Saatlik sayfa görüntüleme limitine ulaştınız. 1 saat bekleyebilir veya abone olup limitinizi yükseltebilirsiniz.
i ' * * 14 HAZIRAN 1941 -< - — Geceniz hayırlı olsun, be- Flnı. bir kapmın karanlığına Mulmıı, duruyordu. Kapıdan Siktiğini" herhalde görmüş ola, Caktı. Avukat Ferit, hayretni | Sizliyemiyerek hafifçe sıçradı ve işlerinin arasından! “Hayırlı Beceler” diye mırıldanarak hızlı hi 1 oradan uzaklaştı. Ancak yarım saat yol aldıktan kendisinin poliste kayıtlı kıulmm evinden gece - yarısı gorülmuş olmasının ver Jo-,'4 famur, Kendi dimağını ve ruhu. du bıle bu çamura bulanmıs, te- Tni berra.klıgım kay'betmxş a çama bulmak lmbılıye.. i kıytıeumg gibiydi. Bir türlü ni toplayamayordu. İstediği b rden kmm godenni hatırladı. Şır, bu gözler yalan söyle. j â::dl— Covada kuvvetli bir ra- | mâî bağlı olduğuna şüphe İ Onu ele vermezdi. Evet, hemen kaçması, memle, p Pudutlarmın çıkması Üo - Avrupa, hattâ belki Ame. 4 *ya kadar.. Cenübi Amerika- Pekâla Meşebııir Bu çare_ o kr Ğdşemeleri. *üm aşk faciası ile hayalini 'r?'“““h-nnı'm'hd[.mfîyet ığ%nemahsussoıukbugu_ % Kranlık kemeraltı, sokak. %yakm&modam.gı- %Ha_ı- boynuna dolanan çıplak hüı karanlıktaki korku say. n Ve hepsinin üstünde yine o | Ak vüz, kendisine ümitle, iti. ; .yalvu-a.rak bakan o çocuk Buuen sokağın ortasında dur NU kadarzamandıryü:ünüş, Öi €re gelmişti, farkında de- . Neydi bu düşündükleri, Tüya mr? Evet, muhakkak b hayal; yalan, yalan ! _' rın hepsi yalan, hasta bir , &n düzdüğü bir yalan! Her j SÜ hayatının, muntazam yek, Oİ., * vekayii gözünün — önünde aTlanı.lx bu fena hayalleri h. — Kâbus geçmişti. Ne garip, Wunç' 0 meşhur avukat, 55?19 çamüurlu, çapnşık işlere SIrdı ? %thr caddeye çıktı ve her mı—ıp çıktığı adliyenin önün- farketti. İşte haki, , girip çıkarken, kori. — z SN l Üi Bu söze de diyecek yok! Okm' #ana çene vermiş.. gü- Vermıç . Cesaret vermıg z bir şey vermemiş. 5e İ' 0" V4 Alîl'nı':t'. içini çekerek miril - ” K "'" Talı h (B > Doğru söyledin, Ahmet! A dünyanın en - talisiz bir | Türyım. Kimi seversem, o, '; ğ d'îh gidiyor. | O halde sakın beni öte- B” gibi sevme., Çünkü, be « ,, fitmeğe niyetim yok.., an- * musun? * ** * I' 'K%a ÂAhmet o gece şarap k “isini dibire akdar başalt « İ “e üç bardak şaraptan son Wîlen dönmeğe başlamış « F İün bu konuşmalardan ! ıtyordu ki, Marta, koca e&de kalbini vermiş değil- dece ondan korkuyordu. Jçı'-—..—ı_-'-"—-—_ vHAN GIS LE:KATİL sa.rıni:ırakdu..’ du. —a Nakleden: İLHAN TANAR ler görmeğe alışmış olduğu bu bina, çanalrımı çalarak koşan bir itfaiye grupu ,bu dükkânlar, ge, niş cadde.. Ötekiler, o iç sokak. lar, kemeraltı ,bir sarhosu kara- kola götürüyorlardı. —Yağmur başlamıştı. Yüzünü gökyüzüne doğru kaldırarak, göz kapakları, nı indirdi. Yağmurdan bile memnundu. bir vakıa, tabif bir hâdise oldu. ğgundan dolayı, memnundu. O garip kâbusta yağmur — yağma- yordu, kızıl, sarımtırak bir ha, raret vardı. ğ Son