MEYAL mr bp e e, ER TEFRİKA to: İskender (Permenion) dan) niçin çekiniyordu? Sderek in e kin beslemeğe başlam a Mili Parmenion (aleyhine İlkerleri, (Ekbatan) dada İsken- der aleyhine Parmenion'u sdiyorlardı. 4. Ba'vide oturan Makedonyalı a - eml, e 1, Mi Parmenion oğlunun intika - İtin almalıdır. 5 Diyordu. Filotas'ın imparato: » zözü olduğu Bi ve anlaşıl- Marsi, hık tahtın- Bu hödisz için kurulan mahke - j oka ender Filotas'n ne m ve kendi- İk Mite silâh emir adamı tanıdı- halde onu neden imparatora yl emodiğini anlamıştı. Halbuki Filotas'ı yalnız İsken - Bender bütün İranilerin ve bü - pe itimat ve sev- yeni i kazanmı sırada ne cena ne de İranlı - ön hiç bir prens veya kahra - eğ İskenderin bırakacağı tahtı duramazdı. İs. wler son zamanlarda bütün 'm'eri hattâ idama lâyık ca- | ai bile mahkemeye gönderi - YAZAN: ISHAK FERDİ İskender, Tin göz diken Filelosdan sonra babasınıda dürttü Babil, Dârânın ilk günlerinde olduğu gibi, v. ve yoksuliuğa veda eden şen ve coşkun (D ünya Cenn Cenneti ) olmuştu di. Sadık adamlarından © birine bir mektub vererek: — Bunu an a kendi elinle vereceksin Dedi ve LU imseye du - yurmalan bir şeyler fısıldadı. İskenderin adamı bir hicin vesine binerek yola çıktı. de- ladktan sonra (Babil) üzerine da ihtiyar P. | 'armenio- Yor | na karşı gelmek isteyen bir ku - mandan vardı. Parmenion bu ku- nun yanma ya ve elindeki mek- tubu uzatarı — İlaberae sizi Babile dayet ediyor! 7 Diye mırıldandı.. me la ald Okumağa başladı . sırada, Babilden gelen süvari, vu içinde sakladığı ucu zehirli bir bıçağı ihtiyar ku- mandanin göğsüne öyle şiddetle sapladı ki... Parmenion birdenbi- re yere yuvarlandı ve imparato « Yun mektubu elinden düştü. Filotas'ra babası İslzonderden öç slamadan ölmüştü. Bu hâdiseden sonra, Parmeni « ön'un yanında bulunan kuman - dan yerdeki mektubu eline alınca, imparatorun kendisini onun yeri- tayin ettiğin: öğrendi. Ve mem nuniyetle ihtiyarın sandalyesine oturdu. Şehri ve hazineleri yağ- madan ardı. Ekbatan” da hazırlanan ihtilâl bu suretle kıvrlerm halinde kal - mış ve ateş çatıyı sarmadan bas - tarılmıştı, Artık ne Babilde, ne de impa - ratorluğun her hangi bir köşesin - de İskenderi rahatsız edecek bir kimse kalmamıştı. Babil ahalisi her gece sabahla - ra kadar zevk ve neş'e içinde ya- şıyordu. Babil, Dörânın i'k günlerinde olduğu gibi, istrrab ve yoksulluğa veda eden şen ve coşkun bir (dün- ya cenneti) olmuştu (Devamı var ) Her gi gün yüz ad Topl Kemalettin Şükrü Orbay — Sivlim: Müşkülpesend. ğa — Aşk, eni 3005 — Siy. 3006 — m Pirzola, 3007 — Siyi: Damen .. 3008 — Siylim: Ere ye 3009 — Sizgek: Zeki 3010 — Sizgen: Teferiün eden. 3011 — Sizüçen: Hassas. 3012 — Sobay: Bekâr, Münfe - rit, 3013 — Sogat: Teberrü, tuhfe. 3014 — Soklangıç: Müsahhir. 3015 — Soklongıç: Müsahhir. 3016 — Sokman: Mert 3017 — Sola: Lâkap, un 3018 — Solagay: Şedit. 3019 — Solabğır: Kavsı kuzah. 3020 — Solgançak: Zari — Solgun: Efsürde, pej - mürdi ©. 3022 — Solımnığ: Fevkalâde. 3923 — Solm: Meraklı. 3024 — Somsur: Hazin. 3025 — Soncul: Ahir. 3026 — Sonduk: Netice, sebeb. 3027 — Sontur: Debdebe, haş- met, 3028 — Sonuç: Akıbet, nihayet. 3029 — Sop: Neseb. 3037 — Sozak: aye. YAS Bülümbene Dilbaz, 2040 — — Söyköm: Sri; 3041 — Söyü: Aşk. 3042 — Söyüçen: Aşılı. anç: Şarap içmiyen, 3047 — Sun: Selimülkalp. 3048 — Sunar: Sayt, 3049 — Sundu: Defa 3050 — Sunduvaç: Bülbül, 3051 — Sungu: İhsan, 3052. — Mürni İstidat, kabi - iyet 3033 -— Sunna: Hediye, — Sunu: Hediye. - 3058 — Suvaydası Mücavir 3059 — Suvçı: R 3060 — Suyun: Niye 3061 — Suyur! : Rahman, 3082 — Sülkü: Reharelr. 3063 — Sülönkü: Hati 3064 — Sümte: Akıl, 3055 — Sürer: Devamlı . 3066 — Süretti: Dehşet. 3057 — Sürgevul: Dumdar. 3068 — Sürgüvenç: e e) Şat dilme vw kar- e, ? derece adalet © #özetirken, ine, ibi tecrübesiz bir gencin Ne $ kirmsa Haini ir. # b, hay, eni nun O (EKbatan) da a İĞ? karıştırmağa basli w saktan uzağa İskenderin İYİLİK SEVEN KARDAŞ! a yk Bir çok eN gocuk- lar, anneler soğuğun aman varmaya çileden yeli iniltileri ek şamaşırlarını: vi (Şak Esirgeme ari ve. riniz. er gün müracaat eden a Shder bir gün Parmenion'u ! ma“ 3072 — meg Maşuk: şu — Sü deki ele) Sül 3082 — Sakı: Şarkı. 3083 — Sakru: Davet. | — Şakrucu: Davetçi. — KURUN 27 Birincikânun 1934 omuzu A a Kurun'un edebi romanı : 15 GÜL ÜSTÜNE GÜL KOKLAYANLAR Gözlerini dört açıyordu.. Başka şeyler, acayib şeyler, şaşırtan, korkutan, sevindiren, inanılmıya- şey diye gözlerinin o önüne gene Tekinle Aygenin hayalleri .. Hayır vi değil, hakikatleri geliyord Üstle hayalle hakikatı gö - ziyle gören adamdı. Bastığı yerlerde toprak ayak - larından kayıyordu. Yer açılıyor - - evler yıkılıyor, çatılar çökü - du... Ge- Ağaçlar ğe sökülüp dev cüseleriyle erlere (serilmişti.. Taşlar çil e toprak Kasırga- lanıyo: Ve uçurumlar açılı - yordu.. Derin, boğucu uçurumlar.. 0, uçurumlara yuvarlanıyor, boş - luklarda uçuyordu... Yılanlar bo - ğazına dolanıyor. gerekler bacaklarına sarılıyor, kertenkele - ler, akrepler, çıyanlar damarları- na süzülüy: Arkasından ye - bir kadm ve bir erkek hayaletinden kaçıyordu. Bütün bunlar, bir Kalideskop hıziyla gözlerimin önünden geçi * yor, her an manzarı du.. Yalnız değişmiyen, gözlerin- len gitmeyen, bu hercümerc i pm >. Tekinle Ay; Yürüyerle. ine geleni e imseyi görmeden, ko Tsar bi gürüyordün WEFer eri, soluk soluğa, ter dökerek koşu - yordu. Nereye ( gidiyordu? Farkında değildi.. Köprüye gelmişti... Ka * labal.: bir halk parmaklıklara da: mışlar, köprü altında lüfer av- balıkçıları seyrediyordu karak dolaşı - yorlardı.. Acelese olanlar, vapur- — yetişmek için koşuşuyorlar * yeri savrulan kara manlar, koyu bir bulut gibi, güne“ şi kapatıyordu.. Ve acin bini yn sesi Üstü- nün candar çekiçliy: ür Gideceği yeri bilmiyordu. t şuursuz bir halde © ayakları onu, gitmek istediği yere götürüyor, zihni işlememekle beraber, gene fikren takıldığı kimseyi tasarlı - ordu. Nihayet varacağı yere vardı ... O sokağa girinze düşündü. Aklı başına çeldi; Zeynabi düşündü... Buna rağmen, im nsye gel- Yazan: Selâmi İzzet Kayacan diğini, Zeynebi neye düşündüğü - nü tamamiyle kavrayamıyordu ... Neden buraya gelmişti? Zey - nebi ne yapacaktı?. Ona derdini döketekti?. Gördüğünü" anlata - caktı?. Bundan ne çıkardı? Olan ol - Felâket meydandaydı .. Ta- muştu... önü alınmaz bir felâketti.. miri kabil değildir. Zeyneb yapabilirdi?.. Ne söyleyebilirdi ? Ne diyebilirdi?.. Buraya abay e Bey» hude yere tesell ai Fakat aradığı e miydi?. rımdı Mıhlanmı; Gözünü kapıdan ayıramıyordu Ağır > yürüdü... gibi, iki yana yalpa vu- rarak, Derek merdineleri aktı... ms ecaşin çaldı.. Zeyneb açtı, açtı ve (Üstünü sahiden sarhoş sandı.. a menun olmuştu.. Üstü - nün geldiğine sevinmişti... Du » daklarınm ucuna hoş bir söz gel * di: Şakadan ona takılacaktı » Fakat birdenbire adamm ha - lini farketti. Üstünün kan bürü - yen gözleri yerlerinden oynamış - damlı - » 5 z “Elleri, Zeyneb, korkarak geriledi .. Üstün boğulur gibi (Okekele - di: — Onları yakaladım... Beraber yakaladım. Ze; e amma anladığı şeyden ürktü... Anlamamazlıktan di... va - — Ne söylüyorsunuz?. — Ben çalışırken, Tekinle ka » rım meğer sevişiyorlarmış.. Me - ğer har gün benim odamda bulu- şuyorlarmış.. » “(Devamı var) a şe pm ğ ökonomi ve artırım Kumbara boşaltma ve alma yarışında kazananlar onomi ve artırım yedi - 3985 — Saldırdak: Şelâle. 2085 — Şalış: Mühafız, talia. 3038 — Şare 5089 — Şavlı 3090 — Savluğ: erk, 2091 — Şavluk: Refah. 2094 — Şaylı: Mücehhez. 3095 — Saylığ: Şeref. 3096 — Şeflek: Civan. 3097 — Şen: Âbadan. 3098 — engil: Hoş sohbet. 3099 — Şepik: Tahsin. eek. Beşinci ök günü dolayısile ulusal ökonomi ve ar * kurumu tarafından in e Bankalardaki kumi kumbara alma Tuğ eri Li at bankasmda kumbarası olup da için - AN yedizün içinde Bankaya yatı - anlar arasında (o Kasrmpaşada Hacı Him mahallesinde tahta köprü soka” ğında No. 35 de ba Kadıkö- yünde topçu alayı, 45 inci bölük Hilmi, Taksimde vE ar Mahmutpaşada Abit efendi hann an bay Ali Avni kazan * muişlar ! m) bu bime. kazananları kurumun yapi tatürk büstü ile karşılamaktadır. an kazananlar kurumun bu pek değerli eee gi rünce çok kıvanç duyuyorlar kifat ve bu kıvanç Sidden ei