Saatlik sayfa görüntüleme limitine ulaştınız. 1 saat bekleyebilir veya abone olup limitinizi yükseltebilirsiniz.
Atatürk'ün Hayatı :lta.turk HUk rahatsızlıklarından sonra Ankarada Çubukbarajına yaptıkları bir gezintide Türkiye Cümhuriyetinin kurucu- su Âtetürk, 1880 e Selânikte doğ- müuştur, Babası Ali Rıza Efendidir. Ali Rıza Efendi önceleri Rüsumat memuru iİdi. Sonra — memurluktan ayrıldı, Selânik'te kereste — tüccar- hğı etti, Ali Rıza Efendi fenç öl- dü, Oğlu Mustafa Kemal küçük yaş- ta yetim kaldı. Mustafa Kemal'i bü- yük ruhlu bir Türk kadıni olan Zübeyde Hanım yetiştirdi. Mustafa Kemal ilk tahsilini Se- lânik'te Şemsi Efendi mektebi de- nen mödern mektepte gördü. Ço- cukluk ve ilk tahsil devresine ait hatırslarını bundan 17 yıl önce Vakit gazetesinin muhabirine şu canlı ifadelerle anlatmışlardı: “Çocukluğuma dair jilk hatfırla- dığım şey, mektebe gitmek mr- selesine aittir. Bundan dölayı a- namla babam arasında şiddetli bir mücadele vardı. Annoem ilâhilerle mektebe başlamamı ve mahalle mektebine gitmemi istiyordu, Rü- sumatta memuür olan babam, o Za- man yeni açılan Şemsi Efendin.n mektebine devam etmeme ve yeni usul üzere okumama taraftardı, Ni- hayet babam işi mahirane bir su- rette halletti; evvelâ merasimi mu- tade He mahalle mektebine başla- dım. Bu suüretle annemin gönlü yapılmış oldu. Bir kaç gün sonra da mahalle mektehinden çıktırı, Şemsi Efendinin mektehine kayde- dildim. Âz zaman sonra babam vefal et- H, Annemle beraber dayımın — nez- dine yerleştik, Dayım köy hayatı geçiriyordu. Ben de bu hayata ka- rıştım. Bana vazifeler — veriyor, Ben de bunları yapıyordum. — Baş- heav azife tarla bekciliği idi. Kar- deşimle beraber Bakla tarlasının ortasındaki bir kulübede oturduğu- muzu ve kargaları koğmakla uğ- raştığımızı unutamam.” Fakat genç anne, uyanık çocu- ğun okuyup yazmaktan — kaldığını endişe ile görmiye başlıyor. Niha- yet Selânik'te —Bbulunan teyzesinin yanında kalarak mektebe devam etmesine karar veriliyor. Bu Br- Fetle Mustafa Kemal Selânik mül. Kiye rüştiyesine giriyor, Bu mek- fepfe geçen pek kısa hayatını Ata- HYK şöyle anlatmaktadırı “Mekfepte Kaymak Hafız Ismin- de Bir hoca vardı, Bir gün sınıfı- mızda derg verirken ben diğer Bir çocukla kavga ettim. ok gürültü oldu. Hoca beni yakaladı. Çok döğ- dü, Bütün vücudum kan İçinde kaldı. Büyük valdem zaten mek muzda Binbaşı Kadri Bey isminde Bir zaf ofturuyordu. Öğle Abhmet Yor ve mekfep elbisesf giyiyordu. mm=_umm l kaklarda zabitler görüyordum. Ba deneceye — vasıl olmak — için takiy edilmesi lâziımgelen yolun, —askerl rüştiyesine girmk olduğunu anlı- yordum. Ö sırada annem Selânite gelmişti. Askeri rüştiyesine g'r- mek istediğimi söyledim, —Valide askerlikten mütehaşi idi. Asker ol- mama şiddetle mümaneat ediyordu. Kabul imtihanı zamanı ona sezdir- meden kendi kendime askerl Tüş- tiyesine giderek —imtihan verdim. Böylece valideye karşı bir emriva- ki ihdas edilmiş oldu.” Mustafa Kemal bu mektepte kes kin zekâsı ve yüksek kabiliyetiyle derhal kendini gösteriyor, Bilhassa riyaziyede çok üstündür, Bu, hoca- larının dikkatini celbediyor. O ka- dar ki, hocaları. Ona bir talebe g- bi değil, yetişmiş bir adam, kendi- lerinin bir arkadaşı gibi bakıyorlar. Riyaziyede az zamanda hocasından ziyade malümat sahibi oluyoör, der: lerin üstünde meselelerle uğraşı- yor, MUSAFA KEMAL ADININ MENŞEEİ Riyaziye hocasının ismi Musta- fa'dır, Bu höca bir gün küçük Mus- tafa'ya diyor ki: “Oğlum, senin de ismin Mustafa, benim de.. bu böy!le olmıyacak. Arada bir fark — bulun- malı, bundan sonra senin adın Mustafa Kemal olsun,” İşte bütün dünyanın daima sev- Bİ ve saygı ile andığı — Atatürk'ün ilk büyük adı bir sınıfta zekâyı an- lar bir hocanın ruhundan böylece doğuyor, Mustafa Kemal riyaziye ders'e- rinde hocanın bulunmadığı — za- manlarda öonun yerine diğer sınıf- lara hocalık ediyor. İDADİ TAHSİLİ Dört senelik rüştiye tahsilini mu- vaffakıyetle bitiren Mustafa Kemal, idadi tahsilini yapmak üzere- Ma- nastır'a gidiyor. Kendisi diyor ki: “Manastır askeri idadisinde ri- yaziye pek kolay geldi. —Bununla meşgül olmıya devam ettim, Fakat fransızcada geri idim, Muallim be- nimle çok meşgul oluyor, acı İhtar- larda bulunuyordu. Bu ihtarlar be- nim pek gücüme gitti. Hk sıla ya- manında çare aradım. İki, üç ay Bizlice Frerler mektebinin —husüsi sınıfına devam ettim, Böylece mektep derslerine nisbetle — fazla derecede fransızca öğrendim.” EDBİYATA KARŞI İLK HEVES Genç Mustafa Kemal'in o zamana kadar edehiyatla pek teması yoktur. Bir gün Ömer Naci Bursa İdadisii- den Manastır idadisine Mustala Kemal'in sınıfına geliyor. ÜÖmer Naci daha o yaşta şairdir. Musta- fa Kemal'den okuyacak kitap isti. yor, Bütün kitaplarımı gösteriyor, Fakat Ömer Naci hiç birini beğen miyor. Bir arkadaşının kitapların- dan hiç Birini Beğenmemesi — Mus- fafa Kemal'in gücüne tidiyor. ü zaman şiir ve edebiyat diye Bir şey olduğunu anlıyor. Ona çalışmı- ya Başlıyor, Bilhassa şiir pek «a- zip görünüyor, Fakat kitabet haca- sı kendisini şiirle iştigalden mene- diyor ve: “Bu tarzı iştigal seni ax- ker olmaktan uzaklaştırır” — diyor. Bununla Beraber güzet yazmak he- vesi genç Mustafa —Kemal'in ruhu- na derin izlerini salmıştır. HARBİYE MEKTEBİNE GİRİŞ VE İLK SİYASİ FAALİYETİ Mustafa Kemal Manastır — idaği- sinin üç yıllık tahsilini de muvaffa- kıyetle bitirince, bBu Bilgi ve duygu zenginliği e İstanbul'a, Harbiye Mektebine geliyor. Harbiye —mek- tebindeki hayatını gene Öndan din- | Niyelim: ! “Burada da riyaziye merakı He- vam ediyordu. Birinci sınıfta saf, gençlik hayallerine tutuldum, Ders. leri ihmal ettim. Senenin nasıl geç- tiğinin hiç farkında olmadım. An- cak dersler kesilince kitaplara — sa- rıldim. İkinci sınıfa geçtikten son- Yü askerlik derslerine merak — sar- Tırdım, Şiir yazmak hakkında idz - di hocasımın vazettiği memnuiyeti unutmıyordum, Fakaf güzel söyle- mek ve yazmak hevesi SBaki idi. Ye- neffüs zamanlarında hiftabef tâim- leir yapıyorduk. Santi elimize alı- Har dakika Best Köylüyeceğim." di- ye müsabaka ve münakaşalar — ter- tip ediyorduk, Harbiye senelerinde siyaset Ti kirleri baş gösterdi. Vaziyet hak- kında henüz nafiz bir nazar has! edemiyorduk. Sultan Hamit devri tdi. Kemal Beyin kitaplarını oku- yorduk. aibat şu idi, Ekseriyetle an- cak koğuşta yattıktan sonra aku- mak imkânını buluyorduk, Bu g:- bi vatanperverane eserleri okuyan- lara karşı takibat yapılması, işin Içinde bir berbatlık bulunduğumnu Iİhsas ediyordu; fakat bunfın mahı- yeti gözlerimiz önünde tamamiyle tebellür etmiyordu.” ERKÂNIHARBİYE MEKTEBİNE GEÇİŞİ Üç senelik Harbiye mektebi tah- silini de muvaffakıyelle bitiren Mustafa Kemal mülâzimi sâni ola rak Erkânıharp mektebine geçiyor. Hatıralarında kendisi der ki: “Erkânıharp sınıflarına geçtik. Mutat olan derslere iyi çalışıyor- dum, Bunların feykınde olarak bende ve bazı arkadaşlarda yeni fikirler peydah oldu. — Memleketin idaresinde ve siyasetinde — fenalık- lar olduğunu keşfetmiye — başladık. Binlerce kişiden ibaret olan Har: biye tabebesine bu keşfimizi anlat- mak hevesine düştük. Mektep tale- besi arasında okumak üzere mek- tepte el yazısiyle bir gazete tes's etetik, Sınıf dahilinde ufak teşki- 1âtımız vardı. Ben heyeti idareye dahildim, Gazetenni yazılarını ek- seryietle ben yazıyordum. Ö za- man mekâtip müfettişi İsmall Pa- şa verdi. Bu. harekâtımızı keşfer- miş, akip ettiriyormuş. Mektebin müdürü Riza Paşa isminde bir zat- tı, Bu zat padişah nezdinde İsmail Paşa tarafından tehtit — edilmiş, “Mektepte böyle talebe var. Ya farkında olmuyor, ya müsamaha e- diyor.” denilmiş. Riza Paşa- mevki- ini muhafaza İçin inkâr etmiş. Bir gün gazetenn İcap eden yazılarır- dan birini - yazmakla — meşguld'ik, Baytar — dershaneterinden birine girmiş, kapıyı kapamıştık. Kapı arkasında birkaç nöbetçi duruyor- du. Riza Paşa'ya haber vermişler. Sınıfı bastı, Yazılar masa üstünce ve Ön tarafta duruyordu, Görme- Ebedi Şefle Milli Şef başbaşa mezliğe geldi. ka şeylerle iştiğal vesilesiyle levri- fimızi emreltti. Çıkarken;: — “Yaln:z izinsizle iktifa olunabhilir.” dedi. Sonra hiç bir ceza tatbikine lüzum olmadığını söylemiş, Böyle hareket etmesinde, kendine atfedilen ku- suru meydana çıkarmamak gayrs tinin dahli olmakla beraber hüsnü- niyeti de inkâr edilemezdi.” Devrin Abdülhamit istbdadınm en koyu yıllarına tesadüf ettiği — düşü, nülecek oluraa, ilerde savaşlara atı lacak neslin daha ö zaman nasıl bir uyanıklıkla çalıştığını yukardaki sa. tırlar çok güzel belirtmektedir. Mek, tepte her düşündüğünü — açıkça ve korkusuzca söyliyen, Sultan — Hami din idaresini ser; bir dille tenkid e. den Mustafa Kemal, eğer anlayışmın keskinliği, görüşünün GSsamimiliği jle kendisinji bütün arkadaşlarına sev , dirmemiş olsaydı, daha tahsilini bi | tirmeden önce o devrin terhip ve im. ha siyasetine kurban gideceği mu -| hakkaktı. Mustafa Kemal Harp Akademisini 11 ikincikânun 1905 te — bitirdi. Bir müdde; sonra tevkif edilerek Yıldıza götürüldü, ve birkaç âay mahpus kal, dıktan sonra Rıza paşanın delâletile kurtuldu, ŞAMA SÜRÜLÜYOR . ft Birkaç gün sonra Mustafa Kemal ve arkadaşlarını erkânıharbiye dal . resine çağırıyorlar, Kura jle Edirne ve Selânife, yani o zamankıi — ikinci ve Üüçüncü ordulara günderijleceklerini fakat &aralarımda anlaşılarsa kuraya lüzum — kalmıyacağımı söylüyorlar, Mustafa Kemal arkadaşlarına işarot ediyor, Ufak bir anlaşma neticesinde jkinci ve üçüncü ordulara gidecekleri ayırıyorlar, Bu hareket tarzı — genç erkânıharplerin aralarında — teşkilât bulunduğuna deljil addediliyor ve Mus tafa Kemal Suriyeye sürülüyor; Şam, da bir süvari krtasıan staj yapmağa memur ediliyor, Faka; Mustafa Ke: maâl yalnız Şamda kalmıyoör. Vazif alarak Suriyenin hemen her tarafını dolaşıyor, O sıralarda Havran ve Kü. neytra civarında dürzülerle bir ta , kım meseleler çıkıyor. Dürzüler Üüze| rine krtalar gönderiliyor. Mustafa Kemal de onlarla beraber gidiyor ve ölüm Bitmez yasrmız, içteki hloranımız ölmez İnsanlar ölür, bir koca târih olan ölmez! Dinmez yasrmız, kopsa kryame; bile sonda Mahşarde bir önder bulacak Türk gene onda! Göğsünde bu yurdun tüte durdukça ocaklar Eksilmiyecektir ona kan ağlıyacaklar! En Ünlü nebiler bile etsin ona gıpta Yansm ona dünya yüreğinden kan akıp ta . Bir dağdı aşılmaz, yüce gökten daha yüksek Yetmez biz o insanla asırlarca övünsek, Bolmaz o beniz, yok, 0 bakışlar gene mâvt LâAyık onu itutsak biz Hâhlarla müsâvl! “(Atmaz bir adım arkaya Türküm! diyecek genç Yoktoör onu Iİnkâş edecek,.. varsa ne Iİğrenç! , Çiğnenmiyecek göklere yükselttiği ülkü Ahrette bulur ölse de ardında bu mülkü! Türküm diyen artık bir akistir o güneşten İçlerde yanan kutsal alev hep o ateşten Batmaz o güneş nürunu toprak bile çalsa Gençlik ATA'nm yolcusudur bir kişi kalsa! An; içtik evet gitmeğe gösterdiği izden Her gün tuacaktır Büyük Önder elimizden! Yok ondaki nür İşte bakım ayda, güneşte On beş yıla sığdırdı o dev yüz yılı işte! İçlerdeki tunç heykeli gök çatlasa bölmez İnsanlar ölür, bir koca târih olan ölmez! desizeteğik de Hİ da e Ça AA DGUT A İN AoA a d LAĞ ĞÜM Ç Edip Ayel İ e e llit vi DAİA üi AFT GLATAL ediyor Bu vazifede buluünüş ona bir yandan o zamanki mülkiye idaresinin ne ka., dar kötü olduğunu; bir yandan da or, dunun taljm ve terbiyesindeki eksik liği gösteriyor. Onun jiçin — denebi!lir ki, Suriye krtası genç — erkânıharbin zekâsına geniş bir diişünce kaynağı öolmüştür. O genişlik içinde onun ser. best düşünceleri büyük tasavvur ce velânlarma — meydan bulabilmfşti.— Mustafa Kemal, etrafındakilere hür riyet ve adalet sevgisini, haksızlığa istibdada, kötü idareye karşı kovmak coşkunluğunu aşılıyordu. VATAN ve HÜRRİYET CEMİYETİNİN KURULUŞU Mustafa Kemal — dürzü'ere karşı yapılan harekâtta dört ay bulunduk. tan sonra Şama döniüyoör, Bu harekât esnasında kıta&ta kumanda eden Lüt, fi bey isminde bir zatla ahbab oluyor. Bu zat Mustafa Kemali Şamda tüc - car Mustafa diye maruf biriaiyle ta. nıştırıyor, Tüccar Mustafa Tıbbiye Mmektebinin son sınıflarında iken siya setle iştigalinden dolayı üç sene kale, bentliğe mahküm olmuş, sonra Şama gelmiş ticarete başlamış, Mustafa Ke mal bu tüccar doktorla — arkadaşlığı ilerletiyor ve aradan bir müdde; geç tik sönra 1906 yılının birinci teş , rinlüde bir gece Mustafa — Kemal ve diğer dört arkadaşı tüccar Mustafa nm evinde toplanarak, sonraları meş, rütiyetin jstihsalinde mühim âmil ol müuş olan Vatan ve Hürriyet cemiye, tini kuruyorlar, Bu cemiyet gizli ça. ltşacaktır. Cemiyeti genişletmek için düşünülen tedbirler arasında Mustafa Kemaljn muhtelif asker! sıntflara Btaj yapmak bahanesile Beyruta, Yafaya Ve Kuduüse gitmesi de vardı, Bundan sonra Mustafa Kemal teş, kjlâtını yapmıştır, Fakat bu işi Su, riyede arzu ettiği gibi yapamıyaca . ğimr düşünerek, tekrar Makedonyaya geçiyor. Orada bir çok hamiyetli ar. kadaşlar buluyor ve konuşuyor. Ve Hürriyet — cemiyetinin bir “şubesini burada tesis ediyor, Tekrar_ Süriyeye dönen ve orada Üç sene kadar kalan Atatürk 1907 yılı eylülünde üçüncü orduya naklediliyor ve Manastıra tayin olunuyor. Fakat güzel bir tesadüfle Setânikte — alıko, nuluyor, Mustafa Kemal bu defa Selâniğe Beldiği zaman Vatan ve Hürriyet ce. miyeti İttihat ve Terakkji — cemiyeti adını almıştır. Pek az zaman — sönra Meşrutiyeş ilân olundu, Bu devreler zarfında Mustafa Ke malin hareketleri tetkik olununca gö, rülüyor ki kendisi memlekette bü . YÜk ve radikal bir değişikliğin lü zumuna kanidir. Fakat önun görüş leri İttihat ve Terakki cemiyetindeki bazı şeflerin düşünc_e!erine üygün gel memektedir. O zaman zihniyeti genç inkılâpemm sözlerindeki derin haki. katj idrake müsait değildir. ST N M A T AT Ç * İcabında vatan için bir tek ferd gibi yekpare azim ve karar ile çalışmasını bilen bir millet elbette büyük bir millet ve elbet- te büyük istikbale müstahak ve namzed olan bir millettir. * Nisfet ve merhamet — niyaz etmekle mi:let ve devletin şeref Ve istiklâli temin edilemez, Nis fet ve merhamet dilenmek gibi bir prensip yoktur, Türk milleti, Türkiyenin müstakbel çocukları, bunu bir an hatırdan çıkarma- malıdır, * Ordumuz, Türk - birliğinin, Türk kudret ve kabihyetinin, Türk vatanseverliğinin çelikleş- * Türklerin vatan sevgisi ile dolu olan göğüsleri, mel'un ihti- raslara karşı dajma — demirden bir duvar gibi yükselecektir, * Bugün bihakkın iftihar ede- bileceğimiz bütün muvaffakıyetin sırrı, yeni Türkiye devletinin , AÂlatürk'ün ölmez sözleri * Türkiye Cümhuriyetinin e- riştıği muvatilakıyeli, Türk mile letinin ve onun değerli ordusu. nun bir ve bernber olarak azim- kârane yürümesine borçluyuz, ÇüLkü Türk milleti milii hirlik Ve beraberl,kle güçlükleri yen- mesiiij bıhr, * Muli Birlik duyguüsuüunu mü- temadiyen ve her türlü vasıta ve tedbirlerle besliyerek inkışa' et tirmek milli ülkümüzdür, * Bütün dünyanınm miületlerini tanırım ve bu muarefem harp Sa- halaırında olmuştur, ateş alunda olmuştur, ölüm karşısında oltmuş- tur, yenijin ile temin ederim ki, bizim milletimizin kuvvesi mane: vViyesi bütin mletlerin kuvvet mâneviyesinin pek çok fevkinde dir * Bic insan belki kendi arziı- Siyle hürriyeti Şahsiyesini berta- raf etmek istar, Fakat bu leşeb büş koca bir milletin hayatına ve bürriyetine irası zarar eyliyecek Se, muazzam va pürseref bır ha- yatı miltet bu yüzden sönecek ve mahvolacaksa bu teşehhbüs hiçbir vakit iMeşrü ve şayanı kabul ola- maz, * Bir millet,bir memleket için necat, selâmet ve muvaffakıyet istiyorsak bunu yalnız bir şahıs- tan hiçbir vakit talep etmeme kiyiz, * Bilelim ki vasıl olduğumuz muvaffakıyet, milletin kuvvetle- rini birleşlirmesinden ve teşriki faaliyet etmesinden ileri gelmiş- tir. Eğer aynı muvaffakıvetleri âtide de kazaınmak istiyorsak ay- nı esasa istinad edelim ve aynı suretle yürüyelim!, * Bilelim ki milli benliğini bil- miyeti Mmilletler başka mmlletlerin şikârıdır, * Bütün maddi ve manevi var. lrğını vatân müdafaasına hasret. mekte teenni ve müsamaha güs- teren mılletler, barp ve muhare- beyi cidden göze almış ve başa« rabileceklerine kani olmuş adde ditemezler, * Bence, bir millette şerefin, haysiyetin, namusun ve insanlı - ğın vücüut Ve beka bulabilmesi mutlaka o milletin hürriyet ve istiklâline sahip olmasiyle kajm- dir, * Bo kadar fedakârlıkların Semeresini elimizden — kaçırma- mak ve geçen musihet ve felâket. lerin bir daha avdetini gayıi mümkün kılacak tedabiri almak, bizim için her günün düşüncesi almalıdır!, * Cümhuriyetimizin mesnedi Türk câmiasıdır. Bu câmianın efradı ne kadar Türk harsı ile meşbu olursa o cümiâya istinad eden Cümhuriyet de o kadar kuüv. vetli olur, * Çok şey mesmu olur, fakat mevsuk olmaz! * Çok milletlerin halâs ve İti- lâ mücadelesinde meşhur aolduk- ları göcülmüştür; fakat bu te- hevvür Türk milletinin şuurlu tehevvürüne henzemez, * Ecnebi bir devletin himaye Ve sahahetini kabul etmek insan.- bik evsafından mahrumiyeti, aciz ve meskeneti itirafdan başka bir şey değildir. # En başta vatan müdafaası olmak üzere, mahsullerimizi kıy- metlendirtkek ve en kısa yoldan en ileri ve refahlı Türkiye ideali- na ulaşabilmek: bu bir zaruret tir. * Felâket başa gelmeder ev. vel, onun esbabı manja ve müda« faasını düşüinmek İâzmıdır, Gel. dikten sonra teellümün faydası yoktur. * Halâs icin, istiklâl için evvel ve Ahır düşmanla bütün mevcudi- vetimizle vuruşmak onu mağlüp etmekten başka karar ve çare vaktur ve anlamaz! * Her türlü muvaffakıyetin. her nevi kuvvetin, kudlretin men bar hakikisi milletin kendisi ol. duğuna kanaatim tamdır, * Hürrivet? gasbe'lilen bir mil 'et ne kadar zengin Ve mürelfeth olursa olsun mütemeddin insani, yet nazarmmda bir usaktan daha iyi muameleve lâyık değildir. * Hattı mtidafaa yoktur, sathı müdafaa varde, O satıh bütün vatandır, Vatanın her karış top- rağı düşman kanıyle — islanma. dıikça terkedilemez, * İnkılâbımız Türkiyenin asır. lar için saadetini kâfildir, Bize düşen, onu idrâk ve takdir ede- rek çalışmaktır, * Muharebe, daimi mücadele halinde bulunan gâyri mer'i kuv vetlerin göze görünür şekbil ve