Ema ipek Beer akir pa 3 i di ba anamı e ie say ör, hedi d5 yarın pe © alçak ruhlu bir Sir üy, Aötriyle yakalana, Yapurunu, el geçe- KI ve kimbi. in ea, SOM önüne ata, ler düşünüyor. li « 4 ilk vastgeldi. Her seyi u. Akşam Necmiye Kk, ona verdiği İtin Canip beylere YA atin e hi, © Mrmilarak yürürken bir 5 ir kendindeşi geçti. a önünde © vardı. Li kiz.. Acındıran bir “a gülen kendisine * bağıran bir kız. Yavança titredi. Mı Yaptı. Ve galiba bu İAZ hizlica olmuştu İSE dönerek: 7). ve di İdiz, Sen Sinrettiniz be ingiz Tüyedan uyanır gi l Rüya kalbinden du- Beyan ve içinden adı Hay * Bİdiyormuş gibi: ie Hayır. diye âdeta la, Bibi pi be, |, TAKİP öden olup ol Bay arbak için biz müd e, 2dü. Ve sonra Rüs “Akiş EYİRİN kapı zilini iri ' şe onun parolasıydı. ükiy, vira kardeşi Kömile iş R » Baba yattı mr Kâ- nayi, N Bey gi 0. Odasında. İh. WS Onunla konuşu - > 9. öğ, a Uyudu ağabey. İyi. Rüyiy ei O dö seni soru ba senin için a im biraz sonra “bir yalan savur. Ma i Kârniley ” i ye bir şey sez. İk iyonu, bu İş Zi Bu akşam iş yok. iy Yetim erkeriden ya. ii Rüştü Babayı bir Diyerek yukarıya bei ba ile Thsan muheb- A i A koyulaştırmışlardı. N i şekemiyenler diş- iyorlardı. v bu zaf erin verdiği »Bâdğı, * Yukarda dolaşı- y” yanından ay- e, Tale paşa bile: il yagi” nazardan kendini alama- ünden itibaren Mal, Vüran nişancı, ağa ve macerasi — “olasmağa, başla; me küme İh, ÖEHRE DONUŞ Ka“ beyi İbrahim ile “avdan şehre dö- z KA yakan tanıma. © Kn sihirbazdır di. Yazan: MAHMUT ATTİLA AYKUT Bâba Kemalin Canip Beylerden geldiğini zannederek: Ne oldu? Necmiyeye yalanı yutturabildin mi? diye sordu. İhsan Kemalin yüzüne biraz mânalı baktı ve güldü: — Çok yorulmuşsun Kemal. — Sahiden yorgunum. Fakat asıl bu santlen sonra daha çok vorulacağım. Rüştü Baba, Kemalin dilinin | altında bir bakla saklı olduğunu | çoktan anlamıstı, Kendine mah. sus soğukkanlılık ve kalender . tikle: — Söyle delikanlı seni sarar - tan haber nedir böyle. hayrol - sun... Kemal: — Hemen şimdi harekete geç. meliyiz. Diye söz başlıyarak Besimden öğrendiği haberi tafsilâtile ank. tınca Rüştü Baba saçsız başmı birkaç defa sıvazladı. İhsan, hop otundu, hop kalktı. — Deme be Kemal, Bu na . mussuz herif bu alçaklığı yap- mış mi sâhiğen?- Adam sende yapamamışsın. (P..) gırtlağndan tutup yere serivermeliydin. Onu ben de düşündüm sma, Bu işbir pire içinbir yorgan yukmağa benziyeeekti. O hesabı geleceğe bıraktım. Bir gün gelir elbet borcumuzu öderiz. Şimdi bu işi nasıl önleyetim? Rüştü Babe, iyi bir çare buldu. ğuna kani olarak: > — Bu işin en kolay. ve öneki. <a tarafı çocuklar nedir bilir mi. siniz? Hemen şimdi Sirkeciye iher vapura bir yolcu gibi gir - meğe çalışırsınız. Bu işten kap. tanın haberi vardır. Kulağına va yeti fıslarsınız. Ondan sonra icabı hale göre hareket eder ya cehaneyi daha İyi saklıyacak bir çare düşünürsünüz, yahut... Rüştü Baba, (yahut) u Gedik. ten sonra yine sustu. İhsan bir «özünü kırparak ikinci yakudun arkasınm ne çıkacağını tasarla. makla meşguldü. Ses kesilince Rüştü Babaya baktı: pi Eh. Yağ ne olacak Baba? Rüştü Baba, o mechule de ça- re bultmş gibi sevindi. — Be geçip reğil ve sefil ol. maktan ve cephaneyi düşmana kaptırmaktansa beş on tayfa bir olup kimseye sezdirmeden lum. bazlardan silâhları denize atıve- rirsiniz. Öyle de yazık olacak böY