MİLLİYET — CUMARTESİ | & N'î:X a oma . va Tiymtro | ] BUGÜNKÜ HAVA | | [Hın €n fazla hararet 5, en az . mân buluelu olması | | Ci DKU CELLLA J * Haftanın yazısı; DNYL e. Balık? ” Efendim, hiç dikdat buyu- Va mu? Neye? diyeceksinziz! -— Ba karla insanlar arasındaki adeleye! Her biri ayrı ayrı — mühitte yaşayan bu iki mah- luk ezelden bir birine düşman- | dir. Biri ötekinin evine sağ ğlmnez Tâl İik insanlar zamamında Yunus nebi ile onu yulan eimavar arasındaki hi- kâyeyi elbet bilirsiniz ! İşte o — gün bu gündür İnsan ve balık iki Bliaman hasmolmuşlardır. Daha üç dört gün evel geçen moceraları, Nisan bir aldatma- şlarını düşünürseniz balıkların "bir türtü bizim yakamızı hbirak- — mamağa karar verdiklerine kolayca hükmedersiniz! Senenin muayyen ve malüm bir gününü — intihap etmişler, bile bile lâdes! Bizi birbirimize aldattırıyorlar, bize çeşit çesit yalan söyleti- yorlar. İasanlar da sanki başka zaman hiç yalan söylememiş gibi nisan balığı hesabına “yalan söylüyor, ve en fenası en &0 yalanlarını o gün söylüyar. 2 80 bir Iinsan bir şeyt iyi yepayun diye özendikçe | ötü olur, işte nisan balığı İçin söylenen yalanlar da böyle bu kabil. En iyi aldatanlar değil — gfakat en iyi aldananlar ara- — sında bir seçme yapılsa* Vakit, refikimizin başmuharriri Asım bey kazanır. Çünkü * Vakit , — gazetesi - karilerini aldatmak — için Ankaradan Asım beyin — dimzasile alınmış iki telgraf neşretmişti. Bunlardan birinde bekârlık vergisinin kabul edil- diği, diğerinde İngilterenin Amerikaya harp ilân eylediği yazılı idi, Bu haberlerin inti- şarından bir gün sonra Anka- — rada gazetesini Açan Asim beyfendi o iki telgrofi görünce — yanındaki refikine sormuş : — Acayip şey! bizim ga- zetenin Ankara muhabiri de- Yişmiş olacak hiçte haberim “yok! Asım isminde kimseyi — dahtyormusun ? — EBvet! — Kim bu adem? — Siz?! — Ha gerçek! Lâkin be- tim biyie bir telgraf çektiğim Iaklıma gelmiyor . — Holbu ki imza sizin! — Evet orası da öyle! Ve nihayet işin misan bolığ olduğunu —Akşam — gazetesini okuyunca anlıyor.. * * * Zannedersiniz ki hayatta biz balıklara hakimiz, istediğimiz zaman onlara istediğimizi yı parız! Yonlış efendim, yanlışt Hayatımızda — balığın bize yaptığı tesirin acaba ya:de birini biz ona yapebi yuz? Efendim şöyle bir bakınız balık aerelerimize kadar girmemiştir : Güzel vücut mu tarif ede- ceğiz : — Balik etinde bir. tazet deriz ! Eylenmek mi istiyoruz ? — Haydi balik kaçtı oyna- yalım 1 Teklifini yaparız. bmlmyı en beliğ ifade eden şey “"çiroz , kelimesi değil midir? Güç yutulan lakmalara: — Balık kılçığı! demezler mi? Sporda nefesi kesllip şişenlere: — Şiş baba torik! dendiğini işitmediniz mi? Buna benzer: — Uç Baba torikl vecizesinin makamı istimalini izaha hacet var mı? — Balık buştan kokar! ne de- mektir, şüphesiz bilrsiniz. Bizde — balıkhane, belikpazarı verdir. Acaba oalarda İnsanhane ve insan pa arı var mı? Bir ayı balığı tutmlur, aylarca hepimiz — seyrine gider, Tesmini gazetelere basarız, acaba balıklar üleminde bir insan — gösterseler kaç balık seyrine gider. Büyük balık küçük balığı yutar, tasası bize düşer, hemen bundan bir felsefe çıkarırız, Hamsi gibi en ufağına niceleri