Montrö | İN: MUZAFFER ESEN i ala hatırlarlar: 23 Mini a Khzeteler © ufacık Sayfal Ele yullardanberi sal mer b Uyuyan kanunu Kirdtiğy; YeL mevkline ye : İma lar, ertesi gün Mk lari, çanlarla, pencereler N , Alkaşlamaktar bağladı, ve böylece Taş içersinde ve ŞU, amenu easy dev, ESİR buhrana hü bi bir ep bir heyetin has / ret a liptar. Bu deal. N e) Samimi, © dürüst, | Yrm düsünen bir-| r ar Fükat Osmanlı erin. Un çürüyen bünye Üs PA esi aşısı du lereceğine inan- day, Süsünce sahipleriydi edek emmelini yapmak ekil eelmiyen, dü vi & haline getir. May iy i geti a e Devlerden. nrsisindaki İm Pesinde yaşıyabilen â, , Pörütorluğu o Revalde Sin ei Sİyasetlerin uyuştu. ii "iğ tehlikesine ma- 1 eleği win İnkıi de elle tri i Pördiğg hürriyet tohu İ akil,» meyvaları hep gör- ihtilâller, hariçte yi Dabi, iribirini — kovaladı, 1 Yeti. > saldırdı, Ku- i ma harbinin ehem- ae niyetinde deği- K Va nok ki, İtiş ” tayı tebarüz ct İN elek iyi, <KbU ancak istiklâline i etini? olursa yaşar, ha Yan, yalar? kuvvetine Tüy, dahili işlerin; oslah ale ürkütmekten ekten korkan bir ni üş tarunda en kuvveti, k la a ne artar Tİyetin adını öğret” Mi Yine bir temmuz eü. My wzunun yirmi dör istiklği Set başlıyan bize istiklâle dar İyeti getirdi, Ka- sen mura- Kaldıran tam bir gr g y u Tarama unları toplamakla Örmeyi Netekim 118 im. N ze hi hürriyet olmadığı erinin olgun mey bir. devletin tam İmparatorluğunu n Magi, tadını ancak To İnönü harbinin kah- EYE Monte. mahe: i takip eden üç mer- Hürriyeti tanıtan hürriyeti tattı. hürriyeti tamamı | tarihimizin üç e müddetle itha- y vg etle i yi ticaretinden ei ii, Menedildi MN *kâleti. bir müddet lann © Vabon basması malların Yerli İk eriği satmalarma a hare, Salde bu Karara maket ederek bunları taş çitân İİ ithaliteınm R detle ithalât tica- hi, “dilmelerini karar lar. firmalara atın f Gdilmiştir. thalâtçıla. İhtalat taciri Bir Yığın Küçük Kitabın Başında Tarin Sohbetleri Kervan, Oğlumun Defteri ve Killükname ... De Şu sön yıllarda kilçüsük kitap- ları merak sardım, Geçen gün ob- larm basına geçip söyle bir elden yeşireyim, göz gezdireyim dedim; sadece benim bugüne kadar topl ya bidiklerimin sayısı bini bulan bu küçücük kitaplar arasında ne- ler Basılmam “Haber, , in İısf- tada birkaç a ayırmak lütfun- da bulunduğu bu sütunlarda size o küçücük kitaplardan tarih soh. betleri mevzuu o çıkarmağa çalışm. cağım, İste size bir dostumun Üç kite. hı: “Oğlumun defteri" “Kervan, ve “Külükname.,... Bu kitapların şair » müelüfi Çu, büleçuzade Mehmet Sıtkidir. Aslen Kesriyelidir; Kesriyeli Sıtkı adı ile de meşhurdur, yeni soy dör A- kezandır, hepsini sıralarsak bir İs panyol asiizmdesine benziyebilir: Kesriyeli Çubukçuzade o Mehmet Sıtkı Akosan, Uzun bir boyu ve İpek gibi bir kalbi olan her dem taze tertemiz bir insandir, Arkadaşları kendisine "şair, dü. ye hitap ederler. Kendisini beş ör gün, hele bir iki ay fasıla ile gö. rürseniz, cebindeki küçücük def - terinde, yeni bir sarkı, yeni birkar guğel Hulurnunuz. Durmadan ya - zar