Milliyet 5 Mart 1929 sayfa 6 | Gaste Arşivi

5 Mart 1929 Tarihli Milliyet Gazetesi Sayfa 6

5 Mart 1929 tarihli Milliyet Gazetesi Sayfa 6
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

gronose Söyle hemşeri! »10::0:5) Yavuz İsmet Paşam eyledi niyet, Lazeteler gelsin dile hemşeri! Takriri sükün da kalktı nihayet, Varsa bir dileğin söyle hemşeri! 8 Savaş günlerinden kaldı yadigâr, Doğru yoldan şaşmaz hükümetin var! Fenayı unutmaz, iyiyi arar, Vardır yakınlığı koyle hemşeri! & H Arada olursa eksik gediğin, Yapılır mutlaka her dilediğin! Haklisan boşuna gitmez dediğin, Ağa bir tutulur Beyle hemşeri! Kurunun yanında yanar diye yaş, İçine getirme korku hey kardaş! Hacet kapısıdır, sıkılma yanaş, Varsa bir dileğin söyle hemşeğıî! Ş TEOS1O3Ğ0SS03L0NA0NE0330310I OSLOSLO OO ORLONOOOOİROE ; di & OMLOMOMONONOT U SONONONORONN Bim B — Hiç aman vermiyeceğiz İçinde yaşadığı, ekmeğini yediği memleke- tin aleyhinde yazı yazan rum paçavrası Hronika gazetesi.... | arRON— Kadınlar evel geliyor! Kız mektebinde hoca tahtaya şu cümleyi . * vazdı: “«Öküzler ve inekler çayırda otluyorlar.» Sonra çocuklara dö- nerek sordu: — Bu cümlede bir mantıksızlık görüyor- musunuz? Küçük kızlardan bi- ri cevap verdi: Evet Efendim , inekler ve öküzler de- mek Jâzımdı. — Niçin? — Hükümetçe kapatıldı, sahibi ve muharriri “adliyeye verildi. Hainlere aman vermediğimi- - zi dost da duşman da anlasın. Tîıüa—f fıkralar — Kadınlar erkek- lerden evel gelir de ondan. Siz geçen gün kadınları — nezaketen öne geçirmeli, demi- yor mıydınız? Sapı kırık şemsiye.. Fransız vilâyet ga- zetelerinin birinde ş>y- |ES3> —— le bir ilân vardı: Sapı kırık bir. yeşil || şemsiye bulunarak belediye dairesine ge- tirilmiştir. Rengini tarif eden zata iade L ç A A j &%İ Leylâ bu mektubun- da Mecnuna hak veri- yor, «Ne söylesen reva- dır, senin yanında mah- cubum, fakat elimde bir şey yok, eğer bana kal- saydı senden başka ya- rim olmazdı. Zannet- me ki sen dertlisin de ben neş'eliyim..BTakis sen ne kadar gamlıysan ben de o derece gam, keder içindeyim, işim gece ğündüz «ah» ve «vah» tır. «Selâm oğ- lu» yla karı koca deği- İiz, ayri yatıyoruz» di- SALI MART 5 iliyetin halka mahs li Mahalleli toplanıp Mecnunun babasına şi- kâyet ediyo:lar: —Bizim bu deliden çektiğimiz nedir? Diyorlar. Mecnun bu- nu haber alınca tekrar evden kaçıyor. Babası da peş'nden. Gene bir dağ başında oğlunu ya- kalıyor. Zavallı Mec- nunun teessürü o dere- ce fazla ki kendini kay- bediyor, babasını bile tanımıyor. İhtiyar gene nasihata başlıyor. Oğlu tabi dinlemiyor. Adam çaresiz eve dö- Mecnun babasının ö- lümünü haber alınca ağlayarak mezarına gidiyor. Şu sözleri söy- lüyor: —Sana çok yazık ol- du babacığım. Belki de sözlerini dinlemediğim için ölümüne ben sebep oldum. Senin gösterdi- ğin yoldan gitmiş ol- saydım, hiç birimizin başına bu felâketler gelmiyecekti.. Sen ba- na çok samimi bir ar- kadaştın. Dertlerime ortaktın. Ben senide kaybettikten sonra ar- tık büsbütün kimsesiz X Ü Yyk Ü Gene diyar diyar do- laşmaya başlıyor. Bir gece sabaha kadar Al- laha yalvardıktan son- ra güneş doğarken ba- kıyor ' “zaktan kendi- sine doğru biri geliyor. Bu adam arkadaşı «Zeyt» miş. Zeyt, Mec- nuna Leylânın sadaka- tıni, ona olan sevgisinin halâ devam etti ğini söylüyor. Mecnunun inkisarı tutuyor «Selâm oğlu» ölüyor. Oradaki âdet erkeği ölen kadın bir iki yıl matem tutar- SN AAA SARISS PN AAA V ŞS “ .— ” F.;î;—ı W / V| NN kalındır abası: — Çoban! ŞDerisi kalın, eşek derisi, çok uzaktan gelir cilveli sesi: — Davul. $ Dağ erirmi? erimez deme: — Buz. $Sürter, aşınır, ta- şındıkça taşınır: — Ayak kabı. $ Horul Horul uyur, mırıl mırıl söyler: — Kedi. Okumak Yazmak Mahkemede. —Sen okumak yaz- mak biliyormusun? — Hayır. —Peki neiş yapıyor sun? — Tabelacılık. DAUAT AAA KDA S CAKE T NLUKT Bulun bakalım Bu Köpek oynuyor, elindeki çatalla oyna- edilecektir, : H_iddet çok fena şeydir. Herkese iyi muamele etmek bütün insanların en birinci vazifesidir. ı Anasına babasına, çoluğuna, çocuğuna hısımına akrabası- na, amirlerine, maiyetindeki- lere hiddet ve şiddetle mua- mele edenleri kimse sevmez er geç te başına bir belagelir. Çünkü bazıları bu şiddete tahammül etseler bile içlerin- den bir deli bozuk çıkar bir tarafına bir şey vurup o hid- detlinin hakkından gelir. Onun için büyükler, küçük- ler,aklınızda olsun, asabiye- te kapılıp kimsenin kalbini kırmayınız. Her işi sükün ve mülayemetle halle çalışın, her İlsözünüzü tartarak söleyin! Bütün bildiklerinizin, tanı- tan biri var, nerde? dıklarınızın sevgisini kazanın! yor. Bu mektuba Mec-| nüyor, hastalan:p ölü- Mmış. nun çok seviniyor. vor. kaldım. -Bitmedi- Bilmeceler — | Ça ğ Kıraat Doktor olacak.. $Kıvrıktır. sopası, e , Pek genç bir memur, devamsızlığından do- layı işinden çıkarıl- mıştı. Kendisine bu kara haberi verdikleri zaman hiddetle bağır- dı: — Ya.. Beni azledi- yorlar ha... Fakat bu kendilerine beşyüz kişinin hayatına mal olacak, Bu söz daire amiri- nin kulağına gidine maraka başladı. Ümit- sizlikle bir halt etme- sinden korkarak nasi- het etmek üzre yanına çağırdı: — Oğlum, sen ötede beride bazı laflar edi- yormuşsun, 500 kişinin anına kıyacağım. filcan diyormuşsun î_enç adam, gülümse- İ — Yalan değil, dok- tor olmağa karar ver- dim de.. Fedakârlık Meclube Hanım ni- şanlısına mektup yazı- yor ve diyordu ki: aA ğZiraat dersleıığ 20 inci ders İçindş kireç bulunan bir toprağa kireçleme yapılmaz. Toprağı birde alçıla- mak vardır. Bundan da mahsu listifade eder. Bütn bu saydıkları- mızla biz toprağın ha- vasının nasıl islâh edil- mek İâzımgeldiğini an- latmak istedik. İnşal- la anlatabildik. Bundan sonra topra- ğı niçin ve nasıl güb- relemek ıktiza ettiğini anlatacağız. Şimdiden bilmek lâzımdır. ki toprak iyi olduktan başkâ içinde mahsule yarayacak — maddeler bulunursa fayda temin eder. Elimizde * güzel bir toprak var.İyi işledik. İyi tohum attık. Pek ala! Toprak ta gıda al- malı ki mahsul yeti- şebilsın. Bir toprak - kendili- » ğinden de iyi ve giıdalı olabilir. Fakat oraya her sene, her sene eke eke nihayet o gida tü- kenir. : Bizim Türkiye top- raklarının çoğunun ha- li böyledir. Artık bu hale bir ni- hayet verip biz de adam akıllı mahsul a'alım. Kesemize bir az para girsin. Karnımızı kendi ekmeğimizle dayura- lim. Amerikadan gelen buğday, İstanbulda yerliden ucuz.. Sebep?. Biz çok emek sarf edi- yoruz. Ona mukabil kâfi derecede mahsul alamıyoruz. Bir dönü- mün işlemek masrafı on İira ise daha iki lira fazla sarf ederek gübre kullanırsak üç dört misli mahsul alabiliriz Kerim Ömer —çaa Trenler karlara saplandı SAA «Seni o kadar seviyo-| :| & rum ki icap ederse u- gğurunda hayatımı feda ederim.» Mektubu bitirdi. Al- tına hamiş olarak şun- ları karâladı: “Eğer yarın yağmur yağmazsa gene o pasta: cıda buluşalım! —Vaktında gelmiye- cek olduktan sonra trene ne lüzum var? — Vaktinde geldikter sonra bekleme salonu- na ne lüzum vardı, a beyim?

Bu sayıdan diğer sayfalar: