Saatlik sayfa görüntüleme limitine ulaştınız. 1 saat bekleyebilir veya abone olup limitinizi yükseltebilirsiniz.
b » | ti : ) söylerdi. — ki onun kullandığı saz bir — nlce şöhretli şairlerden artık Fiklr, sî ırdlllııyet ASRIN UMDESİ *MİLLİYET,TİR I7 MART 1929 BUGÜNKÜ HAVA Dün hararet azemi 4 derece asgari sıfır derece idi. Bugün hava açık olacak ve hafif poyraz esecektir. FIKRA MEHMET EMİN BEY “Türk Sazı, şaliri Met- met Emin Beyin, İstanbul Türk Ocağında bir ulu ozan gibi takdis ve tes'it edildiği günün üstünden onaltı, on- “yedi yıl geçti. Herşeyin ve herkesin o0 kadar çabuk unutulduğu bu memlekette Mehmet Emin Bey hâlâ o günün çelenğini güzel ihti- yar başının üzerinde, ter taze taşımaktadır. İlk gençlik Sazını eline verseler gene o günkü coşkun Şşevk ile terennüm edecek ve dehrin selinden çıkan velvele onun -hiç bir nağmesini boğmıya- caktır. İspatını mı istlyor- sunuz; İşte uzun bir süküt- tan sonra bize verdiği iki coşkun eser: “Musfafa Ke- mal,, ile “Dante ye;,,.. Belli ki şair tepelerde dolaşıyor ve her zaman ihti- yarların — nefesini — tıkıyan İrtifa, ona ezeli bir bahar sarhoşluğu ile şarkılar söy- letiyor, ve başının üstündeki saf, berrak hava onun sesi ile bir billardan kubbe gibi / çınlıyor. : Mehmet Emin Bey bu x_kuwo:tl. bu gençliği nereden ve nasıl buluyor? Şüphesiz 7 parça eskimiştir. Şüphesiz ki bedii zevklerimizde “Türk Sazı, nın çÇıktığı günden beri epice şeyler — değişmiştir. Şüphesiz ki “Ziya Gök Alp,in “Kızıl Elma,sında — halis Türkçenin — bedline daha şuurlu — bir tarzda erdik. Fakat bütün bu san'at ve edebiyat — kayhaşmalarının - fevkinde bir Mehmet Emin beyin eserl var ki bize dalma aynil tesirle munis gelmekten xlııı'ııı hali kalmıyor. Bunun sıtrını nafile ne şunda, ne bunda arayınız. - Bunun sırrı bizzat şalrin Kalbinde dir. Onun dehası kal- bidir. — - San'at şekilleri eskiyor, zevkler değişiyor, bedli te- Jakkilerin hayatı bir mevsim sürmiyor, fakat kalp daima bir yaşta, bir çağda kalıyor. Anın — içindir ki kudretleri yalnız san'atlarına dayanan hiç bahsedilmez oldu, nice nice elmas gibi işlenmiş mıs- ra'lar hafızalardan - slilindi, Köyün bütün kızları güneşle beraber toplanıyor, ihtiyar ka- dınların yanında mevsimine gö- ve koçan toplamağa, odun kes- meğe, tarla çapalamağa, har- | cekti. man savurmağa gidiyorlardı. Bu bir âlemdi, (Asiye nine) köyün en cesur ve gözü pek kar omuzunda çiftesi, yanında baltasıyle h“ Te vimli rençper kafilesire tüüna- fızlık eder, güzel sesli kızlar bir “ağızdan şarkılar söyler ve mola verdikleri zaman (Hafız hanım ) genç kızlara fal bakar, maniler (Tosun) onbaşınım (Emine) si de bu kafileye karışirdı. Köy kızları onu biraz kıskanırlardı. Kendisinden daha yaşlı kızlar warken (Tosun) onları bırakup (Enııne) ile nı-ıanlanmıştı Ba- Fi zengin oısa sir. Kimsesi de Kyokt.. . © —-ıunnhırçıftkeçı "Mlııiyet in edebi tefrikası 2 — " Köy hekimi lakin kalpten gelip kalbe giden sesler yılları ve