12 Mart 1929 Tarihli Milliyet Gazetesi Sayfa 4

12 Mart 1929 tarihli Milliyet Gazetesi Sayfa 4
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

ASRIN UMDESİ “MİLLİVET,TİR 12 MART 1929 BUGÜNKÜ HAVA Rasathaneden aldığımız malömata azgart göre dün szami hararet 7, nakıs ( di. Bugün rüzgür hafif ve mürehavvil esecekür. Hava evvelâ âçık. sonra bulutlu olacaku. FIKRA KIYMET VE CÜR'ET. Bir kabalık ve saygızızlık kar- şısında yaşayıp gidiyoruz. Bu ki küstah, mütecaviz hareket duygumuza ve zevkimize tev- cih edilmektedir. Türk zevkinin sunun kalın ve Türk zevki kapalı olduğunu mu zanrediy- — orlar nedir. Musikide böyle, vesimde bo- yle, edebiyatta böyle, mimaride böyle, ve taa... ve hattaaa basit > ötel reklamcılığında bile böyle.. asılır susmazsanız “sen © nı gününde “ma sırsa toz Bestekâr olacak babtıkara tam 1929 senesi martınn bu gününde bize hâlâ “yandı ci- ğer” gazeli verir; sorarsanız ku- laklarniza turfanda kiraz gibi anla turfanda kiraz anla. mâzsın!,, der. Aynı senenin ay- ile sarı karı i olur, diyen ressam olacak bahtı renksize ayır yeşil olur,, diyemezsiniz, hemen “siz onu göremezsiniz, i yapıştırır. Örümcek ağdan demi bir mısra vardır ki kar. da gülümsiyemezsiniz bile. acan “3999 senesi Avrupa © debiyatında böyledir, siz ne an- İarsmız,, cevabı, kavuklu ;şak- $ağı gibi alnımızın ortasına ya- © pışm. Şu yapının maskara oldu- ğunu görürsünüz, İarsınız fakat söyliyemezsiniz, derhal bir ahır yapıp yapmadı- ğınızı sorarlar, ve siz “ahır yap- sam sana hediye ği de nazik bulmayıp susarsınz. Dedikya otel reklamcılığı bi- ie anlayışımıza, duygumuza Be gün büyük bir otelin vereceği maskeli baloya ait bir el ilânı Zördük. Meşhur Ameri- ka'lı Wilson'un anne saydı bu kadar bizden alpay böyle bayağı resimli ve baskılı bir ilân ilirdi. 'gu ve benlik mer- sireeriesarssassnn yen tefrikası 31 inden masa, masa, dağıtılan bu berbat kârt, nihayet onlatın cüy'etine ve bizlerin lâkayitliği- ne renkli bir delildir. Artık kıymetleri, kıymetlerin FELEK Funda Fatma İşle bir isim ki kendisinden - hiç şüphesiz - bir çoklarımız- dan fazla bahsettirmektedir , o kadar ki eğer işini biraz daha inceltirse Türkiyenin dişi Arsen Löpeni olacak. Son günlerde bü * kanunsuz , san- 'aikârin kadınları çarpmaya başladığını öğrendik. Evelce erkeklerin bu kadın tarafından kafese konmasını o kadar şa- | yanı hayret bulmiyorduk. Erkek- lerin kadınlara karşı olân mu- kabili ifiraz zekâ tefewukuna rağmen bunu cinsiyet zaafına cit husast bir tazahar telekki ediyorduk. Erkekler çok defa bile bile kadınlara aldanırlar. Lâkin, kadınların Fındık Fat- maya şikâr olmaları şayanı istirgaplır . Bu hadiseyi her iki taraf içinde pek şayanı iftihar bulmadık. Şarlo âşıkları ! Sinema dlemi dünyada yeni bir, sınıf ihtas etli: Aşıklar sınıfı. Her artistin kendihe göre bir dşık kitlesi var. Bu meyahda rahmetli Rudolf Valantine rökor tutu- yordu . Ondan sonra Rudolf Kolman ve daha bir takım artistler hayalleri ardında bir âşık zümresi sürüklerler. Yalnız meşhur komik Şarloya kimse- nin aşık olduğunu bilmiyorduk, belli başlı erbabı kalemimizden birisi iki gündür üst üste Şarlo hakkında takdir ve hay- ranlık makaleleri yazdığına göre kendisinin Şarloya âşk olduğuna