d — ” Efendim, hiç dikdat buyu- BT — Ba karla insanlar arasındaki — Fefikimizin başmuharriri Asım Is 'w AD NC Bd Bzzli K ASRIY DMNEET “Mtr İ 5 Nisan 1929 BUGÜNKÜ HAVA Dün en fazla hararet 5, en az 4 or*eı—wdı Bugün havanin bulutlu Y mütahavvil — olması ET,TİR Va mu? Neye? diyeceksiniz! cadeleye! Her biri ayrı ayrı müuhitte yaşayan bu iki mah- luk ezelden bir birine düşman- — dır. Biri ötekinin evine sağ — giremez. Tâ! İlk insanlar zamanında Yunus nebi ile onu — yutan cınavar arasındaki hi- kâyeyi elbet bilirsiniz ! İşte o — gün bu gündür İnsan ve balık iki biaman hasmolmuşlardır. — Daha üç dört gün evel geçen maceraları, Nisan bir aldatma- | ; larını düşünürseniz balıkların "bir türlü bizim yakamızı bırak- mamağa karar verdiklerine kolayca hükmedersiniz! Senenin muayyen ve malüm bir gününü intihap etmişler, bile bile lâdes! Bizi birbirimize aldattırıyorlar, bize çeşit çesit yalan söyleti- yorlar. İnsanlar'da sanki başka zaman hiç yalan söylememiş gibi nisan balığı hesabına “şalan söylüyor, ve en fenası en ke'9 yalanlarını o gün söylüyor. £ B bir insan bir şeyi iyi yapuyım diye özendikçe ! ötü elur, işte nisan balığı için — söylenen yalanlar da böyle bu - kabil. En iyi aldatanlar değil fakat en iyi aldananlar ara- - sinda bir seçme yapılsa“ Vakit, bey kazanır. Çünkü “ Vakit , gazetesi — karilerini aldatmak için Ankaradan Asım beyin dmzaoasile alınmış iki telgraf neşretmişti. Bunlardan birinde bekârlık vergisinin kabul edil- diği, diğerinde İngilterenin Amerikaya harp ilân eylediği yazilı idi, Bu haberlerin - inti- şarından bir gün sonra Anka- rada gazetesini Açan Asım beyfendi o iki telgrafı görünce yanındaki refikine sormuş : — Acayip şey?! bizim ga- zetenin Ankara muhabiri de- Şişmiş olocak hiçte haberim 'yok! Asım isminde kimseyi tanıyormusun ? — Evet! — Kim bu adem? — Siz! — Ha gerçek! Lâkin öe- tim biy'e bir teigraf çektiğim ıklıma gelmiyor . — Holbu ki imza sizin! — Evet orası da öyle! olduğunu Akşam — gazetesini okuyunca anlıyor.. LA Zannedersiniz ki hayatta biz balıklara hakimiz, istediğimiz zaman onlara istediğimizi ya- parız! Yanlış efendim, yanlışı Hayatımızda — balığın bize yaptığı tesirin acaba - yüzde birini biz ona yape$iliyor mu- yuz? Efendim şöyle alıcı gözle bir bakınız balık nerelerimize | kadar girmemiştir : Güzel vücut mu tarif ede- ceğiz : — Balik etinde bir taze! deriz ! Eylenmek mi istiyoruz ? — Haydi balik kaçtı oyna- yalım ! Teklifini yaparız. Sıskayı en beliğ ifade eden şey “çiroz , kelimesi değil midir ? Güç yutulan lokmalara: — Balık kılçığı! demezler mi? Sporda nefesi kesilip şişenlere : — Şiş baba torik! dendiğini işitmediniz mi? Buna benzer: mumi bir şekilde ceryan edece- ğini ve hedefin yalnız ordu de- ğil muhasım hükümetin bütün metabiinin olduğunu ve bu muharebelerin galibiyetin an- cak el birliğile çalışmak netice- sinde mümkün — olabileceğini bundan evelki — makalelerimde yazmıştım, Bir harp vukuunda o hükü- mete mensup bütün erkekler silakhlanarak — cepheye . gidece ginden gerideki bütün işler ka- lacaktır, binaenaleyh bunları kimler yapacaktır? PEK TABİİDİRKİ KA- DINLAR: o halde kadınların ilk vazi- feleri buradan başlamaktadır. Derakap bütün devairin kita- bet, müdirlik muhasebecilik gi- bi vazifelerini deruhte etmek. Şehrin umumt hayatını dur- durmamak için gazetecilik, gar- sonluk, Şoförlük, mağazacılık, vatmanlık, postacılık, berber- lik, kunduracılık, terzilik, va- zifelerile cephede düşmanla bo- ğazlaşan — kardeşlerinin giye- cekleri elbise, ve çamaşırları yapmık uzre askeri imalâtha- <, keza cephane ve — Uç baba torik! vi makamı istimalini izaha hacet var mı? — Balık baştan kokar! ne de- mektir, şüphesiz bilirsiniz. Bizde balıkhane, balıkpazarı vardır. Acaba onlarda insanhane ve insan pa arı var mı? Bir ayı balığı tutulur, aylarca hepimiz seyrine gider, resmini gazetelere basarız, acaba balıklar âleminde bir insan — gösterseler kaç balık seyrine gider. Büyük balık küçük balığı yutar, tasası bize düşer, hemen bundan bir felsefe çıkarırız, Hamsi gibi en-ufağına niceleri aşıktırlar. ... Sizesbir ufak masal: Bir ermeni papası kilisede vaazetmeye gider- ken İsak ismindeki uşağını çivar- daki balıkçıya gönderir ve veresiye iki okka balık almasını tenbih eder, kendi de kiliseye girer. Ce- maat dolu, kürsiye çıkar ve kita- bını açar, başlar: — Eyi Dostlarım! Geçen hafta size Avram peygamberi anlatmıştım, bugün de İsak peygamberi diyece- ğim! der ve kitapta peygamberin sahifesini aramaya başlar ve bir taraftan da: — İsak ne dedi? İsak ne dedi? Bama — Kocacığım, hayatın çok anlaşılmaz, çok muammalı safha- ları var değil mi? — Evet.. Mesela emrazı ak- liye... Sersem , muamma - değil, h Üin: emrazı - ekliye Bakırköyünde tüfeklerini ta lamal mübimmat fabrikalarına gide- rek oralarda çalışmak. Köylerde ise erkeklerin git- mesile boş kalan tarlaları sürüp istihsalâtı durdurmamak. Hastanelerde hemşirelik, de- ruhte ederek evlatlarınm yara- Jarını sarmak, ve doktorluk yap- mak. Cepheler gerisinde otomobil nakliyatında hizmetler ve şö- förlük. Mahkemelerde hakimlik dava vekilliği zabıt katipliği yapmak. Mekteplerde muallimlik der- uhte ederek milletin maarif ha- yatını durdurmamak. Mezunen teptilihava suretile gelen efrat ve zabitanın neka- hethanelerde geçireceği müddet zarfında onları eğleridirmek. Şümendufer — memurlukları gibi bütün zafere yardımı ola- cak işleri el birliğile ilerletmeğe çalışırlar içap ederse silahlana- rak cepheyede koşarlar. Büyül: harpte İngiliz ve Fran sız kadın taburlarını iştittik ve gördük. Eıh mubarebelerde ileri cep- P için diye onun kibini mukaddeme yapar, nihayet salııyeyl bulur ve elile üstüne vurarak: — İsak ne dedi? der. Tam o esnada balıkçıya göndermiş olduğu uşağı İsak ta kiliseden içeri gir- miş bulunur ve papasın sözünü kendine hitap zannederek : — Ne diyecek? Öyle kaataya veresi balık verenin — Öabasının şarap çanağına.. dedi cevabını verdi. Hiç nazımda balığa tesadüf ettinizmi? Ben bir şik ver lere su ve taşıyan ve eluıde silahı nldugı.ı halde mu- dafiin arasında şehit düşen ana- İlırııııızm:î.. bulunduğu tarihen müspettir. Harpte yokarıda sa- ydığım bütün vazifeleri yapa- bilmek için hazarda yetişmek i- cap eder, istikbalde kadmların muhakkak kendilerin — büyük vazifeler verileceğini ve vatan- Tarının mukadderatıle yakından alâkadar olacaklarmı bilmeli- dirler kadınlık denılınoe ıyrı bir manzümede gördüm,size ııal:ledevlın. *Bir boğazım ile oldum zurafa maskarası Havyar olsun iki âlemde bana yüz karası Bir büyük tepsi ile gelse lüfer izgarası A birader göztim açtır -yine karnım doymaz !, FELEK ASKERİ BAHİSLER Sakhalı du bede erkek kadın yoktur yalnız vatanı için çalışacak şahıslar vardır. Eski saltanat devrinin birer ibi kafesler arl ae K yıpımızdı, fakat şimdiki mıı; nevver Türk kadınlığına cumhu riyet idaresi lâzım gelen bütün iyet ve mevki vermiştir. :;nkbıl ıııuhırebelerınde ke- . » VER W 3a . SE P |İstikbal muharebelerinde kadınların vazifeleri lstıkbıl muhırebelennın- Ü- Ve nihayet işin nisan brı!