benim “inuyar,, dostum. İht. gur diyorum. Çiszü, ami on İki yıl evvel, Mehmet Sıtkı “saçlarım ağarırken? başlıyan bir ne, sir parçası kaleme alıyor ve “ağu van saçı latiyarlığa deir bir ihtar kabul etmek en doğru bir telâkki. dir, hükmünü veriyordu. Evet... Asrmadan (yazar benim dört. “ime evveli ”*kervanı/, alıyorum, Küçük, uzunca bir ki. tap, Arab harfleri devrinde; ke. pağı bir küpe çiceği resmiyir O» lü, altmış sayfalık bir glir mer ası,,, Beraber okumağa başlıya im: Henüz ay doğmamıştı, erkendi Yollar ıssız ve tarlalar sendi... İnliyordu için, için dağlar Dereden seslenirdi kurbağalar. Sevgili Sıtkıçığım kitabına te. kerleme şie başlanmk İstemiş... Fakat bener “Infiai" başlığı alür. dn Eznli Zolanın ruhuna ithaf ot. Uği Kervanın eh güzel parçası da Sitkmm izerine dikkat ve siâkayı çekemez: demleri dehrin deva meder.. Sandım müebbeden gülecek çehre» ler bana... Sandım o dünkü varlığı daim ve pürvefa.. Bandım, o tath Heyhat Yeni Harbin KIZIL KITABI Yexan Casus mektebi profesörlerinden İsveçli 4. MWengham ihtiyar» Hulâsa, şairin bügün muhakkak ki hepsini unutmak istediği sir. terle dolu olan Kervan, eye iülünde Heybelladada, belki de her ikimizin muhibbi azizi olan meş- hur kitapçı ve bibiletil Bedros Ni. sanyanın villâsmen yazılmış gu parçayla menzili maksuduna varır Reşat Ekrem Koçu Söz ve saz sussun, kemanın telle rinden koptu yay; Pak, ne resmeyler © gümüşlerden - deniz üstünde a; Ürperen meltemlere sordum: me- dir bu manzara”. Mahitap gelmiş. Sevlneinden der nanmış Mamnara?.. Yine tarih dilini kullanayım da ©#6 dosta nasihat vereyim: “En ufak bir yazı parçası, bir tarih ve. sikasdır, bundan ötürü, yazı ya. zarken istikbali de düşünerek çok htyatir davranmalıdır.,, Gelelim “Oğlumun defteri,, ne. Üç formalık. sesir parçalari, küre Tulu günlerine sit hatrralar,. Kendisinden ayrica (dinlemiştim: istanbul Darüifünununu temsil & den bir heyetin arasmda Mehmet Sıtkı da Türk ordusunu selâmla, mağa Mudanyaya gidiyor... Aman, ne tatlı hatıralardı bana anlattık. ları... O gün, he canlı portreler sizmişti.. “Oğlumun defteri, nde barların hiçbirisi, “soluk skisleri bile yok. Elik 4, 0 sobe tade ile bu Yi ai haz” ismıyordum... Ah,. kısaca nasr) an. atayım.. Hani kahvelere yoksul sanbazlar gelir, Pejmürde kıyafetleri o hünerle. tini söndürmesin diye enstantane soyunurlar... Çıplak bir göğüs ka, barır. Çapa gibi dişler iskemleleri savurur... Burun üstünde masa du. vur... Beş parmağında beş tane su dolu bardak getirir... Fakat, bünerlerinin en basit fizik kanın. larını bile bilmez... Ve muhakkak ki, tabiat o kanunları, carbaslar icin tedvin etmemiştir. Kelimeler “e böyledir.. Kelime canbazlığı tasar yoksul eder, Atalar sözü- dür: “Efendi! Çok okuyan deği), cok #tzen, çök gören bilir!.,, dere ler, Büyük sanat, som giir, müşahe “enin ifadesidir. Kolay o görünür. mor iştir. Devrini bir otohiyografi de mütalea edebilmek de ek kak ki kolossal kudret işidir. İşte, bir formalık Küllüknüme, Srtkr Akozanm ölmez eseridir. Bir devrin, bir