?i HAZİRAN—IMI HABER — Akşim postası -15- O Nakleden: İLHAN TANAR | Çocuk ru niyatı Hülyacı çocuklar Yazan : HALİS ÖZGÜ "Su “Çağırdığın zaman geleceğim,, «Kiz, gözlerini kapayıp, elleri: melere tahsis edilen sütunları Nakledan: L. E. Mektebini, derslerini, bütün iş le şliphe ettirecek garip ve gü- i Sök yüzüne doğru kaldırınca, satır satır takip ediyordu. ni ihmal etmiye başlıyan, ve (lünç sözlerle meraka düşürüyor. hal ma, ai : ğ : exdisini büyük kıskançlıkla o Meselâ güni irindı mdisinin Ji karısınm oda Jan kulaklarma inanamıy" yük dir iç, solâ ün birinde kei doğru atılıp sordu: vr an acele acele odi Yor İ ve bütün kuvvet ve kudretile bu İspanya kraliçesi olduğunu ilân ©- “üm, bilsen. Yeşil, büyük bir Cevat birden kızm sözünü — Ölürsen, canım benim, de > beraber ölelim. Orada biribi. MİZİ rartarız. | Kiz ona büsbütün sokularak dadı: | © Elbette, elbette, sen ölür. . ben yaşayamamki!. O günlerde, Cevadr hayata eden yezâne bağ, sevgilisinin disine omuhtç olmzsı Ve İk yetile bir genç kadımı işken. » e sefaletten kurtarmış oldu. 28 İnanmasıydı. Bu iki odanın gömülü bayat o kadar , Yordu ki! Her sabah, do On arasında günlük işleri, bakmağı gelen bir vağlı ka. “an başka kimsenin kapıları Saldığı yoktu. Sârabor hiç sokağa çıkmaz, vgilisinin bembeyaz yüzürü gözlerini, zarif hareket, iy,“ düşünerek türlü hayallere i Biran, istikbale ait olan bu ii, Talleriç o kadar urun meşgul t Za w tur, söçirecekiii ai EN İçİn bir çocuk gibi peşinen Mirdi. İkisi de henüz ne ka. İİ gençtiler, Mesut olmak, ya" N hi hür, alnı açık yaşamak müsait değildi. Boğus, A, M1 srrada başını İşte şu ma. LR çarpmıştı ve © düşerken — hh, atıralar canlarnımca, yataktan » sokağa çıkardı. * günler, öğleden sonra" Saatlerce sokaklarda dolaşr, du. Şehrin müreffeh zengin Yeni semtleritden hoşlanmaz. hk Daima fakir mahallelere doğ” Yürüyor, onların arasmda do, İ.“P. kahvelerinde (oturarak, | "tlerini dinlerdi. Kendi mace. nr da bu basit, fıkara fakat İz vicdanlı, açık adamlara Mâtmek arzularivle mücadele i ii atler pek çoktu, |, Günlük meşguliyetlerinin en ühimi, bütün gazeteleri dik Ate gözden geçirmekti, Bilhas, Zabita vakalarına ve mahke, Ji, Avukat Ferit, ikincikânunun yirmi sekizinci günü öğleden sonra, ümitsiz gibi görünen bir veraset dvasını muzafferane bir müdafaayı müteakip adliyeden çikarken, merdivenlerde birkaç kişinin hararetle konuştuklarını ve daha kalabalık bir kütlenin de koridorda bir ilânın önünde top, landıklarmı gördü. Kalabalığın arasma sokularak şu başlığı okudu: “KEMERALTI CİNAYETİNİN SON SAFHASI” “MAHKEMENİN KARARI" Verit, birden yeisle “tuhaf gey, sahih ben bu sabah gezete. lere bakmamıştım., diye düsün, dü. Davasını kazanmaktan mü- tevellit sevinci dağrlıyordu. Bu müthiş meseleyi nasr olmuşta bir gün hatırmdan çıkarabil. mişti? Bir saniye bile unutma, ması lâzimzelen böyle mühim bir möseleyi!, Sokağa cıkmea, bir müddet gazete almağa eli varmadı. Ni- hayet güçlükle, beş kuruş uzatıp bir gazete aldı. İste: “Kemeral. tt cinayeti, Katil idama mahküm edilmiştir.,, Birden öfkelendi, nasıl olur da böyle bir hamakat de bulu, nabilirlerdi? Dehşet! Peki ama, reye istinmden? Sonra, artık. muhâkemenin tafsilâtını okuma- nın ne kadar beyhude olduğunu dizünerek vazgeçti. Olan olmuş. tu, ne yapsa, ne söylese, bu ka, rort (o değiştiremezdi. Vaziyet citten ümitsizdi. Adliyeden evine kadar geçen beşon nm en uzun yolculuğu gibi