İSME a iz İller, Diriyi i tamamı yakl in < NDER ri AZAN: ISHAK FERDİ diri yakalamak aştı diyordu lerin erzak ambarlarını boşaltarak, kalede üz ... la göğüs geren as yolunu 4 San leş'eri kale | Yunu bu'unca.. er tahtında ateş püskü- A Huma” nın başı Makedon dkarargihma atıldığı gün- di bütün ordu harekete geç-“ kalesinden yağan ok ya- aki anyallr da muka ider sl o İesepeli isde (o (Arzames) aldıktan, sonra, ikinci bir lüzum görmeden şehre İÜ Secekdik. . Semranın bizi m Heydia wermiyecek- N Mi. İskender, Babil önü- San in ş alamıryacaklardı. bek: sel değillerdi. Şehri il sıkıştırmağa hazırlan- “ii el ender (Semra) ya © “İrmi gün Babil We “let içinde harab olma- kerin karnını doyurmanın bu'muştu gerken. Tanın (o muharipleri düş- manı nasıl püskürtüyorlar? Bu sırada asılzadelerin sofra- sında bulunan Yunanlı bir filezof, ârâ'ya şu Sönleri söylemişti: sam, elbette seninle böy ölçüşme- sini bilirim! Dedi. Papağanı mu - un yıllardan beri kafes içinde yin farkında değildi. Onu bir sabah serbest bıraktım: “Hay- di, meyden senin:,, Dedim ve kafesin kapısmı açtım zavallı pa- pağanım Yerde sürünmekt başka bir şey yapamadı. Halbu- ki o, vah kalmca kanatlarını çırpıp acağını (o umuyordum. Silkindi.. “Honladı.. Uçmak deği, yürümesni bile unutmuşdu! Kor- karrmi ki, bu muhasara uzarsa, Ba- bil halkı, ddet kaf: l lan ve günün birinde uçamıyacak bir hale gelen papağanıma ben- zemesin! ” Ma ar filezofunun sözleri Dâ- Kar iki taraf ta biri. “etli peel Bay geçi- emu ii sürek- | N end nm saçları anlaymca, bütün pi- iş düştüğünü tahmin et- lük çekmemişdi. İlk ön- nema gönderdiği a- içek hücumuna tutulduk- Atlaşılmışdı ki, | mi söbeşiler — alayını bu kapr- A Şönderdi.. Seyyar si- | kere d sığınarak kale ka- İl Makedonyalı — , “den atılan oklar! Veri m tlhede il lerle dolduruyordu. dan Ne İsmeşi kp da apar) yı yakalamak a an. i nasıl olsa günün ep — ; a k yüz göste- N yalar elbette gü- , “Babi e girecekler- ih, * ayrılmıyordu. e Ta müdafa ureyin İz bar m aşrı kal. - k, Manüz?. Diyor- “âra kadar şarab i- KURUN isim babası! Her gün yüz ad Toplıyan: Kemalettin Şükrü Orbay 2701 — Ökke; Hışım. 2702 — Öklü: Akıllı. 2703 — Ökmen: Hasat. 2704 — Öksüm: Arzu 2705 — Öktem: zain, ba - hadır cesur. 21 : Kahraman. 2707 — lee Hak emri. 2708 — Ölçer: Mühendis. 2709 — — Ölçüm: Adap, eda. 2710 — Ölez: Fani. 2711 — Öncel: Pişva, rehber, 2712 — Öncül; Pişva, rehber. 2713 —- Öndeş: Rehber. 2714 — Öndül: Hedef, 2715 — Öndün: Akdem, evvel. 2716 — Önel: Mühlet. 2717 — Önelge: Takdime. 2718 — Önen: > sadakat. Şili — Öney: B — Önge: yer mir, — Öngen: Zafer. 2722 — Öngüç: Delil. 2723 — Öngün: Gayrı. 2724 — Önğüd: Kanun. 2725 — Önkol: Piştar, 2726 — Önler: Evail. 2728 — Önür: Evvelâ. 2729 — Önürt: Mukabele. 2730 — Öpöz: Nefes. 2731 — Örde: Alev. — Örge: Süreyya, Şahika. 2733 — Örgerim: İstihkâm, tas biye. 2734 — Örgev: Süreyya. 2735 — Örikli: pa ği 2735 — Örk: K. 2737 — Örlü: Ai, balâ, Celil. — : F 2739 —t 2740 — Örtün: Nihani. râ'nın,zihnini kurcalamıyor dali Z131 — Orüç: Mertohc: M uzarsa halk ne yi 2742 — Örük: Ali, bent. cekti? Nasıl yaşayacaktı? 2743 — Örüm: Melce, vüs'at. versin ki, Tan, iradesi | (| 2744— Örün: Adet, beyaz, ha- yan hükümdarın cesaretini | sılat. kırmıyordu. 2745 — Örüng: Beyaz. Erzakla dolu ambarlarım boşal. | (2746 — Ös: Hakikat. dıkça, Tan, e sıkıştır- 2747 — Ösme: İtil mağa e 2748 — Österiş: Fantezi. ları | ( 2749 — Ösüm: Faiz, nema. erin anbar (Babil) i ibir ar fazla doyura- bilirdi. Tan bunu anlayınca, Dâ- di — Erzak tedariki vazifesini de bana veriniz, haşmetmeap Diyerek hükümdarı ii ve bu işi de kendi üzerine almıştı . Şimdi erzak tacirlerinin boşalan rlarma zenginlerin kaçırdı - ğı yiyecekler yerleştiriliyor ve as - e asilzadelerin yediği ye « meklerden veriliyordu. Kalede dü bahlara kadar uyku düşman karargâhına ok yağdırı « yorlardı. Babilde halk ikiye ayrılmıştı. ir kısmı Tan'ın peşinden gidiyor- di Diğer kısmı da Tan'r ortadan kaldırmak ve şehri bir gün evvel düşmana teslim etmek için fırsat arıyordu. O güne kadar biribirlerinin gö- zünü oyan asilzadeler bu tehlike karşısımda yavaş yavaş birleşiyor- lar ve erzaklarını saklıyacak gizli ahzenler arıyorlardı. (Devamı var) YENİ ÇIKTI Gor'o Baba Fiatı 100 kuruş Tevzi yeri - VAKIT Matbaası en: Nafiz. 2754 — Öteleş: Mücavir, mü- 2755 — Öter: Fâni. : Mazi. 2757 — Öteleş, martebe, taba ka. 2758 — Ötmü: Rica. 2759 — Ötün: Mağfiret. 2760 — Ötünç: İltimas, maru - Övet: Şükür. İyekçin: Memba. 2766 — Övke: kei 2767 — Öyken: Rie. 2768 — hee Mukallit, taklit. 2769 — Öylek: Zaman. —Öz: Asıl. 2771 — Özbek: Cesur. 2772 — Özdek: Asıl, beden. 2773 — Özdel: Hediye. 2774 — Özden: Akraba, hedi- ye. 2775 — Özek: Can. 2776 — Özekes: Ciddi. 2777 — Özel: Ezel. 2778 — Özen: Dikkat, heves. 2779 — Özenç: Gınta, iştiha. 2780 — Özgeriş: Tahavvül. 2781 — Öziş: Mevcudiyet, şah - iye. eli Krai un edebi romanı: — Sahi, siz de bir aylık evli- siniz! Üstünün, bir şey #orarmış gibi bakan gözlerini görünce izah et- mek ib Ml e kaldı: — Karı kocanm arada bir kav- ga etmesi, mesut olmalarına mani teşkil etmez.. Kavga, ailenin tu- zu büberidir.. Kavgasız hayat o- lur mu?... Üstün çeking'liydi.. Ne diye- ceğini kestiremeden, adeta alık a- lık Zeyneb'in yüzüne bakıyordu. Kadın, tatlı tatlı gülümsedi: Ben de ne diye size böyle şeyler söylüyorum?. Bal ğin Birbirinizin küffüsü - « Biz öy- okumuş, yaz- mış adam... Çok para sarfetmeğe alışmış.. Ben ilikçiyim. Yelek iliği açarım... Tekin çalıştığımı istemiyor.. Amma gene de arada sırada iş bulmağa mecbur kalı - Bazan meteliğimiz olmu kurum, mek, lüzumsuz yere para sarf etmek i em. Ayda bir sinema- ya, tiyatroya gidilir. Kahvede, meyhanede para sokağa atılmız... Hastalrk, sağlık insanlar içindir.. Bir otuz Tira bulun- malı.. Bunları söyledim miydi be- nimle'alay eder. İstikbal umu- runda değildir. em değil bulunuşa bak der. İnsan rymış. ileride düşünecekmiş... Benim hiç hoşuma gitmiyor... Ama gene de çok iyi adamdır.. Ama ne de olsa insan biribirinin küffü olmayınca.. 