ıgı — *Mülliyet, in edebi tefrikası 21 Ç Çamlıca) da köşk kom- — şusu bir mısırlı prenses var- di ki genç tıbbiyelinin fi- O diz gibi boyunu, ipek gibi yüzünü pencereden göre gö re tedavisi müşkil bir kalp hastalığına tutulmuş, niha- yet bir gece yarısı, civarda doktor bulamiyan ağaları — (Suat Naci) yi köşkünden — alıp prensesin huzuruna çı- - karmışlardı. Prenses kırkını atlamış, fakat çok muntazam birha- /— yatiçinde vücudunu bir kon — serva gibi taptaze muhafa ,etmiş kuvvetli bir kadındı. “(Suat Naci) mükellef ceviz bir yatakta iri bir denizkızı Köy hekimi Bürhan Cahit parmakları titreyerek, ne- fesleri sıklaşarak muayene etmişti. Fakültede henuz ciddi bir anatomi dersi gör- meyen, deveranıdem hadi- sesinden imtihan vermiyen bu toy ve cahil talebe sinir- lerinden ve kalbinden şikâ- yet eden güzel kadının der- dine teşhis koymakta müş- kilât çekmedi. Ağaların se- lâmlık dairesinde kalıp kal- faların dışsalonda bekledik- leri bu gece yarısında hasta ve doktor başbaşa (Lok- man) hekimin gönül hasta- larna tavsiye ettiği o esrarı- engiz panzehirden kana ka- na içtiler. Ve fakültenin toy talebe- si bu ilk hasta mı.ıayen yetle geri vazifeleri- mizi fekadâr kadınlarımıza br- rakabiliriz. DOGAN YILDIZ İden sonra en zıyqde teşhiste mütehassıs oldu. (İstanbul) da bulunduğu müddetçe o- nun talebelik hayatına çeş- ni veren böyle vak'alar dai- ma tekerrür etti. Ve hasta- sman nabzına göre şerbet vermek kaidesini daha dip- lomasını almadan öğrenme ğe muvaffak oldu. Şimdi yorgun hayvanı- ran üstünde iki tarafı çukur lar, çalılar, kısa meşe ağaç- larıyle kapanmış (Bucak) yolundan avdet ederken bir kaç yıl evveline ait bu tatlı (İstanbul) hatıralarnı dü- şüniyor, arasıra gözlernin önüne nergiz gözlü, kınalı avuçlu (Cemile) nin esmer hayali geliyor ve yola çöken akşam gölgesi içinde yor- gun hayvanın kuru nal ses- lerinden başka bir şey du- yulmiyordu. Emine)ile tamstfğı gün- — Net. —— Anlaşılmıyacak da bir şey değil.. Bakırköyünde emrazı ak- liye hastahanesi var ; şefi de Mazhar Osman bey. — Pek tuhaf! — Tuhaf olan ne dir? — Söylediğim. — Söylediğimi sahi mi tuhaf buluyorsun? — Sahi tuhaf buluyorum. — — Demek nükteli söz söy- leyebiliyorum? — Evet, hem nükten var, hem de tuhaflığin. — Açayip.... — Değil mi?... — Sen işi-alaya vuruyorsun. — Bilâkis ciddi konuşuyorum. — Koca! Benimle alay - edi- yorsun . ! — Estağfurullah. Cesaret e- demem. , — 'fıHü edemezsin. — Neden tabit olsun? — Et de göreyim..., —— Ne edeyim... — Aay et — Ciddi mi söyliyorsun ? — Gayet- eciddi. b — Demek sen benimle. alay cdiyorsm — Yok canım, — Yok olan nedir. — Seninle alay ettiğim. — Pek alâ var. — Sende varsa bilmem.. — Çok budala şeys'n sen.. — Terbiyeni takınır mısın ? — Sözü uzatma... terbiyesiz... — Rezil, adi, bayağı adam. Hay sana varmaz olaydım... Otu- rup iki kelime ciddi konuşmanın imkânı yok... Beyfendi okur, Karısı sorar: — Böyle dikkatli ne okuyor- sun? ofurmuş — gazete — Gazete. — Bunu görüyorum. Gazetede okuduğun ne? — Hava taporu. — Pek mi mühim. — Çok. — Ne diyor ? — Hava açık olacak diyor. — Palavradır. Ş — Hanım ilmüfenne palavra deme. Havanın açık olacağına