j k e NİN Y ON l Bugün kar yağması | hava kapalı ve pusludüur fasılı ı .kar yağması muhtemeldir. Kar — do olmuştur. Bütün Dü Hikir; öüliyet ASRIN ÜMDESİ *MİLLİYET,TIR 7 MARI” 1029 muhtemel... Rasathanenin gece geç vakit verdiği malümata göre bu gön Tpi halini almayacaktır. FIKRA C& mart mutku ) adan intibalar ADALET VE ADLİYE (Bizim Başvekli ) in Takriri sükün kanununun uzatılmaması vesilesi ile verdiği nutuk bey- nelmilel hafızaya (4 mart mutku) adı ile kaydedilmiştir. 4 Mart aötkünu ayrıca, İnkılâp geçiren veya inkılâp yapmağa havesil olan milletler dey( Yen! düstur ) olarak ezberliyeceklerdir. Siyast basiret ve içtimat — besaletin capcanlı bir ifadesi olan bu mu- tuktân — edindiğim —- tamamen şahsi - intibalarımı gelişigüzel motediyorum Adalet diye bir şoy yovtur. Söz kitplarında tatlı bir vahi- menin tarlli olan bu adalcti yeni sarısı bambaşka mefhtimda almaktadır . Var — olduğunu bir sn farzedelim, adalet; Iütuf, ih- vet, mirasyedi bah- değildir. Okuduğunuz kitapların içinde bir Ç bllmem e ) halife vardır, SOyYSuUZ müverrih cnu Bağdatta oturtar, adaletinden öyle ballan- dırarak lâfeder ki gafilseniz şu wazzarayı görürsünüz: Bu (bil- mem ne) halife en sevgili en uslu temiz nedimini — ya saka- hat kestirmediği veya mahmur Kgözlü kapatmalarından birisine cafes bir katiye — bulamadığı için — kör kuyuvu atmıştır, V.S. Bir padişeh vardır ki bir ölek müverrih adaletini iasıl fasıl yazmış ve adının yamacı- za adalet Jisanını yapıştırmış- tır. Fakat “bakınız. bu devletlu adalellu ya halkı boza, şıra, bük İçüği veya sürülerce be- x bebesinin elinden saltanatını kurtarmak için cellat edip boğ- durmuştur. V.S,.. Bir. sadrazam — vardır ki, ( adaletinle - vââârool .! ) diye condan özden hoykıranları bile ya kemcatletmiş yahut satıra getlrmiştir. V,S... Bir başkası -da vardır. ki, Karağözün Beberuhiliğini yapa- mazken höer hangi bir gün — işi- dirsiniz, altı atlı bir araba ve bir manga yaverle koca Babi- Alisin köca kapısından içeriye satlapati girmiştir. Bu bedbalt ta adaletli vezir olduğunu kendi ağziyle hangır baağır ilân ettikten birkaçsaniye sonra mazlamı ve masum olduğu imahkkemece hükmedilen bir ken- dinden çok daha öz vatandaşa şıt (iradel nliyeyi) göndermiştir. Zenim adaletime tahriren Hdlca bir şey düşünmek iste- se Duayanın iter tarafı “ Yeni sanı bü vahimeyi şu İKi kantur ediyor : hakikatla cepheli bir tek (Hak) vardır, birine müspet hak, öbürüne menfl hak derler, yani bir haklı ve bir haksız vardır. Hayatın her küçük zerresinde her geniş görçeğinde bu noktası noktasına böyledir. Bir millet bu müspet ve meatl hakkı mıskalı miskalı besaletle payediyor mu ? ediyorsa o mll- let dipdiri ve o devlet sonsuz- di ur. İşte ( Adliye ) denllen teşok- külün vazife ve kuruluş hikmeti budur. Adliye kelimesini değiş- ürebiliriz de — çünkü adaletten müştak değildir. Zaten kuvvet ve İstikametlerini realiteden alan müntesipleri de bunu ( hukuk ) olarak —almışlardır. — Türkiye Cumhuriyetinin Adliyesine ge- lince; , Ben son biz siz değil, fakat bütün düşmanlar bile yemin ederek ki yeni Türkiyede yeni samlarla bezenmiş, çelik raylar üstünde yürlüyen yepyeni bir adliye vardır ve o tam manada teşekkili etmiştir . Ufak tefek aksaklıklı var? Kabul, yeni kurulmuş adliye makinesi ya- taklarına yerleşiyor. demek , ondandır. Eğer bu hakikat, hakikatin takendisi olmasaydı, ( 4 Mart mutku ) olmazdı, söylenmezdi. Kalbe, benliğe gurur veren bu vesile ile söyleyim: İnkılâp Tür- kiyesinin bu günleri yaşıyan temiz ve yorulmaz - adliyecileri beynelmilel hukukçuluk tarihi- nla en hayran, en tapan bir bir faslına müebbeden bağdaş çökmüşlerdir. Benl ve benden sonra gelecek çocuklarımı: tor- unlarımı tebrik ederim. -FELEK Amali erbaa | Şu son günlerde şairlerimiz- den ikisine bir * hesap , süali sormuşlar . Esasen şiir. ile hesap arasında münasebet bu- dandağuna - Celâlt Sahir B. efendi müstesna - kimse iddia etmediği için şairlere citti bir hesap süali sormak kabil de- gildir. Ancak Bu süaller bir anket şeklinde yapılmış. Bu | ikl zata sormuşlar: Amali erbaadan hangisini seversiniz ? Her ikisi de - ayrı dyrı - cevap vermiş : Darptan maadasımı ! önünde büyük Bir kalabalık gören gişe memurları , ellerini memnuniyetle uğuşturarak , — Bu akşam gine kompile! Demişlerse de perde - açıldığı zeman bu büyük kitle yerine Bir kaç kişiden başka kimse görünmemiş. Darülbedayi mü- "dürü bu müşahede üzerine tah- kikat yapmış ve şu neticeye VK 1:2'; il.:.,ı MİLLİYET MiüikAaye. CUMA - 8 MART — 1929 devamı edenler de kendilerine | * züppe , dedirtmemek - için fiyatroya gitmez olmuşlar. Dı- şardaki 0 kalabalığın ve içe- rideki o tenhalığın sebebi . Bu ne tozat Yarabbi | Hatimizi daha doğrusu ha- dinizi görüyorsunuz ya ! Her taraf su içinde, yağmur, çamur, kar. buz hepsi suya müncer olan şeyler. Istanbulda - ba- zılarının tuzundan maada - kurü yer kalmadı zannederseniz al- danırsınız , — Bütün — Beyoğlu terkas muslukları kup kurüduür. FELEK KULAMK MiSAFIRI 17 Kuruşluk cığara:... Doime olduğundan fazla görün- mek itiyadında bulunaan bir zat vardır. Bu iliyat onu bir hevi megaloman yapmıştr. Mesela, ne- reden geldiğini sorarsanız mahre- mane kulağınıza egilerek: Sorma diye anlalır, Şiştide yüksek bir hantm efendinin çayına davellidik. Manşer öyle şampanya içtim, öyle şampanya içtim ki,., Bu hanım efendi. çok mu zengin? — Ne - söylüyorsun - moönşer , Beyoğlunda sekiz apartıman, Tarla başında yirmi İki ve, Kumkapıda.. — Pek ölü.., kes... demeğe mecbur olarsamaz Dön bu zatla orla sirif bir tokanlada — tesadüfen — buluştuk, Yanımızdan bir fırlayış fırladı, Doğru telefona . Alo orası neresi? Ha, sizmi- siniz, Neyran hanım.. Ben Tahir.. Burası Serkldoryan.. Arkadaşlarla beraberiz, Evet evet hepsi burada, Gece belki gelirim. Selarn... Mahavereyi — bitirip yarımıza geldiği zaman takıldık: Aşk olsun be.. yalan da bu kadar otur: Burası Serkildoryanha, Ö söze başlamadan evel arka- daşlardan biri atıldı .. Canım cnun da Serkildoryan dediği sahici Serkıldoryan değil ya dedi. Ya hedir? Ne alacak agara ! Kulak misafiri vasıl olmuş : li Geçenlerde Darülbedayi re- Jisörü olan zat yazdığı bir makalede salı akşamı müstesna haftanın diğer günlerinde tiyat- roya gelenlerin züppe ve*sinob, olduğunu söylemiş, Bunu oku- yanlar bu züppeleri görmek için kapıya toplanmışlar , ve işin fuhafı evelce Darülbedayie ——— —e Yazan Güneşten kamaşmış gibi titriye ufalan - gözlerini üzerime dkü. Kirli parmaklarını değdir- meğe cesaret edemeden, eğildi, yavaşça elimi öptü: Ben bir şey söylemesini bilmiyorum, sen ki bir. Peti kı. gsın, içimden geçen şeyleri anlı. n, değil mif dedi Bilir misin, Miseiğim © esnada titr nuh' kirli — saçlarını - öperken çime hiç bir- tiksinme — hissi elmedi. Rabamla bahçede dolaşırken gün a ondan uzun, Uuzun Şahsettik. Hasanı birkaç dakika- ak gören, gece annem bile onu evmişti. MEBRURE HURŞİT — geldiği Zaman, sırtında gene ya- malt Olmasına rağmen temiz bir gömlek vardıSaçları yıkanmış ve taranmıştı. -Omuzunda boya ku- tusü da yoktü, Misciğim bu çocuk harıka: Öyle ince düşünceleri, öyle has- sas bir kalbi var kil Küçük Hasan © gece uyuma- mış, hep düşünmüş, düşünmüş Annesine, kürdeşlerine bu. iyiliği yapan, ve bilhassa dün onun saçlarını öpmekten çekinmeyen Peri kızına o da bir şey.. Bir yadigâr vermek — istemiş..— Fakat Peri kızına Jâyık olscak kadar kıymetli nesi olabilirmiş? Düşün- müş, düşünmüş.. Nihayet bulmuş. Babası ilk h aylarında ev- SA KDD :ŞX .XXx_ KO D A CA diyorlar . den çıkmamağa başladığı gi Hasancığa gül ağacından — güzel oymalı ince bir. dwwar - çiçekliği yapmış.. Hasanın, — annesinden, | kardeşlerinden — sonra — dünyada | en çok sevdiği şey de bu imiş.. Peri kızı, acaba, sonun — yolda giderken içini mavi kırmızı renk- H küçücük kır mineleri ile dol- durduğu bu divar süsünü kabul edecek mi imişt.. Misciğim, diyorum ya, sen bu Hasanı görmeli (idin.. O anlatıl- maz bir şey. O gün Babadan bir çok paralar aldım, Gece An- nemle beraber Istanbula inip Ha- şana bir kat şasör biçiminde gri elbise, çorap, ayak kabı, kasket, aldım. Gece Annem pek söylen- miyordu ama bu kadar şeyi bir boyacı çocuğu için fazla buluyordu. İşte o günden beri hemen her sabah Hasanı görüyorum. Annesine para gönderdim, kar. eskilerden |dim. Dün arka bahçede beşini de Ssiraya dizdim, — Tesimlerini | diyor. hakkı varmış. Yalmız iyi | bımda onu gördük,e içim İçime TEMAJA HAYATI| Fransız Teatrosunda M. Brunot'nun temsilleri Beyoğlundaki fransız - teatrosuna yeni bir turne geldi: Comedie-Fran- Çalse — san'atkarlarından M. Brunot türnesi. Yağmür altuda — günlerce dolaşmış zannnımı — veren — kılıksız oyuncaların hali, rengi uçmuş cibi- seleri, oynadıkları piesler, bana - ital- yan komedisi — devrindeki — seyyar kumpanyaları hatırlatı. Hele evelki akşam seyrettiğimiz Reaumarchalsnin şaheserinin yarattığı hava bu hisse bir nevi hakikilik veriyordu. Kendimi on sekiziaci asrın temaşa aleminde; Goethenin Wilhefm Meister de unu tulmaz bir ” tarzda resmini yaptığı alemde zannettim. Neyazıkki M. Bunot ve — arkadaşları Besvmarehsis ve Röstand'la — iktifa etmiyerek — Berüstein'in hezeyanlarile G. Ohnet'nin safsatalarını dinletmeye kalkışıyorlar. Halbuki temsillerini eski piyeslere yahut O ayarda eserlere hasretdelerdi bize pek tathı — Sastlar geçirtecekdiler. İk temsilleri Cyrano de Bergerac oldu. Les Romünesgues Ie Rostand” nn en güzel esezi olan Cyrano, oynaması en güç olan piyeslerdendir. Evelki akşam da Bezumurchals nin Figaro'ntun izdivacı vı verdiler. Yüz elli sene evel yazılmış olan bu kome- di hala teravetini mubafaza etmektedir. Hele bu günkü teatronun o kerih, 0 acıklı edebiyatı yantada Beaumarchais, tazc ve bertak bir. menba suyuna benziyor. Her şey söylenmiştir. ilade | edilmemiş bir fikir, bir his - kalma mıştir; roman Vüya tesroya — girme- | miş bir mevzu” yöktür.. Onun — için dir ki bizi Ancak “taleni, — tatmin edebilir ve bu eskilik ve yenilik göbi, fikir ve edebiyat sahesinde hiç bir şey ifade etmeyen — mefhumların fevkinde bulunur. Mesela Geraldy efandi her halde Besumarchais den eskidir, ölüdür. Çünkü zevk - sahibi- nin Geraldy de her hangi noktsi nazardan kendisini — tatmin — edecek bir şey bulması ihtimali — yoktur. Sanacin — diger,bir şubesine geçelim: Bu günkü şairlerimizden kaç tanesi bize, Besumarchais niü mussırı olan Nedimden — daha Hele onun “BÜRERLL inli muharrirlerden duyduğumuz haz yük sek Dir mertebeye vasıl oluyor. Bida yene, yani yananlılar ve hintlilerde, sürin bir nev'i “olan ye sürden bir Büyük Hanım çektim. Hasanımın boyacılık etmesini istemiyorum, İakat o babasının: “Benim yerimi sen tutacaksın, Göreyim Geni, Hasan!, — sözüne öyle büyük bir imanla bağlan- mış ki, çok. defalar Recep ağa onu, gene sırtında eski gömleği, ayağında o kocaman papuçları, yanında boya kutusu - ile uzak mahallelerde görmüş. Kendisine söyleyince kızarıyor, — “Hasan, bir şey Tâzımsa bana söyle, alı- rım; niçin bu para - kazanmak hevesinden' vazgeçmiyorsun?,, de- diğim zaman bir erkek ciddiye- tile başını " sallıyor, “Peri kızı, içimdeki şeyi namıl oluyor da anlamıyor sun?,, diyor. Bitün israrıma rağmen bu küçük inat- çıdan bu bahse dalr başka bir Gürlü ayrı tutulamıyan teatro bu gün edebiyattan o kadar uzaklaşmiştir ki bir zemanlar edebiyatın en yüksek, en kıiymetli şubesi ulan temaşanın $00 mümessilleri İbsen ve - hatta - Rostand dan evelki devirlere ait esorlerden hususi bir zevk duyuyoruz. Hatta bu günkü hal devam — ederse Demirhane mildürünü “detx vecd içinde seyredeceğiz C1). Figaro'nun izdivacı, Sevilla ber- berinin mabadidir. Mevzut biliyor- sunuz: Kont Almaviva, zeveesini ih- mal ederek — Figaro'nun — nişanlısı Suzannc a slâke peyda etmek sev- dasına düşüyor. Kakat Suzanncle kon- tes elbirlik olup Almaviva'ya bir oyun oynamaya karar - veriyorlar. Kontun bir akşam Sözanne'l beklediği bah- çeye Kontes, Süzünne'in elbisesini giyerek geliyor. Almavivanın, Suza nne zannettiği Köntesle kısa muha- veresi esnasında. genç Ve şuh kari- sını niçin ihmal ediğini öğreniyoruz. Erkek, kadının muannlt ve sakin aş- kından bıkmıştir. Ağkı ve arzuyu daima tazelemek hünerinden mehrum bir kadın terkedilmeye, aldatılmaya mahkümdur. Fakat Almayiva, nehayel — muha- tabinin kimn olduğumu anladığı ve karısı zannettiği Suzanne 1 Figaronun kölları arasında gördüğü Vakit arzu ve aşkın dahs başka bir çok sebep ler yüzünden tazelenebileceğini öğ- reniyor.. Bu meyzün — yüzlerce — muharrir kullandı. Fakat hiç biri ona, Besu. mürchalstin berrak, zeki ve ince üslübu sayesinde — verdiği nefaseti hahşedemermiştir. Besumarchais'nin eseri İyalnız vemaşa edebiyatında değil, fakar Vinsanların hassasiyeti tarihinde de en | kiymerli vesikalar arasında kalacaktır. M Brunot, Figaro mlunu pek iyi aynadı. Arkadaşları da az çok muvaffak öldüler. Fakat hepsinde o | kadar derin bir san'at aşkı — vardı, oynadıkları oyunun Küymeti — onlara © derece nühüz etmişdi ki, mahdut fakat güzide bir püblik onların hep- sini birden sürekli alkışlarla — takdir etmek ihtiyacını duydu. R. N. Ti) Eski repertlara müracaat: işle bizde yegöne takip edilecek yol budur. Bu vadide Durütbedeyün göüzel bir teşebbüstne şahit olduk: Ru hafta Shakespare in On ikinci gece sini oynuyor. - Darülbedayü bundan dolupt ne kadar — tebrik cisek yeri vardır. | | GÜNÜN LÂTİFELERİ — Evlâdım şunun - biraz yağlıca tarafından kes, bu sene tombulluk moda olacakmış | kalpli olamakla degil, Peri kadar da güzelmişsiniz.çocuk sizi öyle seviyor ki. dedi. Görüyorsun ya Mizciğim deh- şetli “sükse, yapmağa baçladım. Hele beyaz amazon elbisemi ziyip de bir sokağa çıkabilsem galiba epl canlar yakacağım. Şimdi şunu yazarken *Oo0L Od0. Neyran.. Oool.,, — diyişin gözümün önüne geldi de gözle- rim yaşararak öyle güldüm ki! Heni geçen mektubumda bir aya kadar Yıldızla dişarı çıkabile- ceğlr demiştim ya, babam şimdi inkâr ediyor. “Ben öyle şey söy- lemedim, Hiç olmazsa daha bir ay biniciliğini bahçede yapmakla iktifa etmelisin. Bu Hayvan çok huysuz.. hele sokağa çıkınca ala- bildiğine. koşmağa kalkar da başı- — Hasanım — size Peri — kizı | HEommar HTüyatro Sevgili yavram, sana bir şey söyleyeceğim — Söyle sevgili yayrum. İyice —düşündüm — sevgili yaytum. Sevgili yavrum ne düşündün? — Vaziyetimizi, istikbalimizi düşündüm. Senin başına dert oluyorum. Sana yüküm, — Anladım, benden ayrılmak istiyorsun. — Yok canım!.. Siz tuhaf — mahluklarsınız. ayrılmağı — niyet sıkılmam. — O halde nedir? — Sen kâfi para kazaname yorsun. — Doğru. — Bu parasızlık devam ede- cek, - Zannederim. — Evet ama ben parasızlığa devam edemiyeceğim. — ya ne yapacaksın? — 22 Vaşında güzel kadınım. — Anlıyorum. Gene benim dediğim — gibi beni en fena zamanımda yüz üstu bırakacaksın. — Anlamıyorsun.. Seni sev- diğimi büyük bir fedakârlıkla ispat edeceğim. — Haydı canım sende.. — zaten beni hiç bir zaman insan yerine koymadın ki.. — Saçmalıyorsun . Hem yapmağa karar ver- diğim şeyi, senden ziyade kendim için yapacağım. lemnun oldum! — Aley etme. Benim de iki dlim ve on parmağım var. erkekler Senden ebem, böyle bir — Yeni mi — Sen alay eti. Mademki sen çalışıp kazanamiyorsun, ben çalışacağım. —Çok iyi; neye çalışacaksin? —Seninle tanışmadan evek. 2 Başka erkeklerle taniş- mıştın.. Şimdi maziden — bahset- meğe ne lüzum vart, -Ben bundan bahsetmiyo- Tum. O zaman pek Alâ hayatımı kazanabilirdim:.. — Tabil, y — Bu gün, yalnız. bir erkeğin eline bakmak bana giran geliyor. — Mükemmel'. Hangi mesle- ge sülük ediyorsun? Daha bilemiyorum. — Bunu bilmmeyecek ne van Daktilograf! Ama bu işl yapmak için okuyop yazma bilmeli... Bir düryat nağzasında satıcılık fena değil . am geldi. Her sabah dola- € siğmiyor, Çizmelerime varıncaya kadar her şeyim beyaz. - Kibise geldiği gün kusurüu olup olmadığını gör- mek için giymiştim. Başımda be- yar amazon şapkası, climde ge- niş kolluklu beyaz eldivenlerim, külot pantolonum, arkası yırtmaçli uzun beyaz çaketimle gece an- nemin karşısına çıktığım zaman zavallının şaşkan hali görülecek şeydi. Babamın beni bu “kılıkta, sokağa — bırakacağına — bir. türlü h=ı_nıdı, “Nasıl olur, efendim, € ne dert, diye söyler söylenip Babam beni amazon eibisemle çok beğendi, fakat bütün öpü- cüklerime ricalarıma rağmen bir ay daha talim yapmadan sokağa çıkartmamak - fikrinden — vazgeç- medi. Dün — “Yıldızımı, — alnındaki kaya yıldızından — öperken küçlü- cük-pembe kulağına, sanki beni li gibi bu fena hava- | Ben ciddi söy — Aplıyorum! — Sen benl hiç bir işe yara maz zannediyorsun. Sana ak:'n! sit yal çalışan kadınların hepsi benden akillı, benden işgü- Zarmı sanki.. tanıyotüm, iyda bin Tira kazanı — Ben o kadar istemiyor.m. Hem terzilik yapamam. — Ebelik yapsan? — Ricâ ederim alay etme. — Alay etmiyorum, sana iş düşünüyorum. — Böyle münasibetsizçe söz söylemeğe, alay etmeğe hakkın yok.. Daha bir terzinin parasını veremiyorsun. —Haksızsın.. Kendi terzimin parasını veriyor muyum? Herif daya etti. — Herhalde ben çalışmağa karar verdim. — Çalış kızımı, çalış. — Elbette çalışacağım. — Yarın — gazetelerin sütonuna bir İlân ver. — Hacet yok, a işi nasıl bulacaksın? Zannettiğinden daba basic Eveliâ sermaye bulacağim. Eyl. iş kolaylaştı. Bu sermaye nasıl gelecek? — Sermayedarla.. — Anlamadım? — Andlamıyacak ne var: Ken dime evelâ bir sermayedar bu- Tacağım! halk Selâmi İzzet Manisa vilâyetinden: 1 — Manisa memleket hastahane- aine (1400) lira kiymeti ” muhammı nesinde Tovazımı übbiye mübayea edilecektir. 2 — Bu lavazımın envanı müheyla liste İstanbul ve İzmir sıhiye müdür- Hiklerinde mevouttur. 3 tekliflerini müddeti münakasa — olan £- ©- 920 saat on bire kadar müdder zarfında makamı — vilâyete bildirmeleri. ——— Mühim bir Fransız ticaretbanesi İstanbul ticaret işlerinde ve Ana- dölü seyahatlerinde istihdam edilmek Üzere hemen İşe girmeğe amade ve Fransızcaya vakıf bir Türk genci aranıyor. Taliplerin mükemmel refc- ransları, ailesinin veziyeti — tahsilinin derecesini müş'ir mektuba bir kıt'a Tosograf İeffedecek I2 marttan cvel “Seyyah, rumuzile İstanbul bosta- banesi 176 nümerolu kuta adresine leri disi söyledim. Siyah parlak gözleri, sokak tarafına doğru dönup, öyle has- retle süzüldü ki, eminim beni anladı. Babamın bir “yumuşak,, günün! bulup izni koparıncaya kadar sabretmekten başka çare yok. Mişciğim üç gündenberi Ha- sana ders veriyorum. — İşte aşağı- dan sesi geliyor. Artık senden ayrılacağım.. Mektuplarını — dört değil sekiz gözle bekliyorum Sana — buselerimin en gürültülü, en kocamanlarından arabalar do- lusu gönderiyorum. — Neyran ei Neyranın — haftalardan — beri beklediği gün nihayet gelebilmişti O gece yatmazdan evel ama- zon elbisesi, beyaz çizmelerini, bayram sabahınt bekliyen çoçuk: ların neşeli sabırsızlıkları ile do- laptan çıkarmış, büyük ihtimam” larla scdi'rln Üzerine — sıralamıştı Taliplerin kanun — dalresinde |