a A N 3 e müzül ir Rüştü Baba. acı İle tanıdığı bu ailenin © candan dostu ve hâ. Ml ii acılarmı kendisi İeüNl gurbet ellerinde yıp 4 Ve canını koruduğu *op- iitunda severek vermiş be Müker evinde yalnızlığını Ka lkyat o kadar güçleşti ve © kadar zayıfladı ki Biyek edince Rüştü baba ei #derek hayır demisti, #pılacak bir iş ümit edi. Bir #eye malik olan bir - : iyet içinde de ya- ai t olamaz. Kemal ağı. e Hangi ümitten hangi yapı» ale bahsediyorsunuz , iş Er ümit de, işde N bir hudut içinde kısır. ç kalmıştır, k$um Rüştü baba her gün- iy,“ daremcaniy ve neşeli gör lu. Ben dedi: k İmış o yaşına vardığım Düğün kırk yıl evvelki imi tekrar kazanmış ka- Peşimi Wi onun ketenlesen pü g Yumuşak saçlarını si. Na Ne m e size altmış yıl Meyecan, Tama neşeyi duydum ymm * zanneltin ya, Neşenin hi * Ya diinün hatıralarında; ; Yarmın ülmitlerindedir. bakmadan yarının heyecanlanarak yeni ve tap taze bir nden m Kemal, bana Manase Yen gibi shretten, kâ- Rp Ünitsizlikten bahsetme... Yollardan hep geçtim. O »İ geçtim ki bugün artık bile hana ait olduğun. | e, <M var. ğa, yeni bir vazife aldığı- diy? Yil hizmet ettiği vatan. e hakkını çoktan kas çe tekrar ve çök mü. EetEE özlemeyi Bizim böyle bir dava. Şimdiye kadar iş- Mi m ettiğimiz yerler. vl Malç insanlara: “hay. “dan olunuz!, diyen İenei de ken. Ve arzularil» müslü. Telin Demek ki i €rle mücadele et. ğ > İN papaya soz verdin, hi N ”€ hâlâ başı yukarda SA dedi, bu benim i a sövalyenin küs- | rd en halde hiddet. kN va 3 vaziyeti o- v FT size ne yapmış di i > TEMMUZ 1Mm1 EE . Ni UĞRUNDA İ Büyü k Milli i. Yazan: MAHMUT ATTİLA AYKUT iğ him bir vazifenin başma getir- ildiğini haber vermiş ve (P...) levazım atbarina müdür tayin edildiğini bu işin dış cephesi ol duğunu hakikatte tecrübesinden, idaresinden istifade edilerek A- nadoluya cephane ve askeri İce | vazım kaçıracaklarımı söyliye» rek: — Haydi bakalım demişti . — Mide her zaman kafanın altındadır. Ona yukarıdan veri- | ecek kuvvetle ve kumanda İle hakim olmak dür. Bugün, evi; soyguncuların elinde kalan bir fazilet ve civan. mertlik yuvası vardır. Baban bu fazilet ve toprak namusu uğrun- da can verdi. Okşadığın bu saç. | lar dün kara idi, Onun, muhi. tinde ak oldu. Hep beraber çâ- lışacağız.. Bugün bahtsızlıktan, ümitsiz. likten bahseden sen yarın varlı. ğmı kurtarmış bir vatanda üs- tün bir arzu ile lâyık olduğun hayatı bulacaksm ve ona kavu- sacaksın kapı çalarak âlemin ar. tıklariyle karnını doyuran bir se- fil ve âcizle para kazanıp ekme. ğini kendi alan bir insan arasın. da çok fark vardır. Çocuklarıma ders veren bir hoca gibi fasılasız konuşuyordu. — Fakat; sizin noktaj nazarı» rıza hayır ve olmaz demiş bir insan değilim ki Rüştü baba; bü nz mütemadiyen fikirlerinizi tel. kine savaşıyorsunuz” — Ha, Bak sahi unuttum. Kusura bakma. Bunu ben sana değil bıskalarına ve imanlarını Key ” Kimle yopumalık için eğzersis yapıyorum. Nasıl bu işte muvaffak olabi m değil mi? Diyerek sakalaşmış ve geç vakte kadar yeni vazifeleri üze. rinde uzan uzun konusmuşlardı. İşler yürüdü. Teşkilât büyü. dü. Rüstü baba yaşından umul- maz bir hararetle çabsiyordu. Fakat o. yine muhitte şüpheyi uyandırmamak için her sabah keşilerini alir yakın kırlara ç» kar, hayatınm günlük İntizam ve ahengini bozulmamış gösterirdi. Kendinden ve (hatıralarından baska kimsesi olmayan evinde girli içtimalar yapılarak bir plân dairesinde yapılacak işler konu- sulur ve yine gelenler birer iki, şer nazarı dikkati celbetmeden dağılıp giderlerdi... Birden araba sarsıldı ve dur. du. Bir kırbaç sesi ve.bir at kişne- mesi Rüstü babeyı daldığı âlem. den avirdi. Arabacı: : (Devarı var) tı? — Bunların bir kısmı si- zin ordunuza mensuptu. Di. ğer kısmı ordunuza yardım elmek istiyen yerlilerdi. Bun. ları elimize geçirmişken, el. bett> kendilerinden öc alma. dan duramazdık, Harp za- manında bu gibi kimselere ne yıpmak mümkünse, biz de onu yaptık. Sonra işi deliliğe vurarak ilâve etti: — Siz bizim yerimizde ol. saydımız, bu adamları affe. der miydiniz? — Hayır... affetmezdim. Derhal kılıçtan geçirirdim, — Biz okadar şiddelti davranmadık. Her birini bir değirmen taşının altına at- tık.. İşkence yaparak, onları değirmende kendi başlarına bıraktık. Yıldırım sabrı tükenmiş- daima mümkün. | Nakleden Üç yıldız Onu bir gazete vasıtasile tanı, dım. Nzun bir ilânda bir kadın can sıkintasi içinde olduğunu ve bir erkek tarafından teselli edil. meğe ihtiyaç duyduğunu söyli- yordu. Bu ilân alâkamı uyandır. dı. Hemen bir mektup yazdım. Kadın cevap verdi ve hakkımda bazı malümat istedi. Nihayet bir gün randevu ver. di. Haussman caddesinde 145 numarada ,üçüncü katta sağda . ki kapıyı çaldım, Kapı çalar çal. maz açıldı. İçerisi kâranlıktı. Karşıma çı. kan kadm elimden tuttu ve bir odaya götürdü .Burası, pancut. ları, perdeleri, sıkı sıkıya kapan. mış büyük bir odaydı. Odanm | ortasındaki büyük lâmbanın işik ları da abajurun altından güç . lükle süzülüyordu. Bu loşluk içinde odadaki eş- ya hayal meyal fark ediliyor . du. Aynı hal içinde kadının yü. Zünü de seçmeğe uğraştım. Kadın benden bir iki adım ö. tede duruyordu. Gözlerini bana dikmiş bakıyordu. Bu gözleri an. cak bir kor parçası gibi farket . tim ve bunun tesiri ile bir heye. can duydum. Bu gözler onlardan daha gü . xi bir çehrede bulunuyordu. Gözlerin alevi ile gehrenin kımı! danmadan duruşu üzerimde bir elektrik tesiri yapmıştı. Saçları bir demet başak gibi idi. Gümüş gibi parıldayan bir i. pekli kumaşm sıkı sıkı kapladığı vücudu da sön derece mükem . meldi. Bu güzel kadına ,sevmek ka. biliyet: olan hiç bir erkek heye. can duymadan bakamazdı. İlk söze başlayan kadın oldu: — Ben açık konuşmayı ek dedi. Evvelâ gunu söy- ivevim ki, benim kim olduğumu İhağrenmağe kalkmayacakamız. — Size yemin ederim ki bu hususta hiçbir teşebbüste... i O Kadm sözümü kesti! — Mesele bu hususta bir te. şebbiis yapıp yapmamak değil. Bunları söylreken gayet tan- nan bir gülüşle gülmüştü. Bu gülüş bir taşın üzerine çeşmeden akan bir suyun. dökülmesine benziyordu. Sözlerine devam etti: — Demek istediğim şu: Beni görmek istemiveceksiniz ve bus nun için bana hiç bir talepte bu. lunmayacaksınız. — Sizi görmiyecek miyim”? Fas kat... Hayretim © derecede idi ki Ssöyliyeceklerimi Başırmıştım. Kadın, bu Vaziyetim karşısında daha siddetli bir kahkaha atarak güldü: — Evet! Beni hiç görmiyecek. siniz. “Şimdi görüyorumya"* di. yeceksiniz, değil mi? Hayır, ber görmiyorsunuz. Benim maske yüzümü görüyorsunuz, — Maskeli mi?! HABER — Akşam Karşınida bir ölüm hayalcti gibi korkunç duran çehi: kulaklarıma doğru yavaş yavaş fısıldadı iş'o Sevdiğim kadının asıl ? — Evet, maskeli. Hem de gü. sel bir maskeli Ey bir yüz değil mi? natkâr elinden çık. Fakat, ne de Biraz Ko sonra, daha eid. di bir — Kendimi tanıtmamak iste. memde hususi bir sebep var. de di. Benim hakiki cehremi öğren mek istersiniz hiç ummadığmız bir şeyle karşılaşacaksınız. Böy. le bir teşebbüslen korktuğumu da zannetmeyin, Bunun için ya. pacağmız en ufak bir bareket akabinde odanın lâmbası söne- cektir. Bundan sonra, pencere. lerdeki pancurlar kilitlidir, “Fakat, ne de olsa, böyle bir teşebbüste <— bulunmayacağını. dan emin olmalıyım. Yemin & din. — Bu hususta maalmemnuni. ye yemin edefim, Sizin sırrınıza vakıf olmak için hiçbir teşebblis. bulunmayacağım. Bunları samimi olarak söylü. yarum. Çünkü, bir taraftan, bu esrarengiz kadının sihri altında kalmıştım. Bir taraftan da bu kadar mükemmel bir vücudu ve, sahte bile olsa, bu kadar güzel bir çehresi bulunan bir kadınm dahu derinde olan asıl . yüzünü. görmeği Kizumsuz buluyorum. O gün yalnız oturduk, konuş. tuk, Ondan sonraki günlerde hemen hemen öyle geçti. Maske. li kadının aşkı kendine göre an layışı varir, İlk önceleri onun du. daklarından korkuyordum. Bu dudaklar maskenin dudakları dı, yolesa hakiki yüzünün du. ri mi. Fakat, onlardaki can- , hakiki yüzün dudakları ol. duğuna şüphe bırakmıyordu. Bir sene geçti maskeli metre. simden hâlâ soğumamıştım, On- dn öyle bir tesbir kuvveti vardı ki! İnsanı aşkı ile büyük 5ir sa- adetle ve huzur içinde yaşat. yordu ki bikkinlik duymanın imkânı yoktu. Yalnız owun. bir müddetten beri. bir endişe içinde bulundu. Enuü hissediyordum. Bir kaç ke re randevularınızı tehir etti. Halbuki evvelden hiç gününü ge girmezdi, Nihayet bir akşufn, beni heye canlı bir tavırla karşıladı. Göz leri her zamankinden başka bir ti, Yavaşça, arkada duran ellâda emir verdi - Kopar şu küstahm ka. fa Cellât palasını çekti ve bir vuruşta şövalyenin başını ye. re düşürdü. Yıldırım şövalyenin kafa. sını vurdurmasaydı, hayatı. tehlikeye