neslin hatmasnir, Çe- Diye homurdandım, İster istemez bir kadın ve bir: &rkek tarafından söylenen diğer şarkıları da dinledik. Bu tatsiz şarkılar serisi, niha » yet, bittikten sonra dostum: — Tamam! Diye söylenerek oObana doğru döndü, Fakat benim yüzümü fena halde bir hiddet kaplamış olduğu- du gördü, Filhâkika fevkalâde #inirlenmiş tim, Dostumun âdeti benimle is. tihsa ettiğine hükmetmiştim, Ga. yet asabi bir tavırla: — Affedersiniz ama, muhterem dostum, ömrümde bu kadar kötü bir musiki dinlememiştim!.. Dostum, karşımda, gayet şey. tanca ve esrarengiz bir tobeselim. le gülmekteydi, Benim sinirlenisime hic aldırış etmiyprek: — Demek hir fevkalâdelik bul. umdınız? Oo Dedi, — Asla! Dostum gâyet sekin Dir tavırla — Halbuki rapor verildi! P Dedi, — Rapor mu?. Ne raporu? Komşularımızda simdi sarkıyla mı rapor veriliyor?., — Galiba! — Nami galiba?.. Ha,, Belki siz rusça bildiğiniz için şarkılardan birtakım mânâlar çıkarıyorsunuz!, Simdi anlıyorum, neden bu saçma seyleri merak ettiğinizi?.. Hahhah hah1,. Faknı, aziz dostum, bu size rengı bilmenin oveşdiği bir mani olmak? Dostum berum #u şiddetli istih. e Beli, düşünmez mizin sen? Terrinin kızı hiç Cp. bir adamin evlenir wi» giti bakımdan kıymetli bir vesi - | kadır. Hattâ öyle ki, Sıtkıya şair Ek unvanını, beneo, ancak bu yar mizahi eseriyle verebiliriz, Eserin mukaddemesini aynen alıyorum: “Haritaya göre Küllük, Muğla taraflarmda bir (limanın adıdır. Fakat bizim (bahset -“ istediği. miz o Küllük değildir İstanbulda Küllük, Beyazıt “a milinin tfİrbe kapısı dışında, kör- fox şeklinde ve bahçemsi bir yer» ir. Burası Beyazıt tevazi fakat çok güzel bir kösesi. dir. Bilhassn yaz tatilinde finiver. site ve lise bocslariyle memleke- tin birçok fikir ve sanat adamları. nm uğrağıdır, Bu köşenin üç adı var: Muallimler babçesi, Akade. mi, Küllük; en meşhuru Küllük. tür, İşte bu yazı onun bir hikâye ve hatırasıdır.. Dikkat buyrun, mevrüun chemmiyet ve eiddiyeti su küçücük mukaddimede St ne temiz bir dil vermiştir. Külüknameden bizim Vakıt ve Haber nilesine ait mısraları nak. ledeyim; iste, “Vakıt,, Yazı İşleri müdürü Kenan Mulüsi ile patro- numuz Rasim Us'a zarif bir nük. te: Bunda çakmışlır Haberci Rasime Kenan hulüs!,, Şu beyitte de Sadri Ertemle Nurullah Ataç'ı buluyoruz. Sadri Ethem bunda kalmıştı bi zimle başbaşa, Bunda Nurullah Atak eş destu Tutmustu tasa, Kısa Küreğin İsesi; o zaman. lar büyük siyagi İlmediti Gökreti ni henüz almamıştı, sadece şairdi: Derleyüp birbir dökülmüş san'atın yaprağını Necip — Füzil Burda örmüştür “Örümeek ağr” wi! Vakıt'ın “Gezgini, i; galiba Yirs mi yıldan fazladır ki “Seyyah, imzasını kullanı Dönmedi hâlâ seyahattan edib Hakkı Sühâ,., Şu beyitte iltifat bana: Etmesin dostlar sakm Ekrem Re Şitten intizar, Küllüğün tarihini bir gün Reşat Ekrem yazar, Belki Küllüğün tarihini yazar. ken (1), hiç süphesiz ki elimde en kıymetli vesika, KülMikname ola, caktır. Fakat benim bildiğim, St. kı Küllüknameyi sanstir ettikten sonra bastırmıştır, Aslını nasil ci. de etmeli?.. zam karşısında hiç jstilini boz madan? — Almanca mı? Fakat, zanne, derim, almanes hiçbir şarkı işit. medik! — Evet!. Ben şarkilarden bah setmiyorum!,. — Ya?,, Şarkılardan bahsötmi. yor musunuz? Şu halde, korkarım ki, siz şarkılar söylenirken ayni radyoda işitilmiyen başka bir is tasyon dinlemek mucizesini ds keşfettiniz dostum!,. Hsyli hiddetle yaptığım bu te riz dostumu tekrar güldürmüştü. Fakat bu sefer dostumun Yüzü #- kabinde ciddileşmişti. Onun bu tavrma büsbütün hay. ret ettiğim için: — Öyle ya! dedim, Bir rüsçü kabasaba köylü şarkıları dinledik! Sizse şimdi bana almanca Usanile rrder verildiğini söylüyorsunuz! yine ayni ciddiyetle cevap verdi; semtinin mi, | Hâtıraıar: yazan Alçı «ene «.Dranm bey Askı mecazi ve askı hakiki . Fehmi efendinin bir gazeli - Gözde haya, elde seha olmalıdır. . Erbabı zevk ve safanın | keyifleri dört üzerine kurulmustur. Aşkı mecâzi aşkı hakikinin köp» rüsüdür, Ama, tahâarotsiz olan ne bilir deryayı aşkı ki, o deryanın kenarma Cibril dahi gitmedi, Hat. tâ Leylei Miraçta Cibril efendim. ze dedi ki "Bundan ileri gidersem baştan ayağa yanarım!,, Efendimiz de cevabında: Rahı aşkta kim sakınmaz canm Ol kaçan görse gerek cananını. Çün ezelden bana aşk oldu deli, Yanarsam yanayım ben ey Hali! ! buyurmuşlardır. İşte © çocukluk | cağımda bu fakirin gözümde pe. İder ve valide ve akraba ve tani, İ ükat ve dünya ve mafiha ve yes mek ve içmek ve Cvime Bura buraya gidip germek asla yoktu. Ancak içim dışım, kalbim kalbim tananm hayali ve müşahedei ce» maliydi, İşte bu demde İnsan bir milrşidi kâmile yapışsa, ol saat vâsılı hak olacağından şüphe yok, tur, Zira kı âşikım kalbi masüva. dan kurtulup yaln; maşuku kal, mışter ki, bu perde de aradan kal, dirilmea açkı hakikatin cananı gö. rünür, İşte bu yolda, aşkı meca- xiye bütün târikat ehilleri bir ke. re uğrarlar, Zira ki gideceği ye- Tun üzerinde kurulmuş korkunç bir köprüdür, Hattâ imamülmürsi, âln ve gavselvâstlin merhum ieh- ml efendimiz dahi İstanbula *k geldikleri zaman Sehradebaşından ve Direklerarasından (geçerken bir dilbere meftun olmuş ve $u gazeli yazmışlardı: Cemali bir alâmettir, elif e Gözü nünu delâlettir, keman obrr ları medde. Fehimâ ol güzel güldür, gönül şü“ ride bülbüldür, Azizim, kimi bilir, kimi bilmez, herkesin sevdiği haktır, Muhabbet ve ahika insanlara olur. Lâkin 86. hevalı nefsaniye cihetiyle olanla. ra hâşâ sümme hâşâ, ona aşkı me, cazi denilmez. Azizim, gözde hayâ, elde seba olmalıdır, Hayâ eden gözdür. Bu. run, kaş, ağız, sakal, bıyık, deri haya edecek değildir. Onur için. dir ki kör adamlar baya etmezlör. Ama bazı gözleri olanları da Taya, sx olurlar, onlarm da kalp gözle. «— Şüphe yok! — Neye şüphe yok! Almanca liseniyle rapor verildiğine mi . — Elbette!.. — Fakat siz adamı deli edersi. niz dostum!,. Allah allah! Alman. ca rapor verildiğini idin ediyor . sunuz, Sovyet o istasyonunda, Hem de rusça şarkılardan başka bir şey ( isitmediğimiz hâlde! Pek âlâ ama, *iz almanca da bili, yorsunuz!,. Bu rapor meye dair kuğüm 7... İşitilmiyen istasyonlu - rım nasıl dinlendiğine dair mi?.. Dostum benim istihzalarıma 2s ia kulak asmadan gayet ciddi bir tavırla, — Rapor kısa!.. deği, — Kısa mı?