Dârânın gözdesini uğraşıyordu. Semra hâlâ “ara inkâr ediyordu: Be, ediyordu. vir) N bu Mtlraları uyduranlar, peşimde ayan bende gö- i in kimselerdir. Ben seni söyletmesini bili- Şimdi herşeyi bülbül gibi m! rk ellerini biribirine vur- ire yama ram rengi sapsarı ol b Yaptirma... Bana e yerlere atılarak şaleaski | Se lak başıma bak Tan! bir kadını ne da, iğm fenalıkları itiraf et.. İK Bunları senin ağzından da Rk İstiyorum ! »» Semraya Mağa karar vermişti. Cel- ha duruyorsunuz? Haydi, Ma i çıkartıp kızdırınız! İk e derhal odanm bir kö- 9ydukları ateş yiğini içine illeri bunları görünce, kor. leri dışarıya uğramıştı. Sp panıyor: İpi affet, Tan! Beni Hu- e, Ve Yam ei bidde. y Bürmüştü. e ğı karşısı y, Nan söylüyordu. Zaval- yen mı gövdesinden | EN ihtiyar kalenderi kan- ha, ee sürükleyen Sem- ydi? tenin gözünün önünde Ju Ben Huma'yı akıl bir 'dum.. Sana uyacağı” “> Tdum, Miskin pintin'n hâla gözü (olduğunu kafamı ki kopartmakta İn gisr Semra mili 1 göğsünde dolaşıyordu! YAZAN: ISHAK FERDİ işkence ile söyletmeğe cellâtların önünde bayılmamıştı yavaş geberteceğim. Sana ölümü Büilrüceğii, w o Her gün onunla nasıl arkadaşlık yapacağını göre- .. Ve seni nihayet Liji'nin gözleri önünde öldürteceğim! Dedi.. onra cellâtlardan birine döndü: — Haydi, millerin kızdı mı..? Kızmışsa, evvelâ altınlarla be - zenmiş bacaklarına yapıştırır.. İs- tediklerimi söylemezse göbeğini, kollarmın altını sıra ile dalarsı- nız! Semra inkâr yolunu tutmuştu.. İskenderle gizli muhaberesi olmadığını söyliyerek Tana itimat vermek, bu süretle de işkenceden kurtulmak istiyordu. Sara dışarı bu adam, şairin evinde konuşu- — en sözleri nereden duymuş- Cellât, elindeki kızgm demirin ucunu seni 'nın ayakları altma genç kadm hâlâ bu gizli rai işidilmediğine kaniydi.. Geli “ — Tan tahmnile söylüyordu. Ben onu da reca Diyordu. / Odanın içinde kızgm ve iğ bir insan yağı kokusu dalgalanı - yordu.. Tan burnunu tıkadı ve ağzın- dan nefes almağa başl Cellât ,Tan'm gözüne bakr- yordu. Semra — Ölüyorum.. Bir şey bilmiyo- . Merhamet... Merhamet... Diye haykırırken, Tan cellât- lara emir veriyordu: Haydi.. Bir daha... Bir daha... Ve Semra'ya dönerek: — Yalan söylüyorsun, kaltak! Dedi, hâlâ yalan söylüyorsun! Be- ni de aldatmak istiyorsun! Cellâtlar ei şişleri birer bi- rer genç kadmın göbeği kol- tuk ilmine kei Yapan mışlardı. Semra inadımda sebat ediyor- du: Beni öldürmeyiniz... Ben yarın hükümdara hizmet edeceğim. Ba- na acıyınız! Ahhh... Ahhh... Bana merhamet ediniz! Tan, Semra bağırdıkça sinirle- niyor ve cellâtlara: — Ne duruyorsun? Sıramı bek- akit geçirmi Cellâtlar tekrar şişleri ateşe sokmuşlardı. Semra hâlâ az Tan resm keni — Bu ka le canı var galiba..! ia bayılma hâlâ müvazenesini ka; Vi larmı yere ei — Hâlâ bir şey #öylemiyecek misin? —- Diye haykırdı — hâlâ > m id Evlerde çiçek nası! yone ? Çiçek bir evin en güzel süsü olma - nr, reka avluda veya apartman - larda oturan! larda yetişen çiçekler dikili malıdır. daki şitleri vardır. Tah ki sem e uydurulabildiği için de çok prat Çiçek m gelince, bunların zamanda en faidi nlar temizle” nirse hem çiçeği daha iyi besler, hem de odaya e İnş lk duy” zamanlarda iinde cilız İsn görmekten ise mızı toprak saksı içinde güzel büyü * müş boylu, poslu bir hn fidanı gör * mek tabii £ ercihe yaşam için ışığa ve odanm için odadaki havayı harcıyorsa çiçek için te” neffüs edilecek hava ğndan odanın havasını sıksık tazelemek lâ - zım gelir. Yazin balkonda iken kış için alman çiçeklerin kış devrini geçirmele” 3-6 derece hararette bir ik bi iyaçları vardır. Fakat yazik ki bu çi çeğin büyümesi peni maz. Kısm da ışık ve havaya al ar, çiçekler için saksılarda oldu için del ipe bulunmalıdır. cinslerde o! kilmesi e değildir. çiçekler vardır ki bazı! ları in ni muhtaçtırlar. Biri Ga) sulanması ksi a çiçekler hastalıklı, ey insan” Tara benzer bir hal alı cek yetiştirmekten maksat isme zu veya salonumuzu süslü hoş görünecek bir şekilde bellek: sağ Odada, ai 'ba'kon” erakr İstanbullu” en ceki, ider Yalnız ların bedii bir man larda gaz tenekeleri: Tarma dikilmi İmiş erkin re id vast ağ Gicede merakı Siz La rad İn bes on kuruş vererek bir de wi ln almağa merak etmelidir. yy yg FİTRE — ZEKÂT Fitre ve zekâtmızı bir kişiye vermekle, olsa olsa onun en çok üç beş günlük yiyeceği çıkar. An- : ii cak bunları Tayy: dü h d | eye veriniz. j Ki ğini ie esek a Ulusal işlerimiz başarılır. dığını anladı.. Fakat Tekin bırak- | tr. (Devamı var) in Sd Kurun'un edebi romanı: KURUN 19 Birinci kânun 1934 -—— 7 GÜL İtin GÜL KOKLAYANLAR Tekin kollarından tutup kaldır- | dı... Aygen, elini kalbine götürdü: — Yüreğim öyle ki.. Tekin hiç çekiniksiz elini uzat- — Bakayım... Kadın mâni olmadı. Tekin bun- dan cesaret aldı, boynuna sarıldı, öptü.. Kadın çırpmdı: «— Bırakınız, kuzum bırakınız. Kadının kurtulmağa çalışma - 6 O zaman gördü, ki kadın gö- rülmek korkusiyle istememiş.. Em- dişeli endişeli, dört tarafma bakın- dı... Kimse görmemişti.. Yürüdük - leri yol çukurdu.. Sollarındaki ya- maç bir insan boyundan fazlay - dı. Üstelik bir de buğday başakla- 7 Va Tet 2 rı ir. p lerinden uzaktaydılar... Biraz da- ha ilerleyecek olurlarsa, dünyanm özünden uzak kalacaklardı. Fa - kat beye Aygen kendine gelmişti: — Tek dur, dedi, amma da ace- lecisin?. “Tekin kadmı ii yn ede- er kağ sanmıştı. örünce şaşaladı.. ea gi bey- 5 ai kalktı. Ne yapacağını Sie Zinden evvelâ kolunu eliyle sü - pürdü, sonra ii paçasının rrmlarmı düze! Doğrul di heyecanı biraz yatışmıştı.. Tatlı tat baktı vaziyeti tuhaf bir hamleyle kur - tardı: sadır: Bu ö ö- Tümü dn acele etmeli.. El- bette e ya... Aygen güldü; Tekinin kendine hâlâ yiycelmi gibi baktığını gö- rünce ği de çapkın (bakışların var!. dedi. , Şimdi güneş tam me pp - di. Birdenbire acıktıklarını settiler.. Aygenin karnı zil daki” - ordu. o Tekin, parmaklarının u - cuna basarak doğruldu. Tâ öte - lerde, sahile çok yakın bir yerde, gölgeler seren top ağaçlara baktı . da Üstünün sesi duyul- du. o Sesten pek uzak olmadığını anladılar. o Aygen fazla acıkmış - tr, saklambaç oyununun — zevkini feda etti. | Cevap verdi. Tırma - narak tarlaya çıktı.. Üstün, tarla - nın öbür başında, yüzü gözü kı- zarmış, soluyarak terini | siliyor - hu. o Onları aramak için koşmuş- tu. Zeynep yorulmuştu, daba ile- ride yere oturmuş bekliyordu. B. Birleştiler, Kısa bir yoldan a- eli” gittiler. Tekin: urası kahve, dedi.. Rahat m Aşağıya inelim.. Bakr nız, su kanapeye oturup yemek yivelim... Bu teklif hosa gitmedi... Avgen yüzünü ekşitti, Tekin israr etti” — Tâ İstanbuldan (o buraya bir kahvede yemek (o yimeğe mi gel- dik?. Aşağısı hem gölge, hem se - rin, bem güzel.. Su başında yemek yimek dururken doğrusu burada oturulmaz... j e ei ur ii ağır AY ARNE. Yazan: Selâmi Izzet Kayacan yamaçtan aşağı indiler.. Gölğelik bir kumluğa yerleştiler.. Biraz ev- vel kahveciye bıraktıkları sepetler açıldı.. Ne de çok şey almışlardı .. Söğüş, yumurta, sardalye, salata, peynir, böbrek, neler neler yok « tu.. Yemişe kadar her şey vardı. Bütün buzlar, tektük (o sözlerle ortaya kondu.. Dördü de acık - mışlardı... Yemeğe başlayınca bir çeyrek ka'lar derin bir sessizlik oldu. Yalnız ağız şapurtusu ile, çatal biçak sesleri duyuldu. Ara - da srada boğuk bir ses, dolu bir ağızdan güçlükle çrkan bir ses işi- diliyor, bu $€s, su ve ya ekmek isti- $ ğ dece En fazla ekmek viyen Üstündü. Kendini toplayan Tekin, ekmeği pan ederek > ie Üstün: diyor» du, kan yapar. Tekin itiraz etti: C yemek iyi bir -ey değildir. Çok ekmekle çok etin mazarra- tından bahsetti. Bir iki sözle Ay- geni bir sele bağa kendine hayran etmek istiyo: Filvaki âygen » dikkatle onu din- liyordu. Yemeği bırakmıştı. Zey- neb memnundu. Kocasının bekçi- liğini Piya hem çekiniyor, BK dinli: Üstün hem kutuyu b hem de imalı sözler söylüyord i Sıra sardalye nine geldi .. bir kaç kadeh şarap (o yuvarladığı için kafayı misal Keyfi rindeydi.. yumurtladı... şe açık şakadan Klee rını kemirdi. İşitme * El geldi. Fakat Aygen : — Şu benim kocam ne hınzır heriftir! Diye gülmekten katılıyordu. Öy- le güldü ki, bir müddet yerlerde yuvarlandı ve sonunda, yarı u - zanmış kaldı.. İçlerinde kanı kaynıyan, cant İçtiği şarap mış, gözlerini biraz daha parlat - mist. o Attığı kahkahalar; kaya- lıklarda yankılar uyandırıyordu .. Gözlerini 'de Tekinden ayırmıyor- u, Çingograf nihayet açıldı.. O da bir iki şaka yaptı.. Zeyneb gülüm- siyerek dinliyor, kocasının fazla ileri gitmemesini için için temenni ediyordu. Bu şarapları Tekinin o zoru ile almışlardı.. Ü ç şişe kırmızı, i üç şi- şe de beyaz şarab getirmişlerdi ... İyi ettikleri meydana lie Yiye- ceklerin yarısı olduğu gibi dur - duğu halde, beyaz şarab bitiver - mişti.. Tekin: il — Bir iki kadeh te kırmızı şa - rab içelim, diyordu... Telâş etmi- yeltm, akşama kadar acıkırız. Bardaöa dalduruyor.. ia uzatıyordu.. Sonra ve dalsmlığa gelmiş gibi, Lola barda#mdan iciyor ve yan gözle ona bakıvor - Bir aralık Ayan de avni seyi yantr. Dalmış göründü... Tekinin Audaklarmdan henüz çektiği bar - götürdü .. dağı alıh dudaklarma Tekin güldü: ye- - Bir aralık açık bir söz