Millivetin ha | öavwrre |Masal içinde Bekârlardan vergi alınacak Bekarlardan vergi alınmasımı bazı meb'us- Mec lar Büyük Miltlet Encümenlerde bu iş şim mı, olursa nasıl olsun tekhfi yapanfara göre 3 ile 45 yaş ar: ıilaunan bekârlar ya evlenip çoluk çocuk sa- “eğ * Te ut ta kazanç, yol Te <y bekarlar, şapkanızı ş: düşünün.. Bakın hangisi yapm! çrreccceA 6 detin mektuhur Babası üç yaşındaki Necdeti kağıtları ka- ralarken yakaladı. — Bama bak, ne ya- pıyorsun orda? diye sordu. Necdet hiç tav- rıtı. bozmadan cevap verdiz n — Mektup yazıyorum baba ! — Pek âlâ, el baka- çlım şu Yazdığın mek- “bu bana okul Sdet o zaman güldü OKU L döndü, gözlerini sıkı sıkr yam! du, fakat bütüm gayretine imerş ancak sonra dalabildi ve rüyasındı israr gı'ığ; hislerim hıncına uğ- sabaha kadar, yanakları. ma yaklaşan sıcak nefesli güzel bir ağızdan kurtulmak, kaçın. | mak için çırpındı, durdu. vs5 f gelmiyeceksiniz diy ... dört akşamdır. bu- rada, sizi o ilk gördüğüm kayar| zun in- | a arı gecirdiğimi t edemezsiniz. Kendi kendi- | “Acaba ne yaptım ... İste- i bir şey mi söyledim?” diye öyle üzülüyordum '& ? fazla verecekler <...Küçük fıkralar üne teklif ettiler. ndi okunmu olmasın diye konuşuluyor. Bu Bir kaç zaman sonra hükümdar tekrarmey- dana çıktı.. Geçirdiği maceradan kimseye ve emlâk vergilerini | [b r şey anlatmadı. F_n— rkesin merakla ğü bir şey.. Hü- kümdarın baştan b: simsiyah — bir - elbis giymiş olmasıydı. Hükümdarın yüzü, ahvalide çok deyişmiş- | ti- Eskiden güler yüzlü, neş'eli olan bu zat şim- di mahzun ve müked- derdi. Fakat kimse bu sırrı ondamsorma va cesaret edemiyardu. Yalnız hü- kümdarım benimle ara- sı çok iyiydi. Benim ağmız: iyip bir 1 işinize geliyorsa onu evevA. esCARALCLECE $ Bir gün yalnızdık yal- vardım, yakardım bu Subulunmaz! Bir Amerikalı sey- yah, Isviçrenin Yüksek mer'alarında dolaşırken kendisine rehberlik e- den 'Fercümana sor- muş: Ya ölürçem İhsar bey Sirkeci- deki gazeteciden bir gazete aldı. Lira boz- durmak istedi. Gaze- tecinin bozuk parası yoktu. Kabın beyim, dedi, sonra verirsin'z! İhsan Bey lâtile (nrunda." . | çok koyu ve içimi tatlı * Yaölürsem ? diye ıoluynr, acaba nedendir! sorder. — Çayırlarıızın zenğin- Gazeteci 5 kuruşun liğinden mi? ehemmiyetsizliğini dü-| — Rehber şu cevabı şünerek cevap verdi: | vermiş! — Zarar yok Beyim! — Hayır.. n bu dağlık | mıntakalarında sütler Dağlık Pöçalmak arzusuna dayanımıyı rak, sevgili bebeğini öfkeli bir anında kırmaktan çekinmeyen yranma bir çocuk kalpsizliği ile: — Evet, sadece canım iste. mediği için gelmedim Ekrem bey! dedi, ve gencin asabiyetle çatılan kaşlarını, nevmidi ile e |ğilen başını görmüyormuş gibi düf gecesiz İ B “Sora sizi bura, dıüç defa gö SS konuş- g—k_ğî: d_:':,î“’m _::“’:_Lıym ığk.ğıe ıeıılııe: meĞi msk için bir perde çektimiz. -.| SiT Su beyaz taşa h kü- r-ı-.”