asırları hiçe sayan bir ebediyetle yaşayıp duruyor. Nailü Kadim den hiç birşey hatırlıyormusunuz ? Hayır değil mi? Lakin, —mutlak Fuzuliden beş on mısra ez- berinizdedir. Fransada Heredlanın sene- lerini artık Hiç kimse teren- nüm etmiyor, buna mukabil Musset bütün genç aşıkların göz yaşları ile bir bahar çi- menliği gibi nemlldir. Yakup Kadri FELEK - İş bilenin ! Elbet duymuşunuzdur; bun- dan bir iki ay evel, Fransada bir “ Gazet dö Fran , kepa- zeliği oldu. Madam Hano isminde ssrseri bir kadının tesis ettiği bu gazete Fransada bir çok - safdilleri aldatarak milyonlar dolandırmıştı. Bu dolandırıcılık o kadar vasi bir şebekeye istinat ediyordu ki, iş meydana çıkıpta adliye topla- Mağa başladığı zaman bir çok ileri gelen ricalin methaldar olduğu anlaşıldı. Bu meydanda sabık nazırlardan Mösyö Kloç ta tevkif edildi, bu zat Kla- manso kabinesinde Maliye na- zırlığı etmişti. Tevkifine takad- düm eden günlerden birinde M. Kloç karısile beraber bir mücevherci dükkânına gider, 60,000 - franklık bir inci ger- danlık seçerler, M. Kloç ger- danlığın bedelini vermek için bir çek yazar, fakat yanlışlıkla 70,000 yerine 100.000 frank yazar. Mücevherci-çeki alir ve 40,000 frangını iade eder. Sonra anlaşılır ki çekin muka- bili bankada mevcut değilmiş ve M. Kloç o yanlışlığı kasten ve 40,000 frangı almak için yapmış. Bir sabik Maliye na- zırından da ancak böyle hü- nerler beklenebilirdi . İzmir-İstanbul I| Bir kaç senedir Istanbulda bir spor itiyadı teessüs elti : -Bayramda spor seyahati yap- —mak. Bu çok iyi bir şey. Başka zamanlarda meşgale ve intikal şeraiti bu kadar müşait olma- dığından dolayı bayram tercih ediliyor. Bu defa da Istanbul kulüplerinden Süleymaniye ku- lübü Beşiktaştan da bir iki yuncu alarak İzmire gitmişti. İzmirden gelen bir telgrafa nazaran bu giden takım orada yenilmiş , ve işin fenası ora matbuatı bunu bir Istanbul muhtelit takımı diye göster- mişler. Bir kaç senedir Türkiye ve Istaubul futbolunun başında muttasıl mağldbiyet kaydettir- mede artık ihtisas peyda etmiş olan ikt maruf spor âliminin müştereken yaptıkları bu İzmir seyahatınden galebe elde etme- leri bı'raz aTij olurdu bizim Bürhan Cahit muhtarın kızı (Hatice) ge- çen kasımda on sekizine bas- mıştı. Babası onu alacak - deli- İ(ınhyı neler neler vermiye- Bu, ağırlıklar içinde köyün meşhur sarı ineği, bir sürü da- var, tamam on iki parça bakır takımı vardı. Bunlar olmasa bi- le (Hatice)nin boynundaki hir sıra beşi birarada yeterdi, Son- ra imamın rası (Emine) den dahamı az güzeldi? Sonra imamın (Zehra) 31 di. Onun ne keskin çatık kaşla- yi ne uzun İepiska saçları vardı. (Bademli) nin bütün de- dikodusu bukadar cıktı. (Tosun) gibi bağbahçe sa- hibi bir delikanlı hangi kızı istese alamazdı. Bu kimse- ıiz, sarı, dal gibi kızin nesi- ni begenmıgtı MILLİYET REizah, 'mıkaye, Roman Tnyatro PAZAR ie — AT atıdığımız oraya giden genç- lerin mağlübiyet elemleri ve Istangul fütbolunun da haksız olarak mağlup mevkiine düş- mesidir . FELEK olacağına güvenir olmamış olsaydı, tabift bu ıslâhatın vücüde gelmesinde nafiz olmazdı. Mr. Baldwin-in bu “*yayırlı,, tabi- rinden kasdettiği — mana, başında bulunduğu muhafazakâr fırkaya rey verme 'manasıdır.. Baş vekil geçen KULAK L7 Çatlat ta ver !.. Komşulardan - birinin — ötebert İşlerine bakan bir kadıncağız vardır. Hizmet ettiği ailenin — adeta efradından sayılabilir. Bu sebepten de çok defa, çarşıda pazarda on paralık bir. fark için satıcılarla kavga ettiği olur. Dün bu kadıncağızın bir tuhaf- lığını anlattılar: Dükkâna girmiş, bakmış — sepet sepet — yumurta. Sormuş : — Ştt taraftakilerin danesi altı kürüş, şu taraftakilerin de üç buçuk kürüş.. Cevabını vermişler. — Peki, demiş, onlar niçin altı kuruş ta bunlar üç buçuk kuruş? —Biraz çatlak ta ondan !.. —Yaaal.. Öyleyse bana on tane kadar çatlat ta ver olmaz mı? KULAK MİSAFİRİ Hukukt bahis ——— İNGİLİZ İNTİHABI VE KADINLAR Geçen günkü gazeteler İngilterede yakında olacak teştit ve umumi intihabat için mücadele hazırlıklarına başlandığını haber veriyordu. Bu intihaplarda iki cihet var, ki, bir taraftan kukuku esasiye, ve bilhassa İngiliz hukuku esasiyesi diger taraf- tan hey'eti içtimaiyenin, ye bilhassa İngiliz hey'eti içtimaiyesinin, bu gün- Ka i Iptidalarında İrat ettiği bir nutukta memleketi amele fırka- sından ( Labour Tarty) sakınmaklığa dâvet etmiş ; socialistliği reddet 1 eyen bu fırka hükümet mevkiine geçipte, programından anlaşılan niyetini, banka millileşdirilmesi tasavvurunu, tehak- kük ettirecek olursa, İngilterenin iktisaden ve ticareten ihyası yine gecikecektir, demiştir. “Yine geci- kecektir,, çünkü 1926-da yaptırılan umumi tatili işgalin sanayide ve alelömum muamelatta açtığı rahneyi kapamak için iki yıl emek sarfına mecburiyet hasıl — olmuştur. Bu bir hbakikattır, reyin — amele leri tarafından kı l kle — beraber, hükümet — başında fakat bana | tutunmak cesaretini, — hattâ — salâ- öyle geliyor ki kadınlardan ençok | hiyetini — kendilerinde — görebilmiş fırkasının namzet - | bulunduk yorum; fakat, ğı d daha lüzumlü olan iki riyle bakılabilir bir fırkanın adamları gibi telâkki etmiyorum; amele fırkası erkânı - burada arzu tafsilini zait bülduğum bir parlamento vaz'iyetinin hudusiyle - hükümet başına geçebil- miş oldukları zaman, - tabir caizse - hükümetcilikte —nasıl — beceriksizlik göstermiş, olduklarını; meselâ Fransa- da, hattâ en adi bir işte, hükümet parlamentoya bir teklifinin kabul olunmadığını görünce, bu keyfiyet sarih bir ademi itimat olmamakla beraber, onu böyle sayarek istifa etmeği demokrasia çığrındaki hükü- met idaresinin esas kaidelerinden saydıkları halde, demokrat İdarece Fransanın, “ağabeyi,, değil, belki “ağa babası,, olan İngilterenin o cihana nümune olan Parliament,, ;,de, pek kisa bir vaktiçinde tam dokuz defa tekliflerinin reddolunduğunu görme- bu fırha reisi Mr. Makdonald ( Mac- Donald ) in izhar ettiği kanaat esas- sız değildir. Kadınların rey hakkına sahip oldukları memleketlerde görül- müştür ki halkın. içtimat mvkt ve zenginlik itbariyle, üst tabakalarında bulunan — ailelere mensup — kadınlar intihap işlerine pek de alâka göster- miyorlar, mücadelelere girmek zah- metine katlanmiyorlar; bu hususta gayret orta sınıfta bile lâyıkiyle gö- rülmiyor;, asıl aşağı sınıflardan, hele amele sınıfına - gerek doğrudan doğ- ruva, gerek allelerinin erkekleri do- layısiyle - mensup — kadınlar intihap işlerinde faaliyet gösteriyorlar. Bu halin başlıca üç sebebi vardır: 1 — İngiltere — işçilerin miktarı, umum ish kü inkılâbt ahvali nöktai di bakılınca, yepyeni ve çok mühim birer hadiseye delâlet eder oldukları görülür: 1 — İngilterede kadınların ilk def'a olmak üzere reyi am usu- lüne göre intihabata iştirak edecek olmaları ; 2 — kadın müntahiplerin miktarlarının erkeklerinkinden epeyce çok olması. Bu hal İngiltere tarihine, şimdiye kadar emsali kaydolunma- miş bir hadise sıfatiyle yazılacaktır; filvaki, memleketin — “Kıraliyeti müt- tahide,, ile Londranın onbin İngilizle idare eder olduğu yüzlerle milyon nu- fusu havi Büyük Britanya İmparatorluğu nun - teşrif, idari ve, hususen, siyasi idaresine hakim olanların tayinleri işine kadınların böyle mühim - bir ekseriyetle, - on iki milyon erkek müntahibin karşısına ondört milyon kişilik bir muazzam ordu halinde Ççıkmak — suüretiyle - İngilterede bu zamana kadar misli görülmemiş bir şeydir.Müntahibelerin müntahiplerden hayli yüksek nisbette çokluğunun delâletiyle de anlaşılan içtimat hadise - erkek nufusla kadın nufus arassın da bir iki cins aleyhinde mevcut ehemmiyetli nisbetsizlik, - bir buçuk milyon raddesindeki “işsizleri, azal- tamamak, bunları yıllardan- beri iaşe etmek ve belki daha yıllarca iaşe etmek mecburiyetinde bulunmak gibi gaileler içinde olan İngiliz -hüküme- tini düşündürecek, esaslı tetbirler itti- hazma sevkedecek mühim hadisat- tandır. Kadınları intihap edici olmaklıkta adetçe erkekler üstün olmaları neti- cesini veren “ intihabi ıslâhat , en ziyade Mr. Boldyin Ç Balduyin ) in nüfuzunun — eseridir. Her kesin pek büyük merakla vukuunu ve süreti cereyanını bekleyip görmek dilediği bu gercekten nazarı dikkatiğ calip tecrübenin memleket hakkında hayırlı olacağına, kadınların basiretle hareket, nazarda ve hükümde isabet edeceklerine itimadı olduğunu Mr. Baldwin beyan etmiştir. Bunun b rharbe gitmeden evel kendi- si on sekiz yaşımda bir de- likanlı iken (Emine) yi ta- nıyordu. O zaman genç kız sekiz, dokuz yaşında bir şe- ydi. Fakat kendi akranı kızlar arasında o kadar ay- rılryordu ki o yasşta bile de- likanlıların hosuna gıdıyor- du. Harp dönüşü (Tosun) (Emine) yi tekrar gördüğü zaman geçen dört senenin bu kızı nasıl yetiştirdiğine hayrette kaldı. On üç yaşı- na bâsan (Emine) nekadar serpilmiş, güzelleşmişti. Ve delikanlı gittikçe rüyalarna karışan genç kızı derhal al- mağa karar verdîı Söz ke- sildi, nişan oldu. Harp tılsımlı bir girdap gibi insanları kendine — çe- nufüs ; her yerde- kinden — fazladır, velngilterede — işçi- lik Avrupanın bütün memleketlerin- dekinden zordur, meşakkatlidır, zira İngiltere kömürçıkaran Avrapa mem- leketlerinin birincisidir, maderr işciliği ise emsali arasında'en güç, enzahmetli olandır; 2 — bir memlekette âhalinin kadın kısmı erkek kısmından çok fazla olunca, erkeksiz. çok kadın kalmak zaruridir; bunların çoğu, geçii k bih şey daha var ki onları hiç unutmadı- ğim için bu mütalaayı arzedebildim: 1 derece— Şimdiki konservatör vükela hey'etine selef olan “Labour Party,, kabinesi hükümet başına H#k def'a geçmişti: bu yolda acemi idi; bu ace milik, ve bundan çıkan beceriksizlik, zeval yolunu tutmuştur; 2 derece — Liberal firkasındaki buhran henüz, esasiyle, temamiyle, zail olmuş değil- dir; bundan başka, “Liberal,, ler ara- larında “ Liberalism,, meslekine taraf- tar kalanlar bulunmakla beraber, kadın lara intihap hakkının, bu hak erkeklere F ümissavo İl d yolundaki ; teşebbüslerin müuvaffakıyetle neticelenmesine çalı- şanlara layıkıyle yardım — etmemişler, bu işde çok gevşek davranmışlardır. Bakalım, ne olacak? Her halde, önümüzdeki teşril ve umumi İngiliz intihabatı İngilterenin, hususen dahili siyasetinin ne yolda cereyan edebile- cek olduğu hakkında bize açık ve doğru bir fikir verecektir. A ne verilmesi GEKicik Hirâr | Evi Kıra çıkmışlardı.. Hayli gez- dikten sonra yoruldular ve acık- tılar. Sami bey dedi ki: var, girelim mi ? -Naciye kabul etti: — Girelim. Girdiler, oturdular. Lokanta- nın sahibi, eski bir kurt, gelen- lerin ne cins müşteri oldukla- rını kayradı. Mübalâyalı bir ne- zaketle hemen kaçtı: — Buyursunlar efendim, em- redin, efendim, kendi evinizde gibi hareket edin efendim... Sami bey evliydi Avkattı. “Arada sırada bir iş bahane edip, yanına Nciye gibi bir yavru alıp gezmeye çıkıardı. çamak yapmıştı. Keyfi de üstün- deydi. — Oh! dedi, burası hem gü- için çalışmağa , işcilik etmeğe mec- burdur; 3 derece — Aavam, ve bil- hassa işci, tabakasında kâdınlar, umu- miyet itibarile, erkeklerinin göster- dikleri yola giderler, bu — alelamya denecek süret ve derecedeki' inkıyat üst tabakadaki kadınlarda © suret ve derecede vaki olmaz. Ve , işte, bu aşağı sınıf,- bu mihnet çeken sınıf ; bu bir buçuk milyonu hükümete avuç açmış halde — senelerdenberi bulunan, ve belki daha senelerce bulunacak olan bu Zzavallı insanlar konservatör Mr. Baldwin-in sözlerini ne dinlerler, ne anlarlar; “memleke- tin yüksek menfaatleri, onlurca mu- amma gibi bir İaftır: aZ çalışmaklık daha insaniyetlice çalıştırılmaklık; ha- yati, umdukları, diledikleti suret Ve derecede refahlâ olmasa bile , hiç olmazsa, daha az mihnetle ğeçirmek- liğe medar olabilecek Mmiktarda bir ücret almaklık; şunlar ki - başlıca emelleridir, onları kendilerine vadeden Mr. Mac Donald-ı dinlerler , ve sözlerini anlarlar. İste bu mülâhazalardan dolayı bana 10 mart 1920 Ahmet Reşlt zel, hem de rahatl. Şu karşı ünnn hukuk Fakü letafetine bak... hukuku esasiye hocası Nıcl' 'e sözü kesti: nim karnım Zil çalıyof. "'9 —Ne güzel de konuşuyar- SÜ Gi KKti Romatizma kş;*_"'““"'““ sahibt igene — yak- 2 ; Romatizmalıların kanlarında ekşi- KŞ ğ?rîî:ı e;::ı:lm lik ziyade olduğu için en çok itina e İA edecekleri şey mümktün olduğu kadar Yemekler — geldi. — Karınları ekşi şeyler yememektir. Limon iyidir. doydu. Kahveleri ısmırlıdılır Tedbiri ekli Naciye sordu : Dana, Km:lı P& dıcibi gene — Eyli misin sen ? hayvanların eti ile ri, paça A 3 KiT ey.. evet.. misullu aksamı hayvaniye rumatiz- — Aşkolsun.. karına ihanet malılara eyi gelmez. çi Av — hayvanatının — luhumüuda | ediyorsun ha?. öyledir. — Evet. Mahsulati hayyaniyeden süt, yo- gurt, yumurta müvafiktir. H. B Z. Dr. Muhittin Neşriyat hayatı Dahiliye vekâleti tarafından her ay neşrol İdare 10 uncu sayısı kiymetli mündericat ile çıkmıştır. Yeni tayinler, karat ve öyle geliyor ki üzdeki İngiliz intihabatı umumiyesinden “Labour Party,, daha kuüvvetlenmiş halde çıkacaktır. idaresi ve Emanetle Vilâyetin tevhidi ünvanlı mühim bir tetkik makalesi de vardır. Bu mutaldamı arzederken “Liberal,, leri unutmiyorum; hatta, değil unut- mak, onları kendilerine ihmal naza- kıyar, saadete kıyar, fakat Oönun en vahşi bir lezzetle kıydığı şey genç nişanlıla- rmm masum ve bakir hülya- larıdır. Eşi harbe giden hiç bir genç kız yoktur ki gözlerni yumduğu zaman göğsünde “|altun başlı, gül dudaklı bir yayrunun ipek gibi hayalini görmesin. (Bademli) köyünün ma- vi gözlü, narin kızı (Emi- ne) kış güneşi gibi vücudu- nu asıtmadan kaybettiği (Tosun)un arkasından çok ağladı. Köyde onun gibi ni- gan olup kalmış başka kız- lar da vardı, Dört yıl süiren büyük muharebeden koca- ları geri gelmiyen on beş yaşında dullarla beraber ken takat ve tah ül yet- toplanır, dertleşir, maniler jafettir. Cana kıyar, refaha gelüp (Antalya) ya geçen bir vali hanımı (Bademli) köyünde konakladı. Genç kızlar herhangi bir yolcu- dan haber almak için daima bu geçiti gözlerlerdi. hafazasında geldiğini görünce yavaş ya- vaş sokuldular. tecessüsle etrafına topla- nan bu kalabalıkla alâka- dar oldu. Yanındaki küçük el çantasını açarak - onları çağırdı, Genç kızlar çekinerek, sü- zülerek, utanarak yaklaş- tıdar. Hantmefendi hepsine birer avuç badem şekeri verdi. Yanaklarını sıktı, çe- nelerini - okşadı, Kendileri gibi fakat tatlı ve Çocuk haftası 23 Nisanda başlar Bu sırada (İsparta) dan Atlı jandarmaların mu- bir. hanımın Hanım efendi sevimli bir şeker — veriyordu. sevdi. .. — Bunu anlamıştım zaten. — Güzel yemek yetik değil- mi? — Sahi... ben memnunum. — Ben de... — Rahatına bak.. eyinde glbl hareket et. — Çok rahatım, evimde " ol- madığım kadar. Lokanta sahibi, pişkin bir ta- vurla, dükkânın ta öbür ucuna çekilldi. Arkasını döndü.Uyukla- mağa başladı.Sanki bu halile de, Evinizde gibi hareket