ÜFT Ş Ka A B T eu n ç G € ( Ç Ç ( : ( ğ < 4 £ € € « € € İ e Yerli malı 7 Yerlimalı, yerli malı, Perde, fincan, saat, halı, Ucuzdur, değil pahalı, Yerli malı, yerli malı!.. a Paranı ele kaptırma, Dişmana kalâ yaptırma, Yolu çıkmaza saptırma, Yerli malı, yerli malıl.. Kumaşı kaba olsa da, j Sırtında aba olsada, Rengi alaca olsa da, Yerli malı, yerli mahl.. Satıcısı öz kardeşin, Bu iş inan senin işin, Veresi alma, al peşin, h , Yerli malı, yerli malıl.. ) ) SUU S M ercArARE ercerALErAREA Meraklîmggğîgr Londranın bir günlük sisi İngilterede Londrada | verişin azlığı filan do- ekseri günler sisli geçer.| layısile bir gündeki zi- Ama ne sis.. Bizim bu- halkam — Gariyeyı emriniz attan Aaşağıya itti. | vechile öldürdüm! Bostancı başıyı çağırdı. — Şu kızın icabına bak! Z| Dedi. Bostancı başı Fitneyi alıp doğru cel- lada teslim etti. Cellat ta bir tenha yerde boy- nunu vuracaktı. Fakat kurnaz kız celladın ku- lağına şu sözleri fısıl- dadı: — Sen Yıldız Beyin beni ne kadar sevdi- gini biliyorsun, yarın hasretime dayanamaz, pişman olur, seni çağı- rır, ben hiddetle Fit- neyi öldürün demiştim, bu kadar acele edecek ne vardı, diye senin de canına kıyar. Şimdi beni öldürme. Yıl- "dız Beye git öldürdüm diye haber ver, eğer i. yıldız Bey Fitnenin söylediği gibi pek mah- zun oldu, gözleri yaşar- dı. * Fitne Celladın evin- Kara yünün rakolunda mazlum bir sehit edilmisti & Masal içinde masal Bundan tam 9 sene evel bir saba rından uyanan İstanbul halkı K emilerinin toplarını şehre çevrilmiş buldular, | etti. Yıllız Beyde bu İstanbul işgal altına alınmış, Şehzadebaşı ka- | teklifi Ka iabite / ğ / de çok rahat yaşıyor, İ muş bir. buzağı aldır- sattırdığı elmaslardan | mış, onu ilk gününden birinin parasıyla geçi- kucağında taşımaya niyordu. a Genç' Kız nedense | başlamış, Buzağı büyü- cimnastiğe, vücudunu | yüp dana olduğu halde küvvetlendirmeğe me- | her günkü idmandan rak etmişti. dolayı Fitne bu koca Cellada yeni doğ_'_ danayı kedi yavrusu gibi - kaldıracak dere- cede kuvvetlenmişti. Fitne bir gün Yıldız Beyin o civarda avlan- |mağa geleceğini duyun- | ca Cellada para verdi içkiler, mezeler aldırtt hazırlıklar yaptırttı. Yıldızavda yorulup- ta biraz dinlenmek ih- |tiyaçını hissettiği zaman Cellat onu evinedavet vıl dönümü uykula- , büyük harp kal?ul edince kaç neferimiz kahpece Cellât köğa köşa geldi, A EL Nn Hem gece öyle güzel ki Insana radaki yalnız denizin ü tünü kaplayan ve iki üç saatte geçen sisler — gibi değil.. İki üçadım ötedeki insan ve eşya görülmez, hem de ba- zan iki üç gün devam eder. İşte Londranın böyle bir sisli gününün kendilerine koça mal olduğunu ingilizler he- p etmişler. Yanan elektrik, kay- bedilen zaman ve alış yan tam bizim para- | memnun olursa gel mızla 8 milyon İiray- |vazifeni yap, yok, mah- mış, Akıllara hayret | zun olursa- bil ki bu verecek bir rakam de- ğil mi? Fakat o kadar şaş- mayın, Londra da 6mil- yondan fazla insan ol- duğuna göre aşağı yu- karı adam başına bi zim paramızla 10 lira 'yani 1 ingiliz lirası dü- şüyor ki hiç te çok de- ğgil, emri verdiğine pişman- dir . Cellat bir taraftan Fitnenin bu | akıllıca sözlerine diğer taraf- tanda kendisine ver- diğielmaslara, altınlara dayanamayıp genç kı- zın teklifini kabul etti. Onu evine götürüp sakladı- Gitti Yıldız Beve de: düf ediyordu . Istanbullualar , aziz ölülerin me- | iSnümüne tasa-| zarını ziyaret ederek minnet borçlarını ödedi- ler. İyi günleri olduğu leri de unutımyalım ! gil;i böyle kara gün- yetin tefrikası 34 SÖNEN ISIK Yazan —MEBRURE HURŞİT — susmak, sadece şu büyük tablatın sesinl dinlemek İsteği gellyor.. — Neyran, s-nin şairliğin yok- tü Bu da nerden çıktı? — Aman baba, bazan ne