5 düşünceye dalmıştı. Anlaşa- amazlık... Bu anlaşamamazlık öde doğuyordu?. İnsanları biri- birine katan, saadeti bir hayal haline koyan bu anlaşamamazlık nedendi? 5 — KURUN 7 Birine Kani 191 1 Ş GUL ÜSTUNE Gül Koklıyanlar Yazan: Selâmi Izzet Kayacan Aygene, bir tarafta yirmi beş lira saklıyalım dediği zaman, kadın biraz darılır gibi olmuş: Para sak- la sillemişti; İlerisini daha sonra dü- Şünürüz!... Bu düşünceyle Üstünün kulak. ları çinladı, lâf olsun diye, Zey - nebe mukabele etti: — ve hakkınız var. yneb, bir eliyle şemsiyesini par bir eliyle yerden “| ların arasından gelinc'k töilydr. du. Üstün kadının elinden şemsi - yeyi aldı, açtı... k etrafı araştırdılar. Tekinle Aygen meydanda yoktular, Üstün dikkatli dilekatli etrafı gözlerkön gülümsedi: alarda bir yere saklan - dılar mutlaka,. Bizi korkutacak - Zeyneb tâ uzaklara, tâ öteler - eki yıkık bir kulü doğru ni .— dedi, şu yıkık kulübe Siznönmdedırlar. Üstün öksürdü, gırtlağını te - pl sonra var Kvasiyla ses” len: Gi iyi tahmin etmişti. kr” casiyle Üstünün karısı harabeden çıktı. Tekin, uzun bir hu.. huyla mu- lana onlara kadar geldi. £ Aygen de, Tekin gibi hayi istedi.. İnce bir çığlık kopardı, fakat se “ si, başakların arasında kayboldu." Tekin, şapkasını ileri doğru w- zattır, yürüyecekleri yoh işaret et- ti, Gene kol kola girdiler, ku; yırtmacında gözden — Hele yürüyedurumuz, dedi, nasıl olsa yorulacaksmız, o zaman ii iriz. Zeyneb dalgımdı. Bu dalgınlığı Üstün erir. Kadım: Aygeni düşündü. Saadetini dü- — şey, bir papatya bile şündü. Mesuttular, Saadet gönül - li Gi iye söylendi hai taşıyordu. Buna rağmen ene, papatya ko ki T ım bir sözünü hatırladı. O zama! emmiyet vermediği bu söz, şimdi gözlerinde büyümüstü. çin durdu. Toplamağa başladı. Üs tünün kolu koltuğu papatya doldu. İlk demeti mendiliyle bağ- ladr. Genç kadmla, zararsız şaka- SAR Özkes: Katiyen. — Özle: Felek, münbit. Hususi. pese Özlen: Hı 2785 — Özön: Deryadil 2786 — Özsu: 2787 — Öztop: Asıl 88 — Özüş: Vücut. Taşıyordu. Zeyneb, muştu. Eğleniyor, a da- ha da güzelleşiyor: Gözleri fıldır zle ileri ini bul * Tekinle Aygen uzaklaşıyorlar” dr. Gezer g'bi değil, yol yürür gi- bi hızlı Amma maksatları vardı. Tekin, hızlı uzaklaşıyorlardı. — Paçım: İstical. tâ ötelerde, küçük bir tepecik gös- va — Padak: Belâğat. 2792 — Padır: Kahraman 2795 — Parıldar: Müşaşa. 2796 — Parıltı: o Gurre, inşia, lem'a, 2797 — Parım: Azimet: sefer, 2798 — Parın: Daima, tama -| * tünü gözetlivecekler, nasıl aradıklarını görün alav ede" ceklerdi... Eğer Zeyneble termişti. Tepecik ağaçlıklıydı. O > kendilerini Üstün onları bulamaz da uzaklasmağa eş o vaman arkalarmdan esleneceklerdi.