İktisadiyatını ta'mire memur başlıca “tersane” makamında telakki idiyor. Fransızlar ise ucundan bucağından kalan kırpıntıları ile mütena'im olmasına uğraşıyor. Bu pehlivanların güreşi ortasında İtalya hareketsiz kalmış ancak kımıldanabiliyor. Düvel-i mezkurenin nüfuz ve harekatını lehimize tevazün ettirecek yalnız yerli ahalinin hakkımızda beslediği teveccüh ve itimat vardı. Fakat Yunanlılarla ne gibi bir fayda te'min idebileceği malum olmayan tecavüzi bir i'tilaf akd ettiğimizden onun dörtde üçünü kayb ettik. Vaziyet bu merkezde olub siyasi nokta-i nazardan kazanacak bir şey olmadığından saha-i iktisadda istifadeye gayret edilmelidir. Fakat gayb idecek vakit yokdur. Anadolu'daki mümtaz vaziyetimizden feragat etmek Şark'da meydanı beynelmilel rekabete açık bırakmak demekdir. Bir aralık konferansta Ermeni mandasının bize teklif idildiği ve tarafımızdan redd idildiği söylendi, pek iyi yapmışız. Polislik vazifesini yapmak için Şark'a fırkalar göndermeye ne arzumuz ne de vesaitimiz vardır. Fakat Anadolu'ya gemi, eşya ve para ve İstanbul'a ise düvel-i sairenin Şark hakkında besledikleri amal-i ihtiraskaraneyi ta'dile müsaid fevkal'ade bir nüfuza malik olduğumuzu anlatabilecek iktidarı haiz her bir diplomat göndermeliyiz. Türkler bunu idrak edip bize ru-yi hissiyat besleyecek kadar zekidirler” diyor. ------------------ Mısır'ı İngilizlerin Himayesine Terk İden Esbak Reis-i Nuzzar Hüseyin Rüştü Paşa'ya Açık Bir Mektub ------------------ Geçen Teşrin-i Evvelin yirmi dokuzuncu günü intişar eden “Times” jurnal-i diğer muhabirlerine vaki' olan beyanatınızı okuduk. Mısır'ın reis-i nuzzarı olan bir zatın memleketi İngiliz himayesine tevdi' itmeyi an-samimü'l fuad arzu eylediğini ve bu arzusunu mevki-i icraya koymak için evvela muharririn-i matbuatın ağızlarını idare-i örfiye kilit kilitledikden başka ezkaza İngilizlerden ve Mısır'ın vaziyet-i elimesinden bahsetmek isteyen sahaif-i matbuatın ciğergahına idare-i örfiye hançerini saplamaktan çekinmediğini i'tiraf idecek kadar cesur olduğunu görmekle mütehayyir olduk. Eğer mezkur gazetelerdeki muhadenatın size nisbeti sahih ise siz nasıl mahluksunuz. Ey vezir-i hatir!... Kalbinde zerre kadar muhabbet-i vatan olan bir zat tasavvur ider misiniz ki milletin istiklaliyetini kendi eliyle imha ve uzun senelerden beri ciğerlerini yakan, kavuran ecnebi bir devletin zir-i himayesine o zavallıları terk ve tevdi' iylesin. Mısır ahalisi tarafından hayli demdir duş-i ıztırablarında taşımakda oldukları İngiliz bar-ı ihtilafı tahfif ider ümniyyesiyle serkar-ı is'ad edilmişken o biçare ahalinin himayet ve kesr-i ma'sumiyetlerine zincir-i zül ve ubudiyet geçirmek lütfunda bulunan reis-i nuzzar sen misin? Devlet-i Osmaniye'nin Londra Sefiri Tevfik Paşa 1914 senesi Teşrin-i Evvelinin ikinci günü İngiliz Harbiye Nezaretine hidiv-i Mısır'ın son takarrürünü tevdi' idiyor. Ve Hidiv Hazretleri mezkur takrirlerinde İngilizlerin acilen Mısır'ı tahliye itmelerini taleb idiyordu. Hidiv-i müşarünileyh bu büyük vatanperverlikde, bu sadakat-i milliyesine karşı bilfiil Mısır'ı İngiliz himayesine terk ve tevdi' eden ve sonra da göğsünü gere gere [Ben hidiv hazretlerinin veziri olmazdan evvel veziri bulunduğum vatanıma karşı medyun olduğum hizmeti ifa ettim. Evet ben hidiv tarafından tayin olundum ve lakin ona tabi' olmadım ve hidivi