gö. ründü. Bu adam, mahküm olduğu takdirde ne yapacağmı hiç dü, sünmemişti, Geçen haftalar zar imda bazan kendi kendine, “mahküm olursa, tabii vaziyet değişir... dediği olmuştu ama, kat'i hükmü öğrendikten sonra tek düşüncesi, kendini ve Ceva. dı bu tehlikeden muhafaza et, mekti. Diğer taraftanda, o adam, işlemediği bir cürüm için öle cekti, asılacktı, Adam sende, bu değersiz serseriye, ölüleri soyan mezar kaçkını kılıklı herife mi acıyacaktı? Onun yerine Cevat mahküm olsaydı, adalet yerine gelmiş mi olacaktı acaba? Ken. disine hücum eden bir çapkını, parmaklarmı gırtlağında hir kaç saniye fazla tutarak kazaen boğ., mak. o kadar büyük bir kaba- hat miydi? Hattâ, bir ölüyü, 'a, sarlayıp, soğukkanlılıkla soy, maktan daha büyük bir cinayet miydi? (Devamı var) sına girdi: — Bonsvar, Klara. Kaç daki, kada giyinebilirsin? “Mondisi” sinemasında iki koltuk tuttum. Bu akşam yeni bir film oynuyor. kaçırmayalım. Kisra saçımı tarıyordu. Lâkayt bir tavırla: — Keyfim yok bu akşam, On dan başka, daha yemeğimizi ye, medik... — Yemek hazır bile. Önbeş dakikada giyinirsin, onbeş da- kikada da yemeğimizi yeriz. A. ma çabuk ol! Klara merakla sordu: — O kadar enteresan mı bu film? — Tabit. Bilhassa Lidya Brel isminde yeni bir artist berkesin ağımda dolaşıyor. Fevkalâde bir artistmiş! Klara cevap vermedi. Jan'ı memnun etmek için elinden gel diği kadar çabuk giyinmeğe gayret etti, On dakika sonra ikisi de hazırdı. Bu beş senelik hayatlarında her ikisi de hiç bir vakit o ak. şamki kadar derin bir heyecan duymamışlardı. Sinema bittik- ten sonra yolda Jan ansızın kla, ranm kolunu saktı. O, telâşla: — A, rica ederim, bana bek! Kolumu incittin! metmişti, Belki de gir og rn ni inkâr eder diye de vie tereddit belirmişti. Fakat o inkâr etmedi; bilâkis gururla cevap verdi: i — Buna sevinmiyor musun? İ Halkım galeyanı, meftuniyeti sa, İ na göre münasız şeyler midir? du. Klara sözünü bitirince, o an, cak iki kelime söyliyebildi: — Ve şimdi? — Ve şimdi. ne demek? Şim- di eskisinden daha iyi ve mes'ut olacağız... — Asla! Bunu asla kabul et, mem! Kabul etmiyeceğimi sen de pekâlâ bildiğin içindir ki bü- tün bunları şimdiye kadar ben, den gizli tuttun. Seni, yalandan da olsa, başka 'bir erkeğin kuca- ğında görmeği nasıl kabul ede, bilirim? Klara cevap vermedi. Duygu ve fikirlerini bir türlü anlıyamı” yan kıskanç kocasının z6hirle, diği o yüksek yöhtet enmı bir daha yaşamak kaygusu İle bir an evvel yalnız kalmak için adr- mını sıklaştımdı. Şimdi oyalnizdı. Hayatında, majüskül (S) li bir sana'ttan ve yeni vaziyetlerinden başka bir gey yoktu. Artık tahayyül etti. ği ufuklara yükselmekte tama mile serbestti. Ayrıldıkları vakit söyle demişti: “Çağırdığın zaman geleceğim, Klara. Fakat gartlarımı da bili, yorsun, değil mi?,, âleme hasrediyor, Bütün bu durumlar zamanmda müdahale edilip önlenmezlerse süphesiz ki çocuğun bayat ve is. tikbali hakkında endişeli düşünce. lere yer vöreöek mahiyet alırlar ve yavaş yavaş tehilkeli safha ve atatlara ulaşırlar. Yalnız yukarda | da dediğimiz gibi vakit geçirilme. | den tevesilil olunacak (o tedbirler hemen daima müspet netice vey mektn hâlf kalmazlar, Bununla braber eböveyn ve öğ- retmenleri daha çok düşündüre - cek ve daha esaslı dahâ radikal tedbirlere başvurmağa mecbur e « decek daha teklikoli hulyaer tip» ler de mevcuttur, Bu gibiler için artık insanlarile, denizlerile, dağ. larile, hayvanlarile, üh.., bu dün ya mevcut değidir. Onun tasarladığı, kurduğu ci « hândakiler bizim dünyamızdakile - rin hiç beğenmiyorlar, bunlar bambaşka ve garip mahlük, oriji. nal mahlüklardır. Bu çocuklar et. raflarında olup bitenlerden hiç ha berleri yoktur, sanki körlük ve sağırlığa tutulmuşlar - dır, Yerlerinden kımıldanmak is - temezler, hiçbir şey yapmak için ne bir zevk ve ne de bir arsu du. Jan ona | varlar, bunlar bedenen oldukları yere srmsıkı bağlı, ruhan da bü. tün cihanı dolaşan ve böylelikle mevcudiyotlerinde biribirine zıt & oynasa durumlazanı hiç değiştirmezler, En çok sevdikleri şey tembelliktir, Bu çocukları hayallerinden, için « Fakat günler, haftalar, hattâ | da eski sekin ve (miskin, passif ii * durumlarını hemen bırakırlar ve aylar geçliği halde Jan'dan bir derhal büyük bir hiddet ve siddet. sarurettir. 14 yaşmda bir kıs bu hali çok iyi tebarüz ettiriyor, Bu bayret verecek geyler söylüyor, Birafındakileri aklımdan tamami « olduğu fikrinde idi. Yalnız bu cihetin takdir edilmesi onun en tatlı hülyası değil miydi? Bun, ca sene emek ve kudreti bu ba. samağa erişmek için sarfetme- miş miydi? Buna rağmen dünya, iv 8I Jan'm kucağından ibaret ol. | seslerine dikkat etmemişti. Jan ve kolay olduğu o eski noelleri | musun ? hatırladı. Jan'a yazdığı bir Klara bir kâbustan uyanıyor. mektuba henliz cevap âlmamiş ! du. Yüzünü Jan'ın omuzunda tr. Bu düşünce ile acı acı ağla, | gizliyerek: mıya başladı. Ağlamasma kim | — Saadetim yalnız sensin. engel olabilirdi? Jan! Bu dalgınlığında odadaki ayak | Diye fısıldadı. a Eğe diyor ve bu andan İtibaren ona karşı almacak bareket tarzınm mevki ve asaletile uygun olması lâzsmgeldiğini ısrarla istiyor, dahs doğrusu emrediyor, Şizamaniler, yani (o mühitlerine intYbak edemiyen kimseler de ka. râkter itibariyle hulyacı tiplere yaklaşırlar. Bu gibiler de yaşadık» Tart muhitleri ihmal ederler, ha- rekeli sevmezler, etraflarında o - İp biten şeylere karşı alâka gös termezler, Bunları, konuşturmak, hakikat dünyasma (getirmek cok zordur, Çocukları bütün bu vaziyetlere sokan, hulyacı bir lip haline get'- ren sebeplere gelince, bunlar mi teaddit olmakla beraber ehemmi- yetlileri şunlardır: 1 — Çocukların çok küçük yaş. larmdan itibaren hayali seyletle fazla uğraşmaları. 2 — Yaşları İle uygun olmıyan fimleri, bilhassa haydut ve tar. zanvari filmler, 3 — İşsizlik ve tembellik, 4 — Madunluk hissi: Çocuk ya. şadığı muhitte bulamadığı adalet ve müsavatlık duygularmi başka hayali bir âlemde arar, ve duy » duğu haksızlıkları muhayyiletinin yardımı ile izaleye çalışır. Bunun üzerinde çok durmak lâzımdır. 5 — Terkedilmek korkusu, 6 — Eziyet, dayak ve her nevi siddet, 71 — Uzviyette ve bilhasen böb rek Üst guddelerinde meydana gelen aksaklıklar ve snormsl fa - aliyet, Almacak tedbirler: Evvelâ yapacağınız gey çocukla. rin bu duruma düşmemeleri için yukarda kaydehtiğimiz sebepleri yok etmektir. ğer ihmal yüzür. den bunlara riayet edilmiyerek gocük bütün arzu ve temenniler” reğmen hulyact bir tip haline gel- 1 — Kat'iyyen şiddete müra €nat etmemek. 