ediniz, diyordu. Filvaki Sami beyle Naciye, evlerinde imişler gibi davranmağa başlamışlardı. dırmıştı. Şimdi arabanım et- rafında çevre olmuşlar, ha- yran, memnun fevkalâde bir hadise seyreder gibi genç kadma bakıyorlardı. (Emine) aralarında idi. Fakat o ne sokuldu, ne şe- ker aldı, ne de hayret ve tecessüs gösterdi. Uzakta çeşmenin aynasına dayan- mış düşüniyordu. l Hanımefendi, beş altı a- dım ötede Imlnbılıgı karış- mayan, kendine sokulma- yan bu kızı merak etmişti, | çağırdı: — Kız, sen de gelsene, seker verecaeğim. Bütün kızlar dönüp ona baktılar. (Emine) kızardı, sıkıldı, hatta hiddetlenir gi- bi oldu. — Gel kızım gel, bak ne söyleyceğim. — Şurda küçük bir lokanta | İşte o gün de böyle bir ka-. Hanım efendinin israrı mizde O'ıbı' Beytendi, küçük hanımın be- | linden, koluyla kuşak aldı.Küçük banım, hazımsızlığın tevlit ettiği lesele sezdavi bir şekil vermek için, başını beyfendinin omuzu- na dayadı.. l İşi tam kekâya dökmüşlerdi ki, lokantanın kapısı açıldı, içe- riye Sami beyin karısı girdi. — Seni ahlâksız seni!. İşin var ha!. İşte işinin ne olduğunu anladım. On beş gündür peşini bırakmıyorum. Bu gün nihayet yakaladım... Seni rezil seni !.. — Rica ederim, rezalete... - a Sübü Sami beyi yumruklayor, to- katlıyordu... Hıncını iyice aldık- tan sonra kemali azaemetle, gel- diği gibi gitti... Naciye gülmemek için kendini güç Zaptediyordu: — Vah yavrum vahi.. Ona ne yapalım bir şeydir oldu. Bu aralık lokanta sahibi yak- laştı, masayı toplamak istedi. Sami bey dedi ki: — Haâakkin varmış... Şimdi oldu işte.. Sahiden evimde gibiyim... Kendiml evimde zannettim. Selâmi İzzet Nakleden « Nlân Havayıcı beytiyeden olan bir maddenin reklâmını yapmak üzre 20-30 yaş arasında müstait bir ha- rima ihtiyaç vardır. Maaş dolgundur. Taliplerin Sultan Hamamda Mesadet hanında 13 numaraya müracaatları. Darül'aceze müdiriyetinden : Kanca — balta - kova 8 8 40 Yukarıda yazılı üç kalem le- vazımı itfaiyenin mubayaası ka- palı zarf usuliyle 11 Nisan 929 Perşembe günü sgaat on dörtte münakasası icra edilecektir. Talip- lerin yüzde yedi buçuk nisbetin- de teminat akçeleriyle ve teklif- nameleriyle Darül'acezeye müra- caatları . el M 3 Darülacezeye muktazı 30 ton tüvenan kömürünün kapalı zarf usuliyle münakasası 10 Nisan 929 Çarşamba günü saat on dört- te icra edilecektir. Taliplerin te- minat akçeleriyle ve teklifname- leriyle Darül'acezeye müracaatları kadın hali, hareketi, hatta çehresinin rengi, bakışlar- nın değişikliği ile arkadaş- larından ayrılan bu kızla meşgul olmak istedi, araba: dan atladı. Yaklaştı, (Emi- ne) kaçmadı. — ÂAdın ne senin kızım. — Habibe. — Annen, baban varmı? — Yok. — Sana kim bakar. Oteki kızlar ıoyledıler — Nişanlısı muharebeye gitti. İki nazik el (Emine) nin yüzünü sevdi. —Nişanlın muharebeden gelinceye kadar benimle o- turur musun, İya) ya götüreyim. .. —— mez, aşk ve iptilâ ,tanımaz söyler, fal bakar avunur- satıfıtlı bır hauımııı bu ıl-