*, Fakat neye dair? Ne deniyor? — Ne mi deniyor?. Şu! “Ha ber yoktur! — Haber Allah allah!, — Evet!,, — Rusça şarkılar ogüfteleri arasında demek pervasızca, alman. ca da söyleniyor? öyle mi? Fa kat bu olacak iş değil, azizim!. Dostum gülerek omuzlarını silk. vw yoktur mu deniyor” Almanca olarak mr? ri kördür, Bazı âmâların da haya» lari vardır, onların da kalp gözle, ri açıtkr, iste o kalp gözüne basi, rot denilir, Eyyelâ bir kimse bir güzele â giz olür, Onun vasıtasiyle cezbei huda erişip ol cemalin hâlikt olan züleelâle âşık olur. Saniyen, bir kimse, cennet için ve âhiret nimeti için hazreti hâ- like ibadet ve mahabtet eyler. Sslisef, bir kimse, hakikatte hakka âşk olmaz, lâkin kendisini Aşık sanır, balka dn kendisini öy, le gösterir. Aşk hakkın cemaline öyinedir, Aşık, hekkın elinde âlet gibidir, isşıktan zuhur eden her halin fa'. Hi, hakikatte Cenabrhaktır. Bu on sekiz bin âlemde bir âşık Ve bir maşuka vardır, kusuru cüm. le gölgedir, âşik Ceonabihak ve wâyuku Peygamberimiz Hazreti Muhammettir, Burası kitaplara sığmaz, İnsanın aklı idrak etmez bir uzun bahistir, Cenabihakka dörl“kapıdan gidi. lir. Anasırı erbaa, mezahibi er. bana, kütübü semaviye dörttür, Ni- kâh dörttür. Melâikenin peygam, berleri dörttür, Efendimizin hali, feleri dörttür, Dünyünm kutupla, rr dörttür. Daha böyle dört üze. rine bina olunmuş şeyler pek çok. tur, Osun İçin ashabı zevk ve sas fanm dahi bam kere keyifleri dört üzerine olur, İşte o zaman aşk ve muhabbet cuşuhuruşa ge. Mir, “İmanım keyifler dört üzeri. nedir!,, diyerek atılan nara kub, bel âsümanı çınlalır ezizim! Bu keyiflerin dört şeyden mü. rekkep olması zâhirde! Mey ve mahbub ve malcari gülistandır, Bâtında ise; Mâfız Şirazinin bu. yurduğu gibi; Mey. askı ilâhi, Mahbub evliyai #iran, Mülcari, Cenabı Hakkm feyzi, Gülistan da ariflerin kalbidir. İşte cenneti âlâ da bu dört Üze- rinedir: o Mey, şarabı otahur; mahbub, hudanm cemali: maleari malüm, Gülistan ce adendir. İnsan evvelâ aşkı mecazide, sonra sşkr hakikide cevelâin eder, niha, yet fenafillih omakamşnda hakla beki olur, ve — Yeni bir usul değil bu! de. di. Fakat radyoda muhakkek ki yeni bir uşul!,, Şeytanca bir bu » İugşi, — Yok canm!. Fakat maale » sef bu şeytanlıklan ben (o hiçbir $6y anlamadım. Dostum (parmakları arasmda tuttuğu uzun yaprak sigarasından geniş bir nefes çekerek: — Gayet basit, dostum! Size anlatayım!,, Dedi, Şu küçük İstas, yoncukta biribiri ardmez şarkılar söylenmedi mi?., — Evet? — Bu şarkılarda, hiç şüphesiz, almanca tek kelime yoktu, Ola. maz da!, Fakat tesadüfle seçil » miş olan bu şarkılarm haber ve. rilen rusça isimlerinin ilk harfle rini takip ederek bir araya geti. Hrseniz şu cümle çıktığını görür. sünüz: “kayne Berihte,.! — Kayne berihte mi? Bu ne demekâ.. — Almanca “hâber yoktur!, demek?, — Yok canım!,, — Eibette!. — İste ba garip! (Devamı ver)