2? — Onu yavaş yavas ve tat. . hayal âleminden uzaklaştır. lerin mevcudiyetine imkân olma. dığma omu ikna etmek, 4 — Muvakkat bir zaman icin üilesinden ve mektebinden uzak - laştırmak, 5 — Madunluk hissi - mevcut- a « izsle etmek, 6 — Çocuğun iradesini kuvvot. Jendirmek, Halis ÖZGÜ Çocuk Hekimi Ahmet Akkoyunlu Paksim Talimhane Palas No, 4 Pazardan mada börgün sas 15 ten sonra, Telefon 40121 m İZ - amme amman Biraz sonra (Jül) ün erkek duğu anlaşılınca, Yıldırım Yuksek sesle gülmeğe baş - Yudarım, ordu merkezinde, tânsz kralının berberb 1 sordu: Başkumandanmız Sikiz (snr nerede? > Bu sabah seçlarmı dü » “İn. Çadırında © uzanmıştı. wedenbire “Türkler geliyor.” f | mizi kaybettik. Curaya nası! ştüğüme hâlâ şaşıyorum. Tösmetmaap! — Ya Korkusuz Jan... O ne |ve saklandı? — Onun kaçtı sanıyo - n Kaçmamıs olenydı, mu » ak ki bu cephede bizimle ww düşecekti. — Birkar av önce dünyaya | #den okuyan (Korkusuz ii) gibi bir kumandana geri insek ve. kaçmak yaraşır Gi “Ye bir gürültü koptu. Biribi. ! mı? — Düşmana esir düşmemek de harpte bir nevi muvsffakı. yet sayılmaz mı, haşmetmanp? - Yucurımn fazla konuşmağa sz. yoktu. Kralın baş | erbe. z bu malümatı “aldıktan sorrs, bütün kollara tekrar şid detli hücum emri verdi, ve ken disi merkez hattından şimale doğm ilerlemeğe başladı. Yıldırımın maksadı, o gün karırmadan, Niğbolu ka. in sağ cenahma yaklaşıp Yiğit Beyle irtidatı temin et . mek ve Macar kuvvetlerin kıskaca almaktı, . Aksam üstü düşman ordusu üc koldan da perişan olarak İaç mağı ber'amıştı. O saate ka - dar Fronwz, Alyan, Italyan ve Mac: sİyelerinden birçok de Yazan: tana getirilen esirlerin miktarı da or, bini geçiyordu. Yıldırımın yagâne maksadı “Korkusuz Jan" ile “Fredrik Hohenzulern” ve hattâ başku- mandanları Kral “Sikizmond” u diri olarak ele geçirmekti. “KORKUSUZ JAN YAKALANDI! Tür'. karargöhina: “Korku - suz Jen yakalandı!" diye bir şövalye elbiseli bir Fransız ya. kalamışlardı. Fakat, Türk a - kıncılarından bazıları: , — Bu, Korkusuz Jan değil » dir. Onun benzeridir. Fransız. lar bizi avutmak istiyorlar. Bu 7 hileye inanan almaktır. pi Zem F. Diye bağrışıyı i zi Firuz Bey de teddüde düş - esir e miş'erdi. Harpta kılıçtan haber gelmişti. Firuz Bey ko « geçi on düşman askerinin lundan gelen bu haberin doğ « miktari otuz (1) bine yakındı. ruluğuna kimse inanmak iste. Bundan başka merkez hat. miyordu. AR gr A Gar “Korkusuz Jan” nerede ve kimin eline esir düşmüştü? Yıldırım derhal Firuz Beye bir çavuş gönderdi ve bu ha berin doğru olup olmadığını sordu. Yaldırtın at üstünde yazdığı kısa bir mektupta: Diyordu. Firuz Bey bu ira. deyi aldığı zaman, fuka mer. kezinde büyük bir gürültü var. dı. Uzun boylu, sert . bakışlı, 30 e 4 ed m müştü, Padişahtan gelen çavuşa: — İşte, yakaladığımız adam buradadır. İstersen al götür | Dedi. Çavuş götürmek iste. di. Şövalyenin kollarını bağla. dılar, dört atlmın yanına ver - diler ve Yıldırımın karargâhı - na gönderdiler, Firuz Beyin maiyetindeki akıncılar hâlâ söyleniyorlardı:. — Onu keşke götürmesey - diniz.. Padişahım yanında mah cup olacaksmız! li şövalye bile değildir. Elleri bir isçi eline benziyor. Halbuki Korkusuz Jan sarayda yaşayan O adam bir bir prenstir, Ellerini bu kadar yıpratmamıştır. Bunu söyliyen akmcıların hakkı vardı. Fransız ordusu - nun kumandasını ele alan böy le bir adamım elleri bir Tenç - ber eline nasıl benziyebilirdi? Firuz Bey: — Ben, yakaladığım adamı padişaha gönderdim.. Ötesine karışmam, Yıldırım hükmünü versin, diyordu. Akşam üstü.. Firuz Bey karargâhindan getirilen esir şövalye derhal padişahin huzuruna çıkarıldı. (Devamı var) (1) Macar mahezlerine gire: ““Türk ler o gün esir aldıkları kırk bin müt tefik askerini ilâh.” tarzındaki man eslrterin otu bim olduğunu gösteriyor. —