lede. Hiç olmazsa düşmen eline — Yaşa be Rüştü Baba. İyi bir buluş bu öyle değil mi Ke- mai? (Devamı var) nerken, yolda konuşuyorlar- — Gördün mü şu tesadü - fün verdiği ikbal ve saadeti? Çapkın köpek nihayet “uçan kuşu vuran nişancı,, ünvanı- nı da aldı. — Evet, padişah bugün avda ona çok yüz verdi. Bun dan sonra Rüstemin kuru - mundan yanma varılmaz. Rüstemin basımları böyle konuşurken, zavallı Rüstem hâlâ padişahım kendisine Martadan bahsedeceğini u- muyordu. Halbuki Yıldırım, hiç de böyle bir şeyden bahsetme - mişti, Acaba yeniçeriağası İlyas bey onu aldatmış mıydı? Rüstem yolda gelirken: — Ilyas bey çok namuslu bir adamdır, diyordu Böyle yalanlara tenezzül etmez. Beni aldatıp da eline ne ge- Nakleden Evimiz deniz kenarmdaydı. Dalgalar temellerine garpar. rüz. gir pencere aralıklarında öler. di, yağmurlu ve fırtmalı günler, de evimiz ve deniz ayrı rengi bağlardı. Evimizin dışarıdan gü. rünüşü neşeli değildir. Fakat çerisi sıcak ve neşelidir. Akşam yemeklerini hep beraber mutfak. ta yeriz. Yemek masasını örten muşamba örtü dalma tertemiz. dir. Annem esasen kasabanın en temiz kadınıdır. Annem hskiki bir Anadolu ka. dınıdır. İki uzur ve kalın örgülü saçları dizlerine kadar dökülür. Yüzünün güzelliği ise evinin te. mİZlİği kadar meşhurdur. Kızlrardeşim Ayse de anneme benzerdi; onun da mavi gözleri: penbe beyaz bir yüzü, iki uzun örgü saçları, memleket havaları ni emsalsiz bir güzellikle teren. nüm eden tatir bir sesi vardı. Çocukken, kardeşimle bora, ber pencere önünde oynadığımız Zamanlar, annem arada sırada gelir, pencereden bakardı. Anne. <iğim muhakkak, babâmr götü ren yelkenlinin ufuk üzerinde görünmesini beklerdi, her zaman neşeli clan bu kadıncağız, firt. İha zamenlarınin kederlenirü. Babam denizdeyken geceleri bir fırtına gürlerse. annen yalağına girmez, alnı pencere camına da. yalı sabaha kadar beklerdi. Ya babamm eve geldiği gece. ler... Annem onuri ayak seslerini işitir İşitmez kapıya atılır ve: “Çabuk içeriye içir. Cemal, üşü- müşsün” derdi. Babam isk gibiselerinden yere sular damlı. yu dathilya'odaya çirerdi: İri yarı, sağlam bir insan olan babamın ilk sözü açlığını söyl. yerek yemek istemek olurdu. O vakit annem sakin ve sürat. Yi hareketlerle sofrayı hazırlar, babamm karşısına oturur, odun yemek yeyişine bakarken, deni. 78, rüzgâra, havaya dair sualler #orardı. Neşeli zamanlarında ba- bamın neşesini artıracak sözler söyler, kederli anlarında teselli. ye çalışırdı. Yemekten sonra babam sessiz. mea kahvesini içerdi. Cemal eis çok konuşan bir adam de- #ildi, fakat lm bakışlarında drima şefkatli bir mana bular. dum: “İnsan evinde ne kadar rs. hat ediyor,” Bu yıllar hayatımm en güzel yıllarıdır, bu yılları hatırladıkça sonrasını unutmak istiyorum, Babama yıllardanberi her de niz seferinde arkadaşlık o yapan Hayri Reisin öldüğü zaman on iki yaşındaydım, O giim babam sofra başından her günkü gibi çabucak kalkmadı. cıgara üstüne Neden sonra, dudak. cigara içti. Yazan: : Muzaffer Esen ları kımıldadı: — Şimdi yeni bir arzadaş bul. mak lâzım. Artık yalniz başıma balığa çıkacak kadar genç deği. lim. ba Bu sözleri işitir iştmez vesa- retle haykırdım: — Sana ben yardım “edeyim, baba. Üç aya kadar ilk okulu bi tiriyorum. Epeyce de büyüdüm. Denize sekiz yaşındayken açıl dığını bana söyliyen de sen de. misin? Pabam, dudaklarınm bir tebessümle bana bal — Bunu sonra düşünürüz yav rum, Fakat ne de olsa sen henüz tecrübeli bir balıkçının yerini tutamıyacak kadar küçüksün. ucunda Ben bu işi yapabileceğimi söy. liyerek isrur ettim. Fakat annem bu işe katiyen razı olamıyacağı nı söyledi. O bir taraftan daha çocukken denizle, dalgalarla, teh Hkelerle boğuşmamı istemiyor. bu çarpışmadan muzaffer çikabil mek için daha kuvvetli, dahs sağlam olmamı bekliyordu. Belki kalbinin bir köşesinde benim 6 kuyup yazmamı, büyük adam ol. tiyen bir arzu da vardr. her zaman vaptığı gibi annemin bu fikrini kabul etti. Zaten ne olursa olsun Hayri Rei. sin yerine birisini bulmıya mec burdu. Köyümüzde işsiz insan yoktu. Onun için babam bir arkadaş bulabilmek maksadiyle kasabaya kadar gitti. Ve şehirde bulduğu İhsan is- mine bir gemici'ile beraber gel: di. Thaan Karadeniz çocuğu de- ğildi. Cenup layılarımddan gel. mişti. Biraz parası da vardı. Ba" bama yeni ağlar slmayı, işimi. zi genişletmeyi. ileretmeyi tek. li£ ediyordu. Bu adam güzel söz | söylemeyi, itirazları önlemeyi | biliyordu, Babam onu alıp da kö. | ye geldiği vakit İtisanla beraber | çalışmak kararını vermişti. Ö güne kadar evimize hiç bir yabancı girmemişti; konuştuğu. muz insanlar yıllardanberi tanı” dığımız komşularımız. Adet. leri, huyları, sözleri bize benzi. yordu. Fakat İnsan tanıdıkları, mıza benzemiyordu. Dalgalı si. yah saçları, mat bir rengi, par lak gözleri vardı; söylüyor. gülü. yor, teklifsizee gakalaşıyordu; birçok maceralar anlatıyor ve ta. nımadığımız memleketlerden bah sediyordu: Oralarda deniz her vakit mavi, güneş her vakit par. lak olur. çicekler senenin dört mevsiminde açarmış, İhsan çök tatlı söylüyordu, geldiğinden bir saat sonra hepimiz ağzına bek. mıya başlamıştık. İ İhsan hepimizi büyülemişli â- İskender F. 79. ve yapamıyacağı bir rine almaz ki... ben ondan vaktile de çok iyilikler gör- müştüm. Rüstem avdan döner dön - mez yeniçeri ocağına giderek Ilyas beyi görecek, ona tek - rar derdini açacaktı, Padişahın Oo maiyetindeki doğancılar, nişancılar ve mu hafızların — o gün avdan dönerken — sayısı üç bini geçiyordu. Yıldırımın ava gidişi bü - yük bir geçit resmini andı - ran merasime tabidi. Edirne. çecek? Hem O, yapamadığı de bulunan yabancı elçiler, sancak beyleri, kumandanı, ve diğer rüesa ve vüzeranın hemen hepsi padişahın refa- katinde bulunurdu. Rüstem saraya döndükten ve vazifesi bittikten sonra, yavaşça odasından çıktı. Va- kit çok geçti. Yatsı ezanı o- kunuyordu. Rüstem o gece ne yapıp ya pPıp yeniçeri ağasını görmeğe çalışacaktı. Koşa koşa gitti ve Meriç köprüsünüi başında bulunan yeniçeri ocağına kan ter için de vardı. deta, bizi güldürüyor, ağlatıyor, merak içinde bırakıyordu. Uzum boylu değildi, fakat sağlam ve çevikti, Benim çocuk (gözlerim ve düşüncem Üzerinde bu kadar tesir yapınış olan bu adam kim. ıl görünürdü. Bu adamda anlaşılmaz bir cazi. be vardı, sözleri ve dalışları ok. şuyordu. Tatlı sözler ağzından hiç ayrılmıyor. İhsanın ilk işi, evimize yerleş. mek istediğini söylemek oldu. Elindeki parayı bir kulübe yapa rak toprağa yatırmak istemi. vardu. bu parayı işi için kulla. nacaktı. Esasen kendisi gibi be. kâr bir adama evin ne “Üzumu vardı. Bvimizin tavan arası “98 yeter ve artar: bile.. İhsan bu noktada da bizi kandırdı ve evi. mize yerleşti. İhsan bize yerleştikten «“nra Ayşe ve ben saatlerce onun ya” nında k ık. Bir yandan ağla. MERAKLI a yg yy yy a me gril yy yg yg Evlenmiye- cekler cemiyeti Çinin Kvontung vilâyelinde bazı kızlar, hiç evlenmemeğe az metmiş ve o yolda bir cemiyet kurmuşlardır. Bu cemiyete giren her aza, ev- velâ bütün hayatınca bekâr ka. lacağına yemin ediyor, Cemiye. tin parasile, evlenmeden yaşıya - bilmeleri için bazı fakir azaya dağıtılıyor. Bu cemiyetin azası siyah elbi. e giyiyorlar, evlenmemeğe az . metmiş Çinli kızlar arasında bir gok zengin kızlar da bulunmak. tadır. Bunlar tek başına yaşıya - bilmek için başka evlerde hiz . metçiliğe bile razı olmaktadırlar İlyas bey bekâr bi adam olduğu için ocağın bir köşe . sinde yatıp kalkardı. İlyas bey Rüstemi görünce şaşırdı: —Acaba padişah beni mi çağırtıyor? Rüstem bu saat- te buraya boş yere gelmez. Diyerek yanma sokuldu: — Oğul. hayrola.. ne var ne yok? Rüstem İlyas beyin elini öptü, —“ > müşkülün olursa, yana gel!, demiştin.. işte gel. dim, dedi. Karşı karşıya oturdular. Yeniçeri ağası o gün şeh. ri muhafaza için, Edirneden bir yere çıkmamıştı. — Avdan yeni döndük - diye söze başladı - Bugün bir dağ yamacında nişan imti - hanı yaptık. Nişancılar ara- Yı tamir eden delikanlıya var. dım ediyor. diğer taraftan da sorsuz bir nege içerisinde anlat. tığı hikâyeleri dinliyorduk. O, bize “oyunlar öğretiyor, vazifele. Tmzi yapmıya yardım ediyor, ne kadar kıymetli bir adam oldur gunu her fmrsatta gösteriyordu. Annemin gözleri işlediği çoraba dikili olarak bu adamı ne kadar Gkkatle dinlediğini hâlâ hatırla. rım; güzel yüzünü kaplıyan ha- fif penbelik bu candan alâkanm en büyük deliliydi. O kasabaya indiği günler eli boş dönmez, bi. 26 Özima bir şeyler getirirdi: Bir çikulâta, bir düdük, birkaç de. met çiçek. O zamana kadar çi. çeğin hediye olarak verildiğini hiç görmemiştim. onun için İh. senm anneme demet demet çiçek taşımasını tuhaf ve manasız bur Yayordum. (Devamı var) Para eden fikirler Bir şey bulup çikarmek Surs, tile paru kazanmanın en devam. lis, hakikalen orijinal bir fikir bulup başkasına sattıktan sonra, bütün hayatınca o fikrin gelirile yaşamaktır, Meselâ, kibrit (okutularınm Yalnız bir tarafma zımpara kâ- Zıdı koydurup kibrit fabrikatör. lerine senede 16.000 sterlin gibi bir para tasarruf ettirmiş olan sdamın Ekri, bütün hayatmeca kendine yaramıştır. Ayakkapla » rm ökçesine lâstik kapak vur - durmak fikrini bulan İrlandalı da aynı surette zengin olmuştur. Gene doklor 'Tomson isminde bir İngiliz, sütü kaymağından A» yıran bir makine icadile istikba, lini büyük bir emniyet altına el. mıştır. GÖZ HEKİMİ Dr. Murat R. Aydın Beyoğlu Parmakkapı. İmam sokak No, 2, Tel: 41058 sında birinci geldim. Padi - şah bana çok ihifat etti. Fa- kat, benim derdimi sizden başka kimseler bilmiyor. Yıl- dırım hâlâ Martadan bahset- miyor.. acaba unuttu mu? İlyas bey geniş bir nefes aldıktan sonra: — Oğul, dedi, tok açın ha- Dinden anlamaz. Yıldırım bu meseleyi unutmuş olsa gerek tir. Maamafih bugün yarım ben tekrar münasebet geti - rir hatırlatırım. Rüstem birdenbire ağla» mağa basladı: — Tahammülüm kalmadı artık. İçimdeki ates beni ya- kıp kül edecek Martaya bu- günlerde kavuşamazsam, pa dişahın kapısı önünde kendi elimle ciğerlerimi deşip, şu kahpe dünyaya veda edece - ğim (Devamı var)