hükmetmek, zarireti hasıl, oluyor. Şüphe yok ki Şarloya Kr olmak güç bir şeydir , lâkin zevk ve renkler münakaşa edilmez ki / FELEK oi) KADIN GÖZÜYLE Darülacezede hanımlar himaye hey'eti Dartlnecze hakkında Şehi SÖNEN ISIK Yazan Yazan MEBRURE HURŞİT — — Biri Peri kızı, Başka ne diyeyim? — Biraz? — Ne yaptim babacını, kuzum Neyran başucundaki” masanın | söyle... üstüne bıraktığı demetten bir gül çekd.. Kokusu “hemen yok” — Biliyor muyum kil, — Eibette bilirsin babacım — denecek kadar halifti, Ne güzel, | istersen ben keşledeyim! ne cemiz, ne nazik bir beyazalığı vardı! Koklamakla. bile solup “Kirlenecek zannedilirdi... © Neyranın hayalinde, « birden- “bire menekşe renkliiki — grözlü — belirdi, - — Hasan, gözleri seninkilere ne çok benziyor değil mi9 — Kimin? Ha, bilmem, Peri kızı, bakamadım... i — Hasan Yıldız bulundu mu? Önü Mehmet dün yakalayıp getirmişi — Babam ; verde Hasan? Bu gün beni 58 gelmedi. Hadi git de çağır. * Namık İçeri gifdiği zaman Neyran hayretle Şatağında doğ- | ruldu. Babasına ne olmuştu? Bir gecenin içinde ne kadar zayıflamış ne kağar Gözleri neden öyle piri, pan yanıyordu? — Hasta mısın, babacım? aliba Neyran! — Nen var babacım? — Ben de bilmiyorum... — İyi uyuyamadın mı, baba? — Kâbuslu bir uyküz — Babacım! — Sen mi —Bilmiyecek ne var ki? Dün sö- zünü dinlemedim, Yaldızı koştu- rdüm,. bepinizi korkuttum.. işte bu, değil mi? Ama babacım, ya- ramazlığımın cezasını Kâfi dere- cede çekmedim mı? Artuk bana gücenmeğe lüzum var mı? Hadi babacım gel şimdi, yatağıma ot ur, yüzüme gül, o çatık ni aç da bana konaktaki 6 ilk mes'ut günlerimi, hânı bana elin- le yumurta yedirdiğin güzel gü- nleri hatırlat. eğer beni korku- tmak Için yaptımsa. emin ol ko- rktum.. demin içeri girerken seni öyle sap San, yorgun, küskün bir halde görünce nasıl titredim bilmezsin! Bak, hak babacim da: ha halâ yüreeğim hızlı, bızli ça- rpiyor.. Söylesene aruk beni aff. ettiğini, dargınlığınm — geçtiğini söylesene. Zavallı Namık; bilmeden ya- tasnı daha ziyade açıp didikle- yen sevkili zalim küçüğünün yorganın üzerindeki ince güzel ellerini okşadı... Yavaşca: “— Geçti Neyrar. korkma. dedi. z Hatta biraz sonra beyaz gül leri kimin. getirdiğini sorduğu zaman Neyranın uzattığı karta Elizi, Müzali, sl iyeti ce ölçüp versek fena olmıyacak; | e ve wi netimizie verdiği İsabedl karar zannolunduğundan fazla mühim bir maliyettedir. Bu müesseseye asri bir şekil vererek, Eme: ondan Azami derecede İstif, etmek Için başına ları mürekkep bir bilmeye hey'eti koymağı kararlaştırmış. Mes'ele- nin ehemmiyeti, bu vazifeyi erkeklere | tercihen kadınlara tevdi edilmesinde değildir. Bu ber nekadar başlı başi - na İçtimal bir hadise teşkili ediyorsa da, asıl bu fırsatla kadınlarımızın belediyecilik sa- hasında lk adımlarımı atmış olmaları daha esaslı ve daha temelidir. Bü havadis büt"n kadınlarımızca bir müjde gibi telakki edilse ve Şehremancı mize karşı derin bir bissi şük- ran beslenme yeridir. İatihap olunacak kanunlar kimler olur- sa olsun bu bizce şahsa alt bir Tatuf diya değli, türk kadınlı- gına resmi bir paye veren ta- riht bir hareket diye kaydedil- melldir. Darülaceze Emanetin bir hayır müessesesi olduğuna bakılırsa, hanımlarımız belediyecilikte staj- larını gayet müsait bir zaman- da görecekler. Memleketin fa- kir ve kimsesiz evlâtlarına alt umur ve idare geniş salâhiyete kendil terk olunacak. Dı MİLLİYET SALI rülacezenin fıkrasını tenvir maj sadile konferanslar. müsamere- ler tertip edecekler. O mllesse- seye karşı ve bilcümle hayır- perverlerin alâkasım' uyandır- mak Için teşebbüsatta buluna- caklar; paviyonlârın temizlipiniden terdp ve İdaresluden tamamile me“'ul olacaklar, şte fikri, icti- idari sahalarda kadın 19 İhdiyarları, uzaklaşan ruhlarını kola; anlayan kadınlar olduğu gibi , çocukların heniz İnkişaf eden hislerine de lik İstikameti verend yine onlardır.Ruht meziyet her kadında az çok bulunur. Şimdiki tında kadından İstenilen nan insanları, kim olursa olsun müstahsil bir unsür haline ge- tirmektir. Dünyada hiç bir şey karşı- lıksız olmaz; İnsanlarda almak Zevkine mukabil bir de vermek vazifesi vardır. Bu kaideyi he- imiz biliriz, fakat ekseriya mevkli tatbika koymasını pek arzu etmeyiz. Evet almak bir zevktir, fakat vermek zamanı gelince bir kaçmak üsulünü tercih ederiz. İşte Darilaceze hey'etine intihap olunacak ha- uımlarımıza yüksek bir vazife terettilp ediyor. mini GÜNÜN LÂTİFELERİ “ ART 1929 YER <> an ea Miymntro Oda ehir mania 0 mler sesede bedava beslenilen ve barındırılan ihtiyar ve çocukla- ra* şehre bu iyiliklerini ödemö- | sinin yolunu öğretmektir. İht. | Ta ziyade çocuklara bu adieşlnaslık hissini #tlamak, onların İstidadını Peş 'derek her hangi bir san'at xasıtasile şehre hizmet etfirme' usulünü telkin etmek Jâzimgelir. Bu hizmet o âcizlere yalnız borc ödetmeyerek, aynı zamanda de kendilerini acizden kurtaracak ve her kes gibi alınlarının terile| hayatların kazanmağa sevkede- ; cektir. Hanımlarımız bu kimsesiz. yavruları tüfeyilikten kurtarı» cak ve tam manasile hü: İnsan- lar yapmağa çalışucaklar. İşte bir çok misatlerle görül- düğü gibi, diğer memleketlerde ancak uzün mücadela vayor- gunluklardan sonra elde edilen imtiyaza , biz asrımızın mes'ut Türk kadınları, ağzımızı aç#rn- dan mall oluyoruz . Hükümeti cilmhuriyemizin bize gösterdiği bizde (samimi iz. Bu vesile ile hey'eie intihap olunacak hanım elendilere muvallakiyet temenni ederken, yalnız kendilerini değil, vki tutacak hemşire- lerinin istikbalini de nazari ti- bare almalarını kadınlık namma reca öderim. A Efzayiş Suat Dilenciler toplatılıyor — Gözüm görmez, Ayağım tutmaz... ..... gözleri tatlı bakışlarını kaybet İm Sadece sesinde, genç kızın bile farkedemediği, bir ihüzazla: — Bu gence teşekkür etme liyiz. Dün-doktoru bile o düşün- dü. Bir gün çaya çağırınız, ok maz mı, Neyran? dedi. » Neyran. attan düşeli on beş gün olmuş, kolu temamen geç miş ve başının sargılarıda çık- muştı. Artık gene eski adetirinden hiç birini unutmuyor, hatta bir. kaç günden beri Hasanın ders- lerile de meşgul oluyordu. Yalnız. şimdi ara sıra yanaklarını pembe pembe kızartan ve sık sık gözlerini) komşu köşke çevirten yeni bir dü şüncesi vardı. “Onun hakkında hiç de bir şey bilmiyordu. Gençtl, yakışıklı idi, nazikti, oyandaki köşkte oturuyordu, sabahları ot0- mobili ile dolaşıyordu, ismide Ekremdi. İşte bütün: bilgisi bundan ibaretti, Baba onu davet edeceğini söylemiş fakat bir daha bundan balisetmemişti. Birkaç defalar “o, Hasani çağırmış, Neyranın Dasıl olduğunusormuştu, Gefiç kiz kendi kendine “düşünüyor. Neden bu adam onun zibnini bu kadar İş gal ediyor ?.. Neden bu onbeş günden beri birkaç defalar rüya- sında onu, daha doğrusu o mavi gözleri, görüyor?... » Neyran kaç defalar baba ile konuşurken o genç (o komşusunu hatırlatacak tarzda kurnaz cüm- leler tertip etti. Fakat baba, anlamıyor. yoksa anlamak mı istemiyorf... Ama buna sebep net İlk dela *© nu çaya çağır. mağı düşünen y © baba olma. mış me İdi? Seyran saygısız, nezaketsiz telâkki &dilmemeleri .0101002090000800) *G, mu düşünmek. hatta uykuda bile unutmamak nezaket, terbiye için mi? İşte yine özleri dalmıştı, he önündeki - saksıları. nede Suları boşa döktüğünü ' görüyordu. Aşa- gıda, bahçede Recep ağa ile ko- nuşan Namık; balkondan ekan suları görerek (başını kaldırdı, neşeli bir sesle: — Ne o, Neyran, yine rüyaya mı daldın? Hadi aşağı gel, bak haya ne güzel kahvaltı soframızı kameriyeye kurdurdum.. Neyran cevap vermeden içeri kaçtı ve elinden kovayı tp he- men gece annesinin sokağı gören odasina koştu, pencereden sarktı. Fakat küçük, yaramazın yürek çarpıntısı boşa gitti! Gürültüsünü - duyduğu otomo: bii-“oznumki - değildi. İşte yeşil boyalı: köşkün öntinde durmuştu. Neyran odasına geldiği zaman utancından aynaya bile bakamadı. öyle ya deminki muhakemeler, kendi kendine düşünce” ve me- raklarını . mazur gösrermek için bulduğu bahaneler ne olmuştu? Acaba: Mis, Neyranın 'böyle topu topu yarım saat gördüğü bir. genç için bütün vakarını unutarak pencerelere koştuğunu gürse me derdi? Her vesile ile talebesinin o dırmağına — “Kalbini taştanmış gibi hissiz yap ki, mes'ut olasıni., prensibini nakşe çalışın zavalı Mis, sözlerinden hiç te istifade edilmemiş oldu- Bunu öğrense acaba ne düşü- nürdü? —— Küçük hanım, beyfendi sizi bekliyor. Neyran birdenbire sıçradı. e fens, bu kudar korkacak ne vardı? Hem Gülzar yavaşıa üren. Du e (Gazeteler) dıracaktıt Omuzuna bir şal attı, alnmd ki yeni deri kaplıyan pembe yi ra izinin üzerine, yepyeni bi *koketri., ile “kıvırcık saçlarını indirdi. Baba © sabah ne kadar da mejeli idi . kahvaltı ederlerken Neyranın deminki dalgınlığı ile daha epi alay etti. — Babacım, istediğin kadar eğlen, hiç kızmıyorum işte... kem bilsen | seni gençleştiriyor... Namığın gözleri hafifçe karar- dı. güneşten yorulmuş olamaz- lardı; Kameriyenin . eterfındaki sarmaşıklar ziyanın keskinliğini alıyordu... balbuki ne tuhafı İşte Namığın gözleri hâlâ karşısında- kl Neyrsni bulanık o görüyor. “gençleştiriyor... “gençleştiriyor, kelimeleri altında. zavallı baba, kulaklarını tırmalayan “İhtiyar- ğını unutmuş mu idin? İhtiyar. lığını unutum şnu idin?,, serze- | neşini duyuyor... Evet Namık hakikaten o sabah gençleşmiş. kibi.. Arkaya doğru taradığı: ve sıklığını kaybetmeyen beyaz saçları güneşin altınd gü- mü gibi parlıyor. renginde de o korkunç solukluğu yok. hatta deminki kahkahaları, küçüğünü öfkelendirmek için yapağı lati- feler. gözlerinin altına, şekakla rına. doğru hafif bir pembelik bile getirmiş... — Neyran, şaka filan değil bugün sen İyi uyanmamışsın. Gözlerin dalıp dalıp gidiyor. hem neye konuşmıyorsun? bu neşe ne kadar — Eyvah, geliyor! 0020000000000000 0000000000040 Misinl mahçup ctmiyecek, İrade sinir azmi İle © manasız yüre | çarpıntılarını, çirkin. rüyaları yıl / edinmişiz. Cehennem :J1 Mart 1929 Size Cehennemden taze hava- dis gönderiyorum: Bu derece 6- 'cak yerdeti, teze olarak ancak havadis gönderilebilir. UlL Ne Cehennem gibi bir haval Mektubümu, bir kahvenin ta- Tocasında yazıyorum. Hokkamda * mürekebim kay- niyor. Alnımdan sel gibi ter akı- yor. Kokuya çare yok, dedi, mütemadiyen yanıyorlar! Cehennem hakkında malümat di... Zabanilere durup dinlenme ık.. Her 12 eaatta “bir kere, “hennemlikleri sağdan sola; sole sn sağl çeviriyorlar, Yeni ımükellef bir bar açılmış, "azbant masrafı yok.. Zebaniler işi . göriyorlar. Moda — olan < Raksı merğamerk... Şeytana bir kaç sel sordum, Burasını nöğle isitiyorsu- Halkın nasıl yaşadıkları, yani mematlarını © nasıl . geçirdiklerini de sordum, Sakin bir memat sürüyorlar. Sat 10 dan sonra musiki mem. Don juanı aradım. Burada böy- ie bir kimse tanımiyorlür. Esasen çapkınları boraya kabul etmiyor. lar, Neden“deye sordum, Şeytan: — Onlar suludurda ondan, dedi, suyun burda yeri yoktur. Görmediğimiz, yalnız. kulaktan işittiğimiz için cehennem hakkın- da yalnız bir takım o malümat e TE Türkiye Milli ban- kasından: 27 Şubar (929. tarihinde Nesim Mazliyah efendinin tahtı riyasetinde Ve Komiser Remzi Beyin huzurla aki içdma eden hilssedaran senelik hey'eti umumiyesi OâI ktmincevel 1928 kat edilen bankanın hesabat ve kabul ve tasdik ederek meclisi idareyi güzeran eden işbu seneye sit idaresi haşkında Abra ezmiştir. Bundan mada heyeti umumiye müddeti memuriyeti * bitam bulan Nesim Mazliyah efendi ile Cimcoz Salah Beyi tekrar Meclisi idare azalığına intihap etmiştir ve elhasıl Reşit Saffet beyi (020 senesi için | takdirde muameleyi mukteziyel tar * niyenin icra edileceği İlân olunur. ? he ( 2 Garson buz getir dedim, hay- retle yüzüme baktı, Bu diyarda, buzun: ismini bile bilmiyorlar. Şeytanıda gürdüm. Sevimli, kürnaz, cin gibi bir adam. Beni, kırk bin vantilatör dö- nen odasında kabul eti. Serin- ceydi ama, etrafta yanık et ko- kuları vardı... Burnumu büzüp, yüzümü, ekşittiğimi görünce: nuz? — Kaloriferle tabi, Harareti aynı derecede muhafaza etmek için bundan başka çare yoktur. — İniliz. antrasici mi «yaka. yorsunuz? — Ne gezer. çök pahalı Rus yakıyonuz.. mangal kö- mürünü” tecribe ettim «mma, halk şikâyet etei... — Sicağı bukadar çok mü seviyorlar? — Sno detece, nu. Zanvedildiği gibi cehennemi gürülkü yok. Gayya — kuyusu görmedim. Kimse muztarip de- Bil. İşleri güçleri kül kedisi gibi sınmaktan ibaret, Cehennem de, ber yer gibi bir yer, Yalnız tasavvur edeme- diğiniz kadar sıcak. Yalnız fevkalide bir şeyi var Ne yağmur yağıyor, ne kar. Bu geçirdiğiniz kıştan sonra, bunun “ne demek olduğunu anlarsınız depilmi? Selâmi İzzet Bayram haftasi ROZ NUVARDA < Hoş ve eğlenceli matine ve suvarelerinizi geçiriniz. Perşembe akşamı Palo, İstanbul İkinci Ticarete mahke mwesinden: Müflis Karik Arslanyan masa ana matlubatını kayd ettirmiş olan eshabı marlubun tespiti düyun için tayin olunan 20 Mart 099 Çarşamba © günü san: 14 ten (6 ya kadar bil. umum veskik ve müstenedatımı ma- a ibraz etmeleri lüzumu ve aksi

Bu sayıdan diğer sayfalar: