5 NİSAN — 1841 ““Yeni harbin KIZIL KITABI —— rünmiyen ord Bugünün en tehlikeli Gari Memur edilmiş olan yüzde. dei Makovi son derece mlş- Bra Maziyotte kalmıştı. nihayet geceli gündü tler sarfederek (hiçbir iz defi m gsm âmirim!,, Yapı - takibat hiçbir katl ne- Vütmemiştir?.. dedi, Fakat hai kannlimi arzetmek iste- Wöbetçilerimizin ölümleri mü- #urelio hususi bir hava cihaziyle © vukubulduğuna Süikastin falllerini hariçte beyhudedir?... Esasen böy bir kava cihazı kulla - İyi casusluğun teknik a - tarafndan yapıldığına AS bırakmaz. Bunlar de aske rikalarımızda çalışan öenebi mler tarafından yapılabi- i — iŞ “ice de birçok defalar ar « SM gibi, bilhassa mütehas elerde ecnebi kullanılma Sisomdir! Bilhamsa beyaz « Bunlarm hem casusluk em de bu nevi cihazla» ie bü gibi vakaların önü- e lemiyeceğini kati surötte 1. müstetizi bir tavırla Benel kurmay müsteşarı im hiddet ve heyecan. bu sözlere karsı sa - Yizimü buruşturmakla iktifa Sonra, hakir bir istihfaf a yüzbaşıyı tepeden kadar sürerek şu #uali sor İtem. Pek âlâ, yüzbaşı!, ran beyaz Ruslar « yakaladmız mr?.. kekeledi: Büye.. yooi.. Böyle bir gey * Yeki, ? Sanırım, sizin vazi- > pi gibi sadece teş- .. Biz de berkes- e süphe edebili- sizin vazifeniz, zanne. nam bulmaktır?,, Buldu. N ni a men Pirhe, bei Buralarda boşuna K e saim am. reisi kolluyorum. » çok sevdiği bu ada ecel dolaştığını anla” dın yanından ayrılır , © Adamlarından birini ça» Mer aranma karışabilir mi- A.D. başı! “Bu göişle, yani zatıllinizin Barariyesini kabul edecek olursak makin) yok, bay yüz- bagı!., Demek hepimizin dairele- rimizde, evlerimizde oturup durur ken hava tulumbalarile beyinleri- miz pstlıyabilir! Siz de nazariye. nizde hâlâ devam edebilir, bütün Cekoslovakyadan bütün ecnebileri çıkarmamız talebinde wrar edip durabilirsiniz!., Sizin İddianıza gö- ro âdeta insenm Skoda fakrikala- vmaki müteksseslarm bizzat Çe- koslavakları » öldürmek için akla gelmedik cihazlar icadiyle meşgul olduklarma hükmedeceği geliyor! Yüzşi Makovi fenn halde be- zulmugs, ne söyliyeceğini sayırmış- tı, Müsteşar asahiyetle bir hayli yüzünü görünü oynattiktar Sonra karşında şaşalımış bir halde du. ran biçare yürbaşıya soğuk bir sesle: — Yüzbeş: Makovi! dedi. Neder daha kestirme bir şddlada bulun- muyorsumuz, malamıyorum !, Yüzhaşı kekeledi: — Ne.. gibi? — Subraatın Çekoslovakya, das, hilinden değil, Berlin vaya İsvigre- den sıkılmış bir hava” tufumbesfle vapıldığna vasi olduğunuzu ne- ! dan iddla etmiyorsunuz?.. Zavallı yüzbaşı Makovi müste. sarın bu şiddetli istihzası karşasın. da kıpkırmız! kesilerek dudakları» ni sarmaktan başka bir cevap bu- Tamamıstı, Müsteşarm hayli zehirli sözleri- le şiddetli tekdirlerine maruz kal dıktan sonra yüzbaşı önüne geleni tevkif etmek azmile genelkurmay. ilk dairesinden kıpkırmızı şaş kın, hiddetli bir halde çikti. İste yüzbasi Makovi'nin genel- kurmay müsteşeriyle bu şiddet muhtverede bulundukları günün akşamı, Skoda fabrikalarınm ter. simat dairesinde, gece yarısından iki asat sonra yine bir infilâk o- lunca biçare yüzbaşı âdeta deliye döndü. Otomobile atladığı gibi doğru in- filâk mahalline gitti, Çek askeri emniyet yüzbaşı hayatında h'ç hissetmediği kadar müthiş bir hid det ve asabiyet içindeydi. (Devamı var) miş olursun! — Yazık be. Recep Reis ölecek bir adam değildir. Kâmil beyin adamı yavaşça ka” mdan çıktı. saraydan (uzaklaştı. Asiler: — İşte, içimize bir hafiye giri» yor. diyerek. derhal üzerine çullandı lar. Palalarımı çektiler. Recep reis yetişti: — Nereye gidiyorsun? — Sana geliyordum. Kâmil bey gönderdi beni. —e istiyorsun? tubint tablosunda da, demin odayı aydmlatan çocuğun renkleri vardı, (Göl) Firuze gibi mavi ve şeflaf, güneş ışıklı ve ebödi karlı tepele- rin merşurundan geçerek dünya . nin en güzel renklerini gölün ber- rak msvi harelerinde ışıldatıyor. lu... Sükün ve sandet ülkesi, ma, vi, pembe ve beyaz renkler alim #eilerle biribirine örülmüş. İnsa . nm ruhuna her ueleste n'kbin bir haystm müsekkin iksirini demis damla akrtıyor.. tam bir şairin İs- tirahst köşesi, Resat Refik, duğ ve kar spor. ları yaparak dağdığık şehirlerin sinirlerine yüklediği toksinleri gu geniş gölün dibine çökerterek, ha. fif ve mesut kalacağı günü sevinç 16 düşünürken, onun hassas ve müşfik ruhu bu fikre tahammül edemedi: Hayır! Bu şeffaf gölün dibi bir bataklık olamasdı! Buka - dar temiz ve şeffaf olması içli bu mavi sular mutlaka billür birtek: nenin içinde çalkanıp durulyordu! Eğer her yörgun ve yüklü gelen ruhunun çamurunu bu güzel göle akıtsa, o, simdi koyu ve İren; bir bataklık olurdu. Reşat Refik ince duygularma dalgın bir tebessiimle zülümsiye - rek hafifçe sağ tarafa doğru dön- dü ve aycı zamanda centilmen bir selâmla tam bitişik odanm tara . çasında beyaz bir yün atkıya sarı, larak bir pılıyanda güneşlenen kadını selimladı. Genç kadın simsiyah saçlı, u - guk bönizliydi. Bu parlak, gen ve şeffaf diyarın ortasmda bu solgun kadın, ışıkların srasma asİmis mslil ve esrarı temsil eden bir tabloya benziyordu. O kadar hare. *siz ve haval gibiydi... İnce gözkapaklarile yarı örtül . müş gözlerinin renğini keşfetmek için galiba fuzla bakmıştı?!. Uta- narak derhal odasına döndü, Oda. da, deminki cocuk kadar aydmlık yüzlü bir oda hizmetgisi etrafa çe. ki düzen vermekle megguldü. Mi- #afiri yanrbaşmda görünce gürbüz Hinyesinin bütün neşesile gilüm. eli RL İSKENDE mışlardı. Recep reisi dinlemediler. Adamcağızm üzerine hücum etti- ler ve vücudunu biranda delik de- şik ettiler. Ondan sonra öümle (kapısına doğru yürüdüler. Retep reis: Lukreçyayı serbest bırakınız. Yoksa içeriye gireceğiz. diye bağırıyordu. Harem ağalarından biri kapıya çıktır — Lukreçya çoktan memleketi- ne gitmiştir. Burada böyle bir ka- dın yok. “ “Lamartin,, ın aşkı gibi Yazan: Nezihe Muhittin * siyerek selâmlaı: — Bir emriniz var mr «fendim” — Teşekkür ederim, Hepsi mü. kemmel, — Akşam yemeğini nerede yi. yecelesiniz? — Tabii salonda, herkesle be - raber, — Oh, cok güzel, Ayrca arzu ettiğiniz bir yemök fala? — Hayır, hayır, O kadar müs- külpesent değilim, Fukat? — Bir şey mi söyliyecektiniz efendim? — Evet, bir şey soreraktım si. 20? Komşularım kimler acaba? — Sol tarafınızdaki odada yaş. İk bir çift var: Amerikalı milyoner. ter. — Sağ tarafımdaki? — O da Misiriı bir zenginin esi, Kür yapıyor... Genç adamın büyük bir dikkatle dinlediğini gören kadm: — Merak etmeyiniz sakın! Tek Wkeli bir hasta değil , diye ilâve ettikten sonra genç adamı selim. İryarak odadan çiktr, Demek Klto Patranm hafidesi?! Beyaz yün şala sarılmış zarif hat. k, hareketsiz vücudu tevekkeli o kadar osrartı değil... Sanki nef bir mumya!.. e Reşat Refik nkşam salona i. nince bir garson ona yerini gös . terdi, Gön şair su çiçeklerile süs lenmiş küçük sofrasma otururken seri bir bakışla etrafı yokladr: Biraz Nerde, sırtmda beyaz ipek bir akşam tuvaletile siyah eeçh küçük sofrasında vapayninızdı. Se. Yâmlaştılar, Bu sefer gözlerinin rengini keşfetmizti. Derinden ba- kan iri ve hulyslr bir çift Tâcivort güz... Genç kadın #ofrasma korul. rms gözel bir mavi çiçeği hafifçe kokladıktan sonra tuvaletinin göğ. süne ilistirdi. Rerat Refik kendin! topladı, Galiba gönö çok fazla bak mıştı, Gözlerini başka tarafa çe - virdi: Yakm bir masada zengin . liğin verdiği taşkın bir mübaliğa Ne süslenmiş altmış beşlik tombul ca bir kadınla kadid kadar inco u. yan bir erkek yemeklerini yiyerek konusuyortardı. Resat Refik için. den: — Galiba benim Amerikalı mil. yoner komanlar?.. Dedi, Acemi bir sevvah gibi pöz lerini bir tarafa mrhlamamak için âvare! bekıslarını bütün salonda dolaştırmağı başladı: Boyalı veya tabii hep eltm gibi parlıyın kadın ve erkek baslar... Bembeyaz omuzlar, parlak gese tuvmletleri... Sonra kuvvetli bir 1. sik tufanı... Kamaşan sözlerinin gene simsiyah #açlarm koyu mu- ammasmda dinlendiğini, kadnm rayına e bir eği erer dediyse de arabı yuhalarla kar- şıladılar ve: — Haydi, defol şuradan. o Git, valde sultana haber ver: Ya Luk- reçya bize teslim edilecek, yahut taş odalara girip onu elimizle kur- diye bağrışmağa başladılar, Karamustafa paşa bu (sırada asilerin arkasından yetişip gelmiş» ti, Asiler pşayı görünce yol açtılar: — Derdimisi siz anlarsınız! Rex cep reisin nik#” İr karısını sarayda bapsetmişler.. onu istiyoruz. Luk- reçyayı bize teslim etsinler.. başka #olgu: yüzünde belli belirsiz biz tebessüm gölgesi uşluğu zaman hissi Yemekten sonra mükemmel bir orkestra tatlı bir vals havası çal. mağu başlamıştı, Çiftler yâvtş ya, vaş ortada dönüyorlardı, Reşat Refik'in güzleri tekrar siyah saş- larm çerçevelediği solgun yüze çevrildi; bu iki gönç karsı . Ukli gülümsedile bir pana in 0 küfiyâi, Genç sair yerinden kalkarak siyah sag- it kadınm önünde eğildi: Vals; Şopenin alâmünit Vvalsi,. Hassas ruhların ör İnce sinirleri . ne kadar sarılan heyocan havasi... Genç şair kollarının arasına bük. Tüm büklüm dolan beyaz ve ılık i peklerin içinde onun narin kıvrak Vöcudunu hissederek bir dakika. nm içine sığan engin bir hayal ve saadet âleminin ilâhi ihtirasları yaşıyordu, — Daha hizli Uçuyorlardı,., Birden önün yü - zü daha soldu, Vücudu daha ha- tifleşti. Sivah ipek saçlarmdan u. çan tir kadar rakik bir sesle. — Böni buradan gölürünüz! diye fısıldadı, Roşat Refik, gene kadını belin. den kavrıyarak bitişik salona gö *ürlü; geniş bir kanapöye yaslan. drrdt, İnce ve buzlaşmız parmakla. rım avucuna alarak (şaşkın şakm Taket derin bir şefkatle onun git» tikçe solan yan bakıyordu..Ne. daha hizli... üçük” benizli kadı gördü, o di“, na Karer ihtimam tanbünleriin İki. kulu olan garsonlardan biri içeri ' seri bir göz attıktan biraz #onra yanında gözlüklü orta yaşli bir a. damia hızir hizir içeri girdiler, Derhal kapıyı kapadılar. Doktor onun nabızlarını yokladı, şakakla- rma bir şeyler sürdü... Biraz son. ra koyu İâcivert gözler . mahzun, fakat mesut bir tebessümle dok. tera bakıyordu! “.s dökter! oynadim. ı sın) salladı: Çok büyük bir ihüyatsizlik Loylü Hanım!. Çok r“““*, Biraz daha sahirlı olabilirdi İki ay.. Uzun bir intizar değil ki... 3onra doktorun güzleri genç a - ü ide at Refk En sevdi. suçlu ve mahcup doktor, dedi bir ihtiyata lü olduğunu bilmiyordum, Sonra i tanri, Besin İstanbul - *an geldim diye ilâve etti Doktor — O halde diye gülü di, #lze İmhat verme. iyim, bir © Biz Kara Mustaia Paşa Hele durun ben bir kere içeriye gireyim. anlayıp size cevap veririm. Asa bağırslar: — An'aşılacak bir cep Reisin karısını almağa . arda hapsedildiğini ler bir ii dokuna- z vok. Çekilip gidece bakalım, dedi işi iş yok. Re biliyoruz. cak - <Dimizi MER Kars Mustafa Pasa âsileri ya. Uytarmağa muvaffak olamıyordu. Yol verdiler. cümle kapısı. açrdı. Paşa saraya girdi. Asilerden biri bu arada kapı - dan çkan cellât Halilin yılan gibi süzülerek, kalabalığa “karıştığını görmüştü. KİM KİMİ ÖLDÜRECEK” i Çolak Ali, Recep Reisin eski Hiç tehlikeli olmamakla bera - bor Leylâ hanım iki ay kadar is- tirahate muhtaç bir hastadır. Bir hemşerisinin burada bülonma»- si mükemmel bir şey, Güneşli, te- miz hava yerlerde gezintiler. Kendizine pek âlâ refaket edebi. lirsiniz. Bilkasen tenha yerleri intihap ediniz, — Büyük doktor! Leylânın lciveri gözleri de bu kararı sesk bir tebessümle kabul etti, Biraz sonra gönç kadının kolü- na girerek odasının kapısmna ka « dar götüren genç şair gizli ve mahzun bir sevinçle yatağına u - zandığı esmsn narin siyah saçlı ka dini en yakın bir insan kader ta. nıyordu!: kocası Mısırlı bir sengin, kendisi İstanbullu, Adı Leyli, Ok, ne güzel isim! Leylâ, Leyli... Siyah ipek saçları kadar güzel Derin lüciveri güslerinde sonsuz ve esrarlı bir âlem var, Fakat ne yazık. Bir ay olmadan doktor, Reşat Refiğin ellerini büyük bir minnet- 16 sıktı: — Bir mutize bu!., Leylâ kur. tuldu! Üç kilo kazandı, Şen ve mes'ut, diyordu. Harikaton Leylâmn solgun ren- gi pembeleşmiş, dişleri ve gözle ri ba misilsiz renk ve ziya iklimi- an parlak renkleriyle cilâlanmış. vw. Her gün beraber geziyorlardı: Başbaşa ve kol kola, Bütün endi- şeleri unutmuslardı, Hayat yalniz onler içindi sanki, Çamlıklardan gölün bazan bir ayns kadar gef- faf sularma, bazan yorgun ve yu- muşak dalgalarına bakıyorlar. E - badi karlı tepelere tirmanan. sporcuların şen kahkahaları din. liyorlardı. Leylâ veet ile dolu bir sandetle sevgilisinin göğsüne ka - panıyor, usun aşk dakikaları için- de onun kalbini dinliyordu, Genç şair sporları ve tasavvur ettiği istirahati hep unutmuştu, Yala Leylâyı geriye “> » yön ” — Reşat, diyordu, Benim ru - humüun dileğini kabul 6t!?,, O, çok iyi, çok müşfik bir insandır, Ons maddeten, etimizle, damarlarımız. bir memnuniyetie bir arzuyla titreye titreye biribi. rine yaklaşıyor, fakat temas et - meden dakikainren beşerin ©n kudretli ihtirasına mukavemet * - derek Tühları vüksek bir âleme w- cuyordu? Genç şair acı çektiği kadar, na- rin ve müstesna sevgilisinin mu - kaddes ve romantik arzusuna Wy- maktan duyduğu derin ve ilâhi se- adetle iktifa ediyordu. Bu aşk'ri- ti onun ruhunu büsbütün in r skşam yemeğinde Leylâ Reşat Refiğe: — O yarın geliyor! » dedi - Yemeklerini yediler, sessiz bi - ver hayal gibi biribirinin kolunda gülün uzak bir kıyısına doğru yü- rüdüler, Mahzen yüzlü bir meh - tap durgun sularda yürüyordu, Kı > (Lütfen sayfayı çeviriniz) adamıydı. sokuldu; — Avalını denk at, reisim! — Ne var? Cellât Hali? sana doğru geli" vor, — Ne dedin. Cellât Halil sa- raydan çıkabilmiş mi? — Evet, Kara Mustafa Paşa saraya girerken, o da çıktı ve ka. labayğr karıştı. Onun çıkışını pek beğenmedim. Çolak Ali etrafına bakınıyordu. Asiler mütemadiyen: — isterüz... Uukraçyayı isterüz, Diye bağrışıyorlardı. Recep Reis biraz sonra kalaba * ik arasında cellât Hlibn başım gördü.. ve vavasça arkasına dön * dü; — Çolâk, nerdesin? — Buradayım.. koşarak reisin vanına