İ ayır. İsa NÖ ee verir mi acaba? ai gidip teslim olma, ! i falan? Sa onunla münasabetin. timin haberi var? İç kimsenin. Dün gece ona giderken se. İ ine girdiğini gören oldu iş yar Gü iri kali İs, Mahtar var. Böna, ver anahtarları, Sen, i v İ ait bir gey var mi7 Odan. Ke sin, mektup falan? İK Bayar, si Dü ar | Bi re Otur baka. imi hmek kabil değildi. Avu. Mm makul hiç İh,” düşünmiyordu. 'Tekrar i dı: Naci © gece kızı ilk defa Mug» ii Kiz mi söyledi? ie evini nereden bulmuş ag orum. sarhoştun? a değildim. Bi giye, pe kadar içmiştin? daa konyak.. O kadar. öldürmek niyetinde Söyitiyorsun? bilir ya, öyle bir şey mm nmkmelninanmdai m ve arkadaşları ay” . ti Niğbolu kalesinde alar 4 dn bir bilmiyorum. 1 şey de, bu sözleri prens çi ilağına girmiyordu. m kale içinde mgevcut ağ ahafızların adedini ki Mübeliğalı söylemekten Pala bir şey söyleme nbr gözlerini a” İdularımız yakında E n ağn yürüyecek. Pa” a bütün kumam ük esir she 4 sesini tan başa Vi pi anlıyor mu et elinizdedir. #Her eee Fe bana söylemekten in adım Yildr bir küçük adar Na : mk em geçmemişti. — Ba iyi. Niçin kemeraltını e — En yakın Karanlık yer ora, seydir. — Boğutmuş olduğu yüzünden Bi miydi? — Ah, sorma! Acı bana! — Belli miydi? — Evet. — Çok mu bozulmustu? — Çok. — Elbiselerinde terzi damgası var mıydı? Buna baktınız mı? — Niçin? — Nitn mi? Aman yarabbi, sen yapmış olsaydın bu işi... — Çok bozulmuştu, diyorsun tanılabilir mi? — Evvelce, kızla beraberken bu mahallede mi oturmuşlar? — Hayır, çok uzakta. Tren. le bir saat, — Kıznezamandanberi bura, dn? — Bir sene kadar oluyormuş. — Hep aynı odada mı? — Evet. —O evde veya sokakta Naci, s ait bir şey bilen var mı? — Bilmiyorum. — Adam neciydi, kimdi? — Profesyonel Mk biri, zannederim. — Ya, öyleyse çok zamanı haricte geçer. — Öyle olmalı. —Polisce tanılror muvdu adaha? — Bir şey duymedım. — Şimdi dinle, Cevat, buradan çkmeca doğru pansiyonuna git ve yarm sabâh ben sana gelin, ceye kadar bir yere çıkma. Söz veriyor musün? — Sözveriyorum. — Ben-bir ziyafete davetli. yim. Bu meseleyi düşüneceğim. Sakın içme, kimseye anlatma, Kendini topla. — Beni çok bekletme, ağatey, mümkün olduğu kadar çabuk gel! Bu bembeyaz yüz, bu gözler “itteyen eller. Bütün ısyan, kor, tu, hattâ avukat, birden bir merhamet hissi duydu. Elini kardeğinin o. muzuna koyarak mırıldandı. — Cesaret, kardeşim. Ve düşündü. Cesarete ihtiyacı olan kendisiydi. Bu hâdiseye rağmen ziyafete gitmekle, içti, mai mevkiini mec. bur olan üvukat Ferit dinler. (Devami var) mim. Prens Jan, arkadaşı şövalye ile bir hayli içtikten sonra, cek latlara işaret verdi: Ca lar kızgım şişi ateşten çektiler ve zavallı Rüstemin çıplak sırtını bir daha dağladı- lar. Bu sefer Rüslemin canı gok yanmıştı. Gözlerini açar rak: — Alçaklar... canavarlar... bu işkencelerin intikammı siz den feslasile alacağız. Siz da” ha Yıldırım Beyazıdın kira ok duğunu tanımıyorsunuz! De marlarınızda zerre kadar mert” lik kanı varsa, beni serbest bı rakınız.. Du atıp tutmalarınızı padişaha gidip haber vereyim. Korkusuz Jan çek mağrur bir adamdı.Rüstemin bu sözün den müteessir olarak: kâlâ, dedi, seni ser best e Emkacağıcı, Fakat, be 1 spin istikrahmm arasında RABER - “Dünkü nüskaden devam) Bu arkadaş Üzerine aldığı İşi güzel başardı. Fakat bana getir. diği haberler çok korkuçtü. Gül'ün, zavatir Gürümün başı, na neler gelmişti. Babası polise başvurarak kr, zından şikâyet etmişti. Mahal. isi ağustos ayı içerisinde bir delikanlınm Cafer babanm dük. kânmn üsütnde olan evine girip çıktığını görmüşlerdi. Bir gece bütün mahalleli feryatlarla u. yanmıştı, Gül, saçı başı perisan bir halde dilkkündan fırlamıştı babası da arkasmdan. Cafer ba. be sarhoşluğuna rağmen kızma cabucak yetişmiş, onu omuzun. dan yakalayarak eve döğrü sü, rüklemişti. Fakst dükküna giren Gil terazinin dirhemlerindeni bi. risini kaptığı gibi babasının ka. fasma (o fırlatmış, adamcağızı boylu Boyuna yere sermişti. Bekçi kızı yakalamış, karakola götürmüştü. Mahalleli bu hfdi. se olup biterken her gün eve £i. rip çıktığımı gördükleri delikan, Imın de gizlice sokağa fırlayıp kaçtığını görmüşlerdi. Cafer ba. ba da ayıldıktan sonra karakola kadar gitmisti. Bu işin içyüzünü kimse bilmiyordu. Yalnız mahkemede yaşımın küçük olum dolayısıyla #im pörmesin, diye uzak akra. basmdan birisinin yanma gön. derdiği söyleniyordu. Bu hazin hikâyeyi boğula bo, Zula dinledim. Gülün hiç bir suçu Oolmadığmna kat'i surette emindim. Bunları bana anlatan arkadaşım sanki bu düşüncemi sezmiş gibi kendi fikrini de ilâ.” ve eti: — Bana kalırsa mel'un ihti, yar, kıscağızi o delikanlıya sat. mak istedi. Fakat kız razı olma, yınca kızılen kıyamet koptu. Bu muhakkak böyleydi. Arka. daşım bâdisenin en güzel tefsir tarzını bulmuştu. Ön iki yaşımdanbeti ilk defa köşeye — çekilerek birleştiğimiz. hıçkıra hırçkıra ağladım. 'Bü korkunc sahne, bu apâçik haksızlık beni çileden çıkarmaz. tı. Yine eskisi gibi zalim insan, lara karşı yumruklarımı sıktım. Omuzuma bir el dokundu. Korkar gibi bir hareketle dön, düm ; bu arkadasım Cemildi. Se. rarınış çehresinde çok ciddi Yr mâna dolaşan Cemil. Büyük bir adammış gibi ağır bir tavırla: — Beni dinle... dedi, Bu Kadar üzülmenin mânası yok. Gül 51. medi ya, elbette günün birinde kavuşursunuz. «- Fakat o gün gelinceye ka. dar nasıl sabrederim! Gül'ü gör. meden yaşayamam. — Onu görmenin de kolayını buluruz. Sonra bana doğru iğildi: — Rabasınm Gül'ü rönderdiği kadının evini biliyorum ben. Bakırköye bir saat ötede bir köy de oturuyorlar. — Bu kötü bir haber Cemil. Köyde ben Gül ile nasıl konuşu. Aksam vostas' Seni Bekliyeceğim evire MUZAFFER ESEN rum. Bu zavallı kızı büsbütün mahvetmek olmaz m1? — Ben de hemen bu köye gi, dip Gülle konşunuz demedim ya. Siz bu İşi bana birakmız. İcabı. na bakarım. Cemilin tahkikatı günlerce devam etti, Nihayet bir gün ak. . sam 'İlzeri beni bu köye götürdü. Kararmağa başlamış yoldan ge. çerek bir köprü başına kadar geldik. 'Tam bu köprünün karşı. sında Köylülerin gözüne çok bü. yük görünen iki katlı bir ev gö, rünüyordu. Burası Gül'ün gön. âsrildiği, daha doğrusu kapatıl. dığı evdi. Cemil bana relhiberlik ederek miyle kapanmış ve kalın perdeler indirilmişti. Dışarıya hiçbiri. şık sızmıyordu. Ansızın penos. relerden birisi acıldı. Ve dışarı. ya bir tşik sızdı. Tam bu sırada yanıbasımda hafif bir gürültü işittim. Ve bir ağacın arkasmdan 6 dakikaya kadar hiç görmedi. im bir delikanlı fırladı. Pencereden tekrar bir isik gö. ründü, tanmadığım delikanir âteş gibi çevik bir hareketle pencereden düşen beyaz ve mini mini bir cismi daha yere düşme, retle anlatıyordu. Işık söndü, delikanlı fenerini saklayarak ku. Yağıma fısıldadı rayıp bulmuştu. Gül'ün medbu, ten evinde misafir olduğu ihtiyar Hatice ninenin kızıyla bu delikanlı mercimeği firma vermişti. Fakat ihtiyar cadı kı. zinı ne sokağa cıkardığı, nede klinseye o gösterdiği için ancak bu sekilde işaretlesiyör ve mek. tuplaşıyorlardı; Cemilin ricası üzerine bu delikanlı sevgilisine Gül'ün bana mektup yazmaması pencereden uçan mektubu açtı. Zarfm içerisinde iki kâğıt var. di. İlk kâğıt karmakarığık ve okuninaz bir yazi ile yaztimiştı. Ikinci kâğıdın üzerinde ise Gül, ün incecik yazısını derhal tanı, Yazan: İskender F. SERTELLİ 36: nim sözlerimi padişaha aynen anlatacağma nasıl inanayım? Rüstem kurtulmak ümidiy” le bütün bu işkencelere taham* mül ediyordu: — Size söz veriyorum, de“ di, Turkün yalan söylemek bil mediğini elbette duymuşsunuz dur. Türk karargihina gider gitmez bütün söylediklerinizi padisaha anlattığıma inanma” nız için, 'size Allah huzurunda yemin ederek söz veriyorum. Prensin yanında duran şö” valye yavaşça fısıldadı: — Türkler yalan söylemez” derler. Bu adamın doğru söy liyeceği yüzünden de belli, O nu serbest birakalım.. Çok gür vendiği padişahma gitsin ve si” zin ne kadar kuvvetli, ordunu” zun ne kadar. büyük ve kala” balık olduğunu anlatsın. Uma" nm ki, bu adam burada gör düklerini padişaha aynen am ire, harp kendiliğinden bit mis olacak ve Yıldırım ters yü” mişti. züne dönüp kaçacaktır. O 2* man bize de pesinden Edime ye kadar kovalamak - vazifesi ar bana şunları yazıyordu “Sevgili Danyal, basima ge. lenleri biliyorsun, Bu işte tama, miyle #uçsüz olduğumu de her halde anlamışsındır. Fakat bü. tün bunlara rağmen artık ben, den geçmelisin. Sana lâyık bir eş olamıyacağım. Bütün kalbimle senin hayatta mes'ut olmanı İş, tiyorum. Yuvanı bensiz kur. Gün Birkaç gün sonra kasap çırağı vasıtasiyle Gül'e bir mektup gönderdim. Zarfın (içerisinde parkta oturduğumuz kanapeyi yordu. Zavallı kızm bu zalim halanm Düyek benzeyen evinde neler rişi' olmuştu. Hatti mezuniyet tezimi “reşit olmayan çocukla. rın işledikleri suçlar” mevzutma hasrettim. bazı parçaları bir zazetede in. tişar etti. Bu yasiların okundu. ğunu gören gazete sahibi bana gazetesinde bir sütun ayırdı. Bu sütunda her ceşit çocukların, bilhassa kimsesizlerin, suç işle, yenlerin yaşayış tarzları üzerin. beni bekliyordu. Yüzü sapsarı Vücudu fazla sıskalaşmıştı, fa. kat eskisi kadar günel, eskisi ka, dar şirindi. Sevgilime yaklaşaraz okolun, dan tuttum. Hafifçe haykırdı. Ve titreye ütreye duvara da. yandı, Sevgilimi doğruda alarak kiraladığım küçük bir odaya yerleştirdim. Ölünceye kadar. Gül bu odada oturacaktı. Ertesi gün kâğrtlarımızı astır. mak için belediye dairesine git, tik. Bir ay sonra evlenmiştik. Gazeteden bu vesile ilebir leri iki sevgili gibi perktadola, şarak «ski hatıraları andık. Ge, eeleri mini mini odamızda kargı karşıya öturarak ıtıraplarımızı ve ümitlerimizi naklettik. Bu bir haftalık izind babamın evine yalnız olarak git. tim, Ve her tehlikeye göğüs ger. meği göze alarak sükünetle hâdi. kararlar dairesinde başardım. Gazeteden aldığım parayis ve birkaç çocuğa hususi ders vera, rek kazandığım birkaç kuruş ket düşecek, Kollarımızı sallaya” rak Meriç boylarma kadar at koşturur ve nihayet Edimede Yıldırımı yakalar, papaya he diye olarak göndeririz. — Evet. Bu fena bir fikir nütuyor musunuz, prensim? — Evet ama, amcam kral Şarl da benden mahrem olar rak ricada bulundu: “Yildır mı yakalarsan, ilk işin onu mahfuzan Parise göndermek olmahdır!,, dedi. — Pekâlâ, İlk önce Parise., sonra Romaya göndeririz, Korkusuz Jar nihayet * sar hoşlukla * Rüstemi Türk karar gâhma | göndermeğe karar ver” ii bir yere kaçmaması k çin kollarını Toğlı Yanına iki atlı verdi. Atlılar bevaz bay le Salğıki İon. böylurnğn Türk karargâhma doğru ilerle Rüstemi iple bir atm arkası” na bağlamıslardı... yaya olarak götürüyorlardı. BOSLEM Dediler. Aatlılar dönerken, Rüstemi de bitkin bir halde ka" rargâh smırlarına girmişti. Nöbetçiler Türk kıyafetin de bir casusun gelmesinden süphelenerek Rüstemi derhal tutmuşlardı. Rüstem: