ye$ MDESİ *MİLLİYET.TİR 6 Nisan 1039 BUGÜNKÜ HAVA Dün en dazla bararet 10, ü az ASRIN ELER Kadın kalbi Pariste NM zel Ödet is- minde bir kadınla bir erkek dilmem hangi sebeplen düvello elmeye — mecbur olmuşlar ve şı karşıya gelmişler. Evelâ alen burada fülso var. Hiç irsan kadınla karşı karşıya dörello öder mi? Ne isc, mü- nreze labanca ile olacakmış, kek - ismi hatırımda değil l çekeçeği — zaman arşısındakinin — nihayet — bir din olduğunu düşünerek ta- | bancasını havaya — boşaltmış, — Jukat Matmazel Odet hasmının kalbini nişanlayıp ateş etmiş: erkek ağır süretle yaralanmış 'y © halde Matmazele l uzatıp : Barıştık değti mi ? de: Maetmazet de 1âtfan gö- ten bir. damla yaş düşür- iküş. Bu hadise kadının silâh- v d iğı zaman ne merhametsiz ferir > Silâhlı bir dınla karşı müşfik davran- mak gafletinde bulunan erkek- - Jerin ne hale geldiğini göste- ven bu hadise çok - şayanı dikkattir. Yerli malına rağbet! Memleketinde — Bihgfkin ve hâkim olmakı iste- ile » yen milletlerin — yaptığı “gibi & Bizim de y malına rağbet eonu himaye elmemiz Tâzim- alir bu naktada herkes mütte- ir. Fakat yine müttefik yız Ki yerli malı yapan, “salan 1 der de bu himaye ve rağbeli tezyit ve - leshil - edecek mesai ibraz etmelidirler. Nasıl ben kemşekrimin san'a- — fini muhafazaya mecbur. isem © hemşehrim de benim bu hareketime ciddi saay ve sami- miyetle mükabele - etmelidir . — Anvak, böyle olursa bu iş yürür. Zaten bizim memleketin - kendini iyi tutmus müessiseleri daima — muvaffak — olmuştur . — Meselâ Hacı Bekir müessisesi — Neden her geçen gün, binlerce — rakip önünde, basit bir san'atla anuvaj,'ak - olmakladır ? İşte yerli malı yapan ve satan hemşehrilere bu sirrı öğrenme- ' lerini davsiye ederiz , Bir tashih ! - Dünkâ * Milliyet ,, te Balık / serlevhasile — neşrettiğim bir — Şantezi bentte, bir ermeni pa- pasına atfen hikâye etliğim ak'anın — kahramanı ermeni / papası olmayıp haham oldu- günu -bir ermeni dostum söy- Cledi, ve tashih etmemi istedi, / zililiyet, in edebi telrikası 22 Köy hekimi “yabancı gözler, yabancı ko- ular ve yabancı âdetler içinde yaşayanlar bazen bir efeste, bir seste, bir renkte b7 memleketlernin Tuhunu bulur, hasretini duyarlar. — Bazen beklenmiyen bir yerde nagihani kulağa çar- eski bir şarkı nağmesi 1 iliklerne kadar ser- eder. Bu tıpkı uzun an ecnebi memleketin- de başka hava, başka koku, başka dil, ve başka çehre inde bunalan bir insanın anzızın en canciğer bir dos- Uyle zer. Bazen bir nefeslik ko- ku, bir damla renk ve bir : iki © bir MİLLİYET :NEiza HANE: Kai l Tetkik ettim ermeni papası yerine bir haham ikamesinde bana ve karilere — dokunur | cihet yok, ben de tashih ettim. ka şunu İlaveye lüzum vardır ki Har- bin neler doğuracağı bilinemediği i- zreciliği yeni tayyare- de başlamış bulnuyor- du, Bu yeni tayyareleri Almanlar | FELEK |gördüler ve bunlarla pek güzel 1 T aN yi çuşlarda yaptılar. | TAYYARECİLİK | Bu ifadelerle şunu izahetmek is. VON HOEPPNERİN- — |tiyorum ki Almanya kuvayi havai- KİTABI! |yesi Türk tayyareciliğini öğrenme- işler, tanımaamışlar 've buna İlele- bet ihtiyaç da görmemişlerdi. Von Hoeppnerin kitabında bisi a-| lâkıdar eden öyi bir mevzu daha var. Türkiyadaki cepheleri takvi; için Macaristanın Herkolisbat kasa- | î“)ası:ıdı 24 tayyatelik bir kuvvetin |Ezbsid alunduğu ve bu tayyarelerin | Harbı umumide Almanya kuva) havaiyesini idare etmiş olan Vi Hoecppner ÇAlmanya ve Hava har br) namuyla hatıratını neşretmiştir. Bü kitabın Türkiyaya ve Türk tay- yareciliğine git sahifelerini karış- tırdığınız zaman satırları doldurı malumatın hemen kimilen sakat o! duğuünu görmekte müskilat ççkil. miez. Von Hoeppner gibi yalnız Alman- yanm değil fakat bütün merkezi devletlerin istikbaliyle oynamış bir zatın verdiği bir sürü sakat maltımat kendileriyle raptı istikbal eylediği- miz bir a“letinTürkiyeye karşr gös sterdiği alâkayı da göstermeğe hiz- met eder mahiyetted'r. Bu zat — ve mümasilleri Türkiyayı ve Türkiya- navihtiyaçlarını telkik etmek lü- zumunu hissetmemişlerdir-İhmal e- dilen Türkiya, Bulgarya, hatta A-| vüstürya — Macaristan harbın bitiş şeklini çizmekte bundan dolayı a- mil olmuşlardır. Almanları istilâ e- | den Fransız kini her şeyi unuttur- | makta en büyük mücesir olmuşlur. Flistin, Makidonya hezimetleri garp cephesinin gükutu seriini haztelıyan yeğâne kuvvetler değil midir. Bunlar belki bir az fazla . derin, münakaşaşı uzun sürccek kadar mü- him mes'elelerdir fakat şurası —mu- bakkaktır ki Almanlar bu zihniyetle, yâni kuvveti ve eyi şeyi kendine in- hisar ettirerek çalışmışlardır. Von Hocppner kitabında Bu nok- tayı serahatla söyler ve buna garp çephesini kuvvetten düşürmek şüp- hesini verecek hef projeyi dajma red dettim diye tarzı hareketini deila-| ve eder. Biz iddia ediyoruz ki Von Hop- pner vazifesi itibariyle Türkiyeyi, Bulgarıstanı ve dizerlerini tayyare- €iliklerile birlikte eyice bilmek ve tahımak ıztırarındaydı, ve bu mes' €le önüh en mühim bir vazifesiydi. Hadiseler bu imaküul tarzın temamen faksi hareket edildiğini gösteriyor. 'Türkiya hârba giferkca, Türk tay- uçuşta Macaristandan ta - İsta bula uçarak zamanmımn en büyük bir muvaaffakiyetini Alman tayyareci- lik tarihine kaydettikleri söyleniyor. Yalnız tasviredilen - vaziyet her Balde Türklerin lehine ve şerefin 'Türk tayyareciliğine aid olduğunu irae eder, Bu malzeme balinde yığıl- mış tayyareden 12 sineMacarlar vaz' iyed etmişler ve hudutta yaptıkları uçuşlarla üç beş haftada bunları kı- rıp geçirmişlerdi.Geriye kalatı 12den vzün uçuşla gelen dört tanesinden i- ini Türk tayyarecileri getirmiş- ler ve diğer ikiden birini getiren Al-| man tayyarecisi tayyaresini Edirne- de kırmıştır. Bu da, muvaffakiyetli uçuşlar tabiriyle ve bir halet iftihar halinde Alman tayyarecitiğine male- dilen şeylerin yarısından fazlarının Türklere ait olduğunu gösterir. Yine Vön Hoeppner'in batıratına Gönelim: Bu zat Macaristandan bir uçuşta gelen bu tayyarelerin Çanak kale müdafasında müdafilerin kuv- vet ve cesaretini takviye eylediğini söyler veÇanakkale zâferini iatihsal. den sonra Kütek—Ammareye giden bu tayynreler mabsurinin metaneti mühvetmiştir der. Çanakkalenin son gününe kadar u- gan bizler siperlerde kahramanca ö- len ve dögüşen cemir ve aslan Ti kün şerefine taadi edecek kuvveti kendimizde bulamıyoruz. Kütta u- çanlar da aynen böyle düşünüyor. Çanakkalede cn mühim vazife, en şe- refli iş