alay- cısın... Bunan şalrlik neresinde? Beni dizmek ml istiyorsun? Namık cevap vermedi.. Büyük çamın altındaki kane- pesine oturdu. Neyrsnomun önüne, arka üstü çimenlerin Üzerine yattı. Ellerini ensesinin altına soku. Koyu renkli gökte ©o kadar çok yıldız verdi ki mehtap ol mamasına rağmen etraf “adeta aydınlık gibi idi Havada bunal- mc bir sıcak vardı. bir tek yap- rak oynarmıyordu. Komşu — köşklerden — birinde gramolan çaliyorlardı. gökte bir yıldız kısa bir an için O aşıldayan nurlu bir yol bırakarak uçtu, kaybuldu. -— Haba, gördüm müt — Neyit — Sönen yıldızı. — Hayır Neyran, ben sana Bakıyordum.. Bilsen yüzün ne solgun durüyor.. Belki toprak nemlidir.. Üşuyor musun,Neyran? — Korktum baba. —ama ne fena korktum.... — Ne oldu, yarasadan mı ür- ktün?. — Raha gözleri mi idi onlar? Ateş gibi parlıyordu . , . kanatları ne de çabuk vuruyor... öyle yaklaştı ki, yüzüme değecek san dım babacım içeri girelim mi artık?.. O sene yaz ne de sicak ol- muştu! Galiba hasta yapan, gözlerine o garip ateşi veren de bu bunaltıcı hi ten sonra eskisi gibi Neyrana kitap gazete okutmuyor, yat. mak bahanesile erkenden oda- sma kapanıyordu. Gece anne de bir köşeye çekilip dualarma başlayınca Neyran bu koca ev- de ne yapacağımı - şaşırıyor, ©- daları, koltukları fazla yakıcı buluyor, bahçeye inip, alnınm, a ateşini d irdi. Yemek-| serin çimenlerin üzerine boylu da susmak bilmiyen ağustos böceklerinin vızıltıları, öylece =ua kımıldamadan kalıy- nün sakin gecesi idi. ,, Koca- man kırmızı bir japon fenerini bulutları içinde doğdu ve git- tikçe sararıp küçülerek yüksel- di... yükseldi... yaprakları, flıınluı. toprağı gümüşlü ışığı ile yıkadı., . Bütün yıldızlar bu parlak sultanlarından utandılar, onu kıskandılar, daha sönük, daha nursuz. pırıltılarla kırpışmağa başladılar. .. Neyran büyük çamın dibinde düşünüyor. . . Babanm durgunluğu, bhalsiz- liği ne zaman başladı? Arıyor. Geçen — günleri birer, birer tetkik etmeğe çalısıyor.... Bilmiyor. bulamıyor... fakat sebebini anlıyamadan, ha |yalinde hep “o,, nu, genç kom- İşusunu buluyor. . . yor. .. galiba kısa olduğu içii O iki heceli isimleri çok sevs: İşte yine böyle sıcak bir gü-' Genç kızım dudakları yavaş-|köşke baktı. .. 'ça, “Ekrem,, diye mırıldanıyor! sından ancak üst katı **-Neyran bu ismi güzel bulu-| Yaramaz dudaklardan bu sa- hissediyordu. .. derin, derin ne- teskin edııifer, daha yavaş, daha hafifçe fes aldı; denizin o yosunlu, tuz söyl ru_ kurtu- | boyunca uzanıyor, kulakların- luyor: “Neyran Ekrem,,. . genç dımlarını - sıklaştırdı. .. kız yattığı yerden kalkıyor, al- çak*dallardan asabiyetle pardığı yaprakları didikliyerek çakıllı yoldan arka € gi çiyor... aldamıyorr — değilmi |Kendi ismine onu birleştiren “Neyranın — dudakları - olmazdı değilmi? Yolun ortasından kocaman fırlak gözlü iri yeşil bir kurba- ğa sıçrayarak kenara kaçtı, yıl- |dızlara bakarak ilerliyen Ney-| yan, küçük hayvancıktan daha ziyade korktu..., Zaten o, arka bahçeye gece- leyin geçmesini hiç sevmezdi. . Ne de çol ışığına çıkan |kurbağalar, yaprakları hışirda» İtarak s. şıkların arasına ka- çışan kertenkeleler vardı. .. Halbuki deniz kenarına git- mek için de buradan geçmek, 'daha epi yürüyüp küçük bağın yanından kavrılmak lâzımdı. .. Neyran babasının, onu - yal- nız bırakmış olmasına öfkelen- di... şimdi yanında bulunsa, İne iyi olur, deniz kenarma gi- dip biraz olsun serin kayaların üstüne otururlardı... Neyran rın — ara- görebildi *e. ortalık temamen aydınlıktı. Neyran ilerledikçe saçlarının ko-| ba; | meseleyi Fitneye haber verdi. Yıldız Bey ile mai- | “yeti yediler içtiler, Ca- riyelerin oyunlarını, danslarını -seyrettiler. Sıra en son oyuna gel- mişti. yüzü kapalı bir genç Kız. kollarının | üstünde koca inek mey- dana çıkmıştı. Bu nu- mara yıldiz beyin pek hoşuna gitti, Bitmedi ahsus sahifesi Analar babalar Hilrlrot n:lyra muüa ı'lrîll’&i)'a otomobile binmek sa- lıncakta sallanmak çocukların merakıdır. Fakat her bayram, bu yüzden bir çok kaza- lar olur. Mesela bu ba OOlAR DALÇEGE DW otomobil devrildi, 19 çocuk ağır yaralandı, Analara, babalara ib- ret olsun da gelecek bayramlarda çocukla- rını gelişi güzel sal- vermesinler. Sonra çı- ra gibi yanarlar ha Bulun bakalım ğ gYüRYÜN Çöümü arneleri nerden © zatliyor, güs- terini kokulu hoş havasını duydu. , a- mıisır tarlasının yanından geçti alçak yırı indi. .. Deniz ne güzel, ne sakindi. . uzaklarda başlıyıp, gittikçe en- sizleşerek, ta şu iri siyah kaya- lara kadar uzanıp giden ayın nurlu yolunu Neyran öyle sev- di ki,... Kayaların üstünden sıçray- arak, kollarını açıp muvazene- sini bulmağa çalışarak epi iler- ledi... artık iri taşların arasın- daki mesafeler artıyordu. Bu- rundaki köşkün onünden şen kadın kahkahaları geliyor, de- nizin üstündeki ufak karartılar, etralarında büyük beyazlı ko- pük daireleri açarak yüzüyor- lardı. .. Bari bir annesi olsaydı!. işte Neyranm büyük hasreti, ne ba- banın şefkati, ne Yıldızın, ara- güzel ginliği ile panmak bilmiyen yara! Belki Neyran ona da dertle-| rini, şu son haftalardaki uy- günzüz rüyalarını,' hayalind: koğmak kudretini gösterem ği o güzel menekşe gözleri an-| latamazdı. Fakat “anne,, mu- hakkak onu anlardı! | hafif bir rüzgârla okşan dığını reddütleri geçirmiş — olacaktı.| Evet bari bir annesi olsaydı! ( rıp ta “Anneciğim, bugün tümde bir tuhaflık var... icim sıkılıyor” dediği zaman kendi- inin bile bissedemediği büy 'şeyi,, onun anlıyacağı öyle la- bil idi ki, . Gecenin sükunu içinde uzun gürül tülu akislerle yayılan bu kadım / bağrışmaları, Neyrana yalnızlığıı bütün acılığı ile an- İattı. O zengindi, müşfik bir bası, çok güzel, kıymetli şeyleri vardı. Fakat bütün bunlara ra; men yalnızdı! Arzularını, hül- yalarını dökebilecek bir arkada- ti yoktu, Baba erkekti, ne ka- dar ince ruhlu olsa bir genç kız kalbini, onun çılgım rüyalarını anlıyamazdı. . Neyran gece an- neyi düşünmedi bile. . . Mis var- dı, fakat o da çok uzaklarda idi. Neyran şu son günletde kaç de- falar kalemi eline almış, duy- duğu garip, nuammalı hisleri ona anlatmak istemişti. . fakat bazı şeyleri de- <sonları an- ilirdi! Evet Neyran yalnızdı. . . — Ah ya Rabbi bir annem | olsaydı!.... | Nayran düşünüyor... — buna| malik olmak o nelerden vazgeç- yalvarmağı, o resmi istemeği düşünmüş fakat daima sebebini anlıyamadığı bir korku - onu, burdan vazgeçirtmişti. Beyazlı odasma ilk girdiği gün, duvarlara ne yürek çar- pıntıları ile bakmıştı. İçinde bir üt vardı. Her tarafı o kadar amlarla — güzelleştirmeği düşünen baba, nasıl olmuştu da onu bu büyük sevinçten mah» rum etmişti? Bir gün, ihtiyar bacıya: “Bi- liyor musun gece anne, babam- dan annemin resmini istiyece- ğim, acaba verir mi dediği zaman kadıncağızın gözleri ya- şararak: “Sakın evladım... sa- kın, .. eğer günlerini yeniden zehirlemek İsbemiyorsan, am nenden bahsetme!,, diyerek ti. tremesine sebep ne idi? Hayatına çöken bu perdeyi ne zaman kaldırabilecekti? An- nesi babaya yapmıştı? Ne- den ondan hiç bir zaman bah- setmemek İâzımdı? Neyran eğildi, avucuna dol. durduğu su ile saçlı mezdi! © da genç kız olmustu... O “Hem şimdi müfekkeresi es-'nm dediği gi da ayni muamma dolu ilk te- kisi gibi boşlukta çırpınmıyor.. perisi kadar güzel olmuştu! konaktaki büyük hastalığından | İNeyran ona iri gözlerini kaldı- evel Neyran “anneyi,, bulmuâ- Boynuna doğru larla, ayın beyaz ince mavi elbisesi içinde Hasa- tıpkı bir masal Bitmedi )