41 MAYIS — 191 NAKLEDEN; erthi Kardeş şk, İstırap ve hisromanı Biribirlerini gözledikleri, ara- ada gizli bir mücadelenin baş e$I söylenebilirdi. Tahammül N bir mtırap Farukun “hi ezmekteydi, İşkence için. İakat bununla beraber artrk “dütten kurtulduğu için a memnun, kendi kendine ne kegfettiğimi anladıysa ink şimdi o da ıztırap çe, , diyor ve konsola doğ. ir dönlişte, zihninde bir Si Bâbit bulunduğunu göster İçin Bihemin resmine bak- duru, k resim, sanki ine birdenbire , teh canlı bir şahıstı. ire kapının zili çaldı İİ” sakin duran Leylâ, doktora tİetinin o andaki bozukluğu" #tlatan bir heyecanla otur- yerde sıçradı. Sonra ken. topladı: “Şükran hanım -N$ olmalı” dedi. Ve endi kere daha resm ması ihti Aynı endişe- ve kapı a. alıp baba “ğeğine tmeden, sa“ İtkümne — koydu. Yeniden #lannesinin gözleriyle kar- mahcup şaşkın, mu İk, İL, canım sıkılmış İş Meşi, Syedi N Baruk açık kapıdan k kim- belli etmeden kaybolduğunu n şaşırdılar, Gücenme rktuğu genç dul . Tarrk sinirlenerek mr farke ttik yü, Bugun de Florya Kai e siyle o biraz yor. air N İtiraz etti: Odadan bir vahşi gibi kaç Ri bu bir sebep mi? Man ara bi k istedi: ne an müsaade alm; cemi Marta anlatmeğa o acarlarla tutuştuğı ri ben çük im. Babam köyden kaçar. «irmın fırkası (o üy, ve bütün köylüleri civarı iş, Köylüler teslim olma ğini köyü Sa yakmış. Bab lm bulduğunu Za: pie Dn” kaçarken, Tü y Weumuna uğramış... be yu anmış, . Dern bir hen Ne Varlanmış, Kendisini öldü “ Beçip gitmişler. On zün Bak m, bizim sığındığımız li Yarası çok ağırdı. Bir Kor Yaşadı, bir gün öleceğini beni yanına “ rd, inmek üzereydi. ime kt: “Kazım! dn “ben k Sakın müteessir olma, hayatında böyle “alanglez” fi, farlara milsaade vardir derler. Tarık cevap verdi: — Cemiyet hayatımda belki, fakat aile içinde böyle yapılinaz. | Halbuki Faruk bir zamandır x İlesine karşı hep kaba davranı- yor. vi Raiflerin evinde bir iki hafta hâdisesiz geçti, Raif bermutat sık sik balığa çıkıyor, Tarık an nesinin yardımiyle apartmanma yerleşmeğe çalışıyor, gittikçe da” iti ve somurtkan olan e oldu Allah aşkına! Bir zamandır çok kederli görü- nüyorsun, neden? Doktor cevap verdi; l — Çünkü bir zamandır haya tm yükünü bütün dehşetiyle hissetmekteyim! Adamcağız buldan bir şey anlamadı ve kederli bir tavmla: Ne fena! dedi. Bu mirasa konmak saadetine eriştiğimiz, ienberi evde herkes bedbaht görünüyor. Sânki bir kaza olmuş | da kaybettiğimiz biri içih ağir yoruz!, Faruk mukabele etti: — Bön hakikaten biri için ağ- yorum! — Sen mi? Kim için? — Senin.lâyikiyle “dayadı ğı ve benim çok sevdiğime'biri iğinr Raif bir aşk macerası mevzuu bahs olduğu düşüncesiyle: — Şüphesiz bü bir kadın, dedi, — Evet bir kadın! — Öldü mü? — Hayır. Daha fenası, benm için kayboldu! — Ya!.. — İhtiyar, Farukun annesi. nin önünde böyle mutat dışında bir itirafta bulunmasına ve 0- garip tavrma hayret etmek” le beraber fazla malümat almak üzere israr etmedi. O, bu kabil işlere karışmamak, oğullarmn | aşk maceralarını bilmemezlikten gelmek taraftarıydı. Laylâya gelince, o da konugu- lanları işitmemiş gibi görünü yordu. Esasen bir müddettir hastaya benziyordu, Kocası © nun pek yorgun ve bitkin gö. ründüğünü, Ara sıra nefes ala- mıyormuş gibi soluduğunu far | | vardır. İ ten çıkari. | ) end cesamımı çekiyorum, «Eğer Yıldırma teslim olsaydık, belki derdi. tekrür vatanıma sağ dim. Onu çok zayıf ş ve kendimize güvenmiştik. Halbusi, onun fırkası bizden yüz kere daha kuvvetliymiş. Bunu vak de liaber alamadık. Ona karşı koydu <. ve mağlüp olduk. Bütün kılıçtan geçirdiler. Ben en yaralandım. Şimdi sana son sözüm şudur: Sakın, dayın n aklına uyarak, iğfalâtıe k Türklere karşı düre ırım hayatta oldukça, bir sibi derhal ensenizde ça zi mahveder, O, harp Mey» danlarında mucizeler yeratan, ak- la gelmiyen tedbirlerle düşmanını n bir amuhariptir. Önünle - n dünya haçlılarmı kuman. danları bir araya gelse » boy ölçü- şemez. Marta bunları söylerken, babasi» nı hatırladı: | könuşmağa Meçhul asker | Yazan: Nezine Muhittin Yarbay Mehmet Aliyi eskiden | tanırım. O tığ gibi bir subaydı. Merasim günleri gikir şıkır mü- lâzım üniformasiyle, kafes arka, larından taşan genç kız fıkırtı” larını kılımcının ve mahmüuzle” | rınm vakur ahengiyle bastıra. rak mahalleden geçer giderdi. Tekalitlik devri ona biraz gübek saldırmıştı. 45 yaşındaki emekli subaylar: yeniden askere çağırılmea eski yarbay Mehmet Ali derhal vazifeye koşmuştu. O şimdi, Türk kahramanlık destanlarını gözleri parıl parıl | yanarak anlattığı Çanakkalenin bir karargâhmdadır. Askerlerle muhteşem, vakur, aynı zamanda bütün meşakkat ve zahmetlere aldırış etmiyen feragatli büyük mesjeklerinin karakterine mah' | #us tatlı ve hâkim bir argoları Bünyeleri, hüviyetleri m başkadır. Sivil bir elbise deki mütekait bir zabit bir şta asli gahsiyetile meydana . Bir mümeyyiz tekaüdüyle bir zabit emeklisinin arasındaki fark da derhal göze çarpar; biri mahalle kahvesinde sabahtan akşama kadar acı kahve üstüne açı kahve içerek pinekler durur, öbürü, mahallenin meydanmda koş dövllştürlür, muharip horoz lar besler, semtinin neşe ve ha. | reket menbatdir. Yarbay Mehmet Ali askerleri nin (hayranıdır Karşısında, tırak! Topuk vurup, sert bir el hareketiyle selâm durur! vazi- yelinde basık ve yağız bir emir. ber Mehmetciğine, dik âmir *Bükışı altında öyle.candan. sicak. bir şefkat wardır ki, değme baba. bakışları bunun yanında sönük ve silik kalır. Yarbay Mehmet Ali, kendi sini çadırında ziyaret ettiğimiz zaman geniş omuzlu, orta boylu bir çavuşla konuşuyordu: — Asteğmene selâm vermeği unutan Mehmetle, Aliyi kodes- Bugün hava güzel Çocuklar nefes alsın... Topuklar biribirine çarptı: Başüstüne © yarbayım! Emme? Yarbay Mehmet Ali gözlerini çavuşa dikti: — Bir şey mi söylemek istedin çavuş? Yumurtla bakalım. — Evet yarbayım!.. Mehmet. le Alinin cezaları sekiz gündür. Bugün daha yedincisi.. Yani de mek istedim ki.. Yarbay Mehmet Ali gürledi: Bir gün eksik demek istiyor sun ha! Sen galiba acemilik günlerini unuttun çavuş. O ço- | cuklar daha yeni kur'a,. Hem bu. gün cumartesi akşamı. demek Yazan: bayılırım; onlar, | | giyle dalgalanıyor, tir. Haydi arslanları çikar! Bas. Marş! Tırakl,, Rap!.. Rapl., Yarbay bu Anadolu çocuğu" mun arkasından bakarken tatlı tatir gülümsedi: i — Bizim Mustafa çavuş biraz ukalâdır ama öyle temiz yürek- li, öylesinede sırım göbi bir 28. ir ki — Bütün erlerinizi yakından tanıyorsunuz yarbay?. — Evet hepsini birbir tanr rım. Bu o kadar gik bir tetkik de gildir. Dış âlemde hepsi bâşka başkadır ve hayatın bin bir nü- munesi olan bu memleket çocuk. larr süngüyü omuzlayıp bayrağı nın âltma toplanmca tek karak- ter, tek şahsiyet, tek insan hüviyetine girer, Bu da fedakâr- lik, kahramanlık, cesaret, sevgi ve itaat blokudur. Tek Mehmet. cik, bütün Mehmetciklerin toplu ifadesidir... Dışarıda parlak bahar aksa mına; insanm yüreğini, mânası başka bir âleme mahsvs inanç Ve gurur duygularıyla dolduran trampet sesleri (o karışıyordu. Yarbay önde çadırm kapısından çıktık. Bir taraftan boğazın ih- tişamiı derin mavi suları, Ça-| makkale müncisinin ölümle asla | solmıyacak olan gözlerinin ren. | Çanakkale | boğuzı mukaddes bir yemiş gibi, zümrüt bir tepeciğin üstünde dikilen kızıllaşmış mermer süt” na zaman zaman mefhumunu & gan “mukaddes ebedle” baki- yordu. Yarbay Mehmet Ali, askerin rahat borazanından #onra sama” dani bir süküta dalan *örtalıği dinledi, Gün görmüş yşlı askerin sert adaleli yüzüne akşamınbu rahat vakti yumuşak gölgelerle siniyor ve şimdi asker inzibatı denilen © demirden kuvvetli pençe, onun küt ve esmer büyük | ellerinde, ruh gefkatinin mu kaddes hararetli izabesinde yu” İ muşayordu. Ağır sesiyle devam etti: — Evet tek Mehfnetcik bütün ordunun toplu ifadesidir. Ben her akşam rahat borazanı ça- larken bu sesi buradan dinle. rim. Bu ulvi musiki bala Mel metciğin ebedi hayatımı müjde" ler.. Bana bu sos sanki şuradan geliyormuş gibi gelir... Yarbay küt ve esmer parma- ğını uzatarak, akşamın daha kı. zıllaşan rengiyle al bir Türk | bayrağina bürünmüş zannedilen | mermer sütunu; meçhul asker | âbidesini gösterdi: | — Orasmı bir remiz, bir iza | fet sanmaymız! O toprakta| igin asil ve ölmiyen| kafesten İskender F. F. SERTELLİ — Zavallı babacığımın son ne fesinde bana verdiği öğütleri biran için uruttum,. Türklerin elinden kolayca kaçabileceğimi sandım... zindandan atladım, fakat, kaçar zcülerin beni takip edeceği ni düşünmedim. Arkamdan attık» lart oklarla yaralandım. Ve gözlerinin yaşını silerek ilâ ve etti: — Şimdi, içimden çelen bir 8e, bana: “nanma!,, diye (o bağırmyor. Bu ses, babamın sesidir. İşte, o nün'hayalini görüyorum... “Yıld rımın hilesine inanmayın! haçlılar rı o mağlüp edecektir... diyor. atanın sözleri Rüstemin cesa ttırmıştı. Birden silkindi: li, aynı sesi ben de duyar uyorum, Marta! Benim ba bam or musti, Samsun yolunda şehit ol Orada asilerle çarpisıYor- ee deyan o başındaydım. ini açtı: “Oğlum Yıkdırımın yanında bulundukça sırtın yere gelmiyecek, ben gidiyorum, Fakat ordumuz: muzefferdir. Beni bir kahperin oku yere serdi,, dedi. Bir az sonra, bir taşın tepesine çıkan asilerden birinin karısını gördüm... *frânlrk destanını Bademli hilâl, çikolatalı kek Bademli hilâl; 150 gram iç bade. min kabuklarını ayıklayıp ağır ttıktan sonra yüz elli gram ince ge kerle beraber havanda dövmeli. İ» çine bir İki yumurta akı ilâve © derek hamur baline getirmeli, Bir rba kaşığı un, yarım çorba kas kayısı marmelâtı koyarak karış trrmani. Hamurdan iri ceviz büyüklüyün » de parçalar alarak avuç içinde yu varlamâlı, Sigara gibi uzun olun » ex köpürtülmüş bir yumuriz sa rısma eli batırarak bu sigars gibi bâdem ezmesine sürmeli, Evvel co hasırlanmış parça parça kesil müş iç badem içinde yuvarladık, tan sonra bu parçalara 1 şekli vererek tepsiye dizmeli Hafif kız. gın fırında sekiz, on dakika piş » meli, Çikolatalı kek: 200 gram çiko - lata, 100 gram ince toz şeker, 120 gram tereyağı, 200 gram un, 4 murta, Yö Gayet az su içarisinde ç parçaları taksim edilen) cikola - tayı ateşte pişirerek eritmeli, Son. ra sekeri | lendırarak çi taya karıştırmalı ve unu ilâve et- meli, Hamur krema gisl düzgün olma” Midir, Yumurtaların sarularını rer birer re ederek karıştırma. Mı ve nihayet köpürtülerek sert - İeştirilmiş yumurta aklarını &derek yağlanmış kalıba dökm orta sıcaklıkta fırmda bir sat pi. girmeli, kanı hâlâ mukaddes bir nabuz gibi atiyor. Yurdun nabadır bu... Kalbimdeki kan işte bu ana damardan gelir. Size gözümle gördüğüm .misilsiz bir kahra- anlatacağım: O zaman genç bir yüzbaşıydım.. Tam bir hafta geceli gündüzlü devam eden bir savaştan sonra onbeş erle düşman siperlerine yaklasmıştık. Önümde, sağımda solumda arslanlar gibi polat omuzlu, yağız tunç alımla, rmdan akan tere kan bulaşmış, ölümü, sert çizmeleriyle çiğne” yip istihkar eden beş on yiğitin Allah Allah naralarıyla coşmuş diişman siperine hücum ediyor” duk, Birden gök gürül ü dıran bir gümbürtü henüz patlamamış bir bomba ö. nümüze düştü! Gözü kızışan askerlerden biri hemen koştu, ates püskürmek üzere olano İ kızgın gülleyi fütursuz ve perva" sız kucakladığını hayretten açıl- mış gözlerimizle dük yiğit yavru yürüy: uzun boylu iri yapılı onbaşıydı! Misilsiz bir cesaretle kucakla. dığı kızgın gülleyi bağrma bas” bıtğı gibi bu müthiş tehlikeyi Mehmet Yayını germiş bana da nişan alr yordu. O sıradâ babam can vermiş ti. Derhal arkadan dolandım... te- peye çıktım.. kehpeyi yakaladım ve.bir Kılıç dari e kıvırcık saçlı başını tepeden hendeklere yuvar» tadım, Tıpkı sen de berim gibi ba- banı harpte kaybetmişsin, Rüs tem! O halde büyük bir itimat ve emniyetle neticeyi bekle. Yıldır mın bu mağlübiyeti bence bir hile- den ibarettir. Bu sırada düşmanın — bir kolu Niğbolu ovasının sahil boyuna doğru iniyordu. Gelen © gözcüler, Rüsteme: «— Düşman ilerliyor demiş'erdi. Rüstem. Martanm de diği gibi, oYıldırmun başka bir cepheden meydana çıkacağını uma rak bekliyordu. Doğan bey de çok ümitsizdi. O gün Rüstemi çağırdı: . Dim gece gönderdilin ehe serden biri cok lena habetler getir | istiyen se soluyan, | ik bu çuk bari ölçmeli ve hazır bırakmalı. me tar bes bardak su nalı ve su kayna a. bir kapta yla beş çar. ayı ezme” akrtmalı. ırken tenesredeki sıcak suyla top top olmamasi için kepçeyle mütemadiyen ka” rıştırmalı. yu Peite, şeffaflaştığı, nişasta ko- tusu madığı ve kepçeden çök koyulaşmış aktığı zaman piş, çok sert olmama” idir, İçine şekerini atmalı, eriyip kadar pişirmeli, ereyi ateşten İp- dirmeli acele karıştırarak içeri. sine evvelce sıkıan portakal su“ yunu ve çiçek suyunu ilâve e€ li. Tamamile karışmca derin ce billir tabaklara taksim etme. li, ve soğumağa bırakmalı. Bu pelte pişirildikten sonra serin bir yerda bırakılırsa por takal dondurması gibi olur. Rengi altm sarısı ve şeffaf ler zeti de nefistir. arkadaşlarından uzaklaştırmak üreketle pek ya” kın olan düşman siperine doğru bayır aşağı ni... Masum ve koruyucu maksadı, bombayı &» tanlarm başına tekrar fırlat, maktı. Bir lâstik top gibi bom bayı sipere doğru attığını gör“ dük! Fakat o anda kopan bir kıyamet gürültüsüyle beraber yükselen kızıl âlevler ve düman- lar gözlerimizi bürüdü. İçimizin gözüyle o tarafa doğru koştuk, artık yürüyen kale, Mehmet on. başıcık ortada yoktu!. İşte bu tepeye doğru fışkıran alev ve duman sütunları arasında onun parçalanmış vücudunun ve aziz başınm bu toprağa düştüğünü gördik.. Büsbütün kızışan ka" nımızla siperi bastık ve düşmanı tepeledik.. Sonra tepeye döndük Mehmet hit başındaki sev- gili gözlerini öperek bu toprak lara gömdük.. .. Yarbay memli gözlerini “Meçhul asker anıdına ibadetle yükselterek sustu. Trampet sesleri, akşamm $8a kin ve kizil havasına heyecanla çarpan bir kalb gibi atıyordu. NEZİHE MUHİTTİN tiğü kuvvetleri tamamiyle pe- rişan olduğu söyleniyor. E nakle ne yapacağız? Kale rını düşmana açacak mıyız? — Hayır. Kalede tek (başıma kalıncaya kader mukavemet ede Ben Türk oğlu Türküm. Bu kâle bana emanettir. Sonuria kadar müdajaa etmek vazifemdir. Ancak bir derdim var: Bunu şim- diye kadar sana ( söylermemiştim. Okçularımızın okları tükenmek ü- zeredir. Buna bir çare bulamadım. de ben bul- merek etse, in? anlat bakayım. Kömen bu «hlikeyi çoktan sez- mişti. Okçulardan biri ona: aliş İçinderi ağaç dallarından gok iyi ok yapabilirim. demişgi, (Devamı ser) n İÇ