otobüslerde çoktan geç. mişti. Yolları boş bulan taksiler müthiş bir hızla geçiyorlardı. Otomobillerin aeyrek[egtığı bir sırada 'meydanı geçerken, artık o kâbusun tesirinden kurtulmuş, aklına ve iradesine hâkim olmuş- tu, Apartmanına kadar, sakin ve rahat bir dimağla yürüdü. Tam kapıyı açacağı sırada, bir polis memurunun da arkasından, fa, kat karşı kaldırımı takip ederek geçtiğini gördü. —Acaip, imkânı var mı? ÂAynı polis olabilir mi? Yok, yok, saçma bu düşünce, gok biribirlerine benzerler. hızla kapıyı açtı ve içeri girdi. Odası. na girince, perdenin bir ucunu usulca kaldırıp, sokağa bakmak- tan kendini alamadı. Polis, evin önünden —uzaklaşmış, — hiç bir şeyle alâkadar değilmiş gibi. a, ğır ağır wiv ; Avukat Ferit, ertesi sabah, mutat uyanma vakti olan beşte bir şey hamrlamayan rahat bir kafa ile kalktı. Fakat, yeşil a. bajurlu masa İdlmsumna yazıdı ği, kahve tepsisinin hazırlanıdı. ğı çalışma odasına girince, bir gece evvelki vakalar bütün şea. metle dimağına hücum etti. Bir an, hafızasıyla mücadeleden son- sasının başında o gün takip ede. ceği davalarla meşgul olmağa çalıştı. Hayır, okuduklarından — bir bir kelime bile anlamasına im- kân yoktu, yazıların arasına sol, gun yüzlerden yalvararak bakan iri gözler, kapı diplerinde gizle. nen polis memurları - karışıyor- du. Yarmm saat kadar, adetâ di. mağı bir felce tutulmuş gibi, bir gey düşünemedi. Halbuki o gün on buçukta müdahale edeceği vakayr calışması lâzımdı. Tah , teşşuurundaki düşünceyi hiç bir an hatırından çıkarmadan dava. sıyla mesgul olabilirli. Sekiz bu. çukta banyosunu yaparken, ira- de kuvvetinin hislerine bir defa daha galebe etmesinden dolayı, (Devamı var) Martanın Rüstemden ümidi kestiği gündenberi beynini kurcalayan bir düşüncesi var « dı: Niğbolu kalesinden kaç . mak. Öyle ya.. mademki çok sev. diği erkek baskından sonra ge. ri dönmemiş ve umumi kana « ate göre Macarlar -tarafından kılıçtan — geçirilmişti. O halde kale içinde Martanın uzun zat man Dir esir gibi kalmasının, bu sonsuz sıkıntılara katlan - masmin ne mânası vardı? Doğan Bey o gece kale i- çinde Koca Ahmedi Martadan uzaklaştırmak için çareler dü. şünürken, Koca Ahmet aynı gecede Marta ile başbaşa şarap içerek gönül eğlendirmek isti - yordu. Vakıt gece yarısını bulmuş. tu. " Marta bir aralık Koca Ah - mede sordu: * © — Yıldırımdan bir haber (Dünkü nushadan devam) Yi Günün birinde, kendi isteğiyle mi, yoksa görülen lüzum üzerine mi, müdür Hursit bey, otuz seneyi doldurup ikramiyeyi haketmeden tekaüde sevkedildi. Hurgit bey bir sabah daireye yüzü kederli gel di, Husüjsi evrakmı topladı, secca- desini devgirtti. — Arkadaşlarına geçmiş hakları varsa helâl etmele- rini söyledi. Kendisi de hakkmı helâl etti. Muamelâtı muavin Tah- sin Şaşmaza devretti ve rengi sap sarı çıktı gilti. Muavin Tahsin Şaşmaza gün doğ muştu. Derhal makammı müdür- lük odasma naklettirdi. Bu yere kendisini en münasip