© İlivetin "> Var V Bvel zaman içince: Anadolu beylerinden biri bir vgün tebdil kı- yafet ağası ile Bolu sokaklarında dolaşıyor- — Çdu, Herifin birinin: © —Derdine derman — Carayan . varmı? di — bağırarak dolaştığını görünce çağırdı: — Senneiş yaparsın.. — Hekimim, hastala- rı iyi ederim. Ş — Pek âla, ben has- — fayım, iyi et bakalım. — Neren ağrıyor? Dere Beyi herifle eğ- — Tenmek için derki: ğ 'ç şeyden muzta- Malımı it yermiş, yakasını bit, Zannetme Bekârlık yençlikte kâr hat Buna devran derler, gitmez bir çeşit, Gün olur ki gelir zindandan dar ha! A PŞ N ; ŞA l KN K ;'Jq/?hî d Ergen, havaidir yel alır gider, Varım yoğunu Eİ alır gider, Harmanı olsa da sel alır gider, Azgınlık insana çokça zarar ha! Tez evlen, vaktinde döl almağa bak, Çolukla, çocukla şenlenir ocak, Baş gittiği yere gidermiş ayak, İatiyarlık gelir seni arar hâ! Yatağa düşersin su verenin yok, Bir yandan bir yana çevirenin yok, Kapını açıpta bir girenin yok, Bu inişin bir de yokuşu var hal Böyle dertte olurmus? hat.. < Drüğ. lar-ağrıyor, karnımın içi çok karanlık, üçün- cüşü de iyi şeyler yiyip fena şeyler - çıkarıyo- rum. Eğer bu dertle- rimin dermanını bulur- Ye | san sana pek çok ikram ederim. Hekim taslağı kendi- sile alay edildiğini his- edince şu cevabı vermiş: — Şüraya Otur-seni güzel bir tıraş edeyim, çenendeki, kıllar düşer, yağrı da anide kesilir. Karnındakı kaâranlığı defetmek için ağzının deliğine bir kandil arsın. Mademki iyi 'iş O OUU e S FO eZ 'a müzün CUMA 25 halka mahs MİLLİYET “KANUNUSANI, VAK'ALAR | Leblebicilerin kumarı Düşünceler 3 Korkutan duşman- dan değil, korkmuş gi- | Kadıköyünde oturan bi görünenden kork! 34 Her şeye kapılan, leblebici İsmâil ile ar- pışmanlıktan kurtula- 3 Fena huylar ömrü- - caddelerinde öyle fazla yer zaptetmiş- tir ki iyi huylara ancak dar ve karanlık bir so- kak kalmıştır. 38 Kendini sevmek, başkalarını sevmemek, başkalarını sevmemek, kimse tarafından sevil- memek, kimse tarafın- dan sevilmemek, kendi kendini sevmemek de- mektir. * İhtiyarlık, ömür- den sayılmaz. 34 Çok şey istiyene hiç bir şey vermemeli. | SHakkı — olmadığı halde senden bir şey is- tiyenin meramı seninle kavga etmektir. FIKRALAR Bayılmazdan evel... Dişci tamam”' kloro- formu burnuna tutaca- gı sırada hasta birden bire elini cebine götü- rerek cüzdanı çıkardı ve paralarını saymağa aşladiı. Dişçci, elile işaret edi- yordu: — ÂAceleniz ne efendim parayı sonra verirsiniz. Hasta lakaydane ce- vap verdi: Yok dedi, onun için bakmıyörum, - bayılt- mazdan evel cüzdanım- da kaç lira olduğunu anlamak istedim. Şapkamız olmasa... — Va... y, efendim, hele şükür görüştüğü- müze..ÂAşağı yukarı bir birimizi görmeyeli dört | sene var değil mi? kadaşları, kumar ma- | sası başında kavga çı- | karıp hirbirlerile dö- güşmüşler, Poils üçü- nü de yakalamış. Oh olsun, leblebi sat- mak dururken kumar oynıyanın akıbeti bu- duür! Serihi Manto kavgası mantoyu paylaşama- yarak saç saça baş ba- şa gelmişler. Fazla olarak biri ötekinin şişe ile kafasını yarmış, acaba rakı sişesi mi idi? Bir kaptan ambara düştü Amerikan bandıralı bir vapurun kaptanı l dün anbarları dolaşır- Ancak ozaman.. " — Karıcığım müsade et bir fotoğrafını çeke- yim! —Daha dün çektin?. Her gümü bu? — Ne yapayım karıcı- gım ancak ovakit yü- zün gülüyor.. şey yiyip fena şeyler çıkarıyorsun — bundan sonra fena şeyler yersin aynile fena şeyler çıka- rırsın. Derebeyi bu cevabı alınca artık utancın- dan orada durmait Biz şimdi size mahs ki dersiniz ki: ne çıkar; |- Beşiktaşta iki hanım birî 5 vaziyeti onu değişdirmek, onun yerine bam başka bir nizam komak istiyordu. 1929 Büyük adamlar Tolstoi Büyük Rus edibi Tolstoi, Rusyanın âsil bir ailesine mensuptur. 1828 de doğdu. On beş yaşında (Kazan)lisesin - devama başladı. Sonra asker oldu. Askerlik es- nasında Kafkasyada geçirdiği hayat onu san'atkârlığa sevketti. 26 yaşında ordudarn çıktı (Petresburg) a yerleşti. Bir müddet sonra seyahate çıklı._ Alman- ya, Fransa ve İtalyada gezdi. (Harp ve Sulh) < An- na Karenin) ismindeki eserlerini çifliğine çe- kildikten sonra yazdı. Tolstoi fikren ve ka- lemen insaniyetin iyi- liği için çalışan bir adamdı. Bütün eserlerini in- sanları saadete eriştir- mek gayesile yazdı, O zamanki içtimai beğenmi yor Tolstoi bir Alman dok torunun kızıyla ev- endi ve bütün hayatını yazıya ve okumaya hasrederek - çifliğinde geçirdi. E lencesi köy diklerini öğretme ve onlara maddeten yar- dım etmekti. En büyük ey- vlüye bilme- Tolstoi 1910 senesinde —Evettam dört sene..| ken ayâağı kayarak alt — Epice değişmiş mi-| kattaki-anbara düşmüş yim..? ve a ı.îde.(zlıııüşlür. L':l:lü —Çok, okadar ki şapf|4*179*0PAcccevreLCCCAE kanız olmasaydı, tanı- :ıl(.(.).yıı.ü .e.P.ı.Ells yamıyacaktım! F n Toprağı nasli sürmeli u-| de yaşar, şu halde top- lün hava ve topraktan | rağı ne diye gübreleye- aldığı maddelerle yaşa-| lim, varsın hava ile ya- dığını ögrettik. Siz bel-| şasın. Ne âla.. ; Toprağı bir az eşelim, mahsul madem hava ile| tdhumü atalım, ondan Memleket satmak istiyor ? Alfgandaki isyana clebaşılık eden Habibul lah, İngilizlere sığınmış diye bir haber vaf' Sözünkısası, AfganıHint ülkesi gibi İngilizepeşk€| çekmek istiyorlar. Fakat Kandiharda habirt hazırlık yapan Sahici Kral bakalım ne diy& cek, görünüşe göre son söz onundur. D goA | Bütün valiler Ankarada toplanıyo Dahiliye vekâleti bir kaç güne kadar bütüf valileri Ankarada topluyor. Bu toplantıdi memleketin eksikleri görüşülecek, derde del man olacak tedbirler alınacak, Allah muvaf, fakiyet versin. ; e [ Kıraat başlangıcı ' Yeni okuyanlara lâzım ilk kelimeler ) - Görmek İşitmek Tatmak Koklamak Tutmak Hatfız? Ruh Akıl Muhakeme Zeki Yanlışlık unutmak Delilik İradre Deha — Budalalık Hayal Fikir Uyku Rüyü Aşk Kin Şüphe Korki Hayret - Ümit Meserre Sabır. Arzu Şeref Zevi (* | Bunları güzelce okuma ım bilmedii piz kelimeler varsa büyük | Yoncanın ı metro derine gider şifl di biz toprağın alti üstüne mi getirecegi Oda değil. Toprağı santimden 50 santifi kadar işlemek lazil gelir. Beher santim ği yukarı bir parma enliliğindedir. Bü bir karış 20-25 santi dir. Köklerin - ba kalın, bazıları incedii Buğday, arpa kökle! inczğgiz::. h:ıv:ıç, panci kökleri iridir. Top ne kadar fakır olu! kökler okadar çok P yür çünki gıda ola için uzaklara gitmi mecburdur. sonra gidip köy kah- vesinde keyf çatalım. Size ben iki gün ek- mek vermesem gözleri- niz fal taşı gibi açılır. Neden hava ile geçin- miyorsunuz. İnsan da havaya muhtaçtır. Tosan nasılki yemeğe mecbursa otlar da öyle- dir. Ağaç olmuş, buğ- day olmuş, hepsi birdir. Bazı nebatlar, meselâ ağaçlar uzun boylu o- lur, bunların kökleri de daha derine gider. De- mek ki bazı kökler üst te kalır bazıları da de- rine gider, Derine giden köklü mahsul için top- rağı daha derin işlemek hmür. -