elti beygirlik motörlü küçü- cük bir tayyareyi uşuran efendile- rifidir. Alman tayyareleri — geldiği zaman cepheler — kurulmuş, vaziyet |tavazzuh eylemiş bulunuyordu. Ma- haza Çanakkale bölüğünün ekseriye ti mutlakası daima türklerde kalmış- | |gar eylemiş, ve, byhran ve husran- T PAZAR ;ll!a !lilıâye, Eâoman'lî'iy husule gelen tezaylit malzeme fena- lğından ve iyi malzemenin /han Almanlara verilmesinden dolayı fena bulmuştur. Hulasa, Von Hoeppner bu kitabın- da Türk tayyareciliğini daima istıs- terci- larla unuttuğua (!) hakikatın yerine masal doldurmuştur. Gelecek yazımda erkama istinad e- derek Türk ve Alman eşhasın gör- dükleri vazifeyi de mukayese ede- rek hakikatı göstereceğim. ŞAKİR HAZIM KULAK MİSAFİRİ Pekmezli mahallebi Renk, çıkölatadan biraz daha 'açık... Fakat Çok sevimli, Sarhoş ama ayıklan yüz kat hazır cevap, ve her halinden sözü sohpeti ye- vinde biradam olduğu belli.Geldi, kadınların strasında bir yere ilişti. Aynar hizadaki karşı sırada oturan bir, hanıma “bâkarken yanlışlıkla biletçinin ayağına bastı. Kendi farkında değil ama - biletçi ihtar efii, — Affedersiniz ! Başını çevirdi : — Affettim , fakat etmesem ne olacak !.. Dedi. ! Fakat aklı fikrl karşısındaki tazedeydi . — Yaltız sululük fitan | yapıyor. sanmayın. Bilakiş adeta #bodet ediyor gidİ vecdü istiğrak içinde bakıyordu. Taze de fıkırdak mt fıkırdak... Baktı bakıştılar, gül- dü, gülüştüler . Belki biraz cüret- kârliği ete alsa atup - götürecekti. Fakat sadece zarafet taslamağı tercih etti.: Cebinden bir ayna çı- karıp baktıklan ve aynayı bir de tazeye doğru çevirdikten - sonra içini çekerek : Ah, dedi, pekmezli mahalle- biye bayılırım ama ne yapayım ? Kulek misafiri Şeker Hletine mahsus tedbiri eklt » —— Meşrabatı muattıre şeketsiz kahve ve hafif çay; kehve ve çayda ancak “sakkarin — dusilin, şekerleri | | | kullanılabilir. <3 9ç " Baharat — ümülüüyedle müzirdir. yalnız biras-tuz. ©X Gayet — şekerli, Onişastalı — şeyler, hamurlar, pastalar, ' şuruplar, — kamış şekeri, birtabt bal. (muzirdir. teni & tır, ve bu işte bir şeref varsa onun da yarımından fazlası Türk tayyare- cilerine ait ve layiktir. Von Hocppner yazdığı kitabı yi- sirmek için Türk ordusunun zaferle biten parlak muvaffaiyetlerini top- lamiş ve bu zaferlerde Alman tayya recinin oynadığı mühim rolü cef- felkalem ilave edivermiştir. Ha- kikatlar temamen böyledir. Sina cephesinde epey müddet ka- lan bir Alman tayyare bölüğünün defteri amali karıştırılırsa — görülür ki Felmi ve Von Bulov tsmindeki i- lazimi gönderildi ve o zaman Tür- kiya tayyareciliğinde yüzbaşılarln bir teşkilat vardı. Bu tayin Türki- yeye verilen ehemmiyeti irac - cder. Bu milazım efendinin bütün harp se- neleri zatfında ne iş gördüğünü, ne gibi muvaffakiyetler — kazandığını sormak lâzımgelir. Buna cevap ola- rak gunü söylemeli ki Türkiya tay- yareciliği harba girdiği gibi hiç bir tekâmül temin etmeden çıkmıştır. Von Hoeppüer Türkiya harba giz- diği zaman bir layyareye bile malik bulunmryordu diyor. Çanakkale har- Şeker illetlilerine omahis gıdayı ** Rag Kemik — dahil olduğu gcam Kemil balde eti 70-100 gram gülüten ekmeği ve ya patates < yeşil sebzeler 1092 geğm 1 100-300 çai tere yağı 60 gram peynir HRZ Dr. Muhiddin Tlân Bozöyük Belediyesinden : Bozöyük kasabasına bir saat brnrn en kritik devirlerinde uçan ve vazife gören 'Türk tayyarecisi ve tay yaresiydi. Kanal seferine giden yint ki Alman zabiti bölüğün yegâne şe- Tef ve muvaffakiyet menabar olmuş- tür, Bu vesilelerle şunu kayde ü mesafeden isale edilmiş olan ka- bili şürp — su) keşifname ve projeleri mugibince kasabanın NİSAN 1929 /— Kaynanazırıltısı! * Kalabalık bir daver esnasında, her kes, Sabire hanımı dinliyor- du. Sabire hanım, saatta 120 mil yapan bir motörbot motörü gibi, | yüzi ekşitiyor: | — Aman, diyordu, bana gelin- Terden bahsetmeyiniz. Benim al- çak, sefi fte ahlaksız, a bir gelinim var. Ru söz üzerine, Sabire ha | mimın yanına bir bey yaklaştı. | — Hanım efendi, sixi tehrik ederim.. Saydığınız sıfarlara vi Zaran, Stane oğlunuz var de- mektir, mademki $ tanc Gelini- nİZ var. | dini dördüncü katın penceresin- en aşağıya attı. | Kayın | csnada rdu. hanım biraz afalleyı Hayır etendim,dedi, 5 tane değil, bir tek oğlam vardır..: Bi- Ficik oğluru da üç sene evel maslesef evlendirdim. Şu halde oğlunuzan 5 tane Biri sefil, biri alçak, der rezil, ahlaksız, de hanım tam bü erenin önünden geçi- Gelini ve kaynanasının Boy başinin” üstüm sımın boynu bir şeycik ol Yok — efendim, — gelinim olacad kadın, bu beş sıffatı da kendinde cemetmiştir. Oğlumnuz - kimdir efendim? emsi bey. | 1 gelinlere ithaf ediyı 'anıdım. Ama biz her Ka ğ ğ kesten gelinimizin methini işidi- | < Selâmi İzzet yoruz. a — Her halde benden 'değil.. Istanbul Sihhat Piliç gibi, kız gibi oğluma sahip çıkıveren - bir kadını nasıl methedebilirim ?.. ** * 25/4/ 929 turihinden gonra| j ve ya şahadetname ibraz edem yenler ile diplomasını berayı ta: |tik ve te«cil teslim eylediklerini | İvesaik ile ispat edemiyenler ve | İzıyama binaen zayünden nüs- hai saniye diploma ve ya saha-| detmame ine t eyle- diklerini keza vesaik ile ispat e- demiyecek olan bilamum Etib- ba ve sair mensübini — sıhhiye (Tebabet ve Şuabatı sanatları- Şemsinin — karısı , kaynanası olmasaydı, bahtiyar olacaktı.. Kadıncağzın rahâtı, — huzuru yoktu. Kocasıle rabat konuşamaz, rahat oturamaz , mibat yatamaz, yattı ah istediği zaman kalkamaz, baş başa” kalamaz , — velhasıl istediği hiç bir şeyi yapamazdı. Kaynanası — dalma - tepesindeydi. Sabire harımi , canli bir mezar taşı gibi tepesine dikilip durur, ve durmadan — her fırsatta — hay. kinırdı: - *Alçak, sefil, rezil; ahlaksız, aşlite..., Biçare gelin sinir illeçine müp- tela almağa başladı. Fotoğrafcılara evel Beyoğlunda ** * Söleite hatlait propagandası Ticarethanesine müracamt ve t tesirini gösterdi. Terkesi gelin- nibü ölmülütür. den soğuttu. Biçare taze, arkadaşlarının bile kendisinden baş çevirmeğe başla- dıkların: görünce, derin bir nev- midiye kapıldı.; var 1500 metro mik'alı a | LERİ müseccel ve musaddak diploma | & |diplamın ve ya & Her nevi devöloppeman ve draj hususatı için her gün öğleden inel karşısında 1-3 nümarolu KODAK two İrtihaller.. ” Ka Ahine eyleye Samsun - İktısat — Kom sahiplerinden ve Samsun € Ali Can Zade Nbum: İSTANBUL YATI MEKTEP- MÜBAYAA KOMİ- SYONUNDAN: Gazi paşa kıt' a keşifaame mektebi sucibince y palı zarf yük 25/4/929 Pergenbe günü Ortaköyde Gazi paşa ya müdürlük dairesinde icra edilei tir. Talibler 7/5 95 nisbetinde ki vakkat teminatların: fındıklıda Gü- şifname bezgün Ortaköyde Gazi pa- ti mektebinde komalayon katip- de görülebilir. ve İçtimat mua- venet müdürlüğünden: nın icrasma dair kanun) nin İ- inci maddesi mücibince icrayr sanattarı men edileceklerinden hadetnameles rini tescil ve tastik için henüz teslim etmemiş olanların men- sup bulundukları Hükümet Ta- babetlerine 25/4/929 günü ak- şamına kadar teşlim etmeleri ve zayi edenlerin de nüshar saniye sini almak üzre ayni tarihe ka- dar behemehal müracaat eyle- maeleri lüzumu ilân glünür. ve Amatörlere tevdi ediniz. Aynı günün akşamı kerele mübayaası: karşılaşmasına ben-|zıltoprak) m sarı çiçeğini, 'Türk tayyaresi ve tayyarecisiydi. Erzurum yollarında karadenizde bu- tan tayyereler ve bu badireden sağ- sağlam kurtulan yine türktü. İstanbul boğazında dolaşan Rux Zum vardır ki umuml harpta Türk|kenarmda bir su Gdeposu ile tayyatecilik teşkilatına giren Alman | kasaba dahilindeki aksamın ik- eşbas varifeden ziyade zaman geçir-|mali ingasma başlanacağ meği ve belki de kebe doldurmağı|1 Nisan 929 tarihinden bi €sas ittihaz eylemişlerdir. Büyük bir|| Mayıs 1929 tarihine müsadif tali sizliğimiz esefi olarak, Hiç bir| Çarşamba günü saat onbeşe ka- hüsnü niyyet misali göstermemişler- |dar otuzbir ğüh müddetle ve dir. kapalı zarf usulile müüuakasaya Türk tayyareciliği, diğer memle- İkonulmuştur. “Talip olanların kotlerde olduğunun eksine olarak İsartnamesini dairemizden talep harba girdiği âdette olatak çıktıış ve etmelerf ilân olunur. filolarına karşı uçanlar ve bu ugur- da ölenler Almanlarmıydı?... Hulasa Türkiya harba gireken bir mevcudiyetti ve Almanyanın Sek- | 'sen kadar tayyaresine mukabil sekiz | carilı bir şiir gibiydi. | Suat Naci) bu tüy gibi hafif, ya- İorak gibinarin kızdan hoş- Hanmakla beraber ablasına, ;o alktın gibi sarı saçlı, dur- İgun satlmna ormanların, Naci) ailesinin eyi doslarıy-|göklerin aksi vurmuş bir dı. Bir Cuma günü,genç Kız|göle benzeyen manalı göz ların, (Leylâ) ile [Hiilya]ghi 1 Leylâ) ya daha çok ısın- mın (Çamlıca) ya geldikle-|dı ve gözlerin, hareketlerin Tigün teyzenin evinde tabii|ancak gönülden gönüle an- bir tesadüf onları tanıştır-|laşanlara mahsus bilmecesi burnuna yaklaştırdı. Tİs-|miştı. Hat boyunun bu ikiliki- genci birbirine aşina tanbul | da iken en leziz si-|şik ve güzel kızı genc fakül-|yaptı. nelerden ciğerlerne çektiği|te talebesini epey meşgul| Bu aşinalık evelâ sakin bu nefis ve muharrik koku- ettiler. Akşamüstü çilehane|bir sevişme ve anlaşma ha- yu mavi zarfın elyafrı dan_yolundı gurup seyrine çık-|linde devam etmişti.Sonra koklarken gözlernin önün- tıkları zaman ince, dolam-|birtarafın şedit iptilâsı, bir de bu kokuyu süren (İstan- baclı, nükteli sözlerle bir-/tarafın ihmal ve iâkaydisi bul) un bütün aşina kızları,|birlerinin daha malirem, |buhranlar, fırtınalar yapti. ve kadınları, bilhassa (Kı-|daha gönülden dosları oldu|Sakin bahar havası bulu- lar. tlandı, şimşekler çaktı ve Küçüğü (Hülya)|” bir|yağmur boşandı. damla denize benzeyen en- gızıltoprak) - arasindaki Hat boyundaki köşklerden |birinin büyük kızıydı. Şıktı, İzarifti, sarışımdı, sarı çiçek- İti. (K çamlıca) da bir İteyzeleri vardı ki (Suat Bürhan Cahit ve candan gelir. — KSuat Naci) (İstanbul) da iken her gün emdiği, sinirlerne kadar içirdiği bu ihtiraslı, vahşi kadın koku- sunu duyunca başı döner gibi oldu. Elindekizarfı (Leylâ) yı hatırladı. Ve mektup, umduğu gibi Ç Leylâ)dan geliyordu. — — CEn ılto | ta İçınlık, kıskançlık bahanele- Bu nemli bulutlar ve yağ- | gi Kaynanasını katletmeğe cesaret bulamayan Şemsinin karısı, intiha- Ta karar verdi. Ancak bu suretle rahat edebilecekti, Bir rövelver, bir kama, biraz istriknin, bir Kömür maltızi, bir de kalın ip satın aldı.. nasının bol küfür — savu- rup, kapıları çarparak sakağa çik- in hanım ken- çek, uzun sakı üzerinde bo: jnu bükük bir. papatyaya benzeyen güzel ( Leylâ | na- nelere, meyvelere ve çiçekle re musallat olan, ziyankâr bir küş gibi daldari dala, renkten renge konup kal- kan gönülsüz ve kararsız tıbbiyeliden okadar vefa- sızlıklar, öyle ihmaller gö- rüyordu ki bütün gururuna İrağmen mağlübiyetini ifşa etmekten kurtulamiyor, hır riyle acı acı ağliyordu. Ve (Suat Naci)| gülen ve ağlıyan sevgililerden mü- rekkep şerefli bir kafilenin etrafını çevirişinden okadar mest ve mağrurdu ki arka- daşlarının verdiği (Donju- an | adına cidden müstahak olduğunu anlatmak lerken genç kız kalbindeki ları birer birer saydı, dök- tü ve ağladı, ağladı. rıcı, sevdirici, aldatıcı söz- isterİleriyle genç kızın yaraları- n pu pgrvaıpılefi_ ni Tütün inhisarı umumi müdürlüğünden: Samsün fabrikası için 1SO0 metro mük'abı muhtelif cb'atta kereste parars lik suretile almacağından tamamını veya - bir kısaını — itaya talip olanlarılı 9744 teminatlarıle 13/4/029 cumartesi di aat 10430 da Galatada mübayas? komisyonunda bı mezkür komisyona müracdatları. galtte Bedie aüi NL Bap Teminatlı Kimyevi Gübreler Her türlü mahsul için kimyevt gübrelerimiz vardır. Temlnatlı ve tecrübelidir. Tarileferimizi —isteyiaiz. Satış deposi: Hoca paşa, Ebussuut caddesi. No 55 ullsazade mahtumları yürüyor, yolunu bekliyen ğ yeni perestişkârlara par- maklarmın uçlariyle iltifat edip geçiyordu. . Nisan güneşi gibi bazen ısıtıp bazen kaybolan | Su- at Naci| nin bu okşayıp geçtiği genç kızlar ve ka- dınlar gurubü arasında en fazla hırpalanıp örselenen (Leylâ) olmuştu. Genç kı- zın sitemle, serzenişle baş- hıyan teessürleri heyecanlı bir fırtına kadar vardı. Bu- luştukları bir akşam (Fe- nerbahçe)ye doğru gider- ken yavaş yavaş daldi: Gölgeleri eridi ve deniz e5“ mer oldu. (İstanbul) un ef — güzel guruplarmı göstereti LFenerbahçe) nin — kalıfi gövdeli ağaçları karardi Mavi dalgalar koyu ş yapraklara döndü. İki gent birbiri üzerine yapışmış silüet gibi geri döndüler. Ihlamurların bayıltıcı ' kularını emen (Leylâ) d€ rin bir zarf içinde genç ©P biyeliye yalvardı : a — Beni ihmal etme, D rakma (Suat), sana okad? ihtiyacım var ki ! Ve bu sıcak güni ye devrettiği ılık çiçek kularnı teneffüs çeler içinde yürüdüler, © dular, tekrar yürüdüler rmaladı, teskin| kayboldular. x bütün hınçları, kıskançlık- Ve ( Suat Naci)| o kandı- rdi, sa: z Güne anaları ve yevmi mezküre kadar eb'adı öğrenimek üzte gihi _dem;'lğ yık;nîr, ;u"f j o