dair, uzun deliller var. — Neymiş onlar? — Bahri Muhiti Kebirdeki kasırgalar sükün buldu. Karadenize karalar bağlatan kara yel dindi. Barometro, bu güne kadar meçhul olan bir nok- taya, emin ve kat'i bir seyrile yükseliyor. Bu gün bana sureti kat'iiyede açık olacaktır. — Alâ! — Ben artık çıkıyorum. Bacı, benim bastonumla şapkamı ver. İhtiyar bacı — Bastonunuzu getirdim; ama baston yerine şemsiye alsanız iyi olur. — Neden? , — Yağmur yağacak . — Nerden biliyorsun ? — Sol dizimin boğum yertyle; bacağımın sağ oyluğunda sızılar var .. Nasırımın etrafı da morar- dı . Nasırım beni hiç aldatmaz, Siz beni dinleyin de şemsiye alın . — Dinliyorum bacicığım ver. Nakicden Selâmi İzzet İRTİHAL b aĞ D l öylü İs- FT ra Tiyatro a v MA ' “t HMJ ğ“î H Türk sigorta şirket arik ve hayat üzerine szgm ta muamele q" icra eyleriz. Sigortaları halk için müs şeraiti havidir i?Merkezi İdaresi: Galatada UÜnyon Hanındı adıri Septesi ulapnmayan şehirlerde acenle ar 2 Te D> Telefon: Beyoğlu - 2003 aa a | © üyük | Kİ .,“Mj’ ö BAA Z EL e Keşideler her ayın 11. ndedir 3. ci keşide 11 Nisan 1929 Büyük ikramiye: 40000 liradır Ayrıca : 204000 15.002- 12.000- 10.009 Jiralık ikramiyeler ve 10.00) Hiralık bir mükâfat. Bu keşidede cem'an: 3.900 numara kazanacak AAĞARARINAZAI ICI ı Bilumum esnafa ve esnaf cemiyetlerine: Istanbul Ticaret müdüriyetitden: 1 — Esnafın esnaf cemiyetlerine kayıtları mecburi olduğundan sen'at- Tarı itibarile mensup olmaları lâzım gelen cemiyete kayt edilmiş bulun:2lanı tecdidi kayırları ve hiç kayt edilmemesiş olanların kayıtları için bi: ay müddet verilmiştir. 2 — Bu müddet kaydiye taahhüdatı şehriye ve iy karşı olan eski borçları cemiyetler kat'iyen ak, yeni kayıt edilecekler misillu |* şimdilik ancak cüzdan bedelile o cemiyetin nizamnamesinde yazılı taahhü- | dt bedelleri alınacaktır. L 8 — Esnaf cemiyetleri, çemiyetlerine kayt edilmediklerine vakıf olduk- ] ları esnafın isimlerini zabıtai belediye memarlarına bildireceklerdir. 1 # — Muıyenel sıhhtyeye tabi olan esnafın muayeneleri eskiden olduğu gibi i lacakları hüviyet kaları üzerine kayt olunacaktır. — Bilumıım esnafın ileride ceza görmemek üzre hemen cemiyetlerine P müracaatla kayt olunmaları tavsiye ve ilân olunur. - Satılık arsa Emlâk ve eytam bankasından Mesahası M. murabbar 201 e stün d KN PS ) kayt — edilmişli e c tınd. Tik 125 Esas numara mevkii z 159 Beşiktaşta Sinanpaşayı ati mahallesinde köprü başı sokağında atik 13 cedit 5,7,9 numaralı arsa Balâda mevkii ve evsalı muharrer arsa 10 nisan 929 uHW ğ BAAT mail Hakkı Bey Perş; akşamı saat yedide Haydarpaşa vapurun da sektei kalpden fücceten — vefat etmiştir. Cenazesi bu gün saat ikide Eren köyündeki hanesinden — kaldırıla- rak sahrayı cedit kabristanına def- nedilecektir. Cenabıhak garikr p isadıf çarşamba günü bilmüzayede satılacağı 'zva 4 mezkürda saat on altıda Bankamıza müracaatları. j —Tarar göliyi müzayedesi lemdif edikli. Gaziayıntap Defterdarlığından: 'Toptan veya perakende suretile satılığa çıkarilan Harar çifliği müzayt |C desi tari vi ilândan itibaren bir hafta müddetle temdit edildiği ilân olunun , $7 eyleye Mücesosatı shliye müheyaal Komisyona riyaselinden: Bakırköyde kâmn emrazı akliye ve asâbiye Hastanesinin inşaatı bitmiş Oolan çamaşırhane binasma konulacak buharla mütehertik Alâ& edevatın tanzim edilen olbaptaki Şşartnamesi veçhile ve 23 Nisan 1929 Salı günü saat on beşte kapalı zarf usulile ihale edil- mek üzre münakasaya konulmuştur. Bu baptaki şarmameyi görmek ve fazla izahat almak !=teyenlenn mezkür komisyona müracsatları. L SÜ SKD TETR DKT Gümrükler umum müdürlüğü imtihafi |© komisyonundan: ' 1 — Anönim ve kooperatif şirketleri memur ve mutemetlerinin imtihâal ları 16 Nisan 1920 Salı günü saat 14 te Gümrük tatbikat mektebinde yapılacakti” 2 — Şimdiye kadar vesika alanlar da dahil olduğu bâlde taliplerin al adet net fo(ograh)ı hamilen imtihandan evel komisyon kâtipliğine mul atları ve o gün imtihane girmeleri lâzımdır. . 3 — Tayin olunan günde imtihana girmeyenler ondan sonra gılmrıik! « mnımel amavacaklardır. lere tesadüf eden bu ışler a: rasında (Suat Naci) oka- dar meşguldu ki ne camor- manını ziyaret edebildi ne de(İstanbul)dan gelen pos- tayı açabildi. Gündüzleri çok çalışıyor, geceleri Tra- porlarnı hazırlıyordu. Bu taraflarda yaz has- talık ve cinayet mevsimi gi- biydi. Hemeri her gün mer- kezden uzak bir yerde ba- zen köylerde, bazen bu ha- valide yaylalarda çadır ku- ran tahtalı aşiretleri arasın- da bir vaka oliyor (Suat Na- ci) müddei umumiyle hay- vanlarna atlayıp gidiyor- lardı. Bu vakaların içinde ba- zen pek fecileri oliyordu. Çok defa bağlara çıkıyor haftalarci içki âlemi yapa- rak kadın oynatan arkadaş- lar arasında kıskançlık yü- zünden kavga çıkıyor, sekiz on kışı birbirinin üstüne a- tılıyor, silâhlar çekiliyor ve kadın yanında behemehal galip çıkmağı kahramanlık bilen bu can ciğerdoslar en sevgili arkadaşlarnın, hatta bazen özkardeşlernin kanı- na giriyor, o mükemmel eğlenti odası yaralı ve ölü- lerle dolu bir mezbahaya döniyordu. Müddei umumi ile (Suat Naci)yi günlerce işgal eden böyle vakalar yaz mevsimi hemen her haf ta oliyordu. Bazen gelin alaylarında iki köyün delikanlıları bir- birlerne çatarlar, at yarış- larında kavga çıkarırlar, ra- kı ziyafetinden kızışırlar ve çok defa şekerli, şerbetli ze- faf geceleri bir kaç kişiyi hapse bir ikisini toprağa atacak kanlı vakalarla niha- yet bulur. Nahivesi; kırk elli köyü olan bir kazada (Suat Na-|nralır gibi fenalik ve kibifl ci) yegâne doktordu. Garip|lik diye bellenmiş nekad? bir hal olarak bu masum visler varsa hepsini bird&e kaza halki eşrafından köy-| yapmağa başliyorlardı, lüsüne kadar kışları bir kar-| — (Suat Naci) kendini ev? ga. gibi görünmez ve hisse-|lâ şaşırtan, sonra iğrent dilmez bir yeraltı hayatılren dah asonra onlarım © ğ geçirdikleri halde yaz ge-|haletini vegörgüsüzlüklef” $ lince her biri yaşına, başina | anlatıp merhamete getil? kudretine göre birer yırtı-| bu hale artık alışmıştı. Ü ci şahin, kartal, bir vahşi ve| bu vakalardan şimdi saf ” Ğ kan dökücü kapları kesili-| masum ruhlarnı tahlile *" yorlardı. : sat bulduğu esmer bi Yarı dini, yarıirsi görgu-|kınalı elli köy kızları lerin ve telâkkilerin tesiriy-| gul ediyordu. “gv Tp B Ca le yaşayan bu haik Rama- (Bocak) dan dönd zan aylarında hepsi birer melek gibi sineğe bile par- mak dokudurmaz, aptessiz yere basmazken otuz gün tama molunca Zzindandan mahkümiyetini bitirmiş bir prangalı gibi bütün hım- çları ve kmlerıyle hayata atılıyor, bır aylık sükünet akşam iki günlük biri (İstanbul) postasını tırırken gazeteler ve plar arasında küçük (be;â zon) kokulu bir: mavi gözüne ilişti. Bu, (İstanbul) un şık kadınlarnın kullan bir kokuydu. Gurbçt Zei <..—,î d'îî ve mahrumiyetin intikamı-