— ASRIN UMDESİ “MİLLİYET,TİR —— 23 KÂNUNUSANİ 1929 Hikir, Hilliyet, -BUGÜNKÜ HAVA - Dün dereci hararetf azami 3 ari —4,5 idi. Pugün hava açık olmuak ve mütahavvil rüzğar ese - etir. Bugün kar yağmayacaktır. -FIKRA ninin çıkardığı İmla lügatini bile bir kerre açıp okumadıklarına yemin edebilirim. H ziyade g: “miz bilmelidirler ki çünkü halkın terbiyesi ve tehzi- bi işi en ziyade onların umu- zundadır —, — evet bilmelidir- lerki, harf inkılabının en mühim sebeplerinden biri de dilimizi son senelerde duçar — olduğu anarşiden kurtarmak idi. Halbu ki bizzat kendi arkadaşlarımız bunu yeni bir anarşinin başla- ngıcı haline sokuyorlar. Yakup Kadri sebep oldu, Eski harfler ruhu itiba- bariyle arabi ve- farisi kelimelere nasıl meydan açıyordu ise Türkçı savtiyatına uyan yeni harfler de öylece bu kelimelere meydanı daralttı. Bu yüzdendir ki yalniz yazı şekille - rini -gösteren >İmlâ lügatinde bile eski lügat kitaplarımızı dolduran bir çok arabi ve farisi kelimeye yer vermedik. Şimdi —yeni esaslar dairesinde Beniş bir Tügat yapmak ve dilimizin varlığını tanıyıp tanıtmak mevkiinde bulunuyoruz. Bu iş eaaslı bir surette yapılacak olursa türkçenin kifayetsiz- liği hakkında öteden beri ağızlarda — Yeni yazı ve g tişarına çok yardımı oldu. eceleye, — belleyip — öğrendiler. Şimdi esine sapmışlardır. Karilerde görülen terekki bir tedenniye giriftar oldu. Ta- be öğrendikçe muallim bildi- ğini unutuyor. satırı iki üç yanlışa rasgelme- n okumak mümkün olmadığı i, her sahifede bin bir türlü üde bozguuculuğuna da tesa- etmeden - geçinek ihtimali Hatta bazıları bu laubaliliği okadar ileriye götürüyorlar ki r hangi bir kelime yerine bir şaret koymaktan bile çekinmi- orlar. Dil Heye 1 cabreviation» isulünü — yani bazı uzun ta- birat ve istilahatı bunlari teşkil eden kelimelerin baş harfi ile termek usulünü — asla ka- muayyen bir kaç müesese vanına taâhsis ettiği halde, ü ete muharrirlerinin bu tarz 'azıyı ne selahiyetle istimal ettiklerine şaşinak kâfi değildir. “Su şirketi, yerine *S.Ş.; “Maliye vekâleti, yerine “M.V,, “Şehremini ve Vali vekili, ye - rine “Ş.E. ve V.V., gibi hiç ümsenin Aanlayamıyaçağı bir takım esrarengiz rümuzlar kul- tanmak kelimenin bütün manası le yalnız bir laübalilik değil, inkllabına karşı bir hiya - mr. — Yeni yazı şeklini henüz öğ- meğe başlamış bir ammenin bu acip, gülünç ve keyfi işaret- er önünde nasıl bir veleh ve hayrete düşeceğini ve nihayet çar olacağını tahmin etmek için talk psikolojisinin inceliklerine rinden derine vukuf Jlazım ildir. - Gazetecilerimiz - kolaylarına ne gelirse onu yapmak tarafta- rıdırlar. Halbuki bünun tama- nile aksine olarak onlara dü- en vazife ancak halkın kola- a gidecek tarzda çalışmaktır |— Türk gazetelerinin yeni Türk rilerinin kolaylıkla revac ve — Vatandaşlarımızın. esasen Avrupa lisanlarından birine vakıf olanları hemen ekseriyetle yeni kavait kitaplarını okumağa İhtiyaç hissetmeksizin bugünkü lil şeklini gazeteleri heceleye — mümarese yolu ile artık hecelemeye de lüzum gör- meden su gibi okuyup gidiyor- ır. Lâkin maatteesüf, bu sefer eteler bir nevi heceleme dev- etinde gazetelerimiz bariz Bu gazetelerde her hangi bir. tur. Her muharrir aklına gelen ekli icadetmekte kendini muhtar Hl etmediği ve bunu ğgayet malum dırın bir yeis ve ümitsizliğe dü- FELEK İNKİŞAF !. İşte size bir kelime ki hiç bir şey söylememekte muvaffa- kiyetle istimal edilebilir. Meselâ size sorarlar : Ce — Filân iş nasil öldu ? Hemen cevap verebilirsiniz : — İnkişaf etmektedir Meselâ çok def'a İngiliz kralının sıhhati hakkında : — Hastalık inkişaf etmek- tedir. Dediler, bu iyi mi, yoksa Jena mı demektir, bilmem . Bakıyorum hangi işte olursa olsun bu kelimeyi çok kulla- nanlar inkişaf ediyorlar. YANGIN SONU MERASİMİ ! Elli senedenberi Istanbulda ara sıra yangın olur ve - allah ne kısmet ettise! - bir haylı &v yanar. Her yangından sonra tahkıkât yapılır, her yangından 'sonra tedbirler derpiş olunur ve yanıgırilar yine tekrar yanar. bu def aki Tatavla yangıninda da yine böyle oluyor : Tahkikat. Tetkikat. Tedabir! Hepsi iyi ama bunlar ateşin sıcağını eksiltmiyor . Diyorlar ki hava fena', so- kaklar dar ve evler ahşap Ter- kosta da su yok! Ben kimseyi muahaza -etmiyorum - lâkin gayet sakin bıir hava, geniş bir meydanda taş bir ev, ve her taraf stt! Acele yangın söndürmek bu Şşerait altında mı futulmalı ? Böyle bir yetin sönmesi değil- yanması muhâl olur : AŞÇIYI SOYANLAR ! Bilmem — hangi mahal!ede akşam üzeri, bir' aşçı dükkâ- nınt kapayıp mektebe gitmiş. | Avdette dükkândan bir dolmuş hindi, bir tegsi baklava ve- çekmeceden de - 150 liranın yokolduğunu görmüş. zabita da hemen hırsızları tutmuş. Hır- sızlara sormuşlar : — Neden 150 lirayı çaldınız? — Dahâ fazla bulamadıki — Baklava ile hindiyi? — Vallahi beyim. bizim de yandığımız bu ya! Öyle bir midemize dokundu ki! Çalmış olmasaidik yemiyecektik, lâkin emek var! BELEK “Bundan başka gazetecileri- miz ilk muvaffakıyetlerini mü- sakip kendilerini adeta bu yeni Alfabenin mucidi 'sanacak kadar madı neise kapıldılar; artık bir şey öğrenmeğe lüzum irmüyorlar, hatta dil encüme- Lisan meseleleri Yeni lügâtimiz NASIL HAZIRLANMALIDIR? Yazıdaki mesut inkılâp pek tabit surette dilde de esaslı bir dl—'l'!l*mcxc Ka — dolaşan ve esassız iddi doğru “olmadığı da — kendiliğinden meydana Çıkmış olacaktiır. Türçeyi fakir bir lisan sananlar bu dili ciddi ilim gözüyle görmemiş ve kabiliyetini tecrübe etmemiş olan- lardır . Türkçeyi her fikir ifade kuv- vetinden mahrum zannedenler ya arabt ve Tarisi, yahut fransızca gibi yalunci Bir'dili kendi öz dilinden “daha iyi ögrenerek tahsil ve terbiyesini O ya- lanct dilin himmetine medyun olan- -lardır. Yağık ki 7 - 8 asırdan beti türkler arasında - yüksek, münevver ve-hâkimm — tabakayı - teşkil edenler “hep- böyle yabancı dil sayesinde ilim behresi olanlar olduğu için bu yan- lış fikir kolayca taammüm ve tevessti edebilmiştir. Müntazam usulü ve cezirlerinin umumi mefhumlara yakınlığı itibariyle türkçe — kolaylıkla — genişlemek ve her düşünceyi ifade edebilmek kud- retini haiz bir dildir. Lisanımızın bu kabiliyetini bizim Alimlerimizden daha ziyade Avrupalı türkoloğlar takdir- etmektedir. Türkçenin genişlemeğe olan isti- dadını en ziyade meydana: koyan hasletleri arasında başlıcaları şunlar- dır ; L Türkçede kelime cezirleri ekse- riyetle tek heceli ve-geniş manalıdır Maddi ve müşahhas Mmefhumlara ait cezirler bile kolayca mecaz tarikiyle mücerret manalarda kullanılabilir H. Lâhikalar pek boldur, ve ayni cezirden pek. mühtelif iştikaklar yap- mağa müstaittir. İşte bu iki mühim — meziyet sayesinde türkçe pek kolaylıkla ve çabukça zenginleşebilir. Dikkat olunursa görülür ki oku- yup yazma bilmiyen halk asırlardan; beri türlü türlü meramlarını bizim yazı dilimizi dolduran ya'ancı kelime lerden tamamen uzak kalarak pek güzel anlatabilmiştir. Yazı ve konuş- ma- dillerimiz arasındaki geniş üçü: Tumu doğuran hakiki sebep te budur. mek Bile halk dilinden alınabilecek bir. çok kelimeler ve bunların muhtelif lâhikalar yardımıyla ala bilecekleri - şekiller dilimize — epice zenginlik verebilir. Halbuki işi daha esaslı tutmak yarın dile nüfuz ede- ceği şimdiden tahmin &dilebilen ce- zirleri de yeni lüzatin sinesine almak yolu takip olunursa bu zenginlik daha fazlalaşır. Bu cezirler lisanın mazisi içinde gizlidir. Küçük bir himmetle bunlardan bir çoğunu ye- niden ortaya Koymak mümkündür. Bü yolda ilerlemek için -yeni Tügatin unsurlarını kısim kısım . ayir- mak ve her bir kısmı ayrıca hazır- lamak icap eder. Bu unsurların en göze çarpanları şunlardı: I — Lügatlerimize olan kelimeler; 2 — Lügatten hariç kalan, fakat halkın bir kısmı arasında - kullanılan kelimeler; 3 — Mukabili elde mevtüt olmı- yan manalar için - yeniden - bülünup lisana ithali icap eden kelimeler. Bu üç kısmın her birini ayrı ıyn fetkik cdelım. — Lügatledmi/de mcmu olan ulkkelımelerde aslen türçe olânlat ie Arap, İran, -Rum, : İtalyan, Fransız... V. S. lisanlarından alınip ta- ümumt zaten dahil olunacaktır. Yalnız Arabt ve Farisiden alınarak halk arasında meçhul olan ve konuşma dilinde hiç bir mevkii olmıyan - kelimeler, ilmi veya fennt bir ıstılah mahiyetini haiz olmadıkça lisanın kelimesi sayılamaz ve binden- aleyh lügata dahil olamaz. 2 — Halk arasında - kullanılıp lügatlerimize girmemiş olan * kelime- ler söz derleme” teşkilâti ” vasıtasıyle toplantmaktadır. - Bunlar - bize yalniz bazı kelimeler vermekle- kalmıyacak, O kelimelerin cezirleri ve o cezirle- rin Jahıkalatla alacakları —muhtelif delâletler hakkında mühim bir mem- ba olacaktır. 3—Bilhassa ıstılahlar için yeniden bulmağa muhtaç olacağımız kelimelere gelince bunlar için türkçe cezirlerini veya türkçeleşmiş' kelimeleri bulmak mümkün olamaz ise © halde en ba- siti beynelmilel ıstılah membat olan lâtin veya eski Yunan aslından me- huz kelimeyi dilimizin tabıatına en muyafık gelebilen şekil altinda kıl?ul etmektir. Zâhiren pek basit gibi ggrunerğ,pı.i esasları tatkikatta bir çok müşküller- le. karşılaşacağını — bilmiyot dcğfhz. Fekat müşkülât ne kadar çok olursa onlatı uktihamın şerefi de o- kadar büyüktür. Böyle bir çalışmanın niha- yetinde - Zengin; müstakii ve kudretli bir türkçenin vucuda geleceğini düşü- mevcut vaziyeti tespit ile -iktifa etğ istimale girmiş olanlar tabit muhafaza — Merhaba. yahu... Deyip arkadaşımın umuzun- dan tuttum. — Amanl. Deye haykırdı, ve beni görünce, yüzü güldü. — Neolüyorsun? Hasta mısın dönüp evet.. Tromatizma- T ŞEya larim var da... — Ne vakıttanberi? caRi Dündenberi... Aman, yalan söylemek e sinirime dokunu- yor.Sana doğrusunu söyleyim de dünyada ne biçim insanlar var anla. — Romatizmayla münasebet? — Pek yok... hele dinle. Sen nidayi beyi tanır mısın? — Tanırın.. Meşhur muharrir. — İşte bu adam şöhretini bana medyundur. Sen-budala mısın? yoksa çil- dırdın mi? — Aklım başımda. Nıdayi bu günkü şöhretini bana medyundur, O fevkalâde mahçup bir çocuk- Dtur, biç bir yere — gidemiyordu, söz. söyleyemiyordu. — Onu- bir iki gazete, sahibine takdim ettim, bir iki - kitapçıya - tanıttım. Vel- hasıl âzizim o yazdı, ben dayan- dim. mek insana dağları deurecek bir ar- Zü verir. Bu esaslı yolu bırakıp ta çabük ve kolay olsun diye neticesiz sapa yollara girmek Caiz değildir mütalâ- asındayız . Yeni lügati vannmktan yalnız (« K AA GÜNÜN LATIFELERI İ. Necmi Kİ - Koş, teteroin biraz çabuk versinler. D TPT K santıralına - git, — Sayı doorum ki kendım şetmıqım İnanmoorsun? Öyle saçma şey olmaz. nim Eernköyünde - ve bü vde oturduğumu İstanbulda lamak istiyarum. birader — Hangi kayin birader? - — Cemal beyden. —— O da kim; be adam?f Suzan hanımın kardaşı. Suzanın kardaşı mi var? —— He! cenabın tanamoor- Bunda gelmiştir, ne. Hayır, yalan söyliyor- Ne üyle birisi var, ne de eve- goldi. M ei A hf efendiden , örye.. bi sddr ei 5 T ae ümse bilmez. Sana kim öğretti? — Doğrusunu deeyim? Ka- | ğ ASTIRMA YAZI korun fena hâlde gücüne gitti. Mutlaka altından kalkmak lü- zumunu duydu. Zaten kalka- mazsa, ihtimal ki Şakir bey tarafından suimuameleye du- çar olacaktı. Süzünü tevsik için dedi ki — Aman, Şakir - beyim! Kirkorun ağzından yalan laf çıktığını hiç duymuşsun? Halen daha geçen gün, Suzan hanı- ma para iktiza olmuş ise, Ce- mal beyilen - birlik bedestene gittikte purlant yüzüğünü sat- tık. Hatte doksan üç - liradan fazla- vermoorlar — idiyse zoru- lan doksan dört koparmişımdır. Nah, kuyumcu Setrak - anda- dir; gidip sival edebilirsin. söyliyoîfun rüyamı” cenabın bu aksuatadan haber- dar değilsin. Bu da mümkün- dür.. Helbet. Suzan. hanıma herhangibir iş için para iktiza etmiş ise zatına tacizlik vermek- ten korkluğu gibi, fefkelade tetpir almışlır. He; müstakil öyle olmuştur. Karı kısmısı daim biraz tohaf olur, bilir- sin? Sırrinı dışarı vuarmayi her tefa istemez. Borcu folur, sıkı- şır, falan feşmekâan, - ondan ötürü bakarssın ki ya cevahi- rini satar, yahutta -fayız ılan borç alır. Şakir bey hayrtle dinliyordu. — Nasıl yüzüktü o ? Tarif et bakayim.. dedi. Kirkor, şişman - ve bodur parmaklarivle aynı zamanda jestler yaparak arlattı: — Ortası pırlant.. Ama ulak. Fırdolayı renkli daşlar — var. allalem dökme olacak ki on- —i aa SAT SAT —a MİLLİYETİN EDEBİ TEFRİKASI No 2p Ürya: degildir. gerçek Zavallı Şakir bey kendini daf edosrum. Ama - olabilir ki | zaptenemedi. Acı bir tedssürle: — Dökme olur mu? dedi; halis yakultur. Taşları bir bir kendi elimle seçip te - yaptır- dım. Üçyüzelli liralık vu7uklu Rirkor sevindi. — Hah, gördün nasıl tanı- dını? Ben sana yalan deeceğim? Asla kabul etmem. — Peki ama, satan - herif kim? — Suzan hanımın - birade- ridir. - Suzanın - biraderi - deye kimse tanımiyorum . — Nasıl adam bu.. Ne iş görüyor. Kirkor, oturduğu koltuğun üstünden öne doğru ileriledi. — Laf mabeynimizde: Kap- kacın biridir. — AÂcaip! Burasını nereden biliyor? — Bilirim ben? Helbet gel- miş olacak, Öyle kıyak tarif etti iki saattır. bir numro istiyorum söyle lütfen Ben dayanirım... — Evet — İlk Tomanı teftika edildi, kitap halinde basıldı, oğlan meş- hur oldu. Bunun- üzerine bana dört sahifelik bir mektup yaza- rak “Sen bana çok dayandın, ben de - sana » dayanırım. Başın sıkılırsa bana gel,, diyordu. — Aferin ona, —Bu mes'elenin üstünden tam on sene geçti. Nidayi meşhur bir adam oldu. Ben gene on sene evelki ben kaldım. — Taliin yok senin. — Dün Nidayinin evine git- tim. Beni bir gazeteye - tavsiye etmesini rica edecektim, - — Yani: haydi bakalım, şimdi sirası - geldi;. sen bana dayan! diyecektin. — Evet. Fakat, kerata beni nasıl - karşıladı biliyor musun? — Kerata mı? —- Söyleyecek başka söz bu- lamıyorum. Kapı açıldı içeri girdim. beni tepemden tırnağıma kadar süzdü. Bir aarkadaşa — yardım - etmek, dayanmak i isterim amma, — sizi tanımiyorom. Ne hale - girdiğimi tasavvur edersin. Kandilli bir küfür savur- düm. Başladık kavgaya. Nidayi dedi ki : — Sözü kisa keselim efendim. Bundan on sene evel benim için dayanip, Dana iyilik ettiğinizi söyliyorsunuz,, Ve diyorsunuzki: Şimdi de bana sen dayan. — Alal — Çok... Nidayi geriledi,sonra göğsüm: doğru öyle bir dayanış dayandı ki, kendimi merdivenin alt tarafında buldum. O yukarı- dan .bağrıyordu. — Borcum kalmadı yal. - İşte dayandım. Filvaki azizim mükemmel da- yanmıştı. Hiç bir şey söylemeye hakkım yoktu artık... Nakleden Selâmi İzzet sana borçluyum. Bir gün elbette ' ESKİRİM MAÇLARI RAMAZANAYINDA TERTİP EDİLİYOR ESKRİMCİLERİMİZ ŞEHRİMİZDEKİ EC- NCNEBİ MÜBARİZ- LERLE KARŞI- LAŞACAKLAR Se aai b Türkiye Eskrim Federasyonundan: Ramazan ayında prşenbe akşamları 14 şubat perşenbe akşamı saat yirmi ikiden itibaren dört hafta devam et- mek üzere Federasyonumuzca Eskrim mübarezeleri tertip edilmiştir. Şehrimize gelmeleri kaviyen muh: temel olan Avrupa takımlarile ileride çarpışmaya esas olmak üzre evel emirde Türkiye dahilindeki ecnebi mübarizlerile çarpışılacaktır. Bu iti- barla İstanbulda Federasy müseccel Türk tabiiyyetinde bulunan Flore, kılıç takımlarının teşkili için ikisi ihtiyat olarak altı mübariz tef- rik edilecektir. 14 Şubat 099209 Per- şembe akşamı saat yirmide flore seçme müsabakaları icra olunacağın- dan mübarizlerin şimdiden Federas- yonumuza İüzumu müracaatları. Tefrik — edilecek takımı, mezkür — günde Oturan İtalyan, Alman ve Ruslardan mürek- kep ecnebi takımila karşılaşacaktır. İhzari müsabakalar Beyozlu Cum- şeb büriyet Halk Pirkâsı merkeZİnin Cst katındaki Eskrim yurdunda 10ra eç Jecekt'r. .Şımdıw kadar terişası olduğu — veçhle tamamın Hanımlara eskrim dersleri Tükiye Eskerim Fedarasyonuündan - Beşiktaşta Akaretlerdeki Şark lise- sinde hanımlar için Flore dersleri verilecektir. Federasyonumuz muallim ve Eık!h*lemzım.mm tamamen ih- zar Ve temin etmiştir.. Cuma ve Pa- zar günleri icrası mukarrer işbu ders- lere kayt. olunacak hanımların her gün mektep müdiriyetine Mmüracaat- ları tebliğ olunur. Alafranga güreşler— Türkiye g'urç— federasıonundan Federasyo- numuz tarafından umumi alafranga Büreş müsabakaları icrası takarrür etmiştir. Bu müsabakalar amatör ol- Mak şartile gayri müttefik kulüpler Mensuplarile ecnebilerde iştirak cde- bilirler. İştırak etmek isteyenlerin 24-1029 tarihinden itibaren her gün Eminönü Rıhtm Hanında Federas- yon merkezine müracaatla isimlerinit kaydettirmeleri tamim olunur. - ettirilecek olan on bir mektebin inşası 929 senesi alınabi L Sakir beyin içini elem kapladı. Demek ki, onun) giyabında,- Suzan. köşke misa- fir kabul ediyor ve bunu ken- disinden — itinâ” ile” gizliyordu. . Velev kendi- akrabası — olsun, k—b K - esrarrengiz uvaıı,tlerın “vuku- ve kabulü çirkin şeydi. Acaba genç kadın, ne mak- satla bu yolda hareket etmişti? Sonra, ilk hatıra olduğu için pek büyük bir manevi kıymet alfetliği 0 yüzüğü nasıl bir macburıv:,lle feda edebilmişti? Bütün bu sualler, ummadığı bir itiraf karşısında kalan adam- cağızin zihnini tırmalıyordu. Kirkor, süt dökmüş kedi kibi, Şakirin yan gözle ahya- Tini kollıyordu.. Artık önu inan- dırabilmişti; bu cihetten rahattı. Fakat aymı zamanda avakibi kendi aleyhine dönebilecek bir çam devirdiğinin farkında idi. citti bir | y Çıkacaktı. Kendisiyle birlikte kıyam eden Kirkor, önüne geçti, eteğine eğildi. — — Apti acize bir emrin vardır, beyzadem? Madam Roza bir şey deeyim? Cenabın bir akşam için söz edersen, ona göre tertibat alırız. Malum a, cenabın hazırdan - hoşlan- mazsın.. Sımarlama istersin. Ellerini göbeğinin üstüne kavuşturmnş, emir bekliyordu. Şakir bey, kapının tokmağını çevirmek üzre iken, durdu. — Bu “hafta içinde.. Belki Pazar akşami gelirim. Mada- nia selânı söyle. Bütün kadın- ları 0 gece - için davet etsin. İçeriye hiçbir yabancı erkek almasın. Bol içki.. Meze iste- rim. Alekonun sazını da uünüt- masın. Emi? dedi. — Başüstüne beyzademl. Başüstüne paşaml. Hiç merak ki _elım ile oturtmuş gibi bul- - Şakir bey oturduğu verden etmeesin. İstediğinden daha GETT MMM ASA TT İLİNDAK G aa O . FAŞ CI - . -. . Vilâyet enecümeni daimisinden Çatalce kazasının İzzettin, Dağ yenice, Tarla, Tursun köy, Çak- maklı, Boşdere, Beykoz kazasının Dozhane Beyoğlu kazasının Pet- nahor, Şile kazasının Teke; Ağva, Erenler nahiye ve kölerinde İnşa keşli ve 'şartnameleri mucibince Subatının on yedinci günü saat on birde bedeli haddi lâyik görüldiğü takdirde ihaleleri icra kılımmak üzre kapalı zarf usulile toptan ve ya ayrı âyrfı münaksaya konmuştur. Zarflar saat on bire kadar Encümen başkitabetine tevdi edeilecektir. Bu baptaki resim ve keşifler İdarei hususiye levazım memurluğundan — Hayde, uğurla olsun! — Şakir beyim!.. Mütereddit, yanına biraz daha sokuldu. Şakir bey sordu: — Nevar? ne istiyorsun? — Burada gelinceedek... pa- por... Tiren... Marsüf etmiş — isem.. Sen bılırsıl:ı altık. Ma- — lum ya, fukaralı ——y Hayde, hayde, şiıffüi git te, Pazar akşamina hesap- laşırız Ve, Şakir bey çıktı. meni, onun - ardı sıra sokağa — yollânırkeni kendi kendine soy- leniyordu: . — Acap eyi oldu?: Fena oldu?. her ne ise gireği akşa- mısı Pansıyon Rozda her şeyi — ağnarız. Şindik bundan tak Kadıköyedek ayağılan gidec ğ ğiz sen ona bak!.. X - — Hallefendi.. l v 4 Buvur bavımi ©<0 # E'r—, ğ eV