aşıktırlar. ... Sizesbir ufak masal: Bir ermeni papası kilisede vaazetmeye gider- ken İsak isinindeki uşağını çivar- daki balıkçıya gönderir ve veresiye iki okka balık almasını teabih eder, kendi de kiliseye girer. Ce- aat dolu, kürsiye çıkar ve kita- bini açar, başlar: — Ey? Dostlarım ! Ceçen kofta size Avram peygamberi anlatmıştım, bugün de İsak peygambeti diyece #im! der ve kitapta peygamberin sahifesini aramaya başlar ve bir taraftan da: - İsak ne dedi? İsak ne dedi? diye onun menakibini anlatmaya mükaddeme yapar, nihayet sahifeyi bulür ve elile üstüne vurarak: — kak ne dedi? der. Tam o esnada balıkçıya göndermiş olduğu aşağı İsak ta kiliseden içeri gir- miş bulunur ve papasın sözünü kendine hitap zannederek : — Ne diyccek? Öyle ka ateya veresi balık — verenin — Öabasının Şşarap çanağına.. dedi cevabırı verdi. Hiç nazımda bolığa tesadüf ettinizmi? Ben — bir şikemperver manzamede gördüm,size nakledeyim: *Bir boğazım ile oldum zurafa maskarası Havyar olsun iki âlemde bana yüz karası Bir büyük tepsi ile gelse Tüfer izgarası A birader gözüm açtır yine karnım doymaz !, FELEK ASKERİ BAHİSLER İstikbal muharebelerinde kadınların vazifeleri Mnin- Ü- #ini ve hedefin yalnız ordu de- gil muhasım hükümetin bütün metabünin olduğunu ve bu muharebelerin — galibiyetin an- cak el birliğile çalışmak neti: sinde mümkün — olabileceğini bundan evelki makalelerimde yazmıştım. Bir harp vukuunda o hükü- mete mensup bütün erkekler hlanarak — cepheye - gidece len gerideki bütün ışler ka- acaktır, binaenaleyh bunları kimler yapacaktır? PEK TABİİDİRKİ KA- DINLAR: o halde kadınların ilk vazi- feleri buradan başlamaktadır. Derakap bütün devairin kita- bet, müdirlik mubhesebecilik gi- bi vazifelerini deruhte etmek. Şehrin umumi hayatmı dur- durmamak için gazetecilik, gar- sonluk, Şoförlük, mağazacılık, yatmankık, poslacılık, berber- Nk, kuuduracılık, terzilik, va- zifelerile cephede düşmanla bw dazlaşan — kardeşlerinin - giye- nelere koşmak, keza oeıhı.ne ve tüleklerini tamamlamak — içi rek oralarda çalışmak. Köğylerde ise erkeklerin - git- mesile boş kalan tarlaları sürüp istihsalâtı durdurmamak. Hastanelerde hemşirelik, de- rühte ederek evlatlarının yara- Jarmı sarmak, ve doktorluk yap- Mahkemelerde hakimlik dava vekilliği zabıt katipliği yapmak. Mekteplerde muallimlik der- uhte ederek milletin maarif ha- yatını durdurmamak. Mezunen teptilihava suretile gelen efrat ve zabitanın neka- hethanelerde geçireceği müddet zzarfında onları eğleridirmek. Şhnüdet memurlukları gibi bütün zafere yardımı ola- cak işleri el birliğile ilerletmeğe çalışırlar içap ederse silahlana- rak cepheyede koşarlar. Büyük harpte Ingiliz ve Fran sız kadın taburlarını işliltik ve gördük. elinde silahı olduğu İ'ı.:gı—mı- dafiin arasında şehit düşen ana- da bulunduğu tarihen ıup:uır Harpte yvlııı-ıdı sa- — Kocacığım, hayatın çok anlaşılmaz, çok muammalı safha- lerı var değil mi? — Evet.. Mesela emrazı ak- liye — Sersem, muamma - değil, hastahane.. — Net. — Anlaşılmıyacak da bir şey değil.. Bakırköyünde emrazı ak- liye hastahanesi var ; şefi de Mazher Osman bey. — Pek tuhafi — Tnhaf olan ne dir? — Söylediğim. — Söylediğimi sahi mi tuhaf buluyorsun? — Sahi tuhaf buluyorum. — Demek nükteli söz söy- leyehiliyorum? — Evet, hem mnükten var, emrazı akliye Balırköyünde hem de tuhaflığin. — Acayip.. — Değil mit.. — Sen İşi alaya vuruyorsun. — Biltkis ciddi konuşuyorem. — Kocal Benimle alay edi- yorsun. (| — Estağfurullah . Cesaret e- demem. . » — Tahit edemezsin — Neden tabif olsun? — Ekde göreyim . — Ne edeyim.. — Aay et — Cladi mi söyliyorsun ? —— Gayet ciddi. , — Demek sen benimle alay k ediyorsun. — Yok canım. — Yok olan nedir. — Seninle alay ettiğim. — Pek alü var. — Sende yarsa bilmem.. — Çok budala şeysin sen.. — Terbiyeni takınır mısın ? — Sözül uzatma... terbiyesiz.. — Rezll; adi, bayağı adam. Hay sana varmaz olaydım... Otu- tup İki kelime ekidi konuşmanın i| imkânı yok.. Mürssesalı sükiye mübayaal Komiyuü riyaselnder: Bakırküyde kâin emrazı akliye ve ssâbiye Hastanesinin inşeatı Istikbal muharebelerinde lıe— mali emniyetle geri vazifeleri- mizi fekadâr kadınlarımıza bı- rakabiliriz. DOGAN YILDIZ Beyfendi oturmuş — gazete okur, Karısı sorar: — Böyle dikkatli ne okuyer- sun? — Güzete, — Bunu görüyorum. Gazetede okuduğun nef — Hava raponu. — Pek mi mühim. Çok. — Ne diyor? — Hava açık olacak diyor. — Palavradır. > — Hanım ilmüfeane palavra deme, Havanın açık - olacağına dair, uzün deliller var, — Neymiş orlar? — Bahri Muhlü Kebirdeki kasırgalar sükün buldu. Karadenize karalar — bağlatan kara yel dindi. Berometro, bu güne kadar meçhul olan bir nok- taya, emin ve kat'i bir seyrile yükseliyor. Bu gün bana sureti katlyede açık olacaktır. — Alât! — Ben artık çıkıyorum. Bacı, benim bastonumla şapkamı ver. İntiyar bacı — Bastonmuzu getirdim:; ama baston yerine şemsiye alsanız iyi olur. — Neden? — Yağmur yağacak . — Nerden biliyorsun ? — Sol dizimin boğum yertyle, bacağımın sağ oyluğunda - sızılar var .. Nasıtımın etrah da morar- dı. Nasırım beni hiç aktatmaz. Siz beni dinleyin de şemsiye alın . — Dinliyorum bacıcığım ver. Nakitden Selâmi İzzet İRTİHAL Davavekillerinden Erenköylü İa- mail Haklıı Bey Perşembe akşamı saat yedide Haydarpaşa — vapurun da sektei kalpden fücceten — vefet etmiştir. Cenazcsi hu gün sazt ikide Eren köyündeki — hanesinden — kaldırıla- Yak sahrayı cedit kabristanına dei- nedilecektir. Cenabrhak garikt rahmet eyleye bitmiş olan çamaşırhane binasına konulacak buharla mütehc'dik Alâtı edevanın tanzim edilen olbaptaki şertnamesi veçhile ve 23 Nisen 1929 Salı günü saat on beşte kapalı zarf usulile ibale edil- mek üzre münekasaya konulmuşrur. Bu baptaki şartnameyi görmek ve Tazla izahat almak isteyenlerin mezkür komisyona müracsatları. — *Mülliyet, n edcbi tefrikası *Il -Köy hekimi den sonra en ziyade teşhiste |lere tesadüf eden bu işler a- mütehassıs oldu. (İstanbul) İrasında (Suat Naci) oka- |t da bulunduğu müddetçe o-|dar meşguldu ki ne çamor- nun talebelik hayatına çeş- |manını ziyaret edebildi ne on kişi birbirinin üstüne a- tılıyor, silâhlar çekiliyor ve kadın yanında behemehal galip çıkmağı kahramanlık (Çamlıca) da köşk kom- — gusu bir mısırlı prenses var- dı ki genç tıbbiyelinin fi- liz gibi boyunu, ipek gibi yüzünü pencereden göre gö — re tedavisi müşkil bir kalp Bürhan Cahit parmakları titreyerek, ne- fesleri sıklaşarak muayene etmişti. Fakültede henuz ciddi bir anatomi dersi gör- meyen, deveranıdem hadi- ni veren böyle vak'alar dai- ma tekerrur etti. Ve hasta- sınin göre şerbet vermek kaidesini daha dip- lomasmı almadan öğrenme ğe muvaffak oldu. Şimdi yorgun hayvanı- de(İstanbul )dan gelen pos- tayı açabildi. Gündüzleri çok çalışıyor, geceleri ra- porlarnı hazırlıyordu. Bu taraflarda yaz has- bilen bu can ciğ: ren sevgili arkadaşlarnın, hatta bazen özkardeşlernin kanı- na giriyor, o mükemmel eğlenti odası yaralı ve ö a Kanne » Güzreğe vaza Ğİ İ İtti hadıîxîıiiı arer |Uî' KS Galatada Üny n şehirlerde ace'nle Bi : Boyoğlu - 2003 <| NU uu mM B Üyük Ztayyare piyankosu Keşideler her ayın 1i. ndedir 3. ci keşide 11 Nisan 1928 Büyük ikramiye: 40000 liradır Ayrıca : 20000 15002 12000 10009 İlralık ikramiyeler ve 10.00) liralık bir mükâfat, Bu keşidede cem'an: 3.900 £ ! numara kazanacak KA AA KT Bilumum esnafa ve esnaf cemiyetlerine: Istanbul Ticaret müdüriyetinden: 1 — Esnafın esnaf vemiyetlerine kayıdları mecburi olduğundan - san'ak B itiharile measup olmaları lâazım gelen cemiyete kayt edilmiş bulune latır tecdidi kayıları ve hiç kayt edilmemesiş olanların kayıtları İçin bi ay müddet verilmiştir. 2 — Bu müddet zatfında müracast —edenlerden kaçt - edilmişlerin kaydiye tazhhüdütı şehriye ve saireden cemiyete karşı olan eski burçları ezmiyetler tarafından lz('lym aramılmayarak, yeni kayıt edilecekler misille gimditik ancak cüzdan bedelile o cemiyetin nizamnamesinde 'yarılı tanhhü- dt bedelleri alınacaktır. 8 — Esnef cemiyetleri, çemiyerlerine kayt edilmediklerine vakıf oldak- Jarı esnafın isimlerini zabıral belediye memaurlarına bildireceklerdir, 4 — Muzyenel sıhhiyeye tabi olan esnafin müayeneleri eskiden olduğu | gi cemiyedlerden alacakları hüviyet varakaları üzerine kayt olunacaktır © — Bilumum esnafın ileride ceza görmemek üzre hemen cemiyetlerini müracsatla kayt olunmaları tavsiye ve ilda olunur. Satılık arsa Emlâk ve eytam - bankasından Mesahası teminal M. murabbar T 201 125 Esas numara — mevkii y 150 Beşiktaşta Sinanpaşayı atik mahallesinde köprü — başı sokağında atik 13 cedit .7,9 numaralı arsa Balâda mevkil ve evsalı mubarrer arsa 10 nisan 929 müsadıf çarşamba günü bilmüzayede satılacağından taliplerin merkürda saat on allıda Rankamıza müracamtları, Egnr şmıuı mğlğîîm, Erıgit d, Toptan veya perakende süretile sanlığa - çıkacılan Harar " Gesl tarisi ilânden İibaren bic hafta müddetle temdit edldiği ilâa olunut | üŞ Bdi pşerer ae GDN aa Gümrükler umum müdürlüğü imti komisyonundan: 1 — Anönim ve girketleri memur ve mütemetlerinin imtihalf || ıınılmiuı ıms-ııımu Baat 14 te Gümrük tarbikat mektebinde c Şimdiye kadar vesika alanlar da dahil olduğu hülde taliplerin ah ö fotograliyi heraden imzihaadan evel tomisyon - kâriplij İ atlar ve © gün imtihaac ginmeleri izımdır. - Tayib alunun günde imtihora girimeyenler ondan sonra gümr pama yacaklardır. azada (Suat Na nralır gibi fenalik ve h ci) yegâne doktordu. Garip lik diye bellenmiş nekad bir hal olarak bü masum visler varsa hepsini birdi kaza halki eşrafından köy- yapmağa