düşecekti. Bunu biraz sonra anlamıştı, Şöval- yenin cesedi yere düşer düş. mez kolunun içinde sakladı. ğı zehirli bir hançer de top- rağın üstüne fırlamıştı. i Cellât yere dtişen hançeri aldi: — Padişahım, onu vurm-- saydık, belki üzerinize atı. hp canınızı yakacaktı. Kolu. nun içinde İiânçer saklamış. Dedi ve şövalyenir hançe- rini padişaha uzattı. Yıldırım Beyazıt şövalye» lere karşı biraz şiddetli dav. ranıyor <ibi görünüyordu. Fakat, harp meydanında bu şekilde (hareket etmekten başka ne yapılabilirdi? Padişahın yüzüne karşı hasmane bir tavırla dik ka « e , . Göüresi ışıkla, daba sönük vr halde, parlıyordu. Söz başladığı zaman sesi tit. riyordu: — Bunu sana ylemek İçin cok tereddüt ettim, dedi. Fakat begün muhakkak söylemem lâ. zim, Durdu, Korkarak bekledim. Dudakları yine titreyerek açıldı: — Ayrümamiız icap ediyor. Hem de 'biribirimizi uzun müd. det görmemek üzere ayrılacağız. Evet, bir daha hiç görmemek üs zere değilse de, uzun müddet. Beynimin üzerine bir balta in- mis gibi oldu bir müddet bir şev söy'liyemedim. Donup kalmıştım. Bağazımı hıçkırıklar tikamiştı. Kadm, boynuma atılarak: — Seni seviyorum, dedi Ben dünyada yalnız seni sevdim. Sonra, ayrılmamızı icap etti. ren sebebi anlattı: Bir oğlum var. Belki ölüme malıküm.. Pirene dağlarmda bir müddet tedavisi lâzım geliyor. Onunla beraber gitmem lâzım ve orada iken seninle görüşmü iemizin imkânı yok.. Cevap vermeden dinliyordum. Zaten ne cevap verebilirdim? Bi. liyordum. ki hiçbir şey onu gil. meklen alıkoyamazdı Çünkü bu. nu icabettiren en büyük vazifesi: Analık varifesiydi. Hiçbir sey söylemedim. Yal nız, teessürümle otun yanma büzüldüm. Müteessirdim. Hem de çok müteessirdim. O beni t6- selli etmeğe çalıştı: — Ne yapalım. Saadet dama devam etmez.. Sen. şüphesiz, sa- adeti, benim gibi, saadeti bir kişide bulan bir insan değilsin. Halbuki ben.. Bu felâketin en büyük acısmı çeken benim. Bu sözler beni teselli edemi- yordu. O zaman, daha büyük bir cehit sarfetmeğe karar ver. miş bir İnsan tavrile, elini yüzü. ne götürdü ve, yüzünün derisini yırtar gibi maskesini çıkarâı. O zamar. ( anlatamıyacağım garip bir his içinde kaldım: Te. essür, ümit kırgınlığı, nefret, aci hep birden kalbimi sıkmağa başlamıştı: Karşımdaki çehre yanık, par. cs parça olmuş. Yanaklarındaki çene kemikleri falılık gösteren Lir esir şö. valyenin hakaretine bundan fazla tahammül edilir miy. di? Şövalyenin cesedini orta. dan sürükleyip keldırdıktan sonra Yıldırım, gözcülere e. mir verdi: — Tuna boyların: bir kere daha gözden gecirniz. Şö- sine manmak ur ara belki söz lerinin © biri değrurlur. Orduda epeyce kayımız vor Bunlardan bir kuzmırır et. rahaki köylerde b dilmi olması mwttemeldir Kaydi gidiniz, sıkı bir araştırma daha yapıuz Kiymetli erle. rimiz şurada burasia bağla. n'p kalmışse, onları hemen kurtarıp karargâhımıza