiyeti tarafi? dan memleketin tarafında müsabakal? yapılacak, toplantıla' tertip edilecektir. | Hepsizi hatırladık! Fahire hanım b? seyahatten avdet € ti. geçkin bir hanif sordu: Güzel bir seyabh yaptınız ? Fahire güldü : —Sormayın dedi,' diğimiz Şehirlerde t rihi harabeleri dolaşi! p sizi hatırladı f yor, görmüyor, gözleri © Peri kızı olsan beni uzaktan|dan öylece bakıyor. okuyup üfleyip bir kuş yapıver-| — Kapı hafif bir gıcırtı ile #ij sen de nişan günü yanına uçup, |(dr ve küçük Hasanın zü — Perikızı ben geldim- Nıyrınhışmıkıl ı Gözlü gülük ” sey Zavallı Neyran, mektup elin- lümsüyor, fakat öyle |de, sedirinin güzel renkli yas- canıiıygr' gülüş ı”'ki tıklarına kapandı... ağlıyamadı, |iştirak etmediği bir |hıçkıramadı, boğazı kısıldı, ku-| dudakların gülüşü ! — Perikızı sana bir tirdim. , Misin sevinç dolu yazıları iz-| Kız Hasana bakıyor... W tirabınr arttırıyordu... her cüm-|ayni ölü tebessümü ile b Peri kızı bunu o * za eden, yarasmı didikliyip ka-|kimse görmesin dedi... Neyran elini uzatmıyof keşke bu mektup gelmeseydi !|hâlâ anlamıyor... Hasaffi, yalr tırnaklı parmaklari İbİ rinin üzerine beyaz bir $ü eri kızı, olu onüe — istiyor... — Kim? Bu Neyranın dudi |dökülen ilk kelime. — İşte o.. l Zavallı kız bu “ İşte © nişanlandığınızı müjdeleyecek| Neyran asabi bir kahkaha ile |ne de çabuk anladı.. pâf olan mektubunu, senin dediğin| gülüyor... “ Yeni yuva " ! Han- ne telaşla zarfı yırtıyof ğ adi bir kaprisi |Neden hayatımı zehirleyor ? gibi dört gözle değil sekiz göz-|gi yuva Mis ? Yüva çoktan ve- | ai Baharyaöğmuruü |