kürsi-i emaretinden mahrum eyleyen cünuna esir olmadım] diyen vezir-i kebir sen misin?! Acaba serd ve ityan eylediğiniz cünun kime raci' kalıyor. Memleketin muhafaza-i istiklali uğrunda kürsi-i emaretini dahi feda etmekten çekinmeyen zata mı? Yoksa vatanını satub da gasıb bir ecnebinin zir-i himayesinde nezaret sandalyesini muhafaza itmeye çalışan kimseye mi? İngiliz askerlerinin hemen Mısır'dan çekilmeleri lüzumuna dair hidiv hazretlerinin tebliğ-i nihaide bulunduklarını haber aldıkdan sonra tesirinden altı hafta rahat yemek bile yiyemeyen ve nihayet 18 Nisan'da memleketini İngiliz himayesine sokmaya muvaffak oldukdan sonra geniş nefes alan vezir-i Mısır sen değil misin ki aynı zamanda seni makam-ı vezarete kadar is'ad eden velini'metin yine o memleketi hürriyet ve istiklaliyet-i tamme içinde yaşatmak azmiyle canı cana minnet buluyordu?! Cümle-i beyanatınızın bir noktasında dahi [Zann iderim ki İngiliz dostlarım bana ve tatbik ettiğim programa izhar-ı şükran iderler. Çünkü ben kendilerine karşı izhar-ı sıdk u ihlas eyledim] buyuruyorsunuz. Halbuki ben İngilizlerin sana arz-ı şükran ve ihtiram ideceklerini hiç zann itmem. Evet, mensub olduğu veya serkarında bulunduğu bir milletin, istiklalini satan ve vatanını, milletini ecnebi bir devletin himayesine koyan kimsenin şayan-ı hürmet bir mahluk olamayacağını İngiliz milleti takdir iderler zannındayım. Nasıl ki: İzhar-ı sadakat ettiğin İngilzler hem seni, hem a'van ve ensarını milletin galeyanına karşı muhafaza itmediler ve mevki riyasetden sukutuna mani' olmamakla beraber Londra'ya azimetine bile müsa'ade eylediler. Ey vezir-i kebir… Mısır'ı Britanya himayesine vaz' etmekle memlekete ve ahalii memlekete İngiliz belası gibi müdhiş bir musibet celb ettiğini tahattur idiyor musun? Bugün Mısırlıların istifade-i hürriyet ve istiklaliyet için ne kadar kurban vermekde olduğunu görmüyor musun? Eğer senin kalbinde zerre kadar rahmet ve mürüvvet nuru bulunsa, İngiliz dostlarına izhar-ı sadakat ve ihlas kasdıyla memleketi sürüklediğin girivei esaretden tahlis uğrunda dökülen ve el'an iraka edilmekde olan dima'-ı tahire-i erbaba karşı giribançak-ı teessüf ve nedamet olur da mağfiret-i ümmete iltica iderek tahkik yerlerin ve göklerin kahhar zevi'l-intikamı olan Bir Allah vardır ki: Ona mülaki olduğun gün netayic-i ef'alinin ma'sum kurbanları senden soracak, seni muhasebeye çekecekdir. O, öyle bir gündür ki onda mal ve benun te'min-i menfa'at itmeyecek ancak kalb-i selim mededres-i ibad olacakdır. “Ve inallahe seriü'l-hisab…” ------------------ Yunan Hükumetinin mu'aveneti ile yüz bin frank i'ta suretiyle Dersa'adet'de Tatavla'da bir [Gece Çırak Numune Mektebi] açılmıştır. Mukayyedleri Üsküdar tarikiyle Selimiye Meydanlığı'na muntazam tabur halinde azimet etmekdedirler. TESLİHAT TAHDİT İDİLEBİLECEK Mİ? —————❖————— İngiltere'de Teslihatın Tevsiine Taraftar Olanlarla Muhalif Olanların Bir Münakaşası Bu Hal Böyle Devam İder mi? Ahiren İngiltere'nin Cambridge Darülfünununda Saray-ı İmparatoriye mensub iki prensin huzuru ile gayet mühim bir ictima' akd edilmiş ve bu ictimada ezcümle tahdid-i teslihat mesele-i mühimmesi mevzu-ı münakaşa olunmuştur. Mevzu-ı bahis olan teslihat meselesi, Darülfünunda elyevm bulunmakda olan gençleri cezb eylemiş olacak ki sami'in locaları gençlerle dolmuş idi. Bu ictimada Cemiyet-i İttihadiye Katibi Umumisi Mister Reid demiştir ki: “Teslihat-ı hazıraya muhasım olanlar, cihanda hiçbir ordunun bulunmayacağı mu'azzam devre-i tarihiyenin hululüne kadar berri ve bahri kuvvetleri ve kuva-yi havaiye ile bunlara lüzumu olan malzemeyi muhafaza itmeye gayret itmelidirler. Filvaki Cemiyet-i Akvam kuruluncaya kadar milletler teslihatını muhafaza eylemelidirler. Harb-i Umumiyi görmüş olanların ve burada bulunan hazırunun kısm-ı azamı gibi Harb-i Umumiye bilfiil iştirak eylemiş olanların artık kökleşmiş bir fikirleri var idi. Zann eylemişlerdi ki artık harb olmayacak. Ancak milletler arasında fena kan bulunmadığına kim hükm idebilir? Amerika kendi teslihatını tahdid etmek vadisinde edna mülahazada bile bulunmuyor. Britanya kendi imparatorluğunu müdafa'aya hazır olmalıdır. Bunun ma'nası Büyük Britanya'nın ebharda tefevvuku muhafaza ve ticaret ve mevadd-ı i'aşe tedarikatını te'min eylemesidir. Britanya gibi mu'azzam bir imparatorluk için bu umurun te'mini bir kuvve-i inzibatiyeye mütavakkıfdır ki bu da ordudur. Teslihat aleyhdarlarına sorarım bu millet kendi müdafa'asını te'min itmeye kadir olmayacak kadar fakir midir? Bu cihete müsbet cevab verilmesine ihtimal vermem. O halde sualimi tebdil ile bir iş milleti sıfatıyla bu millet kendi müdafa'asını ihmal idebilir mi? suretinde irad eylerim. Biz eğer Cemiyet-i Akvama müzahir olacak isek kuvvetli bulunmalıyız.” Muhalif tarafın liderliğini Mister Abraham ifa etmekde idi. Mumaileyh evvelce parlamento azasından olan İrlandalı bir zatın mahdumu olub İrlandalılara has olan belagat ve talakata maliktir. Mister (Reid)'a cevaben irad-ı kelam iderek demiştir ki: “Eğer harbe hazırlanmak harbe karşı bir te'minat ise 1914 senesi Ağustosundaki cihan vaziyeti şimdiye kadar misli sebk itmeyecek derecede müsalemetkar idi? denilmek lazımdır. Teslihat harbden evvelki erkama tenzil edilmelidir. Bu sene nihayetinde icrası va'd idilen bilcümle tasarrufatın vuku'una imkan olursa bahriye mevcudu 146 bine veya o raddelerde bir adede tenezzül idecekdir. Eğer ciddi tasarruf icrası matlub ise bahriyeden bazı perakende kısımların terhisinden bir gaye hasıl olamaz. Teslihat bir inzibata tabi' olmalıdır. Rusya'da sarf idilen yekunlara bir def'a atf-ı nazar idin. Bizim rical-i hükumetimiz hakkında cihanda söylenen sözleri işitiniz: Bir tarafdan bol keseden Cemiyet-i Akvam terkibini sarf ettikleri halde diğer cihetden cihan haritasını allara boyamakla meşgul oluyorlar! deniliyor. Cemiyet-i Akvam layihasına vaz'-ı imza edenlerin bu gibi sözleri fark itmemeleri iyi bir şey olamaz. Hükumet ricalimize sorarım: Biz cihana hakimiyet iddi'asında bulunacak derecede cesim bir donanmayı muhafaza etmek isterken ne yüzle tahdid-i teslihatdan bahs idebiliriz? Biz Almanları tahdid-i teslihata mecbur idiyoruz. Halbuki Almanlar pek ziyade ızrar edilmiş oldukları cihetle bizden daha çok sür'atle vaziyet-i asliyesini ihraz idebilecekdir.” Müte'akiben teslihat kararnamesi lehinde olarak Lord (Lui Maltyeten) (?) daha ziyade Mister Abrahm'a cevab vermiş olmak için irad-ı nutuk ile demiştir ki: “1914 senesinde biz az çok Harb-i Umumiye hazır olmamış olsa idik bu gece burada bu meseleyi müzakere idecek vaziyetde bulunamayacak idik. Ben çokluk mesa'il-i maliyeye akıl erdiremem. Ancak bildiğim bir şey vardır ki o da şimdiki halde bir