başliyorlardı. lüsüne kadar kışları bir kar- (Suat Naci) kendini ev ga gibi görünmez ve hisse-  şaşırtan, sonra mez bir yeraltı hayatı ten dah asonra onlarıtı ©€ geçirdikleri halde yaz ge- haletini vegörgüsüzlü! linceher biri yaşma, başina anlatıp merhamete geti talık ve cinayet mevsimi gi- biydi. Hemen her gün mer- hastalığına tutulmuş, niha-'bu toy ve cahil talebe sinir- yet bir gece yarısı, civarda |lerinden ve kalbinden şikâ- — doktor bulamiyan ağaları|yet eden güzel kadının der- (Suat Naci) yi köşkünden |dine teşhis koymakta müş- alıp prensesin huzuruna çı-|kilât çekmedi. Ağaların se- karmışlardı. lâmlık dairesinde kalıp kal- Prenses kırkını atlamış, 'faların dışsalonda bekledik- — fâkâat çok muntazam birha-|leri bu gece yarısında hastâ yat içinde vücudunu bir kon|ve doktor başbaşa (Lok- serva gibi taptaze muhafa|man) hekimin gönül hasta- | ha: etmiş kuvvetli bir kadındı. (larna tavsiye ettiği o esrarı- —- (Suat Naci) mükellef ceviz engiz panzehirden kana ka- |bir yatakta iri bir denizkızı|na içtiler. bi serpilib yatan bu beyaz| — Ve fakültenin toy talebe- t bük çıhı:zlı kıduuııbuılkhuumwm nn üstünde iki tarafı çukur |kezden uzak bir yerde ba lar, çalılar, kısa meşe ağaç-|zen köylerde, bazen bu ha- larıyle kapanmış (Bucak) |valide yaylalarda çadır ku- yolundan avdet ederken bir|ran tahtalı aşiretleri arasın- kaç yıl evveline ait bu tatlı|da bir vaka oliyor(Suat Na- (Istanbul) hatıralarnı dü-|ci) müddei umumiyle hay- şüniyor, arasıra gözlernin|vanlarna atlayıp gidiyor- önüne nergiz gözlü, kınalı|lardı. avuçlu (Cemile) nin esmer| — Bu vakaların içinde ba- yali geliyor ve yola çöken|zen pek fecileri oliyordu. akşam gölgesi içinde yor-|Çok defa bağlara çıkıyor guün hayvanın kuru nal ses-|haftalarci içki âlemi yapa- lerinden başka bir şey du-|rak kadın oynatan arkadaş- yulmiyordu. lar arasında kıskançlık yü- )ile mııqiı gün- |zünden kavga çıkıyor, sekiz lerle dolu bir mezbahaya idöniyordu. Müddei umumi ile (Suat Naci)yi günlerce işgal eden böyle vakalar yaz mevsimi hemen her haf ta oliyordu. Bazen gelin alaylarında iki köyün delikanlıları bir- | birlerne çatarlar, at yarış- larında kavga çıkarırlar, ra- kı ziyafetinden kızışırlar ve çok defa şekerli, şerbetli ze-|tama molunca zindandan faf geceleri bir kaç kişiyi mahkümiyetini hapse bir ikisini mptıga*bır prangalı gibi bütün hım-| atacak kanlı vakalarla niha- yet bulur. N'ıhıvdî kn'k elli koyu küdretine göre birer yırtı- cı şahin, kartal, bir vahşi ve bu hale artık alışmıştı. Ü bu vakalardan şimdi saf masum ruhlarnı tahlile |" sat bulduğu esmer b kınalı elli köy kızları © gul ediyordu. “. (Bocak) dan dönd akşam iki günlük birik f (İstanbul) postasını k!f' | tırırken gazeteler ve /(ıy , kan dökücü kaplan kesili- yorlardı. Yarı dini, yarı irst görgu- lerin ve telâkkilerin tesiriy- le yaşayan bu halk Rama- zan aylarında hepsi birer melek gibi sineğe bile par- mak dokudurmaz, apıes_.ıı, yere basmazken otuz g,ımL plar atasında küçük ( zon) kokulu bir mavi bitirmiş | gözüne ilişti. Bu, (İstanbul) un DA # çları ve kinleriyle hayata|şık kadınlarnın kullar' atılıyor, bir aylık sükünet ıbır kukuyı_u Gurbet € ve mahnm'nymn ınukarnı-