namzet te” lâkki ediyordu, Fakat ne olur ne olmaz, düşüncesiyle, akrabasından olan mebusa bir mektup daha yaz- dı. Artık kendisini müdür olmuş farzediyor; öyle tavırlar alıyor, koltuğuna » yapışmıya çalışıyotdu. Müdürlük oda&mdaki pamuğu pırt” lamış koltuğu muavin odasıma gön- derip kendi eski koltuğunu müdür lük odasma naklettirdi. İlk fırsat- ta şu Şekibe Kelleciyi daktiloluk- tan atmayı düşünüyordu. Bü yaşlı kizım daireye nühuset getirdiğine kani idi, Yahu, bütün dairelerde ne şeker daktilolar var. Bu Şekibe Kelleciyi de nereden bulup bura- ya otürümüuşlardı. Eski daktiloyu atacak, yerine kendi zevki selimi" ne uygun bir başkasımı bulacaktı. Şimdiden bu yeni daktiloyu düşü- nüyor, zövkinden bayağı ağzı sula- nryordu, Fakat müdür vekilinin bir takım tertipler yaprp kendisini atmasını beklemeden, Şekihe Kel- leci, bir gün kendiliğinden istifa- sını verip çekildi, Bir ticarethane- da iş bulmuştu.. Burada elin hoy- rat herifinin kahrmı çekmiye daha çok tahammül edememişti. Tabif, müdür vekili derhal sağa sola başvurdu. Daktiloda çalışacak başka biri bulunmadığı için, mua- melât teehhüre uğruyordu. Acele, çaıbuk bir münasibini bulmak |â- ı.:un.h ifakiketen bir münasibi bu- “hündu: Bu Nemika Denizeri adımda * Barişm, iri mavi gözlü, bebek gibi bir kızdı. Tahsin Şaşmaz, kendisine.niyan- gönun büyük iİkramiyesi çıkmış ka dar, memnun ve mesuttu, Fakat Tahsin Şaşmaz, henüz saadetinin esasıma, varmadan, bir ikindi üstü, müdür vekâletinin dokuzuncu veya onuncu günü, Ankaradan telgrafla bir tebliğat geldi, Tahsin Şaşmaz kendi asalet emri zannederek te- lâş ve heyecanla telgrafı açıp oku- du, Sanki yıldırımla vürulmuşa dön dü. Gözleri görmüyor, başı dönü- yör, kulaklarr vmkliryordü. Telgrafr şiddetle buruşturup at- tı, Allah belâsmı versin, İnsanın ehliyet ve, kıymetini daha ne za- man takdir edecekler... Tuuhh... tuhhh,, yazık, bunca verilen emek- lere,. Tahsin Şaşmazım burusturup attığı telgraf, müdürlüğe, vekâlet- te falanca şube müdürü olan Ek- rem Güvençlinin tayin edildiği bil- diriliyordu. Tahsin Şaşmaz, büyük bir teecs- muavinlik odasma ta- sür içinde, Da Yazan: Bekir Sitki Kunt şindı, Vaktli vakitsiz çıkıyor, sura- tr mosmor, asabi, hirçm, ne yiyor, ne içiyordu. Naci Göral henüz müdür vekili olan Tahsin Şaşmazin arkasından alay ediyor, herif büsbütün pus- layı şaşırdı. Bunun nesi şaşmaz, kâtip arkadaşlarmı güldürüyordu. Üç gün sonra, aym yirmi doku- zunda, maaş alabilmek için işe bas” lamak üzere, yeni müdür Ankara- dan çıkageldi. Ailesini getirmiye vakit bulmamıştı. Ayrıca bunun için izin alıp tekrar Ankaraya git mek fikrindeydi.. Yeni'müdür odasma girdi. Bu nun farkına varan muavin bey, ne olur ne olmaz, herifin daha huyur nu suyunu bilmiyoruz, diyerek ör nünü ilikledi. Edepli edepli müdü-, rün yanma gidip hoşgeldiniz, dedi, ve yeni vazifesini tebrik etti.. Ekrem Güvençli muavini iyi kar şiladı, hatta sizin gibi değerli bir muavinim olduğu jçin memnuünum, muvaffakiyetimde âmil olacaksı- nız, diye tevazu ve nezaket göse terdi, sonra toplu olarak mümey- yiz ve kâtiplerle yeni daktilo Ne- mika Denizeri, müdürün odasına girip tebrik ettiler. Bunları ödaer- larm tebriki, daha doğrusu koca koca adamların el öpmiye tegeb— büsleri takip etti. Yeni müdürün ilk işi, müdür ©- dasının perişanlığından şikâyet et- mek oldu.. Sonra muavin odasına geldi ve kalemi dolaştı, Derhal ve âcil olarak, buranm mefruşatınm değiştirilmesi lüzumunda karar klı- dı. Ve vekâlete ilk firsatta bunu kabul ettirmek için çalışacağmı Böyledi. “Bündan sonra dairede her günkü. tabi! hayat başladı. Yalnız muavin eski müdürün zamanımda olduğu gibi sabahları geç kalmıya cesaret edemiyordu. Masasma — getirilen evrakı mümkün olduğu kadar ça- bult çıkarıyordu. — | Aradan bir hafta, on gün daha geçti, Tahsin Şaşmaz, mebus akra- basmdan bir cevap aldı, maaşı mü- Sait olmadığı için, müdürlüğe asa- leten tayinine imkân bulunmadığı- nr yazıyordu, » Ekrem Güvençli, hukuku bitir- dikten sonra bir sene Avrupaya giderek, iktitat iİlminin ufak bir branşından, gözüm ona, gdoktorası- nr verip memlekete dönmüş, ca- buk yükselmiye ve baremin üstün derecelerine bir'an evvel cıkmıya can atan haris, gösterişi seven bir geneti, Bunda muvaffak da olama- mıs değildi. 84 yaşında olmasma rağmen, 80 lira maaşı asliye istih- kak kazanmıştı. Fakat bu onun için kâfi değildi, 100, 125, 150 lira akmalı, müdürü umumi, müsteşar olmalı ve bunun icin de fazla bek- .Yaznn Iskender F SERTELU yok mu? Koca Ahmet kaşlarını kal. Ahmet yüzünü buruşturdu: — dıdı: — Doğan Bey Sarı Ahmet isminde birini gönderdi. ÂAra - dan kırk sekiz saat geçtiği hal- de o da dönmedi. Artık anla - şılıyor ki, Yıldırım bir şey 'ya- pamrıyacak. Biz de burada eğ- lenip düracağız. İşte, tali buna derler.. Anlıyor musun? Martanım canı sıkıldı. Demek ki, halk arasına ya- yılan haberlerin aslı yoktu. — O halde etraftaki mütte. fik düşman kuvvetleri neden ve nereye kaçtılar? Diye sordu. — Bunun sebebini ancak Macar kralı bilir. Ben öyle gö. rüyorum ki, Macarlar Türkle. re yeni bir oyun oynamak is. tiyorlar. Bunun sebebi bundan başka bir şey olamaz. — Dgğan Bey ne fikirde?> — Adam sen de. Bırak şu bunağı.. o, ne yaptığmı bilmi - yor. Gönderdiği haberciyi de harcadı. Zavallı Sari oğlan şim diye kadar dönmedi. Kurban gitti galiba.. gitmişti? Beyin atı ile mi ire lememeliydi. Ne kadm, ne tabiat güzelliği, ne çiçek, ne sinema, ne kitap, Ha ypr bunlarım hiç biri değil!., Yalnız baremin yüksek dereceleri!.. An- zevki ve eğlencesi. büyük makam- lar boşaldıkça oraya kimlerin ge- leceğini tahmine çalışmak, kendi kendisine bir takım tensipler ve tayinler yapmaktı. Büu arada kendi parlak istikba- lini de düşünmekten geri durmaz- dı, Elindeki diplomayı bir nevi ban ka çeki gibi kullanmak, her an bir yukarı dereceye fırlamak için ter- tipler kurmakla vakit geçirirdi. Şimdiki işini, bir köprü telâkki ediyor, burada biraz birşeyler ya- pıp bir kuş gibi havalanmak İsti- yordu, Bu düşüncesi ve hareketi hiç bir yerde tayip olunmuyordu. Bilâkis, becerikli çocuk, zeki çocuk diye de her tarafta takdir ve hi- maye görüyordu, Memlekette adam yetişmeli, rical goğalmalı,. gibi mütalâalar, hep Ekrem Güvençli- nin işine yarıyordu... İşe başlamasımdan on gün kadar sonra, yeni müdür ailesini almak Özere Ankaraya gitti. Orada mef- ruşat işini halletti ve bu muvaffa- kiyetle tekrar vazifesine döndü. Anlaşılan parayı epeyce koparmıs- tı ki, müdüriyet odasma kristal yazı masası, üç maroken koltuk, çini soba, değerli bir yazı takımı, yere iyi cinsten bir taban halısı, altı lâmbalr elektrik avizesi, vanti- lâtör vesaireyi hemen aldırıp oda- sımı mükemmelen döşetti. Ödanm eşyasmı da müuavinin, kâtiplerin odasmma taksim etti, Bu defa sizin için birşey alamadık, dedi, İngal- lah onu da bir yoluna koyarız. ' Ekrem Güvençli doktora diplo- masma pek düşkündü, Büunu bir camlı gçerçeve içine aldırdı. Eve götüreceğim, diye beş on gün ki- tap dolabınm üstünde bıraktı, Ta- bil her merek edip sorana, bu dip- lomanm krymeti, ehemmiyeti ve frenklerin bile bunu almtya gçok defa muvaffak olamadıklarını, ken disinin geceli gündüzlü ne gayret- ler, ne faaliyetler, ne himmetler sarfederek, Türkün yüzünü ağart- tığmı falan anlatıyor, herkesi tak- dir ve hamâlrk icinde brrakiyor- du, Bir gün odacı, bu camlı çerçeveli diplomayı her hangi bir levha zan- netmis, paydostan sonra, kitap do- labimm üstünde daha cok yer isgal etmesin diye, kaldırıp, eski (Men Saber,,.) levhasınım asıldığı çiviye asmıştı, Ertesi sabah müdür bey her ne kadar: kim asmış bunu bu—/ raya, ben onu eve gönderecektim, dediyse de, bir daha bu arzusunu tekrarlamadığı için, diploma da o- racıkta asılı kaldı, — ÜÖyle ya. Kale içinde o. nun atmdan başka at yoktu ki. Fakat attan ne çıkar? Üstün. deki biniciden haber yok. Koca Ahmet uzun zaman - danbfri kadın yüzü görmediği için, o gece Martayı kollarınım arasına alıp sevmek i ııtıyor. fa. kat bunu yapabilmek için biraz daha kafayı dumanlamağa lü. züne şöyle bir baktı.. Gözle - * zum görüyordu. — Bana biraz şarap bula . - maz mısım, Marta? Hele şöyle kiyıyı köşeyi bir araştır baka- lim. Sanıyorum ki, biraz daha şarap bulabileceksin! Marta ellerini uğuşturdu: — Vallahi bir damla' yok. Her yer açık.. Sözüme itimadın yoksa, sen kalk, ara. Eğer şa-« rap olsa, sana ikram etmez mi- yim? Koca Ahmet şaşkm ve mü- tereddit, genç kadınm yüzüne bakarak: — Sen beni çileden cıkara « Yeni ve genç müdür, odasını dö- şedikten sonra, bir eser yazmıya kâalktı. Ankarada buna bir türlü vakit bulamıyordu. — Eserin adı: Ulusal ekonomide vatandaş sayi- nin rolü!,, Bunun itin, daktilo Nemika De- nizeri, sabahtan akşama kadar mü- dürün odasmdadır. Yanlış bir gey akla gelmesin, yok, o cihetten ya: na merak edilecek birşey