a " 14 HAZİRAN EY zam an. #HANGİSİŞ iE- KATİL .,,» — Geceniz hayırlı olsun, be- Sokulmuş, Sıktığını: herhalde görmüş ola, aktı, Avukat Ferit, hayretni Bizliyemiyerek hafifçe sıçradı ve “işlerinin arasından: “Hayırlı Beveler” diye murıldanarak her Ancak yarım saat yol aldıktan “> kadınım evinden geo» yarısı n görülmüş olmasının ver #iddetli tesir üfke ve şaşkın- n tesirinden biraz kurtula, — düşünmeğe başind. Ne Müthiş, we mide bulandırıcı işti u?.. Baştan Oöşağı kadar mur, Kendi dimağını ve ruhu. 1 bile bu çamura bulanmış; te- ğini, berraklığını kaybetmiş yordu, Her derde, soğuk. kaybetmiş gibiydi. Bir türlü li toplayamayordu. İstediği ti almıştı. Tasavvur et, daha az tehlike vard. n kızın gözlerini hatırladı. vü! Asik. safiyet mahsus soluk bir gü, vKranbik kemeraltı, sokak. Neydi bu düşündükleri, i TÜya mr? Evet, muhakkak hayal, yalan, yalan ağın düzdüğü bir yalan! Her il hayatının, muntazam yek. vekayii gözünün önünde ak bu fena hayalleri * Kâbus geçmisti. Ne garip, Bülünç!i O, meşhur avukat, üs li Ferit, nasıl olur pula İİ ri gre b > Bu söze de diyecek yok! ,! Sana çene vermiş.. gü. '£ vermiğ.. cesaret vermiş... 2 bir di vermemiş. > Nedir o? t içini çekerek murıl - ba > Tali. > Doğru söyledin, Ahmet! dünyanmen talisiz bir olliyım. Kimi seversem, o, |” gibi sevme. Cünkü, be - Bitmeğe niyetim yok.. an. uu? «x cn Mike o gece şarap ini dibine akdar boşalt « | Ve üç bardak şaraptan son Üzleri dönieğe başlamış - a ün bu kennel ordu ki, Mar'n, koca lede kalbini vermiş değil ece oudan korkuyordu. Nakleden: İLHAN TANAR dorlarda, daima hürmetkâr yüz ler görmeğe alışmış olduğu bu bina, çanalrıni çalarak koşan bir itfaiye grupu ,bu dükkânlar, ge, niş cadde. Ötekiler, oiç sokak. lar, kemersitı ;bir sarhoşu kâra” kola götürüyarlârdı. o Yağmur başlamıştı. Yüzünü gökyüzüne doğru kaldırarak, göz kapakları, mi indirdi. Yağmurdan bile memnundu. bir vakıa, tabi! bir hâdise oldu. ğımdan dolayı, memnundu. O garip köbusta yağmur yağma yordu, kızl, sarımtırek bir ba, raret vardı, N Son otobüslerde çoktan geç. mişti. Yolları boş bulan taksiler müthiş bir hızla geçiyorlardı. Otomobillerin seyrekleştiği bir Sırada *meydani geçerken, artık o kâbüsun tesirinden kurtulmuş, aklıma ve iradesine hâkim olmuş- tu, Apartmanma kadar, sakin ve rahat bir dimağla yürüdü. Tam kapıyı açacağı sırada, bir polis memurunun da arkasından, fa, kat karşı kaldırımı takip ederek geçtiğini gördü. Acaip. imkânı var mı? Aynı polis olabilir mi? Yok, yok, saçma bu düşünce, Üniformalı insanların hepsi, az çok biribirlerine benzerler. hızla kapıyı açti ve içeri girdi. Odası. na girines, perdenin bir ucunu usulca kaldırıp, sokağa bekmak- tan kendini alamadı. Polis, evin şeyle alâkndar değilmiş gibi, a. Zir ağır m Avukat Ferit, ertesi / sabah, mutat uyanma vakti olan beşte bir gey haırlamayan rahat bir kafa ile kalktı. Fakat, yeşil a. bajurlu bie Tümbani yandı ğı, kahve tepsisinin hazmlaridi. an, hafızasıyla mücadeleden son ra, sükünele kahvesini içip, ma, sasınım başında o gün takip ede. ceği davalarla meşgul olmağa çalıştı. Hayır. okuduklarından bir bir kelime bile anlamasına İnr kân yokta, yazıların arasına sol, gun yüzlerden yalvararak bakan iri gözler, kapı diplerinde gizle. nen polis memurları karışıyor du. Yarım saat kadar, adetâ di. mağı bir felce tutulmuş gibi, bir şey düşünemedi. Halbuki o gün on buçukta müdahale edeceği vakaya çalışmamı lâzımdı. Tah . teşşuurundaki düşünceyi hiç bir an batırından çıkarmadan dava, siyla meşgul ölabilirli, Sekiz bu, çukta banyosunu yaparken, ira- de kuvvetinin hislerine bir dofa daha galebe etmesinden dolayı, garip bir memnuniyet duyuyor. Martanın Rüsteimden ümidi kestiği ogündenberi o beynini kurcalayan bir düşüncesi var « dı: Niğbolu kalesinden kaç. mak. Öyle ya,. mademki çok sev. diği erkek baskından sonra ge. ri dönmemiş ve umumi kana « ate göre Macarlar tarafından kılıctan geçirilmişti. O halde kale içinde Martanm uzun zat man bir esir gibi kalmasının, bu sonsuz sıkıntılara katlan - masinın ne mânası vardı? Doğan Bey o gece kale i- çinde Koca Ahmedi Martadan uzaklaştırmak için çareler dü. sünürken, Koca Ahmet aynı gecede Marta ile başbaşa şarap içerek gönül eğlendirmek isti . yordu. Vakıt gece yarısını bulmuş. tu. Marta bir aralık Koca Ah » (Dünkü nushadan devam) u Günün birinde, kendi isteğiyin Mİ, yoksa görülen lüzum üzerine mi, müdür Hürsit bey, otuz seneyi dollurup ikramiyeyi haketmeden tekaüde . sevkedildi, Hurşit bey bir sabah daireye yüzü kederli ge di, Hususi evrakmı topladı, secca- desini devşirtli, o Arkadaşlarına geçmiş hakları varsa helâl etmele- rini söyledi, Kendisi de bakkmı belâl etti, Muamelâtı musvin Tah- ein Şaşmaza devretti ve rengi sap” sarı çıktı gitti. Muavin Tahsin Şaşmaza gün doğ muştu. Derhal makamını müdür lük odasma naklettirdi, Bu yere kendisini en münasip namuet te ikki ediyordu, Fakat ne olur ne olmaz, düşüncesiyle, akrabasından olun mebusa bir mektup daba yes- di, Artık kendisini müdür olmuş farzodiyor, öyle tavırlar alıyor, koltuğuna -yapışmıya çalışıyordu. Müdürlük odasmdaki pamuğu pırt” bamış koltuğu muavin odasına gön- derip kendi eski koltuğunu müdür like odasına naklettirdi. İlk fırsat- ia şu Şekibe Kelleciyi daktiloluk tan atmayı düşünüyordu. Bu yaşlı ktum daireye nübuzet getirdiğine kani ii. Yahu, bütün deirelerde be şeker dektilolar var. Bu Şekibe Kelleciyi de nereden bulup bura- ya oturtmuşlardı. Eski daktiloyu atacak, yerine kendi sevki #elirni" ne uygun bir başkasını bulacaktı, Şimdiden bu yeni daktiloyu dilşü- nüyor, zövkinden bayağı ağzı sule- niyordu, Fakst müdür vekilinin bir takim tertipler yapıp kendisini atmasını beklemeden, Şekihe Köl- leci, bir gün kendiliğinden istifa- sın: verip çekildi, Bir ücarethane- 46 iş bulmuştu. Burada elin hoy- rat herifinin kağırmı çekmiye daha sola başvurdu. Daktiloda çalışacak başka biri bulunmadığı için, mua melât techhüre uğruyordu. Acele, çabuk bir münasibini bulmak lâ zalinla - Ef oki er he memenin Tündu; Bu Nemika Dönizeri“admda #arışm, iri mavi gözlü, bebek gibi bir kedi, Tahâin Şaşmaz, kendirine-piyun- gonun büyük ikramiyesi çilkmış ka dar, momnun ve mesuttu, Fakat Tahsin Şaşmaz, herfiz sendotinin onuncu günü, Ankaradan telgrafla bir tebiiğat geldi, Tahsin Şaşmaz kendi asalet omri zannederek te- Vâş ve heyecanla telgrafı açıp oku" du, Sanki yıldırımla virulmuşa dön dü. Gözleri görmüyor, başı dönü- yor, kulakları vekiryondu. Telgrafı