12 Mart 1929 Tarihli Milliyet Gazetesi Sayfa 6

12 Mart 1929 tarihli Milliyet Gazetesi Sayfa 6
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

SAi — Bızrıx> Gülemez be can! Bin deve katarı görmez işini, Ne dere ne tepe dinlemez be can! Yel bile kıskanır bu gidişini, Dünyayı -içine bin de- gez be can! illiveti Sarsın düdük sesi, hep sağı solu, Demiryol yurdumun en sağlam kolu, Hele bir yaklaşsın Mardine Bolu. Sana dünya karşı gelemez be canl Vatan şenlenecek bir kaç senede, Bak neler olacak şu viranede Dökeceğiz ne var, ne yok haznede Bu azmı kimseler çelemez be can! İsmet Paşamızın kutlu himmeti, Verdi demir yola bütün gayreti, Yeter sırasında bir işareti, Yüzümüz onlarsız gülemez be can! 4 4 4 4 4 4 4 A 4 4 4 4 4 4 4 4 4 4 4 4 4 4 4 4 “ E 4 4 4 4 >o439004900 944 PD DARAAAASIİ Borcumuza sadıkız ' m KS M. S. BİZXKIZAAKIYLILILIZIZILMIZIZ Vaktile şimdikinin 1i- kaç. misli mem- leket elimizde iken memurlar beş ayda bir maaş alamaz, borçlarımız artar eksilmezdi. * ödüyoruz. İlk taksiti yakında vereceğiz. Ara- Kof 4 daki farkı düşünmeli. Kahve içme! Hanım ve Bey, bir ahbap evinde yemek yiyorlardı. Sıra kah- veye gelmişti. Bey, hanımın yavaşça- ku- lağıne eğilerek : — Eğer beni seversen dedi, kahve içme! çü- —— nkü geceleri uykumu K kaçırıyorsun! En yakın yıldız... Necla hanım, sinema- ya çok meraklı idi. Sinema -yıldızlarının muvaffakıyetini gör- dükçe içi içine sığmı- ei İ di ) zi Sami> aiğlrene Tüzörüni BBi yordu. Bir gün kocasına; — Ah, dedi, bir yıldız olmasını ne kadar is- terdim. Kocası hemen cevap verdi: — Hani' ogünler? — Demek yıldız ol- mamı sen de istiyor- sun ? — Tabiit isterim. — Neden ? —Çünkü en yakın yıl- dız bana (11) kilometro AA A S N mesafededir de ondan!. hal Şimdi ise eski imparatorluk - borçlarını | fe inde nasal M Fi SN Bu yedi kız heykelini uzun uzun seyrettikten sonra belki fazla kalır- sam çileden çıkarım diye korktu, kapıyı çekti, kilitledi ve bu sırrı kimseye söyleme- meğe ahtetti. Yıldız Bey çok za- mandır babası Ateş Beyden haber alamı- yordu. Hemen bir p »s- tacı yola çıkardılar. Postacı dört ay içinde dönüp geldi. Fakat yüzünden düşen bin parça oluyordu. Yıldız Bey: — Ne var, yoksa ba- bama bir şey mi oldu? Postacı evvela tered- düt, etti, sonra: — Allah size ömür versin, babanız öleli tam beş sene olmuş, yerini « Paytak Rıd- van» diye bir haydut gasbetmiş, efendimizin de hayatta olduğunu kimseye süylemiyorlar. Yıldız Bey postacıdan bu haberi alınca renk- ten renge girdi, evvela sarardı, sonra kızardı. Gözünden bir;kaç dam- la yaş geldi. Fakat fazla müteessir olmayı yiğitliğine — yakışdıra- madı. Kendini topladı. | Meseleyi doğruca gitti Irak- Beyine anlattı. Babasının yerini zabte- den «Paytak Rıdvan» 1 yenmek için askerce- yardım etmesini raci etti. O da bu teklifi ka- bul etti. Yüz bin kadar asker topladılar Paytak Rıd- vanın üzerine yürüdü- ler. Rıdvan bunu du- yunca bir elçi gönderip işi muharebesiz hallet- mek için ricada bulun- du. Yıldız Bey de elçi- ye şu teklifte bulundu. —Babamın malları, tacı, tahtı bir meydana konsun iki tarafına iki arslan oturtulsun Rıd- van da ben de meydana çıkalım. Hangimiz ars- lanları yener, malları, tacı tahtı alırsak onlar ona helâl olsun! Elçi Rıdvana bu ha- beri götürünce Rıdvan sarardı. —Aman ne Beylik is- terim, nede başımı ars- lana yediririm!. Asıl kabahat sizdeki Yıldız gibi bir arslan durur- ken Beyliğe benim gibi birini geçirdiniz! Diye cevap verdi.Et- rafındakiler: — Yok, dediler, ma- damki bizim sözümüzle Beyliği kabul ettin, şimdi bizim sözümüzle hareket edeceksin! Bu arslanla kavgayı kabul edeceksinl Bitmedi g Meraklı şeyler, HM N N Rahat bir hapishane Evet çok rahat bir hapishane.. Fakat sıcak suya, kalorileri noktasından değil.. Almanyada mund şehrinde mah- paslar hapishane mü- dürü ve gardiyanlarla bağdaşmışlar. Her gece evlerine gidip rahat rahat uyuyorlarmış. Bu böyle bir iki sene devam etmiş. Fakat — mahpuslar- dan biri bir gece çıkıp bir daha dönmemiş. Ozaman iş meydana çıkmış. Memurlarında mahpusların da çanı- na öt tıkanmış. 282 Kratlık elmas Afrikada Elmas ma- denlerinde - çalısan amelelerden biri geçen gün bir yumurta bü- yüklüğünde 282 krat- lık bir elmas parçası ele geşirmiş. Bu elma- sı 4500 ingiliz lirasına bir kuyumcu kapatmış. Halbuki elmasın haki- ki kıymeti 25 bin ingi- liz lirasından fazlaymış- En büyük ve en küçük kuşlar. Kuş cinsinin en bü- yüğü şüphesiz Deve kuşu dur. Boyu bazan 2 buçuk metroyu ge- -çer, Ağırlıkları da 90 ve 10 kilo gelir- miş, Hatta bazıları 120 kiloya kadar da çıkı- yormus. Dort- |. OH -—-—--arrame Başka bir İokantaya.. SS Kuş fasdesinin 'en küçüğü de sineklerdir. Bunların ağırlığı 15 gramı geçmemektedir. Tırnak üstünde yaşı buluyorlar! Hayvanların dişleri- ne bakarak kaç yaşın- da olduğunu anlayan tecrübeli adamlar var- dir. Fakat insanın ya- şını tırnağından anla- yabilecek kimseler ol- duğunu iş'tmedinizdi, değilmi? Evet, böyle kimseler vardır. Bunu ilk defa keşfeden Dok- tor Enterlant isminde biridir. Doktora göre ayak tırnaklarının etle birleştiği yerde bir ta- kım çizgiler vardır. Bu çizgilerin -her biri üç seneye muadildir. Me- sela (10) çizgi varsa o adam 30 yaşında de- mektir. Şimdi bu dok- tor, bütün kadınların yaşlarını elifi elifine biliyormuş.. Hanımlar hesabına pek te hoş bir şey değil geliba... Müşteri — lokantaya girer girmez garsonu çağırır: — İIşte bahşişin. Yüz- de onunu da başkaca vereceğim |Listeyi eli- ne alarak) Bana ne tavsiye edeceksin? Garson — müşterinin kulağına eğilir: — Başka bir lokan- taya gitmenizi!.. Zıraat derslesi 23 üncü ders Şimdi gelelim sizin yapabilecekl :rinize: 1 — Tarlada daha mahsul varken gidip bakın: İlk baharda mahsul sarı, cıliz mı orda toprak sulu de- gilse muhakkak azot noksandır. Onun yeri- ne yeşil, gümrah olur- sa kâfi azot vardır. Mahsul iyi, güzel yetişmiş ama taneler cılız: Derhâl fosfor noksan dersiniz. Azotla potas noksan- lığını çok def'a karış- tırmak mümkündür. Potas olmazsa mahsul gürbüz olmaz. Bir toprakta iyi yonca, tırfl yetişirse kâfi potas vardır, demektir. Potası az topraklarda pancar, tütün, patatis yaprakları lekelenir, uçları sararır, kurur: Boş bir tarlada güb- re noksanlığını anla- mak ta mümkündür Esmer, içinde çok ne- bat çürüntüsü olan toprak azotça zengin- dir. Bahçe toprakları- na, eski çayır açmala- rına, orman açmaları- na azot vermiye lüzum yoktur. — / Boş tarlada - fosfor ve potas noksanlığını anlamak Mmümkün değildir. Bir de tarlanın bir köşesinde tecrübe yap- makla da anlaşılır. Bu kolay iş değildir. Kullanılacak gübre mıktarını şimdiden yazamayız. Her sınıf mahsule göre değişti- ği için oradan bahse- deceğiz. Yalnız son bir def'a daha söyleyeyim: Güb- resiz ziraat olmaz. Gübre verip altın ka- zanmak İâzımdır. Fazla malümat iste- yen sorsun yine yaza- rim. Bunları ziraat memuru bilir, ona da sorabilirsiniz. Kerim Ömer res;ı—s_e;glslııde — Bu tablo çok güzel, acaba fiatı nekadar. —30 İira, —Ucuz. Ressamı kim? Xa Bendenizim. — Ya.. öyleyse pa- halı. — Niçin ? — Ben bunun ressa- mını ölmüş — zannet- timdi de onun için ucuz bulmuştum. Halbuki siz hayattasınız, bun- dan istediğiniz kadar yapabilirsniz, onun için kıymeti, — ölmüşlerin resimleri gibi yüksel- mez, bilakis düşer. Üü xÇ ÜĞS Kü ? N dersiniz? Vaktile gayet çirkin bir adam, tanıdıkla- rından birinin evine ziyarete gider. Ev sa- hibi bu çirkin misa- firi görünce ellerile yüzünü kapayıp hare- me koşar. Fakat çok | durmadan yine misa- firin yanına girer. Misafir: «Nıçin böyle yaptın? Diye sorduğu zaman şu cevabı verir: —Sizi pek çirkin gördü ğüm için hare- me kaçtım, belki ca- riyelrden birini görü rüm de gönlümün pa- ı gider demiştim.. Halbuki çıka çıka bizim hatun karşıma çıktı. Onu sizden daha çirkin bulunca kade- rim bu imiş diye sizin yanınıza döndüm. kaplan Geçen gün Sökede 13 yaşında bir çoban dağda keçilerini otla- tırken birdenbire.. Üç korkunç kaplanla karşılaştı, acele bir kaya arkasına gizle- nerek... .«Ateşetmeğe başladı köpekler de yardımı il: kaplanlardan ikisini öldürdü, birisi kaçtı. Aşk olsun çobana!..

Bu sayıdan diğer sayfalar: