PU FO ÇF Ğ NG İN AA CA ÇUY K 3 — e F PY Z GA AU BNU HOSONOMORONO0NOOMOROLOTA gronose Söyle hemşeri! »1on0: Yavuz İsmet Paşam eyledi niyet, Lazeteler gelsin dile hemşeri! 'Takriri sükün da kalktı nihayet, Varsa bir dileğin söyle hemşeri! Savaş günlerinden kaldı yadigâr, Doğru yoldan şaşmaz hükümetin var! Fenavı unutmaz, iyiyi arar, Vardır yakınlığı koyle hemşeril Areda olursa eksik gediğin, Yapılır mutlaka her dilediğin! Haklisan boşuna gitmez dediğin, Ağa bir tutulur Beyle hemşeril B & Kurunun yanında yanar diye yaş, İçine getirme korku hey kardaş! Hacet kapısıdır, sıkılma yanaş, Varsa bir dileğin söyle lıemşı-n:'ıiî Ş 0020211019031031013 4 SOTEOROTEOSLODİ Leylâ bu mektubun- da Mecnuna hak veri- yor, «Ne söylesen reva- dır, senin yanında mah- cubum, fakat elimde bir şey yok, eğer bana kal- saydı senden başka ya- rim olmazdı. Zannet- me ki sen dertlisin de ben neş'eliyim.. Bl'akis sen ne kadar gamlıysan ben de o derece gam, keder içindeyim, işim gece ğündüz «ah» ve «vah» tır. «Selâm oğ- lu» yla karı koca deği- Diz, ayri yatıyoruz» di- BELOROONON01101101003503501601103301501ü Mahalleli toplanıp Mecnunun babasına şi- kâyet ediyorlar: —Bizim bu deliden çektiğimiz nedir? Diyorlar. Mecnun bu- nu haber alınca tekrar evden kaçıyor. Babası da peş'nden. Gene bir dağ başında oğlunu ya- kalıyor. Zavallı Mec- nunun teessürü o dere- ce fazla ki kendini kay- bediyor, babasını bile tanımıyor. İhtiyar gene nasihata başlıyor. Oğlu tabi dinlemiyor. Adam çaresiz eve dö- Mecnun babasının ö- lümünü haber alınca ağlayarak mezarına gidiyor. Şu sözleri söy- lüyor: ZSana çok yazık ol- du babacığım. Belki de sözlerini dinlemediğim için ölümüne ben sebep oldum. Senin gösterdi- gin yoldan gitmiş ol- saydım, hiç birimizin başına bu felâketler gelmiyecekti.. Sen ba- na çok samimi bir ar- kadaştın. Dertlerime ortaktın. Ben senide kaybettikten sonra ar- ea KA » BN BN AA Ş S . Hiç aman vermiyeceğiz İçinde yaşadığı, ekmeğini yediği memleke- tin aleyhinde yazı yazan rum paçavrası Hronika gazetesi.... Hükümetçe kapatıldı, sahibi ve muharriri -— adliyeye verildi. Hainlere aman vermediğimi- - zi dost da duşman da anlasın. Tuhaf fıkralar Kadınlar evel geliyor! — Kadınlar erkek- Kız mektebinde hoca |erden evel gelir de tahtaya şu cümleyi | ondan. Siz geçen gün yazçik | 3 kadınl sÖküzler ve inekler (îne ;vr;îrm:î;mı:iîlıeı?- çayırda otluyorlar.» 'dmnız? çe AAA ) yor mıydınız? Sonra çocuklara dö- | - Sapı kırık şemsiye.. nerek sordu! Ş &z — Bu cümlede bir| Fransız vilâyet ga- mantıksızlık görüyor- zetelerinin birinde ş5y- 2 le bir ilân vardı: musunuz? Küçük kızlardan bi- | Sapı kırık bir yeşil ri cevap verdi: — Evet Efendim , inekler ve öküzler de- mek Jâzımdı. — Niçin ? belediye dairesine ge- tirilmiştir. Rengini tarif eden zata iade edilecektir. şemsiye bulunarak (E yor. Bu mektuba Mec-| nüyor, hastalan:p ölü- nun çok seviniyor. Bilmeceler gKıvriıktır. sopası, " |kalındır abası: — Çoban! ŞDerisi kalm, eşek derisi, çok uzaktan gelir cilveli sesi: — Davul. $ Dağ erirmi? erimez deme: — Buz. $Sürter, aşınır, ta- şındıkça teşinir: — Ayak kabı. $Horul Horul uyur, mırıl mırıl söyler: — Kedi. Okumak Yazmak Mahkemede. —Sen okumak yaz- mak biliyormusun? —Hayır. —Peki neiş yapıyor | sun? — Tabelacılık. Bulı.;ıî bakalırm Bu Köpek oynuyor, elindeki çatalla oyna- tan biri var, nerde? tık büsbütün kimsesiz kaldım. yor. E; Kıraat Hiddet çok fena şeydir. Herkese iyi muamele etmek bütün insanların en birinci vazifesidir. | Anasına babasına, çoluğuna, çocuğuna hısımına akrabası- na, amirlerine, maiyetindeki- lere hiddet ve şiddetle mua- mele edenleri kimse sevmez er geç te başına bir belagelir. Çünkü bazıları bu şiddete tahammül etseler bile içlerin- den bir deli bozuk çıkar bir tarafına bir şey vurup o hid- detlinin hakkından gelir. Onun için büyükler, küçük- ler,aklınızda olsun, asabiye- te kapılıp kimsenin kalbini kırmayınız. Her işi sükün ve mülayemetle halle çalışın, her sözünüzü tartarak söleyin! Bütün bildiklerinizin, tanı- dıklarınızın sevgisini kazanın! AA ÜÜ SŞ Gene diyar diyar do- laşmaya başlıyor. Bir gece sabaha kadar Al- laha yalvardıktan son- ra güneş doğarkcn ba- kıyor ” *zaktan kendi- sine doğru biri geliyor. Bu adam arkadaşı «Zeyt» miş. Zeyt, Mec- d nuna Leylânın sadaka- tıni, ona olansevirisinin halâ devam etti ğini söylüyor. Mecnunun inkisarı tutuyor «Selâm oğlu» ölüyor. Oradaki âdet erkeği ölen kadın bir iki yıl matem tutar- mış. -Tüitmedi- Doktor olacak.. Pek genç bir memur, devamsızlığından do- layr işinden çıkarıl- mıştı. Kendisine bu KARIROWRUMLL LÜ ğZIraat dersleri 20 inci ders İçindş kireç bulunan bir toprağa kireçleme yapılmaz. Toprağı birde alçıla- mak vardır. Bundan da mahsu listifade eder. Bütn bu saydıkları- mızla biz toprağın ha- vasının nasıl islâh edil- mek İâzımgeldiğini an- latmak istedik. İnşal- la anlatabiklik. Bundan sonra topra- ğı niçin ve nasıl güb- relemek ıktiza ettiğini anlatacağız. Şimdiden bilmek Jâzımdır. ki toprak iyi okluktan başkâ içinde mahsule yarayacak — maddeler bulunursa fayda temin er. Elimizde - güzel bir toprak var. İyi işledik. İyi tohum attık. Pek ala ! Toprak ta gıda al- malı ki mahsul yeti- şebilsin. Bir toprak kendili- iginden de iyi ve gıdalı olabilir. Fakat oraya her sene, her sene eke eke nihayet o gida tü- kenir. Bizim Türkiye top- raklarının çoğunun ha- li böyledir. Artık bu hale bir ni- kara haberi verdikleri zaman hiddetle bağır- di: — Ya.. Beni azledi- yorlar ha... Fakat bu kendilerine beşyüz kişinin hayatına mal olacak, Bu söz daire amiri- nin kulağına gidine maraka başlaı.lı.%mit- sizlikle bir halt etme- sinden korkarak nasi- het etmek üzre yanına çağırdı: — Oğlum, sen ötede beride bazı laflar edi- yormuşsun, 500 kişinin anına kıyacağım. filcan diyormuşsun ı([:tmç adam, gülümse- ğ — Yalan değil, dok- tor olmağa karar ver- dim de.. Fedakârlık Meclube Hanım ni- şanlısına mektup yazı- yor ve diyordu ki: «Seni o kadar seviyo- rum ki icap ederse u- gurunda hayatımı feda ederim.» Mektubu bitirdi. Al- tına hamiş olarak şun- ları karâladı: “Eğer yarın yağmur yağmazsa gene o pasta- cıda buluşalım! hayet verip biz de adam akıllı mahsul a'alım. Kesemize bir az para girsin. Karnımızı kendi ekmeğimizle doyura- - hm. Amerikadan gelen buğday, İstanbulda yerliden ucuz.. Sebep?. Biz çok emek sarf edi- yoruz. Ona mukabil kâfi derecede mahsul alamıyoruz. Bir dönü- mün işlemek masrafı on lira ise daha iki lira fazla sarf ederek güsre kullanırsak üç dört misli mahsul alabiliriz Kerim Ömer marir ee ee aa aa aa “Trenler karlara saplandı —Vaktında gelmiye- cek olduktan sonra trene ne lüzum var? — Vaktinde geldikter sonra bekleme salonu- na ne lüzum vardı, a beyim?