yok!.. Daha kızın gözü mavi mi, müdür bey farkmda değildir. Kıza sadece eserini yazdırıyor. Yazılryor, cizili" yor, yeni baştâan yazılıp tekrar bo:" zuluyor, Şimdilik bununla meşgul- ler. Öbür tarafta daktilo edilecek evrak olduğu gibi durmakta, pek acele tahriratlar, kâtiplerin meş hur elyazılariyle —yazılmaktadır.. (Gönderilen yerde okuyana aşkol- sun!,.) Müdürün odasmdaki bu faaliyet ten muavin Tahsin Şaşmaz fena halde sinirlenmektedir ve bu kitap yazmanm bir dalavere olduğu, asri maksadın malüm bulunduğu fik- rindedir. Şimdi Şekibe Kelletiyi mumla aramakta, kıza gadrettiği- nin farkma varmaktadır. Müdür bey ikide bir, zırt zaırt!., Muavini odasma çağırarak yapılacak işlere dair sıkr Ve gedit direktifler veri- yordu.. Günün birinde mümeyyiz İsmaii Esengil birşey sormak için müdü- rün odasma girmişti. Müdür yarım kulakla meseleyi dinledi. sonra, şöyle yapmız diye talimat verdi.., Mümeyyiz, bin iki yüz doksan ta- rihli kanun!.. geklinde itiraz €t mek isteyince de, defol be adam, bana akıl mr öğreteceksin, diye adamcağızım yüzüne öyle bir ba- Zırdı ki, Giritli o şaşkınlıkla teka- ütlükten bahsetti. Müdür bey, da- ha çok kızarak, mümeyyizin dediği şeyi mevkii muameleye koydu, emektar mümeyyizi tekâüde c kardı, Giritli mümeyyiz, kendisi 'olma- ymeca bu dairenin douıniyeceğhe kat'i surette inanıyordu. İşi mü- himdi, -O kadar bedbin düşünüyor: du ki, bu yüzden memleketin bâfa- leyi büyütüyordu.. Zavallı adam, aklmı oynatacak raddeye gelmişti. Kendi parasiyle almış orduğu ka- lemini cebine yerleştirdi. Birkarc gün evvel lâzmm olduğu ve dairede de kalmadığı için odacıya aldırdığı beş kuruşluk sünger kâğıdmı, da Şılmış olduğu masalardan topladı. Arkadaşlarının teessürleri arasın: da gözleri yaşlı, gönlü yaralı, daf reden ayrıldı, Müdür Ekrem Güvençli vaziyet- ten memnundu, Bu hüdise öbür memurlara, kâtiplere gözdağı ol muş, onları bir kat emre, di sipline sokmustu. Yeni müdür Şev ket Yurtseverin vaziyetini de teh- kik etti. Üniversiteye falan gitmi- vyormuş!.. Omu da sabahtan akga- ma k_ndar daireye bağladı. Birkaç gün sonra da kendi adamlarmdan İzzet Pakeri mümeyyizliğe tayin etti. Yeni mümeyyiz, etrafa göz kulak oluyor, olup biteni müdüre heber vyeriyordu. Kâtip Naci Güral da artık eski zevzekliliğini yapa- (Lütfen sayfayı çeviriniz) caksın, Marta! Sen istesen ne. ler yapmazsın! Haydi, yalvarı- rım sana.. bir kadehcik şarap bul.. içeyim.. Ve şuracıkta sı - zayım. Martanın bir miktar gızlen miş şarabı yok değildi. Fakalt bunu kendisi için nkhımgtı Bir aralık Koca Ahmedin yü - rindeki kıvılermları ve bakışla. rımdaki mânayı Değenmedi Kendi kendine: — Bu herifi sarhoş edip sız. dirmalıyım. Yoksa, aç kurt gi.- bi üzerime saldıracak. Diye mırıldanarak, Kaoca Ahmede döndü: — Bir ümidim var.. Alt kat taki bodruma ineyim.. belki Rüstem oraya şarap saklamış - tır. y dedi. Koca Ahmedin gözleri güldü.. (Devamt var) zaalailer ” * ı #