14 Haziran 1941 Tarihli Haber Gazetesi Sayfa 5

Saatlik sayfa görüntüleme limitine ulaştınız. 1 saat bekleyebilir veya abone olup limitinizi yükseltebilirsiniz.

Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

e LA ŞK LA ada a n Z 4 14 HAZIRAN —19di a— e Za - aa Kütüphanemi karıştırırken eli- me bir kitap geçti: Sevda lügati. | Küçük boyda 175 sayfalık bir e- Ber; muharriri de Mehmet Celâl,., Mehmet GCelâli- — bugünkü nesil Pek bilmez, O, Naci devrinde ye- tişmiş, her telden çalmış, hikâye, roman; musahabe, manzum — Üs- Mmanlı tarihi, mensur şiirler, edebi yat tetkisleri, ve birçok şiir, ga- zel, kaside yazmış bir insandır, Ve muhakkak ki en kuvvetli tara- İr şairlik cephesidir. Yekünu yüzü âasşan « içlerinde 16 şar sayfalık || Mminimini kitapları da dahil olmak | | üzere “ eseri vardır. Şüphesiz bun hepsi bir kıymet, bir sanat |'seri, orijinal şeyler değildir. Fa- kat, aralarında çok iyileri, sanat« _' kârane işlenmiş olanları : vardır. !| Ve bunlar cidden nefis, özlü, ruhlu "| Seylerdir. Ve kendisinin dediği Lİ- | bi “şalrlik ona huda ihsanıdır.,, | ©O devirde, mütefekkir dostum | Peymnı Safanın, değerli ve necip İsmall Safa için, “şalri ma- TYerzat,, dedikleri gibi, şair Celâli Üe “şeliri hudadat,, lâkabile anar hardı, Maamafih o, “Ada şairi,, 3- diyla daha fazla şöhret kazanmış- tr, | - Edebiyat tarihinde ona yer ver- | Hiyenler oldu, hattâ İsmail Habib, dwrap harfleriyle çıkan “Teceddüd *debiyatı tarihi,, nde hiç bahset - Medi. Fakat Latin harflerile çı « rdığı ayni eserin ıstifaya uğra- |'üş bir tab'ında ondan uzun uza- | bahsetmek kadirsinaslığını | Sösterdi. «.no.r KA Celâl) adlı bir malalesinde, hmet Celâlin edebi şahsiyet ve Viyetini tesbit ve sairlik — tara- n çök kuvvetli olduğunu teba- 'iz ettirmiştir. Mehmet Celâlin köklü bir tahsi- _;)'nktu. Basit bir okuma ve öğ- Na a darenet Gesirmiç — mektep W&î&u pek az dirsek çürüt « l"“'l çütütmüştü de denemez, Fa- | l“ cok zeki bir insandı, cok okur- | & Farsça ve arapçayı iyi bilirdi, lsanları, babası şair Hakkı pa«s :%ıı öğrenmişti, Okumadığı di - ân yoktu, hafızası çok — kuvvetli ln""ğlrlıd.ııııı, hemen hepsi ezberin- ÖYU “Üstadım Ahmet Rasim, v8- bi arkadaşı Celâlin bu halini tel. €n şöyle diyor: “O, bu asrın " rakik bir şalri madorzadı İdi, .ıl'lla-rma hıfzi kur'an — dokunüz, Ota da galiba hıfzı divan dokun- Süstu. Dudaklarından —dalma be- eış:*l', gazeller, kasideler dökülür- , fair Celâli ben de tanıdım. Ba- ı"'llıı kadeh arkadaşıydı. Bize da- h"'*llıhıııfir gelir, günlerce, hafta- l""'& kalırdı. Hattâ, ondan epey biş zaman da eedbiyat dersi oku- '“"3. Ne güzel anlatiır, ne güzel T okurdu. Rakıya çok düşkündü, ve bu .::&Hinlüğu bazan delilik derecesi- bulurdu, Ahmet Rasimin anlat- ea göre bir gün Fevziye kıra- ıı?;;nıı.-aıııın önünde şair Ali y n fesini kapıp kaçmıştı. Bir Fün de, gece yazdığı bir şiiri oku- için geceyarısı Kabasakaldan jwı"n'köyüne 'Ahmet Rasimin evi- X gitmiş... Bir gün de, Kartalda Mz'hı evde, kendisini bostan kuyu- Na atmak İstemişti. Bu garip hal İ çok fazla içki içmekten ileri Si CAnna) adındaki kızm da te- '% vardır, Üstadım, Ahmet Ra - dediği gibi, “Annanm hatı « ve garamı, hüzünler, feryat “ Da N Lı.'_'ı nadametler — içinde (Adada h Ylediklerim) eserinde, yanar, . Sür, durur.,, » Sevda lügati) hocam Mehmet _%îu hemen hemen en son €5€« Tlir, Belki, belki değil, muhak - N'kııillgiill!di neslin hoşuna git- p, » Onlara bir şey jfade etmez,. çat eski nesil bu kitabı zevkle _'—'—'lillıştnr. Bir fikir vermek için %!İgüzel birkaç satır naklediyo- Ahter — Yıldız. Abdülhamidin Üstat Ali Canip de (Adalar şa- Ulvi | muziyye ki, üzaklığı — nispetinde büyüklüğü vardır. Seza olmaz mi olsa ey semenber, Bir ahter yine güşunda mücevher ihmirar — Kırmızılık, Bir ba- kir masumun yahut namuslu bir dulun yanaklarında haya nişanesi - dir, - Yârin gaddar eli güldestei hayawk dir., bir armağan göndermek istedim, Pırlantalarla si_iâlü bir boroş aldım, Anladım ki benim göz yaşlarım o pırlantadan daha saf, daha ber « raktır, Onun ipek mendilini aldım, ağladım, ağladım, Nihayet sevdi ğime kaibimin pırlantalarını gön. derdim, Bir göz yaşı cananıma olmaz mı bir elmaa? İzdivaç — Acı bir tarih ki tatlı bir romandan sonra başlar, Fikir etme dedim, teemmül ettin, Evlenme dedim, teehhül ettin... İğbirar — Gücenmek, Âşık — ve Aşıka Aarasmda iğbirar pek mu- vakkattir, Barışmaları da, darıl - maları kadar az müddet içinde hu- sule gelir. Ben mahvolayım tahassürile, Tek olmasın ol nigâr muğher! Serziniş — Başa kakmaklık, Gü zel kadımların en terbiyelisinin bi- le vazgeçemediği huylardandır. Beni bizar ederken serzinişler, Yürekte şimdi tirin işler, işler! LAEDRİ Çörçil'in nutku Almanyada nasıl sun Karşlandı:?sız Berlin, 13 (A.A.) — Yarı remi bir menbadan bildiriliyor: Berlin siyasi mahfilleri, dün fından söylenen nutku —modası geçmiş bir AÂvrupa siyasetinin son nakaratı telâkki ediyorlar. Bu mahfillerin fikrine göre, dün celse, Avrupa siyasetinin yaratı- cı kuvvetinin hakikatte ne oldu. ğu sualine en dikkate değer bir cevap teşkil etmektedir. Alman hariçiye nezaretinde bu hususta beyan edildiğine göre * mihver devletleri büyük mikyasta aske- ri harekât yaptığı ve müstakbel sulh lehinde diplomatik faaliyet- te bulunduğu bir sırada B. Çör. çil etrafına yığılan rejimlerin ve İngiliz siyasetine kurban gi« den devletlerin gölgelerini top. lamıştır.. Burada söylendiğine göre B, Çörçil Avrupada İngiliz diplo- masisinin ölüm raksını tertip et- mektedir. Japdnya hakkında Alman hariciyesinin mütalâası Berlin, 13 (A.A.) — Yarı res- mi bir menbadan bildiriliyor: Ecnebi gazeteciler tarafından Alman hariciye nezaretinde sa- lâhiyettar bir zata Japonya ile Holanda — Hindistanı arasında cereyan etmekte olan müzakere. lere dâir sorulan suale şu tarzda bir cevap verilmistir: “Bizim halledeceğimiz kendi meseleleri- mz olduğu gibi müttefikimiz Ja- ceği kendine ait meseleler var- dll'." Bundan başka bu hususta Ja- ponya tarafından ileri sürülen noktaj nazarın -tasvip edilmekte olduğu da ilâve edilmistir. Bu- günkü vaziyet karşısında Japon- yanın meycut meseleleri bir sulh ve nizam zihniyeti icinde hallede- ceği kanaati izhar edilmiştir. Armağan — Hediye. Sevdiğime | B. Çörçilin Londrada aktettirdiği |- p Herşey insanın kendi elindedir İnsanlar hayatlarında türlü türlü zorluklara uğrarlar.. Bu zorluklar ne- ticesinde de cismen ve ruhan bir- çok rahatsızlıklar geçirirler. Bütün bune lar insanların emellerine ve çalışma- larına mani olurlar. Ekseriya bu ak- siliklerin tesiriyle üzülürler. Hayatta daima muhtaç ve âciz kalırlar. Bede baht olarak yaşarlar, Bütün bunlar irade noksanlığından ve nefsimize hâkim olamamaktan ileri gelir. Bir çok yıllar filozof ve — bilginler bu meselelerle uğraşmışlar, insanları nefislerine hâkim ve iradelerine sahip kılmağa çalışmışlar ve her biri bun- lar için ayrı ayrı aracılar kullanmış- lardır. Profesör Kohe'nin eserinde gösterdiği usul çök kolaydır. Bütün bu işleri *“idman,, denilen bir tek kelis mede toplayor. Profesör Kohe uzun seneler hastae larını tedavi ederken takip ettiği en muvaffakiyetli üsul telkin usulüdür. Bunun iyi ve kati neticelerini görmüşe tür. İnsanların hemen hemen hepsi RU hiVât bâh'isl'eri telkine müsaittir. Onun için profesör | de buü tedavi usulünde muvaffak öle | muştur. lere saplafmıyorsa onu defetmek için mümkün olduğu kadar kendinizi seç: tiğiniz cümleyi söylemeğe zorlayınız,. Sıhhatte olan bir insanm sıhhatini, hasta olanların da hastalığını tedavisi için mutlaka bu usuülü kullanması lâ? zımdır. Söylediğimiz usulü tekrar edip nef. sinize telkin yaptıktan —sonra bunu büsbütün unutmalısınız. Hatırmızdan gıkarmalısınız ve şuursuz benliğimi zin ne yapacağını uzun uzun gözetle meğe ihtiyaç yoktur. Onu kendi haliW ne bırakınız. O kendine düşen ödevi yapmış bulunacaktır. FProfesör Kohenin tatbik ettiği tel: kin usulü bilhassa çocukların terbiye | si üzerinde büyük bir rol oynamıştır. Çocuk henüz pek küçük iken uyuya-i cağı sırada her anne yavrusuna bir takım telkinlerde bulunur. Bu güzel sözleri çocuk adamakıllı benimser. Çocuk uyanık olmadığı yani benliği Üzerine tesir edilemediği zaman ku lak zarı üzerine çocuğun kulağına söylenilen sözler tesir eder. Ve şuur" lu benliği istirahatte olduğu — halde | telkin edilen sözleri güzelce Süklar. Ve çocuğun yaşayışının her tarafında büyük bir iyilik gösterir. Bu usul üzerinde 99 — 85 sene ça — — A L üsait olan çocuk- lığan profesör sır£ kendine mahsus 0« lan usulü keşfetmiştir. Profesör bu usulü keşfetmeden ev- | vel hasta ipnotizme ediliyor, iyice Us yutulduktansonra telkin yaşpılıyordu. Fakat profesör bu usülü kaldırarak yerine daha tesirli bir usül koymuş- tur. Kohenin usulünde her hastanın hase talığına göre düstur halinde bir cüm- le kullanıyor. Hasta günün muayyen saatlerinde hiç olmazsa o cümleyi beş, altr kere tekrar ediyor ve böylece hase ta uyumadan ve ipotizme edilmeden kendi kendine telkinatta — bulunuyor ve daha çabuk iyilik alâmetleri görü- lüyor. Uzuü zaman sonuücünda elde edilen müsbet neticelere göre bu usulün ayrı ayrı erkek ve kadınlar üzerinde tesiri olacağı anlaşılmıştır. Bu iş yalnız hastalıklarda değil, daha başka bire Meselâ: Fevkalâde tenbel olan bir adam, sabah, akşam beş, altt defa “ben tenbel değilim, ben tenbel deği. lim,, kelimesini tekrar ederse, ayrıca bir küvvet sarfıma lüzum kalmadan, günler geçtikçe tenbelliğinin azaldığı- na ve kısa bir zaman sonra da bu işin tamamen — ortadan kalktığını büyük bir hayretle görür. Bundan başka, her gün.- zayıfım, hastayım, diyen adama günde beş, on defa bugün çok sıhhatlisiniz.. Her Zae manki gibi değilsiniz, etlenmiş, can- lanmışsınız denilirse günden güne bu zavallıların da ayni mülessir tesire Kâe placağma hiç şüphe yoktur. Profesör Kohenin elde etmek iste- diği neticeye varmak için ne yolda hâareket edilmesi lâzım geldiğini şöye le anlatmıştır: “Her sabah uyanır uyanmaz, yata: ginızdan kalkmadan ve akşamları u« yumadan evvel kendinizce seçtiğiniz bir cümleyi yalnız dudaklarmızı kıpır- âatmak şartiyle on, on beş defa teka rarlayınız. Cümleyi' düzgün bir murıltı — gibi, daha doğrusu minimini çocuklara 'da- drlarının söylediği ninniler gibi şüüre suz fakat mihaniki olarak hiç bir şe- yi düşünmeden tekrarlayınız, Fakat seçtiğiniz cümleyi lâalettayin aklınıza gelen bir şarkıyı — mırıldan dığınız gibi söylemelisiniz, Bundan başka her hangi bir zaman olursa olsun birdenbire ruhani veya cismani bir hastalığa uğrayacak ölüre sanız bu hastalığınızm devamımma rey dan vermeden onu iradenizle bertaraf edeceğinizi nefsinize telkin edin. Göze lerinizi kapayıp bulunduğunuz muhit. lar büyüdükleri zaman da kendi ken' % dilerine telkine gayet kolay alıştırılır. Profesör Kohe, bu şekilde muhtelif | hastahanelerde pek çok senelerde bin- ten ve arkadaşlardan uzak olmağa | çalışmız. Eğer hastalığınız cismani ise elinizi ağrıyan bir yerinize, ruha- ni ise elinizi alnmıza götuı'ünuk ve “geçti... geçti... hiç bir şeyim kalmas | dı,, kelimelerini hızlı hızlı, tekrarlayı- | nız, Fakat bu söylediklerinizi kimse işitmesin. Yalnızca dudaklarınızı - oy* natınız.. İ Her lüzum gördüğünüş vakit bu | usulü kullanmız. Yalnız nefsinize gaye ri ihtiyari ölarak lâzım olan telkinleri" yapınız. İradenizi kullanmayız ve fi- kirlerinizi bir noktada — merkezleştir- meyin.. Çok sıkıldığınız zaman muhakeme ! ve tenkit fiktini zihninizden uzaklaşe tırın.. Söylediğiniz sözleri düşünme- | yin, zihninizi serbest bırakım, — açık | havada geziniz. Eğer her zaman tek- | rarladığınız cümle He zihniniz meşs gul oluyorsa ne âlâ,. fakat başka i'l-",ı, lerce hasta tedavi etmiş ve bu hasta« liklar arasında en çok Felç. Sar'a ne- fes darıığı, uykusuzluk ve asabi ra- hatsızlıklar görülmüştür. — Acaba bu usul neden ciddiyetbahş neticeler vermiştir: Profesör Kohenin usülü telkin ile muhayyile üzerine tesir yapmaktan başka bir şey değildir. Muhayyilemize bu işte güçlük çekeceğimizi veya Si« kıntılarımızın. geçtiği zaman telkin ederiz. Eğer bu işe şuursuz olarak i: nanırsak muhakkak istenilen netice elde edilir. Muhayyilenin kuvvetini herkes his* setmiştir. Meselâ bazı kimseler kan görünce bayılırlar, heyecanir yerlerde yüreğimiz çu.ı-pgr," kızdığımız" zaman bir şeye'bütün dikkatimizi — Sarfede« riz. Muhayyilenin- hayattaki kıymeti ni takdir edenler muhakkak ki Koöhe- nin usullerinin küvvetli esaslarıma İ nanırlar ve takdir ederler, Profesör Koöhe bu usulün ' seciyeyi de ıslah ettiğini söylemekte ve iradöe nin muhayyileye bağlı olarak yürüdü- günü ileri sürmektedir. Ve işte bunun üzerine sizlere ufak bir misal gösteri" yor: Yirmi dört santim genişliğinde, &c« kiz santim uzunluğunda bir tahtayı yere koyun, Her kim olursa olsun bü tahtanın bir ucundan öbür ucuna ka" dar hiç bir yere tutunup, dayanmadan yürüyerek gidebilirsiniz. Fakat ayni tecrübeyi beş katlr bir bina üzerinden yaparsanız ne kadar kuvvetli irade sahibi olursanız olünuz mutlaka bi- rinci adımda. titremeğe ve ikinci ae drmda mutlâka düşersiniz.. Bunun da 'sebebi tahta yerde iken muühayyileniz o tahtadan geçebilece- ginizi kabul ettiği halde, beş katlı bi" naya geçince geçemiyeceğinizi kabul etmesine karşı verdiğiniz hükümler« den ibarettir. Eğer telkin usulü mu- hayyilenize küvvet ve kanaat vermiş: se O zaman geçebilirsiniz. Meselâ: canbazlar muühayyilelerinin iknar ve iradelerinin küvveti sayesinde bu işi yapabilirler. j Profesör Kohenin usulü fevkalâde kolay ve muvaffakiyetli bir usüldür. SABAH OLUYOR Yazan! ; Nezihe Muhiddin â ş ? EN SON DAKİKADA HOATISV9 NDONA K NERE HABER—-E posası ü ) 5 Hava sanayiinde <n Bütçenin yükü ve ham & Amerikan sanayiinin tam sefer. ! berliği, 942 yılmda senede 36000 tayyare insasımı mümkün kılacağfı kanaatini evermektedir. -Bugün için bu miktarın üçte birini, ve motör ihtiyacınım yarısı olan ayda üç milyon beygir kuvvetinde mo , tör «kimalâtmı başaran Amerika, milyarlar sarfetmektedir. Tayyare birliklerinin kuruluşun da, büyük fabrikasyonlara ihtiyaç olduğu malümdur. Bu insşaat seri - sinin prototip halden kurtularak amele elinde yapısı kolay bir me- ta haline geçehilmesi cidden büyük masrafların kapısını açar.. Tayyare kanat, gövde ve mo , törden teşekkül eder, Fakat bu teknik birliği kuracak ham mad , delerin işlenerek «>lgunlaştırılması ve Takip —malzemelerin - üstünde bir varlık gösterebilmesi milyon - lar yutan işlerdir. Yarrm asırlık tekâmül devresini her gün yeni bir buluşla, eskisini —körletecek vasıflarla yaşamış olan hava sana- nayii, yarm için hazırladığı silâh« larını bugün. işe yarayanların yer. lerine koymak yolunda didinmek- Bir tayyare elli bin lira ile yüz elli bin lira arasında satın almabi lir. Malzemenin kurulmasında ka « fa ve,emek yıpranmasmı ikinci plânda brraktığımızı kabul-eder . sek, şaşırtıcı olan bütçe yükünü hayretle karşılarız. Bugünün tabi. yelerine uygun olarak silâhlanmış ve teçhiz edilmiş bir tayarenin bu kadar yüksek bir fiyatla temin e- dilmesine karşılık bir harp sahne- sindeki rolü en az üç, en çok da on saa: devam edebilmektedir. Yer müdafaasmın, hava mukabelesinin kuüvvetli bir şekilde mütcarrıza tevcih edilmiş olması bu zayiatı verdirmektedir. — Cephelerde olan bu kaybı normal olarak karşıla « mak zaruretinde kalmaktayız. Devlet bütçelerini sarsan daha ziyade yeni bir tip tayyarenin or. taya çıkarılmasma çg.hşmaktrr. Her meı:ulelşet parasma güvenerek, al. tınlarını feda ederek kuracağı ha- va ordusunun tayyare sayısını ta- sarlayabilir. Temin eder, Fakat iş basit bir hesapla halledilmiş ol . maz, Bugünün modern ve İdeal si, lâhları çok yakım bir zamanda, bir kaç hafta zarfında demoöde olabil- mektedir, Çünkü daha üstün ev - safta, daha bol silâhlr olanlarınım ortaya çıkmış olması ve çıkmakta bulunması bir ikinci masraf yolu açmaktadır. Her yeni bir ilerleyişin adım a. dim takibini zaruri Erlan ve iste . yen havacılık devamlı olarak büt- çenin mühim bir kısmmı emrine alır. Bu masraftan korunmanın ca- resi, en yeni silâhlarla hava birlik. lerini teşkil ve bunlarn yıpran , ma zamanmda eve-fca fazla üstün olmıyanlara karşı lakayt kalmak - tır. Hele fabrikası bulunmıyan memleket havacılıkları için bu el. zemdir. Bütçelerin esas yükünü ham madde ve bu maddenin prototip . likten seri inşaat haline geçmesi yıkar, Hava kuvvetlerinin teskili paradır. Ve fakat yeni yeni silâh, İarm seri imalâtma başlıyabilmek hakiki masraftır, , Şuna kani olmak Hizımdır ki, ta- sarlanan silâhi meydana getire | cek, iki kanatla bir gövdenin bir , !leştirilmesi işi yüzlerce mühendis Ve İşçi elinde aylarca ve belki de senelerce dolaşarak jncelenmis ve maddenin rolü Yazan: Â, ŞARKLI bir çivi daha eksiltmek veya bir vasıf ilâye etmek yolunda nice al- tınlar feda edilmiştir. Mühendis hesaplari, ustahaşıla. rın uğraşmaları, amelenin emeği ve fabrikanm fedakârlığı çok za , manlar mevhum evsafların tahak. kuk etmemesi yüzünden bir hiç ©- lur, Bu arada ham maddenin iİn - şaatta seçilişi de rolseynar. Çelik inşaatta bir oksijen kay . nâğının memleket sanayiinde edin diği yeri, celiğin menbalarmı, dü- şünmek zaruridir. Boksitin madeni olan aleminyomun percin işi kay - nak kadar nazik bir iştir. Mütehas sıs işdisi elinde çelikleşen alemine yom hariçten temin edildiği tak . dirde büyük masraf kapısıdır. Eleman masrafı, ham madde te dariki yeni insşa edilecek silâhm bütçe tarafıdır. Bütün bu çekiş- meler neticesinde yeni olarak çı - kacak silâha harcanan Gemek ve' paraya bin metre irtifa farkı, ya yirmi beş kilometre sürat bedeli yahut da birkaç yüz kilo fazla bom ba tasrma uğrunadır. Ve hava sa. nayiinin bütçesini yıkan bu proto, tip denilen tayyare örneğinin se - rilendirilmesindedir. Birliklerin kurulmasmda bütçe- | lerin geniş tutulmasını isteyen ha vacılık vazife yapabilmek için de devamlı ikmale muhtactır. Ufak tefek ârızalardaki yedek parçala, rm tamamlanma işi ile benzin ve yağ sarfiyatımın ne demek oldu - gunuü harpte bulunan memileketler Hava sanayü, hava —ordusu hava muharebesi sadece altma da yanır, Fakat gerek memleket mü- dafaasında, gerekse zaferin hazır. lanmasında olsun öncülük eden de odur. Toprağma bağlı, göklerini seven vefakâr hava çocuklarmım kahramanlıklarmı duymak ve bil. mek bunun gibi bir kat masrafa katlanacak tevekkeli verir, A, ŞARKLI BİR İTALYAN NAZIRI Macaristana gidiyor Budapeşte, 18 (A.A.) — Stefani a, İtalyan maarif nazırı Bottainin bü« günlerde Budapeşteye gelmesi beklene mektedir. Nazır, Macar kültür mâah« filleriyle temas edecek — ve Transile vanyaya gidecektir. — * —- * & F ınlam_lıyadn mühim” bir yan Helsinki, 18 (A.A.) — Stefani &« jansımdan: ğ Lauritsalada çıkan büyük bir yan. gm neticesinde Finlândiyanın en müs him odun deposu harap olmuştur. Zâas rar ve ziyan 40 milyon mark olarak tahmin edilmektedir. ' Leman ÂAhıskalın Romanı BENEKLİ BONCUK: Bir aşkın romanıdır BENEKLİ BONCUK; Bir tesadüfün romanıdır BENEKLİ BONCUK: Bir talisizin romanıdır Birkaç güne kadar VAKIİT sülunlarında okuyacaksınız

Bu sayıdan diğer sayfalar: