Elbistan Mitingi Münasebetiyle Altı yüz küsur senelik tarih-i mevcudiyet ve istiklalimizi tedkik edenler bu milletin seciyesindeki hutut-ı sabiteyi azim ve iradesindeki kat'iyeti takdir iderler. Medeniyet maskesiyle cibilliyet-i hakikiyelerini setr eden, ilim ve irfan kisvesiyle nevakıs-ı insaniyelerini ketme yeltenenlerin bu hakikat karşısında biraz temkinle hareket itmeleri, hakim ve müstakil yaşamış bir milletde izzet-i nefs-i millinin ne demek olduğunu bilmeleri ve anlamaları icab ider. Dünyada ferdi ve umumi herhangi hitab veya itabın mesnedi az çok, uzak yakın bir hak ve hakikat olmazsa General Duko'nun Maraşlı din ve ırkdaşlarımıza vaki' olan tehdidatı gibi kabiliyet-i tesiriyesi sıfırdır. Daha düne kadar her zerre-i haki ecdadının, evlad ve ahfadının, hun-ı halisiyle yoğrulmuş, asırlardan beri temellük bayrağı ve istiklal sancağı temevvüç etmiş ve el'an bir ekseriyet-i kahire ile sahib olmuş bulunduğu Adana, Urfa, Ayıntab, Mar'aş gibi layenfek ecza-yı vatanı hiçbir sebeb-i ma'kul ve mantıkiye istinad itmeyerek haksız yere işgal eden bir Fransız milletinin generalinden bu tarz-ı tahakkümü hangi hakka istinad ettirdiğini bir türlü aklımıza sığdıramadık ve asabiyet-i milliyemizle te'lif idemedik. Evet hak, kuvvetin karşısında mevcudiyetini muvakkaten gizler fakat kuvvete istinad eden hakların polat mevcudiyetlerine çarpan kuvvetler ne kadar kavi ve biaman olsalar da dağılmaya, parçalanmaya mahkumdur. General Duko'nun bu hakikatden gafil olmasına ihtimal vermek abesdir. İlim ve fen sahasında en yüksek bir mevki işgal etmiş olduklarını iddi'a eden Fransız milletinin aklı başında olması lazım gelen bir generalinin bu hakikati derk ve teyakkun itmesi lazımdır. Yalnız harb-i zailin hasıl eylediği galibiyet ve neşe-i zaferle takip idilen istila hırsları belki bu hakayıkı muvakkaten setr idebilir. Fakat milletinin mukaderatını duş-ı dirayetine alan bir general bilmelidir ki bu hakayıka agahgiride bir milleti ve hiçbir kuyud ve uhuda müstenid olmayarak haksız yere işgal ettiği ecza-yı vatanda ve karşısında hakkına sahib; azim ve iradesinde sabit bir Müslüman ve Türk milleti vardır. Kuru tehdidlerin beyhude yaygaraların hiçbir kıymet-i maddiye ve ma'neviyesi olamayacağını ve bu gibi hareketlerin hiçbir hak tevlid itmiyeceği hakikatini General cenabları anlamalıdır. Evet, biz Cihan Harbinde mağlub ve zayıf düştük. Bunu mu'terif, herhangi bir milletin tarihinde bu gibi vakayi' pek müte'addid ve tabi'idir. Hayat-ı mazimiz pürşan u şeref bu cilvelerle doludur. Fakat mağlubiyet, mahkumiyet ve esaret değildir ve olamaz. Asırlardan beri hakk-ı istiklalini koruyan, hakimiyetle yaşayan bir milletin cebren kahren mahkum edilmesi muhal olduğu gibi ana vatandan herhangi bir cüzün kayd-ı esarete alınması ve parçalanması da o kadar muhaldir. Zira mahkumiyetin bir mevt-i muhakkak olduğunu bu millet pek iyi takdir etmiştir. İki yüz senedir gayb ettiğimiz aksam-ı vatanda ne mevcudiyet-i diniye ve ne de mevcudiyet-i ırkiye kalmamıştır. Bu hakikat karşısında Avrupa'nın medeniyet maskesine atf-ı ehemmiyet edilmesi ve aldanılması biz Müslüman ve Türkler için bir cinayet ve ihanet teşkil ider. Harbin tevlid ettiği za'af-ı maddimizden istifadeye yelteniliyorsa bu milletin mevcudiyet-i asliye ve ma'neviyesinden tegafül oluyor demekdir. General Duko'nun kavlince Fransız milletinin kudret-i askeriye ve vesait-i tahribiyesi belki vatanımızın bir kısmını istilaya ve o kısımdaki milletimizi imhaya kafidir. Ve bununla hall-i mesele idilebileceği kanaati mevcud ise bu doğru olabilir. Halbuki emr ber-akisdir. Biz Müslüman ve Türkler hiçbir millete karşı izhar-ı husumet itmediğimiz gibi istila emellerimiz de yokdur ve olamaz. Buna mukabil bir hakkımız vardır ki ona da kimseyi müdahale ettirmemek ve vaki' olacak tecavüzata karşı da son kozumuzu oynamakdır. Bu takdirde ya şerefle tarihe intikal ider ve yahut hakk-ı hayat ve istiklalimizi te'min iderek yaşarız. Bugün hiçbir Müslüman ve Türk tasavvur idilemez ki mesa'isi bu gayeyi istihdaf itmesin. Mütarekeden bugüne kadar cereyan eden vukuat ve haksızlıklar bu milletde bu zihniyeti pek haklı olarak izhar etmiştir ve bugünün en yüksek ideali bundan ibarettir. Hakkımız pek açık ve sarihdir. Milletimizin azim ve iradesine istinad eden hakk-ı hayat ve istiklalimiz hiç şübhe yok ki bütün cihanca tanılacak ve şimdiye kadar hiçbir sebeb-i hakiki ve mantıkiye mesned olmayarak haksız yere işgal olunan aksam-ı vatan yed-i ecanibden tahlis idilecekdir. İşte o zaman bir sulh ve müsalemet-i umumiyeye kail olabilmek imkanı tahassul idecekdir. Geçen nüshamızda mukarrerat-ı kat'iyelerini neşr ettiğimiz Elbistan'daki din ve ırkdaşlarımızın mitingi bu hakikati olanca vuzuh ve kat'iyetiyle ve bütün Anadolu ve Rumeli ahali-i İslamiyesinin ve bilhassa Sivaslıların kanaat ve efkarına tercüman olarak cihana ilan ve izhar etti. Ve bu meyanda Mar'aş'daki Fransız generali Duko cenablarına da iblağ eyledi. Bu vesile ile ümit ideriz ki atılan hatvelerin takip idilen hatt-ı hareketlerin hata olduğu anlaşılır da hakk-ı hayat ve istiklali için feda-yı mevcudiyete azm etmiş olan bir milletin ecza-yı vatanından herhangi bir kısmının velev muvakkaten işgal ve tefrikine imkan mevcud olmadığı hakikati bir kat daha tavazzuh ve tebellür ider ve bu suretle medeniyet namına iddia-yı nisbet eden haksızlar beşeriyeti yeni bir kan ve ateş sahasına sevk etmekten tevakki iderler. Sivas Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti Develi'den: 24 Kanun-ı Evvel 335 Pusatlı karyesinden Hacı İbrahim oğlu Lütfi'nin Kozan Mutasarrıf-ı Askerisi Mösyö Taillerdat'ya müraca'atla ihbarat-ı kazibe ve hıyanet-i vataniyede bulunduğu sabit olmasıyla karye-i mezkure ahalisince hanesi tahrib ailesi karyeden teb'id idildiği bütün Develi kazası ahali-i Müslimesince merkum Lütfi haininin hemşehrilikden tard olunduğu beray-ı malumat ma'ruzdur. Müdafa'a-i Hukuk-ı Milliye İdare Reisi Osman İrade-i Milliye Bervech-i bala derc-i sütun-ı iftihar ettiğimiz telgraf vahdet ve tesanüd-ü milliyenin bir blöf olduğunu yaveleyip duran düşmanlarımızı ne beliğ bir suretde tekzib etmekdedir. Onlar ne derse desinler Anadolu bugün bir küll-i vahdet-i layetecezzadır. Bunu yar ve ağyar anlamış ve sırası geldikçe de anlayacakdır. Develi'de bulunan din ve millet kardeşlerimiz bu peygamberpesent ve kudsi hareketlerinden dolayı elhak sezaver-i tebriktir. Ve bütün vatandaşlarımızın bu ulvi eseri bir numune-i imtisal bilmeleri ve hareketleri temenni olunur. --------------------- Sivas Heyet-i Merkeziyesine Şehr-i Kışla'dan: Sivas mıntıkasını geçerken heyet-i muhteremenize selam ve ihtiramlarımızı takdim ider vatanın salahı milletin necatı uğrundaki mücahede-i mukaddeselerinde temenni-i muvaffakiyet iyleriz. Heyet-i Temsiliye namına Mustafa Kemal ------------❖----------- Heyet-i Temsiliyenin Suret-i İstikbali Kayseri'den: Heyet-i Temsiliyenin Kayseri'ye geleceği haberi üzerine bir haftadan beri Kayseri'ce tedarikat-ı azime yapılmış ve yevm-i vurudlarında Kayseri'ye birçok sa'at mesafede şehre kadar mümted-i azim bir kalabalık şiddeti sermaya rağmen intizar eylemiştir. Akşama doğru gelen müte'addid süvari ve Kuva-yi Milliye müfrezeleri heyet-i muhteremenin vurudunu tebşir eylemesi üzerine tufan-ı meserret içinde kalan kadın ve erkek, çocuk ve umum mekatibi İslamiye ve Hristiyaniye talebe ve talebatının ve bütün efrad-ı milletin umumi bir galeyan, heyecan içinde uzak mesafede otomobilinden inen Mustafa Kemal Paşa Hazretleri ve rüfeka- yı muhteremeleri her çehrede ve her Türk'de taşan samimi bir muhabbet gösteren umum milletin saffet-i ihtiramiyesi ve cem'iyat-ı muhtelife ile debbağ esnafı önünden geçmekde iken kurbanlar zebh edilmiş ve alkışlar arasında maşiyen şehre dahil olmuştur. Teheyyücat-ı vatanperverane ve iştiyak-alud bir hasretle misafirlerine kavuşan millet gece fenar alayı tertib iderek izhar-ı şamdani eylemiştir. Heyet-i Muhtereme-i Temsiliye milletin işbu hissiyat-ı aliyesinden son derece müteessir ve mütehassis olmuş merasim-i mu'azzama-i milliye ile teşyi' edilmişlerdir.