İYizan: © Niyazi Ahmed Okan “Ucaminin içinde bir çok ef- doğuran meşhur bir çınar “vardı. Bu ağacı Hicri 1298 1881 deimam ve hatib Med Asım Efendi dikmişti. “Ydurulan bir efsaneye göre IKadıköyün ' cın bulunduğu yerde bir | “ yatmakta idi. Bazı geceler | Ağacını yaprakları benek — ışıklarla parıldar ve bazı ğ e bütün emar nur hâle- ii nde e İnn için bu camive cok e- in iş idi. Ço - yarma sadrazamlardan Sür- ti Paşa çeşmeler yaptırmış - *mahalle için söylenen diğer i sane daha vardır. Buraya : kurulmuş. Bu tarih Kostan- | * surünün inşasından bin se- eline tesadüf ediyor, ki bu- da efsanenin ne derece zi - pi İşgal ettiğini anlarsak dıy, Yeldeğirmeni ya Yeldeğirmeni denme - *bebi, yeldeğirmenlerinin sıdır. Yeldeğirmeni mes - ) nelerce dillere destan ©- mai vardır. es- m ülkerim Kadak maşatlığı yerinde tur, Abdülkerim Efendi i Hdi söylediği va - g İudile 4 Gi yok.. Biz maşatlığı - iğ , Nescid yaptırmayız. De- B eğer İmam Abdülkerim burada mescidi kuracağım.. esnada erim Efendi bir mescidin İçin ne lâzımsa hepsini te - 1 Sttirmiş, hazırlatmış. eri $ n O zi le 4, “8 Bütün levazım İM, Vakit emretmiş: şatlrktaki kabirler yıkı - Modada bir lacak, bu gece mescid inşa edi- lecek! Yüzlerce amele kollarmı sıva- mışlar. Bir mahtablı gece baş - layan faaliyet sabaha kadar de- vam etmiş, gün ağardığı vakit maşatlıkta Abdülkerim Efendinin meşcidi de gözleri kamaştırmıştır. ahudiler, hükmü geçen Ab- dülkerim Efendinin bu hareketine hiç bir şey diyememişler, muka - bele de edememişlerdir. Fakat Abdülkerim Efendi bu- nunla da kanaat etmemiş, Yahu- dilere müdhiş surette düşman! ol- r. O vakit Yahudilerin giy- mekte oldukları gök rengi ve sarı takyeleri siyah ve kırmızı çuhaya tebdil ettirmeğe muvaffak olmuş- g Abdülkerim Efendi; maymun- keş imam diye de şöhret bulmuştu- Bunun sebebi de maymunlara düşman olması idi. İmam efendi, nerede maymun görürse derhal boğdurur: — Bu hayvanlar oyun aletleri- Ea eğlence için kulalnılıyor, öl- rülmeli.. Dermiş.. di esnalarda meşhur Yahudi kadını Kira eklemler karıştırmak istedi. Bu sefer de Yahudilerin kırmızı takyelerinin mora çevrilmesine müessir oldu. Cafer ağa mahallesi Bu mahulle de, Cafer Ağa adın. Tefrika No. — 8— mahalleleri mehtab da birinin bir mescit yaptırmasın- dan bu ismi almıştır. Cafer ağada Babüssaade Ağası idi Yaptırmış olduğu cami bun dan elli yıl önce çıkan bir yangın sonunda yanmıştır. Burada Cafer Ağanın ağabeyisinin vakfın - dan da bir cami vardı. Bu da bir yangında yanmış, sonra (Adliye nezareti veznedarı za Efen” di yeniden yaptırmı Burada, bir dei İskele camii li üçüncü Mustafa (1780) aim yaptırmıştı. sonra Abdülmecit ta- sfıdan ii lr takına on pe Jık manzume “e Hicri 1278) ezik | Manzumede cami: Oldu Kadı ski m küldar. Diye, ame a camiin taştan ve çok muhkem ya- pıldığınığı, bundan evvelki cami * in bir m sonunda yandığmı, bu camiin deniz kıyısına bir gü - zellik verdiğini (söylemektedir. Camiin civarında (denize yakm yerdeki çeşmeyi gene Babussaade Ağası Mehmed Ağa yaptırmıştı. Bu çeşme üzerindeki manzumenin son mısrar şudur: Afiyet olsun iç bu çeşmeden gel ab (Devamı var) (1) Kira Yahudiye diye tarih- te meşhur olan bu kadın saray en- trikalarma karışmış biridir. Sara- ya serbest giriyor, mücevhe satı - vodu. Bugünkü Anadolu konuşma - sı eski Oğuz ge ge çıkmış - tır. Elimizde Oğuz ri ara - gösteren değerli bir kitab vardır: | Dede Gorkud kitabı. Mevzuları güzel olduğu kadar | söyleniş şekli ve ifadesi pek can konuşmasına uygun şekilde yazmıştır. Okur - larımıza sunuyoruz: Ganlı goca oğlu Ganturalı bo- yunu (1) bildirir. Uğuz zamanında “Ganlı goca,, dirlerdi, bir gürbüz er vardı. Yi- Ganlı goca iyder (3): Yaren - ler! Atam öldü men galdum. Yi - men öl yiğreği (4) yokdur ki gözüm gö - rürken, oğul! Gel seni ivereyim, gı di. Oğlan iyder: baba! Çün meni ivereyim, dirsin, mana lâyık gız nice olur? bei goca iyder: Pes nice di - ersin yl iyder: Baba! Men a bii gi. Men ganlu kâfir ie, varmadı varmış, mana el geturmuş e didi. Ganlı goca iyder: Oğul! Sen gız istemez mişsin, bir calasun bahadır istermişsin. Anun arka - sında (5)'yiyesin içesin hoş geçe- in, İyder: Beli, canum baba! Biy- le isterim. Pes varasın, bir cici bi- ci türkmen gızını alasın, ansızın dayınam (6) üzerine düşem gar nı yırtıla, didi. Ganlı goca iyder: Oğul! Gız görmek senden, mal davar (7) virmek menden, didi. Böyle diygec (8) erenler evre- ni (9) Ganturalı yirinden durdu. lmadı. pi (10) girü döndü, evine Bal eyder: Oğul! Gız bul- p. 5 simi iyder: Yıkılsın U- guz illeri. diri ve gız bulı - madum baba! d Kastamonu saylavı izbudak Ganlr goca iyder: Oğul! Sa - bah varıb öğlen gelmek olmaz. Öylen varıb akşam gelmek ol - maz. Oğul! Sen mala becid (11) ol, yığ. Men sana gız arayı gide - yim, didi. Ganlı goca sevini gıvanı (12) örü durdu (13) Ağ sakallu goca- ları yanına bırakdı. İç Uğuza gir- di. Giz bulmadı. Taş Uğuza girdi. Bulmadı. Dolandr, meğer T: buzan Tekürinin bir görklü (14) gızı vardı. Sağına soluna iki goşa (15) yay çekerdi. Atduğı ok yire düşmezdi. Ol gızın, galınlığı gaf- tanlığı (16) vardı. Babası “Her (Devamı var) (1) Bir atadan türeyib adam- lar ıyla birlikde bir köy yapan Türk oymağı (2) Calasun — iri (6) en — aya (7) di > nema bul- mak, Sa çoğalmak, ma'na- sından (mal) dimekdir. Eskiden yabancı kelimeler alındıkça bir - likde kullanılır sonra türkçe şer söner idi (8) (diygec) diyin - ce, söyleyince (9) evren — ejder- ha 10) gayıtmak — geri dönmek, bizde (gitmek) : olmuşdur. (11) be - cid — ciddi olarak, ehemmi - ıvanmak — tefahur yam (14) görklü — hüsünlü, gör- kem, gösterişli, güzel, (15) zone — çift (16 çehiz (gattan) gelin elbisesi. üste giyi- len'ağır gumaşdan elbise, resmi hi/'at. Uzunköprü Belediye re'si Uzunköprü Kent başkanı Mus- tafanın istifa ettiği öğrenilmiştir. ağı Bir işçi başından yaralandı Kerestecilerde sebze halinde çalışan işçi Velinin başma dıvarcı Yorgi ile marangoz (o Abdullahm düşürdükleri kalas rast gelmis, Veli başından yaralanrak hasta - haneye kaldırılmıştır. artar düşünürüm. Bu a- e bana takılma için bir fır- ğ Tanımıyorsa se gör * İ amaşıklık etm i Yi sani ve mili da bi. & abir çok çirkin dediko' A damın her sokağa çıkışta ' âdeta beni vehimli yap- ,,, Sidecek olsam onu kar. in göreceğim üzün * adama bir mektub yazsam, alil ve hasta bir silâh arkadaşının karısı olduğumu, bu hareketlerini pek çirkin bulduğumu söylesem. Aca- ba utanır mı dedim. Derhal vaz « bile bu ahlâksızlığı yapıyor de - mek. Ona mektup yazmak utan - dırmaktan ziyade mektuplaşma fırsatı hazırlıyaca! Macera delikte kız, döv li uysal, inatçı (o çesit çeşit kadın adları geçiren bu adam peşinden koşup da elde edemediği kadın i- çin kim bilir ne kaydedecek. Çapkınlığı arsızlık haline ben- zeten bu çeşit erkekler ne kadar iğrenç olduklarını bilseler daha temkinli olurlar sanırım. İğne başı kadar aklı olmıyan arı bile bal alacağı çiçeği koku - sundan tanır. o Oya gibi ince ka- nadir renk, ipek ve ozdan ibaret kelebek bile her çiçeğe konmaz. mış deliler gibi herkese saldırır * ken ne kadar küçüldüklerini ve ne olduklarını bilseler.. nlü sevginin inanı nı du uy - muş bir kadını kovalamak kadar erkekleri sersem gösteren bir ha * reket olamaz # # Galiba babam da duymuş. Şu- be reisine söyliyerek bu sırnaşık yüzbaşının kulağını büktürmüş. Çok sevindim. Artık sokakta da- baktı. Hah şöyle.. düşürmeden kendini bulsaydı ne iyi ederdi.. Bir zabit karısı oldu - ğum için galiba sırtında bu şerefli üniformayı taşıyanları çok ağır başlı, onurlu görmek istiyo - rum, Hele silâh arkadaşının karısı, kız kardeşi için her askerin kalbi bence sığınacak bir sıcak ve temiz yuva Mm lr, # “Ergin,, AL gelmeden İstanbuldaki arkadaşların yar - dımı ile (Heybeliada) sanatoryu- muna geçti. Sanatoryuma geçtiğinin hafta - sında bir mektubunu aldım. (Me ral) i çok özlediğini, Heybeliada- da bir yer tutup bir ay için olsun gelmemizi yazıyor. Zaten (omektebler açılmadı. (Meral) da babasını sayıklayıp duruyor. o Ana kız bir kaç parça eşya ile Manisadan çıktık. aç yıl evvel ilk evlendiğim aylarda kardeşimle böyle bir İs - tanbul seyahati yapmıştım. Za ” vallı Sevim... Altın başlı karde - şim. Bahar gibi gözlerinde güneş ışıkları titreşirken gözlerini kapa- m bilir, belki de mesut öl - dü, Ben yaşıyorum. Hayatım genç kızlığımın mavi günlerini anmak- la geçtikten sonra! Acılar, vak'alar hislerimi tör - ülemiş gibi. Duygularım gittikçe a yat yaşlandıkça çiçekleri, yaprak- larr, yemişleri dökülmüş bir kuru dal gibi insana sırıtıyor. Ve bu öyle bir dökülüş, bir kuruyuş ki, yeni bir bahar midi yok Ana kız Sanatoryumu ebelik vE (Devamı var) 1) Sizleri ln 1084 em Dilimizin geçmişi Ganturalı masalı Dede Gorkud kitabından Yazan : Veled NN e ğe geye e YE ğ : |