î'u-",â';' bunlara rağımın, « |Sük a kalbe benzemiyor mı? Tubunuzu, hakiki düşünce- | rentk #vacundakd çakıllardan lerinizi gizlemek isteyen bazı, nasıl anlatayıın, katı cevapları | « Ekrem aldı. Baktı. Hakika- İniza rağmen, zizde çok bassas, ivh tabiatın o aalaşılmaz cilve- çok rikkatli bir kalp Buldum. | berinden biri bu küçük beyaz Nı:yrın hlnm. bakınız lııımı,““*'.' ıfıııdrxı)'nn 'rdı Börülen u- korkmayınız, gözlerinizi kaldı- | (*K yürek şeklini vermi rımız, evet şimdi göyleyiniz.. . hatırlıyacağım. y deniz kenarına sırf canınız — Neyran hanım, deminki temediği için mi gelmediniz? | Cevabı, ancak böyle taştan bir Neyran hanım niçin kaşlarınızı| Kalp düşünebilirdi. . . bunu sak. çatıyorsumuz? Bakınız - sesime, | İ!Yacağım ve ona ne zaman ba- londa hiç tahakküm etmek iste-| kartam bu akşamki iztirabımı bu | yen bir ahenk var mı? Anlıyor. | hatırtıyacağım, sunuz değil mi? Size yalvarıy.| — me tuhaf düşünceleriniz ururunuzu feda et | var. Anlamıyorum, neden mü- iz için yalvarıyor. ... |teessir oluyorsunuz? Size ne ce- Neyran kumların üzerine u- /vap vereceğimi zannediyordu- zanmış, avucundaki küçük bey- | nuz? Na bekliyordunuz?' az taşlarla oynuyordu. — Sahi ne bekliyordum? Bu- Başını kaldirdı. Ayaklarının 'nu Ben de biliyor muyum? Şii dibinde oturan, istirhamlİt na-|di söylüyorsumuz da, düşünüy. zarlarla merhamet niyaz eden'orum, ne istiyordum? Ne iste- lama baktı ve haftalardan be-|meğe hakkım vardı? Anlamıy- Ük besa-iri bir türlü havalinden çıkmak parum, .. beni affediniz. ., dört şohbetimden hoşlandı. | istemeyen bu güzel gözlerden ARŞAMBA 20 siyacı eldisenin sırrını sordum. Oda hatırımı kırmadı. Anlattı: Bir gün pencerenin önünde oturuyordum, sokaktan baştan başı siyahlar giyiniş bür der- v ş geçti. Merak ettim dervişi çağırttım. Bu |siyahlara bürünmesi- nin sebebini. sordum. yalvardı: — Bunun sırrını beni öldürsen söyleyemem, dedi, yalnız size bir parça anlatayım. Vaktile «Çins de ga- yet mamur bir şehir vardı. Bimun adı eşaş- kınlar şehri»idi. Bu şehriw bütün hal- kı beştam aşağı sim siyah givimirlerdi. O K emanere sLr ea Bir makina Evlerinde tavuk hin- di kesenler onları yol- manın ne kadar güç ve zahmetli bir şey ol- duğunu bilirler. Bir in- giliz kuş cinsinden her hayvanın tüvünü gayet kolaylıkla yolacak bir makina icat etmiş. Sa- atte 40 hayvan yolu- yormuş: Debşetli ko- laylık doğrusu! yerlerde su az bulu- nur da ondan!.. akşamdır burada geçirdiğim y- ,alnız saatlerin verdiği asabi he- yeanla galiba kurduğam hülya- ların ne kadar esassız olduğunu idrak edememişim. .. — Hülya mı?... ne hülyala- xa Ekrem bey? — Size onları söylemiyece- #im Neyran hanım. Daha şim- diden,işiteyeceğimi tahmin ctti- ğim merhametsiz kahkahaları- nızla bu zavallı güzel rüyaları, soldurmak istemiyorum, ,. — Demek benim kahkahala- rım bile merhametsiz? — Evet, çok defalar... — Peki bu dediğiniz zavallı İgüzel rüyalar gülünecek kadar tuhaf, öyle mi? — Tuhaf? Ne hoş kelime, değil mi? Bundan başka bir şey bulamadınız mi? Hayır Neyran fakat şimdi, evet anlıyorur, tu. baf imişler.,, —Ekrem bey, okuduğum ki- tapların bazılarında kadınların bir muamma olduğunu söyler ler. . .halbuki € n laşılmaz şeylermiş.., — Evet kadınlar istemedikçe. .. — Sizin bu akşam münakaşa etmeğe hevesiniz var galiba, geldim geleli şu çatık kaşlarını- zı bir türlü açamadımız ... — Neyran hanm bu sizin & Tinizde idi. .. neden size yalva> anlamak | şenre | inı işi Derviş el etek öpüp | hanım o hülyalar kuruldukları | Jzaman Biç te tuhaf değildiler, .' MART — 1929 kim — girerse sı,ah elbise giyip mah- zur, mükedder çıkar- lardı. Bundan fazlasını söykeyemem, beni afle- diniz, Sizim keskin kı- hcınız için boynum kıl- dan incedir. O vakit beni bir dü- şümcedir “aldı. Acaba nasıl anlayabile- cektim. Öyle dalıp kalmışım, Birde gözümü açayım bakayım ki derviş or- tadan kaybolmuş Bu şehirin nerde ol- duğunu kimden sorup öğrenecektim. Çaresiz | kimseye haber verme- den yola düştüm. Ya- | numna biraz elmas, inci bir kaç tane de hade- me almıştım. > Evli talebe Viyanada Mimi is- minde E.se talebesinden 7 yaşında bir kız ev- lenmiş. Aynı zamanda mektebinide bırakımak istememiş. Şimdi her akşam ko- cası mektep kapısında karısınt bekliyor. Onu alıp gidiyormuş . Mimi, dersini ezberli- yemeyipte izinsiz al- dığı haftalar kim bilir zavallı adam ne kadar mahzun olur. Tan, ağzanıdan çıkacak 8 |güneşi görmek isteyen bi |gibi titriyerek bekliyem me acımadınız? Neden size çıl gem ümitlerle uzatılan bir kalbi hırçın parmaklarınızla kanattı- nız? — Fakat Ekrem bey, siz has- tasmız. .. neler söyliyorsuruz? — Şimdiye kadar anlama- malita israr et üz şeyleri. . — Susunuz sizi dinlemiyece- Him. .. işte yine mehtap sefası- na çıken bir sandal var, gördü- nüa mü? Yaklaşıyor. e gü- zel, gramafonları da var... Ekrem sol dirseğine dayan- mış, asabi parmakları ile kul larr karıştırıyar, Neyranın gös- İterdiği yere başını bile kaklır-! |mıyerdu. | Genç kız deminki merhamet- ini fazla acrbuldu. .. meh-| tap bi par hyan bu kumral saçlı sevgili ba- şa bakarken, gözlerinin art inkâr edemediği çok şefkatli yaşardığını duydu. | — Ekrem bey... gramofo-| mun sesi ne güzel geliyor, de- ğgil mi? O çaldıkla Bir İspanyol havasını hatırlatıyor. . adam, avucundaki kum- | ::: denize doğru savurarak kal- — Yeni tangolardan biri. .. hoşunuza mı gitti? dedi. , Sandal oldukça yakımdan ge- maâa! ıîüîkâ_velerînden ğğti ikamahsus sahi | Âz gittim uz gittiri dere tepe düz gittinı Bir kaç ay dolaştımı Çin memletinin Bir köşesinde dervişin sa- hk verdiği nokta da gayet güzel ve mamur bir şehir gördüm- Baktım * hakikaten bu şehrin bütün halkı siyab elbiseler içinde dolaşıyorlar. Bunun se- bebini kime sordumsa omuzunu silkti geçti. Nihayet çarşıda dü- kân açıp iyiden iyıye halk arasına karışmaya mecbur oldunu Dükân komşum O şehrin büyük bir tüc- carıydi, onunla ahpap- liğt Hlerlettim Bir gece evime davet ettim. bitmedi T Eyleniyor. aniğıe yeste Kiz, Hanım Sel?:ndinin karşısında süklüm püklüm durdu: — Artık - sizin yanı- nızda kalamıyacağım, hamfendiciğim: Müsa- denizle evleniyorum. — Nasıl, evleniyormu- sun? Haniya, çocuk sev mezdin. İnsan evlenin- ce çocuğu olur. — Yok, hanımm, ço- cuktan'yana mışanlım tehlike görmüyor. «Çor cuk istemiş olsaydın sa- na şimdiye kadar kaç tane yapardım » diyor. öylece hafif rüzgüârm altında Bissedilmiyecek kadar yavaş , Viyolonselin dolgun sesi sa> Billerde ağır akisler yaparak, titreye, titreya yükseliyordu. . L Neyran yere kapanmak, sebe- bini bilmeden bıçlara, hıçkıra ağlamak istedi. Gözlerine dolam yaşları zap- tetmek için sarfetliği gayret, şakaklarını çatlatacak kadar ağ- rıtıyor, boğazı kuruyor, avuç- ları terliyordu. Ekrem olmasa bağıra, bağıra ağlayacak, göğsünü koparırca- sıma sıkan bu yükten kurtula- . “Neyranl aşkı anlamak iste- kil ler onun intikamı. ğ irlar!” et Neyrancık bunu — şimdi bi vüzubu ile anlıyor. . .şim diye kadar gizlemek, inkâr et- k büyük sevgisi her mek istedi saniye geçtikçe, yıkıci kudret- mr n. ir hissin teşiri ile | ler kazanarak büyüyor... büy-| üyor « — Ekrem bey, bu tango çok hoş, şimdi böyle kurmlar rinde olmasaydık sizinle dans ederdim. — Neymie bünnü hede ei | * yen siz misiniz? Ben ise bul akşam artık sizden sade sözler bekliyordum. ... — Çok aldanmışsımız. .. kim bilir belki de tılsıma bu İspan- acı | t /|yol havasında imi |Üç kadın kati Harbiye matbaasn da mürettip Süru efendi bir kaç ay evi Viktorya isminde b genç kadın tanıdı » beraber yaşamaya be Hadılar. p Fakart Viktorya & | best alışmış, bir kadı dı. Halbuki Sürur I Viktoryayı herkeste | kıskamıyordu. Berabe ya şayamıyacak larır anladılar ayrıldılar. Ama Sürurt Vikto yayı unutamadı, evel geve Viktoryanın Be yoğlunda Kalyoncu ku | l gundaki evme geld | barışmak istedi. Viktorya Sürurh güler vüzle karşıkıd Rakı masası kuruldı içmeye başladılar. Lâkin asırada gen exkki Heiilal #a Dururi Ltendi sar hoşluk la biçagini çe kip Viktoryayı 8 yerir. den yaraladı. Araya giren Vik- toryan annesi Vijin ik büyük annesi Agavni- yi öldürdü. — Öyle ise - tılımma sihi: tesiri geçmeden bana demin İelemimi unutturunuz... Ne jran hanımı söyleyiniz. .. | Neyran yüzünü nurlandır. güzel tebessümü ile kalktı gözlerinde genç adamm iztir. bane tahfif eden çok tatalı b bakışla: | — Ekrem Bey karşısındaki Fanlamamak Bakın her zamı kabahet değilmiş. .. işte siz < benim dansetmek istediğimi & lamadınız!. İspanyol tangosu çoktan su muş, sanda? epi - uzaklaşmış! Fakat onlar durmuyorlardı. . Ekrem, tangonun dalgah f gürleri arasında gittikçe eği |rek, saf bir teslimi ne dayanan kıvırcik başı, & mal d bir şey düşünemeden, hiç b ümide kapılmağa cesaret edi |meden, bu kısa dakikaların zev |kini bütün rehu ile tatryordu. | Bir an geldi İdı, durdu üze, |Tan kohmu indi: üze- |T? Jrinden tuttu, aya döndürdü: | , — Neyran, Neyran bilsen. » Bi dal Belki daha çok şeyler söyli |yecek, ne zamandır gülünç ©! mak korkusu ile itirafa cesart edemediği bütün duyguları! bitrcedi