şiddetle buruşturup at- tı, Allah bolismı versin. İnsanım &hliyet ve. kıymetini daha ne 2x man takdir edecekler... Tuuhh.. tuhhh,, yazık, bunes verilen emek” lere. Taksin Şaşmazm buruşturup attığı telgraf, müdürlüğe, vekflet- t8 falanen gübe müdürü olan Ek- rem Güvençiinin tayin edildiği bil- diriliyordu. Tahsin Şaşmaz, büyük bir tece sür içinde, mwavinlik odasına ta- Yazan: HABER — Akşim poslis Yazan: şındı, Vaktli vakitsiz çıkıyor, sura- İt mosmor, asabi, hunşn, me yiyor, ns içiyordu. Naci Göral henüz müdür vekili olan Tahsin Şaşmazın arkasından alay ediyor, berif büsbütün pus- layı şaşirdı. Bunun nesi şaşmaz, şaşkm- biri! diye (söyleniyor, kâtip arkadaşlarımı güldürüyorda. Üç güz sonra, aym yirmi doku: zunda, maaş slabilmelk için işe baş lamak üzere, yeri müdür Ankam daa çıkageldi. Allesini getirmiye vâkit bulmamıştı, Ayrica bunun için izin alıp tekrar Ankaraya git” nek fikrindeydi., Yeni*müdür odasma girdi, Bu nun farkına varan muavin bey, ne ölür n6 olmaz, hörifin daha huyu nu suyumu bilmiyoruz, diyerek ö Dünü ilikledi. depli edepli mlidü', rün yanma gidip hoşgeldiniz, deği, ve yeni vazifesini tebrik etti. Ezrem Güvençli muavini iyi kar miladı, halta sizin gibi değerli bir muzvinim olduğu ;çin memnunum, müurvaffakiyetimde âmil olacaks- niz, dlys tevazu ve nezaket gös terdi, #onm toplu olarak mlimey- yiz ve kâtiplerle yeni daktilo Ne- mika Denizer, müdürün odâsına girip tebrik ettiler. Bunları odacr ların tebriki, daha doğrusu koca kooa adamların «l öpmiye teşeb- büsleri takip etti. Yeon! müdürün ilk işi, müdür o dasının perişanlığından şikâyet et- mek oldu, Sonra muavin odasına geldi ve kalemi dolaştı, Derhal ve âdi olarak, burenm mefrüşatmın değiştirilmesi Hizumunda karar kir- â, Ve vekâlete iik fırsatta bunu kabul ettirmek için çalışscığını söyledi, Bündan sonra dairede her günkü, tabi hüyst başladı, Yâlnız muavin ciki müdürün zamanmâda olduğu gibi sabahları geç kalmıya cesaret edemiyordu. Masasma (getirilen evrakı mümkün olduğu kadar ça buk çıkarıyordu. Aradan bir hafta, on gün daha Reçti, Tahsin Şaşmaz, mebus akra- basımdan bir cevap aldı, maaşı mü- #alt olmadiğı için, müdürlüğe asu loten tayinine imkân bulunmadığı" dikten sonra bir sens Avrupaya giderek, ikümt ilminin ufak bir branşımdan, sözüm ona, doktorası" si verip memlekete dönmüş, Gw buk yükselmiye ve baremin üstün derecelerine bir an evvel çıkmuya oan alan haris, gösterişi seven bir gençti, Bunda muvaffak da olarha- meş değildi, 34 yaşında olmesma roğmen, 80 lira maaşı asliye istih- kak kazanmıştı, Fakat bu onun içim kâfi değildi, 100, 125, 150 lira shnalı, müdürü umumi, müsteşar olmalı ve butun için de fazla bek- İskender F. SERTELLİ 42 - yok mu? Ahmet yüzünü buruşturdu: — Doğan Bey Sarı Ahmet isminde birini gönderdi. Ara - dan kırk sekiz saat geçtiği hal. de o da dönmedi. Artık anla - şılıyor ki, Yıldırım bir gey'ya- pamıyacak. Biz de burada eğ. lenip duracağız. İşte, tali buna derler.. Anlıyor musun? Martanm canı sıkıldı. Demek ki, halk arasına ya. yılan haberlerin aslı yoktu. — O halde etraftaki mütte. fik düşman kuvvetleri neden Koca Ahmet kaşlarını kal. dırdı: — Bunun sebebini ancak Macar kralı bilir. Ben öyle gö. rüyorum ki, Macarlar Türkle. re yeni bir oyun oynamak is. tiyorlar. Bunun sebebi bundan başka bir şey olamaz. — Döan Bey ne fikirde? — Adam sen de. Bırak şu bunağı.. o, ne yaptığını bilmi - yor. Gönderdiği haberciyi de harcadı. Zavallı Sarı oğlan şim diye kadar dönmedi. Kurban gitti galiba. gan Beyin atı ile mi gitmişti? Bekir Sıtkı Kunt lemvemeliydi. Ne kadın, ne tabint güzelliği, Be çiçek, ne sin&ma, ne kitap, Ha Yır bunların hiç biri deği Yalnız baremin yüksek dereceleri!, An- .karada şube mildürü iken, yegâne zevki ve eğlenöeti, büyük mekam- Jar böşaldikça oraya kimlerin ge- ieceğini tahmine çalışmak, kendi kendisine bir takım tensipler ve tayinler yapmaktı. Bü arada kendi parlak istikba- lini de düşünmekten geri durmaz- dr, Elindeki diplomayı bir nevi ban ka çeki gibi kullanmak, her an bir yukarı dereceye fırlamak için ter- tipler kurmakla vakit geçirirdi. Şimdiki işini, bir köprü telâkki ödiyor, burada biraz birşeyler ya- Pp bir kuş gibi havalanmak isti- yordu, Bu düşüncesi ve hereketi biç bir yerde tayip olunmuyondu. Bilâkis, becerikli çocuk, zeki çocuk diye de her tarafta takdir ve hi- maye görüyordu, Mömlekette adem yetişmeli, rieal çoğalmslı... gibi mütalkalar, hep Ekrem Güvengli- nin işine yarıyordu... İşe başlamasından on gün kadar sonra, yeni müdür ailesini almak #zere Ankaraya gitti, Oruda mef- ruşat işini halletti ve bu muvaffa- kiyetis tekrar vazifesine döndü. Anlaşılan parayı epeyes koparmış” tı ki, müdüriyet odasma kristal yazi masasi, Üç maroken koltuk, çini soba, değerli bir yazı takımı, yere İyi cinsten bir taban hale, altı limbalı elektrik avisesi, vanti- Mitör vesaireyi hetnen aldırıp ods- sı mMükömmelen döşetti, Odanm oşyasmı da müusvinin, kâtiplerin Odasına, taksim etti, Bu defa sizin için birşöy'alamsdik, dedi, Has masma pek düşkündü, Bunu bir camlı çerçeve içine aldırdı, Eve götüreceğim, dive beş on gün ki- ap dolabının üstünde bıraktı, Te- bii her merek edip sorana, bu dip- Wmanm kıymeti, ehemmiyeti vs frenklerin bile bunu alaya çök Gefa muvaffak olamadıklarmı, ken disinin göceli gündüzlü ne guyret- ler, ne fasliyetler, ne himmetler sarfederek, Türkün yüzünü ağart- tağmı falan anlatıyor, herkesi tak- dir ve hayrafık icinde Mrakiyor- du. Bir gün odact, bu camlı çörçöveli diplomayı her bengi hir levha zan netmiz, paydoslan sonra, kitap do- labınm üstünde daha çok yer legal etmesin diye, kaldırıp, eski (Mes Saber,..) levhasmm asıldığı çiviy? asmıştı, Ertesi sabah müdür ber ber ne kadar: kim asmış bunu bu- / raya, ben onu eve gönderecektim, dediyse de, bir daha bu arrusunu tokrarlamadığı için, diploma da 6- rarikta asılı kakdı. — Öyle ya. Kale ai o nun atından başka at yoktu ki. Fakat attan ne çıkar? Üstün. deki biniciden haber yok. Koca Ahmet uzun zaman - danberi kadm yüzü görmediği için, o gece Martayı kollarınm arasma alıp sevmek istiyor, fa. kat bunu yapabilmek için biraz daha kafayı dumanlamağa lü. zum görüyordu. — Bana biraz şarap bula . maz mısm, Marta? Hele şöyle rm köşeyi bir araştır baka. ım. Sanıyorum ki, biraz daha sarap bulabileceksin! Marta ellerini uğuşturdu: — Vallahi bir damla” yok. Her yer açık.. Sözüme itimadın yoksa, sen kalk, ara. Eğer şa. rap olsa, sana ikram etmez mi. yim? Koca Ahmet şaşkım ve mü. tereddit, genç kadınm yüzüne bakarak — Sen bei ieden çekum - iy Yeni ve genç müdür, odasını dö” şedikten sonra, bir eser Yazmıya kalktı, Ankarada buna bir türlü vakit bulamıyordu, Eserin adı” Uhaal ekonomide vatandaş sayi- nin rolü!. Bunun içir, daktilo Nemika De nizeri, sabahtan aksama kadar mü dürün odasmdadır. Yanlış bir şey akla gelmesin, yok, o cihetten ya na merak edilecek birşey yok. Daha kımın gözü mavi mi, müdür bey farkmdn değildir. Kıza sadece eserini yazdırıyor, Yazılıyor, çizi” yor, yen! baştan yazılıp tekrar bo” zuluyor, Şimdilik bununla meşgul ler. Öbür tarafta daktilo edilecek ovrak olduğu gibi durmakta, pek aecje İabriratlar, kâtiplerin mes bur elyamlariyle yazılmaktadır. (Gönderilen yerde okuyana aşkol- sun?..) Müdürün odasmdaki bu faaliyet ten muavin Tehsin Şaşmaz fona halde sinirlenmektedir ve bu kitap yazmanm bir dalavere olduğu, asri maksadın malüm bulunduğu fik- rindedir, Şimdi Şekibe Keilesiyi dair afkı ve şedit difektifler veri- yor, muavin de hiç sesini çıkammı yordu.. Günün birinde mümeyyiz İsmali Esengil birşey sormak için müdü- Fün odasma girmişti Müdür yarım kulakla meseleyi dinledi, sonra, #öyle yapmız diye talimat verdi... Mümeyyiz, bin iki yüz doksan tar Fihli kanım!.. şeklinde itiraz et. Mek isteyince de, defol be adam, bana “akil mr öğretecelein, diye Adamcağı:m yüzüne öyle bir ba ğardı kl, Girit o şaşkınlıkla teirs- Ütlükten bahsetti, Müdür bey, da- ha çok kızarak, mümeyyizin dediği seyi mevkii muameleye koydu. emektar mümeyyizi teknüde çe kardı, Giritli mümeyyiz, köndisi 'olma- yınca bu dairenin dönmiyeceğine kat'i surette imantyordu, İşi mü. himdi, O kadar bedbin düşünüyor. du ki, bu yüzdön memleketin bâfa sağma, mahvolacağına kadar mes” leyi büyttüyordu.. Zavalir adan, aklını oynatacak raddeye gelmişti. Kendi parasiyle almış orduğu ka lemini esbine yerleştirdi. Birkaç gün evvel lâzım olduğu ve dairede de kalmadığı için odacıya aldırdığı beş kuruşluk sünger kâğıdı, da ğilmiş olduğu masalardan topladı, Arkadaşlarının teessürleri arasın de gözleri yaşlı, gönlü yarak, daf reden ayrıldı, Müdür Ekrem Güvençii vasiyet” ten memnundu, Bu hâdise öbür memurlara, kâtiplere gözdağı ol mus, onları bir kat emre, di sipline sokmuştu, Yeni müdür Şev ket Yurtseverin vaziyotini de tah- kik etti, Üniversiteye falan gitmi- yormuş!.. Onu da sabahtan akşa- ma kadar daireye bağindı. Birkaç çün sonra da kendi adamlarmdan İseet Pakeri mümeyvyizliğe tayin etti, Yeni mümeyyiz, otrafa göz kulak oluyor, olup biteni müdüre heber veriyordu. Kâtip Naci Güral da artık seki zövzekliliğini yapa” (Lütfen sayfayı çeviriniz) caksın, Marta! Sen istesen ne. ler yapmazsam! Haydi, yalvarı. rım söna.. bir kadehcik şarap bul.. içeyim.. ve şuracıkta sı . zayım. Martanın bir miktar gizlen - miş şarabı yok değildi. Fakat bunu kendisi için saklamıştı. Bir aralık Koca Ahmedin yü » züne şöyle bir baktı.. Gözle * rindeki kıvılcımları ve bakışla. rmdaki mânayı beğenmedi Kendi kendine: — Bu herifi sarhöş edip sız. dirmalıyım. Yoksa, aç kurt gi. bi üzerime saldıracak. Diye mırıldanarak, o Kocö Ahmede döndü: — Bir ümidim var.. Alt kat taki bodruma ineyim.. belki Rüstem oraya şarap saklamış - tr.