geti- rigiz, Gözcüler atlarını sürerek, tekrar Tuna boylarına indi. 5 fırlamış bir yüzdü. Kadın, daha doğrusu karşısın, da bir ölüm hayaleti gibi kor. kunç duran bu çehre, acı bir çehre, acı bir istihza İle sırıtan bir iskelet gibi gülerek: — İşte, dedi, sevdiğin kadınm asıl çehresi. Sen. bir hayalden başka bir gey sevmemiştin. Hiç bir harekette bulunama. yâcak kadar büyük bir dehşet içinde donup kalmıştım. O kadar büyük bir korku saşkmlık içinde bulunuyordum ki hislerimi tah. dil eti ve ne duyduğumun *arkında olmanın imkânı yoktu. Sanki bütün hislerimi kaybetse miş, ben de onun gibi bir hayalet olmuştum, Bilmiyorum böyle ne kadar geçti. Yine onun sesini işittim: — Benden nefret etmesen bari... Başımı yukarıya kaldırdım. Karşımda o heykel gibi mülem. mel vücudu ile duruyordu. Boy. nundan yukarısı karanlıkta ade» tâ kaybolmuştu. Yalnız gözleri, uzaktaki bir harabede görülen iki ışık gibi parlıyordu. Bumuydu benim “sevgilim?” Bumuydu benim bir sene müte. madiyen sevdiğim? Bilyük bir aşk içinde bana mütemadiyen saadet yaşatan kaslın bumuydu? Yine kendimde olmayarak, © na yaklaştım ve kucaklaştık. O zaman: — Sana yalan söyledim. dedi. Gittiğim yerdede görüşebiliriz. Fakat orada, bhekiki çehremle yaşayacağım. Beni orad” bu hal. de tanmmayacağını düsü-düğüm için sana bu hakikatı açmağa mecbur oldum. Bir iki gün sonra Pirenedeki köye beraber gidiyorduk, Ondan sonra onurla yine büyük bir aşk hayatı yaşadım. Onun çirkinliği. ni görmeden evvel kendisine karşı duyduğum aşk, ondan sonraki âşikimın yanında, bir yangına nisbetlebir krvrlerm gibi, kalıyordu. #üyi “m ROSNY AİNE Dil bilmiyenler ne yapar? Möşlin- Fransiz o romanetst Balzak bir asır evvel Avustur. vida bir seyahat yapmıştı. Bir tek kelime almanca bilmeyen Balrak bir otelde kaldığı, yahut posta arabesiyle seyahat ettiği zamanlarda hesap görürken baş ey vasıtayı öyle anlatı. Nak, bilmediğim gibi Avusturya paralarının kıymeti. hakkında da bir fikrim yoktu. Bilhassa posta arabalariyle seya- hat ederken aldanmamak için Şu çareyi buldum. gelince, kapınm “İnecek yere yanına gelen arabacı ile karşıla. şmca cantamı açıyor ve arabac3. cuna bir kröcer sonrt bir daha bir #0 im arabacmın avucuna Sır devam ederdim, Bu iş ârü''acınm gözlerinin ki gülün ceye kadar devam ederdi. O Va» kit avucuma koyluğum son para. yı geri çekiyordum. Bu suretle ne arahacıların ben de hakkı ka- liyor, ne de ben fazla part sar. fetmiş oluyordum. RÜSTEM, YILDIRIMLA KONUŞUYOR Yıldırım Beyazıt. Niğbolu beyine sordu: — Yeğenin Rüstem gel- miş. Buna memnun oldum. O delikanlı yaman hir akın- cıydı.. harp meydanına pala. sen savurarak girdiğini gör. nin eline düşmüş. prn sıkarak: Ve ywmru" — Galip geldik. faket, dürmar”a öcümü ala. madım. Kiniri bir türlü ye. nemiyorum. Hele şw Rüstemi çatır bakalım, bize gördük. lerini, duyduklarım anlat. sın, dedi. g5” .: